Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 OCAK 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
Cumhuriyet Kızı'nın galası
• Kültıir Servisi — Memet Baydur'un yazdığı, Cüneyt
Turel'in sahnelediği "Cumhuriyet Kızı"nın galası Fatih
Reşat Nuri Tiyatrosu'nda yapıldı. Peri Pakize rolünü
Tomris Uyar'ın yedi profesörü de Fuat Işhan, Macit
Koper, Bilge Zobu, Ersan Uysal, Yalçın Akçay, Ersan
Barkın ve Ersin Sanver'in oynadığı oyun, yönetmeni
Cüneyt Turel'e göre "Maçoluğun eleştirisi". Oyunda,
"Ellerinde olmayan nedenlerden öturü universite dışında
kalan" ve ansiklopedi yazmak için bir araya gelen yedi
profesörle kendisini vurmak isteyenlerden kaçarak
profesörlerin arasına gelen bir konsmatris konu ediliyor.
(Fotoğraf: Behzat Şahin)
Hint dansından bir kesit
• Kültıir Servisi — Hintli dansçı Sonal Mansingh'in
gösterisi bugun saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda gerçekleşecek. Otantik Hint müziğini
yorumlayan bir ekibin eşlik edeceği dans gösterisinde
Hindistan'ın ünlü dansçısı Minsingh, "Odissi", "Pallavi",
"Ashtapadi", "Dashavatara", "Moksha/Natangi", "Tiki
Pilati", "Sunayana", "Ardha-Nareeshvara" ve "Skuntala"
adlı bölumlerden oluşan bir gösteri sunacak. Resitalin ilk
dansı olan "Odissi", aynı zamanda tüm programın
başanlı geçmesini dileyen bir içerik de taşıyor. Bölümde
tanrı katına ve dünyaya bağlılığı temsil eden
selamlamalar, engelleri aşan kahraman Ganesh ya da ana
tanrıça Devi adına söylenen şarkılar yer alıyor. Dansın
dordüncü bolümu "Dashavatara" ise Tanrı Vishnu'nun,
iyiyi kötüden korumak amacıyla çeşitli kılıklarda
dünyaya tekrar tekrar gelişini konu alıyor. "Sukuntala"
adlı son bölüm ise siyah uzun ve ipeksi saçlı çok güzel
bir kadını anlatıyor.
Iffet Karanis sergisi
• Kültür Servisi — Iffet Karanis, resimlerini 22 ocaktan
itibaren Parmakkapı Iş Sanat Galerisi'nde sergileyecek.
Karanis'in daha çok natürmortlardan oluşan, yukarıda
görülen "Beyaz Örtülü Natürmort" adlı çalışmasmın da
yer aldığı sergisi 9 şubata kadar görülebilecek. 1936
Lahor doğumlu olan Iffet Karanis, resim öğrenimini
Londra'da St. Martin's School of Art'da gördu.
Hammersmith College of Art and Architecture'da grafik
ve tatbiki sanat dallarında da eğitim alan ve Türkiye'de
üçüncü kişisel sergisini gerçekleştiren sanatçının pek çok
eseri koleksiyonlarda yer alıyor.
'Muhteşem Süleyman' Paris'te
• ANKARA (ANKA) — "Muhteşem Süleyman Sergisi",
13 şubatta Paris'te açılacak. Le Grand Palais'te
düzenlenecek serginin açılışında Cumhurbaşkanı Türgut
özal'ın eşi Semra Özal, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Bozer ve Kültür Bakanı Namık Kemal
Zeybek'in hazır bulunması bekleniyor. 14 mayısa kadar
açık kalacak olan sergi, Türkiye ve Fransa Dışişleri
Bakanlıklarınca ortaklaşa düzenleniyor. Sergi açılışına
Fransa Hükümeti'nden hangi yetkilinin katılacağı ise
henüz kesirdik kazanmadı. "Muhteşem Süleyman Sergisi"
1987 yılında New York, Şikago ve Washington'da, 1988
yılında Londra, Berlin ve Tokyo'da, 1989 yılında ise uç
Japon kentinde açılmıştı.
İsmet Elçi'nin ikinci kitabı
• FRANKFURT (AA) — Federal Almanya Içişleri
Bakanlığı'nın 1989 yılı sinema teşvik ödülüne layık
görülen Berlinli Türk yönetmen İsmet Elçi, "Vatansız '
adlı kitabından sonra "Suskunluğun Yasası" adlı ikinci
kitabını yazdı. "Hayallerim, Aşkım ve Sen" adlı filmde
yönetmen Atıf Yılmaz'ın asistanlığını yapan ve aynı
zamanda filmde de rol alan yönetmen İsmet Elçi,
piyasaya yeni sürülen "Suskunluğun Yasası" adlı
kitabında, Doğu Anadolu'daki bir köye atanan Türkân
öğretmenin başından geçenleri anlatıyor. İlk kitabı olan
"Vatansız Sinan", Alman televizyonlan ikinci kanahnda 3
bölümlük dizi halinde yayımlanan Elçi, Alman
televizyonlan 1. kanalı ARD'nin ödülüne değer
görülmüştü.
^Günaha Son Çağn'nın müziği
• ANKARA (AA) — Gösterildiği Avrupa ülkelerinde
fanatik Katolik çevrelerin büyük tepkisini çeken Martin
Scorsesse'nin "The Last Temptation of Christ - Günaha
Son Çağn" filminin müziği Türkiye'ye geldi. Ünlü
sanatçı Peter Gabriel'in yönetmen Scorsesse ile birlikte
film için hazırladığı "Passion" adlı 2 plaklık albüm ve
CD, büyuk kentlerdeki kaset ve plak satıcılannın
vitrinlerinde yer almaya başladı. Doğu muziğinin
ezgileriyle yuklu "senfonik rock"' havasında hazırlanan
album, "The Feeling Beings" adlı parça ile başlıyor.
Albümde, "In Doubt", "Open", "The Promise of
Shadows" gibi egzotik müziğin izlerini taşıyan 21 parça
bulunuyor. Albümün son parçasını da "Son Akşam
Yemeği"ni yansıtan "Bread and Vine" adlı eser
oluşturuyor. Peter Gabriel'in yanı sıra Pakistan,
Hindistan, Fildi;.i Cumhuriyeti, Bahreyn, Mısır, Yeni
Gine, Fas, Senegalli çeşitli sanatçı ve solistlerin gorev
aldığı albumde, doğu müziğine özgü vurmalı çalgılar,
surdu, tabla, düdük, tambur gibi enstrümanlar
kullamlıyor.
DUNYASBNDA SANAT-EDEBHAT
Nâzım Hikmet'inyapıtlarını basımahazırlayanMemet Fuat, Nâzım'ın şiirini anlattı
Asıl yenilik içerikteydiMemet Fuat'ın basıma
hazırladığı Nâzım
Hikmet'in bütün
yapıtlarırun 11 cildi Adam
Yayınları'ndan çıktı.
Memet Fuat, Nâzım'ı,
geleneğin dışına düşmeden
sürekli değişmiş, hep
yenilikçi kalmış bir şair
olarak tanımlıyor.
ATİLLA BtRKİYE
Nâzım'ın 88. doğum gununü
kutluyoruz. Ve Nâzım hâlâ Turk
vatandaşı değil ve hâlâ Nâzım'ın
şiirleri okul kJtaplarına girmiyor.
Televizyonda, ıadyoda, buyuk şa-
irin görkemli yapıtlarından kim-
se söz etmiyor. Oysa, Adam Ya-
yınları bir yılı aşkın bir süredir
Nâzım'ın bütün yapıtlanru büyük
bir titizlikle yayımlıyor. Şimdiye
kadar on bir cilt yayımlandı. Bun-
dan sonra dört cilt roman, bir cilt
öykü, bir cilt film kitabı ve ma-
kaleleri de yayımlanacak.
Türkçenin en büyük* şairidir ki-
milerine göre Nâzım. Böylesine
bir saptama hiç de boşuna değil-
dir. Türk şiirinde bir "devrim"
olarak da adlandırabiliriz onun
yapıtlannı.
Nâzım Hikmet'in yapıtlannı
özenle basıma hazırlayan Memet
Fuat, Nâzım'ın bu büyük yenili-
ğini şöyle tanımlıyor:
"Nâzım Hikraet şair olarak
adını ilkin hececiler çevresinde du-
yurmuş olsa da temelde onlardan
çok ayrı bir anlayışın sanatçısıy-
dı. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirle-
rinde Namık Kemal, Tevfik Fik-
ret, Mehmcl Akif, Mehmct Erain
gibi toplumsal göriışlerini, siyasal
düşüncelenni savunuyordu. tşgal
altındaki bir ülkede, halkı işgal-
cilere karşı kışkırtıcı şiirler yazan
bir direnişçiydi. Deniz Harp Oku-
lu'nda eğitim görmüş olması, ge-
rektiğinde memleketi için hiçbir
şeyi göze almaktan kaçınmayan
özverili bir kişilik edinmesinde
herhalde etkili olmuştu. 1921 baş-
' larında. Kurtuluş Savaşı'na katıl-
mak için Anadolu'ya geçtiğinde,
Bolu'da öğretmenlikle görevlen-
dirilmeyip Özlediği gibi ateş hat-
tına gönderilseydi, belki de bu
genç şairi bugun Kurtuluş Savaşı
şehitlerimiz arasında anacaktık.
Bolu'da Türk halkının yaşam
koşullarını yakından görüp dinsel
yobazlığın baskısıyla karşılaşınca,
düşünüşu çok değişik boyutlar
kazandı.
Bolu'dan Moskova'ya hececi
bir şair olarak gitmişti; dönüşün-
de, özellikle 1920'lerin ikinci ya-
rısında yazdıklarıyla Türkçede
'yepyeni bir şair' olarak nitelen-
meye başlandı. 'Serbest nazun' di-
ye adlandınlan yeni bir tarzm öa-
cüsüydu.
Basamaklı dizeler, serbest
uyaklar, gerçi getirilen yeniliğin
dış biçimde olduğu izlenimini ve-
riyordu, ama asıl yenilik içeriktey-
di: Şiırin alışılmış konularırun, te-
malarımn dışına taşılmış, bunun
sonucu olarak da dil, ton, ritm,
söyleyiş değişmişti.
Çok asın görünen bu yenilik,
sanki her şeyi yıkmak, Türk şiir
geleneğinin ustünu örtmek istiyor
gibiydi. Bir devrimdi serbest na-
zım, ama çok kısa bir sure benim-
senip tadına varıldı; Nâzım Hik-
ALTMIŞINCI DOĞUM YILINDA — Nâzım Hikmet (ortada), 1962de Moskova'da 60. dogumgumi
kutlamasında "Türkiyenin Kalbi Ankara" belgeselinin yönetmeni Sergey Yutkeviç (solda) ve yazar Bo-
ris Polevoj'la. Fotoğraf, Kıymet Coşkun'un hazırladığı "Fotoğraflarla Nâzım" albümündeyer aldı.
zaman çok açık da değildi. ör-
nekse 'ustam' diye andığı Yahya
Kemal'in "Bendim geçen ey sev-
gili sandalla denizden' dizesi ile
'Hazer'de dost gezer, e...y!.. /
düşman gezer!' dizeleri arasındaki
benzerlıği herkesin görmesi bek-
lenemez.
Çok aşırı görünen bir yeniliğin
böylesine kolay benimsenmiş ol-
ması, Nâzım Hikmet'in Turk şiir
geleneğine bağlılığmdan, bu gele-
neği çok iyi özümlemesindeıı doğ-
muştur.
Şeyh Bcdreddin Destanı Divan
Şiiri'nden, Halk Şiiri'nden aldığı
etkilerle şairin özlediği bireşimin
çok başarılı bir örneği olduğu gi-
bi 'Yagmur çiseüyor' bölümüyle
met övgülere boğuldu. Böylesine
aşırı bir yeniiiğin neden kolayhk-
la kabul edildiği üzerinde pek du-
rulmamıştır. Bu bütun dırenme-
leri kıran başarının gizi neydi?
Oaha ikinci kitabı Jokond ile
Sl-YA-U'da, Nâzım Hikmet'in
geleneksel şiirimizle bağlannı ko-
parmak istemediği, bir bireşim
arama özJemi içinde olduğu acık-
ça görülüyordu. Bu 'yepyeni şair'
hem Divan Şiiri'nden, hem de
Halk Şiiri'nden etkiler aldığı, alış-
tığımız geçmiş güzellikleri yeni bir
biçim içinde değerlendirdiği için
yadırganmıyordu.
Serbest naam, özellikle başlan-
gıçta, hece kalıplanmn serbest
olarak kullamlışı diye nitelenebi-
lir. Uçlu, dörtlü, beşli hecelerle sı-
ralanan basamaklı dizelere örnek-
ler verelim: Bakmıyor / kayığa /
sanlan / sulara; / bakmıyor / çat-
layıp / yarılan / sulara! (3). De-
ğil birkaç / değil beş on / otuz
miiyon / otuz milyon (4). DaJga
bir dağdır / kayık bir geyik! /
Dalga bir kuyu / kayık bir kova!
/ Çıkıyor kayık / iniyor kayık,
(5)."
Nâzım hiç kuşkusuz Türk şiiri-
nin bir donum noktasıydı ve geç-
mişin, kalıtın en iyi biçimde bir
başka kanala dönüştürücüsüydü.
Memet Fuat, Nâzım'ın gelenekle
olan ilişkisini de şöyle kuruyor:
"Nâzım Hikmet'in eski şiirin
güzelliklerinden yararlanışı her
de şiirimizin sonraki gelişmeleri-
ne işaret eder gibidir."
Buyük bir ırmaktı Nâzım. Dur-
madan gürül gürül akan bir ır-
maktı. Yıllarca "mapusluk" çek-
mesine karşın hiçbir zaman şiirin-
den kopmamış, hatta yeni deney-
lere de yönelmiştir.
"1938'de başlayan cezaevi yıl-
larında ise şiirini 'fazla haykıran
bir propaganda edası'ndan kur-
tarmak amacıyla yeni arayışlara
giren şair, bir yandan daha alçak
tonda lirik şiirler yazarken, bir
yandan da yakın tarihin bir pano-
raması nitelığindeki Memleketim-
den Insan Manzaralan'nı yazma-
ya başlamış, zamanla, bu büyük
yapıtın şiir, tarih, roman, öykü,
oyun, senaryo türlerini birleştiren
'yeni bir anlatı tuni' nıteliğine bü-
rundüğunu görmustür." diye ma-
pusluk dönemini tanımlayan Me-
met Fuat, son dönemini de şöyle
özetliyor:
"Türkiye'den aynîmak zorun-
da kaldığ] 1950 yılı sonrasında ise
bir süre ustalığına yaslanarak şi-
irlerini herhangi bir atılım yapma-
dan çoğalttığı söylenebilır. Kolay
kullandığı bir araçla duşünceleri-
ni, duygulannı iletir gibidir. Ama
1960'lara doğru 'saçterı saman sa-
nsı kirpikleri mavi' şiirleri diye
anılan uzun dizeli şiirleriyle yep-
yeni bir coşkuyu yaşadığı göriilür.
Nâzım Hikmet sanat yasamırun
değişik dönemlerinde değişik an-
layışlarla şiir yazmış, denemek-
ten, yeni aranışlara girmekten hiç
vazgecmemiş, hep yenilikçi kal-
mıştır. Türk şiir geleneğinin dışı-
na düşmeden sürekli yenilenmiş,
değişmiştir. Değişmeyen yanı dü-
şünceleri, bir de gerektiğinde
memleketi için hiçbir şeyi göze al-
maktan kaçınmayan özverili kişi-
liği oünuştuı."
Oryantalist ressamlar
Fransa'daki ACR Yayınevi tarafından hazırlanan "Oryantalist
Ressamlar" dizisinin son cildi de Paris'te yayımlandı. "On
Sekizinci Yüzyılda Boğaziçi Ressamları" adını taşıyan cilt,
dönemin lstanbul Büyükelçisi Auguste Boppe'un 1903-1910
yılları arasındaki çalışmalanna dayanılarak hazırlandı.
Kitapta yer alan ressamlardan biri de 1763-1831 yılları
arasında yaşamış olan Antoine-Ignace Melling. Aynı
zamanda mimar olan Melling'in "Tophane Meydanı"nda Bir
Türk Kahvesi" adlı çalışması, Desmaison ve Le Rouge
tarafından yapılan bir gravüre de temel oluşturmuş.
Ülkü Tamer'in derleyip çevirdiği "Sinema Dedi ki" adlı kitap yayımlandı
Muzır sinemacılarÜlkü Tamer'in sinema "hastalığı" ilkokul öncesinde
Gaziantep'te başladı. Tamer o günleri "Sadece film
seyretmek değildi bu. Sinemaya gitmenin hazırlığıyla,
salonda beklemenin keyfiyle bütünleşen bir törendi"
diye anımsıyor.
SENEM DENİZ
YÖNETMEN TANRIDIR — "Sinema Dedi ki"de Amerikalı geri-
lim astası Arfred Hitcbcock "Konulu filmlerde yönetmen Tanrıdır.
Belgesellerde ise Tann yönetmendir" diyor. (Fotoğraf: Ara Güler'in
Sinemacılan albiimünden)
"Teloizyon >anm metreiik bir
cezaevidir. Sinemayı en değersiz
sanat olarak göriiyorduk. Neyse
ki televizjon çıktı." "Johnny, şu
filmi net çekme de Avnıpa'da bir
odül alalım." Bu sözler ünlü
Amerikalı yönetmen BiH> Wil-
der'ın, "En tepede başladım, ça-
lışarak aşagüara indim." Bunu da
büyuk oyuncu ve yönetmen Or-
son VVelles söylemiş. Marilyn
Monroe, Hollywood'u şöyle ta-
nımlamış: "Öpücüğünüze 10 bin
dolar, ruhunuza 5 sent verdikleri
yer." Ava Gardner de Marilyn'i
doğrular gibi: "Herkes durmadan
öpüşiiyor. Zaten öpiişmeseler bir-
birlerinin bogazına sanlacaklar."
Bu keyifli sozler, Ülkü Tamer'-
in derleyip çevirdiği "Sinema De-
di ki" adlı kitaptan. Şairliğinin,
çevirmenliğinin yanı sıra "sinema
hastasj" olmasıyla da tanınan Ül-
kü Tamer, bu "hastalığının" ilk
belirtilerini anlattı:
CUMHURİYET KİTAP
EDEBİYAT
Kad KitakiRMı
007 460 Kara Kule
007.461 Eroin
066 094 Edebiyat Tanhimızden
069 042 Alternatıf Tıp El Kitabı
079.084 Metıs Cevuf-10
079 085 Defter-11
096 061 Edebiyat Yaşamım
154 023 Notlar/Sanat ve Edebjyat-3
EKBİYAT DISI
Kad ntabtn A*
016 087 Kapitalıst Devlet
087 101 Uıusların Kaddermi Tayin Hakkı
104 112 Super Pratık Japonca
125 101 0-5 Yaşlannda Zihınsel Gelışme
125 102 Marx ın Düşüncesı-lktısat ve Tanh
KULÜBÜ'NDE YENt KİTAPLAR
YazarfÇevirmen
Stephen Kng/Gönül Suveren
F Chnsfiane/U.Kıvanç/E Özbek
Hasan Âli Yûcel
A Stanway/A.Aker/A.Kut-A Okçu
—
—
M Gorki/Şemsa Yeğin
Kemal Tahir
Yaar/Çm»M
Ralp Milıband'O Akınbay
V I LennVM.Ardos
6njp Türpon
A.Gıtmez
V.S Vyg<xfcki/A.Aksoy
125 103 Marx, Kapital ve Dıyalektık Materyaiızm Omur Sezgın
Yaynevi
Altın
Altın
lletişim
Insan
Metıs
Metıs
Payel
Bağlam
Yayınevi
Belge
Onur
Sosyal
V
V
V
Tw
Roman
Anı
Inceleme
Inceleme
Dergi
Dergi
Anı
inceleme
Tftr
InceleTie
Inceleme
SOZIÜK
Inceleme
Inceleme
Inceleme
Flyst
9.200-
12.600.-
10000—
—
5.000.-
5.000.-
13.000 —
10 0 0 0 -
Ryat
5 2 5 0 -
6 0 0 0 -
55.000.-
14 000 —
8.000-
5.000.-
— Sinema sevginiz ne zaman
başladı?
— Sinemaya ilgim sevgiye dö-
nüştüğünde ilkokula bile başla-
mamıştım. Gaziantep'teydik.
1940'lar. Çarşamba, cumartesi,
pazar sabahlan, sırtlarında, üst-
lerine afişler çakılmış koca tahta-
lar taşıyan adamlar geçerdi so-
kaklardan. Bağırarak: "Bugiin
gündiiz Yıldız Sineması'nda saat
2'de iki şaheser film birden..."
Biz, ufacık çocuklar, saat 11 'de
sinema kapısının önünde toplan-
maya başlardık. Sadece film sey-
retmek değildi bu; sinemaya git-
menin hazırlığıyla, salonda bek-
lemenin keyfiyle bütünleşen bir
"toren"di.
— Kaynağı neydi bu sevginin?
— Başka "seyiıük" eğlencemiz
yoktu ki. TV'nin T'sini bile bil-
miyorduk. Düşümüzde görsek
hayra yormazdık. Ama bu sevgi-
nin kaynağını sadece "eğleoce"de
aramak yanlış olur. O yıllarda bir
büyüsü vardı sinemanın. Sinema,
hayatımızın koparılmaz bir par-
çasıydı. Gördüğümüz filmleri av-
lularda, bahçelerde "o>nardık".
Kimimiz Errol Flynn olurdu, ki-
mimiz \Vallace Beery, Charles La-
ughton.
— Sizin bir de Nakıp Ali'niz
\ar. Televizyonda söziinü etraiş-
tiniz...
— Tabii. Nakıp Ali, sinemaay-
dı. Çok, ama çok önemli bir ki-
şiydi bence. Güney Anadolu'da
ilk sinema açan ınsan. Sinema aç-
tığı zaman "Öğrencilere bedava.
Biiyükler de gece okullanna yazı-
lıp müdürlerinden kâğıt getirirler-
se onlara da bedava" demiş. Film
sevredebilmek için gece okuluna
yazılıp okuma-yazma öğrenenle-
rın sayısı hiç de az değılmiş Gazi-
antep'te. 12 yaşmdayken, bana,
kuçücük bir çocuğa, görmek iste-
diği filmi özel olarak salonda tek
başma seyrettirmişti. Gel de sine-
mayı sevme! Sahi, televizyonda
anlatmadığım bir anım var:
1960'ta Gaziantep'te Orhan Bar-
las'la bir sinema derneği kurmuş-
tuk. (Bir bakıma Türkiye'nin ilk
Sinematek'i.) Açılış gecesini Na-
kıp Ali'nin sinemasında yapıyor-
duk. Açılış konuşmasını da o za-
manın MiUi Eğitim Müdürü yap-
tı. K"onuşma yapmadı da bizimle
basbayağı dalga geçti. "Sinema
nedir ki?" dedi. "Baidır-bacaktan
başka bir şey değil" gibisinden
sözler etti. Sonra Nakıp Ali fırladı
sahneye. "Sinema öyle bir sanat-
tır ki" dedi. "Insan orada kendi
görmek istediği şeyleri göriir. Ki-
mi yararlı, güzel şejler göriir, ki-
mi baldır-bacak!"
— Peki, daha sonra sinemay-
la profesyonel olarak ilgilendiniz
mi?
— Küçukken, "Biıyü>iince ne
olacaksın?" diye sorarlardı. "Si-
nemacı olacağım," derdim.
Oyuncu değil. Yönetmen değil.
Sinema salonu sahibi olmak, her-
kese güzel filmler seyrettirmek is-
tiyordum. Olmadı. Sadece,
"Amarcord" gibi, "Macarlar"
gibi bazı filmler getirdim Türki-
ye'ye. Sahi, bir de Zülfü'nun
"Sis"inde oynadım. Herhalde bi-
yografımde bu da bulunsun diye.
Ama 16-17 yıldır, kıyısından ke-
narından da olsa film işi yapıyo-
rum sayılır. Yabancı TV şirketle-
.rinin Türkiye temsilcilerinden bi-
ri yina.
— "Sinema Dedi ki" nasıl
oluştu?
— Oyuncuların, yapımcıların,
yönetmenlerin sinema konusunda
söyledikleri her zaman ilgimi çek-
miştir. Zaman zaman bir kenara
"kaydellim" o sözleri. Birkaç
kaynak yapıt bulunca da, "Sine-
ma Dedi ki" kitabı ortaya çıktı.
"Sinema Dedi ki", sinemanın
"altın çağ"ıru yaratanların, bu işe
nasıl tutkuyla bağlı olduklarını
görebileceğiniz bir kitap.
İtalyan dörtlü
IstanbuTda
• Kültür Servisi —
Antonino Foti (keman),
Enrico Di Felice (flüt),
Placido Sanson (viyolonsel)
ve Eddi De Nadai'nin
(piyano) yer aldığı Quartetto
Cameristico Veneto adlı
topluluk 22 ocak pazartesi
günu saat 18.00'de İtalyan
Kültür Merkezi'nde bir
konser verecek. Konserde
Vivaldi, Albinoni, Galuppi,
Pergolesi ve Porpora'nın
yapıtları seslendirilecek.
1983 yılında kurulan
topluluğun üyeleri kendi
dörtlülerinden ayrı olarak
tanınmış oda orkestralan ile
Avrupa'da konserler de
veriyorlar. Dörtlünün amacı,
iki yüzyıllık bir dönemi
kapsayan tanınmamış ya da
çok az bilinen bestecileriıi
yapıtlannı yeniden gözden
geçirerek çağdas bir
düzenlemeye ulaşmak.
Estonyalı şef
ABD'de
• DETROİT (AP) —
Estonyalı orkestra şefi
Neeme Jarvi, Gunther
Herbig'in yerine, Detroit
Senfoni orkestrası'nın
yönetmenliğine getirilecek.
52 yaşındaki Jarvi, iki
haftadır Detroit Senfoni'nin
konuk şefliğini yapıyor. 1980
yılında Sovyetler Birliği'nden
aynlmış olan Jarvi, daha
önce Jskoç Senfoni
Orkestrası'nın müzik
yönetmenliğinde
bulunmuştu. Şu sırada da
Isveç'teki Gothenburg
Senfoni Orkestrası'nm baş
yönetmeni.
'Bybassos'
gösterisi
• Kültür Servisi — İFSAK
üyeleri Faruk Akbaş, Semra
Okumuş, Sergül Özdemir,
Hüseyin Vanş, Yaşar Yetiş ve
Zeynep Zayıfın yapıtlarının
yer aldığı "Bybassos" adlı
saydam gösteri 22 ocakta
saat 19.00'da İFSAK'ta
yapılacak. Bozburun
yarımadasında, Marmaris'in
Burhaniye köyü
yakınlanndaki bir antik
kentin adı olan Bybassos'tan
görüntülerin sunulduğu
saydam gösterisinde yer alan
fotoğraflar, geçen ağustos
ayında Foto-Tatil adlı bir
grup çalışması sonucu
gerçekleştirildi.
'Dtinyab „;
Ademie Badem
9
• tSTANBUL (AA) —
Vakıfbank'ın kültür
hizmetleri serisinde yer alan
ve tstanbul'da bu sezon
başlattığı çocuk tiyatrosu,
Avrupa yakası temsillerini
tamamladı. Çocuk
tiyatrosu, bundan sonra
dört ay için Kadıköy'de
temsil verecek. Enis
Fosforoğlu'nun yaap
yönettiği "Dünyalı Adem'le
Uzayh Badem" adlı bilim
kurgu türü ve güldürü
ağırlıklı çocuk oyunu, ocak
ayı sonuna kadar Ali
Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda
görülebilecek. Şubat
ayından itibaren Kadıköy
Halk Eğitim Merkezi'nde
izlenebilecek oyunun
biletleri Vakıfbank
şubelerinden sağlanabilecek.
Cumartesi ve pazar günleri
saat 10.30'da sahnelenecek
oyunda Belkıs Dilligil, Gül
Yalaz, Altan Tezel ve Özlem
Üstüner rol alıyor.
UGUN
• Edebiyat-Kitle' Pınar Kür,
Atıf Yılmaz, Erdal Öz ve Selim
Ileri'nin katılacakları ve Ahmet
Cemal'in yoneteceği "Edebiyat
ve Kitle lletişim Araçlan"
konulu panel saat 17.30'da
Avusturya Kültür Ofısi'nde yer
alacak.
• Anılarda Mimariık' Nezih
Eidem'in "Anılarda Mimariık"
konulu konferansı saat 17.30'da
Yapı Endüstri Merkezi'nde
izlenebilir.
• Keribar'dan Fas' tzzet
Keribar'm "Fas" konulu
saydam gösterisi saat 18.00'de
Fransız Kültür Merkezi'nde.
• Fllmli caz söyleşisi Erol
Pekcan'm "Caan Tarihçesi"
adlı söyleşisi film gösterisiyle
birlikte Pera Sanatevi'nde saat
19.00'da sunulacak.
BILSAK'TA
BUGÜN
18 Ocak Perşembe:
19.00 OKURLARLA
SÖYLEŞI:Hıbır Dergisi.
19.00 SEMINER: Edebiyat,
Tarih. Zaman, Yön: Enis
BATUR
GÖRSEL SANAT
ATÖLYELERİ
Mehmet GÜLERYÜZ'le
Resim Çalışmaları
10.00-01.00 arası CAFE-
FOYER-BAR
BtLSAK Herkese Açıktır.
BİLSAK Sıraselviler,
Sogancı Sok. No: 7,
CİHANGİR
143 28 79 - 143 28 99