29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 1990 HABERLER CUMHURİYET/ll r \eminli mali müşavirler • tstanbul Haber Servisi — Türkiye'de ilk kez vergi denetleme yetkisi verilen 20 mali müşavir, dün Sultanahmet Adliyesi 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde yemin ederek "yeminli mali müşavir" olmaya hak kazandılar. Vergi Usul Yasası'nda yapılacak değişiklikten sonra vergi denetleme yetkisine sahip olacak mali müşavirler, mükellefleri ile birlikte yasal sorumluluk taşıyacaklar. Dün yemin eden ilk 20 yeminli mali müşavir arasmda Yeminli Mali Müşavirler Odası geçici müteşebbis heyeti başkanı Sezai Onaral, eski Gelirler Genel Müdürii Erdoğan Koçak ile eski Petrolofisi Genel Müdürü Yusuf Kenan Onat da bulunuyor. Bu arada İTO Başkanı Yalım Erez, 2 ocakta yayımlanan Serbest Muhasebecilik ve Serbest Mali Müşavirlik Kararnamesi'nin aksayan yönleri olduğunu belirterek çözüm getirilmesini istedi. (Fotoğraf: Uğur Günyüz) Demiral olayı Mecliste • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nusret Demiral'ın Avrupa tnsan Hakları Komisyonu'na ifade vermeyi reddetmesi konusu lzmir Milletvekili Kemal Anadol tarafından TBMM Genel Kunılu'na getirıldi. Kemal Anadol hükümete, "Devlet için hiizün veren bu tabloyu daha ne kadar seyredeceksiniz? Sayın Adalet Bakaru, görevini ihmal ettiği gttn gibi açık olan bu kişiyi ne zaman yerinden alacaksınız" diye sordu. Anadol'u yanıtlamak için söz alan Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ise Adalet Bakanı olarak bir savcıyı tayin etme, görevinden alma ya da cezalandırma yetkisine sahip olmadığmı belirtti. Sungurlu, Demirarın yargıçlara ifade vermesi yolunda ikaz edildiğini, yine de Demiral'ın halen görülmekte olan bir dava sebebiyle kesin olarak ifade vermeyeceğini bildirdiğini de söyledi. 5 TBKP'li için DGlVrye başvuru • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce tutuklanan Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin (TBKP) 5 yöneticisinin salıverilmeleri için sanık avukatlan bugün tahliye isteminde bulunacaklar. Düzenledikleri basın toplantısında TCK'nın 141 ve 142. maddelerini ihlal ettikleri savıyla gözaltına alınan ve daha sonra DGM SavcılığYna verilen 29 kişiden 5*i tutuklanmıştı. Paııgaltfda korsan gösteri • İstanbul Haber Servisi — Pangaltı'da yaklaşık SO kişilik bir grup yolu trafiğe kapatarak korsan gösteri yaptı. Pangaltı'dan Kurtuluş'a giden cadde üzerinde dün 14.00 sıralannda toplanan göstericiler, talaş dökerek yolu ateşe verdikten sonra "Liselerde Faşist Basküara Son- Liseli Dev-Genc" imzalı bir pankart astılar. "Yaşasın Demokratik Lise Mücadelemiz", "Atılmalara Son", "Gerici-Faşist Eğitime Son" yazılı dövizler taşıdıklan da görülen göstericiler, daha sonra sloganlar atarak dağıldılar. öte yandan, baskıları protesto amacıyla bir süredir açlık grevi yapan ve eylemlerini dün Gazeteciler Cemiyeti önünde yapacağı basm toplantısıyla sona erdirmek isteyen Yeni Demokrasi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Eser, izinsiz gösteri yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. KlSA KISA • İnönü, tkiyaka'ya gidiyor -SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, pazartesi gflnu Hakkâri'nin Yüksekova ilçesine bağh Ikiyaka ve Uludere'nin Tasdelen Köyü'ne bağk Kayadibi mezrasına gidecek. • Dalan İznuVde - Parti kuıma çalışmalannı sürdünmek üzerc dün lzmir'e giden Bedrettin Dalan, parti kurduktan sonra DYP'ye geçeceğı söylentileri için, "Hadi canım sen de derler o işe. Herkes kendi kişiliğinden sorumludur" dedi. • TBMM Camü - Eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman dönetninde lemeli atılan TBMM Camii'nin tamamlanan bölümü, bugün cuma namazı ile ibadete açılacak. • Heükopler önerçesi • SHP Balıkesir Milletvekili Onder Kırlı'nın ' Güneydoğu'daki operasyonlarda kullanılmak amacıyla alınan ve kiralanan heükopterler konusundaki Meclis araştırması önergesi, TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi. • Gelisim'de boykot - Gelişim Yayınlan'nda çalışan 400 kişi, 1990 ücret zamlan ile ilgüı görüşmelerin uzamasını ve kendilerine yeterli bilgi verilmenıesini protesto amacıyla dün öğle yemeği yemedi. • SPTiye tutuklama - Sosyalist Parti MYK üyesi ve 2000'e Doğru Dergisi muhabiri Murvet Cacım'ın görevli olarak gittiği Diyarbakır Cezaevı'nden çıkarken, üzerinde "cezaevindeki yaşam koşûllanna" ilişkin notlar bulundugu gerekçesiyle DGM tarafından tutuklandığı büdirildi. • Karakaş'a soruştunna - SHP tstanbul tl Başkanı Ercan Karakaş hakkıada, Migros grevi sırasmda işçüeri ziyaret ettiği gerekçesiyle, Cumhuriyet Savcüığı'nca soruştunna açıldı. • Alman sosyolog Utuklandı - Sorbon Üniversitesi araştırma görevlisi Nella Schlumberger, Birecik'teki Kele>Tiak istasyonunda bulunan anı defterine, "Keleynaklar sizi seviyorum. Yaşasın Kürdistan topraklan, yaşasın özgürluk" yazarak bölücülük yapuğı gerekçesiyle tutuklandı. • Evrerfe d*»a - Ak Doğuş Dergisi'nin Sahibi ve Yazıişleri MüdürU Sınami Orhan, eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren için, "yayın yoluyla kendisine bakarette bulundugu" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. ÖLÜM Gazeteci Özdemir Hazar • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Gazeteci yazar özdemir Hazar dün lzmir'de öldü. Anadolu Ajansı lzmir ve Adana eski Bölge Müdürlerinden emekli gazeteci ve tiyatro eleştirmeni özdemir Hazar, bir hafta önce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde bir beyin ameli>? atı geçirmişti. 1927 yılında Aydın'ın Söke ilçesinde doğan gazeteci özdemir Hazar, mesleğe 1949 yılında "Yeni Asır" Gazetesi'nde muhabir olarak başladı. "Varan", 'Ağaç" ve Atlas dergileri ile "Tanin" "Demokrat lzmir" Gazeteleri'nde görev yapan özdemir Hazar, Anadolu Ajansı'nın Adana ve tzmir Bölge Müdürlüğü görevlerinde de bulundu. DÜZELTME • Nostalji 10.1.1990 günlü sayımızın Kültür-Sanat sayfasında yayımlanan "îstanbul'da Bir Ankara Nostaljisi" başhklı yazıda, Doğan Cangal'ın fotoğrafı Andre Navarra'nın adıyla yer almıştır. Düzeltıriz. ANAP'lı muhafazakârların Doğramacı'dan Bezm-iÂlem ve türban öcü Vakıf üniversitelerîne yardun yokTBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda Bilkent'e ve kurulacak yeni vakıf üniversitelerine maddi yardım yapılması ANAP'lı muhafazakârların engellemesi sonucu reddedildi. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Bilkent Üniversitesi ve ku- rulacak yeni vakıf üniversiteleri- ne maddi yardım yapılmasına iliş- kin yeni düzenleme, dün TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda ANAP'ın muhafazakâr kanadı- nm engellemesi sonucu reddedil- di. ANAP'ın muhafazakârlan, böylece YÖK Başkanı Prof. Dr. lhsan Doğramacı'dan Bezm-i Âlem Üniversitesi ve türban ko- nusundaki daha önceki tavnnın intikamını almış oldular. YÖK Yasası'nda değişiklik ön- gören, vakıf üniversitelerine, dev- let üniversitelerine sağlanan mali bağışıklıklardan yararlanma, ara- zi tahsisi ve devlet yardımı yapıl- masını içeren yasa tasarısı, ANAP'lı muhafazakârların en- gellemesi nedeniyle 6 aydır 2 ko- misyonda ele alınamıyordu. Ta- san, dün komisyonda ANAP'h milletvekillerinin kendi aralann- da görüş birliği sağlayamamış ol- malan nedeniyle gergin bir ortam- da ele alındı. Tasannın vakıf üniversitelerine devlet yardımı ve arazi tahsisini öngören üçüncü maddesi, ANAP'ın muhafazakâr milletve- killerinin çekimser oy kullanma- ları uzerine reddedildi. Maddeye çekimser oy kulbnan milletvekil- leri arasında Bülent Çaparoğlu, Ali Şakir Ergen, Mehmel Ali Do- guşlu, Mustafa Nazikoğlu ve Nuri Gökalp'in bulundugu görüldü. SHP'li komisyon üyelerinin oyla- rıyla bu madde reddedildi. SHP'li milletvekilleri Türkan Akyol, Rıza Yılmaz, Fuat Erçe- tin, Rıza llıman ve Cemal Şahin tasarının tümüne karşı çıkarak, yasalaştığı takdirde, Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklann belirttiler. Türkân Akyol, tasany- la ayrıcalıklı üniversiteler yaraul- dığını savunarak, Prof. Dr. Doğ- ramacı'nın Bilkent'in bütçesini nasıl denetlediğini ve devlet kay- naklarının bu üniversiteye aktan- lıp aktarılmadığını açıklamasını istedi. Cemal Şahin de "Doğramacı'- nın maharetlerinden biri de bu- dur. Önce minareyi çalıyor, son- ra kılıfı hazıriıyor" dedi. Doğramacı ise eleştirileri yanıt- larken, kendisinin biri tsviçre'de olmak üzere 5 vakfı bulunduğu- nu, mal varlığının bir bölümünü Bilkent'e aktardığım söyledi. Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol da va- kıf üniversitelerinin desteklenme- sinden yana olduklarını kaydetti. Görüşmelerden sonra tasarı, vakıf üniversitelerine arazi tahsi- si ve devlet yardımı yapılmasına ilişkin üçüncü madde dışında ka- bul edildi. Cemal Süreya'ya son görevKültür Servisi — Cemal Süreya, dün Şişli Camisi'nde kılınan öğle namazından sonra Kasımpaşa Kulaksız MezarlığTnda toprağa verildi. 59 yaşında ölen Süreya'nın cenaze töreni sırasında ımam, şairin Yeni Yaprak Dergisi'nde yayunlanan son şiirini de okudu. Cemal Süreya'nın cenaze törenine ailesinin yanı sıra çok sayıda yazar ve sanatçı da katıldı. Cenaze töreninde Yaşar Kemal, Can Yücel, Adalet Ağaoğlu, özdemir Ince, Nurettin Sözen, Hilmi Yavuz, Mehmed Kemal, Oktay Akbal, Ahmet Erhan, Erdal Atabek, Mehmet Ali Aybar, Altan öymen, Arif Damar, Demir özlti, Necati Cumalı, Sami Karaören, Latife Tekin ve Refık Durbaş da bulundu. (Fotoğraf: Uğur Günyüz, İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA Demokrasinin engelleri İZMİR — Demokrasinin önünden tüm en- geller kalkacak, Türkiye ikibinli yıllara doğ- ru giderken çağdaş bir hukuk devleti olacak... TV haberierinde her akşam dinliyoruz aynı tümceleri. Gazetelere verilen demeçlerden öğreniyoruz: — Toplumsal birlik ve beraberlik düşün- ce özgürlüğüyle aşılır... Başbakan Akbulut Darıca ve İzmit'te böyle konuşuyor. Üstelik üstüne basa basa insan- ların düşüncelerini yayma ve söylemesinin suç olmadığmı vurguluyor. Başbakan, özgür düşünceyi egemen kılmak için yapılması ge- rekenleri de sıralıyor bir bir: — Demokrasiyi sözle değil fiiliyatla ger- çekleştireceğız. Medeni ülkelerde bulunan her şey Türkiye'de var... İlginç bir sözcük bu. Çağdaş toplumlarda düşünce özgürlüğü var. Ama Türkiye'de yok. Türkiye'de var olan ithal parfüm, kiraz, muz, peynir; cebinde parası olan için satın alına- bilecek her şey. Oysa var olmayan tek şey "demokrasi." O da parayla satılmadığından olacak ki yok. Ne diyor Başbakan? — İnsan düşüncesini rahatça söyleyebi- lir ve yayabilir. Bu suç unsuru değildir... Başbakan Akbulut Darıca ve izmit'te ko- nuştuğu saatlerde İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne 29 kişi getiriliyordu. Üç gün önce yasal olarak çaltşmak için ortaya çıkan Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) yö- netici ve üyeleriydi bunlar. Açık açık "Biz TBKP üyesiyiz" diyen beş kişi ise DGM Sav- cılığı'nca tutuklanıyordu. Yine aynı saatler- de Zonguldak'ta 30 TBKP'li gözaltına alı- nıyordu. TCK'nın 141,142 ve 163. maddelerinin kal- dırılacağının tartışıldığı bir dönemde, insan- ların düşüncelerinden ötürü tutuklanmaları "demokrasi korkusu"ndan başka bir şey de- ğildi. Hem demokrasinin önündeki tüm en- geller kaldırılacak diyeceksiniz hem de in- sanların düşüncelerinden ötürü tutuklanma- larına izleyici kalacaksınız. Böyle bir yöntem ve demokrasi anlayışı Türkiye'yi iki binli yıllara doğru mu götüre- cek, yoksa çağdışı, ilkel kavim toplumu öz- lemini çeken, demokrasıleri öcü gibi göste- ren komşu ülkenin düşleriyle büyüyüp yeşe- ren beyinlerin istediği bir yere mi? Gerçekten Türkiye çağın neresinde? Avrupa İnsan Hakları Sözleşrnesi'ne im- za atan Türkiye Cumhuriyeti'nin DGM Baş- savcışı tanıklık etmeyi reddediyor. Yani Av- rupa İnsan Hakları Komisyonu'nun tanıklık çağrısına yanıt bile vermiyor. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'nda de- legeler görevlerini yerine getirırken sözleş- menin 28. madde, "a" paragrafı uyarınca ha- reket ediyorlar. Komisyon bireysel başvuru mada Dışişleri, içişleri, Adalet ve AT ile gö- revli Devlet Bakanı'na soruyordu: "Hukukumuza göre tanıklık bir kamu gö- revidir. Bir kimse tanık gösterilir ve mahke- meye gitmezse polis zoruyla bir gece önce- den nezarete aiınır ve ertesi günü mahke- meye çıkartılır. Yine de tanıklıktan çekinirse tutuklanır. Sade yurttaşlara bile tanınmayan bu ayncalığı Ankara DGM Savcısı kimden güç alarak kullanıyor? 'Devlet içinde devlet' gibi davranabiliyor? Hangi 'güç odaklanna' güveniyor?" Türk halkına demokrasi, çağdaş hukuk devleti olmak çok mu görülüyor? Aydın Cezaevi'nde 33 yıla hükümlü Sedat Karaağaç cilt kanseri. Kendisine ıştn teda- visi yapılmıyor. Siroz olan bir başka hüküm- CÜMEYT ARCAYÜREK yazıyor Köşk'e 'Nereden Buldun?' Evrensel hukuk kurallannın gözardı edildiği bir dönemden geçiyoruz. Yaşadığımız olaylar, gözaltına alınanlar, tutuklananlar, Avrupa İnsan Haklan Söeleşmesi'ni hiçe 3 sayanlan gördükçe kaygılanmamak elde değil. Gerçekten biz çağın neresindeyiz? dilekçesini kabul ederse, hüküm şöyledir: "Olayları saptamak üzere dilekçeyi taraf- ların temsilcileri ile birlikte, her iki tarafı da dinleyerek inceler ve eğer gerekiyorsa, so- ruşturma açar. Bu soruşturmanın etkin bir biçimde yürütülmesi için ilgili devletler ko- misyonia görüş alışverişinde bulunduktan sonra gereken her türlü kolaylığı gösterııier." Devlet Güvenlik Mahkemesı Başsavcısı Nusret Demiral sözleşme hükümlerini göz- ardı ederek insan Hakları Komisyonu'na ta- nıklık etmeye gelmiyor. Türkiye Cumhuriye- ti Devleti'nin altında imzası bulunan sözleş- meyi tanımıyor. Böyle bir tutum hangi demokrasilerde ve hukuk devletinde vardır? İzmir Bağımsız Milletvekili Kemal Anadol, dün TBMM'de yaptığı gündem dışı konuş- lü Feremez Aydın'a ilaçlarının verilmediği öne sürülüyor. Hangi demokrasilerde insanlar suçlu bi- le olsa devlet onları tedavi ettirmez ya da te- davisini yarım bırakır? Daha bir sürü buna benzer yaşanmış, ya- şanan olaylar zinciri... Evrensel hukuk kurallannın gözardı edil- diği bir dönemden geçiyoruz. Başbakan tüm bu olup bitenlere karşı "bir ışık demeti" su- nuyor. Dinledikçe, okudukça böyle demeç- leri, umutlanmamak elde değil... Ama yaşadığımız olaylar, gözaltına alınan- lar, tutuklananlar, Avrupa İnsan Hakları Söz- leşmesi'ni hiçe sayanlan gördükçe de kay- gılanmamak elde değil. Gerçekten biz çağın neresindeyiz? ANKARA — TÖ, tarafsızlığını kanıtladı. Hem de milyonlarca izleyici önünde. Kanıt sağlam, tanıklar yeterli. Yan tuttuğu, hü- kümeti ve partıyı yönettiği, taraf- sızlık ilkesinı çiğnedıği yolunda- ki eleştiriler bir anda havada kal- dı. Gazeteci arkadaşımız Altan Aşar, zanf dokundurmalarla süslediği TV 2'deki "Bizim İnsanlarımız" programında TÖ ile konuşuyor. Konu ilginç. Kari- katür ustalarına başbakanltğı döneminde bol malzeme sağla- yan TÖ'nün. yeni konumuyla ar- tık çizerlerimizin hışmına uğra- mayacağından söz ediliyor. TÖ, karikatür ustalanndan po- litik, ekonomik çalışmalarında yararlandığını yineliyor. Bugün gerekli malzemeden yoksun ha- le geldiklerıni söylüyor. Bir kez zayıflamış, saçları -yaş nedeniyle- dökülmüş, o şişman, saçları gür değilmiş, karikatür- lere malzeme olmayacakmış. Oysa karikatür ustaları için TÖ'nün kişisel çizgilerinden çok, ülkenin içinde bulundugu koşullar, o koşulları doğrudan yaratan insan ve davranışlar önemli. Nitekim dünkü Cumhu- riyet'te usta Ali Ulvi.kamuoyu- nun belleğine kazınan çizgileriy- le TÖ ile SÖ'yü yüzlerce yazıya değer incelikle yine iğneliyordu. Laf lafı açtı. Oysa konumuz yi- ne TÖ'nün tarafsızlığı. Program- da Altan, hangi karikatüristi öte- kilere oranla daha çok beğen- diğini soruyor. Diyor ki TÖ: "Söy- lemem, sonra taraf tutmuş olu- rum. Biliyorsunuz ben 'tarafsı- zırrf!" Sonra gevrek gevrek gülüyor. Bu, ince bir espriye gülmekten öte bir olay. Tarafsız davranma- dığını irdeleyen. devletın kurulu dûzenini allak bullak eden, ana- yasanın emredici hükümlerini kendine göre yorumlayan TÖ : ye karşı; muhalefetin, basının, halkın öne sürdüğü eleştirilerle alay etmek. Gözlerindeki pınltı- lar, hareketlerı ve gülmesiyle TÖ, dünyayı umursamadığını bir kez daha gösteriyor. Karikatür ustalanmız ise Köşk resepsiyonlarına katılmıyor. Ali Ulvi, Turan, Semih Balcıoğlu gi- bi ünlü çizerlerin Evren'in çağ- rılanna neden uymadıklannı an- latmaya gerek yok. Bu kez, TÖ 1 nün çağrısına uymuyorlar. Ne- denjer ortada. TÖ'nün hangi karikatüristimizi beğendiğini öğrenemıyoruz, ama ustaların TÖ ye karşı dü- şünsel ve duygusal karartan ke- sinkes ortaya çıkıyor. Zorlanınca bir fıkra anlatıyor Neyi amaçlıyor. kendi siyasal ko- numunu mu, yoksa muhalefetin halka karşın Köşk'e çıkana ilk fir- satta uygulayacağı siyasetin so- nuçlarını mı özetliyor? Yoruma açık. Fıkradaki sözcükler siya- setin son gündeminde yer alan sözcükler. "Yukanya çıkanı aşa- ğıya indirmeye" çalışan iki kişiy- le alınan sonucu veriyor fıkra. Laz yukarı, yüksek bir yere çıkmış, bir türlü inemiyor. Aşa- ğıdakiler, "İp atıyoruz, beline bağla, aşağı atla" demışler Yu- kardaki soyteneni yapmış ve baş aşağı tabii, ölmüş. İpi atanlar, "Kuyudan birini çıkardık, hiç böyle olmadı" diye söyieşmişler aralarında. Kuşkusuz fıkra çeşitli çağrı- şımlar yapıyor. "Yukardaki" ki- mi simgeliyor, "aşağıdan ipi atan" iki Laz hangi parti liderle- rini? "Halka karşı yukarı çıkanı aşağıya indirmenin" hemen her gün tartışıldığı, iki muhalefet li- derinin eylemlere varan davra- nışlar sergilediği ortamda, bu fıkra acaba neden anlatıldı? Ge- leceğe "teşhiskoyma'nınsıkın- tılanndan mı kaynaklanıyor. Belli belirsiz. Yeni kıpırdanmalar Fıkra ya da fıkraların yanı sı- ra sütunlarda arada bir görülen "nereden buldun" yasasıyia il- gili kimi hazırlıktar, önceki gece, telefonlardan akıyordu. Yasa Adalet Komisyonu'nda Muhale- fetimiz bir zahmet komisyon ça- lışmalarında tam kadro bulunur- larsa, "nereden buldun", ilk aşa- mayı tamamlayacak ve bugün- lerde geçecek. Fakat, olayın bir "sonrası" ile olası siyasal geliş- melerden söz ediliyor. Kulisteki bilgiye göre bir önerge hazırla- nıyor... Cumhurbaşkanlan da nere- den buldularsa mal varlıklarını açıklayacak. Resmı gezilerde devlet parası ile alınan arma- ğanlara karşı, o ülkenin verdiği nadide, değeıii armağanları gö- rev süresi bitince Hazine'ye dev- retmesi istenecek. ABD'de 200 doları aşmayan bir sınır konul- muş. Bizde de aynı yola gidilir- se yadırganacak. gocunulacak bir yan olmaması gerekir. Nereden buldun yasası, zaten ANAP içinde kıyametler koparı- yor. Bir de doğrudan Çankaya 1 yı hedef alan böyle bir önerge- nin kabul edilmesi, hafif rüzgâr- ları fırtınaya çevirecek. Beklenti şu: Komisyondan ge- çen yasa, muhalefet partileri tam kadro katılırsa, Mecliste onaylanabilir. Komisyondan ge- çer, parti yönetimi grup karan al- maya ve yasayı reddettirmeye girişir. Grupta direnme olur, hat- ta kimilerine göre "isyan." Grup kararı çıkarsa yasa Meclisten geçmez. ama partiden alıp ba- şını gitmeler başlar. Grup kararı alınmaz, yasa çı- karsa, TÖ, Anayasa Mahkeme- si'ne gidebilir. Her olasılık, ku- liste büyük gürültülerin, kamu- oyunda sert yeni eleştirilerin boy göstermesıni önleyemez. Ger- çekleşır, gerçekleşmez. Siyaset bu, elbette kesin kanılar söyle- mek olanaksız. Ne var ki bir fır- tınanın öncüsü gelişmeler kulis- te yaşanıyor Tasarının engellenme olasılı- ğı daha ağır basıyor. Bir olası- lık, yasa çıkarsa TÖ, iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvu- rur mu? Nereden buldun yasa- sı yaşama geçmezse, ANAP'ta- ki tepkiler istifalara uzanır mı? Ne dersiniz? Fahişelerew gerekçelî'tecavüze büyük tepkî Haber Merkezi — Anayasa Mahkemesi'nin, fuhuşu nıeslek edinen kadınlara (fahişe ve hayat kadınları) yönelik tecavüzün da- ha az cezayı gerektirdiğini kabul etmesi kadın haklannı savunan ki- şi ve kuruluşlann büyük tepkisi- ne neden oldu. Konuyla ilgili olarak görüşünü aldığımız Istanbul Hukuk Fakül- tesi Dekan Yardımcısı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Yö- netim Kurulu üyesi Prof. Aysel Çelikel, "TCK'nın 438. maddesi- nin ana>'asaya aykın olmaması, maddenin değiştiribnesi gerekme- diği konusunda kesin bir delil de- gildir. Madde insan onur ve hay- siyetiyle hağdaşnıayan, eşitlik il- kesine aykın bir aynmcılık göt- mektedir, bu açıdan bana göre anayasaya aylundır" dedi. Prof. Nermin Abadan Unat'ın konuyla ilgili görüşleri şöyle: "Anayasa Mahkemesi'nin mes- leği fahişelik olan bir kadına karşı işlenen tecavüz suçunu hafiflelici bir sebep sayan çoğunluk kararı- nı büyük bir hayal kınklığı ile kar- şıladım. Sözii gecen karar anaya- sanın kişi hurriyeti ve eşitlik hıi- kumleriyle cinsiyete dayalı her tür- lü aynmcılığa karşı imzaladığımız uluslararası sözleşmeyle bağdaş- mamaktadır. tstanbul Tıp Fakültesi nden Doç. Dr. Şahika Yaksel herkesin yasalar karşısında eşit olması ge- rektiğini vurgulayarak bu konuda- ki görüşlerini şöyle dile getirdi: "Bu olay, kadınlara karşı uygu- lanan aynmcılığın somut ve çirkin bir örnegidir. Kadının bedenini kullanıra hakkı, sadece kendisine aittir. Irza geçme bir güç ve öfke ifadesidir. Hangi gruptan, hangi sınıftan, hangi meslekten olursa olsun, kadınlar kanunlar karşısın- da eşit olmalıdır." Olayı protesto amacıyla Anaya- sa Mahkemesi'ne telgraf çekecek- lerini belirten Kadın Panosu yö- mek amacıyla dün Ankara Genel- evi'nin kapısında bir basm toplaıı- tısı duzenledi. Toplantıda Sosya- list Parti Ankara İl Örgütüadına konuşan İlknur Kalan, tecavüzün hafifletici nedeninin olmayacağı- m belirterek şunları söyledi: "Karar milyonlarca kadını fu- tauşa zorlayan toplumsal ve eko- nomik diizeni, fuhuşun diğer ta- raf ında yer alan erkekleri görmez- den gelmekte, yasa önünde eşitlik ilkesine aykın olarak çift standart- lı bir tutum almaktadır. narken bir bölümü ise konuşmak- tan kaçındı. Isimlerini vermeden görüş açıklayan bazı hayat kadın- larının tepkileri şöyle: "Böyle bir olay olmaması la- zım. Biz hayat kadınlannın canı da mı yok. Bize biraz daha Ugi du- yulması lazım. Biz dışardaki insan gibi değiliz. Şiradi biz suçsuz da- hi olsak böyle bir dunımda suçlu sayılınz. Hayret yani. Bazı kadınların ve kadın örgüt- leri temsUcilerinin kararia ilgili de- ğerlendirmeleri şöyle: nnn. Sedef Öztürk (Sosyalist, femi- nist dergi Kaktüs'ten): Bu karar- ia anayasa önünde insanlar eşit- tir hukuk ilkesine ters dusülmüş- tür. Karar, aynca toplumda yay- gın olarak erkek egemen ideolo- iiyi yansıtmıştır. Zdiha Şehirlioğiu (Çağdaş Ka- dın Derneği Başkanı): Fahişelik sistemin yarattıgı bir olay. Ekono- mik çaresizlik içindeki kadın, özellikle bu sistemin beyaz kadın ticaretine göz yumması. kadınla- Prof. Aysel Çelikel Madde insan onur ve haysiyetiyle bağdaşmayan, eşitlik ilkesine aykın bir ayrımcılik gütroekt«iir. Doç. Dr. Şahika Yaksel Bu olay kadıniara karşı uygulanan ayrıracıiığın somut ve çirkin bir örneğidir. Prof, Mermin Abadan Unat Karar, cinsiyete dayalı hertüriü aynmcıüğa karşı imzaladığımız uJuslararası sözîeşmeyle bağdaşmıyor. Prof. Dr. Tttre Tuaçbay Tecavüz tecavüzdür, bunun ayncalığı düşünülemez. neticilerinin ortak görüşu de şöy- le: • "Dunımu çok iğrenç olarak de- ğerlendiriyoruz. BM İnsan Hak- lan Beyannamesi ve insanhk onu- runa ters bir olay. Anayasa Mah- kemesi'nden böyle bir karar çık- ması onlar adına da onur kıncı. Hem kadın bem de insan olarak biz bunu protesto ediyoruz. Ankara Büromuzun haberine göre Sosyalist Parti Ankara tl ör- gütü, Anayasa Mahkemesi'nin ön- ceki gün aldığı karan protesto et- Basın toplantısı sırasmda Anka- ra Genelevi'nin kapısında görevli polis memuru açıklama yapılma- sına engel olmak istedi. Polis me- muru daha sonra SP yöneticileri ile ilgili tutanak da tuttu. Bu ara- da Ankaralı bir grup ev kadını da Anayasa Mahkemesi ve Cumhur- başkanı Turgut Özal'ın eşi Türk Kadınım Güçlendirme Vakfı Baş- kanı Semra Özal'a birer protesto telgrafı çektiler. Ankara Genelevi'ndeki hayat kadınlannın bir bölümü karan kı- Stella Ovadia (Fenimist): Mah- kemenin karan şaşırücı değil. Ka- dınlara nasıl bakıldıgının. kadının nasü mal olarak kabul edildiğinin çok çarpıcı bir göstergesi. Dehşe- tengiz bir şey elbette. Ama kendi mantıklan içinde tutarh. Genelev- lerden vergi alırken bu işin mes- lek olduğunu kabul ediyor, sonra da insanlan mesleğinden dolayı cezalandınyorsunuz. Ben kadınlar konseyinden feministlere dek tüm kadınlan 'hepimiz fahişeyiz ve üç- te bir insanız' demeye çağınyo- n bu çembere sokuyor. Kadınlan hem böyle aşağıhyoıiar hem de yasalardaki eşitsizlikle aşağılıyor- İar. Anayasa Mahkemesi'ne baş- vuranlan ve mahkeme başkanını kutluyorum. Esin Güven (Yeşiller Partisi Ka- dın Komitesi üyesi): Bu tür konu- larda devletın söz sahibi olması çok yıpratıcı. Genelevler devlet gözetiminde, devlet meşru lulıyor, ruhsatlı insan çalıştınyor, vergi alı- yor. Düzenin içinde var kılınan in- saniara karşı ceza sisteminin böyle bölümlenmesi insani düşünceye sığmıyor. Prof. Dr. Türe Ttançba> (DM üyesi, E.Ü. Tıp Fakültesi Nörolo- ji Anabilim Dalı Başkanı): Böyle bir yasa maddesinin olduğunu ük kez duyuyorum ve anlamakta göç- luk çekiyonım. Kanımca fahişelik bir meslektir. Ancak toplumda hoş gönilmemesi nedeniyle bu ya- sa maddesi ile kadın adeta ceza- landınlmaktadır. Sanki bu tür ka- dıniara }-apılan tecavüz hoşgörü ile karşüanmakta ve erkek korun- maktadır. Oysa bu kadınlann da loplumun diger bireyleri kadar ya- salar önünde bak ve özgnrlüklere sahip olmalan doğaldır. Kaldı ki dış ülkelerde evli bir erkegin eşi- nin istegi dışında cinsel ilişkiye gir- mesi durumunda bile kadın yasa- lara başvurup hakkını aray^bil- mektedir. Tecavüz tecavüzdür, bu- nun ayncalığı düşünülemez. Sanatçı Aysen Gruda da söz ko- nusu karara 11 üyeden 7'sinin olumlu oy vermesine, "Bu kor- kunç bir şey. Yani yandan fada in- san böyle duşunuyor. Bu çok utanç verici" diyerek düşünceleri- ni şöyle dile getirdi: "Ben bir kadın olarak, önce bir insan olarak bu karara tepki duy- dum. Çünkü kim belirliyor iffetli kadını iffetsiz kadını? Bu, insan haklanna aykındır. Ahlak yönün- den iyi tanınmayan bir kadına böyle bir ceza verflemez."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle