Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 NİSAN 1989 DİZİYAZI CUMHURİYET/13 Eriuğrul Muhsin ve arkadaşlarının 1924'te kurduğu Ferah Tiyatrosu, çağdaş tiyatronun öncülüğünü yaptı Türktiyatrosunun'Ferah Mevsimi' Türk tiyatro tarihinde "Ferah Tiyatrosu Dönemi" adıyla önemli bir yer tutan ortak çalışmaya katılanlardan bu anıların yazıldığı 1966 yılında ancak üç kişi yaşıyordu: Ercument Behzat Lav, Ziihtü Müritoğlu ve ben. Büyük hizmetleri, sonsuz katkıları olan öteki arkadaşlar lıep toprak altında... Kısa suren, ama sonsuz.özveriye dayanan o çalışma başanlı olduğu kadar, yıpratıcıydı da. Ferah Tiyatrosu dönemi salt yönetim bakımından da tümüyle insancıl bir arada çalışma niteliğiyle anılarda kaldı. Her fırsatta da "örnek" bir dayanışmarun simgesi diye anıldı. İlk oyun: 27 Aralık 1924... tlk kez 27 Aralık 1924 perşembe gecesi saat 20.30'da, Hans Müller'den uyarladığım Renkli Fener (Die Flarnme) oyunuyla gösterilerine başlayan bir avuç gençten oluşan ve kendi çalışma güçlerinden başka ellerinde hiçbir şey bulunmayan bu kuçuk topluluk, birbirlerine inançla yan yana geldi. Insanüstü bir emekle, 1924/1925 yılında yoğun bir tiyatro mevsimini başarıyla yurüttu. ( * ) Ferah Tiyatrosu'nda buluşan bir avuç karasevdalı âşık, sevgili tiyatroda iş görüyorlardı. Ne işi? Her işi... Kimse, "Ne kadar para alınacak hesaplaşalım" demedi. Kimse kimseye, "Sen şunu yap, senin görevin şudur" demedi. Geceleri oyun biter, seyirciler gider sanatçılar yeni çalışmalara başlardı. Muhsin, tavuk tabutu büyüklüğündeki odada yeni çevireceği piyese başlamıştır. Muammer (Karaca), 25 mumluk vardiya lambasının ışığında çeviri sayfalarını inci gibi tertemiz yazısıyla deftere geçirmektedir. da uzun bir sanat geçmişi olan Kınar Hanım, gençler arasında piyesler, ovunlar, oyuncular, inançla bu toplulugu seçtiğine göre elbetle ki konular üstünde sanat tartışmalan aldı yürudü. Bizim de bu matinelerden amaçladığımız bir çıkmaz sokakta değiliz." buydu. Öğrenciler tiyatronun her yerine maÇağdaş tiyatro savaşı... tinelerde 20 kuruşluk bir biletle giriyorlardı. Öncelikle oyunlanmız alışılmış beğenilerin Ferah Tiyatrosu tavan arasından tabanına kadışına taşmıştı. O gune kadar Fransız roman dar gençlerle tıklım tıklım doluyordu. Onlatik melodramlarıyla, alışılmış vodvillerden nn heyecanmı görmek, bizim yorgunluğumubaşka bir şey oynamamış bulunan eski tiyat zu unuttunjyordu. Turk tiyatro yaşamında ronun karşısına, biz şimdiye dek Türk sah "Ofrenci Matineleri" adı böylece yeni bir annesine çıkmamış lskandinav, Rus, Alman, lam kazandı. Baş görev olarak yasam boyunMacar yazarlarından seçilmiş bir dağarcıkla ca bu "gençlik oyunlan" üstünde durmayı bir çıkıyorduk. Eski ağza verilen bu yeni tat ho ilke saydım. şa gitmeyebilirdi. Her yerde olduğu gibi, yılFerah Tiyatrosu çalışmalannm başarıya ların seyircisi >ine alıştığını arayabiurdi. Ama ulasmasında ve Türk tiyatro tarihinde bir ye "Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşlan" Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu'nda "Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşlan" adı altında çalışıyorduk: Kınar (Sıvacıyan) Hanım, Neyyire (Neyir) Hanım, Necla (Sertel) Hanım, Refika Hanım, Cemile, Prenses Mevhibe, Seniha, Zehra, Şeflka, Behzad Hâki (Butak), Mihran, Î.Galip (Arcan), Hazım (Körmükçü), M.Kemal (Küçuk), Celal Tahsin, Vasfî Rıza (Zobu, yalnız başlarda), Muammer (Karaca), Ercüment Behzat (Lav), Nurettin Şefkati, Emin (Belli) Beliğ, Zühtü Müritoğlu. Bir avuç karasevdalı âşık, sevgiü, tiyatroda iş görüşüyorlardı. Ne işi? Her işi. (• * ) lçlerınden hiçbiri çıkıp da "Arkadaşlar, haydi şöyle bir oturup da konuşalım, görevleri paylasalım. Kim ne kadar para alacak, hesaplaşalım" demedi. Kimse kimseye, "Sen şunu yapacaksın, buna kanşmayacaksın, senin görevin şudur" diye önermedi. Bu küçücük topluluk, sanki bir saatin dişlileri gibi kendi yapacaklan işin başına geçti. Herkes, bu bin bir yönlü, dev gibi tiyatronun bir köşesinden tuttu ve dev yürumeye başladı. Ne şaşılacak şeydir ki, bir gün bir arkadaş çıkıp da, "Şu iş yürumüyor, şu taraf aksıyor, bu taraf sarkıyor" diye yakınmadı. Büyük oyuncu: Kınar Sıvacıyan Geceleri oyun biter, seyirciler gider; sanatçılar için yeni yeni çahşmalar başlar. Muhsin, tavuk tabutu büyüklüğündeki odada makyaj rafımn ustundeki boyaları kaldırmış, yeni çevireceği piyese başlamıştır. Muammer (Karaca), sofitadan sarkan 25 mumluk vardiya lambasının ışığında, Muhsin'den aldığı çeviri sayfalannı inci gibi tertemiz yazısıyla piyes defterine geçirrnektedir. Behzad (Butak) ve Küçuk Kemal, yeni piyesin dekorlarını duzenlemeye başlamışlardır. Kınar Hanım ise Beatris diye adlandırdığı bir ispino ocağında hem kahve hem çay hem de yemek pişiriyor. Çahşmalar sırasında o bize çay demJemekle uğraşır. Biraz sonra seslenecektir: Çocuklar, üyüşeceksiniz, sıcak bir çay için... Kınar (Sıvacıyan) Hanım, kadın sanatçı odalannın uçüncü katındaki kullanılmayan en büyük odayı kendine yatak ve oturma odası olarak seçmiş, tiyatro mevsimi boyunca orada oturmuştur. Sahnenin sol tarafındaki katlardaki odalar kadınlara ayrılmıştı. Tiyatromuza yeni girmiş olan Necla'yı (Sertel) bitişik odaya komşu olarak almış, onu her anlamda bir kız evlat gibi bağrına basmış; içten ve dıştan gelecek her türlü tehlikeye karşı kanadı altında korumaktadır. Kınar Hanım, topluluğun disiplinli çalışmasında kadm sanatçılar için temel örnek olmuştur. Kınar Hanım, rolu bulunan oyuniarda, ilk provaya, ne kadar uzun olursa olsun, rolünü tümuyle ezberlemiş biçimde gelir; calışmada gösterdiği titizlikle, özenle, kendinden küçüklere onderlik ederdi. Çok sıkı ve çok sıkıntılı çalıştığımız yıllar boyunca, Kınar Hanım'ın bir geçimsizliği görülmemiştir. Sahnedeki üstün yeteneğinden başka, toplu yaşamımızda gösterdiği tutum, içtenlik, onu hepimizin baş tac; etmemize neden olmuş: onu değerlendirmekte, bir saygı, sevgi kundağı içinde el ustünde tutmamıza yol açmıştır. Ferah Tiyatrosu'nda o mevsim çalışan kadın sanatçılar arasında en büyuk özveriye katlanan, hiç kuşkusuz, Kınar Hanım'dır. O güne kadar kazandığı ünle herhangi toplulukta en çok parayı elde etmeye hak kazanmış bu sanatçı, sarurım butün yaşamı boyunca en az parayı, bu insanüstü çalışma döneminde almıştır. Buna karşın, Kınar Hanım'ın para konusunda bir gün bile bir tek sozcük söylediğini hiçbirimiz duymadık. Turk tiyatrosunun o dönemdeki en yetkin kadın sanatçısının binbir insancıl düşünceyle, sanat ülkusune kendisini böylesine adaması ve sanatta atılımlar yapma ateşiyle yanan bizim gibi gençlere katılması, aramızda sanat sevgisi az olanlar bulunsa da, onlara bile güç veriyor; izlenilen yolun büyük çapta bir sanat girişimi olduğunu, kuşkolular arasında da kanıthyordu. Herkes diyordu ki: "Arkasın Kınar Hanım Ferah Tiyatrosu na ouç veroı le, dokuzda giıdıkleri tiyatrodan şayet gece bu topluluğa özgü bir seçim düşünüyordum. Mayısta tzmir Devlet Tiyatrosu çalışmaları yoksa geceyarısından sonra evleRamazan yaklaştıkça yapıtlan seçme ve ha gerçekleşti. rine gidebiliyorlardı. zırlama çalışmaları ustünde kafa yormak ge 28 eylülde Bursa'da Devlet Tiyatrosu rekiyordu. Dar bir kadromuz vardı. Arkadaş yeni bir sahne kazandı: Ahmet Vefik Fazıl'ın muhallebicisi... larımız paranın yuzüne tukürmuş, sanata var Paşa Tiyatrosu açıldı. Sahneden aynldıkları zaman, gittikleri en lıklannı adamış, sozcuğün tam anlamıyla ide 1957/58: Tiyatro döneminde, Devlet uzak yer, tiyatronun altındaki Fazıl'ın muhal alist denen sanatçılardı. Dar bir kadro; son Tiyatrosu'nun butün sahnelerinde yaz lebicisiydi. Fazıl bir bakıma bizim iaşe nazı ra ne kadar sureyle sığınacağımız belli olma gösterileri dışında çeşitlı kentlerde rımız sayılırdı. Bir kâse sütlaç ve bir franca yan bir Ferah Tiyatrosu! Butün guvencemiz verilen gosteri sayısı 1639'a çıktı. la, oğle yemeğimizdi. Bunun parasmı da hafta kendi gucumuzdü. Aramızda ortak bir yön 1958: 21 ağustosta M. Ertuğrul, Milli sonunda, şayel elimize para verirlerse, o za var: Hepimiz oyuncuyuz. Bunun dışında he Eğitim Bakanı tarafından görevden man oderdik. Fazıl'ın açtığı krediyle karnı pimizin bir gorevi var: Herkes ağır bir sorum alındı. mızı doyuruyorduk ve her gun ona verecek luluk altında, ustüne aldığı işi başanyor! Top26 ağustosta İzmir Belediye Meclisi, peşin paramız yoktu. Bu bakımdan Ferah Ti lulukta baş, kıç diye bir şey yok. Yalnız kaMuhsin Ertuğrul için başbakana telgraf yatrosu'nu güleç yuzlu Fazıl'dan ayrı duşun dınlar biz erkeklerden yarım hisse fazla alıçekti. Istanbul Üniversitesi'nin Gençlik Tiyatrosu da bir telgrafla üzuntusunü belırterek olayı protesto etti. 1959: Ağustosta, bu kez Istanbul Şehir Tiyatrosu başyonetmeni olarak gorevlendirildi. Repertuarda yerli oyunlara onemli bir yer sağladı. Başyonetmenliği süresınce Tunç Yalman, Şirin Devrim, Engin Cezzar, Genco Erkal, Ayla Algan. Beklan Algan, Nuvit Özdoğru, Gungor Dilmen, Zihni Küçumen, Ergun Koknar, Hamit Akınlı, Çetin Ipekkaya, Doğan Aksel, Duvgu Sağıroğlu, Mengu Ertel gibi genç yazar. oyuncu, yönetmen, tasarımcı ve grafik sanatçılarına tamdığı olanaklarla Şehir Tiyatrosu'na yeniden canlıhk kazandırdı. Kasım sonlarına doğru ABD'ye gitti. Nevv York, \Vashington, Fittsburg, Behzad Butak ve Muhsin Ertuğrul 1924'te Ferah Tiyatrosu'nda oynanan Ahmet Vetik Paşa'nın "Moliere'den Chicago, Madison, Iovva City, Denver, ..yarladığı "Azarya" piyesınde. Behzat Butak, Ferah Tıyatrosu'nun hesap işlerini de üstlenmişti. idealist bir San Francisco, Los Angeles, Dallas, Nevv tiyatro tutkunu olan Behzad Butak ve Muhsin Ertuğrul arasındaki dostluk yıllarca sürdu. Haven gibi kentlerde incelemelerde bulundu, tiyatro ve sinema kişilikleriyle büluştu. 1960: Ocakta Kadıköy Süreyya Sineması'nın üst katındaki salonu değiştirerek Şehir Tiyatrosu'nun yeni bir sahnesini, Kadıkoy tiyatrosu adıyla açtı. Ekimde Şehir Tiyatrosu kadrosuna yeni genç elemanlar aldı; bunlardan biri, sonradan Ankara Sanat Tiyatrosu'nun kurucusu Asaf Çiyiltepe'ydi. 1961: Ocakta Fatih Tiyatrosu ile Üsküdar Tiyatrosu'nu açarak istanbul'a iki sahne daha kazandırdı. Muhsin Ertuğrul'un eşi Neyyıre Neyir. Temmuzağustos ayiarında, Rumelihisarı ^ 1924 yılında "Azarya" piyesinde. 1923'te surları içinde sahne \e basamaklı gosteri Bedia Muvahhit ile bırhkte ilk kez bir Türk yerı yaptırarak, ilkyaz gosterisini Hamlet Ferah Tiyatrosu'nda piyeslerin başladığı dönemden bir anı. Soldan sağa Mahmut Ratıp, Muvahhit, Muhsın filminde (Ateşten Gömlek) oynayan Müile gerçekleştirdi. Ertuğrul, Raşit Rıza. Onnik Bümeciyen, I. Galip, Behzad Butak. Ferah Tiyatrosu'nda bir araya gelen tiyatro âşık nire Eyüb, sonradan Neyyire Neyir adını ları, büyük bir özveri ve dayanışma ile Türk tiyatro tarihinde unutulmaz ızier bırakmışlardı. alarak Muhsin Ertuğrul ıle evlendi. Ferah Tiyatrosu'nu ayakta YAŞAMÖYKUSU6 tutanlardan biri de Kınar Hanımdır. 1955: Eylülde yeni tiyatro dönemi başlamadan Ertuğrul, Kuçuk Sahne'yi Kınar Hanım, topluluğun disiplinli bıraktı. Butun gucünu Ankara Devlet çalışmalarında kadın sanatçılar için Tiyatrosu'nun sahne sayısını arttırma ve bölge tiyatroları tasarısıyla tiyatroyu temel örnek olmuştur. Çok sıkı ve yurdun her yanına yayma çabasına çok sıkıntılı çalıştığımız yıllar yoneltti. Ekimde yeniden abone sistemini boyunca, Kınar Hanımın bir uygulamaya koydu. geçimsizliği görülmemiştir. 1956: 4 şubatta Ankara Halkevi'ni onartarak uçuncu tiyatroyu açtı. Ucuz Bu gönüllüler tiyatrosunun hesap ucretlı matine programlarını başlaltı. 5 ekimde Ulus'takı Evkaf Aparımanı'nın işlerini Behzad (Butak) üstlenmişti. altındaki dukkânlarda 65 kişihk Oda Ne gariptir ki Behzad, kendi Tiyatrosu'nu Ankaralılara kazandırdı. 1957: Şubatta M. Ertuğrul'un çabasıyla cebindeki parayı bile bilemeyecek Devlet Tiyatrosu'nun Konya, Eskişehir, ölçüde cömert ve kişisel hesaptan Kırıkkale, Kayseri ve Adana'da verdiği gosterilerle bölge tiyatrolarının ilk anlamayacak kadar da idealist bir tohumlan atıldı. Tiyatro konusunda kişiydi. Ona gözü kapalı olarak belediye başkanları ve ilgili kurumlarla geniş ilişkiler kuruldu. güvenirdik Nisanda Adana Şehir Tiyatrosu açıldı. Muhsin Ertuğrul geceleri çeviri yapardı. hiç de öyle olmadı. Hiç yadırganmadı. Türk tiyatro seyircisi, aile kucağından sahneye kaçan bu üç beş çocuğun serüvenlerini biliyor; onlann içtenlikle sarıldıklan bu sanatta ciddi çalışarak, bir çeşit sınav verme isteklerini coşkuyla karşılıyordu. Ne var ki seyirci toplulugu sayıca çok azdı. Seyirciler ancak Uç beş kez tiyatroyu dolduracak kadardı. Onun için genç kuşaklara cuma gunleri ayrıca matineler düzenledik. Öğrencileri ve oğretmenleri tiyatroya getirdik. Onlara tiyatro beğenisi kazandırarak, alışkanlıklarını sağlamak gerekiyordu. Genç seyircı, tiyatromuzun alışılagelmiş, karma duygulu, karma çevre seyircisi değildi. Karşımıza tertemiz, alıcı bir istekle gelen, üstelik kendilerine özgü oyun duzenlendiğinin bilincine vardıklarından bu ayrıcalıktan onur duyan bir gençlik kitlesi vardı. Sahnedekilerin, kendilerine üstün bir yer tamdıklan için bu özveriye katlandıklarını da anlıyorlardı. Seyirciyle sahnenin arasında yaratılan bu sıcak ilişkiyle piyesler çok canh, içten oynanıyor, sahneden gelen akım, salkım salkım localardan sarkan gençler üstünde etkisini hemen gösteriyordu. O kadar duygulu oynanıyor, bu duygular o kadar çabuk paylaşılıyordu ki, bazı piyesler bittiği zaman bizim de fiziksel gücümuzün son sınınna dayandığını görüyorduk. Öğrenci matinelerinde oynama zevkine sonralan başka oyuniarda hiç erişemiyorduk. Bu yüzden de cuma öğrenci matinelerini iple çekiyorduk. Çok geçmeden, gençlik çevresinde piyeslerimizi kaçırmamak için yarış başladı ve Ünlü şair Muhsin Ertuğrul'un Ihtilal" piyesiyle Türk Nâzım Hikmetften tiyatro eleştirisi Ferah Tiyatrosu'nda sahnelenen Andreyev'in "İhtılâi" adlı oyunu için o gunlerin en ilerici ve devrimcı gundelik gazetesi olan Akşarn'ın 22 Kasım 1924 gunlu sayısında, Nâzım Hikmet şunlan yazıyordu: "İhtilâl: Türkiye'nin tiyatro sanatı "kemiyeten" uzun ve ağır bir tekâmülden sonra, "keyfiyeten" bir sıçrama hareketi yaptı. Bu sıçrama hareketi 1340 (1924) senesinin 20 Teşrinisani (Kasım) gecesi saat 9 buçukta ilk perdesi açılan İhtilâl piyesinin, ilk anında tahakkuk etti. İhtilâl piyesini sahneye vâz'eden Ertuğrul Muhsin bize Turk sahnesinin inkişaf edeceği yeni seyri gosterdi. Artık Turk sahnesi bir rejisöre sahiptir. Bence şöhreti ancak evvelki geceden itibaren başlayan "rejisör" Ertuğrul Muhsin olmasaydı, yıllardan beri meşhur aktor Ertuğrul Muhsin, sanatını, İhtilâl piyesinde bu kadar kuvvetle tahakkuk ettiremezdi. Evvelki gece Muhsin çok güzel oynadı. Muvahhit, Galip, Behzad, Vasfi, Hazım, M. Kemal, Atıf, Mahmut, Kınar, Neyyire Neyir, Aznif, Cemile, hepsi, hepsi çok guzel oynadılar. Çünkü sanatlarını goslerdikleri sahnenin maddesinde ve havasında rejisör Ertuğrul Muhsin'in ilmi vukufu vardı. Ve biz gördük ki, bu sanatkârların hepsi Türkiye mikyasında buyuk sanatkârlardır. Sanatkâr demek, beynine akseden tabiatı en guzel veya en çirkin, en kuvvetli olaıak bize bitekrar iade eden adam demektir. Herkesin gorduğu tabiatı, herkesiıı gördüğu gibi aynı kuvvetle, aynı güzellik veya çirkinlikte gosteren ayna, bir sanatkâr kafası olamaz. Nasıl ki bir fotoğraf adesesi sanatkâr değildir. Binaenaleyh dün gece İhtilâl piyesinin, 1, 2, 2, 4, 5, 6. perdelerinin gerek maddesinden, gerek havasından bir şey anlamayanlar, yeni ve hakiki sanat ve sanatkâr mefhumunu idrak edemeyenlerdir. Onlar, o birkaç kişi anlamadı; fakat "halk" anladı. Yazılış itibariyle halkımıza verilen tiyatro terbiyesine taban tabana zıt olan bu piyes eğer dün akşam ki yeni ve kuvvetli mizansen içinde geçmeseydi, halkın onu sonuna kadar dinlemesi kabil olamazdı. Yine o birkaç kişi, piyesin bazı yerlerinde, halkın lüzumsuz yere gülmesinı, dekorun, oyunun ve oyunculann acayipiiğe heveslenmelerinin bir neıicesi addediyorlardı. Halbuki halkın tiyatro zev Böylece Cumhuriyetin ilk yılında Turk tiyatrosu yeni ufuklara yöneliyor; yeni yeni yaCuma günleri sabahleyin dokuzda tiyatropıtları ve konuları sahneye çıkararak, Türk ya giren bütün sanatçılar, ondan on üçe ka Kadınlara fazla hisse seyircisinin goruş açısını genişletmek yoluna Ferah mevsımine başladığımız zaman elı giriyordu dar öğrenci oyunlan; on besten on sekize kadar normal halk matineleri; yirmi birden yir mizde onceden hazırlanmış bir oyun dağarOyunların dekorlarını bile kendimiz yapımi dorde kadar gece oyunu oynamak suretiy cığı yoktu. Sanat işlerijıi ben yüklendiğim için yorduk. Öyle diyebilirim ki, dunyanın hiçbir yerinde böylesine birbirine kenetlenmiş bir topluluk, böylesine insanustu bir çalışmayla tiyatrosunda ihtilal yaptığını yazıyordu tiyatro tarihinde '•Ferah Mevsimi" adıyla anılan dönem gibi bir ortamı kolay yaratamamıştır. (• • * ) niden doğaşu simgelemesinde en büyük etkenlerden biri de, bu eyleme katılanların tümuyle idealist kişiler olmalarıydı. O idealist kümenin uyeleri arasında kimileri, en sorumlu görevleri seve seve yürutüp sürdüruyorlardı. Onlann başında da Behzad (Butak) geliyordu. Bir topluluğun emeğinden ortaya çıkarak 7erh""r tek başına karar verecek biri gerekti. İşte bu işi Behzad (Butak) ustüne almıştı. Ne gariptir ki, Behzad, kendi cebindeki parayı bile bilmeyecek ölçüde comert ve kişisel hesaptan anlamayacak kadar da idealist bir kişiydi. Ama burada, çalışan bir topluluğun emeği ve emeğin değerlendirilmesi söz konusu olduğundan durum başkaydı. Bina sahibiyle yaptığı sözleşme sırasında, kendisinin değil, arkadaslannın yaranna uygun koşultaria anlaştığmı içimizde herker ezbere bilirdi. Ezbere diyorum, çunkü bu konuda Behzad'a kimse tek bir soru sorrcamıştı. Öyle ki, ben bile bugüne dek bizim Ferah Tiyatrosu'nda hangi nesnel koşullarla çalıştığımızı bilmiyorum. Öğrenmeyi de, bütün arkadaşlar gibi, ben de merak etmedim. Gözü kapalı olarak güvenirdik ki, Behzad ne yaparsa, yapılması gerekenin en iyisini yapmıştır ve yapacaktır. mek olanaksızdır. Orası, butun sanatçıların enerji istasyonu gibiydi. Besin kaynağımız orasıydı. Aramızda Fazıl'a borcu bulunmayan Kınar Hanım'dı. Yakında evleri olanlar Ercüment Behzat (Lav), M.Kemal (Küçük), Behzad (Butak) gibi arkadaşlar evlerine ka çıp yemek yivorlar. Tivatronun geceli gündüzlü gediklisi Kınar Han.m'ın yan. sıra yaptığ.m çeviriler uzun sürerse ben de birçok geceler yazı baş.nda tiyatroda sabahhyordum. ' ' " , JjCCeyariSl Gece yansından sonra suyu çekilmiş bir değirmene benzeyen, seyircisiz, oyuncusuz kalbir tiyatronun küçucük sahne odasında raıŞ çahşmanın büyulu bir zevki vardı. Sanki butun gün prova yapan, akşam oyun oynayar a k gece yansıııa kadar yorgun duşen siz değilmişsiniz gibi, yeni bir uğraşıya dipdiri sarılıyorsunuz ve kalem, buyuk boy kâğıtlar üstunde izler bırakarak kayıyor. Bu büyük boy kâğıtlardaki yazılar, Muammer (Karaca) tarafından hemen temiz bir deftere mürekkeple yeniden yazılıyordu. Hazır olanlan da sahne defterlerine geçiriyorduk. Muammer o yıl aramıza katılmıştı. Kendisine henüz sahne ustünde rol verilmediği icin sahne gerisinde yararlı oluyordu. yorlar; geçim masraflan için... N 6 ÜSt n e 3St İ Ferah Tivatro me\siminin başlıca özelliklerinden biri de sessizliğiydi. Ferah Tiyatrosu'nun ne giriş avlusunda, ne yonetim bölü= u n"d"e" " v &' .«••"»»«". "<• >»^»»»wm " ' ne kondorlarmda ne salonunda, ne b ^ k so ens u en kd oa n. u n e mde gorevhlen arasmda yuke l f* » a duyulmam.ştır. Bu toplulukta ne ust, ne ast, ne amır, ne memur vardı. Herkes eşit, herkes bir duzeydeydi. Onları birbirinden ayıran gorevleriydi. Kiminin gorevi otekinden ağır olabilirdi. Ama bu, ona ayrıcahk tanımak için neden sayılamazdı. Parasal yönden deağır bir görevi olan arkadaşa, otekilerden bir kuruş fazla hak tanınmıyordu. Herkes eşitti. Yeni gelen bir gönüllü gençle, tiyatronun temeli, gedikli sanatçısı arasında bir ayrıcahk yoktu. Perde çeken Arap Şefık ile benim aramda. ne parasal y önden, ne de başka yönden hiçbir ayrıcahk vardı. Sanki başka bir dünyada yaşıyorduk. Öyle bir dünya ki, sanat coşkusunun dışında hiçbir yüksek duygu tanımayan kişiler vardı orada. 1962: Temmuz ağustosta \ıne Hamlet, Macbeth \e Anouilh'un Taria Kuşu oyunlan Rumelihisarı Tiyatrosu'nda oynandı. Sanatçı, bu donemde birçok tanınmış yazarı oyun yazmaları için ozendirdi ve yapıtlarının oynanmasını sağladı. 1963: Cumhuri>et Gazetesi'nde ve Türk Tijatrosu Dergisi'nde yaa yazmayı surdürdu. Bölge tiyatroları konusunda bir dizi yayımladı. Temmuzağustosta Rumelihisarı Tiyatrosu'nda Shakespeare'in Hamlel'ini sahneledi. 1964: Martta Bertolt Brecht'in Sezuan'ın İ>i İnsanı adlı oyununu repertuara aldı. Bu. Türkiye'de bir ödenekli tiyatronun oynadığı ilk Brecht oyunuydu. Nisanmayısta Shakespeare'in 400. doğum yıldonumunu kutlamak ıçın beş tiyatroda aliı Shakespeare oyununu birden sahneletti. Ağustosta Rumelıhisarf nda Coriolanus'u oynattı ve buyuk başarı kazandı. Şehir Tiyatrosu'nun 50. kuruluş yılını düzenledi. 1965: Martta Şehir Tiyatrosu'nun kapılaıını surekli açtığı yeıenekli genç sanatçılar arasında Genco Erkal da kadroya girdi. 13 temmuz 28 ağustosta Rumelihisarf nda Coriolanus ve Hamlet gösterileri verildi. Ekimde Şehir Tiyatrosu'nun 6. sahnesi olan. 140 seyirci alan Zevtinburnu tiyatrosunu açtı. Şehir Tiyatrosu'nun başyöneımeni Muhsin Ertuğrul, belediyece cezaland'.rılan Ayla Algan'ı sahneve çıkaracağını bildirince. Beledive Başkan Yaıdımcısı Zevtinburnu Tiyatrosu'nun gişelerini kapattı. 8 aralıkta Çelin Altan'ın vapıtını oy.iattığı için belediyece M. Ertuğrul hakkında soıuşturma açıldı. Zeytinbunıu Tiyatrosu'nu da belediye lumuyle kapattı. Cumhuriyetin yeni ufuklarında SlltllFk (*) Şehzadebaşı'ndaki Ferah Ttyatrosu'nu kıralayıp yeni bir topluluk kurmanın nedenlerının basında yıne Darülbedayı ıçındekı disıplınsızlık ve harışıklık gehyordu Birtakımsanatçı"hami'len yetkilenolmadığıhalde. Oarulbedayının yoneöm ışlerine kanşıyor ve bu kaprislere yönetımce de göz yumuluyordu. 1924 yılı geldiğinde işler lyıce bozulmuştu. Belediyenin cılız butçesiyle bu kuruma yeterınce parasal yardımda bulunamayışı da bazı idealist sanatçıları kurumdan ayrılıp yeni bir topluluk kurmaya itmişti. Muhsin Ertuğrul "Ihtilal" piyesinde. kini, şuurundaki tiyatro mefhumunu, tiyatro terbiyesini bozan ve ona bazen çocukluklar yaptırao âmil, o birkaç kişi gibi sanatkârların halk uzerinde senelerden beri bıraktıkları kotu ve zevksiz tesirdir. Evvelki geceki temsilin yalnız iki kusuru vardı. Bırincisi: Dunyanın her tarafından geniş halk kitlelerinin bu kadar heyecana geldiği bir devirde, bindc bir rastgelenden bir ferdin ryhiyalını tetkik eden bir piyesin ıntihabı; fakat bunu söylemekle, piyesin guzel ve kuvvetli bir eser olduğunu ınkâr etmiyoruz. İkıncisi: 2 ve 3. perdelerde hâlâ o kotu, eski balmumu kalıplara benzeyen dekorun istimali. Bu kısımlarda "fon"a çekilecek siyah bir perde daha iyi bir tesir bırakabilirdi. Hele, Selim'in Kerim'i vurduğu tarafa keskin ve sivri bir beyaz renk ilave edilseydi. İhlilâl piyesini sahneye vâz* eden Ertuğrul Muhsin, Turk sahnesinde bir ihtilâl, bir inkılâp yaptı. Muhsin ve arkadaşlan, yani 1 ürk sahnesinin inkılâpçıları, her nevı irticaa karşı amansız bir mucadele açmalıdırlar. Istıkbâl yalnız hakiki sanatın ve hakiki sanatkârlarındır." 1966: Şııbatla İslaııbul Belediye Meclisi aldığı bir kararla. Şehir Tiyatrosu'nda başyonetmenlik kadrosuııu kaldırdı. Böylece sanatçı da açıkta kalmış oldu. Bu uygulamaya kamuoyundan çok bııyıik bir tepkı geldi. Kararın. "Turk tiyatrosunun beynine indirilmiş bir darbe" olduğu soylendi. Ankara'da TBMM'de buyuk tartışmalar çıktı. ıfıayü ılıııı»ıı. Ayrıca Muhsin Ertuğrul'a yapılan ( • * ) Muhsin E r l u j r u l , o sırada Paris'te buluuygulamayı protesto etmek için butun nan İ.fiaip Arcan'a mektup yazarak tasarılanndan söz Tuık oyun yazarları \e çevirmenler, etmış ve onu İstanbul'a çağı.rnıştı Ayrıca Behzad Bv"Muhsin Ertuğrul'suz bir.livatroya oyun tak'a da dusunduklerıni acmış; böylece uclu bir anvcrmcyccckkriııi" bıldırcuk. Şehir laşmayla Ferah Satınesı'nde topluluk kurulmustu Paruatıolan'nı bovkot ettiler. rasal acıdan zor durumda olan iıc sanatçı, Behzad Bu16 mayısia. Tuık tiyairosu açısından tak'ın tamdığı olan Şehzadebaşı'ndaki Muhallebıcı Faöncmine kaısın. sanaıçının gorcvindcn zıl'dan 100 lıra borç alarak. örvcelıkle yapılması gereken masraflan karsılayabilmıslerdı Ferah Tiyatrosu kı alınnıasına önce tepki goslermeyen, sonra da olay kişisel bir sorıııımus gibi ralanmış ve geceli günduzlu bir çaıujiıia uaşiamıştı b.ısbukuıuı rica telgrafı çekoıı ( • * * ) Ferah Tıyatrosu'nda gösterıler veren Ertuğrul Muhsir ve Arkadaşlan" toplulugu. mayıs 1925'te ya Ankaıa'daki Ulııslaıarası Tiyatro tnsiilıiMi (ITI) Mılli Make/i'nın lavrına pılan Trabzon turnesınden sonra dağılıyordu Toplutı/ııkn Muhsin Ertuğrul, ITI ^onctını luğun malı acıdan gıderek bir darboğaza düşmesı. bu Kunılu Ba>kaıılığı*ndan isiil'a cııi. dağılmada baslıca etkerı olmuştu SÜRECEK SIRKCEK