17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 29 EKİM 1989 îki yıl kadar Thatcher hükümetinin Kültür Bakanlığı'nı üstlenen, şu sıralar ise dünyanın en büyük iki müzayede şirketinden biri olan Sotheby's'in yönetim kurulu başkanlığını yapmakta olan Lord Govvrie, dünya sanat piyasasını yöneten kişilerden biri. Son yıllarda dünya sanat piyasasıyla Türkiye de yakmdan ilgilenmeye başladı. Geçen yıl, yansı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bulunan Hitit tabletinin öteki yansı, kısa bir süre önce de Osmanlı dönemine ilişkin bazı değerli kitaplar Londra'daki açıkarttırmalarda Türkiye'ye kazandırıldı. Yıldız Sarayı Silahhane binasında açılan 5. Uluşlararası îstanbul Antika ve Sanat Fuarı'na katılmak üzere yarın İstanbul'a gelecek olan Lord Govvrie, arkadaşımız Edip Emil Öymen'e, dünya sanat piyasasındaki yeni eğilimleri, Türkiye'nin bu piyasa içinde almakta olduğu yeri, özel koleksiyonlarla müzeler arasındaki ilişkileri anlattı. Refah arttı mı, saııata ilgi de artar PAZAR KONUĞU olduğu gibi yatınm için iyi nedenler de olduğu gibi kötü nedenler de var. Başka nedenler, örneğin, züppelik ya da görgüsuzluk de var. W^^^^tSanat eserlerinin el değiştirmesi ve başka ülkelere gitmesi milli kültürün, tarih mirasının da dağılması anlamına gelmez mi? Siz Kültür Bakanı'yken David'in önemli bir tablosunu Ulusal Resim Müzesi'ne, Picasso'nun "Ağlayan Kadın"ını da Tate Gallery'ye kazandırdınız. Sotheby's müzayedefirması yönetim kurulu başkanı Lord Gowrie: SÖYLEŞİ EDİP EMİL ÖYMEN tSon iki yıldır özellikle müzayede piyasasmda fıyatlar alabildiğine yükseldi. 1987'de New York Borsası 'ndaki duşüşün ardmdan Tokyo ve Londra'daki düşıişler dahi müzayede piyasasını etkilemiş görünmedi. "Kara Perşembe" diye adlandtrılan düşüşün hemen ardmdan Van Gogh'un "trisler"i tablosu hâlâ rekor sayılan birfıyata, yaklaşık 54 milyon dolara satılmıştı. Şimdi önümüzdeki kasım ayında "Au Lapin Agile" adIı tablosunun daha da yüksek bir fıyata satılması bekleniyor. örneğin, Picasso'nun fıyatı her satışta artıyor. Acaba bu veriler göz önüne alındığında müzayede piyasasında bir enflasyondan söz edilebilir mi? Yani fıyatlar kasıtlı olarak mı arttınlıyor? Şisiriliyor mu? Ben, piyasanın kasıtlı olarak mahsus şişirildiği konusunda şüpheliyim. Bu kanaatim yüzünden de kendim için kuşkucu diyebilirim. Eğer bir piyasa açıksa, burada rekabet varsa, çekişme varsa ve bu piyasa herkesin katılımına olanak veriyorsa, böyle bir piyasayı ele avuca almak, veya islediğiniz yönde çekip çevirmek çok zordur. Bunu yapmak isteyebilirsiniz tabii, ama bu da o kadar akıllıca bir şey olmaz. Çünkü fiyatlann artmasını nasıl sağlayacaksınız? Olan şu: Batı dünyası, bazı esef edilecek istisnalar dışında, hatta dünyanın büyük kısmı diyebiliriz, uzun süredir barış içinde yaşıyor ve refah bazı yörelerde gitgide artıyor. Refah ve rahatlık arttı mı da genellikle sanat eserlerine ilgi ve merak artar. Piyasanın bir köşesinde belli sanat dönemlerine ilişkin eserlerde uluşlararası bir rekabet oluşur. Örneğin Fransız izlenimcileri ya da izlenimci dönemi izleyenler için bu, söz konusu olabilir. Daha önce sadece Amerikalılar ya da tek tük Avrupah meraklılar bunları sattn alırken, bir süre sonra bir bakarsınız Avrupahlann sayısı artmış, Japonlar da piyasaya girmiş, Güney Amerikalılar ortaya çıkmış... Bu nasıl oluyor? Tabii ki rekabetle. Ve rekabet, özellikle yüksek fıyath eserler söz konusu oldu mu ortaya çıkıyor. Ama burada dikkatten kaçmaması gereken bir nokta daha var: Sadece kişiler değil, tek tek bazı ülkeler de daha çok refah ve zenginliğe kavuştular. Bazı ülkelerde halk ulusal tarih mirasının farkına varır hale geldi. 18. ve 19. yüzyıllarda tngilizler, imparatorlukları sayesinde dünyanın dört bir yanına dağılrruşlardı. Ingilizler herhalde bu nedenle de dünyada en bellibaşlı koİeksiyoncular oldular. İngilizler her gittikleri ülkede sanat eseri satın aldılar ve bunu alışkanlık haline getirdiler. lngiliz seyyahların bu tür eserleri satın almasına şaşılmaz oldu. Bu sayede de tslam eserlerinin, Osmanlı ve Türk eserlerinin, Çin sanatının en güzel örnekleri İngiliz sayyahlar tarafından satın alındı. Bunlann çoğu Ingiltere'ye getirildi. Bu eserlerin toplanması için o ülkenin ille İngiliz imparatorluğuna dahil ülkelerden olması da şart değildi. Ingilizlerin koleksiyonculuğu 200 yıldır çok güçlüdür. Sadece ülke dışında da değil, ülke içinde de gayet güçlü bir koleksiyonculuk merakı ve geleneği vardır. Ancak zamanla diğer birçok ülke de zenginleşti ve onlar da koleksiyonculuğa başladılar. Şimdi sözü Türkiye'ye getirmek istiyorum: Osmanlı, Islam ya da Türk sanat eserlerine şimdilerde artık Türkiye'nin ilgisi çoğalmış durumda. Bunu görüyoruz. Eskiden beri Türkiye dışından bunlara ilgi duyanlar, örneğin Avrupah meraklılar ya da antikacılar ne oldu? Bunlar piyasadan çekildiler mi? Hayır. tşte onlar da Türkler de şimdi piyasada ve rekabet içindeler. Fiyatlar da bundan dolayı artıyor. ^ ~ ^ ~ dine özgü bir ulke gerçekten. Ama orada görmeyi beklediğimiz birçok gelişmeye rastlamadık. Bir ülke Japonya kadar zengin oldu mu, beklenen şu olurdu: Japon sanat eserlerinin fiyatlannın ok gibi fırlaması gerekirdi. Bu olmadı. Bazı koleksiyonların fiyatları arttı, yani Japonlar bunlarla ilgilendiler, ama hâlâ pek çok Japon koleksiyonunun peşinden Avrupalılar koşuyor. Japonlar ise 19. yüzyıl Fransız sanatıyla ilgililer. Diğer dönemlere de ilgi duymaya başladılar. Ve zaten öteden beri Çin sanat eserlerini hep alırlardı. Demekki Japonlar, dünya müzayede piyasasında kendilerine özgü bir tutum takınmış oluyorlar. Japonya bu bakımdan istisnai bir durum. Üstelik herkes, Japonların sürekli satın aldıklarını zannediyor, hataya düşüyor. Oysa Japonlar fiyatı arttırmak amacıyla müzayedeye giriyor. Bu zaten yaptığımız iş bakımından çok sağlıklıdır, böyle olması gerekir. Çünkü fiyatlar artar. Ama müzayedenin sonunda eseri satın alanlar yine Amerikalılardır, Avrupalılardır. Şunu unutmamak gerekir: Bir müzayedede en önemli kişi, uygun anda fiyat arttırandır. ^^K^MBuna rağmen birçok tarihi eserin son adresi de Japonya olmuyor mu? Bunlar Japonya'da birikmeyecek mi bu gidişle? Sanıldığı kadar değil. Fransız izlenimci sanatına ilişkin ürünlere bakarsanız, ya da daha eski tablolara ya da özel ilgi alanlarına giren eserlere bakacak olursanız, bunlar için son adres Tokyo1 dur diyebilir miyiz? Şöyle söyleyeyim: Müşterilerimizi bir düşünsem, aklıma tsviçreliler gelir hemen, hele ttalyanlar, ayrıca Isveçli, Alman koleksiyoncular, hatta bir iki İngiliz'i dahi katabiliriz bu listeye. Çağdaş sanat eserleri söz konusu ise aklıma güçlü Kuzey ve Guney Amerikalı isimler geliyor. Zaten Amerikalılar çok alır, çok satar. Alışverişleri boldur. Ayrıca çok büyük miktarda satın alan Fransız müşterilerimiz var. Şimdi bu listeye Türkleri de eklemek zamanı geldiği kanaatindeyim. Ülkenizde zenginlik arttıkça Türkiye1 den de büyuk koleksiyoncular çıkmaya başlayacaktır. Nitekim daha şimdiden başladı diyebiliriz. • • • B S a n a r eseri müzayedesi denince ticaret sözcüğü de kullanılıyor kaçmılmaz olarak. Para el değiştiriyor. Mal alınıp satılıyor. Bu açıdan bakıldığında sanat bir ticari mal olmuyor mu? Yani hisse senedi gibi değiş tokuş edilebilecek bir kıymetli kâğıt? Buna kısaca "hayır, olmuyor" diyebilirim. Ti İngiltere'de, belli bir değeri aşan herhangi bir sanat eseri 50 yıldan fazla bir süre kalmışsa, Ticaret Bakanhğı'ndan ihraç belgesi olmadan yurt dışına çıkartılamaz. Kültür Bakanlığı'nın bir ihracat değerlendirme komisyonu vardır. Bir devlet müzesinin, söz konusu eseri satın almasına fırsat vermek amacıyla bu komisyon ihracatı geciktirebilir, hatta erteleyebilir. Burada amaç, eserin İngiltere'de kalmasını sağlamaktır. Yani tarihi mirastan mahrum olmamaktır. Bu sistem, kişilerin arasına girmiyor. Eğer siz bir tarihi eseri satın alır da bunun için ihracat belgesi isterseniz, ben de Kültür Bakanı ya da Devlet Müzesi sıfatıyla bu eser için size çıkartıp aynı miktarı ya da daha fazlasını ödeyebilirim. Burada devlete bir miktar ağırlık verilmiş oluyor. Ama her zaman yürümüyor tabii. Tate Gallery'ye kazandınlan Picasso konusu ise farklı. Satıcı, gayet vatanperver bir tutumla, Tate'in verebildiği paraya sattı. Müzayedeye çıksaydı mutlaka çok daha fazla para ederdi. Osmanlı eserlerinde değil, diğer alanlarda da "azalma ve mahrtımiyet teorisi"ni tutmuyorum. Bana her zaman soylerler. "Bu yıl falan konuda artık son yıl, bir daha bu kadar zenginine rastlamayacağız, hepsi satıldı, kaliteli ne varsa tiikendi, bitti" derler. Evet, bir bakıma çok sayıda Velasquez dolaşmıyor piyasada. Evet, çok sayıda eski klasik dönem eseri dolaşmıyor. Zaten bunlann büyük kısmı devletlerin resmi koleksiyonlarında yer alıyor. Ya da ülke dışına çıkmasına izin verilmiyor. İspanya'da örneğin Velasquez'e yurt dışı izni yok. Böyle başka örnekler de verilebilir. Ya da çok çok zengin kişiler koleksiyonlarını zaten satmıyor bile. Bu nedenle, bazı eserler piyasadan çekiliyor denebilir. Ama insan, tabiatı icabı sürekli sanat eseri yapar. Bu, din gibi, gıda gibi çok tabii ve temel bir ihtiyaç. Ve herkesin umduğundan, tahmin ettiğinden çok fazla sanat eseri mevcuttur dünyada. Bu nedenle piyasada bir azalma oldu mu dikkatler her zaman için başka yerlere kayabilir. Önceleri insanlar yakınır ve "Artık eskisi gibi klasik eserler bulamıyonız, büyük eserler kayboldu. bu ikinci sınıf şeylere kaldık" derler. Sonra daha bir dikkatle bakarlar ve ikinci sınıf dedikleri parçalar arasmda da ilginçlerini ve birinci sınıfları tekrar bulurlar. •mek ki bu işte bir miktar duygusalYa da vatanseverlik, dediğimiz gibi biraz önce. ^ ^ • • / / e r ne kadar Türkiye'deki mevcut yasalar, yabancı müzayede firmalannın faaliyetine fırsat vermiyorsa da ileride yasular yumuşatılır ve bir olanak çıkarsa, siz bir uluşlararası ftrma olarak Türkiye'de değerli ve "serbest" tarihi eser bulabileceğinizi düşünüyor musunuz? Türkiye'nin tarihi eserler konusunda sınırlama ve yasaklannın olması son derece doğal. Olmaması aptalca bir durum sayılırdı. Ancak piyasanın, mümkün olduğu kadar uygun bir hızla serbestleşmesi, liberalleşmesi gereklidir. Çünkü liberal bir piyasa kendine güven kazanır. Bir Türk sanatsever koleksiyon yapıyor diyelim. Ama yurtdışında yaşıyor. Ve eserleri Türkiye'ye nasıl geti L 0 R D G 0 W R I E İrlanda kökenli bir aileden gelen Lord Gowrie, 1939 doğumlu. 1942'de iki yaşındayken, babası Libya'da savaşta ölünce, Gelibolu'da çarpışan ve Avustralya Genel Valiliği yapmış olan büyük babası tarafından yetiştirilen Gowrie, büyük babasınm da ölümü üzerine Lordluk unvanını 16 yaşında kazandı. Oxford Üniversitesi'ne girerek İngiliz Edebiyatı okuyan Lord Gowrie, 19631972 arasmda Amerika'da New York State Üniversity (Buffalo), Harward ve sonra da Londra Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. 1971'de 32 yaşındayken Lordlar Kamarası'nda Muhafazakâr Parti sıralarmda yerini alan Lord Gowrie, sonra sırasıyla parti grup başkanlığı, Çalışma Bakan Yardımeılığı, Kuzey İrlanda Bakan Yardımalığı yaptı. Bu dönemde görevleri arasmda Başbakan Margaret Thatcher'e danışmanlık da vardı. Bir aşamada tngiltere'nin Birleşmiş Milletler Daimi TentsilcUiği heyetinde yer aldı. İzlenimci ve modern dönem sanat eserleri alım satımı ile tanınan bir antikacı ile ortaklığa da girerek müzayede dünyasına adımım atan Lord Gowrie, 1983'te Kültür Bakanlığı'na atandı. İki yıl sureyle bakanlık yapan Lord Govvrie, Başbakan Thatcher'm piyasa ekonomisine öncelik veren anlayışına paralel tutumuyla, özel girişimin müzelere ve devlete ait galerilere de girmesi amacıyla bir dizi önlem aldı. Aynı dönemde hükümeün Lordlar Kamarası'nda ekonomi sözcülüğünu yaptı. 1987'de hükümetten ayrıldı ve Sotheby's müzayede firmasımn yönetim kurulu başkanlığına getirildu Alman kontesi olan eşinin babası, 1944'te Hitler'e başansız suikast girişimi sonucu idama mahkum olan General Schulenburg. lEvet, vatanseverlik... Yakındoğu 'ya ilişkin sanat eserleri söz konusu olduğunda, Osmanlı dönemine ilişkin pek çok nadide eserin çeşitli dönemlerinde satın alınarak, ya da hediye olarak verildiğinde, ya da kaçınlarak ülke dışına taşınmış olduğunu görüyoruz. Bunlar halen müzayede salonlarında dolaşıyor. Sadece müzayede firmalannın salonlarında değil ama... Wtl^^BPiyasada diyelim... Ancak son yıllarda bazı zengin Türk sanatseverlerin bunları almaya başladığına tanık oluyoru^. Ya da almaya çalıştığına. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben sadece burada Sothebys firması için değil, bütün siyasal hayatımda ve görevlerimde her zaman serbest piyasadan yana oldum. Korumacılık, çözmeye çalıştığınız sorunları azaltmaz, aksine arttınr. Eğer ben Turkiye'de çalışır olsaydım, "Daha esnek ve serbest kurallanmız olsa, koleksiyonculan ürkiıtmesek, altcılan korkutmasak, iilkeye de sanat eserleri girer" derdim. Size ttalyadan örnek vereyim. En büyıik müşterilerimiz arasmda ltalyanlar var. Italyanlar, hükümetîerinden daima kuşku duyar. Üstelik kendilerini de hâlâ yoksul zannederler. Öyle bir tarihsel alışkanlıkları var. "Bütün zengin yabancılar bizim tarihimize göz dikmiş bekliyor" derler. Oysa İtalya gayet zengin bir ülke. Eğer koleksiyon konusunda, antika konusunda kurallannı yumuşatsalar çoğu ttalyan, koleksiyonlarını Isviçre'de ya da New York'ta saklamaktan vazgeçip ülkelerine getirir. Bu ise olmuyor. Çünkü, Italyan siyasetçiler ülkelerinin hâlâ Üçüncü Dünya'ya ait olduğunu sanıyorlar. Oysa değil. ÎTürkiye'nin tarih mirasının, kültür mirasmm çok güzel pek çok örneği Türkiye dışında Avrupa'da, Amerika'da dolaşıyor bunlar. Zengin bazı Türk sanatseverler bunları yeniden Türkiye'ye kazandırmaya çalışıyor. Vatanseverlik demiştik biraz önce. Bunun için tabii çok para lazım. Bu bir yana, Türkiye'de müzeler dışında, çok .endi ülkenizde güveni arttırmanız, para kazananların satın almasına fırsat vermeniz gerekir. Özel koleksiyonlar zamanla müzeye dönüşür, ülkeye mal olur. Gerçek müzelerin oluşması için koleksiyoneular şarttır. recek? Bununla ilgili işlemlerden, ya da para kaybetmel;ten çekiniyor diyelim. İşte bu piyasa liberalleşirse, güven de gelecektir. Bununla şunu kastetmiyoram: Her sınırı kaldırın, her şeyi serbest bırakın. Hayır, böyle bir şey hiçbir yerde yok zaten. Size yine başka bir ülkeden örnek vereyim. İspanya'da çok yasaklayıcı kurallar vardır ve Ispanya genelde yoksul bir ülkedir. Kurallan o kadar sıkıydı ki 19. yüzyılın sonunda yaşamış Nonelle adlı bir rassamlarının dahi eserlerini yurtdışına çıkartmak mümkün değildi. Sadece îspanya'da satılıyordu. Oysa Picasso üzerindeki en önemli etkiyi yapan ressamlardan biriydi. Picasso'nun Mavi Dönemi'nde Nonelle'in etkisi \ardir... Aynı şey Sovyetler Birliği'nde de oldu. Ellerinde müthiş bir sanat ve tarih zenginliği var. Onlara, "bunlan paraya çevirmeye kalkmayın. elden çıkartmayın, ama modern sanatçılannızın bilinmesini istiyorsanız bunlann alım satımını serbest bırakmamz gerekir" dedik. Aksi halde ülke dışına çıkmazsa kim bileek? Bu örnekleri verdim, çünkü koleksiyonları korumak iyi de bu, ülkeye zarar verecek nitelikte bir İcoruma olmamalı. 1970'ler Amerikan sanatının en güzel iki koleksiyonu vardır. Bunlar Amerika dışındadır. Biri İngiltere'de Saatchi koleksiyonu, biri de Italya'da Kont Panzi. Türkler, kendi kültürlerine ait koteksiyonların yabancıların elinde olmasına tahammül edemiyor. Adeta bunlar çalmmış gibi geliyor. Nitekim örnekleri de bol. Bergama'ya kazı için giden bir Alman arkeoloğun Zeus Tapınağı'm olduğu gibi taş taş soküp Almanya'ya götürdüğü ve orada yeniden kurduğunu herkes bilir. Şimdi Doğu Berlin'de kalan tapmağı korumak için bir de özel bina inşa edilmiştir. Bunun gibi örnekler çok. Ulusal tarih mirası başka nedenlerle de çarçur edilmiştir. Sizce bu tür bir tecrübe yaşamış bir ülkede sizin dediğiniz türden bir serbest piyasa oluşması, yabancıların da bu piyasada serbestçe alımsatım yapması mümkün olabilir mi? Ingilizlerin, tarihi talan etmede üstüne yoktu. Çekirge sürüleri ibi tarihi eserlerin üzerine saldırmışlardı. Ve bir çok ülkede tarihi silip süpürüp sanat eserleri piyasasına hâkim olmuşlardı. Bu, İngiliz Imparatorluğu'nun siyasal bakımdan istikrarlı olması sayesinde gerçekleştirildi. Örneğin Fransız Ihtilali sırasında Marie Antoinette'in pek çok eşyası ve eserleri yok pahasına bir tngiliz aristokrat tarafından satın alındı. Fransa'da ihtilal vardı, İngiltere'de ise siyasal istikrar. Buna tabii, zenginliği eklemek gerek. Bir de imparatorluğun yaygınlığını ve uluşlararası niteliğini. Bu, herhalde bir 150200 yıl onlara buldukları her sanat eserini alma fırsatmı sağladı. Bu nedenle çeşitli ülkelerin hassasiyetini anlıyorum. Ancak tarih, tarihtir. Olup bitmiş olaylar tersine çevrilemez. Alınan eserleri geri vermek de mümkün değil artık. Yapılacak şey, güveni arttırmaktır. Kendi ülkenizde güveni arttırmak. Ve para kazananlann satın almasına fırsat vermek. Özel koleksiyonlar zamanla müzeye dönüşür ve ülkeye mal olur. Gerçek müzelerin oluşması için koleksiyoncular şarttır. Ben meslek icabı koleksiyonculara hizmet ediyorum. Tarihe bakacak olursanız, zamanla koleksiyonculann, tarih zevkini yaratmış olduğunu görürsünüz. Özel koleksiyonlar daima ülkelerin tarih zevkini gösterir. Buna tek istisna Japonlar. Onlar firmaları adına alıyorlar aldıklarını. Bu da onların müze oluşturma anlayışı belki de. Çünkü onların kültürüne zaten topluluğu öne çıkartan ve kişiyi geri plana iten bir anlayış egemen. • ^ • • H Türkiye o halde ilerde tarihi eser piyasası bakımından önemli bir ulke olabilir mi? Muza\edelerde satılan eserler ucuz değil, ama Türkler alabiliyor. Hem de önemli fiyatlara. Türkiye'de ekonomi anlayışı kendine güven kazandıkça mükemmel ahmlar yapılabilir. Türkiye, tarihi eser satın alımı bakımından henüz yolun başında. Türk koleksiyoncular satın almalı derim... Türkiye'nin bir şansı var. İslam dunyasında en çok paraya sahip olan ülkeler bu tür eserlere ilgi duymuyorlar ve büyük ölçude de almıyorlar zaten. Alan zenginler var elbet, ama genellikle ilgileri az. Petrodolarlar, İzniklere, ya da diğer eserlere çullanmadı değil mi? Bu yuzden de piyasada ani bir enfla.suııı olmadı. İşte bu, Türkiye için çok büyuk bıı l'ıısat. Gerek hukumetiniz gerekse meraklılarınız için. K ^ ^ ^ ^ • O halde size göre resim olsun, antika olsun müzayede için piyasaya sürülen her eser, aslında serbest bir piyasada mı değer buluyor? Yani bir eserin fiyatını tamamen piyasa mı belirliyor demek istiyorsunuz? öyle saruyorum. Burada sadece basit bir arz talep kanunu işlemiyor. Bir başka ekonomi kanunu daha var. Insanlar, pararun şimdi daha bol olduğunu fark ediyorsa, daha serbest koşullarda kazanıldığını görüyorsa, dünya ekonomisinin daha sağhklı bir dengeye ulaştığını görüyursa, o zaman harikulade lznik çinileri de saklandıkları yerlerden ortaya çıkmaya başlıyor. lznik çinilerini artık üretmek mümkün değil, ama bunlar özel koleksiyonlardan çıkıyor. ^^KKKUÖnümüzdeki aylarda Japonya'da ilk müzayedeye girişeceksiniz. Geçen aylarda da Sovyetler Birliği'nde ilk müzayedeyiyaptınız. Bu ülkelere, burada gizli saklı duran sanat eserlerini de piyasaya çekmek amacıyla mı gitmiştiniz? Şimdiye kadar müzayede piyasasına açılmayan bu ülkelere sizin sözünü ettiğiniz nedenle de gittik, ama başka bir amacımız daha vardı. Sovyetler Birliği'nde düzenlediğimiz müzayede, Sovyet Devrimi'nden bu yana ilkti! Çok büyük bir ilgi uyandırdı. Ama modern resim piyasasına meraklı koleksiyoncularımız yeni Sovyet sanatıyla ilgileniyorlardı. Biz sadece ahcılara değil, sanat ürünlerini satanlara da hizmet veriyoruz. Bu nedenle satıcılar, bu tür sanat eserleri istiyorlardı. Biz de koleksiyonculann talebine uyduk doğal olarak. Bizi zaten müşterilerimiz yönlendirir. Biz kendi başımıza durup dururken ortaya bir fikirle çıkmayız çoğuniukla. Evet, dikkatleri bir konuya, orneğin hiç ellenmemiş, ihmal edilmiş bir noktaya yönelttiğiniz olur arasıra. Bunu t.skandinav sanat ürünlerinin tanıtımında yapmıştık. Ama çoğunlukla talebe bakarız. İ^H^BBVa Japonya için ne denebıtır:' Japunya' da hem para var hem olanak. Her şeyi toplayıp götürüyorlar. Üstelik kişilerden çok şirketler alıyor. Japonya hiçbir kalıba girmeyen, tamamen kenSanat piyasasmtn e ı üst katı İrlanda kökenli bir aileden gelen Lord Govvrie (sağda)) Sotheby's müzayede firmasımn Yönetm Kurulu Başkanı. Bir bakıma dunya sanat piyasasının en üst kaandaoturan Govvrie, arkadaşımız Edip EmilÖymenl'le, Sothebey'sbinasınınüçüncü kadındaki çalışma odasında konuştu. Sotheby binası, Londra'nın en pahalı butiK ve mooaevperıntn buıunduğu New Bond Street'te. Lord Govvrie'nin çalışma odası, rahat biroturmaodası görünumünde. Hemen her masa ve iskemlenin üzeri. sanat tarihi kitapları ve kataloglarla kaplı smanlı, İslam ya da Türk sanat eserlerine şimdilerde Türkiye'nin ilgisi artmış durumda. Bunu görüyoruz. Peki eskiden beri bu eserlere ilgi duyan Avrupah meraklılar, antikacılar ne oldu? Onlar da Türkler de şimdi piyasada ve rekabet içindeler. Fiyatlar da bundan dolayı artıyor. cureı derken, işin ahnısaıım kunıını kaslediyorum. Amerikalılann alışkanhklannı düşünerek böyle dedim. Onlar daha çok alır satarlar, yani bir şeyi ellerinde çok tutmazlar, değiştirirler. Bir tablo mu aldılar, bunu satar yenisini alırlar. Koleksiyonlar da bu nedenle hızla değişir. Yani yönelimleri, ağırlıkları değişir. Son zamanlarda önemli bir izlenimci koleksiyon sattık. Satıcının paraya ihtiyaa vardı, sattı. Ama yeniden almak istiyordu. Bu, bir av gibidir. Avlanırsınız, memnun olursunuz, sonra yeniden avlanmak istersiniz. Bu satıcı da bir Cezanne'ını elden çıkartıyordu. Bana ne dedi biliyor musunuz? "Cumartesi sabahı gidip de yeniden bir Cezanne alamam. O kadar param yok. Ama buradan kazanacağım parayla gidip başka şeyler alacağım. Başka eserlerle başka bir koleksiyon yapacağım." Şimdi burada sanat eseri ticari bir meta mı? Bir bakıma evet. Hisse senedine donüştüğü zamanlar var. Böyle yapanlar da var. Ancak ilginç olan şudur ki piyasa hâlâ koleksiyon meraklılanna açık, onlar çoğunlukta. Piyasayı yukseltenler, pahalı alımlar yapanlar şıiphesiz ki fazla para kazanan insanlar. Sanat; piyasasında bir klişe söz vardır: Yeni para derler. Sanat eserlerini alan, yeni paradır. Eskiden kalma, mirasla gelen, ya da aileden gelen paradan çok, genellikle yeni kazanılmış paradır. İstisnalar elbette var. Cirosu yüksek iş yapanlar bu işe daha çok giriyor. Ama hiçbirinin de kalkıp "Şu gemicilik işimi kapatayım da gidip bir kaç Van Gogh alayım" diyeceğıni sanmıyorum. İşleri onlara para kazandırıyor. onlar da bunun bir kısmı ile gidip koleksiyon kuruyorlar. Tabii her alanda 'anat piyasası rekabetle gelişiyor. Rekabet özellikle çok yüksek fiyatlı eserler söz konusu olduğunda ortaya çıkıyor. Refah ve rahatlık arttı mı, genelikle sanat eserlerine ilgi ve merak da artıyor. Sadeee kişiler değil, tek tek bazı ülkeler de daha çok refah ve zenginliğe kavuştu. yüksek değerde çok fazla miktarda "serbest" tarihi eser yok ki. Scramık ve nıetal ışlerınde özellikle. Eğer Turkler daha fazla paralarla sanat piyasasına girerse ve bu eserleri duygusal nedenlerle l'ıirkıye'ye laşırsa ne olacak? Hiyasaıtu Osınuı.lı eserlerınde bir azalma olmayacak mı? Ben bu konuda da kuşkuluyum \ine. Sadece
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle