22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEC CUMHURİYET/5 Anadolu Kültür Merkezi, etkinliğini dört yıldır sürdürüyor Paris'te kültür elçîlîği Dr. Demir Fıtrat Onger'in girişimiyle 1984'te kurulan dernek, bugün 200'ü Türk, UOO'ü Fransız, 1300 üyeye sahip. Derneğin Paris'teki binasımn alt katmda sanat galerisi var, üst kat ise Türkçe dil kurslanna ayrılmış. G&ViNPM VAZGBC YokSA SANA CtZA OLARAIc KİM KİME DUM DUMA Oİtudum $*f)gfj kalbi eitilıuor... BEHIÇ AK PıİR K» gtiR ğııR Kültür Servisi Paris'te son olarak geçen ay "Türk Köy Yaşamı" konulu kapsamlı bir sergi düzenJeyen Le Centre Culturel Anatolie (Anadolu Kültür Merkezi), etkinliğini 1984'ten bu yana sürdüren bir kuruluş. Fransız yasalanna göre bir Fransız derneği olarak kurulan Anadolu Kültür Merkezi'nin başkanı Dr. Demir Fıtrat Onger, 1960'lardan bu yana Paris'te yaşıyor. Dr. Onger, aslında Paris'in tanınmış kardiyologlanndan biri. Paris Tıp Fakultesi'nde okumuş, daha sonra kardiyoloji ihtisası yapmış. Kalp atışlarındaki ritm bozuklukları üzerine önemli bir araştırması var. 1984'te Fransız Kardiyoloji Derneği üyeliğine kabul edilen Dr. Onger, halen PitieSalpetriere Tıp Fakultesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor ve özel Anet Kalp Kliniği'nin servis şefliğini yapıyor. Ama bir özelliği daha var Dr. Onger'in: Koleksiyonculuk. Demir Fıtrat Onger, uzun yıllardır Osmanlı eserleri ve resim koleksiyonculuğu da Yerel mimari ve günluk yaşam Paris'teki Anadoiu Kültür Merkezi'nde geçen ay gerçekleştinlen Türk Köy Yaşamı" adlı sergıde, Cafertıöyük Kazısı ve Karakaya Barajı'nın suları altmda kalacak yerleşim merkezlennın yerel mimarıst ve günluk yaşamı konu edildi. Sergıde çeşıtlı kroki ve maketlerin yanı sıra Paul Veysseyre'in Türkıye'de çektıği fotoğraftar da yer aldı. yapıyor. Paris'teki Anadolu Kültür Merkezi resrnen 1984'te kurulmuş, ama ilk kez 1981'de gündeme gelmiş. "O ydlarda Frastzlann Türkiye*ye karşı olumsuz bir bakış açısı vardı" diyor Onger. "Hatta denilebUir ki, entelektüel terorizm uyguluyorlardı. Fransızlann bu tutumunda, Fransa'da oldukça akrif çalışan ve Türkiye'ye karşı olan lobilerin büyük payı vardı. Bizce Fransızlann bu lobilerin antipropagandasına inanraalan Turkiye^ yi tanımamalanndan kaynaklanıyordu. 22 > ıllık izlenimime dayanarak söyliıyonım, Fransızlann büyük çogunlıığunun, Turkiye'nin binlerce yıllık bir uygarlık ve kul tür birikiminin mirasçısı olduğundan haberi bile yoktu." Dr. Onger, bu olgudan yola çıkarak, 8 arkadaşıyla birlikte, özellikle Fransızlara dönük etkinlikler gerçekleştirmek amaayla Anadolu Kültür Merkezi'ni kurmuş. Kurucu üyeleri arasında JeanLouis Bacque Grammont, Prof. Louis Bazin. Orhan Başkal, Noelle Bouvard. Tuna Çizenel, Remy Dor, Halil Erluğrul, Aynur Flamann. Marielle Klaus, Prof. Robert Mantran, Michele Nicolas, François Pinhas, Cengiz Sümerol, Haluk Tarcan, Herve Vighier ve Bekir Yenilmez'in de bulunduğu derneğin ilk başlarda 150 dolayında olan uye sayısı 4 yıl içinde Reklamcı Tbıdoııse EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA Kraliyet Sanat Akademisi'nde sunulan Henri de Toulouse Lautrec (18641901) sergisinin girişinde, loş ışıklı salonda, turuncu atkısı, siyah paltosu, siyah sapkasıyla, küstahça bir ifadeyle bakan Arislide Bruant. Les Ambassadeurs kafekabaresi için reklam poşteri. Yıl 1892. Yani "fın de siecle" dedikleri, geçen yüzyılın son demleri. ToulouseLautrec yırmı sekiz yaşında. O zamanlar Paris'in "kenan" sayılan, fakir semti, şimdilerdeyse turist uğrağı Montmartre'da mekân tutup, paralı tabakanın gönlünu eğlendirenlerin hayatlannı çiziyor. 1891'de ilk taşbaskı posterlerle Moulin Rouge, gaz ve elektrikle aydınlatılan, geniş dans pisti, bahçesi ve içinde orkestra çalan, Truva Atı gibi "fil"iyle ilk dört dörtlük kabare. ToulouseLautrec'in verimi: Sekiz yıl içinde basit ve yalın reklamlar, ticari sanat. Taşbaskı tekniğiyle 325 poster, oymabaskıyla dokuz, baskıresim tekniğiyle dört poster. Dönemin en tarunmış ses sanatçısı Yvette Guilbert, kabarelerden Divan Japonnais, dansçı Jane Avril, kankan süperstan Louise Weber (La Gouloue), komedyen Caudieux ve diğerleri ToulouseLautrec'in posterlerinde. Paris'in şen şakrak dönemi. Sanayi devrimini yapmış Fransa. Siyasal bakımdan olaysız, renksiz ve istikrarlı bir dönem. Paris'in nufusu yüzyıl başlarında 250 bin iken, yüzyıl sonlannda 1 milyonu geçmiş. Paris, Avrupa uygarlığının başkenti. 1889 ve 1900 dünya fuarları. lyimserlik dönemi. Fikir hayatında yenilikler: Pozitivizmin reddi, edebiyat, müzik ve resimde sembolizm arayışlan. Kropotkin anarşizmi steril Cenevre'den fıkır fıkır Paris'e taşıyor. Ve bu ortamda, on dört yaşındayken geçirdiği kalça kırığı yüzunden hayatı boyunca sakat kalan Toulouse Lautrec Anstokrat bir aileden, ama onlardan değil. Kendisi gibi marjinallerin sanatçısı. Fahişeleri, dans ederek hayatlarını kazananları çizerek, "Elles" (Kadınlar) başlıklı on taşbaskısında gözlemci değil, içlerinde yaşayan biri. Baudelaire, ToulouseLautrec'in grafık işleri Londra'da sergileniyor 130O'e ulaşmış. Bunların 200'ü Türk, UOO'ü ise Fransız. Demir Fıtrat Onger'in verdiği bilgiye göre derneğin sanat galerisinde bugüne kadar Ömer Kaleşi, Hikmel Karabulut, Müzehher Pasin, Hasan Kavruk ve Hasan Saygın'ın resimlerinden, GUItekin Çizgen ve Manja Offerhaus'un fotoğraflanndan, Sıtkı Olçar'ın Kutahya çinilerinden, François Georgeon'un Osmanlı İmparatorluğunun son dönemindeki mizah ve karikatür üstune araştırmalarındun oluşan sergiler açılmış. Geçen ay Marcel Bazin'in düzenlediği "Türk Köy Yaşamı" sergisi ise adındaki genellemeyle sınırlı değil, Türkiye açısından da önemli bir güncellik taşıyor. Çünkü bu sergıde, Fransız Anadolu Araştırmalan Enstitusu'nün Caferhöyük Kazısı ve Fırat vadisinde Karakaya Barajı'nın sulan altında kalacak iki köy ve 5 küçük yerleşim merkezinden oluşan Kıyıcak na P İ K N t K PtYALE MADRA NED6N SANKJ, ZAMAN! SE. <UL A*JŞ SİB1' YAPA HERE ÜJLLANAMl VORUZ? MEDEN sma, i UKNET, ZİMANI IKf ÖJLLAKJDORMUŞ / Aristokrat bir aileden, ama onlardan değil. Kendisi gibi "Nasıl ki kuş havada, balık suda hiyesindeki yerel mimari ve günyaşar, o da kalabalıklarda yaşar" lük yaşam konu edılmiş. marjinaüerin sanatçısı. Baudelaire, "Nasıl ki kuş demiş. Sergide, Nancy Universitesi Mihavada, balık suda yaşar, o da kalabalıklarda yaşar" Otuz yedi yaşında siroz ve fıren marlık Bolümu'nden Bernard Pidemis. giden olene kadar reklam posterini çizgi, renk ve mesaj olarak geliştiriyor. Yaşamı kâğıt üzerinde iki boyutlu sembollere indirgiyor. Karikaturcu mizahıyla, birkaç çizgiyle meramını anlatan cinsten. Henri de Toulouse Lautrec'in grafık çalışmaları 14 ekimden bu yana Londra'da Kraliyet Sanat Akademisi salonlarında sergileniyor. errel ve okulun son sınıf oğrencilerinin, Oliver Baudon'un rölövelerinden yola çıkarak hazırladıkları krokiler ve maketler; Türkiye1 de 1971'den bu yana fotoğraf çalışmaları yapan Paul Veysseyre'in hem Caferhöyük'te, hem tüm Anadolu'da çektiği, gündelik yaşamı ve geleneksel mimarinin zengin tekniğini, sanatsal aynntılannı gösteren fotoğrafları yer almış. Ancak Paris'teki Anadolu Kültür Merkezi'nin etkinlikleri yalnızca sergi düzenlemekle sınırlı değil. Anadolu'da tarih öncesinden başlayarak günümüze uzanan sanat ve kültür yapıtlannı, bunların ortaya koyduğu Anadolu uygarlıklarını Fransızlara tanıtmayı, Türkiye"nin turizm zenginliklerini Fransız halkına duyurmayı amaçlayan dernek, bir yandan da Fransızlara Türkçe dil kurslan veriyor, sanat, kültür ve bilim üstüne konferanslar düzenliyor, imza günleri gerçekleştiriyor. Alt katında sanat galerisinin bulunduğu Anadolu Kültür Merkezi'nin üst katı bütünüyle dil kurslanna ayrümış. Dr. Onger, şu anda Sorbonne Üniversitesi'nin Türkoloji Bölümu'nde 40 kadar oğrenci bulunmasına karşılık, derneğin Türkçe kurslanna 185 öğrencinin devam ettiğini belirtiyor. Ayrıca dernek bugünlerde, Fransızlara Türkçe öğretmek için bir metot kitabının da hazırlıkları içinde. Dernekte Morsel Koçoğlu yonetiminde surdurülen Türkçe kurslannda, yalnızca hevesli Fransızlar değil, Türkiye'de görev alacak üst düzey yöneticileri, diplomatlar ve ataşeler de Türkçe öğreniyorlar. Anadolu Kültür Merkezi'nin etkinlikleri, Türkolog Michele Nicolas'nın hazırladığı aktarlar ve Mısır Çarşısı uzerine bir dizi konferansla bütünleşecek bir sergiyle sürecek. ffl/MA HÛPISTeN ÇlKttfKBM &ELU Kl sMiŞi İLİSKtMİ 0ENı mAKMAYA &ILN0ROUM PE MZtRUKSIZM İŞTE.. ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI *ur.. **" 1 1 1 1 1 AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAM GÜRSES Divan Japonais Henri de ToulouseLautrec'in Londra'da Kraliyet Sanat Akademısı nde açılan sergismde sanatçının grafik çalışmalarına yer veriliyor. 18921893 tarihini taşıyan afiş, zamanın Paris'inin ünlü kabarelerinden Divan Japonais'yi tanıtıyor. MÜZİK SETİ BURAK ELDEM de Burgh (A ve M/Topkapı) Son beş yıl içinde "Moonlight and Vodka", "Sounds Of A Gun" ve "Lady In Red" gibi parçalarla bir anda adını tüm dünyaya duyuran Irlandah şarkıcı Chris De Burgh, ülkesinin yaşadığı fırtınah günlere paralel, radikal şarkılannın yanı sıra, aşk sarkılannda da Fl> ing Coloars / Chris nan şarkıcı, bu kez tüller arasında yumuşatılmış imgelere rağbet etmiş. Yarım ve eksik kalmış birlikteliklerden, kopuk kopuk, buğulu kesitleri hüzünlü bir mood içinde işleyen şarkılar yer alıyor "Flying Colours"da. Özellikle ilk yüzdeki "Tender Hands" ve ikinci yüzün açılış parçası "Missing You", Chris De Burgh'ün tutkunlan için en az "The Traveller" kadar sıcak parçalar. "Flying Colours" kış gecelerinin yalnız saatleri için vazgecilmez bir kaset. nemini yaşayan Nilüfer, bin hariç tümüne yalnızca "icracı" olarak katıldığı şarkılan benzersiz bir rahatlık ve içtenlikle adeta sahiplenirken, en kuçük bir yapaylığa ya da zorlamaya bile yer vermiyor. Tıpkı başkasının yaratıp diktiği bir giysiyi podyumda kırk yıldır onu giyermişçesine, güvenle üzerinde taşıyan profesyonel mankenler gı Esmer Gi ıler/M/ü/e/(Yaşar) Son yılların en güçlü yorumcusundan, üzerinde ütizlikle uğraşılmış parçaları bir araya getiren oldukça çarpıcı bir albüm ve yine son yılların istikrarlı ve başarıh bestecisinden, tipik Akdeniz duyarlılığıyla yüklü, sımsıcak bir şarkı: "Esmer Günler." Yaklaşık iki buçuk yıl kadar önce başlayan NilüferKayahan işbirliği, "Kar Taneleri" ve "Geceler" gibi nitelikh' yapıtların ardından son derece verimli bir aşamaya girmiş gorünüyor. Aym ilk günlerinde piyasaya çıkan "Esmer Günler"in aylarca liste başına demir atacak bir bestseller adayı olduğunu söylemek hiç de falcılık sayılmamah. Ancak satış potansiyeli bir yana, 1988'in belki de en güçlu yapıtlarından biri "Esmer Günler." Artık iyice kişiliğini bulmuş, çizgisine oturmuş sesiyle olgunluk do olağanüstü başarıh. Geçen hafta piyasaya çıkan "Flying Colours" adlı kasetinde yer alan şarkılarda zaman zaman eski sert havasını çağrıştıran çıkışlara rastlansa da, bu kez yumuşak baladlarla çıkıyor dinleyicilerinin karşısına. On iki şarkının tumünde söz ve muzikler alışıldığı üzere Chris De Burgh'e ait. Sözcükleri alabildiğine yalın ve sert bir üslupla kulla bi. Ama Kayahan'ın da oldukça usta bir "terai" olduğunu belirtmek gerek. Şarkı sozü olayını sonradan besteye yamanan bir "süs" gibi değil, muziğini kendi içinde taşıyan akıcı dizeler bütünü gibi düşünen Kayahan, yapmacıklığıyla "sıntan" tek bir sözcüğü bile barındırmıyor yapıtlarında. Ve işin en güzel tarafı, belki de bes teleri yaparken bu işbirliğini birinci planda düşündüğunden, Nilufer'in alabildiğine geniş aralıklı \e transpozeye gerek duymayan sesıne "cuk oturan" şarkılar uretiyor. Albümdeki on iki şarkıdan beşinde Kayahan imzası var. Bunlar arasında en çarpıcısı, kuşkusuz "Esmer Günler." Sanatçının aşağı yukarı her şarkısında kendini hissettiren buruk atmosfer, "Esmer Günler"de kusursuz bir sözmüzik uyumuyla birlikte beliriveriyor. Üstelik sıcak duygularla her zaman iç içe olan Akdeniz insanımn kırık aşklarındaki kaçınılmaz "esmer günler" yazgısı, arabesk kaçamaklara en kuçük bir ödün vermeksizin basit ve içten imgelerle dile getirilince, parça gündelik yaşamlara daha da kolay oturuyor. lkinci flaş Kayahan bestesi "Sokak Kedisi" de aynı duygu ikliminde, paralel haleti ruhiyeleri çağrıştıran güçlu bir şarkı; Nilufer'in yorumu ise kusursuz. Müziği Banu'ya ait "Bu Gece Beni Düşüneceksin"de ise Aysel Gürel'in ustaca kaleme alınmış sözlerindeki duygu yükü, parçanın statik ve ahşılmış formunu kırıyor. Kısacası, olumlu unsurlann fazlalığı, "Esmer Günler"deki ufak tefek purüzleri görmezden gelmek için yeterli. Bir de Buğra Uğnr düzenlemelerde Nilüfer ve Kayahan'ın gösterdiği çabaya eşdeğer bir özenle çalışsaydı, albüm çok daha çarpıcı olabilirdi demekle yetiniyoruz. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZAMKAN 20 Kasım &U6ÜN, HIAGARA NEHtZİ'MOE(/>SO) YAPlLAN İLG/NÇ Bl/S OBNBMENIN HABEgl BAT1 8AS/MINOA ra/S ALMtŞTt CAKUSLE D G&AHAM NIAGARA'ÛA ILGINC DBNEME.. AOLI İNSİÜZ'tN HAZlRLAOIGı TOSPlPO BİÇlMİHDEK.İ T79HTA PIÇI İLEj IXİ tUŞt; NIA6ASA 'NIN EU AKIHTIU VE GıROAPU SULAgfNt 6EÇMİŞTİ. NOGMAL OBNIZ AGAÇLA&YLA AÇILMAS( OLANAICSIZ OLAM NEM&DE, 2 METK£ UZUNLUĞUNDA, 9O Cjm EAJİNDEKİ FlÇl, IÇİMB GİPİP BAĞLAfJAN PO7TS VE HAZLITT ADLI İKİ AMEHlKALI SERUVEHCİYLE N/AG/>£A ÇAVLAUl' NIN DÖKJJLDUĞÜ YEIİDEN YOLA ÇfKMlŞTt. NEHfilN CR/E GÖLÜ'NE AÇILAN AĞZINA DEK,BİR SAAT AKtNTt {/£ G'<RC>APLARLA 8OĞÜÇAN AMERİKALILAG,£>EMEMEYi SAĞ SAL/M gtrİGMlÇTİ/. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet tezahuratını mıntıka mınlıka gezerek lesbil etınişlerdir. iç sahifelerdeki yazılarda ve resimlerde Ebedi Şefin son Istanbul, dün göz yaşlan istırahatgâhı olan Ankara'ya içinde, Ulu Atastnı Ankaraya naklıne aid butun lafsilatı yolladı. Bütün şehir halkı, daha bulacaksmız. geceden itibaren, Ebedi Şefimizin son olarak geçeceğı yollara dökulmuş ve yer Herkes ölur. Bu, her çakılan almaya başlamıştı. Bu suretle tabutun bıze hatırlaltığı muıhış larihı mevkib yuz binlerce ve şaşmaz bir labiat îstanbullunun hıçkırıkları kanunudur. Ve olürken herkesin arasında Dolmabahçeden gozu arkasmda kalır. Bu Sarayburnuna gelmiş ve orada herkese mukadder bir hasreuir. Mukaddes Tabut, Zafer lorpıtosile Yavuza konulmuştur. Alaıurk de herkes gibi öldu; fakat herkesten ayrı olarak, Cumhuriyet muharrir ve fotoğrafçılan, dün büyük millı gözu arkasmda kalmadan oldu. Kalbi Türk olmak gururile matemimizin bu emsalsiz 20 Kasım 1938 çarpan, milleüni kendi elıle karanlıkıan aydınlığa çeken, başında istiklal ruzgârını estiren, ona hürriyet bahnı tattıran, memleketin bıinyesine uygun, güzel bir rejıın hediye eden, onu guneşlerin al oynattığı medeniyel şosesinin başına getirıp bırakan bir adam, olduğü zaman gözu arkasmda kalır mı hiç? Dün, Alaturkun kulsi naşı Ankaraya ebedi meifenine goıurulurken, caddeleri, pencereteri, damları dolduran ve bakışlan mahzun, mendillen ıslak yuz binlerce Turkun vakur ve ulvi manzarası karşısında bir ınsan için, milleıin kalbinde yer etmekten daha büyük bir bahtiyarhk olamayacağını gözlerim yaşararak bir kere daha anladım. Alatürk bahtiyar adamdır. tstanbıdun Atatürk'e Vedaı CAHİT SITKI Bahtiynr adam MuziğinzevUyalno ImınERUR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle