25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Başkalan için de bir diyeceğin olsun Tasada ve bunalımda Ve kendi ruhunu şenlendirecek her şeyi Söyle onlara da Bir şarkın olsun dudaklannda rin Nadi, kafalanndaki bütün saydamlık, etkinlik, yetkinlik ve yüreklerindeki dostlukla sapasağlam ayaktalar. Ömer Asım Aksoy hâlâ yazıyor. Geçen hafta TÜYAP Kitap Fuan onur yazan plaketini ve Türk PEN Yazarlar Derneği ilk onur üyesi beratını alan Nadir Nadi, yazmaya ara verdiği son yıllarda Dostum Mozart kitabını hazırlayarak Mozart dostluğunu bizlere yeniden kazandırdı. Berin Nadi Harumefendinin (nice yülar sonra Ankara'da kendisiyle tanışmak mutluluğuna erdiğim) şair babası Celâl Sahir Erozan adını daha ortaokulun birinci sırufmda duymuş, Türkçe öğretmenimizin nazım ve nesir aynmım anlatırken aruzda serbest nazım olarak verdiği şiiri ezberlemiştim: "Seni ben sevmiyorum, sevmiyorum, sevmiyorum / Geçen akşamki yalan sözlere aldanma kuzum / Sakın aldanma inanma kanma / Bir yalancı sıtma / Asabi bir humma..." (ve devamı). Yaşam Mahkumlan HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Başlıktaki iki sözcük geçenlerde, 92 yaşında, yeni bir ameliyat geçirip üç hafta hastanede kaldıktan sonra sağ salim evine kavuşan büyük dostum ömer Asım Aksoy'undur. Ben, bu yüın ilk ayında geçirdiğün ameliyatın etkisinden kurtulamamış ve bunun son yarasını hâlâ iyileştirememiş bir kişi olarak, kendisiyle telefonda dertleşirken ona: " ö m rümüzün bu son dönemlerinde böyle sıkıntılar çekmek adaletsizlik değil mi?" diye yakınnuştım. Sevgili dostum yanıt olarak: "Bizler yasamaya makktmoz" dedi. Ankara'da bir dostuna da söylemiş bunu. Kendisinin, resmi Türk Dil Kurumu'nca (daha doğrusu Türk Dil Dairesi'nce) çıkanlan TürVçe Söziük'ün yeni basısı üzerine son haftalarda bu sütunlarda yayımladığı eleştirel incelemeleri okuyunca "Böyle yaşam mahkumluğuna can kurban" dedim ve dostuma daha nice verimli yıllar diledim, taa içimden... Telefonu kapadıktan sonra düşündüm: "ölüm mahkumu" oluyor da "Yaşam mahkumu" niçin olmasın! Uzun yaşaraanın genellikle bir beddi oluyor. Bu da çoğıinca türlü hastalıklar, kınklar, ameliyatlar vb.. gibi sağlığı ilgilendiren sıkıntılı olaylar biçiminde kendini gösteriyor. Madem uzun yaşıyorsun, bedelini ödeyeceksin. Böyleleri yaşamlannı şöyle ya da böyle sürdünnek zorunda olduklarına göre yaşam mahkflmundan başka nedirler ki! Annemin teyzesi Ferdane Hanım 96 yıl yaşadı ve yaşamının son aylannda yürüyemez oldu; evindeki sedirin köşesinde oturur, tel gözlükleriyle Kuran okurdu. Kendisini sık sık yokladığım günlerde bana: "Kıfn'cığım, her gün Allah'a 'artık emanetini al' diye yalvanyorum, ama bir türlü almıyor" diye yakınırdı. O da bir yaşam mahkumuydu. Son nefesine kadar kendini bildi. Yaşam mahkumlarından biri de 87 yaşında hasta yatarken hekimlerin türlü tıbbi müdahaleleriyle karsılaşan Japon tmparatoru Hirohito'dur. Gazeteler "67 yıl ünparatorluk yaparak bütün dünya tarihinde devlet başkanlığı tahtında en uzun süre oturan hükümdar" diye söz ediyorlar kendisinden. Eski Mısır Firavunlardan tkinci Ramses de 67 yıl hükümdarhk yapnuştı. Son yıllannı ünparatorluk tahtında geçirmiş olan bu gibiler için de "yaşam mahkumu" nitelemesini kullanabilir raiyiz acaba, ne dersiniz? Bir de yaşlıhklannda kendilerini bilmeyenler var. Bunlann bir bölümü huzurevlerindej düşkünlerevinde (Darülaceze'de) yaşjyor. Yaşam mahkumlufunun en acınacak türü bu. Kendini tam bilmeye PENCERE 20 KASIM 1988 ceksin, herhangi bir şey ya da bir düşün üretemeYitirme sakın yürekliliğini yeceksin, yine de yaşamını sürdürecek ve fızik yaGüneşin olsun gönlünde şam için başkalarının yardımına bağlı olacaksın. Yukanda dediğim gibi yaşam mahkumluğunun en Ve her şey iyi olacak acıklı türü bu. Çok sıkıldığım zamanlar bu şüri okuyarak ve • ••* "bastonuma dayanarak da olsa çok şükür birkaç ölümcül hastalıklara ya da ilacı olmayan akıl za yüz metre yürüyebiliyorum" diye düşünerek içimi yıflıklanna yakalananlann durumunu ele almıyoferahlatıyorum. rum. Çünkü bu gibiler, yaşh ya da genç demeden, • * • doğamn acımasız yasalanna çarpılmış olanlardır. Uzun yaşayanlar için bir de yalnjzlık mahkumBenim üzerinde dunnak istediklerim, kafalan aydınlık olup da uzun yaşamın getirdiği hastalıklar luğu sorunu var. 1956 yüında üniversite adına bir dolayısıyla ömürierinin son yıllannda aa çeken, sı yıl için Avrupa'ya giderken rahmetli hocamız kıntıya uğrayan yaşam mahkumlandır. Bu mah EbüFulâ Mardin'i evinde ziyaret etmiştim. Hastaykumluk elbette insanı tedirgin eder. Bereket ver dı; nabız atışlaruun düzensizliğinden yakınıyordu. sin ben, oldum olası iyimser bir ruh taşıdığım için, Türlü konular üzerinde söyleştikten sonra bir ara günlük olayları izleyebilmek, istediği kitabı oku bana: "Biliyor musunuz nurı aynım, uzun ömrün mak ya da istediği konuyu işleyip yazmak yetene bir mahzuru da yalnızlığa mahkum olmaktır. Ekğine sahip olan kişilerin yaşam mahkumluğu gün sik olmasınJar evdekiler, evlatlar, torunlar beni hiç lerini daha rahat geçirebileceklerine inanınm. Bü yalnız bırakmamaya çahşıyorlar. Ancak onlarla götün sorun kendini kapıp koyvermemekte, ruhsal ve rüşülen mevzular mahdut kalıyor. Mazinin derindüşunsel olarak hastalığa yenik düşmemekte odak liklerindeki eski hatıralara uzanamıyor, bu sebeplaşır. O zaman yaşhhk ve onun getirdiği üzüntüler le de kısa sürüyor ve insan eski arkadaşlanm andaha çabuk atlatılabilir ya da bunlara daha kolay yor. Onlann yokluğu dolayısıyla ruhi yalnızhğını katlanıhr. Aşağıya Alman ozanı Câsar Flaischlen'in hissediyor" demişti. Hoca 1957 ocak ayında, ben "Giineşin Olson Gönlönde" başlıklı bir şiirini ak Avrupa'da iken, yaşama gözlerini yummuş. Birkaç taracağım. Almancasını yaklaşık yirmi yıl kadar ay önceki görüşmemizde söylediklerinin anlamım önce, eğitimci dostum Rauf tnan bana yollamak o zaman tam olarak algılayamamıştım. Ama şimiyiliğinde bulunmuştu. Ben de pek beğendiğim bu di o kadar iyi anlıyorum ki! şüri Türkçeye çevirip edebiyatçı dostum Vedat Günyol'un tek başına uzun yülar yayımlamayı başardığı Yeni Ufnklar Dergisi'nde takma adla yayımlamış, bir süre sonra da bu sütunlarda çıkan yazılanmdan birine almıştım. Aradan epeyce uzun bir süre geçtiği için şimdi yeniden sütunlanma almakta sakınca görmüyorum. Şiir şoyle: Güneşin olsun gönlünde Kar bile yağsa ya da fırtına olsa Gök bulutlarla ve dünya kavgayla dolsa Güneşin olsun gönlünde O zaman gelsin ne gelirse Doldurur ışıklarla en karanbk gününü Bir şarkın olsun dudaklannda Sevinçli nağmelerle Seni günlük tasalar bunalıma boğsa bile Bir şarkın olsun dudaklannda O zaman gelsin ne gelirse Yardım eder savuşturmaya en yalnız gününü GCTek Berin Hanımefendi ile gerek Sayın ömer Asım Aksoy ve Nadir Nadi ile yaptığım konuşmalar beni ruhsal yalnızlıktan kurtanp yüreklendiriyor. Hastalıktan sonra pazar yazılanma başlamamı, Nâzım Hikmet'in bir kitap dolusu sözcükten daha somut ve anlamlı: "Hosgeldin / KesOmiş bir kol gibi omuzbaşımızdaydı boşluğun" dizeleriyle selamlayan değerli sanat ve kültür adamı Sayın Melih Cevdet Anday'ın inceliğini, okurlanmın içtenlikli telgraf ve mektuplanm, sık sık hatır soran eski öğrencim ve değerli meslektaşlanmın, genç yazar dostlanmın ve sevgili doktorlarunın bu konudaki katkılarını yadsımak nankörlük olur. "Yalnızlık" derken en ileri ateş hattında bizi yalnız bırakarak göçüp giden akranlanmın eksikÜğiYozgat Sultanisi'nden (lisesinden) 1915 yüından ni vurgulamak istedim. beri dost olduğumuz emekli öğretmen Saffet Ro• * * na, iktisat ve istatistik profesörü ömer Celal Sarç, Batılı kimi yazarlar gezegenimizin evrendeki yaltarih profesörü Enver Ziya Karal, sanat tarihi profesörü Mazhar Şevket tpşiroğlu, ziraat makineleri mzhğmdan söz etmeye başladılar. Bizimkiler de profesörü Esat Bozkaya, Istanbul Tıp Fakültesi'n yazdı bunu: Güneş sisteminde dünyadan başka hiçden Prof. Üveyis Maskar, kimya profesörü Mu bir gezegende yaşam yok; bu, kesinkes belli oldu. vaffak Seyhan, çok renkli kişiliği olan ressam ve Güneş sistemi dışına çıkıp uzaklardaki gök cisimyazar Elif Naci, Türkiye'de eskrim sporunun te leriyle ıletişim kurmak olanağı bugün için bulunmelini kuran dost insan Rıza Arseven, ödünsüz madığına göre, dünyamız uçsuz bucaksız evrende Atatürkçü profesör Coşkun Üçok gibi dostlarla son gerçekten yalnız ve yalnızlığa mahkum. Ama onun yülarda zaman zaman görüşür ya da mektuplaşır, üzerinde yaşayıp birbiriyle uğraşan, didişen uluskimileyin de telefonlaşırdık. Hepsi de emekli olmuş lardan ve insanlardan kaçta kaçı bu uzaysal yallardı. Konuşulacak ortak konulanmız eksik olmaz nızlığın ayırdında! Günü gününe yaşayıp gidiyodı. Ne yazık ki birer birer öte dünyaya göç ettiler. ruz; kimi zaman yaşam mahkumu, kimi zaman yalEvlatlar ve torunlarla görüşülen konular, rahmet nızlık mahkumu olarak ve kimileyin bunun bilinli Ebül'ulâ Mardin'in dediği gibi, sınırli oluyor. ciyle kimileyin de bilincinde olmayarak! Uzun yaşayan kişi kendini sadece yaşam mahkuDüşüncelerinden ötürii yurtlanndan uzak ya da mu olarak değil, "yalnızhk mahkumu" olarak da özgürlüklerinden yoksun olanlann ve herkesin göhissediyor. Çok şükür ki büyük dostum ömer Asım nüllerinde bir gttneşi ve dndaklannda bir şarlusı oiAksoy, Başyazanmız Nadir Nadi ve sayın eşleri Be ması dilegiyle!... EVET/HAYIR OKTKYAKBAL OKURLARDAN Vlc nilfin çint*>m İ fazla puan verilmesi bizce çok Ajit jJltuıt susvcııu sakıncalıdır. Çünkü Son günlerde kamuoyunu i'niversiteye girişte bir kaç oldukça ilgilendiren fakat puan bile önemlidir.Binlerce basına pek yansımayan bir liseden üçer öğrenci 50 puan konu; ünivesiteye girişte alırsa, zaten kontenjam az olan uygulanacak ek puan sistemi. Boğaziçi, ODTÜ gibi okullara Pek çok öğrenci ve aileyi diğer öğrenciler (bir iki puanla ilgilendiriyor. Amacı özel dereceye giremeyenler) ne dershanelere akını önlemek, kadar çalışsalar asla oralara okul başansını artırmak için giremeyeceklerdir. Ayrtca düsünülen bu değişikliği ilk haziran mezunlanna verilen bakısta çok olumlu bulduk. ortalama 20 puan eski Fakat içeriğini öğrenince bunun öğrencilere verilmiyor. Daha eşitlik ilkesine tamamen ters sınava girmeden sanslart düsen adaletsiz bir sistem ellerinden alınıyor. Bu sistem olduğunu gördük. Hiç bir şöylece düzeltilirse haksızlıklar ülkede benzeri yoktur. Çünkü önlenecek, sistem amacına pek çok öğrenci zarara ulasacaktır: 1) Çaltsan uğruyor. Her liseden dereceye öğrenciye hakkı verilsin. Ama giren 3 öğrenciye yaklaşık 50 (50 puan fazla değil), yalnız okul birincisine en fazla 10 yürümek için cambaz olmak puan, 2) Eski ve yeni tüm gerek. haziran mezunlanna en fazla Bir de buna son günlerde 10 puan (veya orta öğ. ba$an örneğin 500 Evler semtinde puanı eklenebilir) 3)Okul ikinci suların 15 gün akmaması ve üçüncülerine fazla puan eklenince Istanbul yaşanmaz mutlaka verilecekse en fazla (5 bir kent durumuna geldi. puan) yeterlidir. Bir çok veli Esenyurt'ta kazılan ana aynı görüştedir. caddeler uzun bir süredir altına SEVGl SELÇUKOĞLU / döşenecek borulan bekliyor. Bandırma Ama ne boru geliyor, ne de vr ıçukur kapatılıyor. Yetişkinlerin nfHUlUSaZyOTl geçemediği insan yapısı vadüen Çllhlirlcm minikler nasıl geçan? * Gaziosmanpasa 'ya bağlı Sultan Belediyeler sağ olsun. Çiftliği semtinde ise belediyenin Sayelerinde tstanbul'un üstü, kanalizasyon borusu döşemek yıktıklan tarihi binalann için açtığı çukur bir buçuk molozu, altı kazdıklan yaşına giriyor artık. çukurlarla doldu. Öyle ki bazı GAZİOSMANPASA SEMT semtlertn ana caddelerinde SAKİNLERt SHP'de "Böl, Yönet9' Uygulaması mı? Toplamaya çalıştıkça bölünen, parçalanan 'şey' nedir? Bir bilmece sorusu size!.. Uğraşıyorsunuz. didinıyorsunuz, yazılar yazıyor, konuşmalar yapıyorsunuz, tam bir birlik kurduk, bir güç oluşturduk, belli çizgıde bir araya gelen insanlardan artık yararlı işler, davranışlar bekleyebıliyoruz, diyorsunuz, ama bir de bakıyorsunuz ki o eylemin kişileri ayn yönlerde yürumeye başlamışlar! Haydi yıne bir çaba, yine boşa akıp giden değerli zaman, sonuç yine hiç!.. Türkiye'de sol'un, hatta sola açık politika eğilimlerinin öykü(Arltası 15. Sayfada) Yüzü önce kıpkırmızı oldu, sonra morardı, gözleri belerdi, soluksuz kaldı. Ne oluyor? Fenalaştı.. Açılın.. Su getirin.. Koşturdular, su getirdiler, kolonya yok mu? Yakasını actılar, ellerini uğuşturdular. Kalp mi? Değil.. Adam birden oturduğu yerden ayağa dikildi, yakası bağrı açık, bağırmaya başladı: Ben böyle işin.. Ne oldu? Adam haykırıyor: UEFA'nın da, İsviçre'nin de, Avrupa'nın da, bu kararı verenin de yedi sülalesinL Birden tıkandı. Çevreden: Otur Allahaşkına.. Canından kıymetli mi? Adam dinlemiyor: Ulan reziller, alçaklar, hak yok mu, hukuk yok mu, adalet yok mu, insaf yok mu? Ne yapalım? Yürüyelim.. Gösteri yapalım, miting yapalım, genel greve gidelim, ortalığı dağıtalım.. Yasaktır. Yasağın da, yasağı koyanın da, yasağa boyun eğenin de, böyle dünyanın da.. • Her yanda kıpırdanma.. Gazeteler bangır bangır.. Manşetler zehir zemberek.. Güneş: "Allah belanızı versinl" Sabah: "O.....çocuklan.." Hürriyet: "Resmen kepazelik.." Günaydın: "Aşağılık tezgâh!" Tercüman: "UEFA... YuhL" Milliyet' "Haçh kafası hortladı: YUH!.." Yaşa Babıâli!.. Devlet adamlarımız, hükümet adamlarımız, büyüklerimiz, aslanlarımız konuştular; haksızlığa karşı büyük tepki gösterdiler. Rize'de bir yurttaş açıkladı: Bu haksızhğı sineye çekemem.." Ve kendini yakmak ıstedi. * Oh be... Halk ayağa kalktı.. Bir millet uyanıyor.. Bilinçlendik.. Gazeteler yazıyorlar: Haçh seferleri.. Batının önyargısı.. Skandal.. Neydi yahu? Üstümüze ölü toprağı serpilmişti; onca haksızlık, onca adaletsizlik, onca hukuksuzluk yapılırken gıkımız çıkmıyordu; kimliğimiz ezilmişti; kişiliğimizi yitirmıştik; bas ensesine tokadı, al hakkını elinden.. Yaşasın Galatasaray!.. Yaşasın futbol.. UEFA kahrolsun!.. IMF'ye ölüm!.. Yaşasın hukuk devlet i!.. Yaşasın hukukun üstünlüğü, yaşasın adalet!..işte kale, işte top, işte saha...Haksızlığa karşı hepimiz tek vücut, tek kafa, iki ayak... Hak, Hukuk, Adalet Yok mu? D A M A B R V A K K 0. Rahcrtlıkvemodanın eşsiz bileşimı Her zaman olduğu gibi, bu mevsim de, kumaşı, düğmesi, telası, ipliği... çok özel, elbette: Ö, bir "Vakko Gömbği"! Ama, balcın şunlar yeni: Yakalar. Omuzlar. Cepler... Renkler. Çizgiler. Desenler... Gömleği, her mevsim yeniden yaratır Vakko... Bilirsiniz. " ModaVakködur VaÂÂc Giyimine 'Vakko havası' katmak isteyenlere muttulukla duyurmak isteriz ki... Şimdi Vakko Mağazalan yanı sıra, yurdun dörtbir yanındaki bazı seckin mağazalarda da Vakko Gömleklehnı bulabilirsiniz. Mağazacılar için Toptan Satış Vakko Fabrikası, Merteristanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle