18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MAYIS 1987 HABERLER CUMHURİYET/9 • • Köylüler, Mardin'deki toplu dayağı anlatıyor 'Korucu istemediğimiz Acıklamalar... için gıcık oluyorlar' YAIJÇİN PEKŞKV Trafik şubelerince yürütülen ehliyet ışlemleri sırasında vatandaşlara çıkanlan güçlükler konusunda yazdığım "Bürokrasi azaldı" baslıklı yazıma İstanbul Valisi Sayın Nevzat Ayaz dan bir açıklama aldım. Aynen yayımlıyorunv. Bakanbaşkan sürtüşmesi A nkara / Marmaris x\. (uba) Marmaris'te iptal edilen rezervasyonlar ve * turlar, Belediye Başkanı Muharrem Elgin ile Bayındırlık ve tskan Bakanı Safa Giray'ı birbirine düsurdü. Marmaris yolunun geçen yıl yapıldığım, SHP'li Belediye Başkanı Elgin 'in ise yolu bozdurduğunu öne süren Safa Ciray, "Bu onun hatasıdır. Belediye başkanı beldesine sahip çıkmalı, planını programım yapmahdır. Kendisi başansız olunca şimdi de şantaj yapıyor" dedi. Marmaris Belediye Başkanı Muharrem Elgin ise, "Bakan iddialannı ispatlarsa ben, aksi nalde kendisi istifa etsin" şeklinde konuştu. Elgin, SHP'li olduğu için her türlü destek ve katkıdan yoksun tutulduklannı da büdirdi. Askeri görevliler, "Köye gelen PKK'cileri ihbar etmek için bizden para alan bir kişi, üzerine yattı, haber vermedî. Güzelöz köyüne ağırlık verilmesinin nedeni eşkıyayla ilişkisi olduğunu saptadığımız 3 kişi içindi" dediler. CELAL BAŞLANGIÇ GERCÜŞ Mardin'deki "toplu dayak" olayımn nedenine ilişkin olarak Güzelöz köylilleri, "Biz köy olarak korucu almadık. Bu nedenle bizden gıcık alan çevre köyler, hakkımızda asdsız ihbariar yapıyorlar" derken, yörede bulunan askeri görevliler, köyün aranması ve bazı kişilerin sorgulanmasımn nedenini, "Köye gelen PKK'cılan ihbar etmek için bizden para alan bir kişi iizerine yattı, haber vermedi. Güzelöz köyüne bu nedenle öncelik verdik" diye açıkladılar. Köyde inceleme yapan SHP heyetinde bulunan Midyat llçe Başkanı Muzaffer Ankan, Güzelöz köyünde meydana gelen olaya benzer geüşmelerin Gercüş'ün birkaç köyünde daha gerçekleştiğini söyledi. SHP örgütünün yaptığı çahşmalara göre, Gercüş'e bağb Yassıca (Ermun), Çukuryurt (Binkelp), Sargın (Pepar), Yakutlu (Hemıis) köylerinde yaşayanlardan da "ştiphe üzerine dayak atüması ve gözalüna alma" gibi olaylann belirlendiği öğrenildi. KÖYLÜLER ANLATIYOR Yediği dayaktan 11 gün sonra Midyat Sağlık Ocağı'ndan "Dört gün iş ve gücüne mani, yedi gün3e iyüeşir" raporu alan Güzelöz köyü ihtiyar heyeti üyesi Hasan Tacar, 9 nisanda başlayan ve 10 nisana kadar süren "toplu dayak" olayını şöyle anlattı: "Gündüz saat 15.0016.00'da •skerier geldi. Dediler ki, Herkes okulun bahçesinde toplansın! Biz de tonlandık. Askerlerin başında bir asttegmen vardı, 'Sizden birkaç tane ceviz seçeceğiz' dedi. Biz de, 'Komutan, bu seçtiklerini ne yapacaksın?' diye sorduk. Dedi ki. 'Bunlara bir ev verecegim: Köynmüzden 12 kisiyi Ulaş köyündeki sağlık ocağına kurulan karakola götürdükr. Biz de bu olay üzerine muhtanmu Musa Kaya ile biriikte Ulaş'a gittik. Komutan bana da tokat attı. Sonra da gece 03.00'e kadar dövdüler. Bir minibus getinnişier. Dayak bttince bize, 'Haydi gidin' dediler." Ulas'a götürulen 12 kişiden biri olan tskender Uslu ise olayı, "Ellerimi ve görierimi bagladüar. Odada adam başına en az beşon asker düşüyordu. Ortaya alıp sürekli dövdüler. Neden oldu anfannMİım. Zerre kadar sabıkamız yoktnr. Olaylara kanşOgı için aranan bir kişi bile yoktnr köyümüzde. Bu dayaktan sonra çok kişi köyden kaçtı. Biz de Balman'a kaçnuşük, yeni geldik. 7 gün Bstman'da kaMık. Biz bugüne kadar hayaümızda böyle reztllik görmedik" diye anlatırken. Hasan Tacar da, köyün SHP Midyat llçe Başkanı, "Başka köylerde de toplu dayak saptadık. Türk Silahlı Kuvvetlerine girişilen saldırılara sonuna kadar karşıyız, ancak işkenceye de karşıyız ve olayları takip edeceğiz" dedi. aranmasından sonra Ukokulun bahçesinde ikinci kez dayak yediğini ve görevli binbaşının, "Bırakın gitsinler" dedikten sonra evine değin yürüyemediğini, yolda bayıldığını ve askerlerin, kendisini Gercüş'te hastaneye kaldırdığıru söyledi. "Toplu dayagrn" nedenine ilişkin soruları Güzelöz köylüleri, "Dövetken bize, 'Eşkıyaya yemek vermişsin' diyorlar. Biz diyoruz ki, 'Yok vermedik! Diyorlar ki, 'Veriyorsunuz' ve sonra başka bir s«y demeden dövüyorlar. Bizim konıcumuz yoktur. Bunun için bizden gıcık alıp ihbar etmiş olabUirler. Bazı köyler, 'Biz silah aldık devletten, bunlar neden aimamışlar?' diye bizden gıcık alıyorlar" tümceleriyle yanıtladılar. Hüseyin Çetht'in "toplu dayak" olayına ilişkin iddiası da, kendisinin köy kadınlanna çırılçıplak gösterildiği yolunda. Çetin, olayı şöyle anlattı: "Ginlerden cuma olmuştu. Bizi cuma namazına da bırakmadılar. Okulda da ders yapılmadı. Sabahtan saat lS.OO'e kadar bize dayak attılar. Hayatınuzda böyle işkence görmedik. Bir dakika bile dayaksız bırakmadılar. Karakolda beni çınlçıplak ettiler. Gözlerimiz bağlıydı. Çıplak, kadınlar baksın, diye. 'Rica ederim, beni çıplak etmeyin' dedim. 'Bana vurun ama çıplak etmeyin' diye rica ettim" Kendilerine manyetolu bir aygıtla elektrik verüdiğini öne suren üç çocuktan biri olan Bilal Kaya ise, "toplu dayak" olayına ilişkin izlenimlerini, "Ben dağlarda çobanhk yapıyorum. Geçen yıl Dkokulu biürdim. Bana dağlarda eşkryayı göriip görmedigimi soruyorlardı. Ben de görmediğimi söylüyordum. Verilen cerevan nedeniyle ağzundan kan geldi. Ben de Batmsn'a, amcamın yanına giderek orada tedavi oldum" diye dile getirdi. ASKERİ GÖREVLİLER Binbaşı Aytekin tçmez komutasında bolgede bulunan askeri görevlilerin, Güzelöz köyünün aranmasına ve bazı kişilerin sorgulanmasına ilişkin gerekçeleri şu biçimde aktardıklan öğrenildi; "Köyde, eşkıya ile ilişkisi oldugundan şüptaelenilen üç kişi vardı. Saptamalanmıza göre eşkıyayla ilişkiyi kursa kursa bu üç kişi kurabiUrdi. BunJarla kontak kurabilmek için H.T.'nın kardeşi S.T.'ye para verdik. Eşkıya köye geldiğinde bize haber verecekü. Ancak S.T. parayı yedi ve olayın üzerine yattı. Daha sonra para alan ihbarcımn evine PKK'cılann geldigini, ancak bunun bize bildirilmedigini ögrendik. Güzelöz köyüne öncelik verilmesinin nedeni, bizden para alan bu kişi ve şüphelendiğimiz diger üç kişi içindi." Muhtar aylıklan nkara fanka) Turgut özal'ın talimatıyla hazırlanan, köy ve mahalle muhtarlarınm ayhklarının arttınlmastna ilişkin yasa önerisi, TBMM Başkanitğı 'na sunuldu. ANAP'lı Lütfullah Kayalar ve 12 arkadaşı tarafından sunulan yasa önerisi, köy ve mahalle muhtarlarınm ayhklarının 6 bin 600 liradan 35 bin liraya yükseltilmesini öngörüyor. "SAYIN YALÇIN PEKŞEN 20.2.1987 tarihli gazetenizin "DUYDUKGÖRDÜK" köşesinde yayımlanan "BÜROKRASİ AZALDI" baslıklı haber hakkında Valilikçe gerekli inceleme yaptınlmıştır. Konu ile ilgili olarak gözden kaçan hususlar olabıleceği dikkate alınarak işlemlerdeki tıkanıklık nedenleri yeniden incelenmiş, işlem süresinin 6085 Sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yapılan evvelki uygulamadan uzun sürmesinin nedeninin, Resmi Gazete'de yayımlanan, "Motorlu Taşıt Sürücü Kursu Yönetmeligi"nin uygulamaya geçmesiyle, sürücü belgesi alınmasının bugünkü parasal değerie 400.000. TL'ye mal olabilecegine dair bir haberin basında yer alması üzerine.Jvem zaman ve hem de parasal açıdan bir kayba uğramamak amactyla vatandaşlann kurs uygulamasına başlanmadan, bugün uygulanan sistemle bir an önce sürücü belgesi alma isteğinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu durum, Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü ile Bostancı ve Bağcılar Tescil Bürolan'nda büyük bir izdihamın meydana gelmesine neden olmuştur. Sürücü betgesi başvuru dosyası karşılığında Şoförier ve Otomobilcıler Derneği bürosu tarafından talep edilen 1800: T L , 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 131. maddesi ile yönetmelığin 199'uncu maddesinin (d) fıkrası gereğince, bu kuruluşun verdiği belge ve hizmetlerine karşılık olarak alınmaktadır. Beigelerin doldurulması, sınav günü aşamasına gelinmesi, söz konusu yığılmaya rağmen en fazla iki saat sürmekte, ikâmetgâh istenmemekte ve şube müdür yardımcısının parafı gibi bir işlem de söz konusu olmamaktadır. Oluşan uzun kuyruklar, Trafik Şube Müdürlüğü bünyesinde hizmet gören tek doktorun tüm başvurulan bir anda karşılayamamasından kaynakianmaktadır. Adayların ilgili bürolarda bu işlemleri bizzat takip etmeleri gerektiğinden, 30.000; TL karşılığında, oturtularak çay içme süresince işlemlerin yürütüldüğü iddiası gerçekleri yansıtmamaktadır. Yapılan uyan ve etkin mücadeleye rağmen Trafik Şube Müdürlüğü çevresinde faaliyet gösteren kişiler tarafından dosya içirfde formların doldurulması karşılığında adaylardan fahiş fiyat altndığı tespit edilmiştir. Ancak; bu şahıslann büro içerisinde başkasına ait ehljyethame ile ilgili işlemleri yürütmeleri mümkün değildir. Bu gibi şahıslara engel olma çalışmaları etkin bir şekilde sürdürülmektedir. Bilgilerinizi saygılarımla rica ederim. Nevzat AYAZ İstanbul Valisi" AÇIKLAMAYA YANIT: Yukardaki açıklama yayımladığım yazımın doğrulugunu açıklamak yönünde son derece faydalı olmuştur. Açıklamayı aldığım günün ertesi günü Maslak'taki Trafik Müdürlüğü'nde kendileriyle konuştuğum vatandaşlar en az iki günden beri orada bekledıklerini bir kere daha belirtmişlerdir. O yüzden "iki saatte ehliyat alındığı" yolundaki sav gerçekleri açıklamamaktadır. Salt doktor muayenesi için bekleyenlerin bile bu işe en az 1 tam gün harcadıklarını görünmektedir. Şotörler ve Otomobilciler Derneği'nin üzerınde bazı sorular olan iki dosya kâğıdı ile bir karton dosya karşılığında aldıkları 1800 TL ise yasanın hangi maddesine dayanırsa dayansın "fahiş" sözcüğü ile bile açıklanamayacak ölçüde bir sovgundur. Ben de durumu bilgilerinize saygılarımla arz ederim... Vali Nevzat Ayaz'ın açıklaması SHP'nin başvurusuna ret A nkara (uba) /a. Anayasa Mahkemesu Savunma Sanayii Destekleme Fonu yasasının iptali için 81 muhalefet milletvekili tarafından yapılan basvuntyu reddetti. Anayasa Mahkemesi, Savunma Sanayii Destekleme Fonu yasasının 6, 19 ve 17'nci maddelerinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal için yapılan başvuruyu dün görüştü ve itirazm reddine karar verdi. PKK, 1 kişiyi daha öldürdü TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli'ye bağlı Geyiksu bucağı Borcan mezrasında oturan Ahmet Karataş (19), yasadışı örgüt üyeleri tarafından evinden alınarak Ziyaret Kayası mevkiinde öldürüldü. Tunceli Valisi Cengiz Bulut, olayın 2 mayıs günü meydana geldigini açıkladı. Aynı gün Kabayel köyüne baskın duzenkyen biri kız üç kişiden oluşan bölücü grup, Emine Gönülmüş ile damadı Dursun Bektaş'ı öldürmüşlerdi. Vali Bulut, her iki olayın faillerinin yakalanması için operasyonlann sürdügünü söy Danimarkalı diplomattan öğütler A nkara (a.a.) xm. Danimarka Dışişleri Bakanlığı Ekonomik tşler Daimi Müsteşan Erik Tygesen, Türkiye'nin özellikle demokrasi, insan haklan ve ekonomi konulannda göstereceği ilerlemelerin, AT'ye tam üye olma şansım arttıracağını söyledi. Tygesen, "Bu gelişmeler tüm AT ülkeleri tarafından memnunlukla karşılanacaktır" dedi. tedi. 'Hağdır Mevlam...' Şanlıurfa'da 'Sipahiler Çarşısı.' Kuruluşu 1640. Üç buçuk yüzyıldır değişmeyen bir gelenek. Her sabah saat 10.20'de Oturakçüar Derneği Başkanı önderliğinde çarşı esnafı toplu duaya çıkıyor: "Allahım, biz esnaflara hayırlı günler, hayırlı isler ihsan eyle. tşlerimiz açık, emeğimiz temiz olsun." Sonra Elham suresi ve bir uyan: "Arkadaşlar, hiç kimse kefilsiz mal almasrn. Herkes kefılinden emin olsun." Oturakçılar, bütün gün dukkânda oturmaktan kaynaklanan çok eski bir deyim. Civar illerden kilim, keçe, kürk, halı, yatak, yorgan satmak isteyen küçük imalatçılar, oturakçüarın ayağına geliyor. Arada tellallar var. Tellallann görevi çarşıya gelen malları hem bağıfarak tamtmak hem de kapı kapı dolaşıp pazarlamak. Alışveriş cirosundan belediyeye yüzde 3 rüsum, tellallara yüzde 2 komisyon düşüyor. Sonbaharda yoğun iş mevsiminde tellallann gunlüğü bazen 50 bin liraya kadar çıkıyor. Satış zincirinde "ikinci el" olan esnaflann işi ise "oldukça iyi." Onlar, bu iyiliği biraz da yüzyıllardır karariıhkla ve hiç aksatmadan sürdurdükleri sabah dualarına bağlıyorlar. (Fotoğraf: UFUK TEKİN) Dışişleri'nden güvence Evren, ABD gezisini iç poiitika nedeniyle erteledi duğunu açıklamak isterim. Şöyle ki: "Sflmeyen Aşk" adlı 534 sayfalık romanım, 11 sayfast Muzır Kurulu'nca "müstehcen" sanıldığı için, 1986 yılının aralık ayında yasaklandı ve topiatıldı. İlk duruşması 21 Nisan 1987'de yapıldı. Yani, kitap attı aydır tutuklu ve bu tutukluluk süresinin daha ne kadar uzayacağı belli değil. Suçlu olup oimadığının araştırılmasına bile, hapse atılışının altıncı ayında başlandı. iddianamede benim için üç rnilyon lira para cezası, kitap için ise imha karan, yani, ölüm cezası isteniyor. Bu da demektir ki, para cezalarının üç milyondan otuz liraya indirilmesi, benim romanımm yok edilmesini engellemeyecektir. Ve asıl korkunç olan budur. Aynı şey, ilk yayımlanışından sekiz yıl sonra toplatılan "Astlacak Kadın" adlı romanım için de söz konusu.. Bu kitaptan yapılan film sansüre takıldığı için Muzır Kurulu, romanın da toplatılmasını uygun görmüş, mart ayında yasaklanan kitabın yargılanmasına henüz başlanmamıştır. Sansür Kurulu'nun kararlarına karşı Damştay yolu açık olduğundan ve Danıştay, söz konusu filmin ahlaka aykırı olmayıp tam tersine "ahlakçı" olduğu göruşüne vardığından, film, bildiğiniz gibi, Damştay karan ile şu sıralar İstanbul ve Ankara'mn en büyük sinemalarında oynamakta, ama benim sekiz yıllık romanım hiçbir yerde satılamamakta.. Her türlü mantığa aykırı olan bu durum pek çok kişiye gülünç gelebilir, ama ne yazık ki, benim bu kahkaha tufanına katılmam biraz güç. Yeni yasaya göre resmi bilirkişi kabul edilen Muzır Kurulu'na karşı özerk bir bilirkişiye başvurulamadığından, basın mahkemeleri, biredebiyat eseri ile "Helga Türk Erkeklerine Doyamıyor" gibisinden uydurma haberleri çıplak kadın resimleri İle süsleyen yayınlar arasında fark gözetmeyen, "edebiyat eserinde argo sözcükler olamaz" gibisinden garip inançlar besleyen on kişinin (Kurul üyesi Nazmi Bilgin, karşı oy kullanmış) görüşlehne dayanarak karar vermek zorunda bırakılmışlardır. Evet, şimdiye dek mahkumiyet karan vermemişlerdir, ama beraat karan da verememişlerdir. Mahkemelerin bu kurulun kararlanna bağlı kalma zorunluluklan, adaletin bağımsızlığına da gölge duşürecek bir durum değil midir? Bu nedenle, kitaplarımın günün birinde akjanacaklannı yalnızca kendi adıma değil, Türk mahkemelerinin bağımsızlığı adına da ummaktayım. Görüyorsunuz ya, aslolan para cezasından kurtulmak değil, edebiyat eserlerini ölümden kurtaımak.. Ancak, bu kitaplar, kimbilir kaç yıl sürecek duruşmalardan sonra ölümden kurtulsalar bile, arada hapis yattıkları süre boyunca yazarın, yayıncının ve hatta okurun uğradığı maddi ve manevi zaraıiann telafisl hiçbir şekilde mümkün değil. Basın, konunun bu yani üstünde hiç durmadı, çünkü gazeteler "günlük" olduklarından ve ceza daha ileri bir tarihte geldiğınden, "imha" karan onlar için bir şey ifade etmiyor. Pek çok aydıntmız, yazarçizer meslektaşımız ise, Muzır Kurulu ile dalga geçmekten vakit bulup durumun ciddiyetini kavrayamadılar ne yazık ki. Muzır meselesinin üstüne ciddiyetle giden belki de tek gazete Cumhuriyet olduğundan, söyleşinizde yaratılan yanlış izlenimin düzeltileceğini umuyorum. En iyi dileklerimle. H. Pınar Kür AÇIKLAMAYA YANIT: Sayın Kür, avukat Tayfun Akçay ile "bir olup" muzır yasasını neredeyse zararsız ilan etmedim. Sadece avukat Tayfun Akçay ile oturup konuştum. Bunu yaparken, kendisine vekâletname vererek "avukatınız" olarak seçtiğiniz Tayfun Akçay'a güvenmekte hiçbir sakınca görmedim. Çünkü bu seçimi benden önce siz yapmıştınız. Sayın Akçay sizin "avukatınız" olmasaydı benim kendisiyle görüşmeme gerek kalmayacaktı.. Konuşmamızda avukatınızın söyledikleri sizin görüşlerinizi yansrtmıyorsa, açıklamayı bana değil, avukatınıza göndermeniz, kendisine "sizi iyi temsil etmediğini" söylemeniz ve eğer buna gerçekten ınanıyorsanız, kandisini avukatlığınızdan azletmeniz gerekirdi.. Oysa bildiğim kadanyla hâlâ sizi savunuyor.. Sizin de bazı dergilerde bu türden konuşmalar yapan biri olduğunuzu bildiğim için, beni en iyi sizin anlayacağınızı düşünerek şunu belirtmekte yarar görüyorum: Bu konuşmalar, yapıldığı şekilde yayımlanır. Soruyu sorduğum kişinin verdiği yanıtı değistirmem veya kendisini yönlendirmem söz konusu olamaz. O yüzden avukat Tayfun Akçay'ın sorularıma verdiği yanrtlar için yapabileceğim hiçbir şey yok.. Ne ki, daha önce de belirttiğim gibi T. Akçay'ı ben seçmedim, siz seçtiniz. Yani muzır yasasını "neredeyse zararsız ilan eden bu biriiktelik" söz konusu ise, bu benimle avukatınızın birlikteliği değil, sizin ve avukatınızın işbiıi'ığinden kaynaklanmıştır. En iyi dileklerimle. Bulgaristan'daki Türklerin feryadı: Hüsnü Doğan'a Federal Alman Nişanı A nkara (a.a.) Tarım, /T. Orman ve Kö'yişleri Bakanı Hüsnü Doğan'a, tarımsal alanda TürkAlman işbirliğine yaptığı katkılardan dolayı Federal Almanya'nın "Liyakat Nişanı" törenle verildi. Hüsnü Doğan'a nişanını Federal Almanya Cumhurbaşkam Richard von Weizsaecker adına Ankara Büyükelçisi Dr. Georg Negwer taktı. Baskılar dayaııılmaz halde "Bizi zorla Bulgar yaptılar. tstemejenleri dövdüler, öldurdüler. Kinüsini hapislere soktular. Kimimizi sürguD ettiler. Ve şimdi Tiirkçe konuşurken kimi tutariarsa, nemen işkenceye tabi tutuyorlar. Insanlar arbk duşıincelerinden hastalanıyor. Hapishaneltr Türkkrle doldu." Söz konusu mektubu yazan kişî, "Adreami yazamam. Doyariarsa öidörnrier beni" diyerek, hayatından endise ettiğini de ekliyor. Türk azınlıktan bir grup adına yazüan ve Türkiye'nin Sesi Radyosu'na hitaben gizlice gönderilen bir başka mektupta da köylerin top tüfekle basıldığı anlaularak şöyle deniliyor: "Hamzalar köyünde Çetin denen Ibrahinı'i çiğnediler. öldurdüler. Ondan sonra insanlann birçogunu dövdüler. sakaıladılar. Kimisini hapislere attılar. Duvancılar köyünden Nasıf Bilalov, Hamzalar köyünden Mustafa Şabanof'u ve Yablanova köyünden de hapislerde çok insanlar var. Sliven'den ve daha çok kabahatsız insaniar hap&erde çürüyorUr." Mektupta aynca, Türkiye vatandaşı olma dileği dile getirilirken, "Biz Bolgaristan Turkleri. Mustafa Kemal'in çizdiği doğru yoldan gideriz. Todor Jivkof'un çizdiği yanlış baük yollardan gitmeyiz" deniliyor. öte yandan, SHP Şanlmrfa Milletvekili Vecihi Atakh, Bulgar hükumetinin Türk asıllı Bulgar vatandaşlarına uyguladığı zulum konusunda daha önceleri uygulanan kararlı politikanın surdürulemediğini söyledi. Atakh, TBMM Genel Kurulu'nda bugun yaptığj gündem dışı konuşmada, bir süre önce izlenen kararlı poiitika sonucu, ortaya çıkan yumuşak hava ve umutlann son zamanlarda yerini yine umutsuzluga bıraktığını anlatu. Bulgaristan'daki Türk azınlığa karşı sürdürülen baskılar, çok sayıda ülkeye yayın yapan ve bu ülkede de dinlenebilen Türkiye'nin Sesi ve BBC radyolanna gizlice iletilen iki mektupla şikâyet edildi. Mektuplarda, ülkede yaşayan ve sayıları 3 milyona ulaşan Türk azınhğın isimlerinin zorla değiştirildiği, köyierin askeri birliklerce basıldığı ve binlerce Türkün hapiste bulunduğu anlatılıyor. Haber Merkezi Bulgaristan'da yaşayan Türk azmhk, kendilerine karşı uygulanan baskılann dayanılmaz boyutlara ulaştığını belirterek, çok sayıda ulkeden dinlenebilen BBC ve Tnrkiyt'njn Sesi radyolanna gızüce ulaştırdıklan roektuplaıla yardım istedüer. Mektuplarda, yülardan ben Bulgaristan hükümeti tarafından ülkede bir "soykınm" uygulandığı kaydedUirken, baskılardan örnekler veriliyor. Hamzalar köyünden yazüan BBC Radyosu'na hitaben bir mektupta Bulgaristan'da yaşayan 3 rnilyon Türkün maruz kaldığı baskılann radyodan duyunılması isteniyor. Mektupta şunlar anlatılıyor: Tutuklu gazeteci salıverildi 1 ürt (Cumhuriyet) Peryari Lisesi'nde öğrenci dövülmesi olayını fotoğraflayan ve ardından "meskene tecavüz" iddiasıyla tutuklanan gazeteci Ali Bilgili, önceki akşam serbest bırakıldı. öğrenci döven Pervari Lisesi Biyoloji Öğretmeni Nur Kanoğlu hakkında açılan idari soruşturmanm ise sürdüğü bildirildi. Gazeteci Bilgili, öğrenci dövme olayıyla ilgili fotoğraflan isteği üzerine Kaymakam Musa Uçar'a verdiğini belirterek, soruşturmanm sonucunu merakla beklediğini söyledi. tŞTEN ATILMAYA PROTESTO 38 işçi ve bir sendikacı açhk grevine başladı EMET (Cnmbnriyel) Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Değirmasaz köyünde, Gürok Madencilik A.ŞÎde işten çıkartılan 38 işçi ile bir sendikacı dün sabah açhk grevine başladılar. Türkiye Madenlş Sendikası Emet Şubesi Başkanı Ramazan Alünsoy, önceki akşam düzenlediği basm toplantısında Gürok işletmesi tarafından sendikaya üye olduklan 21 Nisan 1987 günü işten çıkartılan 38 işçi ile kendisinin de dün sabah saat 07.00"den itibaren açhk grevine başlayacaklarıru açıkladı. Altuısoy, 38 isçinin ijten çıkartıldıklan günden bcri işletrae kapısında beklediklerini tekrar işe alınmamalan üzerine böyle bir eylem yapma karan aldıklannı belirterek, "Pıra 0e ber şey sabn »Unabillr, ama seref ve bayslyet asfau Eylemunlri sonuna kadar surdurecegiz" dedi. Ünunet Unal'a ait Gürok Madencilik A.Şüe 360 işçi çalışıyordu. Işçilerden 206'sı 21 nisan günü sendikaya üye oldular. Bu arada sendika üyeligi için notere giderken, işçilerin engellendigi bildirümişti. tşverenin oğlu Ahmet Ünal, "38 işçi, işyerini habeniz olarak lerV ettlkleri için işten çıkanldı" şeklinde konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkam Keflin Evren'in Washington ziyaretini erteletnesini ABD Büyükelçüiği'nin "ünintüyte" karşüaması üzerine Dışişleri Bakanlığı, dün bir açıklama yaparak erteleme karannın herhangı bir tepki ifadesi olmadıgı yolunda ABD'ye güvence verdi. Cumhurbaşkam Kenan Evren'in 2629 mayıs tarihleri arasında yapması kararlaştınlan Washington ziyaretini anayasa degişikliklerini gerekçe göstererek ağustos a>ına erteleme önerisi, TürkAmerikan iüskilerinde yeni bir tartısma konusu olavak ortaya cıktı. ABD'NİN AÇKLAMASI Büyükelçi Hupe'den sonra dün de ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak ertelemeden üzüntu duyulduğunu bildirdi, Dışişleri Sözcıisü Chartes Redman, Cumhurbaşkanı Evren'in Washington'u ziyareti ile ilgili yeni bir tarih saptanması konusunda Türk hükümeti ile sürekli temas halinde olduklannı söyledi. Redman, "Türi Cnmhnrbaşluuunm, KoDgre'deki baa olumsuz genşmelerden dolayı gezisini ertelediği biidirlliyor. Ne dersiniz?" sorusuna ise, "Türk hükümeti, entleme nedeni olarak iç poiitika gdişmeleriııi göstermtştir. Anayasa degişiklifi konusnnda referandDma gidUecegini dnyunnuştar. Biz Türk bükumetinin erteleme ile ilgili gösterdiği bu gerekçenin ötesinde başka bir değerlendirmeye ginnek istemiyonız" karşüığıra verdi. DIŞİŞLERİNİN AÇIKLAMASI ABD Buyükelçiliği'nin bu açıklaması, dun Dışişleri Bakanbğı'nda değerlendirildi ve açtklamaya yamt verilmesi goruşu açıkhk kazandı. Dışişleri Müstesar Yardımcısı Büyekelçi tnal Batıı, dün bu konuda yaptığı açıklamada, "Tamamen iç politikadaki ongöruleme>ea ve ekJe olmayan gelişmelerden ka>naklanan bu erlemeye gerçek boyutunun ötesinde bir anlam atfetmeye gerek olduğunu sanmıyoruz" dedi. Inal Batu, "Ssyın Cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinin 1987 ağustos ayına ertelenmesine ilişkin labelimizin ulkemizin iç siyasi durumu ile ilgili önemli geiişmelerden kaynaklandıgı, Ankara'daki ABD Buyukelçisi'ne tam bir acıkhkla izah edilmtsti. Havva Pınar Kür'ün açıklaması Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası üzerine, avukat Tayfun Akçay ile yaptığım konuşma hakkında yazar Havva Pınar Kür'den bir açıklama aldım. Aynen yayımlıyorum. "Sayın Yalçın Pekşen, 25 Nisan 1987 tarihli Cumhuriyet'teki köşenizi şaşkınlık ve üzüntüyle okudum. Avukat Tayfun Akçay ile bir olup "muzır yasası"nı neredeyse "zararsız" ilan etmişsiniz! Aynca, söyleşinizi okuyanda sanki yasa yalnızca para cezası öngörüyormuş gibi bir izlenim uyanıyor ki, bu çok yanlış. Durumun çok daha vahim ol Emniyetten DGM'ye yazı gönderildi AMG% Iskuni devlete parti yohıyia ginnek istiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü, merkezi Batı Almanya'da bulunan Avrupa Milli Görüş Teşkilatı(AMGT)'nın 1983 yüından sonra Türkiye'deki rejime yönelik herhangi bir faaüyetine rastlanmadığını bildirdi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2 sayfadan oluşan "Avnıpa Milli Görüş Teşkilab" baslıklı yazısı, laikliğe aykınlıktan yargılanan Hasan Damar davası nedeniyle Ankara DGM'nin istemi üzerine ha2irlandı. Batı Almanya'da bulunan Türk yurttaşlanrun dini gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan AMGT'nin 1976 yılından itibaren aktif bir çahşma içerisine girdiği kaydedilen yazıda, "Berlin merkez olmak üzere Batı Almanya'nın diğer şehirlerinde kısa süre içerisinde 70'e yakın şube açmıştır. 1977 yılında da genel merkezini Köln şebrine tasımıstır." denildi. AMGT'nin 1983 nisan ayı başında Hannover'de yapılan Avrupa Kongresi'nde yöneticiler arasında görüş aynlıkları çıktığına işaret edilen yazıda, bazı yöneticilerin "Milli Görüş dini bir harekettir, öyle ise ona din adamları yön vermelidir" görüşünu, bazılannın da "Dini bir hareketiz, teşkilatçııun fonksiyonu ile din adamının fonksiyonu birbirine karıştınlmamalıdır" görüşünü savunduğu kaydedildi. Bu görüş ayrıhkları sonrasında AMGT'nin ikiye ayrıldığına değinilen yazıda, daha sonra şöyle denildi: "Birinci tezi savunan grubun liderliğini Cemalettin Hocaogla (Kaplan) yapmakta ve teşkilatlan 'Avrupa Milli Görüş Teşkilatı, İslarni Cemiyet ve Cemaatler Birliği' adı ile anılmaktadır. tkinci tezi savunanlar 'Avrupa Milli Görüş Teşkilatı' olarak adlandınlmakta ve başkanhğını Vusuf Zeynel Abidin, sekreterligini de Hasan Damar yapmaktadır. tkinci tezi savunan AMGT'nin İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği'nin bünyelerinden aynlmasından sonra rejimimize yönelik faaliyetlerine rastlanümamıştır. AMĞT, İslami devlete gidiş yolunun parti olduğunu savunmakta, münfesih MSP fikirieri dogrnltusunda çalışmalannı sürdönmektedir.''
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle