22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER leri kırmızı plakalı arabalar... vb. değildir. Türk sivasal kurumunun ana oğesi bir dizi ilkeler demetidir ve bu ilkelere uyulduğu ölçüde Türk sişasal yaşamının kurumlaştığı, başka deyişle etkin ve kararlı bir i^leyişe kavuştuğu söylenebilir: Bu ilkeler tam bağımsızlık; egemenliğin kısıtsız ve koşulsuz ulusa ait olmasr, ulusun bu egemenliği her yurttaşm eşit oy hakkına sahip olarak belli aralıklarla katılacağı, gizli oy açık savıma dayalı genel seçimlerden çıkan Turki\e Büyük Millet Meclisi aıacılığıyla kullanması: ne bir din. ne de değişmezlik savındaki herhangi bir doktrin adına yasa yapılamayacağı, çünkü kamu yararmın her gun yeniden yeniye tanışılabilmesi gerektiği, yasaların anavasaya aykırı olamayacağı... vb. ilkeleridir. Turk siyasal kurumunun özu, ana öğesi bu ilkelerdir. Kişiler bu ükeleri yürutmekle yukümlü görevlilerdir. Forslar, bayraklar, rozetler, kutlama günleri... bu ilkelerin algılanıp kavranmasını kolaylaştıracak, canlı tutup alışkanlığa dönüştürecek ve böylece etkin biçimde yurütülmesini sağlayacak araçlardır. Bundan dolayı Ulusal Kurtulus. Savaşı1 nın önemli olayları ile TBMM'nin kuruluşunun, cumhuriyetin ilanının, sakanat ve halifeliğin kaldınlışınm, yazı. dil ve tarih devrimlerinin, kadın haklarının... yıldonumleri hep bu ilkeleri bilinç duzeyine çıkarıp kavranmasını sağlamak ve onlara bağlılığı pekiştirmek için değerlendirilmesi gerekli günlerdir. Baskıcı kişi \e zümre yönetimi demek olan saltanat donemine ovgüler düzulmesi, TBMM'ye camı yapılması... ulusal egemenliğe dayalı demokratik siyasal külturün oluşup kurumlaşmasının gereğini ka\ramadığımız anlamına gelmez mi? Bunun gibi Türk aile kurumunu yapan ana öğe de ailenin üstlendiği temel işlevleri yerine getirmek üzere kuruluş, işleyiş ve dağılışında uyulacak ilkeler, bağlanılacak değer ölçulerıdir. Örneğin Turk aile kurumunun özü, belli bir yaşın uzerindeki bir kadın ve erkeğin özgur istençleri ile yetkili evlendirme gore\lisinin onünde ve herkese açık bir resmi işlem ile yaşamlarını birleştirmeleri; kadının da erkekle eşit hak sahibi bir yurttaş olması; tek eşlüik; kız çocuklarm da erkek çoeuklarla eşit olarak ve onlarla birlikte, arkadaşça her eğitim duzeyine ve her mesleğe girebilmesi... ilkeleridir. Türk aile yaşamı kurumlaşmıştır divebilmemiz. asıl bu temel ilkeleri oğrenip benimsemiş, beklenti ve alışkanlıklarımıza sindirmiş olmamıza bağlıdır. Kadını kendi onurunu koruma yeteneğinden yoksun bir varlık sayarak toplum yaşamının. erkek dünyasının dışında tutmaya ve torbalar içine sokmaya çalışan anlayış ve uygulamalarla Turk ulusu sağlıklı bir aile kurumuna sahip olamaz. Boyle yetişen kadınlar ne kocalarına eşlik, ne çocuklarına eğiticilik görevlerini yerine getirebilirler. Erkek olsun, kız olsun tum çocukları anneler yetiştirdiğine göre, boyle annelerden oluşan bir ulusun yaşamı köturüm olmaktan kurtulamaz. ULUSAL EĞİTİM: Türk top lumu ulusal bir eğitim kurumuna da tarihinde ilk kez olmak üzere cumhuriyet doncnıiııde kavuştu. Bu eğitim kurumunun temeli. eğitim birliği, laik eğitim, nakilci değil akılcı eğitim amacıyla, diliyle aracı\la ulu^al eğitim. demokratik eğitim, bilimin her anki gelişmelerini izleyen eğitim... ilkeleridir. Her >ıl yuz binlerce Türk çocuğuna Arap dilı \e Arap yazısıyla Kuran ezberletilmesi, imamhatip okullarını bir meslek okulu niteliğini taşacak biçimde, laik eğitim kurumumuza seçenek oluşturacak genişlik ve olanaklara kavuşturına eğilimleri, cumhuriyetle kurulan Türk eğitim kurumunun temel ilkelerini zavıflatıcı uvgulamalardır. Öte yandan, tüm eğitim kurumlanmızdaki Türk çocuklarına demokratik düşunce yapısının ve cumhuriyet kurumlarmın gerçekten oğretilip sevdirilmesine tam bir dikkat ve özen gösterilmesi, bağımsızhğımızın, şerefimizin \e gönencimizin en başta gelen gereğidir. SAİT MOLLVLAR^ RAHİP FREV^LAR... Sonuç olarak dişebıliriz ki, uygar Türk toplumunu oluşturan kurumlara temel olan Atatürk ilkeleri yukarıda kısaca belirtilen özu ile kavraıımadıkça, yenîden "etnografya malzemesi'' durumuna duşmek işten bile değildir. Etnografya malzemesi demek, sömürgecilerin "parçala, yönel" yöntemi için en elverişli gerilik, dağınıklık \e derbederlik durumu demektir. Turkiye'den farklı olarak yaşamlannı kurumlaştıramayan öbür Muslüman topluluklar, bugün hâlâ Atatürk'ün yarım yüzyıl önce belirttiği şu durumda değil midirler: "Yeryüzündeki yiiz mihonlarca Muslüman yığınları şunun bunun tutsaklık ve aşağılayıcılık zincirleri altındadırlar. Aldıkları manevi eğitim ve ahlak. uolara bu tutsaklık zincirini kıracak insanlık niteliğini vermemiştir, veremiyor. .Çiinkıi eğitimlerinin hedefi ulusal değildir." Bunun gibi SÖYLEVde belirttiği "Sait Molla ile Rahip Frevv'nun el ele verip ulusal bilinci koturüm kılmaya çalışmalan", yalnız 191)'da mı gorülebilecek hainliklerdendir? Yine SÖYLEV'deki "Yabancılar, Türk ulusuna daha kola> saldırabilmek için halifeliğin devamını tercih edi>orlardı" uyarısı, bugun de din somurusüne destek olan yabancı güçlerin gerçek emellerini gozler önüne serecek değerde değil midir? Türkiye, Batı Avrupa ile kültürel ve ekonomik bütünleşme kararını ılabilmişse, bunu doğrudan doğruya Atatürk devrimleriyle kavuştuğumuz :umhuriyet kurumlarına borçluyuz. Oysa 1946'dan bu yana bu kurümlarm değerini artan ölçüde göz ardı etme ve yeni kuşaklara mlatmama aymazhğı (gafleti), dahası bu kurumların altını oyan her türlü gerici ve dikîacı akıma bencil çıkarlar uğruna destek sağlanması, toplumumuzu sömürgeci güçlerin tam istediği gibi dağınıklığa ve çözülmeye doğru itegelmiş bulunuyor. •tlııs" nııı. "Etnografya Malzemesi" mi? PENCERE 7 MAYIS 1987 Cumhuriyet Bilinci Cumhuriyet, 7 Mayıs 1924'te yayın yaşamına başladı; bu gazetenin adını Atatürk koydu. Ancak Türkiye'nin yazgsıyla Cumhuriyet arasındaki yazgı birliğini nedensellik bağıntısma dönüştüren olayları kavramak için, daha geriye gitmek gerekmektedir. Yunus Nadi'nin ilk çıkardığı gazetenin adı "Vfen/ Gün"dür. 2 Eylül 1918'de ilk sayısı yayımlanan Yeni Gün, Birinci Dünya Savaşı'nın yenilgisinde karanlığa düşen Babıali'de yaşamaya çalışıyordu. Ne var ki, mütarekenin koşutlarıyla Yunus Nadi'nin yurtseverliği bağdaşamazdı. işgal kuvvetlerinin sürekli baskılanndan bunalan Yunus Nadi, 1920'nin nisan ayında Ankara1 ya geçti. Yunus Nadi, Cumhuriyet'in birinci sayısmda olayı anlatıyor: "Ben İstanbul'dan 2 Nisan 1920'de aynldım. O zaman burada (İstanbul'da) Yeni Gün yayımlanıyordu. O zaman giderken bir gün İstanbul'a yeniden ve zaferle geleceğime inanıyordum. Hatta bu amaçla (istanbul'daki) Yeni Gün idarehanesi olan binayı 2 yıldan uzun süre daha kirada tuttum. Şimdi ise dönme inancım gerçekleşmiştir Fakat görüldüğü gibi bugün İstanbuV dan okuyucularıma Vfen/ Gün'ü değil, Cumhuriyefi sunuyorum. Demek ki büyük devrimler meydana gelmiştir. İtiraf etmeye mecburum ki, bu devrimlerin büyüklüğü ve yüceliğini kendim bile şimdi daha iyi anlamış ve daha çok hayrete düşmüş durumdayım. O kadar ki, zaman zaman kendimi gerçeğin ve hayalin büyuk savaşına bırakmaktan alamıyorum." 1924'ün 7 mayısında ilk sayısı yayımlanan Cumhuriyet, Ankara'da Yeni Gün ile başlamıştır. 29 Ekim 1923'te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Ankara'da 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'yle başlamıştır. * Cumhuriyet gazetesinin anlamını kavramak, Türkiye devrim tarihinin bilincine erişmekle eşdeğerlidir. Cumhuriyet, yaklaşık yarım yüzyıldan beri Başyazarımız Nadir Wad/'nin yönetimindedir. 20'nci yüzyılı büyük çapta kapsayan bu uzun dönemde yeryüzünde büyük devrimler ve dönüşümler yaşandı; evrim kimi zaman şaşılası bir hız kazandı; bilimde göz kamaştırıcı atılımlar gerçekleşti. Cumhuriyet, iste bu uygarlık sürecinin bilincini yakından duyumsadı; okurlarına yansılmaya çalıştı; anlamlarını irdeledi. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, 14 Mayıs, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi takvim yapraklarıyla vurgulanabilecek gelgitlerle çalkalandı, (ırtınalı yıllar geçırdı. Nadir Nadi'nin yönetimindeki Cumhuriyet, bunalımlı süreçlerde var oluşunun gerekçesınden ödün vermedi; çağdaşlığın gereklerini en güç koşullarda savunmaktan kaçınmadı. Çünkü Cumhuriyet'in vazgeçilemez ilkeleri vardır: Bilim, tek yol gösterici, gerçeği ögrenmek için tek yöntemdir. Cumhuriyet devrimcidir, demokrattır, laiktir, sosyal adalet ilkelerini benimsemiş, ulusal bağımsızlık şiarını özümsemiştir Kimi zaman Cumhuriyet'in ilkelerini savunmak güçleşebilir; ama, bunlardan vazgeçilemez. Çünkü Cumhuriyet, ilkelerinden vazgeçtiği zaman Cumhuriyet olmaktan çıkar, sıradan bir gazeteye dönüşerek varlık nedenini yitirir. Başyazarımız Nadir Nadi'nin çeşitli kez belirttiği gibi, Çağdaşlığa, Atatürk devrimlerine, insan haklarma ters düşen baskılar, çoğunluk iradesi görünümü altında gelse de direniş kaçınılmazdır; çünkü evrensel demokrasi hukukuna ters düşen iktidarlar, bir ulusu geriye götüren siyasal araçlardır. Cumhuriyet okuru bu gazetenin sıradan bir gazete olmadığını ve salt gazetecilik çerçevesine sığacak bir anlamın ötesmde değer taşıdığmı bilir. Hepimizin en büyük mutluluğu da okurlarımızdaki bu bilincin varlığını duyumsamaktır Prof. Dr. ÖZER OZANKAYA SBF Öğretim Üyesi Geri kalmışlığın temel bir nedeni, yaşamın "kurumlaşmamış" olmasıdır, denilebilir. Böyle toplumlarda siyasal, düşünsel aiana egemen durumda bulunanlann çoğu "toplumsal kurum nedir, neden gereklidir, nasü oluşur, nasıl çalışır..!" sorulannı gereğince düşünmüş ve kavramış görünmemektedirler. Sonuç da apaçık ortadadır: Geri kalmış ulkeler şunun bunun elinde oyuncak olmakta, bilgisizlik, yoksulluk, savaş ve benzeri bunalımlar içinde debelenmektedirler. Çünkü toplumsal yaşamlan gereğince kurumlaşmamış, dizgeli (sistemli) bir orgutlenmeye kavuşmamış, folklor düzeyinden bilim ve sanat düzeyine yükselememiştir. Bu dağınık ve çözulmüş durumu anlatan terimi de, yine o durumun sorum'usu olan sömürgeci ulkelerin kendileri bulmuşlardır. Bu toplumları birer "etnografya malzemesi" olarak nitelemişlerdir! Toplumların yaşamı şu beş lemel işlevin etkin \e verimli, başka deyişle çağın gereklerine uygun biçimde yerine gelmesine bağhdır: Kuşakların suregitmesini sağlamak, yeni kuşaklan topluma hazırlamak, içerde ozgürlük, güvenlik ve adaleti, dışarıya karşı bağımsızlığı korumak, bireylerin yaşamı yaşanmaya değer bulmalannı sağlayacak bağlılık duygulan oluşturmak, turlü gereksinimleri karşılayacak mal ve hizmetlerin üretim ve'dağılımını sağlamak. Gelişmiş denilen toplumlarda bu işlevlerin her biri etkin olarak işleyen, birbirlernle eşgudülmuş baş'. başına birer toplumsal kurum tatafından yerine getirilir: Aile. eğiıim, devlet, inançlarideolojiler veekonomi kurumlan. Toplumsal yapı denildiğinde anlatılmak istenen şey, işte bu temel toplumsal işlevleri birbirleriyle uyum içinde ve etkinlikle yerine getiren kurumlar dizgesidir, başka şey değil! Türkiye, Batı Avrupa ile külturel ve ekonomik butunleşme karannı alabilmi>se, bunu doğrudan doğruya Atatufk devrimleriyle kavuştuğumuz eumhuriyet kurumlarına borçluyuz. Oysa 1946'dan bu yana bu kurumların değerini artan olçüde göz ardı etme ve yeni kuşaklara anlatmama aymazlığı (gafleti), dahası bu kurumların ahını oyan her turlu gerici ve diktacı akıma bencil çıkarlar uğruna destek sağlanması, toplumumuzu sömürgeci güçlerin tam istediği gibi dağınıklığa ve çözülmeye doğru itegelmiş bulunuyor. Kanımca cumhuriyetle elde ettiğimiz yaşama kaynaklarının değerini bilebilmek ve onlan koruyup geliştirebilmek için, her düşünen Türk yurttaşının "toplumsal kunım"un ne olduğunu, neye yaradığını, nasıl oluşup işlediğini bilmesi gereklidir. KURUMLARI YAPAN ÖZ, İLKELERDİR! Burada en önemli nokta şudur: Bir kurumu oluşturan ana öğe, insanlar ve onların kullandığı araç gereçler, bayraklar, rozetler... değil, o kurumun ustlendiği işlevin nasıl yerinegetirilmesi gerektiğini anlatan ilkeler \e düşünceler ile bunlann dile getirdiği beklentiler ve özlemlerdir. Kuşkusuz "Bir toplumun kurumları >^ırdır" diyebilmemiz, o kurumların özunü oluşturan ilke ve düşüncelerin. çağın ilerlemeleri ve gerekleriyle uyumlu olmasına bağlıdır. Baskı ve zorbalıkla, bilgisizlik karanlığında sürdürülerı çağı geçmiş düşünceler ve ölçüleı, bir insan topluluğunu "kurum" sahibi kılamaz. Örneğin Türk siyasal kurumunu oluşturan ana oğe, türlu makamlarda bulunan kişiler olmadığı gibi, bunlann içinde çalıştıklan ya da yaşadıkları konutlar, taşıdıkları rozetler ya da bindik EVET/HAym OKTM AKBAL OKIRLARDAN Habibler Mahallesinde yasadışı uygulama ait tüm binalara, bunlann gelirine, hatta sağlık ocağı ve acil vakalar için alınan ambulans minibüse bile el koyarak alıp götürmüştür. Bunlara karşıhk mahallemize belediye tarafmdan bir çöp tenekesi dahi konulmamıştır. Mahallemizde 50.000 metre kare kadar Hazineye ait boş arsa vardır. Imar planları yapılırken sayın belediyemiz bu boş yerleri mahallemiz için okul, spor alanı vs. gibi ayırıp planlar diye düşünürken, belediye tarafmdan bu boş alanlar Haliç'ten çıkanlan 110 hurdacıya parselasyon yapılmıs, belediye encümen salonunda ncter huturunda çekilen kuralarla hurdacılara dağıtılmış, mahallemizde okul yapısı için planladığımız bu arsalar gelişiguzel yapılar ve demir ytğınları ile kapatılmaya başlanmişıır. Biz muhtarlık olarak boş durmadık, oldu bittiye getirilen bu uygulamamn durdurulması için Cumhurbaşkanlığu Başbakanlık, Istanbul Valiliği gibi mercilere başvurarak durumu bildirdik. Gereken yazışmalar yapıldı ve neticede mahallemizdeki bu okul yerimizi bize bırakan ve yerimize yerleşmek îsteyen hurdacılara tkitelli bölgesinden yer tahsis edildiği tstanbul Anakent Belediye Başkanhğınca muhtarlığımıza bildirildi. Ve belirttiğimiz okul sahasındaki yapılar Bakırköy BelediyesVnce yıküdı. Ama 15.12.1986 tarihinde okul sahamızda hurdacılar tarafmdan yeniden inşaat başlatıldı. Depolama faaliyetleri gö'zlendi. Bu ana asfalt ü'zerinde değerli yer ve arsalar için birtakım siyasi oyunlar oynanmış olduğuna kanaat getirdik. Durumu hemen Büyükşehir Belediye Başkanlığma 17.12.1986 günü 676863 numarah dilekçe ile bildirdik. Ama ne olmuşsa belediye susmaya başlamıştı. Şimdi kamuoyuna soruyoruz: Kendi okulunu kendin yap. Ama nasıl? Bir yanda kendi sorunlarını çözmeye çalışan halk, bir yanda kocaman bir belediye ve yöneticileri ve birlikte hareket ettikleri kişiler ve bir yanda anacadde boyunca cazip gelen sahipsiz, boş, ileride iyi değerlendirilecek arsalar. MUSTAFA CEYLAN' BAKIRKÖY Habibler Mahallesi şehrin 15 km. dışında güzel bir yöredir. "Oruç tutmayan vatandaşların rahatça yemek yiyebilecekleEski adı Habibler köyüdür. rini söyler misiniz?" diye sormuş bir ga2eteci içişleri Bakanı1981 yılı mayısında belediye na... Yurttaşm can güvenliğini korumakla sorumlu Bakan Akhudutlanna dahil edilerek bulut'un yanıtı bakın nasıl? Bakırköy Belediyesine bağlı "Elbette, oruç tutup tutmamak insanlaria Yaratıcı arasında olan bir mahalle haline bir meseledir. Inananlar oruç tutar. Mazereti olanlar dinimizde getirilmiştir. Halk tarafmdan belirtilmiştir." bugünkü değeri yiiz Yani hiçbir dinsel mazeretiniz yoksa oruç tutmak zorundamüyonlarla ölçülen sağlık sınız bay bakana göre! Hem bu iş Tanrı ile kul arasında bir somerkezi binası, PTT, rundur diyecek hem de bir 'mazeret gerekliliği'ni öne sürecek!.. kütüphane, muhtarlık binası, Bu tür bir görüş, aynı zamanda Van'daki cinayet olayını da düğün salonu, kahvehane ve "mazur' göstermek anlamını taşımıyor mu? Öyle ya, öldürüdukkânlar 1981 öncesi len öğrenci 'mazeret'i olmadan yemek yemişse büyük suç işbelediyeye geçilmezden önce yapılmıştır. 1981 ytUnda lemiştir, onu öldürenler de bir bakima haktıdır! belediyeye geçildikten sonra Cumhurbaşkanı, turistik bir tatil sitesini açarken sofrada raHabibler köyü kendi kaderine kı şişelerini görüp/'Ramazan gününde bunlann ne işi var, terk edilmiştir. Belediye köye kaldınn" derse, önceki yıllarda halk önündeki konuşmalarından birinde su içmesini mazur göstermek için "Ne yapalım, biz seferiyiz" diye özür dilerse; Rabıta örgütünün gerici genel sekreterinden övgüler alırsa; Atatürk devriminin sağlam ilkelerinin teker teker değiştirilmesine seyirce kalırsa; tüm okullarda dinsel eğitimin zorunlu kılmmasına, hatta uygulamalı din eğitiminin, yani sabah akşam zorunlu namaz kılınmasının, oruç tutulmasının yaygınlaştırıldığını bilir, görür de sesçıkarmazsa; devlet dairelerinin yemekhaneleri Ramazan ayında sımsıkı kapatılır da Atatürkçülüğü sık sık dilinden düşürmeyen Sayın Evren bunlann hesabmı sormazsa; elbette yurt yüzeyinde İslam mücahitleri örgütler kuracak, oruç tutmayanları, namaz kılmayanlan öldürmeye başlayacaktır... Prof. Mümtaz Soysal'ın geçen gün 'Milliyet'te dediği gibi "Bu tehlike sanıldığı gibi Kubilay olayına benzer cinsten bir kara cahilliğe dayalı basit bir gericilik olayı değildir" Evet. Soysal'ın bu kesinlemesine katılmamak elde değil: "Eski sağ terör, şimdi din kılığına bürünerek geri gelmekt&dir. van Üniversitesi'ndeki oruçsuz öğrencinin öldürulüşü, sanıldığından çok daha büyük bir tehlikeyi haber veriyor" 12 Eylül niye yapıldı? Sayın Evren 12 Eylül'den hemen sonra radyo, TV konuşmalannda bunun nedenlerini uzun uzun anlattı: Terörü durdurmaktı amaç... Aşın sağdaki, soldaki örgütlerin eylemlerini önlemek... Bu eylemlerin başında da Konya: daki şeriatçı yürüyüş gösteriliyordu. TV'de de sergilediler, Evren de açık açık o yürüyüşü suçladı. Kim vardı o şeriatçıların başında? Bugün ANAP'ta Genel Başkan Yardımcısı olan Bay Keçeciler! Ne oldu sonra? Bu kişinin partisi iktidara geldi. O yürüyüşte öne sürülen görüşler, özlemler tek tek gerçekleştirilmeye başlandı. Bugün Türkiye ölçüsünde dinsel içerikli görüşler, tutumlar, laik anlayışın üstünde ter ter tepinmektedir Atatürkçülük, boş bir söz haline getirilmiştir. Bu gelişmede ne yazık ki en büyük etken, 12 Eylül sonrasında hem de Atatürkçülük adına yapılan yanlış, ters işler, tutumlar olmuştur, olmaktadır. Van'da oruç tutmayan öğrenciler İslam Mücahitleri'nin saldırısına uğruyor Bir genç öldürülüyor, birçok genç de yaralanıyor. Soysal'ın dediği gibi, bu olay Kubilay olayı ile kıyaslanamaz. Kubilay'ı öldürenler bir avuç kara cahil idi Oysa Van'daki cinayeti işleyenler yüksek öğrenim gençleridir. Belirli bir lise öğreniminden geçmiş. üniversiteye girebilmiş, öğretmen olarak eğitim topluluğuna karışacak insanlar... Van olayı. bilınçli, hazıriıklı. önceden planlanmış bir kıyımdır. Bir başlangıçtır gerçekte... Daha büyük kıyımlarin hazırlandığını şimdiden duyurmaktadır. Ali Sirmen'in geçen gün yazdığı gibi, turistik bir tatil sitesindeki sofradan rakı şişelerini kaldirtan Cumhurbaşkanının bu davranışı şeriatçı gençleri yüreklendirmiş sayılamaz mı? Hem turjstik bir site kuruyorsunuz hem de orada Ramazan ayında içki içilmesini yasaklıyorsunuz. Bir devlet başkanı böyle davranınca Van'daki gençler de kalkar oruç yiyeni öldürür. Bakıyorum, İçişleri Bakanı ve Başbakan da bu kanlı gericilik olayı konusunda ya susuyorlar ya da türlü 'mazeret' anyorlar... Akbulut'un inananlar oruç tutar, mazereti olanlar tutmaz' görüşü de bir bakıma gericilik olaylarını 'mazur göstermek' çabası sayılmaz mı? Zaman geçtikçe Atatürk devrimleri yok edilecek; fırsatçı, ödüncü, çtkarcı anlayışlara dayalı bir dinsel gericilik anlayışı Katalog ve yazarlar dizini, Türkiye'ye egemen olacak... Bunu şimdiden önlemek gerekiTürkçedeki tüm yazarların yor. Bu da, dillerinden Atatürk' sözünü düşürmeyenlerin akılyazarlar alfabetik, kitaplar larını başlarına almalarma, bu karanlık gidişten geri dönmenin yollarını arayıp bulmalarına bağlı... kodlanyla. Oruç Tutmayan Ölsün mü? Cumhuriyet Kitap Kulübü 4 yaşında D BİLGİ YAYINEVİ SUNAR 100 yaymevi 1.000 yazar 10.000 kitap • 30.000 üye Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri Türkiye'de yayımlanan tüm kitaplan izleyebiliyor, indirimli edinebiliyor. Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri binlerce yaymı kapsayan katalog ve yazarlar dianini hemen akyor. Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri, her ay kendileri için yayımlanan Çerçeve dergisini alıyor. Tarihi Yaşarken Yakalamak HASÂN CEMAL E M O K R A S İ N O T L A R D E M O K R A S İ N O T L A R I Tarihi Yaşarken Yakalamak HASÂN CEMAL E M O K R A S İ N O T L A R D I Tarihi Yaşarken Yakalamak| HASÂN CEMAL E M O K R A S İ N O T L A R D 1 Tarihi Yaşarken Yakalamakl HASÂN CEMAL ı««i'«iı»«ı CM «</« Y«m*» BILGI YAYINEVİ D I Cumhuriyet Kitap Kulübü İLHAN BERK 8 Mayıs Cuma saat 15.0018.00 arasında Cumhuriyet Kitap Kulübü Sergl Salonu'nda kitaplarını imzalıyor. 222 sayfa, tüm kitaplan, katalog Çerçeve dergisi, her ay 32 sayfa, büyük boy. Yeni yayınlann tanıümı, kültür olayları, düşünce yazılan. Yalnız kulüp üyelerine. ANKARA TELEFON BAŞMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Başmüdürlüğümüz ihtiyacı için 32 adet değişik tip ve ölçülerde ahşap dolap, kapalı yazılı teklif mektubu almak suretiyle yaptınlacaktır. 2 Teknik ve idari şartname Başmüdürlüğümüz Malzeme Müdürlüğü'nden bedeli mukabıli temin edilebilir. 3 Ihale 4.6.1987 Perşembe günü saat 15.00'te Başmüdürlüğümüzde yapılacaktır. 4 Geciken teklifier kabul edilmez. 5 Başmüdürlüğümüz ihaleyi yapıp, yapmamakta veya tercih yapmakta serbesttir. Basın: 19166 Cumhuriyet Kitap Kulubü'ne uye olmak ıçın 6000 TL'yi, uyelik yenilemek için 3500 TL'yi İş Bankası Turbe Şubesi 3689 nolu hesaba veya posta ;eki no: 148784e yatmnız. Havale fotokopisiyle 1 adet fotoğrafınızı postalamamz yeterlidir. s: Camhuı,>eı Kuap Kulubu Turkcvağı Cad 5941 Cag.ılogljIstanbul Cumhuriyet Kitap Kulübü 'ne uye olmak islıyonım. Adı, soyadk Ya;ı: Adres: Yer: Cumhuriyet Gazetesi Türkocağı Caddesi 3941. Cağaloğluistanbul 6000 TL uyelik odenııstni gonderdtm Havalefoıokopısı ı e uye karıı ıçinfotoğntftın tlışiktedir. tmza
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle