29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER 7 ŞUBA T 1987 \eni düşünce suçu yaratılıyor Prof. özek, ceza yasası taslağıyla "otoriter sisteme uyumlu siyasal suçlar düzenlendiğini" ve taslakta 'kaypak ifadeler kullanılarak" siyasal ortama göre değişen cezalandırma tehlikeleri yaratüdığını söyledi. İSTANBUL (a.a.) Ceza hukuku profesöıü Çetin Özek, TCK ön taslağını eleştirerck "Demokrasi kurallarıyla bağdaşmayan, otoriler, yurulmeye iistünliik tanıyan, kişi özgürlüklerini kısıtlayarak devleti korumayı amaçlayan anayasal sistemle uyumlu siyasal suçlur dü/enlenmiş, düşünce suçları yaygınlaştırılmışlır" dedi. Prof. Çetin Özek, a.a. muhabirine yaptığı açıklamada, taslağın gerekçesinde suç türleri ve ceza tekniği açısından tartışılması gereken sayısız sorunlar bulunduğunu öne sürdü. Taslakta, mevcut yasanın mantık ve sistemi değiştirilmederı, çelişkilerin giderilnıesi, yeni suçlar eklenmesi, boşlukların doldurulması yoluna gidildiğini vurgulayan Prof. özek, şöyle konuştu: "Taslak, gerçekte, Türk Ceza Kanunu'nun sistematiğini altüst eden hir yasa değlşikliğt taslagı nitellğlnde. Bu taslağın, yepyeni, milli, çağdas ceza hukuku ilkelerini özümseyen bir ceza yasasına ilişkin olduğunu kabul etmeye olanak yok." ön taslağın yasalaşması halinde, sistem karışıklığına yol açacağını savunan Prof. Çetin özek, yürürlükteki yasada bulunan suçların tanımlarının ve ceza miktarlarının değiştirildiğini anlattı. Prof. Çetin özek, siyasal düşünce suçlarını yaygınlaştırmaya, basın yoluyla düşünce açıklama hakkını sınırlamaya yönelik yeni suç tipleri yaratıldığını kaydederek, öteki suçlarda ceza indirimi yapılırken, siyasal suçlarda indirim yerine, ceza artırımına ve kapsam genişletilmesine gidildiğini bildirdi. Prof. Çetin özek, taslakta "kaypak ifadeler" kullanıldığını belirterek, bununla siyasal ortam vc tutuma göre değişen suçlama cezalandırma tehlikcsi yaratıldığını.kişi güvenliğinin zedelenmesine yo! açacak şckildc istcnilcn siyasal tutunıun suç sayılmasına kapı açıldığını iddia etti. Prof. Çetin özek, şöyle dedi: "Kapalı kapılar ardında hazırlanan ön tasandan, siyasal suçceza açısından başka bir şcy dc beklememek gerekir. Taslağın özgürlükleri sınırlayan yönelişine şaşmamak gerekir. Güniimüzün kurallarıyla bagdaşmayan, otoriter, yürütmeye üstünlük tanıyan, kişi özgürlüklerini kısıtlayarak devleti korumayı amaçlayan anayasal sistemle uyumlu siyasal suçlar düzcnlemiş, düşünce sııçları ise muhafaza edilmesi bir yana, yaygınlaşfınlmıştır." Prof. Çetin Özek, cezayasası taslağını değerlendirdi: POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Geçmiş Zaman Olur ki... Ünlü bir kuruluşumuz KentKoop tarafından birkaç yıldanberi Ankara üstüne söyleşiler düzenleniyor. Bu söyleşilerden birine geçen yıl ben de çağrılmıştım Seçkin bir dinleyici topluluğunca izleniyor. Başkentten söz eden "Türkiye'nin Kalbi Ankara" adli bir kitabım var. Burada gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz konulara değindik. "Geçmiş Yıllarda Ankara" adli söyleşilerin sayısı sekize ulaşmış. Sekizincisini eski vali ve milletvekillerinden ihsan Sabri Çağlayangil yapmış. Okurlarımızdan Ali Rıza Erkan, bu söyleşide bulunmuş. İhsan Sabri Çağlayangil'in dinleyicilere dağıtılan söyleşi metninde Ankara Erkek Lisesi'nin (Taş Mektep1 in), Hacettepe Üniversitesi Dişçilik Fakültesi'nin bulunduğu yerde olduğu yazılmış. Sıra sorulara geldiğinde okurumuz Ali Rıza Erkan, lisenin, Yüksek ihtisas Hastanesi ile İbni Sina Hastanesi'nin arasına düştüğünü söylüyor, o yanlışı düzeltiyor. Ancak o yörede bir de Ankara Kız Lisesi var, onun yerini çıkaramıyorlar. Ne dinleyicilerden, ne de Çağlayangil'den ses geliyor. Okurumuz benden bu kız lisesinin yerini soruyor. Taş Mektep denilen ve Ittihatçılar tarafından yapıldığı söylenen okul epeyce eskidir. Bu yapılardan Ankara'da üç tane vardı, şimdi bir tane kaldı. Ulus Alanı'ndaki Vilayet Konağıl Taş Mektep yıktırıldı, Ulus'taki Milli Eğitim Bakanlığı da yandı. Kız Lisesi'ne gelince, daha biz ortaokulda iken Etnoğrafya Müzesi'nin altında yaptırıldı. Burası önceleri mezarlıktı. Mezarlık, İsmet Paşa Kız Enstitüsü, Radyoevi, Türk Hava Kurumu sınırlarına degin uzanırdı. Ticaret Lisesi'nin bulunduğu yerde de bir küçük kilise ve Ermeni mezarlığı vardı. Buraya birçok yapılar yapıldı, ama Kız Lisesi sanırım gene eski yerindedir. Yani Numune Hastanesi'nden Dil Tarih'e doğru uzanan yolun başmda. Burada bir de (uyuz hamamı) dedikleri suyu kükürtlü bir ılıca vardı. Hastalar gelir, dertlerlne derman ararlardı. Söz eski Ankara'dan açıldığına göre okurumuz Ali Rıza Erkan kimi yanlışlanmızı da düzeltiyor. Biz bundan bir yıl önce Salih Bozok'un oğlu Cerîıil Bozok'un anılarına dayanarak, "Kentte elektrik yoktu; Mustafa Kemal Paşa'nın oturduğu istasyondaki yapıya Sanayi Okulu'ndan elektrik verilirdi" diye yazmışız. Oysa 19241930 yıllarında postanenin yakınındaki Sanat Okulu'nda elektrik yokmuş. Okurumuz şöyle diyor: ".. Sanat Okulu'nda yatılı olarak okudum. Okula glrdiğlmlz yıllarda elektrik yoktu. Gaz lambası ile ışık sağlanmakta idi. Ancak okulun Ziraat Bankası'na bakan yanında Milli Savunma Bakanlığı ve Hergele (meydanına) bakan yönünde Türkiye Büyük Millet Meclisi Basımevi vardı. Belki bu iki yerden elektrik sağlanmış olabilir. Bu iki yerde elektrik bulunduğunu kesinlikle bilmlyorum. Buradaki baskı pedal değil de elektrikle çalışıyorsa Istasyondakl yapıya elektrik oradan alınmış olabilir." Okurumuz bu arada bir de anısını aktarıyor. "Bu vesile ile bir anımı söyleyeylm. Veli Bey'in yönetimlnde bir askeri bando haftanın belli günlerlnde okulumuzun bahçeslnde subaylara konserler verirdi. Bu konserlere Veli Bey'in iki küçük oğlu da gelir (Orhan Veli ve Adnan Veli) babalarının yanında konseri dinlerlerdi. Orhan Veli'yi o zaman tanıdım. Bu konserleri biz öğrencller kaçamak olarak atölyelerden zevkle dinlerdik." Bandoya değindi okurumuz, Meclis bahçesinde de haftanın belirli günlerinde askeri bando çalar, halkı müzik yönünden eğitmeye çalışırdı. Aklımda kaldığı kadarıyla sadece Meclis bahçesinde değil, Halkevi'nin önündeki alanda, Kızılay'da da bando çalardı. Başında Veli Bey mi vardı, başkası mı bllemeyeceğlm. Ayrıca bizi okuldan alırlar Musiki Muallim Mektebi'ndeki filarmonik orkestra konserlerine de götürürlerdi. Bu konserler daha sonra Ankara Halkevi salonunda verilmeye başlandı. Paralıydı ve az bir para alınırdı. Elden geldiğince kültür işleri yaygınlaştırılırdı Çok dar bir kadro ile Halkevi sahnesinde oyunlar sergilenir, bizim okuldan, kız lisesinden öğrenciler seçilerek onlara rol verilirdi. Dahası var, okulumuzun bile Halkevi'nden ayrı olarak bir temsil (müsamere) kolu vardı. Akın, Monna Vanna, gibi oyunlar Moliere1 den piyesler oynanırdı. Türban mürban gibi şeyler sıkı mı olsunl.. Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer demiş şair... Belediyelere sıkı denetim TURAN YILMAZ ANKARA Yolsuzluk iddialarına konu olan belediyelerle ilgili soruştıırmalar sürerken, lçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut, Ankara, lstanbul vc lzmir Anakent belediyelerinin "daha sıkı" bir şekilde denetlenmesini istedi. • Yıldırım Akbulut, haklarında • başlatılan soruşturmalar yakında sona erecek belediye başkanlarından biri için, anayasada belirtilen "görevden alına yetkisini" . kullanacağını söyledi. Bazı belediyelerle ilgili olarak basında yer alan yolsuzluk iddialarıyla bu konudaki şikâyetleri dikkate alan tçişleri Bakanlığı, görevlcndirdiği mülkiye müfettişleri aracılığıyla gerekli soruşturmaları başlattı. lçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu'nca yürütülen soruşturmalar sürerken, belediyelerle ilgili yıllık olağan teftişlere de başlandı. Teftiş Kurulu tüzüğü gereğince başlatılan teftişlerde her yıl valilik, kaymakamlık, yerel yönetimler ve belediyelerin iiçte biri denetleniyor. lçişleri Bakanlığı yetkilileri, bu belediyelerle ilgili olarak özellikie mali harcamaların üzerinde durulduğunu sölediler. ÜÇ ANAKENT BELEDİYESİNE SIKI DENETtM Belediyelerle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialannın artış göstermesi üzerine, belediyelerle ilgili denetleme çalışmalarına ağırlık verildiği kaydedildi. lçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut'un bakanlık leftiş Kurulu'ndan özcllikle Ankara, lstanbul ve lzmir Anakent belediyelerinin "daha sıkı" bir şekilde denetlenmesini istediği öğrenildi. Bakan Akbulut'un bu istemine gerekçe olarak, "bu üç belediyedeki harcanta tutarımn yoğun olmasım" gösterdiği kaydedndi. Bakan Akbulut, konuyla ilgili olarak Cumhuriyet muhabirinin sorularını yanıtlarken, "Şu anda 34 belediyeyi sorusturuyoruz. Yakında bunlardan birini görevden alabilirim" dedi. Görevden alınması düşünülen belediyelerin hangi belediye olduğuna ilişkin soruyu, "Henüz karar vermedik" diye yanıtlayan Bakan Akbulut, "Büyük belediyeler yönünden böyle bir sorun yok, bunların periyodik olarak denetlenmelerine bu yıl başlanıyor" dedi. lçişleri Bakanı'nın bir belediye başkanını görevden alabilmesine olanak sağlayan anayasanın mahalli idarelcrlc ilgili 127. maddesi şöyle: "Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalanna ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olıır. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebiyle hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organlann üyelerini, lçişleri Bakanı geçici bir tedbir ularak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir." Sağ eyiemciye, haçahçıya afgeüyor SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar, yeni ceza yasası taslağıyla halkın "40 kaîır mı 40 satır mı" uygulamasıyla karşı karşıya bırakıldığını, asıl ceza verilmesi gerekenlere ceza indirimi getirildiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar, Adalet Bakanhğı'nca hazırlanan ve tartışmaya açılan yeni Ceza Yasası taslağını eleştirerek, taslağın şimdiye kadar yazılmış en iyi güldürü romanlarından da ötede oldugunu söyledi. Sağlar, taslağın çağdaşlıktan uzak bulunduğunu ve halka, 40 satır mı, 40 katır mı uygulaması getirdiğini belirtti. Yeni Ceza Yasası taslağıyla sağ eylemcilere, uyuşturucu madde kaçakçılarına ve fuhuşa teşvik konularına af getirildiğini anlatan Sağlar, taslağın yasalaşması durumunda vatandaşların her hareketinin suç sayılacağını, insanların her an hapse girmeye ya da yüklü bir para cezasına çarptırılmaya razı olacaklarını söyledi. Sağlar, dün yaptığı açıklamada ceza yasa taslağının celişkilerle dolu yönlerini sergileyen örnekler de vererek, şöyle dedi: "ANAP halka 40 katır mı, yoksa 40 satır mı seçeneğini getiriyor. öte yandan asıl ceza verilmesi gerekenlere ceza indirimi uygulanıyor. Yürürlükteki Ceza Yasası'nın 313. maddesinden yargılanan sag eylemciler, 144. maddeden ceza alarak hapis yatan Kahramanmaraş olaylarının samklurı, yurtdışına uyuşturucu madde kaçakçılığı yapıp da bu eylemlerinden dolayı Türkiye'de yargılananlarla, cinsel suçlar işlemiş suçlular yeni taslakta gizli bir affa uğratılmaktadırlar. Yürürlükteki Ceza Yasası'nda küçükleri fuhuşa teşvik edenlere 2 yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilirken, yine taslakta bu, 9 aydan 20 aya kadar hapis olarak düzenleniyor. Bugünkü yasaya göre kadın kaçıranlar 3 yıldan 10 yıla kadar hapsedilirken, taslakta bu ceza 3 yıldan 6 yıla kadar indiriliyor. ANAP iktidan hazırlattığı bu yeni taslakla sağ eylemciye gizli af çıkartırken, bunun yanında kaçakçıları kollamayı unutmayıp, cinsel suçlarda da indirimler yaparak ne kadar muhafazakflr oldugunu göstermiştir." Yeni taslakta zina eylemine ilişkin bir hükümde, "eşin bu husustaki teşvikiyle işlenmiş veya koca karısını fuhuşa teşvik etmişse" ceza verilemeyeceği kaydının yer aldığını belirten Sağlar, "Bu mu muhafazakârlık, bu mu milliyetçilik?" diye sordu. Sağlar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Toplıım banşımn korunması, ceza yasalanndaki müeyyidelerin arttırılması ya da eksiltilmesiyle değil, ivedilikle bir genel affın çıkartılmasıyla olur. Özellikie, insanın insan olmasının ilk ve tek nedeni olan duşüncenin suç olmaktan çıkartılmasıyla olacaktır. Onun için SHP genel af çalışmalarını sürdürmektedir." SHP'li Sağlar, ceza yasası taslağına karşı çıktı: Ikrgıtay: Işkenceden devlet de sonımlu Yargıtay, idari işlem ve eylem niteliği taşımamasına karşın, işkence olaylannda, işkencecilerin yanı sıra devletin de sorumlu tutulmasını kararlaştırdı. ANKARA (ANKA) Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi, idari işlem ve eylem niteliği taşımamasına karşın, işkence olaylannda işkencecilerin yanı sıra devletin de sorumlu tutulmasını kararlaştırdı ve işkence kurbanının tazminat istemini haklı buldu. Yargıtay'ın ışkenceden devleti de sorumlu tutan kararıyla işkence tartışmaları yeni bir boyut kazandı ve işkencenin bireysel nitelikli bir suç olduğu savı, yargı kararı karşısında geçersiz hale geldi. Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi'nin 17 Kasım 1986 gün ve 1986/4898 E7786 K sayılı kararına konu olan yargılama özetle şöyle gelişti: Adam öldürmekten sanık olarak gözaltına alınan bir yurttaş, sorgulaması yapılarak yargı önüne çıkarıldı. Ancak mahkeme, suç ikrarının işkence yöntemleriyle elde edilmiş olması nedeniyle beraat kararı verdi ve karar Yargıtay'ca onaylandı. öte yandan, işkence yapmaktan sanık olarak yargılanan emniyet görevlileri hakkında da işkencenin kim tarafından yapıldığına ilişkin kanıtların yetersizliği nedeniyle beraat kararı verildi ve bu karar da Yargıtay'ca onaylandı. Bununla birlikte, esasa ilişkin incelemesi sonunda Yargıtay, işkence olaylannda işkencecinin yanı sıra devletin de sorumlu tutulmasını kararlaştırdı. Yargıtay1 ın kararında devletin müteselsil (birlikte) sorumluluğu şöyle ifade edildi: "Davacının karakolda sorgusu yapılırken işkence gördügü, bu yolla alınan kendisini suçlu kabul eden beyanı nedeniyle bir süre tutuklu kaldıgı anlaşılmaktadır. Davacının işkence görmesiyle, devletin adli fonksiyonuna dahil bir hizmetin yürütülmesi sagJanmıştır. O halde, idari işlem niteliğinde bulunmayan adli bir hizmetin görülmesi sırasında, adli nitelik ve karakterini dahi yitiren böyle bir haksız fiilden devletin sorumluluğu kabul edilmelidir. Mahkemenin, böyle bir eylemin memurlar için kişisel kusur oluşturacagı gerekçesiyle idare hakkında davayı reddetmesi, usul ve yasaya aykırıdır." Yargıtay'ın kararında daha sonra, işkenceyi kimin yaptığı konusunda, ceza mahkemelerince verilmiş beraat kararlarının hukuk mahkemesini bağlamayacağı belirtildi. Ve sorgulamayı yapan görevlilerin bilgi ve katılımı olmaksızın işkence yapılamayacağı ifade edildi. Bu ifadeye uygun olarak da sorgulamaya katıldıklan anlaşılan iki görevlinin, işkenceden kişisel olarak sorumlu tutulması kararlaştırıldı. tşkenceye dayalı tazminat isteminin reddi şeklindeki yerel mahkeme kararını, idare ve iki emniyet görevlisiyle sınırh olmak üzere davacı yaranna bozan Yargıtay kararı oybirliğiyle alındı. HABERLERtN DEVAMI SHPde seçimli kurultay (Raştarafı I. SayfaUa) yapısal degişiklik olursa, bu kurultayda seçim de yapılacak" dedi. tnönü, kaıaıuı oybirliği ile mi, yoksa oy çokluğu ile mi alındığı yolundaki bir soıuva ısc, "Ahenkli ve tularlı bir çalışma idi. Ama bu idifakla karar alındığı anlamına gelme/" yanıtını verdi. Inönü, lüzük ve program kurultayının seçimli yapılrnasının partidc içc dönük çalışmaları arttırıp, arttırmayacağına ilişkin bir soru üzerine ise, "tçe düniik bir çalışınaya yol avmaz. Bunlar baştan aşagı dışa doıııık bir çalışmadır. Çünkii tiizük kurultayı elkin bir çalışma yapısı getlrctfk, program kurullayı zaten dışa döniik bir valısma" diye konuştu. Inönü, Baskanlık Divanı'nda bir değişikliğin söz koııusu olmadığını bildircrck, "Slz, tiiziik de£i$ikli^i ile MKYK'nin nasıl bir yapıda oluşmasıııı isliyorsunıı/?" soıusu üzerine, sunları söyledi: "Bu başından beri tartışılan bir konu. MKYK'nin, Merkez Karar ve Merkez Yönelim Kurulu olmak üzere iki ayn organdaıı olıışması düşiiııııliıyıır. Bt'n de bu gönislcylm. Böylesi daha yararlı olabilir." Inöııü, "Bu sizin de seçim islediginiz anlamına gelmez mi?" sorusuna ise, "Bundan dogal olarak öylc bir sonuc çıkar. Ama ben seçimi buKünkü MKYK'den vc Baskanlık üivam'ndan ınemmıın olmadığımdan isliyor degilim. Aksine Baskanlık l)ivanı ve MKYK elinden gelen çalışmayı yapıyor." SHP MKYK toplantısında kurultay tarihi konusu görüşülürken, Gürkan ve kendisine yakın olarak bılınenler bir an önce seçimli tüzük kurultayı yapılmasını savundular. Sol grup ise, lüzük ve program kurultaylannın birlikte yapılması gereğini vurgulayarak, lüzük değişikliğine paralcl olarak seçim yapılabileccğini söylediler. MKYK icindc Deniz Baykal'a yakın olarak tamnanlar ise, programın her şeyden önemli oldugunu ve bir an önce program kurultayı yapılması gereğini dilegetirerek, seçimli tüzUk kurultayına kar$ı çıktılar. MKYK üyesi Cemal Seymcn, isim vermeden Genel Başkan Krdal lııönü'yü de eleştirdiği konuşmasında, MKYK'nin ve Baskanlık Divanı'nın Ulkedeki kişilerden oluştuğunu, ancak bunlardan gereği gibi yararlamlamadığım anlattı. Seymen, bir an önce yapılacak ve seçimli olacak lüzük kurultayının parliye bir yarar sağlamayacağını söyledi. Nail Gürınatı da, 7 haziranda 81 belediye için seçim yapılacağını belirterek, bunun parti için önemli oldugunu bildirdi ve bu tarihten önce yapılacak bir ku rultayın seçim çalışmalarını aksata rak parti içi çatışmalara yol açacağını bildirdi. Gürman, seçimli bir tüzük ve program kurultayından sağlıklı bir sonuç alınamayacağını, örgütün ve kamuoyunun gereksinmesinin kimin seçilecegi sorunu olmadığını kaydederek, "Bu nedenle önce program kurultayı toplanmalıdır. Bütiin bunlar için labanın scsi dinlenmeli, kııçük kurullay loplanmalıdır" dedi. Seçimli bir kurultayın mullak yapılması gcrekiyorsa, 7 hazirandan sonra toplanmasını uygun bulduklaıını belirten Gürman, "Kaldı ki, 6 ay sonra kurultay yeniden toplanacak. Bunca parasızlık içinde 3 yılda 11 kurultay agır bir kıılfellir. Her ş»'ye ragmen örgül partiye sahip çıkacak ve en iyi kararı vereceklir" diye konuştu. Krzan Erzurumluoğlu ise, bir an önce seçimli tuzük kurultayı yapılması gerektiğini bildirerek, böylcce partinin daha iyi bir noktaya ulaşma sının sağlanabilcceğini anlattı. SHP MKYK'sinin dün yapılan toplanlısında çıkan kararlar u/crinc Cumhuriyet muhabiri ile koııuşan Deniz Baykal. kararı olağan karsılaüıgıııı belirterek, lü/iık kurultuyıum parti yapısında mullak bir değişiklik getireceğini söyledi. Baykal, MKYK toplantısında alınan kararla ilgili ularak, "Tüzük kurullayından sonraki yapısal değişikliğin yeniden MKYK için seçim gereklirmeyecefiini sanıyorıım, çünkii yeni yapı geriel başkan yardımcılıklarını kaldıracatı vc haziran ayındaki ycrcl sccimlerin olaganiislü bir kurultayı ve dolayısıyla MKYK seçimlerini engclleyrccgi kanısında (ildugııındaıı yeni MKYK'nin olağan kurullayda svçileccgini sanıyorum" dedi. ANKARA'dan YALÇIN DOfiAN (Baştarafı 1. Say/ada) da çok emeği geçen ve "eski geğiferyadı, yani "parti içinde iş nel başkan" niteliğini taşıyan lerin iyiye gitmediği, ancak buGürkan, partide ' 'ne söylese, ne nun bir ilkesorunu olduğu"fer yapsa" hemen tartışılan kişi olyadını en sık dile getirenlerin ma komımunu sürdürüyor. Parbaşmda geliyor bu grup. "Kiti içinde "her konunun açıkça şiler değil, ilkeler önemlidir" tartışılmasından yana" tavır diyen sol grup, özellikie "senalan, partinin her geçen gün "bidikacıların" desteğinde yüraz daha halktan koptuğunu" rüyor. Aslında kendilerine "sol düşünen ve bu nedenle "partinin grup" denilmesinden bile yakı arttk ilkeler oluşturup eyleme nıyorlar. "Hiziplerin varltğını geçmesi gerektiğine" inanan akla getirebilir" kuşkusunu la Gürkan 'ın bir lalihsizliği buluşıyorlar. Buradan da anlaşılıyor nuyor. Ne söylese, ne yapsa, ki, sol grup "parti içi hiziplere kendisi için "Evet, bunları genel karsı." Partinin silkinmesi ge başkan olmak için yapıyor" derektiğine, toplumu yeni öneriler nilnıekte... Şöyle diyor Gürkan: getirilmesi gerektiğine inanıyor "Partinin radikalleşmesi ve köklar. Kapalı salon toplantısı, mi lü olarak kendini yenilemesi geling, yuvarlak masa toplantısı, rek. Eski politikacılurdan yarursendikalar aracılığıyla işçilerın lanmak gerek. Partinin kendini eğitimi gibi konulara a^ırlık ve yenilemesi, ancak ve ancak geriyorlar. "Parti içi ve dısı eği nel başkan Inönü'nün bu işi yütim", üzerinde en çok dıırduk rütmesi ve ele almasıyla mümları konu. kün, aksi düşünülemez." Erdal İnönü 'nün Genel Başkanlıgını tartışmasız kabul ediyorlar. (2) Baykalcılar: Partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu 'nda yaklaşık on bir üye "Deniz Baykal 'ın parti içi ağırlığından'' yana bir politika iztiyor. Parti içindeki herhangi bir olumsuzluğıı anında "Baykal yaranna" kullanmak egiliminde olan bu grup, kasım ayındaki kurultay için şimdiden "Baykal kulisini" yürülüyor. Erdal ınönü 'nün Ge nel Başkanlığını tartışırken, tnö nü 'ye karşı "en iyi genel başkan adayının Baykal olacağı" inancını partiye aşılamuya çulışıyor. Bundan bir süre önce Deniz Baykal 'ın Erdal tnönü 'yü ziyareti sı rasında, tnönü, daha Baykal odaya girer girmez "Siz genel başkan olmak istiyorsunuz"sö Zü üzerine, Baykal'ın "Daha ilk saniyede böyle bir söz söylenince, geriye konuşacak ne kaldı ki" karşılığı, örgüt içinde özel likle yayılıyor. Bu grup için "//keden çok Baykal önemli" diyenler var. (3) Orta yolcular: Aralannda hem Halkçı Parti milletvekillerini hem de SODEP'in bazı üvelerini barındırun bu grup, parti içinde "tartışmalann ılınılı geçmesine" çalışıyor. Erdal tnönü'nün Genel Başkanlığı, bu grup içinde tartışılmıyor. flalk çı Parti ile SODEP'in birleşnıiş olduğu, ortuya SHP adında yeni bir partinin çıkrnış bulunduğunu, çoğunlukla bu grup, diğerlerine zaman zanıan anınısat mak gereğini duyuyor. Parti içindeki çekişmelerden, kısır tartışmalardan bu grubun da rahat sız oldugunu belirtmcye gerek yok. (4) Aydm Güven Gürkan: HP ile SODEP'in birleşmesi sırasın(5) Ismail Cem: Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nda "en aktif" üyelerin başırıdu geliyor. 28 Eylül ara seçim sonuçlarından sonra, partinin "kendine gelmesi" için olağanüstü kurultay önerisiyle dikkatleri çeken Cem, önerisinin öncesi ve sonra sında "örgüte sürekli öneriler götüren" tutumuyla parti kamııoyundu dikkati çeken kişi durunıuna geliyor. önümüzdeki dönemde ve hattu belki de ilk kurul tayda "genel başkanlığa adaylığını koyması" hiç kimse için sürpriz yaratmayacak. tsmail Cem "ilkelerden" söz ediyor ve "ilke olmadan kişiler etrafındaki beraberlikler ancak sağpartilerde görülür" diyerek, partinin belli ilkeler çerçevesinde silkelenmesi gerektiğine inanıyor. (6) Bu grupların dışında ve şu anda tümünün üstünde elbette Genel Başkan Erdal tnönü var. örgüt şu anda "huzursuz hir bekleyiş" içinde. Çünkii "eylem bekliyor"; tnönü ise, şimdilik "eylemde oldukça yavaş" davranıyor. Tüzük ve program kurultaylunnın partiye ne kadar dinamizm getireceği ise her çevrede ciddi lartışmalara neden oluyor. SOYADI TASHtHl lstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 986/439 Esas, 986/614 Karar sayılı kararı ile 15.12.1986 tarihinde "KEDİK" olan soyadım "GEDİK" olarak düzeltilmiştir. llan olunur. ALİ GEDİK Yatılı, deneyimli, ev işlcrindc yardımcı bayan. 143 65 30 Kıımara (Baştarafı 1. Sayfada) dırılmasını kararlaştırdı. Davanın sonuçlanmasından sonra başvurduğumuz defterdarlık elemanları, Turistik Gazino tşletmeciliği davanın tüm diğer kumarhanelere emsal tutulacağını ifade ederek, "Şimdi tüm kumarhanelerden KDV uygulamasının başladığı 1985 yılı başından bugüne kadar geçen süre için aynı 'eksik vergi'nin ödenmesini talep edecegiz" dediler. Yetkililer, bakanlık tnııktezasının cezanın kesilmesini olanaksız kıldığını hatırlatarak, "Bundan önceki dönem için yalnızca eksik vergi talep edebileceğiz. Ancak, söz konusu mahkeme kararıyla birlikte, hazırladıgımız raporu bakanlığa sunarak bir mukteza yayımlanmasını ve bu uygulamanın resmen değiştirilmesini de isteyeceğiz" şeklinde konuştular. Kumarhanelerin hâlâ kullanmakta olduğu, ancak defterdarlık kontrolörlerinin yasaya aykırı bulduğu uygulamada, KDV yalnızca "net gelir" üzerinden gösteriliyor. "Oysa" diyor bir defterdarlık yetkilisi, "Yasa bu konuda son derece açık. KDV tüm hasılata göre tahakkuk ettirilir." Kumarhane sahipleri, günlük jeton satışlarının yalnızca giriş ücreti olarak satılan bölümünü gelir hanesıne kaydediyor vc guıılük ikramiyelerin tümünü de gider göstererek vergiden düşürmekte direniyorlardı. "tkramlyenin gider gösterilmesi normaldir. Ancak ne kadar ikramiye ödendiği de kayıtlara geçirilmezse bu anormai bir uygulamadır" diyen defterdarlık yetkililerine göre, her jeton alışverişinde belge düzenlenmesi ilgili yasa tarafından karar altına alınmış durumda. Kumarhanelerin ödeyeceği "eksik vergi" KDV ile ilgili yönüyle de kalmıyor. Tüm hasılatın toplam yüzde 30'unu bulan Savunma Sanayii Destekleme Toplu Konut Fonları kesintileri konusunda da bir rapor hazırladığı öğrenildi. Defterdarlık tarafından hazırlanan raporda, söz konusu kesintilerin de net gelir üzerinden hesaplandığına dikkat çekti. lsıanbul 9. Vergi Mahkemesinin kararından sonra, gerek KDV, gerekse fon kesintileri dolayısıyla, Türkiye'deki tüm kumarhanelerden toplamı milyarlan bulacak "eksik vergi" talep edilecek. tstanbul'daki dört kumarhaneden yalnızca 1985 yılı için talep edilen yaklaşık 1.2 milyar liralık eksik vergi göz önüne alınınca, tüm kumarhanelerden 1985, 1986 ve 1987 için "eksik vergi" çok daha yüksek miktarları bulacak. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Memurun ölümünde" SORU: SözünU ettiğim kisinin eşi memurdu ve 4 yıl önce amansız bir hastalıktan vefat etti. Merhumun 8 yıllık bir kamu kuruluşunda hizmeti vardı. Ancak, eşine yülardır bir lürlü maas bağlanamıyor. Gerekçe İse devlet memurunun eşine aylık baglanabllmesi için en az 10 yıllık hizmeti olması gerekiyormuş. Merhumun, memurluk öncesi sigortalı hizmeti var, ancak gün sayısını bilmiyoruz. Aynca askerlik süresini de borçlanarak maaş bağlatmak mümkün mü? Günümüz kosullannda kadın gerçekten zor durumda. Ne yapmak gereklyor? Tahtakalede dövizci (Baştarafı J. Say/ada) yanlarındaki tel ve bezlerle . sıkıca bağladıktan sonra yere yatırdılar. Kimlikleri henüz saptanamayan soyguncular, daha sonra kasada bulunan 10 milyorı lira ile 20 bin mark, 10 bin ABD doları ve değişik ülkelerin çeşitli miktarlardaki paraları ile 500600 bin lira değerindeki altını alarak kaçtılar. Yaklaşık bir metre eninde ve 67 metre boyundaki koridordan kaçarak izlerini kaybettiren soyguncuları, dışarıda gözcülük eden bir üçüncü kişinin daha beklediği belirlendi. Soygundan kısa süre sonra bağlarından kurtulan Karataş ve Taç, soyguncuların iki kişi olduklarını, birinin 1.80 boylarında, esmcr, alnı açık, kısa saçlı, doğu tipli, clmacık kemikleri çıkık, askeri tip bot ve siyah pardösü giydiğini ötekinin ise 1.68 boylarında, içi lacivert çizgili gri montlu bir yüze sahip oldugunu bildirdiler. Kavukçu Han Çıkmazı'ndaki bir ayakkabı dükkânının sahibi olan Cemal Taç'ın, llyas Karataş'ı görmek üzere olay yerinde bulunduğu bildirilirken aynı sokakta kebapçı dükkânı bulunan Niyazi Abri soygunculardan birini gördüğünü belirterek şunlan söyledi: "Dükkânımızın önünden koşarak geçli. 20 yaslarında, kısa siyah montlu, esmer, kıvırcık saçlı bir gençti. Elinde bir şey yoktu. Daha sonra arkasından da Cemal Taç koşarak dükkânımın önünden geçti. Ancak Cemal Taç bize bir şey söylemedi. Diğer soyguncuyu görmedim." Aynı sokakta dükkânı olan ancak adını açıklarnak istemeyen bir görgü tanığı da soyguncuların 3 kişi olduklarını, birinin kapıda beklediğini söyleyerek "Kapıda 5 dakika, belki de daha fazla dıırdıı. Kısa boylu, 1.501.55 m. kadar, sanşın, açık renk elbiseli ve bıyıksızdı" şeklinde konuştu, Soyulaıı dükkânın girişindcki, ziyııet kutuları satan dükkânın sahibi Ahmet Dcmir dc şunları söyledi: "Ben hiçhir şey görmedim. Müşteri gelmişli. O, kapıda birinin beklediğini görmüş. Sonra arada koşma sesleri duydum. Ama çocuklar oynuyor zannettim. Biri sokagın Kapalıçarşı'ya çıkan tarafına koştu. Diğerleri de herhalde caddeye doğru gitti. Hemen sonra imdat diye bir ses duydum. Yine çocuklar zannettim. Ardından tlyas geldi, soyuldum dedi. Hemen polise telefon ettim." Olayın polise intikal etmesinden sonra tüm çevre yolları ve kavşaklar tutulurken, eşgali bildirilen soyguncuların aranmasına başlandı. N.KrlSTANBUL YANIT T.C. Emekli Sandığı Yasası uyarınca devlet memurlarının ölümleri durumunda dul ve yetimlerine aylık bağlanabilmesi en az 10 yıllık fiili hizmetinin bulunması koşuluna bağlanmıştır. Sosyal Sigortalar Yasası'na göre ise dul ve yetim aylığı alabilmek için ölen sigortalmın "toplam olarak 1.800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaJan primi ödemiş durumda" olması yeterlidir. BağKur Yasası'na göre de "ölüm tarihinde en az üç tam yıl sigorta primi ödemiş olan" BağKur sigortalılarının dul eşleri ile yetimlerine aylık bağlanmaktadır. ölüm aylığı bağlanabilmesi için aranan koşullar değişik olduğu gibi.askerlik süresinin borçlanılmasına ilişkin koşullar da değişiktir. Gene T.C. Emekli Sandığı Yasası uyarınca ölen devlet memurunun "c) Muvazzaf ve ihtiyat askerlikte er olarak geçen sürelerinin" hak sahiplerinden olan eşi ve çocuklannın borçlanabiünesi, ölenlerin, görevler ile ilgilerinin kesildiği tarihlerden itibaren en geç 6 ay içinde ölüm tarihindeki "emeklilik keseneğine esas derece tutarlan nazara alınmak" koşuluna bağlanmıştır. Gene Sosyal Sigortalar Yasası'na göre süre koşulu aranmaksızın ölen sigortalının hak sahipleri askerlik borçlanmasını yapabilmekte ve askerlik borçlanması ile dul ve yetim aylığına hak kazanıyor iseler "kendilerine borcun ödendiği tarihi takip eden aybaşından itibaren aylık" bağlanmaktadır. BağKur Yasası'na göre de ölen sigortalının, ölüm tarihinde BağKur "aktif sigortalısı olması şartıyla, bu sigortalıların hak sahiplerinin de askerlik borçlanma" isteğinde bulunabilmelerine ve fiili sigortalılık süreleri ile askerlik süreleri toplamı 3 tam yılı doldurması durumunda da kendilerine dul ve yetim aylığı bağlanabilmesine olanak tanınmıştır. Bugünkü uygulama içinde ancak sigortalılık suresi ile 10 yıllık fiili hizmet süresi doluyorsa dul eşine aylık bağlanabilir. Memurun ölümünde dul ve yetimlerine aylık bağlanabilmesi için aranan 10 fiili hizmet yılının diğer sosyal güvenlik kurumlannca aranan koşullar düzeyine indirilmesi ve askerlik borçlanmasında da zaman aşımı süresi olan 6 ayın kaldınlması umudu ile. lu, kumral, kıvırcık saçlı ve top TPAO'dan emekli ORHAN BENLÎ'yi kaybettik. Özlem ve sevgi ile anıyoruz. AtLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle