19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER statik bir topluma dönüşür. lşte burada felsefe, özgür düşünce etkinliği dogmalarla hesaplaşma içine girer. Bu etkinliği felsefe, bilgi felsefesi, ahlak felsefesi, sanat felsefesi vc sosyal felsefe olarak gerçekleştirir. Bu eleştirel tavrıyla felsefe, artık salt bir özgür düşünce ve salt bir özgür eleştiri olarak ortaya çıkar. Bundan öturu, toplumların canlılığı, her şeyden önce sahip oldukları felsefi guce, bu anlamda da sahip oldukları özgür düşünce ve eleştiriye dayanır. Bu toplumlar, bu nitelığiyle en güzel örneklerini çağımız demokratik toplumlarında bulurlar. Elbette, bu toplumlar böyle bir aşamaya bir anda gelmemişlerdir. Tersine, onlann bu aşamaya gelcbilmek için yaşamaları gereken uzun bir eğitim sureci bulunur. Bu eğitimde ön planda felsefeye, özgür düşünceye ve felsefi eleştiriye açık olmak gelir. Bu açıklık, her şeyden önce de felsefeye, düşünceye karşı duyulan saygıda temellenır. Bunun için, felsefe bugün de bu toplumlarda eğitim alanında önemli bir yer tutar. örnek vermek gerekirse: ltalyan okullarında felsefe, lise 10, 11, 12. sınıflarda üç yıl boyunca hem de en yoğun bıçimde okutulur. Alman, Avusturya ve Fransız okullarında da felsefe, öbür dersler arasında ağırlığı olan bir derstir. Oniversite düzeyine gelince: Birçok Avrupa ülkcsinde edebiyat fakulteleri felsefe fakültesi adını taşır ve bu fakülteleri herhangi bir bilim dalında okuyan bir öğrenci iki yarıyıl (sömestr), felsefe (philosophicum) yapmak zorundadır. Avrupa ve Amerika'da teknik üniversitelerinde humanity adı altında felsefe okutulduğunu hep biliyoruz. Bundan ötüru, demokratik toplumlar, felsefenin beslediği, özgür düşüncenin egemen olduğu canlı toplumlardır. Bu genel düşüncelerin ışığı altında kendi toplumumuza baktığımız zaman nasıl bir görünüş ile karşılaşıyoruz? KKI.SEFEDEN KORKUYORLAR Böyle bir soruya karşılık olarak şunu söyleyebiliriz: Toplumumuzda oldum olası ne yazık ki, felsefe adamı hak ettiği saygıyı görememiştir. Tersine, saygı bir yana, felsefeci daima şüpheli bir kişi olarak görülmüştür. Bu şüphe de, ateizmden solideolojisinc kadar uzanan bir çizgiyi içine alır. Bunun sonucu olarak da felsefe, özellikle son yıllarda " t o be or not to b e " gibi bir varolma sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Öyle ki, yeni kurulan üniversitelerin hiçbirinde felsefe bölümünün ya da felsefe bilim dalının bulunmaması, bunun en canlı kamtıdır sanırız. Bu, şıı demektir ki, Türk toplumunun bundan böyle düşün adamına gereksinmesi yoktur. Bu düşünceyi pekiştiren bir başka durum da, liselerde bu yıl okutulmaya başlanan felsefe ders kitabıdır. Söz gelişi, burada felsefe bağımsız, evrensel bir bilim olma niteliğini yitirmiş ve genelde bilim tarihinin egemenIiği altına sokulmuş, hatta bilim tarihine dönüştürülmuştür. Bugünlerde okuduklarımız doğruysa, hazırlanmakta olan lise ders programlarında felsefeye artık tümüyle yer verilmeyecektir. Felsefeden, düşünceden yoksun bir toplum olabilir mi? Düşüncenin, felsefenin yok edildiği bir toplumun yaşama şansı olabilir mi? 21. yuzyılaçok yaklaştığımız bir sırada, böyle bir soruyu sormak, çağdaş anlayış için elbette anlamsız bir sorudur, ama ne yazık ki bugün içinde yaşadığımız toplum için sorulması zorunlu bir sorudur. En eski ve en büyük bir üniversitenin felsefe bölümü başkanı olarak böyle bir soruyu sormak ise, her şeyden önce bir ahlaksal görcvdir. Ve soruyoruz: Neden felsefeye ve düşünceye karşıyız? Ülkemiz, felsefeye ve düşünceye karşı almış olduğu bu olumsuz tavrın bedelini vaktiyle terör olaylarında çok acı bir şekilde ödemedi mi? Bir an o günleri anımsarsak: Hiçbir düşünsel ve felsefi birikimi olmayan Türk toplumu, birdenbire tıpkı Marlboro sigarası gibi spekülatif, ithal malı aşırı sol sağ düşüncelerin istilasına uğramadı mı? Yine daha önce bir düşünsel felsefi birikimi ve hazırlığı olmadığı için, sokağa karşı bir direnç gücünü oluşturması gereken üniversiteler de sokağa yenik düşmediler mi? Oysa üniversiteler düşünsel birer güç merkezi olmalıdırlar ve toplumu gerektiğinde düşünsel bakımdan koruyabilmelidirler. Bundan ötürü, felsefeden ve düşünceden korkmayalım diyor ve ekliyoruz: Felsefeye ve düşünceye gerek toplum, gerekse eğitim katında ne kadar çok yer ve ağırlık verirsek, özgür ve demokratik bir topluma ulaşmada o kadar güvenli oluruz. Çünkü felsefe ve düşünce, çağdaş demokratik bir toplumun biricik güvencesidir. Neden Felsefe? Toplumumuzda oldum olası ne yazık ki, felsefe adamı hak ettiği saygıyı görememiştir. Tersine, saygı bir yana, felsefeci daima şüpheli bir kişi olarak görülmüştür. Bu şüphe de, ateizmden solideolojisine kadar uzanan bir çizgiyi içine alır. Bunun sonucu olarak da felsefe, özellikle son yıllarda "to be or not to be" gibi bir varolma sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. öyle ki, yeni kurulan üniversitelerin hiçbirinde felsefe bölümünün ya da felsefe bilim dalının bulunmaması, bunun en canlı kamtıdır sanırız. PENCERE 7 ŞUBAT 1987 Uınapark Aynaları Bir boş kâğıt alın, tam ortasından dlkey bir çizgi çekin. Sonra bu dikey çizginin sol ve sağ yanına yatsy olarak dörder sözcük yazın: Şeriat Laiklik ' Ûmmetçllik Milllyetçilik rttibdat Demokrasi Lfeeralizm Oevletçilik Yakın tarihımlz bu sekiz sozcüğün gelgitlerinde biçimlenıyor. Kuşkusuz sekız sözcüğü daha da zenginleştirmek olanağımız var: Emperyalizm ile bağımsızlık, saltanat ile cumhuriyet, devrimcilik ile tutuculuk gibi kavramları da karşı karşıya koyabilirsiniz; ama, 19'uncu yüzyıldan 20'nci yüzyılın sortuna doğru sarkan tarihimizde kesintisiz süren çatışmayı özetlemek için sekiz sözcüğü seçmek yeterlidir. Geçen yüzyılımızın sonuna damgasını vuran Abdülhamıtçilik, dikey çizginin solundaki kavramların harmanından oluşuyordu. Tarihini unutan kişi bilinçsizdir; çünkü belleksiz bilinç olmaz. Buna karşın 1980'ler Türkiyesi'nde tarihsel belleği silmek için devlet örgütünün eliyle çaba harcanıyor. Atatürk'ün Tarih ve Dil Kurumları, bu yüzden tutucu iktidarın denetimine alındı. Oysa tarihimizi iyice kavramadan ne ileriye sağlıklı bakabiliriz; ne de içinde bulunduğumuz durumu kavrayabiliriz. 1923'te Türkiye'de cumhuriyet ilan edildi. Her şeyden önce soylemek gerekir ki cumhuriyet, tepeden inme yontemle kurulmuştur; ama sultanlığa göre demokratiktir; kökleri hem insanlık tarihine dayanır hem ülkemizin geçmişine. Çünkü hiçbir tarihsel olay gökten zembille inmez. Atatürk'ün devrimleri (yazı devrimi, devletçilik. milliyetçılik, kadın hakları, hukuk devrimi, yeni takvim, şapka, laiklik vb...) daha önce toplumda tartışılmış, tohumları atılmış, oluşum sürecine girmış olgulardır; ittihat ve Terakki'nin reformlarında, köktenci Atatürk devrimlerinin ipuçları vardır. Ama ittihat ve Terakki, komitacı, tepeden inmeci, seçkinci, serüvenci değil mi? Peki, tepeden inmeci olmayan kim? Abdülhamit!.. ittihat ve Terakki'nin düşürdüğü Abdülhamit'i halk mı seçmişti? 1876 Osmanlı Meclisi'ni dağıtan, Mithat Paşa'yı Taıf'e sürüp boğduran, anayasayı rafa kaldıran Abdülhamit, demokrat, meşruiyetçi, halkın yanında sayıhrsa; ittihatçıların Babıali baskını komitacılık, 31 Mart'ın ırtica ayaklanmasına karşı çıkan Hareket Ordusu da tepeden inmeci sayılabilir. Kökü dışarıda sermaye ideolojisi, aydınları yılgın Türkiye'yi lunapark aynalarına dönüştürdü. Bu yüzdendir kı 12 Eylül'de tepeden inme harekât ile birleşen sağcılar, demokrat ve meşruıyetçi oluyorlar; 27 Mayıs'ı savunan, hapishaneleri dolduran devrimciler de gayrimeşru, antidemokratik, tepeden inmeci yaftalarını boyunlarında taşıyorlar. 12 Eylül askeri hareketinin buldozeriyle yolu açılan bugünkü iktidar, laikliğe karşı şeriatçılığı, mıllıyetçılığe karşı ümmetçiliği, demokrasiye karşı istibdadı, devletçılığe karşı lıberahzmi içeriğinde geliştiren bir yapıya dayanmaktadır. Bugun devletin benimser göründüğü "Türklslam sentezi" tarih yapraklarında yazılı Abdülhamitçilikle özdeştir Parasal egemenliğin medialarında kavramlar öylesine tersine çevrilıyor kı Istanbul Boğazı'nın tepelerıni Arap şeyhlerine satmak "millı menfaatlere hizmet" oldu; devlet hazinesını soyarak dolar milyonerliğıne dayanan "imtiyazlı bir sınıf' yaratmak halkçılık sayılıyor da bu düzene karşı çıkan aydınlara "elitistseçkınci" deniyor; tepeden inme yontemle iktidara oturanlar demokrat,ama çağdaşlığı savunanlar "tepeden inmeci"d\r\er; üniversiteli kızların çuvala sokulmasına karşı çıkanlar "özgürlükleri istemeyenler" diye damgalanıyor, ülke ekonomisini 24 holdinge teslim eden iktidar liberaldir ve Avrupa'ya "entegre" olmak yolundadır. Hangi Avrupa'ya? Türk aydınları, sosyalıstlerı, yazarları, şairleri, sendikacıları, emekçileri ve solcularından bınlercesini "siyasi mülteci" olarak 19'uncu yüzyılın Jön Türkleri gıbı bağrına basan Avrupa'ya mı? Prof. Dr. İSMAİL TUNALI tst. Üni. Felsefe Bölümü lnsan, genellikle 'animal rationale' (akıl sahibi canlı) diye tanimlanır. tnsanın akıl sahibi olması, onun düşünebilrnesini, nesneleri, olayiarı aklıyla temellendirebilmcsini ifade eder. Bu yeteneği ile insan, öbür canlıların üzerine yüksclir ve içinde ancak kendisinin yaşayabileceği bir insansal evren, bir düşünsel insan dünyası yaratır. Ne var ki, insanın akıl sahibi bir varlık olması, onun nesneleri ve olayiarı sürekli olarak yeniden düşünmesi, değerlendirmesi anlamma da gelir. Çünkü, düşünmek temelde şüphe etmek demek olduğunagöre, böyle bir şüphe etkinliği ile varlığa yönelen insan, onunla kurduğu bilgisel iletişimi de sürekli olarak yenileyecektir. Bu, bir anlamda bilimlerin ve en yüksek kuramsal bir bilim olan felsefenin de sürekli olarak yenilenmesi anlamına gelir. Ancak ne var ki, insan toplumları sahip oldukları düzenin değişmesine, değer sistemlerinin sarsılmasına karşı çıkarlar, direnirler. Toplumlar, bu anlamda, sahip oldukları bilgi, ahlak, estetik ve sosyal değerlerin, değişme dışı, mutlak bir düzeyde, oldukları gibi yaşamalarını isterler. Bu istekleriyle de tutucu ve koruyucu olurlar. Bilgisel, sanatsal, ahlaksal ve sosyal değerleri, özü gereği bir bilgi objesi yapan ve bunu yaparken de, özü gereği bir şüpheci tavır alan felsefe, bu şüpheci tavrıyla oldum olası, var olan değerleri ve değer sistemlerini yıkmayı amaçlayan bir destruktiv (yıkıcı) güç olarak görülmüş ve çoğu da, var olan düzen yanlılarınca olumsuz bir tavır içinde değerlendirilmiştir. O kadar ki, kimi düşünürler, bu olumsuz tavrın acımasız kurbanı olmuşlardır. Söz gelimi, eski Atina'da Sokrates'in, sitenin değer yargılarını ve sitenin tanrılannı eleştirdiği için baldıran zehirı içmeye, yine Renaissance döneminde Italyan filozofu Giardano Bruno'nun, kilisenin resmi evren göruşüne aykırı düşündüğu için Roma'da yakılarak ölüme mahkum edilmesi gibi. Onlar felsefeleri, özgür düşünceleri nedeni ile böyle trajik bir son ile karşılaşmışlardır. Günümüze gelinceye kadar olduğu gibi, günümüzde de felsefi görüşlerinden, düşüncelerinden ötürü insanlar kolayca mahkum edilebilmektedirler. Bunun nedeni, her toplumda bilgisel doğruların, ahlaksal, estetik vc sosyal değerlerin bir süre sonra varlığı tartışılmaz bir nitelik elde etmesi, kısaca dogmalaştırılınası olayında bulunur. Her toplum, geçmişte olduğu gibi, günumüzde de, toplumuna göre az ya da çok dogmalarla sarılmıştır; her toplum, az ya da çok dogmalarla yaşar. Ancak dogmaların kabuklaştıği bir toplumda felsefe ve özgür düşünce gücünü yitirir ya da tümüyle ortadan yok olur, gider. Onların yerinı, sosyal norm ve alışkanlıklardan meydana gelen bir mekanizm alır ve topluma egemen olur. Böyle bir toplum düzeni içinde, insan artık bir 'animal rationale' değildir. Belki de daha çok bir 'homo faber'dir (âlet yapan insan), ilerlemiş toplumlarda bir teknik adamdır ya da bir teknokrattır. Dogmalar (bunlar, bilgisel, ahlaksal, estetik ve sosyal dogmalar olabilirler) ile koşullanmış olan bir toplum, artık dinamik karakterini yitirir ve OK'Eff AKBAL EVET/HAYIR Bu Nasıl "Ölü"? OKURLARDAN Sorumlu müdür olmayınca Son yıllarda PTT'nin yaptığı atılımları, gerek basından gerekse radyo ve TV'den herkes gibi ben de izliyor ve lakdirle karşılıyorum. Ancak bu hızlt gelişmeye ilçemiz Hendek PTT'si ne yazık ki ayak uyduramıyor. Hem de ES Karayolu üzerinde olmasına rağmen. Yıllardır sıra bekledikten sonra telefonum kutuda yer yok gerekçesiyle bir türlü bağlanamadu Sonunda geçici anlaşma yapmak üzere çağrıldım ve 4.6.1986 tarihinde 206 nolıı makbuzla telefon tesis ücretini yatırarak telefon numaramı verdiler. Ne zaman bağlanır diye sorduğumda en geç ağustos ayında diye cevap verdiler. Ağustos, eylüL, ekim derken, en son kastmda kesin bağlanacak, yeni şebeke yapılıyor dediler. Her sorduğumda birkaç ay ileri atılıyordu. 1987 yılı geldi, yine ses yok. Son sorduğumda şebeke bitti, emir bekliyoruz, ne zaman bağlanacağını biz de bilemlyoruz şeklinde konuştular. Bilemezler, çünku aylardır Hendek ITT'sinde sorumlu bir müdür yok. SELİME SEVİNÇ KAZİMİYE KÖYU HENDEK bolum olan 4960 unitelerden başarısız olarak sınıfta kaldık. 198687 öğretim yılında dekanlıkça belirlenen sorumluluk bölgemiz 6170 üniteler olarak ara sınavlar için açıklanmıştır. Haibuki bizler 4960 üniteden başarısız olarak sınıfta kalmıştık. Bu durumda bizler başarısız olarak sınıfta kaldığımız dersten değil de başka bir dersten sınava tabi tutuluyoruz. Bizleri zor durumda btrakan bu durumun düzeltllerek 4960 unitelerden sorumlu tutulmamızı AÖF Dekanlığından istiyoruz. AHMET SAL BA KIRKÖ Y/tS TA NB UL asfaltlansın. 78 kadar yük taşıyıcı kamyonet işleticisi, su deposu bnünu bekleme yeri olarak kullandıklarından araçlar her kalkışlarında asfalta çamur aktarıyorlar. Uolayısıyla asfalt boyunda oturan sakinler bu soğuk havalarda her gün cam silip, balkon temizlemek zorunda kalıyorlar. Yaya kaldırımında ayakkabı ve pantolon paçası batırmadan yürümek mümkün değil. Hele hele okula giden küçüklerimiz diz boyu çamur olup geliyorlar. İstanbuVda değil, sanki köyde yaşıyoruz! Asfaltm Yıldırım Mahallesi tarafında, yani Eyüp Belediyesi hudutlarında olan bu sorundan kurtulmak istiyoruz. Eyup Belediyesi ya bu kamyonetlerin burada bekleme yapmasmı yasaklasın, ya da burasınt asfalt dokerek çamurdan anndırsm. YILDIRIM MAHALLESİ SAKlNLERt " "Bıraksalar SHP çoktan ölecek. Ama bazı yazaıiarımız 6lüyu dlriltmeye çalışıyoıiar." DSP'nin gölgedeki liderldir böyle konuşan. Yani Bay Bülent Ecevit... SHP, 'Blz aydınlar' diyormuş. Kapılarını solun her renglne açmış. Halkta güven uyandırmamış. Toplum sorunlarını çözümlemek için bilgisayarlar kullanacakmış. Büyük sermaye ile kol kola imişl... Bunlar da, DSP'nin geçici lideri Bayan Rahşan Ecevit'in suçlayıcı sözleri... Ben, sosyal demokrat birikimln, yüzde otuzu, otuz beşi, haydi haydi yüzde kırkı bulan bir oy gücünün parçalanmamasını isteyenlerdenim. Cumhuriyet devrimlerinin yaşatılması, ilerletilmesi, ülkemizin tam bağımsızlık çizgisinde, çağdaş uygarlık yolunda, gerçekten mllllyetçi bir nitelikte yaşatılması, sosyal demokrat birikimin güçlü olmasına bağlıdır. Kişisel hesaplar, koltuk kavgaları, şunlar bunlar bu birikimi bölmemelidir. Kim, soldaki bu gücü parçalamak istiyor, kim bu ülkede sağcıların sürgrt iktidarda kalmasına hizmet ediyorsa, onlar gerçek demokrasinin de, Türk ulusunun da düşmanlarıdır. Bay Bülent Ecevit anlamsız bir siyasa yasağının altındadır. Heplmiz bu yasağın bir an önce kaldırılmasını savunduk. HerkM bilir, Bay Ecevit'in basbakanhğı günlerinde de kendisini el(Arkası 13. Sayfada) AÖF'te çelişki Açık öğretim Fakültesi 4. sınıfında 198586 öğretim yılında Ingilizce dersinden başarısız olarak sınıfta kalan yüzlerce öğrenciden blrlyim. 2. sınıftan başlayarak Ingilizce dersini okuduk. Seri üniteler halinde okutulan dersten toplam 60 ünite isledik. (129 üniteler 2. sınıf), (3048 üniteler 3. sınıf), (4960 Üniteler 4. sınıf). Relirtilen bölümlerden 1. ve 2. bölümden basarılı olup 198586 öğretim yılında 3. Eski Edirne Asfaltı üzerindeki yeraltı su deposu önünü park olarak kullanan yük tastyıcı kamyonetler ya kaldırıism, ya da çamur gölü olan bu yer Eyüp Belediyesi ''nden bir istek Şeffaf özel ambalajında taptaze, tertemiz... ^ pişmeye hazır. \ Adı aklınızda ...tadı damağınızda! ifte Lades. işte özlediğiniz gerçek çiftlik tavuğu! Lades, özel üretlm çlftllklerlnde, dogal yemlerle ve özenle yetiştirllip, en lezzetli zamanında slzlere sunuluyor... özel sağlıklı ambalajında, 'taptaze ve tertemiz temizlenmiş olarak. Lades'i paketinden doğru tencereye, ya da tavaya, y a d a fırına atacak, Lades'ln lezzetlne doyamayacaksınız. 'Danlmarka llsans ve kallte kontrolu altında üretilen "Lades" tavuklarının üzerindeki etlkefte keslm ve son kullanma tarlhl bellrtllmlstir Şimdillk Istanbul, Ankara, Izmlr, Izmlt, ve Adapazan'ndakl market ve kasaplarda satılmaktadır. ptöçl&u tcmizsemizlcziz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle