16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 1986 HABERLER CUMHURİYET/7 Yellenme sanığına 1 gün hapis cezası Biga Sulh Ceza Mahkemesi, toplum içinde yellendiği sabit görülen çoban Ahmet Yükseli bir gün hapis cezasınaçarptırdu Ahmet Güven, bir süre önce, köy kahvehanesinde toplum içinde 4 kez yellendiği gerekçesiyle belediye zabıtası tarafmdan para cezasına çarpttnbnış, bu cezası daha sonra beledtye encümeni tarafmdan reddedilmişti. Çoban Ahmet Yüksd aleyhine bir belediye yetkilisi tarafmdan açılan dava sonuçlandı ve mahkeme, toplum içinde yellendiği sabit görülen Ahmet YükselH bir gün hapis cezasına çarptırdu O/etle Türgut ÖzaVın TV'de savunduğu fona partilerden sert tepki SHP: Fak Fuk Fon partizanca ve keyfi kuUanıma açık SHP Genel Sekreteri Barış Can; Fak Fun Fon'un temel amacı Demokrat Parti dönemindeki Vatan Cephesi örgütlenmesine maddi yönden destek sağlamaktır. îktidar halkı baskı altmda tutmak istiyorANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Turgut özal'ın önceki akşam televizyonda 'tcraatın Içinden' programında anlattığı Fak Fuk Fon'a SHP'den sert eleştiriler geldi. SHP Genel Sekreteri Bans Can, fonu, Demokrat Parti dönemindeki Vatan Cephelerinin yeniden örgütlenmesi için maddi kaynak olarak nitelerken, üenel Başkan Yardımcısı Yigil Gülökstiz, "Keyfilige, partizanca kullamlmaya açık bir para dagılma mekanizması kurulmuslur" dedı. Yigit Gülöksüz, dun düzenlediği basın toplantısında FakFuk Fon'un sosyal guvenlik hakkını bazı vatan daşlar için mutevellilerin belirleyeceği bir yardıma dönuşturduğunü belirtti. Gülöksüz, devletin her vatandaş için sosyal guvenlik sağlama yükümlUlüğünü bazı vatandaşlar için vakıflara devrettiğini söyledi. "Fonun modern ve demokratlk bir toplumun sosyal güvenlik anlayısı yerine, eski ve geleneksel bir yardımlasma moddine yöneldigini" anlatan Gülöksüz, FakFuk Fon Yasası DUYDUK/GÖRDlK YALÇiN PEKŞEDI izi kazalan Müşteri eline bir hindistancevizi aldı, evirdi, çevirdi. Karpuzlara yapıldığı gibi elinde tarttı. Yine karpuz için yapılan bir hareketle sağ elinin işaret parmağının sırtıyla kabuğunu tıklattı. Nişantaşlı manav bir yandan başka bir müşteriye çılek tartarken, bir yandan da acemi hindlstancevizi alıcısını gözlüyordu. Göz göze geldiklerinde müşterinin, "Acaba olgun mudur bu?" şeklindeki sorusunu, "Olgundur beyim" diye yanıtladı. "Bunlar, olmadıkça ağaçtan düşmez" yor, "bunun içinde bir iki bardak suyu vardır. Tatlı su... önce suyunu içeceksin, sonra kabuklarını yıyeceksin..." Müşteri suskun... Tanesine bin beş yüz lira ödeyeceği hindistancevizini yeniden eline alarak iyice inceliyor. Gözü bu kez deliklerine takılıyor: "Suyu buradan mı akıyor?" Buradan da akar, kesersen içinden de çıkar, senin zevkine bağlı... Peki bunun olmuş olup olmadığı nasıl anlaşılacak. Kesmece oluyor mu? Manav başıyla lahavle işareti yapıyor. Ama sesli bir tepki göstermiyor. "Kesmece olur mu beyim. Kesersen suları akar... Sen o işi evde yapacaksın" Sonra yöntemini uzun uzun anlatıyor. Anlattıklarından çıkan sonuç şu: Hindistancevizi bir tepsi veya derin bir kabtn içine konacak. Sonra deliklerine sert bir cisim (bıçak, tornavida gibi) sokularak ikiye ayrılacak. Bu arada suyu bir bardağa veya bir kaba boşaltılacak. En sonunda da kabukları yenilecek. Müşterinin aklı, biraz meyve yemek için bu kadar işlemi almıyor. "Kalsın" deyip, çıkıyor... • • • Bugünlerde manavların işi zor. Eskisi gibi meyveyi tartıp parayı almakla bitmiyor işleri... Müşteriye uzun uzun bilgi de vermek gerekiyor. Salt hindistancevizı konusunda değil, başkaları da var. Örneğin ananas, klvi, avokado... Ananas için şu bilgiler veriliyor manavlar tarafmdan: Birkaç tür kesme yöntemi var. Tamamını hemen yiyeceksiniz, büyük bir bıçakla yukardan aşağıya dörde bölüyor ve içini çatalla yiyorsunuz. Eğer uzun sürede yiyecekseniz, o zaman enine kesmek ve yuvarlak dilimler çıkarmak gerekiyor. Birçok müşteri kabuğunu da yediği için (oysa kabukları yenilmiyor) ananas fazla tutulmamış ülkemizde... • • • Başka bir sorun kivi konusunda çıkıyor. Bu meyvenin şekli ilk bakışta patatese benziyor... Bu benzerliği nedeniyle, "Şundan bir kilo ver" diyenlerin cahilliği ortaya çıkıyor. Çünkü kivı klloyla satılamayacak kadar pahalı... Fiyatı öğrenildikten sonra ancak birkaç tane alınabiliyor. Tadı, bildiğimiz meyvelerden hiçbirine benzemiyor. Ille bir şeye benzetmek gerekirse, kavun ile salatalık karışımı denebilir. Küçüklüğü nedeniyle nasıl yeneceği de sorun oluyor. Pahalılığı yüzünden erik gibi ağza atıp yemek biraz tuhaf kaçıyor. Daha küçük parçalara bölünce de tadını almak zorlaşıyor. •kkk Armut niyetine avokado alanlar da var... Bu tür müşteriler ertesi gün manava geri dönüyorlar. "Bu ne yahu" diyorlar, "tatsız tuzsuz bir şey." Gerçekten avokado sade yenildiginde berbat bir şey... Ustelik meyve de değil... Bir tür çiğ yenen sebze... Hardal, zeytinyağı ve limonla hazırlanmış bir sos eklenerek salata niyetine yenebiliyor. • •• Damak zevkimize uygun olmayan bu yeni sebze ve meyveler zengin müşterilerin başına bela olmuş durumda... Örneğin ülkemizde yeni bir kaza türü meydana çıkmış bulunuyor. Bu yeni kazanın adı "hindistancevizi kazası..." D YP'// Gölhan: Fakir fukaraya sadaka dağıtmakla devlet kalkınamaz, atalarımızın kurduğu güzel vakıflar vardır, bunları güçlendirmek yerine göstermelik ve biraz da partizanlık kokan bir kanun çıkarılmıştır. ile yardım isteyip de alamayan kişilerin idari yargıya başvurma olanağının bulunmadığını belirtti. Gulöksüz, şöyle konuştu: "Bu yaıa, devlet paranna mtttevdli atama yolunu açmıstır. Fon bttyük ölçüde devlet kaynaklanna dayandıgı halde, devlet denetimi dışına çıkanlmıştır. Klmin yararlanacag] belli olmayan, hangi ölçütlere göre dagıdlıcagı biUnmeyen, keyfilige, partizanca kullanılmaya açık bir para dagıtma mekanizmMi kurulmustur. SHP olarak Uz sorunun çözümünU bugünku sosyal gttvenlik sisteminln yaygınlafbnlnuuında görüyoruz. Görev devletindir. Devlet görevinin vakıflara devredilmesine karsıytz. Yiğit Gülöksüz, FakFuk Fon Yasası'nın temelinde ideolojik antaçlar oldugunu bildirerek, lslamiyete dayalı bir yardımlaşmanın ipuçlarının görüldüğünü söyledi. Basın toplantısında konuyla ilgili görüşlerini açıklayan SHP Genel Sekreteri Banş Can da FakFuk Fon Yasası'yla fakirliğin yasallaştırılmak istendiğini belirtti. Can, fakirliğin kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıktığını bildirerek, "FakFuk Fonun temel amacı Demokrat Parti dönemindeki valan cephesi örgütlenmeslne maddi yönden destek sagjamakür. Bn fon aracılıgıyta Iktldar Uk seçimlerde cephe olustunıp halkı baskı altında tutmak amacındadır. tşin glzli yanı, kurnazlık yam budur" diye konuştu. öte yandan DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Gölhan, Başbakan Turgut özal'ın önceki gece televizyonda yayımlanan tcraatın Içinden programında "pembe rüyalanndan" birisini daha sergitediğiııi belirterek, "Bu iktidar vatandasın refahından, demokrasiden ve sosyal devlet anlayısından yoksundur" dedi. Mehmet Gölhan, dun DYP Genel Merkezi'nde düzcnledigi basın toplantısında, Başbakan özal'ın devleti sadece bir ekonomik işletme olarak görduğünu kaydederek, uygulanan yanlış ekonomi politikalar sayesinde fakirin daha fakir, zenginin ise daha zengın duruma getirildiğini bildirdi. Gölhan, fakir fukaraya sadaka dağıtmakla devletin kalkınamayacağını ileri sürerek şu görüşleri savundu: "Devlel Kızılay dernegi degildlr. Atalanmızın kurdugu guzel vakıflar vardır. Bunlar güçlendirilecegi yerde, göstermelik propaganda ve biraz da partizanlık kokan bir kanun çıkartdmııUr. " Sakarya da okullarda Arapça kursu Sakarya'da yaz tatili süresince okullarda Arapça ve Kuran kursları düzenlendiğl bildirildi. SHP Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Çavdar'ın verdiği bilgiye göre, yaygın eğitim yoluyla Arapça ve Kuran kursları açılrriası için Milli Eğitim Müdürü Enis Alagöz valiliğe başvurdu. Vali Hayri Kozakçıoğlu da merkez ilçe ve köy okuüannda yetişkinler için kurs açılmasını uygun buldu. 9 Keçeciler genelgesiyle ara seçim hazırlığı hızlandı ANAP miUetveküleri seçim bölgelerinde alarma geçiyor ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Turgut özal'ın ara seçim tarihini açıklamamasına rağmen, tüm ANAP örgütü bu yılın ekim ya da kasım ayında ara seçim yapılacağı olasılığı göz önüne alınarak alarma geçirildi. ANAP'ın örgtltlenmeden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler ara seçim yapılacak illerdeki parti örgütüne birer genelge göndererek, bu sonbaharda seçim yapılacakmış gibi hazırlıklı olunmasını istedi. Keçeciler, "Ara seçimin ne zaman yapılacagı henüz belli degil, ama biz parti ularak ekim ayında da yapılsa ara seçimlere bazırız" dedi. Mehmet Keçeciler'in imzasıyla ara seçim yapılacak illerin ANAP'lı yöneticilerine gönderilen genelgede, ara seçimlere " h e r an yapılacakmış gibi hazırlıklı olunması" istendi. Genelgede, yerel örgütlerin milletvekili adaylığı için isim araştırmaları ve ortaya çıkacak adayları genel merkeze istendiği zaman bildirmek üzere hazırlıklı olmaları gercği de belirtildi. Bu arada, ara seçim yapılacak illerin milletvekillerine de yaz süresince seçim bölgelerinde olmaları talimatı verildi. Ara seçim yapılacak illerin milletvekilleri, örgütlerin teftişi çalışmalanna katılmayacak. Bu milletvekilleri sürekli olarak seçim bölgelerinde olacaklar, il örgütü ile işbirliği içinde çalışarak, bölgedeki çözüm bekleyen sorunları, eksiklikleri düzenli olarak genel merkeze bildirecekler. Milletvekilleri ayrıca parti örgütleri ile belediyeler arasındaki uyumlu çalışmayı da düzenlemeye çalışacaklar. Milletvekili adaylarının saptanmasında, o bölgenin milletvekillerinden de görüş istenecek. Ara seçim yapılacak illerin milletvekilleri ayrıca muhalefet partilerinin gücü varsa adayları konusunda da genel merkezi düzenli olarak bilgilendirecekler. Milletvekillerinin ve örgütlerin vereceği bu bilgiler adaylann saptanmasında etkili olacak. Keçeciler'in genelgesinde, ara seçim yapılacak illere parti yöneticilerinin daha sık gidecekleri ve halkın sorunlarını dinlemeye özen gösterecekleri de belirtildi. Ara seçimlerin ekim ya da kasım ayı içerisinde yapılacağına karar alınması halinde Başbakan Turgut Ozal da seçim bölgelerini gezecek. ANAP yetkilileri, seçimlerin ekimde yapılması halinde Başbakan özal'ın ağustos ayını yurtiçi gezilerle geçireceğini, bunun için örgütlerin hazırlıklı olduğunu da söylediler. 'Başhekim görevi 1 kötüye kuUandi Bursa SSK eski başhekimi Soydaner Güney hakkındaki yolsuzluk iddialarmı araştıran savcı yardımcısı Özden Tbnuk, başhekimin görevini kötüye kullandığına karar verdi. Halen İstanbul Göztepe SSK Hastanesi'nde görevli olan Dr. Soydaner Güney hakkında daha önce müfettişler tarafmdan 60 sayfalık bir rapor düzenlenmiş ve bu rapor daha sonra Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca Bursa Cumhuriyet Savcılığı'na intikal ettirilmişti. Savcı yardımcısı özden Tbnuk tarafmdan 2.5 ay süren inceleme ve araştırmalar sonunda, eski SSK hastanesi başhekiminin görevini kötüye kullandığı belirlendi. Dr. Güneyin mahkemeye verilip verilmemesi konusunda vilayet idare kurulu karar verecek. (a.a.) >• GELECEĞİN SİGORTASI POLİÇESİ SAHİPLERİNİN DİKKATİNE Dükkândaki hindistancevizlerinin adedi 1500 lira... Bu yüzden müşteri ince eleyip sık dokumaya niyetli görünüyor. Yeni bir soru yöneltti: "Kabuğu biraz kalın galiba... Daha ince kabuklusu yok rnu?" Manav hemen sinirlilik belirtileri göstermedi. Bu tür sorulara alışkın olmalı."Bu meyvelerin" dedi, "kabuğu biraz kalın olur..." Meyve mi bu? işte manavı hafiften siniriendiren sorusu bu oldu müşterinin... Karşılıklı konuşmaya başladılar: Adı üstünde abi... Hindistancevizi... Ceviz meyve mi oluyor?.. Ne oluyor peki?.. Dükkândaki diğer müşteriler de konuşmaya kulak kabarttılar. Gerçekten içinden çıkamıyorlar. Ceviz meyve midir? Hepimiz düşünüyoruz. Sessizliği yine manav bozuyor: "Suyu tatlı olduğuna göre meyve olmaz mı? Belli ki müşteri hindistancevizi konusunda iyice acemi... Venı sorduğu soru bunu kanıtlıyor: "Bunun suyu mu var?.." Çilek tartma işinl bitiren manav adamın elinden hindistancevizini alıyor, "Bak abi" di Manavlardan aldığım bilgiye göre hindistancevizinin kabuğunu açmak gerçekten bir beceri İşi... Bu yüzden acemi hindistancevizi meraklıları önce ise ellerinin veya kollarının derilerini soymakla başlıyoriar... Birkaç hindistancevizini açtıktan sonra işin püf noktaları öğrenilebiliyor. Yeni meyvelerin acemisi olmak son derece doğal... Doğal olmayan, bazı dargelirli ve asgari ücretii vatandaşlarımızın ülkemizde asırlardan beri yetişen meyveler konusunda da acemilik çekmeye başlamaları... ANKARA TA$I Hastürk sonunda doğru yolu buldu SOSYAL demokrasinin yılmaz savunucularından HP kökenli bağımsız Yılmaz Hastürk sonunda doğru yolu buldu. Hastürk doğru yolu nasıl buldu? Bu konuda rivayet muhtelif ama biz gene de kimsenin günahını alamayız... Hastürk, Necdet Calp'in yanı başında Aydın Güven Gürkan'a karşı savaş verirken, sosyal demokratlıkta şampiyonluğu hiç ama hiç kimseye kaptırmıyordu. Derken günler geçti, Hastürk'te bir değişim başladı, ne yapsam ne etsem de 1988'de yeniden milletvekili seçılebılmenın yollannı bulsarn diye düşünmeye başladı. Hastürk, sosyal demokrat yanı ağır bastığından olacak, gene DSP'nin kale kapılarını zorlamaya başladı. Yanında da her za,man kader arkadaşı Cemal Özdemir vardı. Gıttiler, DSP Genel Sekreteri Nuri Korkmaz'la görüştüler, DSP'nin yeni Genel Merkez binası önünde boy boy fotoğraflar çektirdiler ama binanın içine girmek her nedense Hastürk'e kısmet olmadı. Şimdi ne yapacaktı? Hastürk çalıştı çabaladı, kendine yeni bir kapı ararken, yolda yürüyen Sabit Batumluyu gördü. Başını hafifçe sağ yana çevirmiş olan eski HP'li yeni DYP'li Sabit Batumlu Hastürk'e ve özdemir'e ilham kaynağı oldu. Hastürk, haziran ayının güneşli bir öğleden sonrasında Akay Yokuşunu kan ter içinde tırmanırken, doğru yolu bulduğunu bir kez daha anladı ve DYP'nin kapısından içeri girdi. Giriş o giriş, girer girmez de yüreciği huzura kavuştu. Bir ferahlık bir ferahlık ki darısı diğer bağımsızların başına... Bugün ülkemizde sermaye. piyasasının işlerlik kazanması yönünde kararlı adımlar atılmaktadır. Bu gelişmede, sermaye piyasalarının asli kuruluşları olan sigorta şirketlerine de önemli görevler düşmektedir. Sigorta şirketleri, diğer finansman kuruluşlarından farklı olarak, ekonomik konjöktürden etkilenmeden uzun vadeli fon taleplerini karşılayan yegâne kaynaklardır. Bu çerçeve içinde "hayat sigortalan"nın önemli payı vardır. • Poliçe sahiplerine sabit gelir sağlayan hayat sigortalarınm mali boyutları, yurt dışındaki sigorta şirketlerinin bilançolarında milyarlarcayabancı para rakamlarıylayer almaktadır. Ülkemizde ise 2 yıl önce uygulamasını başlattığımız. "Geleceğın Sıgortası" poliçeleriyle Hayat Sigortaları tekrar canlılığa kavuşturulmuş ve kamuya mal edılmiş bulunmaktadır. Burada bizi en çok sevindiren husus, bu girişimin vatandaşımız tarafmdan benimsenmesi ve hayat sigortası yatırımlarından elde edilen gelirin farklılığının bilincine varılmaya başlanmasıdır. Bu bilincın biraz daha kuvvetlendirilmesini sağlamak üzere, "Geleceğin Sigortası" hayat poliçesinin en önemli özelliklerinı ana hatları ıtibariyle aşağıya arz etmiş bulunmaktayız. "Geleceğin Sigortası" vefat halinde de, hayatta kalma halinde de toplu para veya aylık gelir imkânı sağlayan bir "hayat sigortasıdır." "Geleceğin Sigortası" ile sigortalananlara ecel ile vefat, kazaen vefat ve maluliyet hallerinde primin 150 veya 300 katı tutarında tazminat verilmekte ve böylece yarınlar için maddi bir olanak sağlanmaktadır. "Geleceğin Sigortası"nın toplanan primleri, kanuni faiz uygulaması ile oluşan fonlar, devlet tahvillerine veya vadeli olarak bankalara veya gayri menkullere yatırılarak eldeedilen gelirin %95'ı poliçe sahiplerinin hesaplarına aktarılır. Böylece poliçe sahibi satın alma gucündeki değişmeleri telafi edici boyutta bir gelire sahip olmaktadır. Bu gelirin satın alma gucünu daha da artırmak istediğı takdırde, prim tutarlarını her yıl artırma imkânı da kendisine tanınmaktadır. "Geleceğin Sigortası", tasarruf edebilme kabiliyetleri en az olan vatandaşlarımıza yönelik olup, bu kişilerimizin kendilerıne veya poliçeferinde gösterecekleri herhangi birine ileride önemli bir geçim kaynağı yaratmayı amaçlamaktadır "Geleceğin Sigortası" için ödenen prımlerın yatırıma dönüştürulmesi ve gelirin hesaplara geçişi, devletimizin denetim kurullarının gözetimi altında olup, odenen prim ve kâr payları şirkete ait değil, poliçe sahibine ait bulunmaktadır. "Geleceğin Sigortası'nın vade sonunda sağladığı fon, poliçe sahıbinin ıkincı emeklilik tazminatı veya aylık geliri mahiyetinde olacaktır. Saygılarımızla, Sevil Hanım, Amerikan subay kulübünden Semra çalışma banşına çağrı Türkiye'de bulunan TürkABD ortak savunma tesislerinde çalışan 4 bin 300 işçi için geçen günlerde toplu iş sozleşmesi imzalandı. Haftalık fiili çalışma süresinin 40 saate indirilmesini ve iki yıl için bir defada üygulanmak üzere yüzde 75 zam alınmasım öngören toplu iş sözleşmesini Türkiş'e bağlı Harbiş Sendikası Genel Başkanı Kenan Durukan ile işveren kuruluşlar adına Halmes And Narver Services İnc şirketi Genel Müdürü G. Leon Allen imzaladılar. Toplu iş sözleşmesinin imza töreninde Allen, sözleşmenin iki taraf arasındaki ilişkilerin ve iş barışının geleceğine ilişkin olumlu sonuçlar vereceğini belirtti. Kenan Durukan ise, mevcut yasalarla toplu iş sözleşmesi imzalanamayacağının "namuslu Işverenler" tarafmdan da dile getirildiğini belirterek grev hakkının ters çevrilerek lokavt hakkı haline dönüştürülmesinden yakındı. "İKİ Llbyalı tarafmdan bombalı saldırı glrlşiminde bulunulması" üzerıne kamuoyunun ilgisini üzerine çeken Gaziosmanpaşa'daki Amerikan Subay Kulübü'nde bir de kokteyl verildi. Kokteyle Tuslog Komutanı R. Havens, Leon Allen, Kenan Durukan, sendika yöneticileri, Türkiş Genel Eğitim Sekreteri Kaya Özdemir, Türkiş'e bağlı çeşitli sendikaların genel başkanları, KenıKoop Başkanı Murat Karayalçın ve Amerikalılar katıldı. Neşe içerisinde geçen kokteylde taraflar iyi bir toplu iş sözleşmesi imzalamanın keyfini yaşarken Harbİş yetkilileri "Ülke koşullarına göre oldukça lyl olanakların sağlandığını" vurguladılar. Amerikalı ışverenler de olaya biraz iş barışı biraz da verimliliğin yükseltılmesı açısından yaklaşırken, Amerikalı işverenlerin dünya ölçeğinde bu sektörde en düşük ucreti Türk işçilerine verdiği şeklinde bilgiler kulağımıza kadar ulaştı. Türk Harbİş Genel Başkanı Kenan Durukan, "Daha Insancıl, daha demokratlk. daha barışçıl koşullara kavuşulması" temennisinde bulundu. Genel Müdür Leon Allen ise Durukan'ı yanıtlarken, "Ben de Holmes And Narver şlrketinln bir işçisiyim. Eğer bu şirketin işçisi olmasaydım beni futbol takımında oynatmazlardı" dedi. Tuslog Komutanı Havens ilk kez bir toplu iş sözleşmesıne Tuslog Komutam'nm katıldığını belirterek, başarılı bir sözleşme imzalandığını vurguladı. Kokteylde daha sonra kendisine söz verilen Kaya özdemir de insanların mutluluk ile mutsuzluğu bir arada yaşamalarının pek görülmedığini belirterek başladığı konuşmasını, "Ama biz Türkİş olarak bunu yaşıyoruz. Mutluyuz çünkü başarılı serbest iradeyle imzalanan bir toplu İş sözleşmesinin sonuçlarını gördük. Mutsuzum. çünkü benim ülkemde demokrasiye tam olarak geçilemedi, toplu iş sözleşmelerine müdahale edlliyor" diye sürdürdü. Hanımı çok seviyor . HER iktidarda olduğu gibi Özal iktidarında da bir "bakanların saltanatı" bir de "bakan hanımlarının saltanatı" vardır. işte bu ikinci saltanat beraberinde bazen rekabeti, bazen de sevgiyi getiriyor. Bundan bir süre, önce Semra Hanım (Semra Özal) doğum gününü kutlarken, bakanların eşleri kendisini kutlamada adeta yarıştılar En güzel çiçeği kim gönderecekti? Bu sorunun çözümünü bir devlet bankasına borçluyuz. Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem'in eşi Sevil Hanım, Semra Hanım'ı pek sever, ama ondan pek geri kalmak da istemez doğrusu. Örneğin, Ankara ve istanbul havaalanlarında devlet ricali tarafmdan karşılanmaktan pek hoşlanır. Ama aynı zamanda Semra Hanım'la ilişkilerinde diğer bakan hanımlarını da yaya bırakır. Semra Hanımın son doğum gününde en büyük çiçek Sevil Hanım'dan gitti. Gönderilen çiçeğin fiyatı tam 150 bin liraydı. Hemen akla şu soru geliyor? "150 bin lirayı kim ödedl?" Ne olacak, sözü mü olur, bir devlet bankası... ANADOLU SİGORTA "İSKANKASIKllRUIUSir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle