Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 EYLÜL 1985 CUMHURÎYET/7 Petrolİs Başkanı Cevdet Selvi: Istatistiklerin çalışma hayatma soktuğu olgu: Üye sahteciliği 3 sosyal denge adına işçiişveren ilişküennde uyulması zorunlu görünen asgah ölçüler, yıllar boyu tartışıldıktan sonra örgütün ilkelerinden biri haline getiriliyor. Ve ILO, toplusözleşme yapacak sendikamn önüne konan yüzde 10'luk barajı, "sosyal banşı ve sendika ozgiiriügünü zedeleyici" görüyor. ILO'nun Türk hükumetine bu konuda sayısız uyanları, başvurulan var. Yasa himayesinde büyük sendika olmayı daha kolay bulan Türktş yöneticileri, yüzde 10'luk baraja sahip çıkarak büyük bir çelişkinin içine düşüyorlar. Kaya Özdemir, bu konudaki görüşlerini saklamıyor, "Bu yasayı yapanlardan, yiizde 10 barajı getirenterden AUah razı olsun" diyebiliyor. yısmı bildinnekle yükümlü kılındılar. Işverenler ve sendikalar, geçici maddenin bu yukümiUlüğünü yerine getirmekte geciktiler. Sendikaların büyük çoğunluğu, üye işçilerinin isimlerini işyerinde askıya çıkarmadan bilidirimde bulundu. Bakanlık, ocakta yayımlanması gereken istatistikleri oldukça gecikmeli olarak yayımlayabildi. Yeni toplu pazarlık düzeni de tüm bunlara bağlı olarak 1984 başında değil, ancak 1984 ortalannda başlayabildi. Bahk baştan kokınuş, sahteciliğe ilk prim verilmişti bile. 1982 Anayasası ile 2821 ve 2822 sayıh Sendikalar, Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt yasalannın temel sendikal hakiara getirdiğı kısıtlamalar, söz konusu yasa taslaklan kamuoyuna açıklandığı günden beri gündemde. Türkîş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'dan başlayarak bütün sendikacılann gazetelerde yer alan demeçlerinde, "Bu yasalarla özgiir sendikacüık olmaz, toplnsozteşme ve grev hakkından söz edOemez" görüşü savunuluyor. İşçi, sendika ve bilim çevrelerinde, söz konusu yasalann temel sendikal haklarda önemli kısıtlamalan içerdiği konusunda oluşmuş bir görüş birliği var. Asıl tartışma, bu yasalar tarafından oluşturulan dar çemberden nasıl çıkılabileceği konusunda yürtltülüyor. Temel hak kısıtlamalarının varlığında birleşenler, içinde bulunduklan dar çemberden nasıl çıkabileceklerine ilişkin oldukça değişik ve zaman zaman da çelişik görilşleri savunuyorlar. Özellikle sendikaalar, çelişkiler denizinde boğulmak üzereler. Sendikalar ikilemde Sendikalar, Anayasa ve söz konusu iki çalışma yasası taslak halinde açıklandığı günden beri bu çeliş lu sözleşme sonrası için kurtarmak, eski sendikacılara iki dönem için daha seçilme hakkı sağlamak, delege seçimlerini pratikte yapılabilir hale getirmek güncel Önemi olan konulardiı. Türkİş yöneticileri ise, "Şimdilik açık kalmaya, sendikayı kapatmamaya çalışıyoruz. Daha 2822'nin kapagını bile sçmadık" diyorlardı. 2821 ve 2822 sayıh iş yasalar mayıs 1983'te yürürlüğe girdi. Yasalar, sendikalan genel kurullarıru 1983 yıh sonuna kadar tamamlamaya zorluyordu. Birdenbire bütün sendikaların genel kurul telaşına girmeleri, yasalann ne getirip ne götürdüğü gibi sorunlann tartışılmasını erteledi. Derken bir gün geldi, Pandorra'nın kutusu acıldı. Yasalann neleri getirip neleri götürdüğü, yasalann yürürlüğe girmesinden neredeyse 1 yıl sonra belli oldu ve herkes çok "şaşırdı!" Sendikaalar, yeni dönemi belirleyen yasalann Ve başlıyor... Bakanlığın yayımladığı ilk resmi istatistiklere göre, Türkiye'de toplam 2 milyon 300 bin civannda çahşan vardı. Bunlardan 1 milyon 200 bini ise sendikalı görünüyordu. Yanı, çaüşanlanmızın >1izde S5.89'u aynı zamanda bir sendikaya üyeydi. Bu, tam anlamıyla bir "Türk muci2esi"ydi. Bırakın çoğunluğu oluşturan küçük işyerlerini, hâlâ 300, 500, 1000 işçinin çahştığı birçok işyerine bile sendika girememişken, işçilerin yarısından fazlasının sendikah olması gibi bir "rekor" kimseye pek güvenihr gelmiyordu. Dünyada sendikalaşma oranırun en yüksek olduğu ülkelerden bile daha yüksek oranlara ulaşan bu durumu açıklamak için en iyi örnek, ABD'de sendikalaşma oranı rakamını vermek olsa gerek. ABD'deki işçilerin sendikalaşma oranı, sadece yüzde 17. Bütün bu rakamların doğru olması gibi bir şey söz konusu olamayacağına göre, "sahtecilik" sözu rahatlıkla kullanılabilir. Bu "sahtecilik''in yoluyordamı için kimi örnekler verilebilir: Birçok büyük sendika dahi, faaliyetleri askıda olan DİSK'in üyesi sendikaların sözleşmelerinin yürürlükte olduğu işyerlerindeki işçileri kendi üyesi gibi gösterdi. Burada, "Onlar benim de üyemdi," gibi bir savunma söz konusu olamaz. Çünkü, yürürlükteki yasa çift sendikaya üyeliği yasaklıyor ve sendikalardan istifayı da noter kanahna bağlıyor. "Sahtecüik"in bir başka yönü de, bugünkü rakamlan eski rakamlarla karşılaştınnca ortaya çıkıyor. Vüksek Hakem Kunılu (YHK) eiiyle yenilenen toplusözleşmeler kapsamındaki toplam işçi sayısı ile istatistikte görülen toplam sendikalı işçi sayısı birbirini tutuyor. YHK'nm yenilediği sözleşmelerde DİSK Uyesi görülen işçiler, nasıl açık sendikaların üyesi oldular? Bakanlığın istatistiğinde, noter kanalı ile yapılmış yeni üyelik sayısı birkaç bini aşmıyor. İstatistikler ilk yayımlandığında, sözünu ettığımız "sahteciük'Me ilgüi yayımlar yapmıştık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustata Kalemli ise, bu yayınlara yanıt olarak, sendikaların beyanlarını inceleme zamanı bulamadıklarmı, toplu pazariık düzeni gecikmesin diye tüm beyanlann olduğu gibi istatistiklere yansmldığını, işyeTİ yetkileri tek tek belirlendikçe yanhşın kendiliğinden düzeleceğini söylemişti. "Sahtecilik" yaptığı ayan beyan belli olan bir kısım sendikalara bile bile yetki barajım aşma hakkı tanınırken, belki de daha çok üyeyle "sahtecilik" yoluna gitmeyen diğer sendikalara toplusözleşme hakkı verilmemesinin açıklaması olamazdı. Bu uygulamada hangi hak, hukuk, vicdan kavramlarından yola çıkıldığının sorulması ise "s'akıncalı" olabilirdi. Bakanın vaat ettiği "düzelme" daha sonraki istatistiklerde bir türlü gerçekleşemedi, tersine bozuldukça bozuldu. "Sahtecilik" aldı başını, yürüdü. "Sendikaluaşma" oranı, istatistiklerde sırasıyla önce yiizde 55.89, ardından yüzde 61.89 ve son temmuz 1985 istatistiğinde yüzde 64.S5 oldu. Sendikalı sayısı, 1 milyon 828 bin gibi gerçeği yansıtması mümkün olmayan bir rakama ulaşmıştı. Kanşıklığa yol açan bir başka faktör ise, her istatistik yayınından sonra yargının aldığı kimi kararlardı. Yargı; fazla üyeliğe, sahteciliğe ilişkin itirazlan "bizi ilgilendirmez" diyerek reddederken, barajı aşmamış birçok sendikamn itirazını kabul etti. Böylece yargı karanyla baraj aşan sendikalar, bir sonraki istatistikte yine barajın alünda gösterildiler. O zaman, sendikalarla bakanhk arasında söz düellosu başladı. Sendikalara göre, bakanlık iş kolu ve işyeri yetkilerinde sendikalar arasında aynm yapıyordu. tstatistiklerde durumun ne kadar kötü olduğunu sergileyen en son örnek, MİSK üyesi kimi sendikaların yetki almalarıydı. Faaliyeti askıdayken kayyıma ödenen aidatlara göre toplam üye sayısı 20 bini aşmayan bir sendikamn, bakanlık istatistiğinde 12 Eylül öncesi 200 bin üyeye sahipmiş gibi gösterümesi " sahtecilik "in boyutlan açısından çok ilginçti. Bu yolla 7 sendika yetki aldı. Bakanhk, MİSK olayında kendini savunurken, "yargı böyle karar verdi", diyordu. Ya az önce anlattığımız yargıdan karar aldığı halde bir türlü istatistiklerde gerekli yere çıkamayan sendikalar ne olacaktı? Bakanlık, MİSK üyesi sendikalann bildirimlerini araştırmadan mı kabul etmişti? madde değil köklü değişiklik gerekli Türkİş içinde sosyal demokrat sendikaların öncüleri arasında sayılan Petroliş'in Başkanı Cevde' Se/vi, bugün bulunulan noktada, durum değerlendirmesini şöyle yapıyor: "Son yıllarda ki gerçek işçi ucretlerindeki sürekli gerilemeler yaşam koşullarını dayanılmaz ölçüde kötuleştirmıştır Toplu ış sözteşmelerını hükümleyen yasalavdaki son değişiklikterle getirilen kısıtlamalar ve tam anlamıyla grev yaparnamanın da getlrdiği olumsuzluklar karşısmda, yüzde 50 lerde seyreden enflasyonu karşılayacak yeterii düzeyde ücret artışı sağlamak haylı güçlükler taşımaktadır. Toplusözleşme görüşmelerinde "Yasalar bizden Yana, bu durumda biz ne dersek kabul edeceksiniz" demeye kadar kısıtlı durumumuz ortaya konmaktadır. Hayat pahalılığı gibi dayanılmaz bir başka olumsuzluk da işsızliktir. Ülkemizde çığ gibi büyüyen işsizlik çalışanlara bir tehdit unsuru olarak kullanılmakta, çalışıyor olmaya şükredılmesi isfenmektedır. Onları cesaretlendiren; yasalarta "çalışma güvencesi"n\n sağlanmadığı gibi, işverene işten çıkarma yetkisinin de yine yasalarla sağlanması olmaktadır. Bu durumda biz sendikalar için, ücret artışları kadar ve hatta ücret artışlarından da fazla "çalışma güvencesı'nin sağlanması önem kazanmaktadır. Günümuzde sürdürülmekte olan slstemli karar ve uygulamalaria sendikalara karşı birçok olumsuzluk örnekleri verilmekte, onlar yıpratılmaya çalışılmaktadır. Güçsüzîeştirme örneklerinden biri de "sözleşmeli personel çalıştırma" uygulamalarıdır. İşyerlerinde; işçi olup da sendikalı olamayacak işçiler istıhdam edilmekte ve bu durumda, üretimi de olumsuz etklleyecek; işyerlerinde gruplaşmaların oluşmasına yol açılmaktadır. Anlaşıltyor ki sendikalan hedef alan politikalar yüzünden üretimden bile vazgeçilmektedır Bu da onların adı var kendi olmayan kukla sendikalar aradıklannı, aksi halde sendikasız bir çalışma ortamını düşlediklerini gostermektedir. Yuzlerce yıl öncesinin aynısı olan bu sendikalara karşı hazımsızlık düşüncesiyledir ki, "sendikal hak ve özgüriüklere" yönelik dayatmacalar son bulmamakta ve tahammülsüzlük çağ ölçülerini bile geride bırakmaktadır. işçiler ve sendikalan açısından boylesıne ağır koşulların hüküm sürdüğu bir ortamda, elbetteki ilgili yasa maddelerınin birkaç tanesıni değiştırmekle sorunlar çözülmüş olamazlar. Beklenen, çalışma yaşamını demokratıkleştirecek köklü degişikliklerdir. Ancak hemen eklenmeli ki. ne durumda olunursa olunsun. koşullar ne denlı zor olursa olsun sendikalann uğraş vermelerı kaçınılmazdır, zorunludur. Çünkü bu ilke onların var oluş nedenidir. Onlar her koşulda Cıyelerinin hak ve çıkarlarını olanca güçleriyle savunmak ve bu uğurda uğraş vermek durumundadırlar. Koşullann ağırlığı durağanlık nedeni olarak gösterilemez, temel anlayışından hareketle, her konum ve koşulda uğraş biçimleri vardır ve bulunmalıdır. Basarı, işçinin birlikte, örgütlu olarak demokrasi inancı ile ve demokratik yollarla vereceği uğraştan geçer. Aksi durum ise "hiçbir şey vapılamaz" duşüncesine yol açar ki, bu da durumu kabullenmek olur." Bir iki Tttrktş'in açmazı 20 Eylül 1985 tarihli gazetemizin 8. sayfasında, sendikacılann nasıl bir çelişki içinde olduğunu son "Sahtecilik" olaylarının en ayan beyanı ise MtSK'e üye bir sendikamn yaptıklarıydı. Kayyımla yönetildiği zamanlar, resmi üye yıyısı 20 bini bile aşmayan bu sendika, bakanlık istatistiğinde şimdi 12 Eylül öncesinde 200 bin uyeye sahipmiş gibi gösteriliyor ve sözleşme yetkisine sahip. derece net sergileyen iki haber yer aldı. Bunlardan birinde, Türkİş Genel Eğitim Sekreteri Kaya Özdemir, Gıda tşverenleri Sendikası tarafından düzenlenen bir seminerde yaptığı konuşmasında, "Bu yasa ile kendinde grev yapma cesareti bulan insan çok büyük kahranumdır, bcn kcndimdc bu kahramanlıgı göremiyorum" diyordu. Bu sözler, sendikacılann havlu atması anlamma rru geliyor? Biraz yukandaki öteki haberde ise Türklş Genel Baskanı Şevket Yümaz ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakant MusUfa Kalemli'nin yasalarda yapılacak kimi değişiklikler üzerinde anlaştıklan yer alıyordu. Anlaşmaya vanlan maddelerin birinde bile hak kısıtlamalannda ileriye doğru atılmış adım yok. Daha da kötüsü, Türkîş yöneticileri, ağızlanndan düşürmedikleri Uluslararası Çalışma örgütü (ILO) ilkelerinden birinden taviz veriyorlardı. ILO, yüzde 10'luk baraja kesinükle karşı çıkarken, Şevket Yümaz yiizde 10 baraja sahip çıkıyordu. Uluslararası Çalışma örgütü ILO, ülkemizde samldı|ı gibi öyle işçiden yana, sendikal haklann savunucusu bir örgüt değü. Dünyada sosyal barış ve kili konumlannı koruyorlar. Genelde, sendikal hak ve özgürlüklerin kısıtlanması hep eleştiri konusu oldu. Ancak sendikacılar koltuklannı korumaya ağırlık verince, doğal olarak siyasal iktidara ve yasa koyucuya gebe kaldılar. Çıkarlanna uygun düştüğünde sendikacılann temel hak kısıtlamalanna bile sahip çıktığı görüldü. BÖylece sendikalar var olan güçlerini ve tabanlanndan kaynaklanan güveni de yitirdiler. Türktş açısından ilk açmaz, Genel Sekreter Sadık Şide'nin 12 Eylül sonrası kurulan hükümette görev alması ve aynı dönemde hak kısıtlamalannın alabildiğine hızlanmasıyla yaşandı. Anayasaya önce "hayır" diyen Türklş, daha çok sendikacilara yarayacak kimi değişiklikleri gördükten sonra "evet" deme karan aldı ve bunu açıkladı. Benzer olaylar, yasa taslaklannın açıklanmasından sonra da yaşandı. Türklş yöneticileri, yasalarda kendilerini " o gün için" kurtaracak değişikliklerle yetindiler, kalanına dokunmadılar. Yasa taslaklan açıklandığında, checkoffu top Dosyası ŞÜKRAN KETENCİ "kapagını" ancak 1984'ün ortalanna doğru açabildiler. O tarihlerde eğitim seminerleri birdenbire yoğunlaştı, hukukçular, sendikaalara, işçilere yasalan anlatmaya başladılar. Sendikacılar yasalan öğrenmeye başladıkça, tek tek maddelerin neler getirdiğini kavramaya başladıkça kendi kendilerine sormaya başladılar: "Dunım bu kadar kötfi mii?" Ashnda yeni yasalann uygulanmasına ilişkin ilk sorunlar 1983 yılı sonlanna doğru, sendika genel kurullarında çıktı. Sendikalara, açık kalabilmenin koşulu olarak yıl sonuna kadar her türlü kademede seçimleri tamamlama zorunluluğu getirildiğinden, seçme ve seçilme hakkına getirilen bir yığın kısıtlamanın olumsuz sonuçları zaman içinde daha da be ' lirginleşecek. Gelecekte sendikaların nasıl bir kısır döngü içine girecekleri görülecek. Ne var ki sendikaalar, sendika çıkarları ile ilgili konularda zamanı gelince parlamentodan sonuÇ alacaklarına inanıyorlar. Yasadan gelen engellere parlamentoda formül bulunsa bile anayasadan gelen engeller, sendikacılığı olumsuz yönde etkileyen bir baraj olarak kalacağa benziyor. İş yasalannda yer alan pekçok hak kısıtlaması, "geçmişin sorunlannın bir kez daha yaşanmaması" adına getirildi. Türkiye'de geçmişte yaşanan yoğun etki mucadelesi, sahtecilikler ve yetkili sendikamn yıllarca belirlenememesi gibi sorunlann yeniden yaşanmaması için oldukça sert önlemler alındı. İşçiİer, ciddi bir mali külfete sokularak sendikalara üyelik ve istifaların noter aracılığıyla yapılması istendi. Birden fazla sendikaya üyelik yasaklandı. Bir sendikadan istifadan 3 ay sonra ikinci sendikaya üye olunabileceği gibi bir koşul getirildi. Yasada, üyelik ve istifalann anında bakanlığa bildirilerek buradaki bilgisayar merkezinde değerlendirümeleri öngörüldü. Buna göre, bir işkolunda yüzde 10 çoğunluğu sağlayan sendikalar, bakanlığın her yıhn ocak ve temmuz ayında yayınlayacağı istatistikler ile işkolu barajım aşmışlarsa, ayrıca işyerlerinde yüzde 50 çoğunluk için başvuruda bulunacaklardı. Teorik olarak çok iyi işleyeceği sanılan bu sistem, yeni yasanın getirdiği en büyük zorluklardan biri oldu. DaJıa doğrusu, Türklş'e bir geçici madde ile verilen ödün nedeniyle yasanın söz konusu maddesi büyük bir darbe yedi. Söz konusu geçici maddeye göre, açık bulunan sendikalar eski üyelerini noterden geçirmeden, sadece işyerlerinde işçilerin itirazına açık askıda ilan ettikten sonra direkt bakanlığa bildireceklerdi. İşverenler de aynı şekilde işyerlerinde çahşan işçi sa İŞÇİ İşçi pazarından İş beklemeyi iş edinenler işçi pazarlarında sabahtan akşama kadar iş için seçilmek üzere beklemeyi meslek edinenler, başka insanlann kendilerine ilgi duymasına alışkın değiller. Biz kendilerine daha yaklaşmadan, nerede ise hep bir ağızdan ne istediğimizi sorarak, derhal bir çembar oluşturdular. Doğal ış beklerkenki duruşları ile bir fotoğraflarını çekme şansı yok. Seçiciye kendilerini begendirme alışkanlığı içinde, hemen hazırola geçiyor, sevımli, güçlü, sağlıklı, sorunsuz görünnne çabası içine giriyorlar. İş kapısı çıkmadı, ama birkaç dakikalık bir dış GURBETTE İLK YIL Adem Bölük 14 yaşında. İlk gurbetçilik ytlu Şimdilik önce çok kalabalık ve yoksul olan ailesine biraz para gö nderebîlmeyi hayal ediyor. ilgiye, hele gazetede yer alacaklarına çok sevindiler. Günlük yaşamlannda doğal olarak gazeteye ayıracak paraları olmadığı için, yanlış yapmamak için defalarca yazının yayınlanacağı günü sordular. Ayakta, saatler, günler bx>yu boş bir işe seçilmek üzere beklemek yaşam biçimleri olmuştu. Gözleri çevredeki en ufak bir hareketi kollama alışkanlığını edinmişti. Kendilerine doğru yürüyen birini gördüler mı, hemen öne çıkma çabasına giriyorlar. Saatlerin, günlerin böylece nasıl geçtiğini pek anlatamıyorlar. Kısa yaşam öyküleri anlatıldıkça birbiri ile benzerleşiyor. Hemen birkaç türe ayrılabilir oluyor. BAŞLIK PARASI Yaşar Kırmmkaya 22 yaşında. Başlık parası toplayabüme uğruna 8 ytidır hamalhk yapıyor. "Bu gidişle evlenemeden tohuma kaçacağım" diyor. Genel ortak göç nedeni köyün çok yoksul, toprağın yetersiz, insanının fazla oluşu. Ozel nedenler arasında para bekleyen, karnı doyurulacak bir sürü insan, ya da yıllarca birikiirilemeyen başlık parası var. Köyü terk etmek zorunda kalınca, kentte aynı köyden daha önce gelmişlerle birlıkte olma biricik dayanışma ve güvence. Yaşam birlikte paylaşılıyor ve başka bir yolu bulunamadığı için de sokak köşelerinde işe seçilmek üzere beklenilıyor. Aralannda bu yıl ilk gelenler de var. 1520 yıldır kaderlerini değiştirememış olanlar da ya da arada başka işler bulup tekrar buralara dönmek zorunda kalanlar da... Yusuf Ekinci, 6 yıldır burada. Köyünde 5 çocuğu, 15 nüfusu var. İş bulduğu günler 23 bin liraya kadar kazanabiliyor. Ancak bulamadığı günlerin çok fazla olduğunu, köye gönderebildiği paranın hiçbir zaman 15005000 lirayı asamadığını anlatıyor. Ahmet Kılıçer, 15 yıldır, 78 ay çalışıyor. Köyünde 7 nüfusu var. Son yıllarda arttırabildiği daha da azalmış. "Ancak ben doyuyorvm. 1015 bin arttırabiliyorum" diyor. Halil Bulut, 7 yıldır başlık parasına çalışıyor. "32 yaşına geldım, evlenemedim" diyerek derdini döküyor. AĞABEYE YARDIM Ali ve Haydar , Yıldınm Kars, Göle Yağmuroluk koyunden kardeş çocuklaru Biri 4, diğeri 3 yılhk gurbetçL Ali şimdi askerde olan ağabeyinin borcunu ödemeye çalışıyor. Hasan Arkan, 16 yıldır inşaatta çalışıyor. 4 yılda ustalık öğrenmiş, işverenden bonservis almış. İnşaat ustası olunca, tamamında iş bulunan aylarda aylık gelir 150 bin liraya kadar çıkabilirmiş. Kendi yaptığı gecekondu evi var. Karısı ve iki çocuğu yanında. Rasim Demir, 4 yıldır hamalhk yaparak 8 kişiye bakıyor. Geçim olmaaığı için köyden gelmiş. 25 bin lira kiraya verdiklerini anlatıyor. Rıza Karakoç, 13 yıldan beri yazkış hamalhk yaptığını belirtiyor. Elbiseleri kirli olduğu için kahveye sokulmadıklarından dert yanıyor. "Biz karın tokluğuna çalışınz. 34 kişi bir odada 20 bin lira kira veririz" diyor. HAMALLIKTA 3 YIL Aynı' aileden başlık parası için hamalhk işçiliğinde üçiincü yılmı tamamlayan bir kişi daha. Hayrettin evlenemeden ihtiyarlayacağını söylüyor. Kadir Demir'm ilk gelişi, köyde 10 nüfus kalmış. 3 aydır çalışıyor ve eve henüz hiç para gönderememiş. Hayrettin Yıldınm, 10 yıldır başlık parası toplamak için gelip gidenlerden. "Devletin biryardımh nı göremiyoruz. Başlık parasını kaldıramazlar mı? 11.5 milyon başlık parası nasıl toplanır?" sözleri ile derdini dile getiriyor. Sabri Yıldınm, 20 yıllık işçi. Hamallıktan başka pek çok fabrikaya girip çıkmış. İşsız kalınca yine hamalhğa dönmüş. Kansı ölmüş, 1.5 yıldır 5 kuruş para gönderemediği askerdeki oğluna hayıflanıyor. İs Hukukcusu Murat Demircioğlu: Olumsuzluklan çözemeyecek düzenlemeler getirildi iş hukukcusu Doç Murat Demircioğlu, işçiişveren ilişkılerinde bugün gelinen noktanın değerfendirmesını yaparken, düzenlemelerın olumsuzluklan çözemeyecek nitelikte olduğunu belirtti Bugüne gelişi şöyle özetledi: "Nasıl sermayesiz girışım düşünülemezse, emeksız girışım de söz konusu değıldir. Bu nedenledir ki. Batıda sosyalkapitalist ıçerikli ekonomık düzeni kabul eden birçok ülke gırişımde emeğe en az sermaye kadar önem vermiş, emeğin sahibinın, yani işçinin örgütlenmesıni endüstriyel ilışkiler sisteminin normal koşulu olarak benimsemiştır. Diğer deyışle sanayileşmiş ülkelerde endüstriyel ilişkiler sistemı için temel ilke, çalışma banşının sağlanmasıdır Çalışma banşı sağlanırsa siyasal barış sürekli olacaktır. Bunun için öp çalışma banşı öğelerinden işçiişverendevlet üçlüsünün birbirini tamamladığı daima kabul edilir. Ülkemizde bu olguya varılması kolay olmamıştır. En eski çalışma yasası 1865 tahhlidir. 194663 arası devrede Türk endüstriyel ilişkiler sistemi otorıter 3istemlerin özelliklerini taşır. 1961 Anayasası ve 274 ve 275 sayılı yasalar endüstriyel ilişkiler sısteminde nihayet yeni ufuklar açmış, Batılı anlamda çağdaş olanaklann yaratılmasında katkıda bulunmuştur. Burada mevzuatın ayrıntılarına girmeden bu döneme ilişkin kimi ilgi çekici noktalara değinmek ıslıyorum. Şöyle kı bu dönemde de Türk işçi sınıfının sosyokutturel özellikleri Türk serdıkacılık hareketinin Batıdakı anlamda tabandan başlayan, kendiliğinden büyüyen bir hareket olmasını öntemiştir. Her şeyden önce yine Batıdaki anlamda bir ışveren sınıfının ülkemizde oluşmaması, gelenekçılik yapısının sürdürülmesı, ışçı sendikacılığımn anlayışla karşılanmadığı, işçileri baskı altına alma bu dönemdeki sendikacılığımızın bir başka çarpık yapısını oluşturmuştur. Sendikacılığımızın geri kalışında bir başka etken de hukukı bakımdan konulan yasakların çokluğu, polıtık ve idari organlann tutumlan olrrtuştur. Bu konuda yargı da kendinden bekleneni vermemıştir. Örneğin Yargıtay çoğu kez aynı konularda (yetki uyuşmazlığı) çelişkıli kararlar vererek sistemin gelişmesinde aksamalara yol açmıştır. Bütun bu aksaklıklara bir de sendikalann kendi içındeki tutarsızlığı eklenınce 1982'lere gelinmiştir Yeni anayasa ile Türk endüstriyel ilişkiler sistemi içinde artık yeni düzenlemeler söz konusudur. Diyebılinz kı, yeni anayasa duzenınde, 196380 yılları arasında yukarıda sıraladığımız sendikacılığımıza otumlu yanıtlar getirileceğine, bu olumsuzluklan büyük ölçüde çözemeyecek yeni düzenlemeler getirmiştir Ancak sele kütük atmak olanaksızdır. Çunkü her şeye rağmen Türk sendikacılığı endüstriyel ilişkiler sıstemimizın vazgeçılmez oğesi olmuştur. Gelecekte de sendikalar ve sendikacılar etkın olmaya devam edeceklerdır. 1909 yılında tadili eşgal yasasının yapılışında Meclıste konuşan Lütfü Bey'in "Amete kendi hukukunu korumak için cemiyet oiusturuyor. Bundan daha kutsal, bundan daha sçrih hak olamaz. Bunları kökunde kazımak uygun değildir' şeklindekı yaklaşımı bugün de geçerlıdır Gelecekte de geçerli olacaktır " VAR1N: Sendikalar ve iktidar htanbul'da bir işçi. (Fotoğraf: ARA CÜLERj