Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
V CUMHURİYET/12 HABERLERİN DEVAMI 18 EYLÜL 1985 Yapabilir misiniz Sayın Ozal?. Başbakanı olarak, bugüne kadar hiçbir Batı Avrupa ülkesinı resmen ziyaret edemediği bir an için aklınıza gelse bile, "imajımız"dan kuşku duymanız yersiz olur. Bu konuda Başbakanı dinlemeniz yeterlidir... Bununla birlikte Avrupa Topluluğu ile baz\ sorunlarımız olduğunu Başbakan da kabul etmektedir. AET ve Avaıpa Konseyi çerçevesindeki güçlüklerin temelinde, "aşırı uçlar" ile Türkiye'nin ekonomik gelişmesinden duyulan kaygılar yatmaktadır. Şöyle diyor Özal: "AET ile ilişkilerimizde gözlenen durgunluğun temel nedeni, daha çok iktisadidir. Ülkemizin bazı alanlardaki rekabet gücünden çekinen üye ülkelerin, birtakım siyasi bahanelerin arkasına sakianmakta olduklan kanaati bizde gittikçe kuvvet kazanmaktadır." Bu teşhiste gerçek payı yok degildir. Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır: Arkasına sığınılan siyasi bahaneler... AET ile, Avrupa Konseyi ile ilişkilerin rayına oturmasını Ozal yönetimi eğer içtenlikle istiyorsa, bu "bahaneleri" ortadan kaldirma yoluna gitmelidir. Bahane edecek, mazeret gösterecek herhangi bir şeyi kalmayınca da (Baştarafi 1. Sayfada) Ne öldürmek Avrupa Topluluğu'nun ülkemize karşı ne ölçüde samimi olduğu ortaya çıkabilecektir. Bunu test etmeksizin bir yargıya varmak tutarlı bir davranış olmayacaktır. Batı Avrupa forumlarında "arkasına sığınılan siyasi bahaneler"\n neler olduğu bellidir. En başta demokratik hak ve özgürlükler, sonra da geniş kapsamlı, gerçek bir af... New York Times gazetesinde hafta sonu yayımlanan bir yazıda, parlamenter demokrasi yolunda olumlu gelişmeler kaydedilmekle birlikte hak ve özgürlüklerin Batı standartlarına göre son derece kısıtlı olduğu belirtiliyordu. Yazıda ayrıca "siyasal katılım"m sınırlılığına işaret ediliyordu. Durum genellıkle budur. Sayın Özal, bu bakımdan, "aşırı uçlan"etkisiz kılmayı ve AET'yi "siyasi bahaneler"den yoksun bırakmayı gerçekten istiyorsanız eğer, önce siz kendi payınıza düşeni yerine getirmelisiniz. Yani demokrasinin sınırlannın genişletilmesi ve geniş kapsamlı af... Bu işi yapabilseniz, Türkiye'nin imajı ve itibarı üzerine o kadar nefes tüketmekten de inanın, kurtulacaksınız. Ama yapabilir misiniz Sayın Özal?.. (Baştarafi 1. Sayfada) dünya savaşının dnlenmesi ve bölgesel savaşlarla, uluslararası gerginliğin sona erdirilmesi için Birleşmiş Milletler örgütünün "daha güçlii, daha tarafsız ve etkin" olması istendi. UGUR MUMCU GOZLEM DOĞU ALMANYA 'DALAR Federal Almanya Başbakanı Helmut KohVun yardımctlanndan Herta Astrid Willner ve eşi Herbert tVillner'in Doğu Almanya'ya sığmmalan ile casusluk skandah yeni boyutlar kazandı. Willner çifti evlilik fotoğraflarında görülüyor. Bir casus da KohPun (Baştarafi 1. Sayfada) ulaşmış bulunuyor. Federal Almanya Başsavcılığı tarafından dün yapılan açıklatnada, Başbakanlıkta lçişleri Dairesi Müdürü Konig'in sekreteri 45 yaşındaki Bayan Herta Astrid Willner'in tatili sona erdiği halde iki gündür işe gelmediği ve Doğu Almanya'ya kaçtığı bildirildi. Açıklamada casus olduğundan şüphelenilen Bayan Astrid ile kocası 59 yaşındaki Herbert \Villner hakkında Başsavcı Kurt Rebmann tarafından soruşturma açılacağı belirtildi. Federal Almanya'mn ciddi gazetelerinden Die Welt, Bayan Wülner'in kocası ile birlikte Doğu Almanya'ya kactığını bildirdi. Die Welt, kan kocanın, Başbakan Kohl'a bir istifa mektubu gönderdiklerini de öne sürdü. Bayan Astrid Willner'in eşi Herbert Willner'in, Freedrich Naumann Fonu'nda çalıştığı bildirildi. Friedrich Naumann Fonu ise, Kohl'un koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti ile yakın ilişki içinde. Gözlemciler, böylece casusluk skandalının Başbakan Kohl'un yanı sıra, koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti'ye de bulaştığını belirtivorlar. Bu arada, Herbert Willner'in 2. Dünya Savaşı sırasında SS subayı olduğu ve Sovyetler'e tutsak düştüğü de açıklandı. Federal Almanya'daki son casusluk skandalının, Ingiltere ile Sovyetler Birliği'nin arasının açılmasına yol açan casusluk olayının hemen ardından patlaması, ilginç bir raslantı olarak görülüyor. KGB'nin tngiltere şefi ve Sovyetler Birliği'nin Londra elçiliğinde müsteşarlık görevinde bulunan Oleg Gordievsky, geçen hafta Ingiltere'ye sığınmış ve tngiliz hükümeti, Gordievsky'den aldığı bilgilere dayanarak, 25 Sovyet vatandaşını sınır dışı etmişti. Londra, önceki gün 6 Sovyet vatandaşının daha sınır dışı edileceğini açıkladı. Herta WiUner ile Herbert Willner'in bu ola>ın uzerinden bir hafta geçmeden Doğu Almanya'ya kaçmaları "anlamlı" bulunuyor. Kan kocanın Oleg Gordievsky'nin açıklamalarından korkmuş olabileceği belirtiliyor. Die Welt gazetesinde çıkan bir haber de bu savı destekler nitelikte görülüyor. Gazete, Oleg Gordievsky'nin 19621965 yıllarında Moskova'da KGB'nin Almanya masasında çalıştığını ve Doğu Avrupa gizli servislerinin Batı Almanya'daki faaliyetlerini yakından bildiğini ileri sürdü. Bu arada Bonn'daki ana muhalefet partisi sosyal demokratlar, ağustostaki casusluk skandalları üzerine ileri sürdükleri lçişleri Bakanı Zimmermann'ın istifası istemini bu kez de gündeme getirdiler. Sosyal Demokrat Parti, Başbakan Kohl'den, devletin güvenliğini sağlayamayan bakanın derhal görevinden uzaklaştırılmasını istedi. Saray'a saldırı (Baştarafi 1. Sayfada) rpışmaları diner gibi olur olmaz Beyrut'a sıçradı. Pazartesini sahya bağlayan gece Beynıt, top ve roket sesleri ile sarsıldı. Ağır makineli tüfek takınılannı dinJedi. Şehrin Hıristiyan ve Müslttman kesimleri birbirlerinin üzerine ateş yağdırdılar. Yeşil Hat'ta yakın noktadaki Barbir ve Basta'da uyumak mttmkün degildi. Bunun yanı sıra, havaalaruna hâkim yamaçlarda Dürzi Ilerici Sosyalist Parti'nin elindekı Aitat ile Lübnan ordusunun Hıristiyan birliklerinin kontrolündeki Suk ElGarb topçu düellosuna tutuştu. Dürzi topçusu, sürekli olarak Hıristiyan semtlerini ve hinterlandını dövüyor. Beyrut Radyosu, başkentin doğusu ve kuzeydoğusundaki dağ yollannın tehlikeli olduğunu bildirerek, kullanılmamaları için sürekli anons yapıyor. Kimisi dün yeniden alevlenen Trablusşam'daki çatışmaları Suriye'nin kışkırttığını, Şam rejiminin amacının ülkenin şehirlerini tek tek çürüterek en sonunda buralara girmek olduğunu ileri sürüyor. Kimisi ise, Trablusşam'daki çatışmalan Suriye'ye "hayaü zorlaştırmak" için FKÖ lideri Yaser Arafat'ın özendirdiğini ortaya atıyor. Savaşan taraflardan lslami Tevhid Hareketi, Sünni ve FKÖ tarafından eğitilen ve silahlandınlan bir güç. Diğeri Arap Demokratik Partisi ise sadece Trablusşam'da bulunan Alevilerin örgütü ve Suriye desteğinde. Güney sınırlan boyunca ise Şii EMEL ile lsrail desteğindeki Hıristiyan Güney Lübnan ordusu çatışıyor. Bu arada çarpışmalann Sayda'ya sıçraması ihtimalinden söz ediliyor. Sayda'daki Filistin mülteci kampı Ayn ElHelvi, Suriye yanlısı isyancı FiUstin gmpları ve Arafat yanhlannı barındınyor. Başkent Beynıt'ta önceki gttn Ilerici Sosyalist Parti'nin Dürzi milisleri ile Şii EMEL karşüıkh "teyakkuz" halindeydi. Müslüman ve Hıristiyan kesimler arasındaki top mermisi sağanağı ise geceleri hayatın bir parçası. Benzin ve ekmek sıkıntısı daha da vahim bir hal aldı. Dün sabah kahvaltısını ekmeksiz yap ük. Benzin kıtlığı nedeniyle trafîkteki araç sayısı da hayli az. Başbakan Raşit Karami'nin sinirleri sınıra dayanmış olmalı ki, istifa tehdidinde bulundu. Bu çıkış belki de çatışmalan durdurmak için bir tehdit, ama hükümet olmasa ne olacak ki? Hükümete var denilebilir mi? Lübnan ve özellikle Beyrut, şu günlerde devletsiz bir ülke gibi. Gayet demokratik. Silahlı kitle demokrasisi böyle oluyor galiba. Daha önce defalarca en kritik günlerini yaşadığımız Beyrut ile bugünkü arasında ne fark var? Fark basit ve temel. Daha önceleri, yine çatışma vardı. Yine top ve roket şarkıları dinlerdik, ama o dönemlerde, çatışan taraflar kim olursa olsun, cepheler vardı. Cephenin bir tarafmda bulunulurdu. Şimdi her yer cephe. Her sokak. Çatışmalann daha da dejenere olması ihtimali mevcut. Mezhep çekişmeleri uluslararası politikanın çizgileriyle kesişince, çatışmamn önünü almak da mümkün gözükmüyor. Yaygın bir söylentiye bakılırsa, FKÖ, Batı Beynıt'ta anonim Sünni güçlerin desteğiyle şehir içi gerilla savaşına hazırlanıyor. EMEL burolannı ve Lübnan ordusunun Batı Beyrut'ta mevzilenen EMEL'in kontrolündeki 6. Tugayı'na vurkaç eylemleri düzenlenecekmiş. Bu taktik, Burç ElBarajni ve diğer Filistin mülteci kampları çevresindeki Suriye destekli EMEL kuşatmasına ve oralarda sürdürülen yıpratma savaşına bir yamt olacak. Bu durumda, Lübnan'da çatışmalann ve kan banyosunun onca yoğun diplomatik trafiğe ve temaslara rağmen yakın vadede son bulacağını ummak ham bir hayal. Ülkede geleceğe yönelik umutsuzluğun en tipik göstergesi 52 yıllık Faysal Lokantası'nın kapanma hazırlıkları içinde bulunması. 1866 tarihli Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin kapısının tam karşısındaki tarihi lokantanın 37 yıllık garsonu Enver, entelektüelsiyasi bir merkez olan lokantadan söz ederken, "Buradan kimler geçmedi ki. Ekrem Hurani, Mişel Eflak (BAAS'ın kuruculan). Bugünkü Arap rejimlerinin yönetidleri. Burada kırkı HP'den seçilmiş olacak. Yi(Baştarafi 1. Sayfada) ne aynı kurultayda yeni partinin hat, sakin bir büroya, bir işyeri başkanlık divanındaki üye sayıne gider gibipartiye gıdipgeime sı 20'ye yükselecek. 10SODEPalışkanlıklarım bundan sonra ten, 10 HP'den olmak üzere. sürdüremeyeceklerini bildikleri •27 ekimde SODEP'in olağaiçin, birleşmeye karşı çıkıyorlar. nüstü kurultayı toplanacak ve . Bu nedenle de, davranışlan dik parti kendini feshedecek. Fesihkate değer bir karşı çıkış olarak le birlikte SODEP'lilerin Halkgörülmüyor. çı Parti il ve ilçelerinde, daha HP'de karşı çıkanlar ise, tıp doğrusu artık yeni adıyla Sosyal kı SODEP'te olduğu gibi, örgüt Demokrat Halkçı Parti'ye üye ten gelenler değil, Mecliste bulu olma işlemlerine geçilecek. nan bazı milletvekilleri. Onîar da Partinin tüm organlarında "Özal anayasanın 84. maddesiüyelik sayıları yükseltilirken, ni işletir ve bizim milletvekiUeüyelikler eşit olarak iki parti tarimiz düşer" endişesine kapılmış rafından paylaşılacak. lar. Aralıkya da gelecekyılın ocak Aydın Güven Gürkan'a karşı ayından itibaren de örgüt düzeçıkmak amaayla farklı nedenleri yindeki gelişmelere tanık olunaekleyip kulislerde dedikodu yacak. örneğin, herhangi bir ilde ratanlarya da HP'nin Meclis guiki parti yöneticileri kendi aralarubunda görüşmeleri çıkmaza nnda anlaşmışsa, yeni ilya da ilsokmak isteyenler de yok değil. çe örgütleh buna göre yeniden Bunların adı kulislerde "Calpçi" oluşacak. Yok, anlaşamazlarsa o ye çıkmış. Oysa, ilgisi yok zaman atama yolu ile "geçici "Calpçi" olarak tanıtıltp ortaya yönetimleri" oluşacak. 1986 nidökülenlerin çoğunun kendileri san ya da mayısında da yeni parne güveni yok. Yarın herhangi tinin ilk kurultayı toplanacak. O bir seçimde Meclise veda edecek tarihe dek, 26 ekim gününden leri korkusu kendine güvensizlik başlayarak yeni partinin genel le birleşince, sanki "Gürkan'a başkanlığım Aydın Güven Gürkarp direniş" varmış gibi gOrii kan yürütecek. nen bir tablo ortaya çıkıyor. Nisan ya da mayısta toplanaHP ve SODEP'in kendi için cak olan kurultay, partinin tüm de ne olursa olsun, birleşmenin organlarıyla birlikte parti genel somut takvimi bellt başkanını da seçecek. Burada ii• 25 ekimde SODEP Merkez ginç bir nokta var. Partinin geKarar ve Yönetim Kurulu topla nel başkanı kim olacak?.. Aydın nacak ve şu anda bu kurulun Güven Gürkan "lnönü aday üyesi olanlar istifa edecek. Istf olursa, ben adayüğvnı koymam" fa edenler aynı gün Halkçı Par diyor. lnönü ise, "Şu anda koti'ye kaydolacak. nuşmak için erkeh" diyor. Çev• 26 ekimde Halkçı Parti Ola resi de "înönü "nün genel başkanğantistü Kurultayı toplanacak. lık derdiyok" diye ekliyor. KeTüzük ve parti programı değişe nardan tahrik edilmesine rağcek, geçici bir maddeyle Merkez men, ne lnönü, ne de Gürkan asKarar ve Yönetim Kurulu (MK lında "genel başkanhk" üzerinde YK) üye sayısı 80'e yükselecek. pek konuşmak istemiyor. Partinin adı Sosyal Demokrat Birleşmeye çelme atmak isteHalkçı Parti olarak bu kongre yenlerin çoğunluğu, hele de HP de değişecek. Parti adıyla birlikte kesiminde "Herhangi bir düsünpartinin amblemi de yine bu ku ce ile bağlantılanndan" dolayı rultayda değişmiş olacak. SO değil, sadece kişisel gelecek kayDEP'in MKYK üyeliğinden isti gısına kapılmış durumda. Kulisfa eden 40 kişi HP Kurultayı 'nda lerde sadece dedikodu üretiyoryeni partinin yönetimine seçilelar, birleşmeyi engellemeye güçcek. 80 üyenin kırkı SODEP'ten, lerinin yetmeyeceğini bilerek... ANKARA'dan YALÇIN POĞAN neier konnşulmadı benim çalıştıgım 37 yıldır, ama artık müşteri'kalmadı, para yok. Ve en önemlisi yaşamak istiyonız" diyor. FaysaJ'ın kapanması Istanbul'daki levanten merkezi Markiz'in kapanmasından çok daha anlamlı. Faysal kadar olmasa da, yine de Beyrut'un simgelerinden sayılan Acemi (Ajamı) Lokantası da kapılannı kapamaya hazırlanıyor. Ülke, güvensizlik bir yandan, ekonomik çöküntü öbür yandan, sanki tarihe gömülüyor. Geçen yıl 100 dolar 500 Lübnan Lirasını aştığında kıyamet kopmuştu. Şimdi 100 dolar 1900 Lübnan Lirası dolaymda seyrediyor. Çok kişi kendilerini taraf hissetmedikleri bir ortamı paylaşmamak için ülkeyi terk planları içinde. Lübnan Lirasının hazin durumuyla ilgili olarak bizi görenler, derhaJ Jafı yapıştınp, Lübnan ekonomisinin durumunu özetliyorlar: "Lübnan Lirası sizinkine döndü. Kâgıt kadar değeri var." Lübnan, Arap ve bölge politikasının, özellikle Suriye FKÖ çekişmesinin ve Körfez Savaşı'nın ve bunlann üzerine yerleşen süper devlet mücadelesinin girdabında paramparça. Gözler Cidde'de, Suriye ve Ürdün Başbakanlarının görüşmesinde, Suriye'nin Ürdün'e FKÖ lideri Yaser Arafat ile arasına mesafe koymasını isteyeceği biliniyor. Bir söylentiye göre, kasım ayında Riyad'da yapılması söz konusu Arap Zirvesi'ne Suriye katılmak için Yaser Arafat'ın gelmemesi ya da FKÖ'nün ön almaması şartını getiriyor. Suriye, Faruk Kaddumi tarafından temsıl edilecek bir FKÖ heyetinden yana deniyor. Eğer Ürdün Suriye yakınlaşması sağlanırsa Arafat, bunu torpillemek için Lübnan'da harekete geçecek. Tıpkı Suriye'nin Ürdün FKÖ yakınlaşmasını torpillemek istemesi gibi, Arafat da aynı amaçla Suriye'yi zor duruma sokma hesabında. Suriye'nin dipiomasi dışında FKÖ'ye karşı askeri kozları da mevcut. Bu kozlar da Lübnan topraklannda ortaya atılacak. Tıpkı Trablusşam'da, Beyrut'ta atıldığı, bu iki kentte ve Sayda'da daha büyük çapta ortaya serileceği gibi. Böylece, top ve roket şarkılanyla yüklü bir geceyi ardımızda bırakıp, bir başkasına Beyrut'ta giriyoruz. (AP ajansı, TSİ ile 24.00'te geçtiği haberde Liibnan'ın başkenti Beyrut'U ve Trablusşam'da Hıristiyan ve Müslüman milisler arasında meydana gelen çarpışmalar arasında 18 kişinin öldüğünü 88 kişinin yaralandığını bildirdi.) (Baştarafi 1. Sayfada) geldi. 10 ülkeyi kapsayan uzun gezisi sırasında Pakistan uzerinden başkente gelen Nixon'u Esenboğa Havaalanı'nda Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Büyükelçi Necdet Tezd ile ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Strauzse Hupe karşıladı. Nixon varışında gazetecilere yaptığı açıklamada, "Ük kez 1956'da geldiğim Türkiye'de yeniden bulunmaktan çok memnunum. Özellikle tstanbul'u görmeyi çok arzuluyonım." dedi. Türkiye'deki gelişmeleri eskiden beri yakından izlediğini belirten Nbcon, Türk halkına büyük saygı ve hayranük duyduğunu belirttikten sonra "Türkiye'nin bir kanat iilkesi olarak oynadıgı stratejik roliın farkjndayım." diye konuştu. ABD eski başkanı Nixon, ziyaretinin "özel nitelikte" olduğunu kaydederken de şunları söyledi: "Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanla yann (bugiin) yapacagım görüşmelerde yalnızca Türkiye'deki durumu konuşmakla kalmayıp, Türkiye'nin dünya meseleleri hakkındaki görüşlerini de ögrenmeye çahşacağım." Nixon Sovyetler (Baştarafi 1. Sayfada) ancak "boru hatlannın döşemesini yapmayacaklannı" bildirdi. Sovyetler Birliği Başbakanı Tikhonov'un geçen yıl sonunda Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında ele alınan doğal gaz projesi daha sonra iki ülke arasında anlaşmaya dönüştü. Sovyetler Birliği, Türkiye'ye önce Kafkaslar Uzerinden, daha sonra da Bulgaristan uzerinden olmak üzere iki ayn hattan doğal gaz vermeyi kabul etti. îlk görüşmelerde Kafkasya ve Bulgaristan uzerinden doğal gazın verilmesi konusunda anlaşmaya vanlmışken, Sovyetler Birliği aradan bir yıl geçtikten sonra "doğal gazı sadece Bulgaristan uzerinden verebileceklerini" belirtti. Böylece Kafkasya uzerinden verilmesi düşünülen doğal gaz hattı projesi ortadan kalkmış oldu. Sağlanan bilgilere göre Sovyetler Birliği son olarak "Bulga, ristan uzerinden verecekleri doğal gazın iletilecefi boru hattını yapamayacağım" Türkiye'ye resmen bildirerek boru hattı döşemesini Bulgaristan uzerinden, ancak Türk sınınna kadar getirebileceğini aktardı. Bulgaristan sınınndan sonra Türkiye toprakları içinde uzatılacak olan boru hattının yapımına hiçbir biçimde girmeyeceklerini bildirdi. (Baştarafi 1. Sayfada) Adli Tıp Kurumu, 2659 sayılı kanunla kurulmuş ve Adalet Bakanlığı'na bağlı resmi bir kuruluştur. Ben de bu kuruluşun Gözlem İhtisas Dairesi Başkanlığı görevini yapmaktayım. Emine Tevhide İpar, Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin karan ile müşahede altına alınıp hukuki ehliyeti tespit edilmek üzere gönderilmiştir. 23.2.1983 tarihinden 28.2.1983 tarihine kadar müşahedesi sürdürülen, çeşitli muayene ve testlere tabi tutulan adı geçen hakkında "ihtiyarlık bunaması veya akıl hastalığına musab bulunmadığı"nı bildirir rapor, beş kişilik heyetimizin oybirliği ile verilmiştir. İhtisas dairelerinin verdiği raporiar, kanun gereği, itiraz halinde temyiz kademesi olan "İhtisas Kurullan'nda" incelenmektedir. Nitekim bizim raporumuz da bu yolla 4. İhtisas Kurulu'na intikal etmış ve beş kişiden oluşan bu kurul raporumuzu onaylamış, bu şekilde verilen karar kesin ve ninal mahiyet kazanmıştır. Bu açık kanuni duruma rağmen, tıpkı hakkındaki mahkemece verilen bir karara karşı başka mahkemede dava açarcasına Ali İpar bizim hakkımızda manevi tazminat davası açmıştır. Annesine "deli" veya "bunak" değil de "akıllı" dediğimiz için, hem de bu görevimizi bir adli kuruluş içinde, heyet halinde yaptığımızdan dolayı açılan bu garip dava da İstanbul 9'uncu Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmiş, bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce onanarak kesinleşmiştir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği tarafından verilen ve aıtında "Kürsü Başkanı"sıfatiyle benim imzam bulunan, sözünü ettiğiniz 6.10.1980 tarihli belge Tevhide ipar'a o tarihte psikiyatri polikliniğinde uygulanan birtakım testlerin ve ayaktan muayenenin sonucunu belirlemektedir. Bu bir "muayene belgesi" epikriz mahiyetinde olup şahsın bunak olup olmadığı hakkında bir kanaat belirtmemektedir. Esasen bu belgedeki bulgular da "normal sınırlar içinde"dir. Ali İpar'ın, annesini birtakım hekimlere götürerek kendi şahsi imkân ve teşebbüsleri ile temin ettiği raporların Adli Tıp Kurumu'nun beş kişilik bir heyeti tarafından ve müşahade sonucu verilmiş, diğer bir beş kişilik heyetçe yeniden incelenerek onanmış, çeşitli temyiz kademelerinden geçmiş ve mahkeme karanna da bağlanmış rapor ve karan karşısında hukuki değeri olamayacağı açıktır. Yukarıdaki açıklamalarımdan da anlaşılacağı gibi, asıl sorulması gereken soru, Ali İpar'ın öteki raporları hangi yoltarla temin ettiği sualidir. Gene şurasını da çok merak ediyorum. Siz ne zamandan beri birtakım çevrelerin çıkar çatışmalanna bu şekilde alet oluyorsunuz ve bu yazıyı TRT'deki benim yönettiğim "Laiklik" açıkoturumu sebebiyle yayımladığınıza göre Ali ipar'ın annesi ile laiklik meseiesi arasında ne gibi bir münasebet vardır? Saygılanmla Yanıta Yamt... Prof. Dr. Ayhan Songar ABD'ye pazarlık çağrısı (Baştarafi 1. Sayfada) lendi. StrauzsHupe dün yüzünde donuk bir ifadeyle HalefoğTürkiye'nin, Savunma ve Ekolu'nun yamndan aynldıktan sonnomik İşbirliği Anlaşmasfrun ra bakanlığın önünde bekleyen "günün şartlanna" uygun hale gazetecilerin sorularım yanıtsız getirilmesi amacıyla "degiştirilbıraktı ve hemen arabasına binmesine" ilişkin notası dün Ankadi. ABD Büyükelçiliği kaynaklara'da yapılan bir diplomatik gin, "Türk tarafının getirdiği görişimle Âmerikan tarafına iletilruşler itina ile incelenecektir. Bu di. Nota, Dışişleri Bakanı Vahit nedenle bir yorumda bulunmuHalefoglu tarafından ABD Büyoruz" demekle yetindiler. yükelçisi Robert StrauzsHupe've Bir Türk diplomatının "Çetin verildi. bir pazarlıgın kapısını açtığını" Dışişleri Bakanlığı'nca dün bu konuda yapılan açıklamada, gi söylediği Ankara'nm dünkü girişimi, Amerikan tarafının mürişimin "Türk hükümeti, son beş yıllık uygulamanın ışığında an zakere masasına davet edilmesiyle sınırlı kaldı. Türk tarafının laşmada gerekli tadilat yoluyla müzakere pozisyonunu ve somut TürkABD savunma işbirliğinin beklentilerini içeren öneri pakegünün şartlanna uydurulmasını" ti daha sonra iletilecek. Nitekim amaçladığı bildirildi. Dışişleri Sözcüsü Eralp de, "TaÖzal hükümeti, anlaşmamn dil tekliflerimizi ihtiva eden mebeş yılhk uygulama süresi içinde ün de kısa sürede tevdi edilecekişleyişindeki "dengesizliklere" tir" dedi. ilişkin olarak ifade ettiği rahatsızlıkların giderilmesi yolundaki Bu arada, Amerikan tarafının, resmi girişimini dün yaparken, Türk tarafının notasını önümüzAmerikan tarafının önümüzde deki günlerde yanıtlayacağı tahki günlerde başlaması beklenen min ediliyor. Bu sırada yapılacak görüşmelerde "yapıcı bir yakla bazı ön temaslarda da anlaşma$ım izlemesi" beklentisini de mn tadiline ilişkin müzakerelerin duyurdu. yönteminin belirlenmesi bekleniTürk yetkililerinin bir süre ön yor. Aynca taraflarm ilk aşamace yapılacağını açıkladıklan ve da görüşmeleri yürütmek üzere diplomatik çevrelerde merakla birer müzakereci atayacaklan da beklenen resmi girişim dün öğ yetkililerce belirtiliyor. leden sonra gerçekleşti. ABD Özal hükümeti, anlaşmayı Büyükelçisi StrauzsHupe, bir gözden geçirmek üzere müzakegün önceden yapılan duyuru reye açarken, anlaşmamn yedinci üzerine Dışişleri Bakanlığı'na maddesini işletti. Anlaşmamn geldi ve burada Bakan Vahit Ha yedinci maddesinin üçüncü fıklefoğlu tarafından kabul edildi. rası: "Taraflar, istedikleri an, Yaklaşık 35 dakika kadar sü"anlaşmamn veya buna bağlı taren görüşmede Halefoglu, Büyü mamlayıcı anlaşmamn herhangi kelçiye anlaşmamn tadiline ilişbirinin tadilini veya gözden gekin notayı iletti. Halefoglu tara çirilmesini önerebUeceklerdir" fından Büyükelciye iletilen nota hükmünü getiriyor. Ankara'nın nın metni açıklanmadı. Bunungirişiminin zamanlamasın da la birlikte Dışişleri Sözcüsü dikkat çeken bir yön de, resmi Yalım Eralp, gazetecilere yaptı duyunınun anlaşmamn feshi için ğı açıklamada notada değişiklik bildirim tarihi olan 18 eylül taisteğinin gerekçesinin "ana rihinden bir gün önce yapılmahatlanyla" belirtildiğini bildirdi. sı. Ankara girişimini bir gün önSözcü, açıklamasında şunları . ce yaparak anlaşmamn feshini issöyledi: "Anlaşmamn NATO tediği yolunda bir havanın doğAnlaşması çerçevesinde Türkiye masım önlemek istedi. ile ABD arasında karşılıklı yüMüzakereleri, Demirel azınlık kümlülükleri belirleyen, bir yan hükümeti ile Carter yönetimi dan bazı Türk Silahlı Kuvvetleri arasında sonuçlandırüan ve 1980 tesislerinde ABD'nin ortak sa ilkbahannda imzalanan üsler anvunma faaliyetferine kaülmasına laşmasına göre, "Anlaşmamn taizin verüirken, diger yandan dili yönündeki müzakerelerin uç Türk Silahlı Kuvvetlerinin tat ay içinde sonuçlanması gerekiminkâr bir düzeyde modernizas yor." Anlaşmaya göre, "Bu süre yonu için savunma desteği lemi içinde bir sonuç alınmazsa tarafnini öngören bir dengeye dayan lardan biri 30 günlük süre içindınlnuş olduğu malumdur." de anlaşmayı tek taraflı olarak Eralp, sözlerine devamla, sona erdirebilecek." "Türk hükümeti, son beş yıllık Bununla birlikte, Dışişleri Sözuygulamanın ışığında anlaşmada cüsü, üslerin faaliyetlerini düzenleyen ek tamamlayıcı anlaşmalagerekli tadilat yoluyla TürkABD savunma işbirliğinin günün şart rın, dolayısıyla üslerin statüsülanna uydurulmasını ve böylece nün de pazarlık sırasında gündeilişkilerimizin karşılıklı anlayış me gelebileceğini hissettirdi.Ismiiçerisinde geliştirilmesini ongör nin açıklanmasını istemeyen bir ABD'li diplomat ise, "Biz anlaşmektedir' diye konuştu. Sözcü, bu açıklamasıyla anlaş mada değişiklik yapılmasını gerekli gönnedigimizi, ancak Türk mamn "üslerden yararlanma" karşılığında "yardun" dengesine tarafı değişiklik isterse, buna itiraz etmeyecegimizi zaten söyledayandığını vurgularken, üstü kapalı bir şekilde de geçen süre miştik" şeklinde konuştu. içinde uygulamada anlaşmamn Anlaşmamn bu hükmü hatırbu dengeyi sağlayamadığı ve ya latıldığında Dışişleri Sözcüsü, müzakerelerin ne kadar sürebipılan girişimle bu dengesizliğin leceği ve zamanında sonuçlangiderilmesinin amaçlandığını mazsa ne olacağı konusundaki ima etti. . sorularım, "Şimdiden bir şey Türk tarafı bu acıklamalan söylemek doğru olmaz" diyerek yaparken, Amerikan tarafında ise sessizliğin hâkim olduğu göz geçiştirmeyı yeğledi. Willy Brandt'ın (Baştarafi 1. Sayfada) Federal Almanya'nın politik yapısını sarsan en büyük casusluk olayı, 1974'te Sosyal Demokrat Başbakan Wflly Brandtın istifasına yol açan Guillaume skandahydı. 1974 yılınm nisan ayında Federal Almanya Başbakanı Willy Brandt'ın yardımcılanndan ve yakın dostu Günter Guillaume^ nin Demokratik Almanya hesabına casusluk yaptığının ortaya çıkması üzerine, Federal Alman politik yapısı büyük ölçüde sarsıntıya uğruyor ve tüm Batı dünyası şok geçiriyordu. Demokratik Almanya'dan Federai Almanya'ya sığındığı 1956 yılından itibaren Sosyal Demokrat Parti'nin "sadık" bir üyesi olarak tanınan Günter Guillaume, 1973 yıbnda yakın dostu Willy Brandt'ın yardımcılanndan biri olarak başbakanlık bürosunda göreve başlıyordu. Aynı yıl, Brandt, Norveç'e yap'iğı ziyarete Guillaume'yi de yanında götürüyordu. Günter Guillaume, Norveç ziyareti sırasında Başbakan'a ait gizli dokümanları görme olanağı buluyor ve dönemin ABD Başkanı Riehard Nixon'un Brandt'a yazdığı, VVashington'la Batı Avrupa ülkeleri arasındaki görüş aynlıklannı dile getiren bir mektubu okuyordu. Günter Guillaume, Brandt'ın yanında çalıştığı 15 ay süresince, Batıya ait birçok gizli belgeyi, Doğu Bloku istihbaratına aktarıyordu. Özellikle o dönemde, Doğu Bloku ülkeleriyle "detanf'ın sağlanması için yapılan görüşmelere ait gizli dokümanların, Doğu Bloku'nun eline geçmesi, Batı istihbaratına indirilmiş önemli bir darbeydi. Federal Almanya'da tutuklanarak 13 yıl hapis cezasına çarptırılan Guillaume, altı ay sonra Demokratik Almanya ile yapılan bir casus takası ile iade ediliyordu. (Baştarafi 1. Sayfada) diler. Bunu duydum, ama demin söylediğim gibi en ufak bir ihtimal vermiyorum. Partimizde hiç kimse bunlan söylevecek kadar akılsız, bunlara inanacak kadar cabil degildir. Eğer bunlar gerçekten söyleniyorsa, arkadaşlannı inandırmak için lütfedip önce kendilerini bu partiden kurtarsınlar, partimiz de onlardan kurtulsun. Gerçekten bunlar kapalı kapılar ardında söyleniyorsa. bu ar niyeüidir. Yok iyi niyetlilerse lütfedip açıkça yuksek sesle söylesİDİer, tartişalım. Böyle bir tehlike olduguna bizi de inandırıp. görevlerini yapsınlar." Bir başka soru üzerine HP Genel Başkanı şu yanıtı verdi: "Birleşme gibi çok önemli bir olayın gerçeklesmesi dogal olarak bazı sıkıntılar, püruzler, rahatsızlıklar doguracaklır. Hatta bilmeden haksızlıklar da yapabiliriz. Darılan, kıisen de olacaktır, ama berkes bilmelidir ki, son derece demokratik davranıyoruz ve son derece iyiniyetliyiz. SODEP'in de aynı düşündügune kendim kadar eminim. Ancak bu sıkınlılar, püruzler rahatlıkla aşılacaklır. Tüm arkadaşlarıma söylüyorum, hepimiz bilelim ki artık HP ya da SODEP yoktur. Ilk seçimlerde iktidar olacak yeni bir sosyal demokrat parti vardır. Herkes olaya HP'li ya da SODEP'li diye bakma alışkanlıgından vazgecsin. Artık hepimiz tek bir yumruğuz, tek bir parliyiz. SHP'yiz." HP'de Sayın Songar, Size öncelikle bir gazetecilik kuralından söz etmem gerekiyor. Bizler kamuoyunun ilgisini çekecek her konu ile ilgileniriz. Bu konulardan bir kısmı, "birtakım çevrelerin çıkar çatışmalan" olabilir. Bu çıkar çatışmasıpın kamuoyunca bilinmesi gereken yanları da bulunur. Örnek verirsek: Sözgelişi iki dışsatım şirketi arasında bir rekabet vardır, bu rekabet, elbette bir "çrffarpaf/şmas/" gibi görünür. Bu şirketlerden biri "hayali ihracat" yapmışsa gazeteci olayın bu yönü ile ilgilenir. Bir başka örnek vereyim: Yeraltı dünyasında çeşitli rakip çeteler bulunur. Bunlar birbiriyle savaşırlar. Bu arada, bu çetelerden biriyle ilgili belgeler elimize geçerse, bu belgelerin kaynağını araştırır, çeşitli soruşturmalar yapar, daha sonra da bu bilgi ve belgeleri yayımlarız. Yıllardır bu köşede soyguncuya, kaçakçıya ve rüşvetçiye karşı yaym yapar dururuz. Kimsenin çıkar çatışmasına "a/ef"olmayız. Tersine, "a/efo/an/ar/"kulaklarından tutup sergileriz. Bu kuralı anlattıktan sonra olayımıza gelelim: Konumuzun yukanda verdiğimiz örneklerle hiç ilgisi yok. Olay bambaşka, ancak ilgi çekicidir: Banker Kastelli "kamuoyuna mal olmuş bir insandır." "Vatandaş Cevher Özden" ile "ipar ailesi" arasındaki çekişme bizi bir yönü ile hiç ilgilendirmez. Ancak, Banker kastelli adı ile bilinen Cevher Özden'le Yassıada sanıklarından ünlü işadamı Ali ipar arasındaki bir dava kamuoyunu ilgilendirir. ipar'ın avukatı da DYP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ise, bu ilgi daha da artar. Cevher Özden ile ilgili bir başka dosyada da, 1982 Anayasası'nı hazırlayan komisyonun başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı'nın, anayasanın 15'nci maddesini yorumlayan bir ilginç raporu bulunmaktadır. Bu raporu gördükçe, nasıl, "Bu Kastelli'yi ilgilendiren bir çıkar konusu" diyemezsek, ipar Köşkü'nün satışı ile ilgili dosyayı da görmezlikten gelemeyiz. Bilmem anlatabildim mi? Sayın Songar, siz, 6.10.1980 günü, Tevhide İpar için "Zaman hakkındaki bilgisi yanlış, dolayısiyle zaman oryantasyonu bozuk" diyorsunuz; ancak 28 Şubat 1983 günlü raporunuzda aynı Tevhide İpar'ı sapasağlam bulurken, daha önce saptadığınız bulgulara hiç değinmiyorsunuz. Olabilir. Arada geçen üç yıl içinde hasta iyileşmiştir. Bu konu sizin uzmanlık alanınız. Biz ise bu konunun yabancısıyız. Onun için soruyoruz: "Hasta bu kadar zaman içinde acaba iyileşebilir mi?" Bu sorumuzun tıbbi yanıtını verin yeter. İstediğimiz bu. Sayın Songar. Siz, "Asıl sorulması gereken soru, Ali İpar'ın öteki raporlan hangi yollardan temin ettiği sualidir" diyorsunuz. Milyonluk satışları ilgilendiren böyle raporların "hangi yollarla temin edildiği" gibi bir sorun varsa. Lütfen bildiklerinizi açıklayın. Acaba bu gibi raporları elde etmek için yasadışı yollara başvuranlar mı var? Bu yolda bir kuşkunuz varsa lütfen bu kuşkuyu açıkça dile getırin.. Sayın Songar, sizin hukuk bilginiz, tabii ki nöroloji alanındaki bilginiz kadar olamaz. Sizi uyarayım. Yanıtınızda suç öğeleri var. Keşke bu yanıtınızı göndermeden önce bir hukukçuya gösterseydiniz. Cünkü, "Asıl sorulması gereken soru, Ali ipar'ın öteki raporları hangi yollardan temin ettiği sualidir" derken, Tevhide İpar'ın ruhsal durumu hakkında sizinle aynı görüşü paylaşmayan meslektaşlannızı suçlamış oluyorsunuz. Meslektaşlarınız hakkında daha saygılı olamaz mısınız? Sizin sapasağlam buldugunuz Tevhide İpar için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Sağlık Kurulu "dementielarıza" saptayıp, "hastanın iyiieşmesibeklenemez" diyor. Prof. Dr. Salim Özaydın, Prof. Dr. Leyla Zileli ve Prof. Dr. Yusuf Savaşır da "senildemans" hastahğı buluyorlar. Aynı hasta hakkında bu kadar değişik raporiar bulunursa elbette "bunlann hangisi hastanın gerçek durumunu yansıtıyor?" diye sorarız. Niye öfkeleniyorsunuz? Siz TRT Yönetim Kurulu üyesisiniz. Bu kurulda üye olmanız, açıkoturum yöpetmenize hak vermez. Laiklik konusunda düzenlediğinii açıkoturumlar tek yanlıdır. Açıkoturum karşıt görüşlü insanlar arasında yapılır. Laiklik konusunda kitapları bulunan öğretim üyelerini niçin bu oturumlara çağırmıyorsunuz? Prof. Bülent Daver, Prof. Özer Ozankaya, Prof. Çetin Özek laiklik konusunda, Prof. Tarık Zafer Tunaya da Islamcılık konusunda kitaplar yazmışlardır. Bu konunun uzmanı onlardır. Televizyon ekranlarını konunun uzmanlarına kapatıp, tek yönlü yayın yapmak TRT yasasına da aykırıdır. Yasaları çiğniyorsunuz. Basın. kamuoyu önüne çıkan insanları bütün yönleri ile inceler. Sizi de son günlerde üstlendiğiniz işlevler nedeniyle gündeme aldık. Bundan sonra sizinle çok daha yakından ilgileneceğiz. Yardımlarınızı bekleriz. Laiklik konusunda "uzman" değilsiniz. Açıkoturum yönetmek konusunda hiç de yetenekli sayılmazsınız. Bir örnek vereyim: Bir tümce içinde iki ayn kavram için "şey.. şey" diyen bir açıkoturum yöneticisine şimdiye dek hiç tanık olmamıştık. Sayenizde gördük!. Türkiye'de bu açıkoturumu yönetecek binlerce yetenekli insan var. Yeteneğıniz olmayan bir dalda, lütfen, bu kadar ısrarlı olmayın. Bırakın bu oturumları bu işin profesyonelleri yönetsin. Saygılar ve kaygılarla...