22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ARALIK 1985 • • * • HABERLERİN DEVAMI değişiklikler olmuştur. Bunda Kıbns olaylan ve Ege ihtüafı neticesi Rum lobisinin sürdürdüğü, son olarak buna eklenen Ermeni lobîsi faaliyetlerinin rolü bulunduğu muhakkak olmakla beraber, hepsi bundan ibaret değildir. Amerika 'nın bize karşı beslediği niyetlerde değişiklik hissedilmektedir'' diyebilmekte ve şunları eklemektedir: "... NATO'ya rağmen Amerika'nın, Türkiye'nin bütünlüğüne uzanan elleri zayıflatmak veya kırmak hususunda eskisi kadar kararlı ve azimli olmadığı, hasımlanmızca da bilinecek kadar açıktır..." Bunlar söyleniyor, açıkça yazılıyor. Başbakan ise, basına kimi dersler veriyor. Örneğin tran 'dan ticarette gözetilen aksamaları ele alıp, yazılarda, haberlerde "dikkatli" olunmasını salık veriyor. tran 'da öteden beri görülen "karşıt duygular, hatta gösterüer" karşısında gerçek durumu saptayacağımız yerde "ticaretin gelişmesi için" sus pus olunmasını istiyor. ABD Kongresi'ndeki oiuşmalan bir ara ABD'deki seçim öncesi "sıcaklığa" bağlayan mantığını düzeltip, ABD'nin son tutumuna karşı, "bütün NA TO ülkelerini harekete geçirecek bir diplomasi eylemine" girişemiyor, "sus, dur, ticareti önleme" sloganınm yeni örneklerini veriyor. TBMM'yedış olaylar, ABD'deki olumsuz gelişmeler ve bu gelişmelerin içeriğinde yatan nedenler üzerinde açık seçik bilgi vermiyor bu hükümet. Siyasal yaşama, ABD'ye göbeğiyle, kafasıyla, yazgısıyla bağımlı doğan bu iktidar için bütün bu gelişmeler sanki başka üikeyle ilgili. Varsa, yoksa iki yılda siyasal ve ekonomik açıdan iflas eden bu iktidarın nasıl sürüp gideceğini hesaplayan kaygüar... ABD'deki son oluşmalarmış, Batıdan kopmuş gidiyormuşuz, ABD'de Türkiye'yi artık Batılı değil, bir tslam ülkesi gibi görmeye yönelik değişimler varmış, bütün bunlar bir yana, TBMM'de Ermeni sorunuyla ilgili önerge görüşülürken, Turgut Özal koridorda SHP'yi nasıl biçeceğinin korkusunu saiıyor. 84. maddeyle listesini yaptığı ANAP'a transferleri nasıl sağlayacağını kafasında tartışıp duruyordu. tktidarda kalmamn dışında, umurunda mı dünya? CUMHURÎYET/13 CÛNEYT ARCAYÜREK yazıycr (Baştarafı 1. Sayfada) anda kış geliyor. Meclis bu işi ciddiye alıyor havasma girersek oradaki eşkıyayı azdınnz' dedi. MDP'li beş milletveküi on doğu ilini gezmiş, sivilasker ilgiiilerle halkla konuşmuş, bir rapor hazırlamıştı. Bu raporun TBMM'de görüşülmesini istiyorlardı. Ayrıca, eğer "hükümet yanli olursa'" ortadaki sorunları bir gizli oturumda ele almayı, bu oturumda hükümetin elindeki bilgilerle birlikte gerçeklerin 'saptanmasım öneriyorlardı. Bu rapor, kalın çizgileriyle duyuruldu, ama raporun özünde yatan kimi önemli vurgulamalar ancak "özel biçimde" devletin "yüce katlarına" gönderildi. MDP, gizli oturum için bir önerge taslağı da hazırlamıştı. Ne var ki, bu taslaktaki değerlendirmeler Başbakan 'ın öneriyi geri çevirmesi nedeniyle açıklanmadı. Başbakan 'ın, bu konuların görüşülmesine karşı çıkmasındaki gerekçe hâlâ doyurucu bulunmuyor. Rapordaki değerlendirmeler yalın biçimde "eşkıya sorunu" değildi. Özellikle doğu bölgelerinde kış öncesi halkın çektiği ekonomik ve sosyal ıstıraplar dile getiriliyordu, saptanan durumdan sonra doğuda "bir otorite boşluğu ve zaafının ortaya çıktığı" vurgulanıyordu. Eldeki kimi resmi belgelere göre, 1980'den ö'nceki yıliarda da bu bölge için aynı yönlü saptamalar resmi makamlarca yapılmış, "otoriteboşluğundan"söz edilmişti. Öyleyse ne değişmişü? Olaylar durmuyor, sürüp gidiyorsa bunun asıl nedenlerinin 1985 'te de yazıldığı gibi ortadan kaldırılmadığı anlaşılıyordu. Başbakan Özal ise konularla sorunlarm irdelenmesine yanlı olmazken durmadan doğudaki kalkınmaya verdikleri öncelikten, gerçekleşen yaptırımlardan bol rakamlı örneklerle söz edebiliyordu. Oysa raporda "Memurun, idarecinin, teknik elemen kalitesizliğinin, yetersizliğinin, tecrübesizliğinin'' vurgulamalan vardı. Polis ve memurların yü'zde 80'inin sürgün, cezalı, sadece kadro doldurmak için görevlendirildiği ifade ediliyor. Hakkâri'de bu yıl atanan 250 öğretmenden sadece 50'sinin gelip göreve girdiği bildiriliyordu. Yol şebekesi geçmiş yıliarda yapılmıştı ana arterlerde bakımlıydı. Ilçe ve köy yolları bakımsızdı. Kamu görevlilerinin vatandaşa kötü muamele yapmasından doğan olaylar a değiniliyordu. Özal ise TV'de, bu bölgeye görülmemiş, hiçbir iktidar zamanında yapılmamış uygulamalardan söz ediyor, hatta biryılda 67 milyar lira harcandığım bildiriyordu. Özal'ın bol övunmelerine karşın yazılı bir metinde örneğin Kâmran tnan şöyle diyordu: "... Son ikiyılda ciddi hiçbir hizmet götürülmemiştir. Hükümetin geri kalmış yöreler için vaki beyanlan gerçek duruma ters düşmektedir. Yayımlanan rakamlar Karakaya, Atatürk barajlan ile Afşin Elbistan projesi gibi büyük yatınmlann cari harcamalannı içermektedir. Ekonomik yatınmlann yokluğu neticesi işsizlik had safhada seyretmektedir. Ayrıca çok ağır kış şartlanndan sonra uzun bir kuraklık mevsiminin yasanmış olması bölge insanlannı ekonomik bakımdan büyük sıkıntı içine sokmuştur. Bütün bunlara rağmen 1984 geri kalan yaz dönemi içinde hiçbir hükümet üyesi bölgeyi ziyaret etmiş, halkın güvenliği dahil problemleri ile ilgilenmiş değildir. Bu intiba ve onun kaynaklandığı şartlar teröristlerce istismar edilmektedir." Bu gerçeklerin TBMM'de gorüşülmesi istemiyse 1985 kışına girerken Başbakan Özal'ca "eşkıyayı azdırır'' gerekçesiyle geri çevriliyordu. Gizli oturum önerge taslağında, TEK'in elektrik işlerini ihale ettikten sonra bütün hizmetleri köylüye yapıırdığı, tesisler bittikten sonra elektrik bağlanmasını "muayyen maddi menfaat şartma bağladığı"gibi önemli saylar yer alıyor, ama Başbakan Ülkü Söylemezoğlu 'na telefonda söylediği gibi bütün bunları "ciddiye alıyor görünmediğini" ö'ne sürüyordu. Özal'ın sürekli sergilenen "sorunlan hafife al/tıa" tutkusunun ülkenin gerçek yararlarını nerelere dek götürdüğünü hemen her gün izliyorduk. Örneğin önceki gün TBMM'de ABD Kongresi'ndeki Ermenisoykırımıyla ilgili gelişmeleri yeren örnergenin okunmasından önce ve sonraki "manzorayı" hep birlikte gördük. ABD Kongresi'nden Ermeni yasası çıkarsa, Türkiye'nin NA TO içinde ve ABD ile dostluk ilişkilerinde olumsuz gelişmeler olabileceğini "dokunduran" önerge okundu. Başbakan yoktu, ilgili bakanlar yoktu. Hükümet Sözcüsü Mesut Yılmaz elini çenesine dayamış, kimbilir hangi önemli "devlet sorunlarına" dalmış, yerinde oturuyordu. Türkiye'nin duyarlığını dile getirmeyi amaçlayan bu önerge üzerinde hükümet "bir şeyler söyler'' diye bekliyorduk, adeta önerge gelsin geçsin gibi bir mantık sergiliyordu. önerge okundu. Çat pat alkışlar. Geçti gitti. Hükümet kamuoyuna, herhalde ABD'ye karşıgörevini yapmış olmanın mutluiuğu içindeydi. Bu önergeyle ABD yönetimini tutsak eden bütün lobilere ne ders vermiştik ya!. Eğer, bir gizli oturum yapılabiise, bütün bu verilerin yanı sıra, Iran 'dan başlayarak, Suriye, Irak 'ta getişen, Buigaristan 'a dek uzanan çemberdeki yerimiz ele alınabilecek. ABD'ye karşı umut bu ya yeni politikanın temelleri atılabilecekti. Kâmran İnan gibi ABD'ye ve Batıya karşı olumlu davranışlan bilinen bir siyasetçi bile, "... ABD'nin Türkiye 'ye karşı tutumu ve politikasında ciddi ve endişe verici Ortadoğu için ABD ile (Baştarafı 1. Sayfada) Yetkililer Murphy'nin d ü n gece Riyad'dan Ankara'ya geçmesinin kararlaştırıldığını, ancak özel temsilcinin programında ortaya çıkan bir değişiklik nedeniyle gelişinin bu sabaha kaldığını bildirdiler. Murphy, özel uçağıyla Ankara'ya vanr varmaz Dışişleri Bakanlığı'na gelerek Dışişleri Bakanı Vahit Halefoglu tarafından kabul edilecek. Halefoğlu, daha sonra Murphy için bir çalışma yemeği verecek. Özel temsilci, temaslannı tamamladıktan sonra Ankara'dan ayrılacak. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı sıfatını da taşıyan Richard Murphynin Ankara'ya gelişinin gecikmesine İsrail'de yaptığı temaslann neden clduğu sanılıyor. Murphy, İsrail Başbakanı Şimon Peres Ue görüşmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrail ile Mısır'ın Sina Yarımadası'ndaki ihtilaflı toprak parçası Taba konusundaki görüşmelerini başlatmasından memnuniyet duyduğunu söyledi. Taba göriişmeleri 1 ekimde tsrail'in Tunus'ta giriştiği saldırı üzerine Mısır tarafından kesilmişti. Perez'in sözcüsü, İsrail Başbakanı'nın Murphy ile görüşmesinden sonra bir demeç verdi ve 90 dakikalık PerezMurphy görüşmesi sonucunda taraflann Ortadoğu barış görüşmelerini başlatmak konusunda "sessiz temaslar" yuriitmekte anlaştıklannı bildirdi. Murphy'nin Perez'e Ürdün Kralı Hüseyin'in hâlâ görüşmelerini başlatmaktan yana olduğunu belirttiği sözcü tarafından açıklandı. Richard Murphy dün de İsrail Dışişleri Bakanı İzhak Şamir ile bir görüşme yaptı. Halefoğlu ile Murphy arasında yapılacak görüşmderde Cenevre sonrası süreçte Ortadogu'da beklenen olası gelişmelerin geniş bir şekilde değerlendirilecegi bildiriliyor. İlk olarak Murphy'nin Cenevre sonuçlarıyla Ürdün, İsrail. Suriye, Mısır, Pakistan, Umman Sultanlığı ve Suudi Arabistan ziyaretlerinde edindiği izlenimleri aktarması bekleniyor. Daha sonra da Halefoğlu Cenevre sonrası durumu nasıl gördüğünü anlatacak ve daha da önemlisi Ankara'nın bundan sonraki dönemde dikkate alınmasını ıstediği noktalan vurgulayacak. Bu çerçevede Halefoğlu'nun FKÖ'nün barış sürecinden dtşlanmaması gereğini vurgulaması, aynca Ürdün Kralı Hüseyin ile FKÖ lideri Arafat arasında geçen şubat ayında kararlaşıırılan barış planının uygulamaya konmasına destek vermesi bekleniyor. SOVYETLER. ORTADOĞU VE TÜRKtYE Görüşmeler sırasında Ürdün Kralı Hüseyin'in barış sürecini uluslararası bir konferansa dönüştürme yolundaki önerisinin de gündeme gelmesi bekleniyor. Sovyetler Birliği'ni de Ortadoğu denkleminin ıçıne çekmeyi amaçlayan bu önerinin Cenevre sonrasında bölgedeki diplomatik hâreketliliğin başlıca odağını oluşturacağı haber veriliyor. Bu çerçevede Murphy de denkleme girebilmek için son zamanlarda İsrail'e bazı işaretler veren Sovyetler Birliği'nin barış sürecinde rol olmasını ABD'nin nasıl değerlendirdiği anlatacak. Ankara ise Ürdün Kralı Hüseyin'in ortaya attığı bu öneriye açık bir şekilde ifade etmemekle birlikte şimdilik "zimni" bir destek veriyor. Dolayısıyla Sovyetler'in bölgede siyasi ağırlığını koymasına karşı çıkmıyor. ARAP ÇEVRELERİNDE HAVA Öte yandan, Murphy'nin ziyareti Ankara'daki Arap diplomatik çevrelerinde de büyük ilgi uyandırdı. Bu çe\ relerde yapılan değerlendirmelerde ,ABD'nin Ortadoğu politikasmda Türkiye'ye artan bir ağırlık verdiği, Murphy'nin ziyaretinin de bunu gösterdiği belirtiliyor. Konuyla ilgili üst düzey bir Arap diplomatik Cumhuriyet'e "Eskiden genellikle Türkler köprü rolü oynar ve Ortadoğu ile ilgili görüşlerini ABD ve Batıya aktarırlardı. Halbuki şimdi bu trafiğin yön değiştirdiği anla1 şılıyor. Şimdi Amerikalılar Türkiye nin görüşlerini almak üzere Ankara'ya geliyorlar" dedi. İsminin açıklanmasını istemeyen bir başka Arap diplomatı ise "Türkiye bölgedeki rolünü oynamaya basladı. Bu bölgeyi olumlu yönde etkileyecek yararn bir gefişmedir" şeklinde konuştu. Zirve ve Ortadoğu (Baştarafı 1. Sayfada) luca ele alması nedeniyle Ortadogu'da belirsizlik ve bekleyiş havası bıraktığını gösteriyor. Zirve iki süper devlet arasında 19721974 yıllannın "büyük detantı"na bir geri döniiş yolunu açar gözüktüğüne göre bu uyuşmadan Ortadoğu'nun payına düşen, bölgede gerilim odaklannı özellikle Körfez savaşını T "dizginleme ' ve terorizm dalgasını kanalize etme hususlarında belli bir karşılıklı anlaşma olmalı. Dtşişleri Bakanlanmn, yani George Shultz ve Edward Şevardnadze'nin inisiyatifine bırakılan "somut önlemler" ve Moskova'run bölgedeki olası bir banş sürecine katılımı için ABD tarafından ön koşul olarak ileri sürülen İsrailSovyet ilişkilerinin normalleşmesi bekleyişi içinde uzun aylar geçecek. Yollarına sıkı pazarlıklar, son olarak Malt a ' n ı n sahne olduğu gibi "yumnıklaşmalar" ve giderek 1973'te olduğu gibi sınırlı bir savaşa da yol açabilecek askeri tırmanma girişimleri döşeli uzun aylar... Araplararası ittifaklann gittikçe artan bir hızla kurulduğu ve bozulduğu bir sırada, bölgesel ve uluslararası hesaplarıyla "Lübnan tiyatrosu", bölgede egemen olan kargaşa atmosferini yansıtıyor ve ufukta çizilen en geçerli eğilim göstergesi olmaya devam ediyor. Her şey Arap dünyasının bir yol kavşağına geldiğini gösteriyor: Ya iki büyük tarafından empoze edilen ve bölgedeki hasım tarafların iyikötü kabul edecekleri bir "statüko"ya ulaşılacak ya da "Lübnan sendromu"nun bölgeye yayılmasmın alameti olan, sürekli bir istikrarsızlık olgusuna vanlmak üzere Ortadoğu'nun alabora olması devam edecek. SURtYE VE "PAX SYRIANA" Bir yanda Lübnanb çatısan tarafları, Hıristiyanların imtiyazlarına son verecek ve Marunilerin devlet ve ordu kademelerindeki üstünlüğünün sonunu getirecek ve aynı zamanda Şam'ın Beyrut üzerindeki jeopolitik egemenliğini ilan edecek bir "barış anlaşmasf'mn gerektirdiği uzlaşmalara itmeye çalışan, ancak bu yöndeki çabaları lsraillilerin "topyekun stratejisi" ve Araplararası nüfuz mücadeleleri yüzünden engellerle karşılaşan Suriye mevcut. TelAviv hükümetinin, Güney Lübnan'da elinde tuttuğu "sınır bölgesine" (Anklav) sıkı sıkıya sarılmak ve Jezzin'e kadar açtığı gediğe güvenerek Lübnan bunalımının çözümünde söyleyecek sözü olduğunu tartışmasız kabul ettirmek istediği kesin. Jezzin (Güney Lübnan'da Hıristiyan kenti) gediği Israil'in isteğini kabul ettirmek için sahip olduğu en değerli kart. Ama, aynı zamanda iç çekişmeler (özellikle Lübnanlı Müslüman kampta) ve Arap ilişkilerinin karmaşık sisteminden kaynaklanan toplumlararası kuvvet dengesinin oynakhğı, Lübnan'ın yeni satranç tahtasında çıkarları bozulan başta FKÖ olmak üzere Arap aktörleri, Lübnan'da bir "Pax Syriana"yı (Suriye barışı) torpillemek isteyen, zira kendini mağlup sayan veya mağlup olmaktan korkan "mahalli oyuncuiar"la aynı çizgiye itiyor. BEYRUT'TA BAYRAK SAVAŞI'NIN NEDENİ Bu mantık çerçevesinde Dürzi toplumunun şefı Velid Cunblat'ın, Beyrut'ta büyük tahribata yol açan "bayrak savaşı"nın inisiyatifini ele almadan önce Cenevre sonrası uluslararası ortamın sağladığı manevra alanını iyi hesaplamış olması kuvvetli bir olasıhk. Dürzi milıslerin tüm siyasi arenanın kumanda merkezi olan Beyrut'tan kovulması suretiyle, Suriye'nin yaratmak istediği yeni Lübnan dengesinde, kendisine ikincil bir rol verilmek istenmesine karşı önlem olarak Cunblat'ın, Emel hareketinin Şii milisleriyle savaşa tutuştuğuna inarulıyor. Dürzi liderin, Suriye'nin vesayeti altında sürdürülen Lübnan'ın pasifikasyonuyla ilgili süreçte verilecek tavizin sınırları yüzünden Hıristiyan kesimde uyanan tedirginliğin yol açtığı yavaşlamadan da cesaret aldığı belli oluyor. Bu yavaşlama Suriye Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam'a, bunda Amerikan baskılannın etkilerini aramak gerektiğini, Israil'le temasların yenilenmiş olabileceğini ve bu hesapların bölge çapında boyutları olduğunu söyletti. Bundan başka. Beyrut'taki diplomatik çevreler, Möskova ile olan ilişkilerini Suriye'nin baskılarını dengelemek için kullandığından şüphe edilen Cunblat'ı yerinden oynatmanın Şarn'ı pek memnun edeceğini belirtiyorlar. Diğer bir nokta, Suudi Arabistan'dan da teşvik gören ÜrdünSuriye yakınlaşması. Bu yakınlaşma SovyetAmerikan uyuşmasının yarattığı yeni uluslararası ortamın Araplarda uyandırdığı endişenin bir sonucu sayılmalıdır. Şam ve Amman'daki düşman kardeşler, Cenevre'den hareket eden trene atlamakta herbiri kendi hesabına yarar görmüş olabilir. Moskova yönünde bir adım atan Amman da, Washington'dan gelen girişimlere daha açık gözüken Şam da, yakın geleceğin belirsizliklerine hazırlanıyor olmalılar. Burada ortak amaç, Israil'in Lübnan macerasını Doğu Şeria'da (Ürdün'de) tekrarlama olasılığına karşı veya önümüzdeki aşamadaki barış çabalarına ortak bir formülle yanaşabilmek için uluslararası kuvvet ilişkilerinin merkezinde durabilmek, yani hazırhksız yakalanmamaktadır. Aynı şekilde Amman'daki tüm etkisini yitirmek istemeyen FKÖ, KahireBağdat mihveri kartmı oynuyor. Böyle yapmakla Filistin atını Mısır'a ödünç veriyor, Mısır da Arap topluluğunda yitirdiği yerini yeniden ve kademeli olarak bulmaya çalışıyor. Firavunun dönüşü, ilişkileri yeniden kalıba dökme ve orta vadede bölgesel siyasi manzaranın değişmesi anlamına geleceği için Suudi Arabıstan'a pahalıya mal olabilir. Bu yüzden Mısır, Suudilerin şimşeklerini üzerine çekiyor. Yine de kısa vadede tüm gözlemciler gözlerini Beyrut'a dikmiş bulunuyorlar. Burada hassas denge her an bozulabilir. Şam bütün ağırlığını hissettiriyor. İsrail tuttuğunu bırakmıyor. Bölge ve uluslararası diplomasinin en küçük hareketlerini bile defalarca büyütmek suretiyle Beyrut, sanki gölge tiyatrosuna sahne görevi görüyor. Konuk yazar (Baştarafı 1. Sayfada) tir. Betli konularda uzmantaşmış ve ülkelerinde belirli bir isme sahip imzalar haberdeğerlendirme yazılanyla Cumhuriyet 'e katkıda bulunacaklar. Bu konuda ilkyazı "Cenevre Zirvesi Enesinde Ortadoğu ve Lübnan" başlığı ile Lübnanlı gazeteci Michel Naufal'aaıt. Michel Naufat, 1945yılında Beyrut'ta doğdu. Beyrui'ta üniversite öğreümini tamamladıktan sonra Paris 'te çağdaş tarih doktorası yaptı. Naufal, uzun yıllar AFP'de görevyaptıktan sonra, 1974'ten başlayarak Lübnan'm nüfuzlu Anyahar gazetesinde Ortadoğu politikası konusunda uzman redaktör olarak on yıl çalıştı. A rap dünyasındaki siyasal gelişmeler ve jeostrateji konulannda birçok makalesi bulunan Michel Naufal, kısa bir süreden beri Paris'te yayımlanan Arapça bir derginin yazı kadrosunda yer alıyor ve Arap politikasıyla ilgili bir araşlırma üzerinde çalışıyor. Michel Naufal, bu çalışmalarına ek olarak Cumhuriyet "m konuk yazarlanndan biri olacak. Sovyetler, Ankara'ya zırveyı aniatU ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Rast gele Kazanmak, çahşmanın ödüür.. Kiriiileri inançla'açfffr de nize... Bilirler, eli boş dönmez; sabırla, sebatla çalışan. Deniz onları, onlar denizi tanır... ...kazanmak onların hakkıdır. (Baştarafı 12. Sayfada) zası bulunan bir top hediye eden Belediye Başkaru Mümtaz Kola, "Galatasaray'ı yeneceğinize inanıyorum. Yalnız bu maçta çok dikkatli olun, hakemlere itiraz etmeyin, hakem ne derse kabul edin ve sioirlerinize hâkim olun. Teknik Direktör SUtnkoviç'in sövlediklerini aynen yerine getirseniz. maçı galibiyet ile bitirirsiniz" dedi. G.SARAY TERLÎYOR... Galatasaray, pazar günü Beşiktaş'la yapacakları maç için çalışmalarını sıkı bir şekilde sürdürüyor. Dün öğleden sonra Florya tesisleri içerisindeki toprak sahada iki saate yakın çalışan Galatasarayh futbolcular, bir hayli hırsh göründüler. Geçen hafta Zonguldakspor'u kendi sahalannda yenerek lig liderliğine oturan Galatasaray futbol takımı yöneticileri, birinciliği ellerinden bırakmak istemediklerini, bu nedenle de Beşiktaş'ı bu hafta mutlaka yenmek zorunda olduklannı söylüyorlar. Prekazi ve İbrahim'in sakatlıkları, Simoviç'in de izinli olması nedeniyle katılamadıklan antrenmanda, Derwall, takımın çalışma hırsından memnun görünüyordu. Tesislerin bir an önce bitirilebilmesi için, gününün büyük bölümünü Florya'da geçiren Başkan Ali Uras da takımın antrenmanım uzaktan izlemekle yetindi. Erhan Önal ve Erdal'dan sonra Almanya'dan transfer edilen üçüncü futbolcu olan Hasan Yıldırım, takıra arkadaşlanna uyum sağlamak için büyük çaba gösteriyor. Hakemlerle So\"yetler Birliği, CenevTe"de gerçekleşen ReaganGorbaçov zirvesinin sonuçlan hakkında diplomatik kanallardan Ankara'ya bilgi verdi. Edinilen bilgiye göre bu konudaki Sovyet girişimi Ankara'da yapıldı. Sovyetler Birliği'nin Ankara'daki büyükelçisi Vassil Lavlov, Dışişleri Bakanı Vahit Halefoglu'nu ziyaret ederek zirve sonuçianna iüşkin resmi Sovyet görüşü ve değerlendirmelerini aktardı. Büyükelçi Lavlov, Sovyetler Birliği'nin Cenevre zirvesinde ABD ile diyalog kurulmuş olmasını banşm gerçekleşmesi yönünde memnuniyet verici bir gelişme olarak gördüğünü anlatu. Sovyet Büyükelcisi, ülkesinin Cenevre sonrasına donuk belli bir ivimserlik taşımakla birlikte başta "Yüdız Savaşlan" olmak üzere belli konulardaki görüşlerini saklı tuttuğunu da vurguladı ve Moskova'run bu konudaki bilinen tutumunu tekrarladı. Lavlov'un Halefoğlu'na, arvede bölgesel gelişmelerin ve bu arada Ortadoğu sorununun genel bir şekilde ele alındığını ilettiği de öğrenildi. Dışişleri yetkilileri, Sovyet bildiriminin bu bakundan genel bir çerçevede geçtiginı, herhangı bir spesifik konunun ele alınmadığını belırttiler. Görüşmede Lavlov'un Vahit Halefoğlu'na Sovyetler Birliği lideri Mifaail Gottaçov'un zirve sonrasında Yüksek Sovyet Prezidyumunda yaptığı konuşmanın bir metnini ilettiği de bildirildi. Böyielikle .\nkara, Brüksel'de ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından NÂTO başbakanlanna verilen ve Başbakan Turgut Özal'ın da bulunduğu brifıngten sonra, zirveye katılan diğer taraf Sovyetler Birbği tarafından da zirve sonuçlan konusunda bilgilendirilmiş oldu. 2 otobüs çarpıştı: 33 yurah 16 Gunumuzde para bankada para kazanıyor Kazandığınızı bankaya yatınn... İş Bankası'na yatırın. İş Bankası'nda açılmış 7 10 milyona yakın hesap \ ar! Paraya para kazandıran hesaplar. Katılın aralanna. Yarına güvenle bakmanın mutluluğuna v^arın... Kazandıkça. MUŞ. (CumhuriyeO Muş Bulanık karayolunda iki yolcu otobüsünün çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında 16 kişi öldü, 14'ü ağır, 33 kişi de yaralandı. Malazgirt ilçesinden Muş'a gitmekte olan Abdullah Köylü yönetimindeki 06 LP 840 plakalı otobüs, karşı yönden gelen Faik Bozkurt'un kullandığı 49 AD 713 plakalı otobüsle Bulanık ilçesine 10 kilometre kala, yolun buzlu ve kaygan olması nedeniyle çarpıştı. Şoför Faik Bozkurt ile yolculardan Nimet Şahin, Fehim Sağınç, Necip Tanrıverdi, Ahmet Şahin, Tahsin Kahraman, Cemil Tanrıverdi, Mehmet Konak, Zeynep Levent, Mağfiret Karadeniz, Şeref Köylü ve Kadir Dönmez olay yerinde hayatlarını kaybettiler. Mehmet Çayırh ile Türkân Kaygan hastaneye kaldırılırken, Salih Güneş ile Ali Kaya da kaldırıldıkları Muş Devlet Hastanesi'nde öldüler. Kazada yaralanan 14'ü ağır 33 kişi çevre il ve ilçeleıdcki hastanelerde tedavi altına ahndı. (Baştarafı 12. Sayfada) bin, Önder'e 25 bin, antrenmana geç gelen Yaşar'a 55 bin, Erdoğan'a da 25 bin lira para cezası verildi. Son günlerde bazı futbolculann gece hayatını fazlaca tercih etmeleri nedeniyle de Fenerbahçe yönetimi bazı tedbüier aldı. Bundan sonra menajer Erol Togay futbolculan aksam kontrol etmekle görevtendirildi. Saat 23.00'ten sonra evinde bulunmayan futbolcular için ceza uygulanacak. Önce Kazandığınızı bankaya yatırın. TÜRKİYE $ BAIMKASI "Paranızın, istikbalinizin emniyeti."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle