29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET 6 Mart DIŞARDAN GELEN YABANCI OGRETIM ÜYELERİ E ACIDIR ki, Fesit p in 1933 yılmda Dârülfunun için söyledJklerini bugün lsfanbul tinıversıtçsî için söyiemek geneilikie mümkündür.' ö r ncgin, tfgretim üyeierinin büyük t»r kısmi fakülfelerındekj görevieri dışmda bol para getne. cek işierie uğraşmaktadirtar. Kunıl üyeiikleri belli düşüneşd? olan kişiler arasında. paylaçılmaktadır. Aşın dereoede pahalı olan derş kitaplannm büyük bir kısmı Batıdan derlsmelçrle oluştuniiffiâktadır. Bu tlp oğretım üyelerimiz kendılerinden bir katkıda bulımmadıklan halde, yaratıcı biçbir şey Crtaya Koymadlklan haide, çu'p notları iie d.olu ders kitaplannın üzerine yazar olarak isim •• M Douu değil Batı dün yarın lerinf koymakta sakınca görmeinektedirler, Bu konuda hemen her daldaki ders kitaplanndan örnekler vermek mümkündür. Darülfünunun kapatılması ile birlikte 31 Temmuz 1933 yılında çıkarılan 22.J2 sayılı yasa ile İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. İstanbul Üniversitesi ktırulduğunda 2878 ÖğrencİSİ, 214 öğretim Uyesi bulunmaktaydı, Öğretim üyeierinin 65 i ordmar yüs, 56 sı profesör, 93 ü doçent> 1iı\ Doçentlerin bepsi Türk olduğu halde, ordinaryüslerin 27 sı, profesörierin ise 18 i Türk1 tür, Üniversitenin kuruluşu İle birlikte etkmiik kazanan yabancı öğretim üyeierinin sayısı uzun yıllar kabankhğım korumuştur. Bir yanda öğrenci sayısı artarken buna ters bir geüşim gösteren öğretim üyeliği ade tâ dondurulmuçiur. Örneğin, ilk on yıl içinde öğrenci sayısı 3 kat çoğaürken öğretim üyesi sayısı yüzde 17 arijş £österebilmişlir. Rımun sosyal ve politik nedenlerinın oldugu açıktır. îstanbul Üniversitesi kuruluşundan sonra 10 yıl içinde önemli gelişmeler gösternviş, 1945 yilından 1061 Anayasasmm kabulüne kadar da bir duraklama devresi geçirmiştir. îlk on yıl belli ölcülerde de olsa halk çocuklanna da açık tutulan öğretim üyesi olabilme olanakları 1945 yilından sonra sistemli bir şekilde sadece bâkim sınıi men suplarına tanınan ayncalıklardan birisi olmuştur. Üniversite öğre tim üyeliği kapısı 1952 yilından sonra halk çocuklanna tamamen kapanmış, sadece kolej eği timi'gören gençlerin tekeline sukulmuştur. Üniversitenin kurulusundan 1945 yılına kadar geçen süre içinde atılan en önemli adım 1939 yılının ortalarında toplanan ilk Eğitim Şurasıdır. 1939 yılının ortalannda ilk eğitim şurası toplanıyor. Şura Başkanhğını Hasan Ali Yücel, yapıyor. Aziz Berker'in ve Enver Koryak'm yazmanlık yaptığı şuraya katılan üyelerden bildiklerirniz şunlar: Hakkj Tonguç, Vehbi Sarıdaî, Fahrettin Kerim Gökay, Cemil Bilsel, Akil Muhfar özden, Reşat Şemsettin Sirer, Tevfik Ararad, Emin Ali ÇavH, Cevat Dursunoğlu, Saim Ali Dilemre, Halil vedat Fıratlı, Sami Akyol, Ali Fuat Başgil, Emin Soysal, Enver Ziya Karal. Ömer Celâl Sarç, Kecmettin Halil Onan, Etem Menemencioğlu, Mehmet Emin Erişirgil, Hayri Ardıç, Neumark. Hamit Ongunsu, îsmail Hakkı Baltacıoğlu, Sadrettin Celâl Antel. îlk Egitim Şurasma îstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ve Üni versiteye bağh fakületlerin bazılan hazırladıkları raporları göndererek olumlu bir davramş ta bulunuyorlar. Bu raporlar içinde özellikle îstanbul Üniversitesi rektörlüğü tarafından hazırlanmış olanı eksiklerine rağmen büyük önem taşımaktadır. Rektörlük tarafından hazırlanarak Birinci Eğitim Şurası'na verilen raporda Türkiye'de eğitim politikası ve öğrenim hayatı bir bütün olarak ele alınmaktadır. «Türk eğitimi Cumhuriyetin cseridir, Türk cğitiıninin ölçiisü Dogu değil Batıdır, Türk eğitiminin amact dün de&il yarındır» diyerek başlayan raporda geçmiş şöyle açıklanıyor: «Osmanh Imparatorluğundaüç türlü oRretim kurumu vardı: Mcdrcse, mektep. yabancı vc azınlık okulları. Birincisi koyu dinci, üçüncüsü dinci ve bölücü idi. Hiç biri Türkçü değildi. Bir zamanlar gerçekten büyük ilim merkCTİ olmuş ve belki Batıya da ışık salmış olan medrese, ilerleyemedigi için düştükçe diişmüş ve bilginin değil, biİRisizliğin, geriligin ve yoba«hğın kaynagı olmuştu. Tanzimat. medreseyi kal dıramadığı için bunun yanın. da mektebi kurdüi' Ondatı yetmiş yıl sonra, Meşrutiyet, medresede reforma çabaladı. Medresenin sosyal hayatımızda hiçbir rolü ve faydası kalmadığı için, onu Cumhuriyet kaldırdı...» yıhnda loplanan İlk Lğitını Surasıua kalılaıı üyelerden heşinin fotografı. Yukarıki sıra, soldan sağa doğru: fsmail Ilnkkı Baltacıoğlu, Ali Fuat Başgil, Fahrcttin Kerim Gökay. Ikinci sıra. soldan sağa doğru : Akil Muhtar, Cemil Bilsel. TUT. Fakat yanyana zaman üçdört arkadaş arasında bile fikirler ayrıhyor. Bu hal memleket bünyesinin değiştiği ve bizden birçok işler beklediği bu devirde bütün düşüncelerimizi eyleme çevirmek için yeterli olmuyor. Bu durumda bütün aydınlan toplayan bir olanak ortaya çıksa da aydm. lar orada düşüncelerini özgür. ce söyleseler. Herkesin ayrı ayn olan düşünceleri birleşik degerler baline gelsin ve birleşik değerler de yurda süratle yayılsın, çözümlensin. Benim, Eğitim Şurasından anladığım popüler olmakla beraber TUNADAKİHAYAIET hudur. Baslamış olan tartışmalarda derde hiç uymayan başka bir renk çördüğüm için ben de birkaç kelime ile düşündüklerimi açıklamak istiyorum. Şuranın ilk hcdefi öğretim sorunları görüşülürken memleket çocuklarının yüzde 75 80'inin ilgili olduğu yerler, köyler olmalıdır. Buralardan yüksek öğrenime gidilememesinden büyük acı duyuyoruz... Anlaşıhyor ki, yüksek öğretim programı, program olarak ortaya konulmamıştır. Belli bir kuruluş ahnarak onu tek ölçü olarak kuilanıyor ve yüksek öğretim hakkında bu kuruluş üzerinde yaptığı açıklam diğer kuruluşlara da etkin mak istiyor. Sorunlan tari ken memlekete adam yeti mek ve içinde bulunduğu sıkıntılı durumu bir bütün linde inceleycrck memlel tamamına etkili olacak biı kilde ifade etmek gerekl O zaman Şüranın toplanma dan beklenilen amaca daha kın bir şekilde varmış oluı YARIN TEMELDEN ÖNCE ÇATI •••••••••••••••••BIIIIIPIII EfSANESi öteden birisî oturduğu yerden: «Demokrat Başkanı HaJiI çifri konıısuyorsun.» dedi. «Tıpkı onun gibi. Senî bu seçimde milletvekili yapmazsam bana da ben demcsinler.» Ilzun boylu: «Köpek,» dedi. «Şaka etmc de konuşalım. îşte ne diyeeeğimi unutturdun, it oğlu it,» dedi. «Sirinle yola çıkılmaz ki...» Sonra scsini bir perde daha yükseltip: «Olmaz, olmaz.» diye gürledi. «Delice Boğayı, bizim kııtlu kışlağımızı, hem dc dcdemizin yattığı yurdumuzu bu Kızılbaşlar kirletemeü'Ier. Üstelik bunlar Kürt Kızılbaşj da degiller.» «Doğru söylüyorsun.» dedi birkaç ses birden, «Doğru söyliiyorum, hem de dosdoğru, hcm de dedelerîmizin okları gibi doğru. öyle, cihad arkadaşlar! Kâfir üstüne, Kızılbaş üstüne, hakkımızı almak için cihaad!» Biraz önceki adam: «Demokrat Halil Bey gibi tıpkı. Ama bîr şeyi unuttun. Gomonist üstüne cihad demedin.» l'zun boylu yerine otururken: «Ulan köpek, bunlar çomonist değil, Yorük,» drdi. «Gomonist şchirlerde olur. Çadırda ne gezer.» öteki bindirdi: «Sen ne bilirsin, onların büyüğü çadırda oturur.» Gülüştüler. Ağırbaşlı Cennetoğlu: «Şimdi Süleymanı çağırdım, ondan hakkımızı isteyeccğiz. tstcdiğimiz parayı vermezse, işte o zaman dananın kuyruğu kopar.» Bir delikanh: «Ne yaparız onlara?» diye safça sordu. Uzun boylu adam hâlâ öfke içinde, göğsü öfkeden inip inip kalkıyor: «Siz durun.» diyor, her sözcükte hir soluk alarak, «siz durun. Ben bir yıldır düşünüyorum. Onlan nasıl kaçıracağız, göreceksiniz... Felek de maşallah diyecek benim aklıma.» Cennetoğlu: «Onlan koğmak...» dedi. «Hele Süleyman Kâhya bir gelsin. Eskiden iyi adamdı. Ba uğramadan hiç bir yere gitrnezdi. Şimdi bt ııu büyüdü itin herhaldf. Bir selâm bile s; dı.ğı yok. Vedrleyim, çünküleyim, l'zatmalı O başj Yörük, duydum ki ona bir sahîn armağ eylemişler, bir de Arap atı... Bir de altın v* mişler. Hele gelsin Süleyman... Hele bir g < sin.» Köylüler tn/, kılçık Içindeydiler. Hepsin de yüzii çünesten kapkara yanmış, kurıimuşt Hepsinin de avurdu avtırdıına seçmişti. Gözl ri donuktu. insafsız, hir noktaya bakıyorla Durmadan da kendilerini öfkclcndirmegc çal şıyorlardı. Dcliboğanın yamacma yapışmış suskun. iı sanlar, orada bitmisler, taş çibi oturmuşçasn verleşmisler Relki de giinün alnında uyumu lardı. Belki de ölmüsler. Yukardaki çadırda h bebe vıyaklıyor, bir hasta inliyordu. Yalnız on rın sesi vardı ortalıkta. Baskaca hiçbir şcy yo Çıt yok. ölü bir dünya... Günbatısı, Anavarz yanı uçsuz bucaksız, yesil bir çeltik tarlası, tar lanın ardında üstünde her zaman bir toz bulu tu salınan ana yol,.. Güneyde pamuk tarlalar tarlalarda üçüncii ağızı toplayan. nzak uzal a7almıs ırgat yığınlan. teker teker, levlckle gibi pamuk tarfalarına düsmüs başakçılar. f>o ğuda firpzler, firezlerin içînde durmadan çali şan. tâ Yassı tepenin dibine kadar tarlalan al tüst fden traktörler. Geee sabahlara kadar ııçn san, yürüven traktörler. traktöreülprin bir tu haf türküleri... Kuzeyde de göz alahildiğînc uzayan firezler. Firezlerin ortasmda bir top me şe ağacı... Meşe ağaclarmın dibindeki derin ku ru, çakıltaslı dereden çıkan büyük bir çaygan Koyunlar, sığırlar, keçiler, esekler, devele bu meşeliğin yöresine sıkısmıs kalmışlardı. Ço banlar ne sağa, ne sola adım atamıyorlardı. Bi tek kisinin firezine bir hayvan girmesin, he men silâhlı fki kisi ortaya çıkıyor, bir koyur bes koyun, yüz koyun, güçlerine göre köylen alıp götürüyorlar, Yörtiklerden ziyanlarını al madan hayvanları bir türlü bırakmıyorlardı Cobanların hepsinin yüzleri gözleri yara ben içindeydi. Kiminin kaşı patlamış, kiminin bur nu kırılmış, kiminin başi yarılmış. kimi yerı hasamıyor Givitleri j'irtılmış, kan içinde. (Arkası var) Dİ5İ BOND ÖTECE ÖZCL. ÜÇA&t Lise sorunu APORDA, lise ve üniver site öğreniminin bir bütün olduğu saptandıktan sonra lise öğrenimi için şu çözüm yol ları getiriliyor: (î) Lise mezunları üniversitrye ana dillerini tam anlamı ile öğrenmiş olarak gelmelidirIrr. Ana dilde düzgün söz söylemek, doğru ve yanlışsız yazı yazmak, üniversitede başarıh olmanın ilk şartı bilinmeli ve bunu gerçekleştirecek tavır alınmalıdır. R TlîTANY JONES UEPSl * DELLLÛSE PÖKÜP CE D E M Î YOZ TELE. (2) Lise mcznnlan üniversiteye bir yabancı dili öğrenmiş olarak gelmelidirler. Çünkü yabancı bir dil bilinmedikçe iyi bir üniversite öğrenimi yapılamaz ve hilimsel araştırmaya olanak bulunamaz. Yabancı dili üniversitede öğrctmeye kalkışmak ise amacı araca feda etmek olur. Bu nedenle, üniversiteyi çok n^raştıran ve yaran da büyük olma. yan yabancı dil öğretimini, 194l'den itibaren zorunla kılmamak gereklidir. (3) Liseden gelen öğrencinin bir bütünlük içinde olması gerçekleştirilmelidir. Her memlekette bir lisenin diğerine göro üstün veya farklı özellikleri o . labilir. Ancak belli çizgide bir genel bilgi seviyesi vardır ki, o değişmez. Bizde Jse bu belli bjjgi de liseden liseye büyük ayrılık göstermektedir. özellikle bazı liselerin genel bilgi eksikliği göze çarpmaktadır. (?) Lise oğrencisi ezbercilikten kurtanlmahdır...» Bu raporlann verilmesine, Birinci Eğitim Şurası'nın belli bir süre düzenli olarak toplanmasına rağmen Şura olumlu bir şckilde sonuçlanmıştır denilemez. Hakkı Tonguç'un Şura toplanttlarında yaptığı konuşmalardan buraya aktaracağımi2 bazı bölümler Birinci Eğitim Şurası hakkında bilgi sahibi olmamıza yetecektir. i ••••••••••••»•••••••••BiaillBliaBBIIBBBIflflBII••••••••••••••• 4 Kâbus geçiriyor ya da korkunç bir rüya görüyor olmalıydım... Oysa ne kâbustu ne rüya... Kanlı bir gerçekle burun burunaydım... cTekrardan aynı şey» diye düşündüm kendi kendime. Evet, tekrardan aynı haltı yemiş, ikinci bir cinayet daha işlemiştim. « Tekrardan aynı şey...» diye mırıldandım. Sonra başımı ellerimin arasına saklayarak gözlerimi yıımdum... Güldüm ve ağ]adım... Güldüm ve agladım... Katıla katıla... ÎKÎNCİ BÖLÜM Bir vakitler ögretmendim ben... Tarih ögretmcni. özcllikle «Batı Medeniyeti». «Vaterlo'dan sonra Avrupa», «Stuart'ların ve Tudnr'larm îngilteresi», «Fransız îhtilâli ve Napolyon» gibi konularda ayrıntilı arastırmalnr yapmış, bu çalısmalarımla ilgililerin dikkatini çekmiş, övgüsünü kazanmıştım. Bütün tarih, önlenmesine, enffcllenmesine imkân bulunamamıs olaylarla dolup taşıyordu... Roma'nın düşüşünden Rus îhtilâline kadar neler olmamıştı neler yervüzünde. Tabiat hükmünü yapıyor. tarih yürüyor, hâdiseler birbirinde eriyerek bîrbirinde devam ediyordu. Herkes pibi başlancıçta ben de bu kanıdayım... Fakat zamanla görü.ş ve fikirlerimde büyük degisiklikler oldu. Sonunda, söz konusu teoriyi kesinlikle silip attım kafamm OLUM ÇIKMAZI Yazan : L. BLOCK .•.•••.•%•.•.'••••••• .•••••.•••T?:.'. .•.... Çıkan kısmm özeti Kimtiğl meçhuj bir adam yattığı yerde birdenhirt uyanmıştır. Sızıp kalmadan Önceki olaylardan bir tekınî bile hatırlayamamaktadır. En kuv^ctü ihtimal, ara sıra yaptığı gibi bu deta da içkiyi yine fazla kaçırmış oimasıdır. Eski denemelere göre gözJerinı açar. olduğu verde doğrulursa midesı bulanacak. hevnine de korkunç bir ağrı saplanacaktır. Bunu önlemenin çaresi tekrardan uykuya dalmaktır. îkincı defa uyandığında gözltrinı istpr istcmez açar ve doğrulur. Basağrısı derhal baslamıstır. Mides* de fena halde bulanmaktadır. Nerede hulundu.ğunu kestirmeğe çalısır, muvaffak olamaz. Giyinmck amacıyle uzanır. elbiselerini alır. Ru çaha. nasının bıraz daha ağnmasına. midesinin de biishütün bulanmasına sebebiyet verir. Tam çiyineeeği sırada çönılek ve pantolonunun kan içinde olduğunu tarkedcrek deh.şete kapılır... AYLÂK MUSA Tonguç'un gerçekçiliği H AKKI TONGUÇ, 22/7/1939' da yapılan toplantıda Akil Muhtar, Cemil Bilsel, Vehbi Sarıdal, Reşat Şemsettin Sirer, Tevfik Ararad, Emin Ali Çavlı, Cevat Dursunoğlu, Fahrettin Kerim Gökay ve Saim Dilemre'den sonra söz alarak şöyle diyor: «Rn Sura toplanmazdan çok daha evvel hatta Şura düşüncesi ortada yokken. kanun yapılmamışken bir vaziyet vardı; memleket aydmları daima şundan bahsederlerdi; Rî* •»b»ı. nen şey sadece kaza, belâ ve tesadüflerrien ibaretti. Buna kıçisel kaprisleri, egiümlerl, hınzırhkları da ilâve edebilinz. örneğin înçiliz Reformunu kıır calayın... Kö'künde bir hükümdarın eilvesini bulacaksınız... Bazı devlet adamları ile ünlü liderlerin mevsimsiz ölümünü, bir delinln keskin nişancılı^ında çözümleyebiliriz. Dayanılmnz bir kadının aşkı ya da nefreti koca bir imparatorlugun çöküp citmesine nasıl yol açmıssa, sranan bir tophı iÇnenin vakfinde derini değiştirmlçtir. bulunamaması da bir ülkenin ka olsaydı... Santraldan ftenl polise baglamasını rıca etseydim... îlgilı memurİHr vılrtırım gibi pplir. benı ahr ve götürürlerdı FakaT ne yazık... üdada te Irfona ben?er bir şev voktu... Etrafı dikkatle arıyor. en kuytu köşelere bakıyor, telefona benzer bir şey göremiyordum. Elbiselerim yukardan ajagı ya kana bulanmış olmasaydı, scele ciyinir. şu bınadan çıkar, en yakın teîefona koşar, durumu POİİSe bflrtîrir tnnTr, /. »» >
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle