22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Avrupa Parlamentosu’nun Alman Milletvekili Sommer, YİMPAŞ ile AKP’nin ilişkisiyle ilgili yazılı soru önergesi verdi C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 9 ŞUBAT 2007 CUMA YİMPAŞ AB gündeminde Aykut KÜÇÜKKAYA Avrupa Parlamentosu’nun Alman Milletvekili Renate Sommer, Avrupa Komisyonu’na sunduğu yazılı soru önergesiyle yeşil sermaye YİMPAŞ ile iktidar partisi AKP’nin ilişkisini AB gündemine taşıdı. Sommer, “CHP’nin iddiasına göre AKP, sedığı” iddiasını ortaya atan yazının ardından AP’nin Alman üyesi Sommer, Avrupa Komisyonu’na “dolandırıcılık yapan bir İslami holdingin bir partiyi finanse etmesi” başlığı altında yazılı soru önergesi verdi. 5 Ocak 2007 tarihli soru önergesinde, “Batı Avrupa’daki yabancı işçilerin İslami bir holding tarafından dolandırılmasına ilişkin basınbir tutuklama emri bulunmaktadır” diyen Sommer, “Bugün Türk hükümeti bu konuyla ilgili olarak açıkça suçlanmasına karşın, Ankara’da bu konuya ilişkin hiçbir hareket gözlenmemektedir” ifadelerine yer verildi. 1997 yılında kurulması talep edilen araştırma komisyonunun Türkiye’de ancak 2005 yılında kurulduğunu anımsatan AP üyesi, komisyonun bugüne kadar Alman yetkililerle görüşme gereği duymamasını da eleştirdi. Sommer soru önergesine şu tespitle devam etti: “YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar gerçi yargılandı. Ancak dava temyiz edildi ve buza yatırıldı. Hiçbir sonuç yok. Eğer dava önümüzdeki günlerde görülmezse zamanaşımına uğrayacak ve Dursun Uyar Türk yasalarına göre serbest kalacak.” Yazılı soru önergesine, “İddialara göre YİMPAŞ, Kombassan ve JetPa gibi kuruluşlar Batı Avrupa’da çalışan Türk işçilerden 5 milyar doları usulsüz bir şekilde topladılar. Sadece Almanya’da 20 bin mağdur örgütlendi. Avrupa Birliği’nden destek bekliyorlar” sözleriyle devam eden Sommer, AB Komisyonu’na şu soruları yöneltti: ? Komisyon olarak bu konuyla ilgilendiniz mi? ? İlgilendiyseniz, bize bu konudaki etkinlikleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? ? Türkiye’nin üyelik müzakereleri çerçevesinde bu konu Türk hükümetiyle görüşüldü mü? ? Türkiye’deki parlamenterlerle AKP’ye yönelik iddialar tartışıldı mı? ? Avrupa Komisyonu bu iddialarla ilgili olarak neler yapabilir, hangi olanaklara sahiptir? İsmail Cem de Gitti... başlamıştı ve Milliyet’te yazıyordu: Yazılarında, dünya ve Türkiye temel sorunları ile yer alıyordu. Benim, Uygarlık Tarihi’nde, onun, 8 Mart 1972 tarihli Milliyet’te çıkmış, Tarım İşçileri üstüne bir yazısı vardır. Rakamlar da vererek onların “dramatik” yaşamını anlatır. Bugün de süren bir dramın o günlerdeki görünüşü. Ama nasıl bir aydın duyarlılıktır yazıdan taşan! İsmail Cem’in “demokrasi ve emekten yana” tavrı, o yıllarda pekişti ve 12 Eylül’den sonra ister istemez girdiği politikada boyutlar kazandı ve onu sosyal demokrat aydınlar arasında seçkin bir yere getirip oturttu. Uzun süren Dışişleri Bakanlığı’nda “barış diliyle” konuştu ve eski Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ile birlikte “Ege Barışı”nı kurdu. Onun “onurlu, dürüst, nazik siyaset adamı imajı” o yıllarda pekişti. Şimdi siyasette arayıp da pek bulamadığımız hasletler! Özetle, gurur duyacağımız gerçek bir aydın olarak geçti dünyamızdan İsmail Cem. Nur içinde yatsın! Eşi ve çocuklarının acısını da paylaşıyoruz... . İsmail Cem’in ardından, özellikle sosyal demokratlara bakıp seslenenleri de görüyoruz; onlara katılarak biz de hatırlatmalarda bulunalım. İçinde yaşadığımız dünya tehlikelerle dolu. Onun yanı sıra yurdumuz da kaygılandırıcı bir durumda: Dinci, mezhepçi, ırkçı, milliyetçi akımlar ortada fink atıyor ve adım başında cinayet işliyorlar. Bu akımların, yurttaşlarımızı kimlik bağlamında birbirine düşürecek politikalar olduğunu fark etmemek mümkün mü? Bütün bunların içinde, dinci akımların AKP iktidarı sırasında, iyice palazlandığı da bir gerçektir. Bizzat AKP iktidarı, dinci siyasal örgütlenme ve eğitimi, politikasının bir parçası yapmıştır. Bunların artık bir gizlisisaklısı yoktur. Gelip durduğumuz noktada, en başta sosyal demokratları büyük görevler bekliyor: Onların ödevleri, cenaze törenlerinde buluşup dertleşmek değildir; ödevleri, bölünüp parçalanma değil, el ele verme, bir bütün haline gelmektir. Sosyal demokratlar göreve!.. Cumhuriyet, İslami holdingde yöneticilik yapmış çok sayıda ismin AKP iktidarıyla birlikte bakan, milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi üyesi olduğunu belgeleriyle yazmıştı... çim lerden önce 2001’de YİMPAŞ firmasından para almıştır. Türkiye’nin üyelik müzakereleri çerçevesinde bu konu Türk hükümetiyle görüşüldü mü” diye sordu. Almanya’nın saygın gazetelerinden Die Welt’te yayımlanan ve “YİMPAŞ’ta toplanan paraların bir kısmının AKP’ye aktarılda çeşitli haberler yer almıştır. Söz konusu holdingin Türkiye’de AKP ile ilişki içinde olduğuna ilişkin haberler de basında yer almıştır. CHP’nin iddiasına göre AKP, 2001’de seçimlerden önce İslami YİMPAŞ firmasından para almıştır. YİMPAŞ’ın yetkilisi Dursun Uyar hakkında uluslararası Fransa’da ‘yaratılış’ depremi PARİS (ANKA) Fransa’daki çoğu üniversite ve liselere, kamuoyunda Adnan Hoca olarak tanınan Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” imzası ile yayımladığı ve yaratılış teorisinin savunulduğu “Yaratılış Atlası” adlı kitabı gönderildi. “Yaratılış Atlası” nın, bu ülkede üniversite, kolej ve liselere gönderildiği bildirildi. Son bir hafta içinde Fransa’da çoğu üniversite, lise ve koleje gönderilen, “lüks” bir biçimde basılan, 770 sayfayı aşkın kitabın on Adnan Oktar binlerce adedi Fransa Ulusal Eğitim Bakanı Robien’in, öğretim kurumlarından Yaratılış Atlası adlı kitabın öğrencilere dağıtılmamasını istediği ifade edildi. Ulusal Eğitim Başmüfettişliği, Jussieu Fakültesi’nden biyolog Herve Le Guyader’in olayı ayrıntılı olarak incelemesini istedi. nin Fransa’ya, Almanya ve Türkiye’den gönderildiği belirtiliyor. Fransa Ulusal Eğitim Bakanı Gilles de Robien’in, öğretim kurumlarından kitabın öğrencilere dağıtılmamasını istediği de ifade edildi. Le Figaro gazetesi, olayı duyurduğu haberinde “Fransa’da İslamcı Yaratılıştan Hücum” başlığını kullanırken kitapta Darwin teorilerinin reddedildiğini yazdı. Kitapta, “İnsanlar evrim geçirmedi, yaratıldı” savının ortaya atıldığını belirten gazete, Darwin’in teorilerinin “terorizmin gerçek kaynağı” olduğunun iddia edildiğine dikkat çekti. Le Figaro ile konuşan Jussi eu Fakültesi’nden biyolog Herve Le Guyader, “Yeni bir yaratılış türü söz konusudur, Kuzey Amerika’daki Hıristiyanlıktan ilham alan yaratılıştan çok daha tuzağa düşürücüdür” değerlendirmesini yaptı. Le Guyader, Ulusal Eğitim Başmüfettişliği’nce de ayrıntılı bir inceleme yapmakla görevlendirildi. Gazete haberinde, “Şimdi ortaya çıkması gereken şey, Harun Yahya’nın arkasında kim gizleniyor ve özellikle bu kitabın basılmasının, kimin tarafından finanse edildiği” ifadesini kullanması dikkat çekti. ’lı yılların ortalarında bir yerde, bir anım, belleğimde hep canlılığını korumuştur: Rahmetli Bülent Tanör, İsmail Cem ve ben, Beylerbeyi’nde bir söyleşiye çağrılıyız. Çağıran, oradaki bir gençlik derneği. Konu da hatırladığım kadarıyla, dünya ve Türkiye üstüne. Dinleyicileri sadece gençlerden oluşan toplantıda söyleştik; dünya ve Türkiye ile ilgili kimi sorunları tartıştık. Sonunda, hepimiz hoşnut dağıldık. Bülent’le ben, ayrıca mutlu idik; kültürlü, ilgili ve sıcak bir arkadaşımız daha vardı. Ne var ki, bu arkadaşlık hep sürerken yürüyeceğimiz yollar birbirinden ayrıldı: Bülent ve ben akademik alanda kaldık; İsmail ise gitgide politikaya yaklaştı ve sonunda o alanla yaşamını birleştirdi. Yürüyüşünü ise yakından ilgiyle ve sevgiyle izledik... . 70’li yıllarda, onun dikkatleri çeken bir eseri yayınlandı: Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi idi bu. “Geri kalmışlık”, o yıllarda başı çeken bu kavram, giderek yerleşti kaldı. Türkiye de bütün görkemli geçmişine karşın, “geri kalmış”tı. Niçin, neden böyle oldu? Ve o durumdan kurtulmak nasıl mümkündü? İsmail Cem, sorulara, tarihi, sosyal ve kültürel açılardan yaklaşıyordu ve onun bilimsel yönünü ve gücünü ortaya koyuyordu. Kitap, büyük yankılar yaptı, başucu eser oldu. Bu çalışma, bugün de önemini koruyor. Gençlere, ilk olarak okuyacakları eserler arasında onu da hep zikrediyoruz. İsmail Cem, her şeyden önce bilim adamıdır. Yine 70’li yıllarda, TRT’nin başına getirildi: TRT’nin ilk yıllarıydı; bir yön arıyordu. Onu kurumun başına geçirenler, önemli bir seçim yapıyorlardı. O da “çağdaş, halktan yana ve dinamik” bir kültür ve yayını harekete geçirdi. Ne var ki, iktidarda çok geçmeden geri ve köylü kafada bir değişiklik oldu, onu hazmedememişti. Derhal uzaklaştırdılar. İsmail Cem’in, TRT 500 Günlük’ü o dönemi anlatır. O, bir yandan da gazeteciliğe 60 ‘Sinsi plana şiddetle karşıyız’ İstanbul Haber Servisi Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından yapılan açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Cemevlerinde kadrolu imam projesi”, “tek tipleştirme ve asimilasyon projesi” olarak nitelendirilerek, “Türkiye’deki laikleşmenin, inanç ve vicdan özgürlüğü yaratılmasının önündeki en büyük engelli yaratan ve bir asimilasyon merkezi olarak faaliyet sürdüren Diyanet İşleri Başkanlığı’nın AKP desteği ile Alevilerin inanç ve kültür merkezlerine yönelik başlattığı sinsi plana şiddetle karşı çıkıyoruz” denildi. Açıklamada, ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) onayladığı ve önerdiği kitaplarla bölücülüğü ve ayrımcılığı teşvik ettiği belirtildi. Terzi Sıtkı toprağa verildi İstanbul Haber Servisi Terzi Sıtkı adıyla tanınan, eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi Sıtkı Eser, Levent Camii’nde kılınan ikindi namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Eser’in cenaze törenine ailesi, yakınları, dostları ve eski mücadele arkadaşları katıldı. Elazığ’da 1927’de dünyaya gelen Eser, gençlik yıllarında İstanbul’da yaşamaya başladı. 1946’da Türkiye Sosyalist Partisi İl İcra Komitesi üyesi olan Eser, 1960’lı yıllarda TİP’de çalışmalar yürüttü. TİP İstanbul İl Merkez Haysiyet Kurulu üyeliği ve Beyoğlu İlçe Başkanlığı görevlerinde bulundu. Terzilik yaparak yaşamını sürdüren Sıtkı Eser, mesleği nedeniyle çevresinde “Terzi Sıtkı” adıyla anıldı. Sıtkı, İsviçre Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. İsmet Giritli yaşamını yitirdi İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Prof. İsmet Giritli, 1985’te Fransızların “Şövalye’’ unvanı ve “Palmes Academiques’’ nişanını almıştı. Prof. Giritli’nin 50’nin üzerinde kitabı bulunuyor. İstanbul Haber Servisi 1961 Anayasası’nın ilk taslağını hazırlayan bilim adamlarından biri olan Prof. Dr. İsmet Giritli, 15 gündür yoğun bakımda tedavi gördüğü İstanbul’daki Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Giritli’nin oğlu Ahmet Rıza Giritli yaptığı açıklamada, babasına geçen yılın haziran ayında “pankreas başında kanser teşhisi’’ konulduğunu belirterek, bir süre önce bu hastalığa bağlı olarak babasının karaciğerdeki ana damarının patladığını söyledi. İsmet Giritli’nin ameliyata alındığını ve 15 gündür yoğun bakımda olduğunu anımsatan Ahmet Rıza Giritli, babasının yaşama veda ettiğini dile getirdi. 1961 Anayasası’nın ilk taslağını hazırlayan bilim adamlarından biri olan İsmet Giritli, Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT) Genel Başkanlığı yaptı. 19641968 yılları arasında ilk TRT Yönetim Kurulu üyeliği ve başkanlığında da bulunan Prof. Dr. Giritli, 1968 yılının ocak ayında ilk televizyon yayınını gerçekleştiren ekibin başındaydı. Çeşitli tarihlerde New York Columbia Üniversitesi ve Washington DC’deki Georgetown Üniversitesi’nde “misafir öğretim üyesi’’ olarak dersler verdi. 19821991 yılları arasında Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Müdürlüğü ve Radyo Televizyon Yüksek Kurulu üyeliği yapan Giritli, 1976 yılında Meksika Milletlerarası Hukuk Akademisi’ne seçildi. 1985’te Fransızların “Palmes Academiques’’ nişanı ve “Şövalye’’ unvanını alan Prof. Dr. Giritli, İngilizce, Rusça ve Fransızca biliyordu. Sayısı 50’yi aşan kitabı bulunan Giritli, 1999 yılından beri İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeliği yapıyordu. rant Dink cinayeti toplumumuzun kimyasını bozduğu gibi polisin ve güvenlik güçlerinin de kimyasını bozdu. Herkesin gözü önünde tehdit edilen Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bir Ermeni gazeteciyi Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyet güçleri korumadılar. Önceleri “koruma istemedi” bahanesine sığınan emniyet ve güvenlik güçleri, neredeyse onu kasıtlı olarak korumak istemedikleri gerçeğiyle karşımıza çıktılar. Tablo vahimdi. Emniyet güçleri ciddi bir ihmal içindeydiler. Kasta varan bir tutum içindeydiler. Güven vermeyen bu görüntü korkutucuydu. Emniyet ve diğer güvenlik güçleri içindeki gelişmelerin az çok ne olduğunu biliyorduk. Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altaylı’nın nereden gelip nereye gittiğini dosyaları karıştıranlar biliyorlardı. AKP hükümeti bunu görmemiş miydi, yoksa AKP içinde bazı güçler onu ve onun gibileri tercih etmeyi sürdürüyorlar mıydı? ??? İhmal ve kasta varan görmezlikten gelme tutumunun bu kez biraz daha fazla irdeleneceği görülüyor. Gazeteciler, Hrant’ın öldürülmesiyle toplumun diğer kesimlerinden daha büyük bir şok yaşadılar. Vicdanlar kanadı. Her ne kadar şokun atlatılmasının ardından bu büyük vicdan kanamasını tersine çevi H SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Emniyet Yıpratılıyor mu? çekleşen cinayet beklenenin üzerinde bir öfkeye ve acıya yol açtı. Hrant’ın etkileyici kimliği bu duyarlığı daha da artırdı. Emniyet güçleri, belki de Hrant’ın ölümünü hazırlayan ihmalin de baskısıyla daha dinamik şekilde harekete geçtiler. Bazı bağlantılar çözülmeye başladı. Ortaya çıkan bağlantılardan, şu aşamada devletin tepesindeki güçlerle ilişkisi olup olmadığına dair bir şey söylemek mümkün değil. Teknik olarak henüz böyle bir bağlantıdan söz edilemez. Tabii soruşturma ilerledikçe nereye kadar uzanacak onu göreceğiz. Ancak asıl tepki çeken gerçek, bu cinayetin emniyetteki birçok birim tarafından bilindiği halde önlem alınmadığıdır. Burada da devlet içinde eskiden beri etkili olan “ırkçımilliyetçi” yapılanmanın önemli bir rol oynadığıdır. ??? Emniyeti yıpratmamalıyız, bu doğru. Ancak hangi emniyeti? Gerçekten yurt rip ortalığı bulandırmaya çalışan bazı güç odakları harekete geçse de, medyadan onlara bazı destekler çıksa da asıl gerçek değişmedi. Toplum ve medya bu cinayetten acı duyuyor, bir travma yaşıyor. Bu karanlık tablonun aydınlanmasını istiyor. Bu acı ve tepki, emniyet güçlerinin üzerine bir psikolojik baskı olarak da yansıyor. Samsun’da jandarmaların ve polislerin ortaklaşa çektirdikleri fotoğraf işin tuzu biberi oldu, güvenlik güçleri üzerindeki güvensizliği daha da artırdı. Tabii beklentiyi de… ??? Her büyük suikasttan sonra, toplumsal ruh halimiz “Bunun da sonu boş çıkar mı?” umutsuzluğu içinde gidip gelir. Hrant’ın öldürülmesinin ardından da benzer git geller içindeyiz. Ancak bu kez, içeride ve dışarıda değişik bir siyasi atmosfer oluştu. Böylesine geliyorum diyen ve önlem alınmadığı için ger taşlarına eşit mesafede güvenlik sağlamaya kararlı bir emniyeti yıpratmamalıyız. Şu anda yıpranan, emniyetin içindeki ideolojik yuvalanmadır? Emniyetin içinde etkisini sürdüren ırkçışoven örgütlenmedir. Tarikatçı örgütlenmedir. Onlarca yıldır bir kast haline gelen bu ırkçımilliyetçi yapılanma dağılmadan ne siyasi cinayetleri önlemek mümkündür, ne de katilleri yakalayıp cezalandırmak. Bu konuda geçmişte o kadar acı deneyler yaşadık ki... Hrant’ın acısı umarız bir değiştirici etki yapar. Emniyet içinde güvensizliğe neden olan hukuk dışı, yasadışı yapılanmalar çözülür. İşte o zaman emniyet gerçekten yıpranmaktan kurtulur ve toplumun güvenini kazanır. ??? Hrant Dink soruşturmasıyla ortaya çıkan gerçekler skandal düzeyindedir. Bu nedenle güvenlik güçlerine olan güvensizliği artırıyor. Ancak bu gerçeklerin ortaya çıkmasını da sonuç olarak devlet içindeki kurumlar ve görevliler sağlıyorlar. Çelişmeli olgu bu. Kötü emniyet yıpransın, güvenilir olan bir emniyetin altyapısı hazırlansın. Kuru kuruya “Emniyeti yıpratmayalım” çağrısının pek de anlamı olduğu söylenemez. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr KURUCU MECLİS ÜYELİĞİ 1924 yılında Kırım’da doğan Prof. Dr. Giritli, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1964 yılında profesör olan Giritli, Barolar Temsilcisi olarak Kurucu Meclis üyeliğine seçildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear