Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 ŞUBAT 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Her Şey Kasten ve Göz Önünde Oluyor Toz dumandan göz gözü görmüyor. Kim nereye bakacağını, neyi araştıracağını bilemiyor. Oysa her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor, çıplak gözle bile görünecek kadar aşikâr biçimde... Bakan gözlerin bunları görmemesi için inanılmaz bir bilgi kirliliği yaratılıyor. Ve ardından da, yetkililer bir kısım medya ile birlikte, koro halinde haykırmaya başlıyorlar: Derin devlet!.. Derin devlet!.. Derin devlet yaygaraları sırasında, devreye Yılmaz Özdil’in deyimiyle “Derin Medya” giriyor. Bir medya kuruluşu, Ogün Samast’ın Atatürk resmi ve bayrak önünde çekilmiş fotoğrafını servis yapıyor, isteyen bütün kuruluşlara gönüllü olarak. Haber güya atlatma, ama bu kuruluş kendi atlatma haberi ile prim sağlayacağı yerde, öbür yayın organlarına telefon ederek, özel haberini servis edeceğini söylüyor. Amaç, dikkatleri polisten jandarmaya kaydırmak, bu amaca hizmet etmek isteyenler oyunu oynuyorlar. Jandarma, fotoğrafın polis merkezinin çayhanesinde çekildiğini açıklayarak haberi yalanlıyor. Aldıran olmuyor. Bütün sorun polisteki çekişmeyi, aczi gözden kaçırtmak. Herhangi ciddi, yarı ciddi veya ciddi benzeri bir yönetimde engellenebilecek olan ve Türkiye’ye maliyetinin büyüklüğünü daha şimdiden görmeye başladığımız Hrant Dink cinayeti önlenemiyor. ??? Kimse, 11 ay önceden haber verilen bir cinayetin neden önlenemediğini sormak zahmetine katlanmıyor. Hrant Dink gibi birinin korunması gerektiğini, nasıl oluyor da koskoca devlet içinde kimse düşünemiyor? Rahip Santoro cinayeti, nasıl oluyor da böylesine yalapşap bir biçimde soruşturuluyor ve aynı çete başka eylemler yapabiliyor? Bu sorular sorulmasın, devletin sivil güvenlik örgütündeki dağınıklık, iç çekişme ortaya çıkmasın diye önce bir bilgi kirliliği yaratılıyor. Yasin Hayal’in ikinci tetikçi olarak olay yerinde bulunduğu haberi yayılıyor, Erhan Yücel ile ilgili spekülasyonlar artıyor. Kafa karışıklığı kasten yaratılıyor. Aslında gizlenmek istenen, devletin kadrolarının cemaatler ve tarikatlar arasında parsellenmiş olması, bunlar arasındaki rekabetin yarattığı zafiyet. Nitekim, Samsun Emniyeti’nin çayhanesinde, iki jandarmanın Ogün Samast’ı teslim almak için geldikleri sırada çekilmiş olan fotoğrafı, jandarmada çekildi diye sızdıran ve dikkatleri bayraklı, Atatürk’lü resmi çeken emniyet içinde güçlü bir biçimde örgütlenmiş olan bir cemaat, haberi kendi gazetesine veya TV kanalına değil de başka bir kuruluşa sızdırıyor ve dağıtım oradan yapılıyor. Basın, yönetim ile birlikte bilgi kirliliğine katkıda bulunuyor, iki TV kanalı cinayetin hemen ardından beyaz bereli bir fotoğrafı göndererek polis katili kaçırdı diye yayın yapıyor. Fotoğraftaki İTÜ’lü delikanlı Adana’dan telefon ederek haberi yalanlıyor. Aynı kanallar Ogün Samast yakalanınca da “Polis iz sürmekteydi, erken yakalanıp açıklandı, örgütün deşifre edilmesi önlendi” diye yayın yapıyor. Oysa o sırada, Samast’ın resimleri her yerde yayımlanıyor. Daha sonra, bir görgü tanığı çıkıyor ortaya, sonradan anlaşılıyor ki, bu kişi olayda tanık olarak ortaya çıkmakta. Daha sonra, Yasin Hayal oradaydı iddiası atılıyor ortaya. Her şey kafa karıştırmaya yönelik bilgi kirlenmesi... ??? Bu perişanlık içinde, Başbakan durmadan “derin devlet”ten yakınıyor. Bütün mesele dikkatleri dağıtmak. Mehmet Faraç’ın Cumhuriyet’te çıkan haberi ve gazetemizin yayınları, devlet içindeki tarikatcemaat paylaşımını, sorumluluğun en yüksek makamlara kadar vardığını gösteriyor. Benzeri bir durum herhangi bir demokraside olsa, 1520 Kasım 2003 El Kaide saldırıları sırasında, aynı örgütün beş gün arayla yaptığı saldırıda etkisiz kalan (böylesi bir acz görülmemiştir), o dönemin de İçişleri bakanı olan Aksu istifa ederdi. Nitekim, saldırılarda konsolosu ölen İngiltere, olaydan sonra, bu zaafa, pek diplomatik olmayan bir şekilde dikkat çekmişti. Görüyorsunuz, söz konusu olan derin devlet falan değil, devletin bütün nesnelliğini, atamada liyakatı ayaklar altına almış bulunan sığ devlet. Her şey göz önünde oluyor; devleti yönetenler ile bir kısım medya el ele vermiş, bilgi kirliliği yaratıp derin devlet diyerek dikkatleri dağıtmaya çalışmakta... Türkiye derin değil sığ devlet yüzünden büyük tehlikelere doğru kaymakta... Nakşi, Fethullahçı Yapı... nsanın düşleri vardır, umutları; kimi zaman aşkları, hüzünleri... İnsan yaşamın içinde doğruların izini sürer, yanlışların tutsağı olmamak için... İnsan kendi kendisiyle hesaplaşır!.. Uygar toplumlarda yaşamı daha da güzelleştirmek ve çoğaltmak için siyasal erk sığlıklarda değil, daha derinlerde dolaşır... Kaç gündür tartışıyoruz Hrant Dink cinayetini? Ortada henüz bir sonuç yok!.. Ulusal direnci oluşturan Aydınlanma Devrimi’ni yok etmek isteyenlere fırsat doğdu; tarikatların medyadaki uzantıları milliyetçimukaddesatçı ve dinci faşistleri “ulusalcı” olarak gösterip kanlı cinayeti onların üstüne yıkmaya çalıştı ve çalışıyor... Ulusal direnci kırmak için her yolu geçerli kılan düşünce, polis örgütünün “istihbarattan sorumlu” Daire Başkanı’nın “tescilli tarikatçı kimliği”ni görmezden geliyor, Afyonkarahisar Atatürk Stadı’ndaki “dincifaşist” topluluğun “Hepimiz Türk’üz; hepimiz Ogün’üz” diye bağırmalarını yine “ulusalcı”ların üzerine yıkmaya çalışıyor... Devletin duyarlı kuruluşlarında yaklaşık 40 yıldır dincifaşist, tarikatçı yapılanmanın son 5 yıldır “NakşiFethullahçı” çatışmasının ayrımında olmayanlar, bulanık suda balık avlıyorlar... Bu arada şunu da hemen belirteyim: “Dincifaşist ya da milliyetçimukaddesatçılar yüzlerine ulusalcı maskesi takıp ortalıkta dolaşıyorlar...” Devlet içinde örgütlü çete, bu olup bitenleri ellerini ovuşturarak seyrediyor... Siyasal iktidarın sözcülerini dikkatle izlemekte yarar var... ??? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, polis örgütünden jandarmaya dek uzanan “iç güvenlik” çizgisinde nasıl bir kadrolaşma olduğunu, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in onaylı “Fethullahçı” kimliği bulunduğunu bilmiyor mu? Bugün “polis örgütü”nde üç yapılanma olduğu gerçek: 1 Irkçılığa dayalı milliyetçi kadro... 2 Fethullahçılar... 3Nakşiler... Fethullahçı kimliğiyle bilinen Ramazan Akyürek, yaklaşık 20 bin istihbarat polisinin başında... İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ise Nakşi... Durum ortada!.. Başta söyledim: Ulusal direnci oluşturan Aydınlanma Devriminin yok edilip siyasal İslam için uygun taban yaratılması son 5 yılda önemli aşama sağladı. Bu eylem AKP iktidarı döneminde yoğunlaştı. Laik demokratik Cumhuriyetin temel nitelikleri, kurum ve kuruluşlarında dincifaşist kadrolaşma yapıldı. Ulusal birlik ve bütünlüğün dağıtılması için ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin adımları atıldı. ABD Türkiye için ne diyor: “Türkiye Müslüman bir ülke olup laik ve demokratik yapıdadır...” ABD neden Türk ulusunun bireysel temeldeki kimliği olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığını öne çıkarmıyor da “Müslüman” kimliğini öne çıkarıyor? 1980 öncesi kan gölüne çevrildi Türkiye. O dönem Sovyetler Birliği henüz yıkılmamıştı. Sağsol çatışması adıyla insanlarımız öldürüldü. Kanlı 1 Mayıs’ları yaşadık. O yıllar devlet içindeki çeteler CIA kontrolünde değil miydi? Ya şimdi! ??? Türkiye zor bir dönemden geçiyor... İnsanın düşleri, umutları, doğruları kayboluyor... Bunların yerini kin, nefret ve intikam duyguları alıyor... Yaşam daha da kötüleşiyor!.. Hrant Dink cinayetinin “devlet içindeki çeteler”le ilişki zinciri çözüleceğe benzemiyor... Ogün Samast İstanbul’dan Trabzon’a mı, yoksa Hopa’ya mı gidiyordu? Açıklık kazanmadı!.. Katil Ogün, geçmişte Azerbaycan’a gitmiş miydi? Kamuoyu aydınlatılmıyor!.. Peki Ogün, neden Samsun Otogarı’nda yakalandı? Otobüste, Ogün’ü izleyen, yolcular arasında iki istihbarat elemanı polis var mıydı? Neden Jandarma Bölgesi’nde yakalandı katil Ogün? Az kalsın unutuyordum: 6 Nisan 2005 yılında Trabzon’da TAYAD’lı gençlere linç girişiminde bulunan on bir kişi, 27 Aralık 2006’da yargıca aklanmıştı. Bir TAYAD üyesi Çetin Güven, polislere “Faşist polisler” dediği için 8 ay hapis, 900 YTL para cezasına mahkum edilmişti... Hukukun, işlemediği yerde çeteleşme güç kazanır!.. Anımsatmak istedim!.. İ VATANDAŞ PARADAN SIFIRLAR ATILDI AMA, BİZİM SIFIR HÂL YERİNDE DURUYOR.. Türkiye dünyayı ağırlayacak Sevil ARINAN ANKARA Türkiye 12’si bu yıl olmak üzere önümüzdeki 4 yıl boyunca 19 ayrı uluslararası spor organizasyonuna ev sahipliği yapacak. Dünya, Formula 1’den, Moto GP’ye; karateden, briç şampiyonasına dek sporun birçok dalını Türkiye’den izleyecek. Tarihinde ilk defa bir yıl içerisinde 12 ayrı branşa uluslarası düzeyde ev sahipliği yapmaya hazırlanan Türkiye, 2008’den 2011’e kadar toplam yedi dünya ve Avrupa şampiyonasına da imza atacak. Uluslararası organizasyonlara Türkiye’nin ev sahipliği yapmasını “güzel bir gelişme” olarak değerlendiren Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Başkanı Togay Bayatlı şunları söyledi: “Türkiye, bu yıl ne kadar fazla dünya ve Avrupa şampiyonasına ev sahipliği yaparsa 2008 Pekin Olimpiyatları’na fazla sporcu gön Tarihinde ilk defa bir yıl içerisinde 12 ayrı spor branşına uluslararası düzeyde ev sahipliği yapmaya hazırlanan Türkiye, 2008’den 2011’e kadar toplam yedi dünya ve Avrupa şampiyonasına da imza atacak. derme şansı da o kadar artacak. Bu düşünceyle şampiyonaları ülkemize kazandırmayı hedefledik. Federasyonlar uluslararası organizasyonları kendi ülkelerine kazandırırken, zor ve ciddi aşamalardan geçiyorlar. Türkiye artık sportif organizasyonlarda tanınır hale geldi. Organizasyon düzeni açısından yeterli olduğumuz için tercih sebebi oluyoruz. Ayrıca ülkemizde organizasyonların dört dörtlük yapılıyor olması, yurttaşların misafirperver davranışlar sergilemesi, Türkiye’nin tarihi konumu ve spor tesislerinin uygun olması fazlasıyla etkili oldu.” Bayatlı, Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Antalya ‘nın uluslararası federasyonların kitapçıklarında yer alan, tanınan kentler olduğunu da belirtti. SPORA TEŞVİK Uluslararası spor organizasyonlarının gençleri spora teşvik ettiğini vurgulayan Bayatlı, söz konusu organizasyonlarla Türkiye’nin tanıtımının da yapıldığına dikkat çekti. 2011 yılına kadar büyük organizasyonları gerçekleştirecek olan Türkiye’nin 2007 takviminde 12 organizasyon yer alıyor. Türkiye’nin bu yıl içinde düzenleyeceği organizasyonlar ile tarihleri ve yerleri şöyle: 911 Şubat Avrupa Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası İzmir 1317 Mart Dünya Büyükler ve Gençler Okçuluk Şampiyonası İzmir 815 Nisan Avrupa Gençler ve Yıldızlar Eskrim Şampiyonası İzmir 2122 Nisan Dünya Motorsiklet Şampiyonası Türkiye Grand Prix’si Moto GPİstanbul 1530 Haziran Avrupa Briç Şampiyonası Antalya, 28 Temmuz Karadeniz Spor Oyunları Trabzon Giresun ve Rize 58 Temmuz Avrupa Artistik Bilardo Şampiyonası Malatya 1019 Ağustos Avrupa Gençler Bayanlar Hentbol Şampiyonası İzmir c 2526 Ağustos Formula 1 Dünya Şampiyonası’nın 12. ayağı olan Türkiye Grand Prix’si İstanbul 1921 Ekim Dünya Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası İstanbul 2328 Ekim 17 Yaş Avrupa Takımları Badminton Şampiyonası İstanbul, 1215 Temmuz Avrupa Dağ Bisikleti Şampiyonası Nevşehir. Erzurum yabancıların gözdesi Recep KAPUCU ERZURUM 2011 Dünya Üniversite Kış Oyunları’nın yapılacağı Erzurum, yerli ve yabancı yatırımcının akınına uğruyor. Aralarında Rusya Olimpiyat Komite Başkanı Müsteşarı Gelani Tavbulatov’un da bulunduğu bir heyet, kente “Rus tatil köyü” kurulması için girişimlerde bulunuyor. Aynı zamanda İnverst Şirketi Başkanı ve Buz Hokeyi Takımı Başkan Yardımcısı da olan Tavbulatov, beraberinde Rusya Federasyonu Türkiye Ticaret Mümessilliği İstanbul Ticaret Ataşesi Viktor İlskiy ile birlikte Palandöken’de Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Erzurum Valisi Celalettin Güvenç ve diğer yetkililerle görüştü. Palandöken’deki tesisleri gezen ve manzarayı izleyen Tavbulatov, bölgenin güzelliğinden etkilendiğini anlattı. Moskova’daki Türklerin daveti üzerine Erzurum’a geldiklerini belirten Tavbulatov, “2011’le birlikte Erzurum’a yatırım yapmayı düşünüyoruz. Burada birçok tesisle birlikte Rus tatil köyü yapmak istiyoruz. Görüşmelere başladık” dedi. Palandöken’in özellikle sporcular için ideal bir yer olduğunu vurgulayan Tavbulatov, şunları söyledi: “Biz Erzurum’da yaz, kış kalınabilecek, sporcularımızın yazında antrenman yapabilecekleri tesisler yapmak için buradayız. Rus ve Türk sporcularının yetişebileceği yerler yapmak istiyoruz. Rus tatil köyü ile de önceden Antalya’ya giden vatandaşlarımız artık Erzurum’a gelmek istiyorlar. Görüşmeler sonrasında istenilen olursa Türklerin ve biz Rusların mutlu olacağına inanıyorum.” renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69