22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Müzik dünyasının son dehası Erdem KOCA “Sekiz yaşında bir çocuğun gözünüzün önünde Beethoven stili harika bir piyano sonatını bir saatten az bir sürede hiçbir enstrümandan faydalanmadan yazdığını görseniz ne tepki verirsiniz?” New York’taki Julliard Müzik Okulu’nun müzik teorisi öğretmeni Samuel Zyman bugün 15 yaşında olan Jay Greenberg’le tanışınca şaşkınlığını bu sözlerle ifade etti ve ekledi: “Bu kadar olağanüstü bir yetenekle karşı karşıya kaldığınızda ve bunu kavramakta bile zorlandığınızda ne yaparsınız? Böyle bir kompozisyon yeteneğinin bu kadar küçük yaşta oluşmasına inanabilir misiniz? Mozart, Mendelssohn ve SaintSaens’a benzer bir yetenekle karşı karşıyayız.” Jay Greenberg’in bu övgüye verdiği yanıt ise zekâsını ve kendine güvenini ortaya serecek nitelikteydi: “Bu karşılaştırmalar yapılırken mesela Mozart’ın geçmişi ve yaşadığı şartlar göz önüne alınmıyor, bu noktada iki bestecinin müziğini karşılaştırmayı garip buluyorum.” C kültür DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ 9 ŞUBAT 2007 CUMA Şiir Yıllığı Mehmet Akif’in şair olmadığını anlamakla başlar” diyebilmek? Ardından gelen Memet Fuat, hayatı boyunca herkesten uzak yaşayarak, yalnızca kendi sessiz dünyasında, sezgilerine, düşüncelerine güvenerek sürdürdü, şiir sevgisini her türlü günlük başarının üstünde tuttuğu bu tavrı. Çağdaş Türk şiiri, Nâzım Hikmet’in “Putları Yıkıyoruz” yazılarından başlayıp, 60 kuşağının dört şairinin 1969’da “Ant” dergisinde geçmiş şiire savaş açtıkları döneme dek hep büyük kavgalarla gelişmiştir. Garip döneminde de, İkinci Yeni döneminde de şiiri geliştiren temel etkenlerin başında gelir, eleştirinin diri gücü. Çünkü bu dönemlerde şiir her zaman söyleyecek sözü olan insanların uğraşı olmuştur. Söyleyecek sözü olmayan insanların şiir yazmasını, yayımlamak için çaba göstermelerini, hele başkalarının okumalarını beklemelerini nasıl açıklamalı, bilemiyorum. ??? “Hilesiz Terazi” yazarının hazırladığı bu yılki yıllık da öncekilerden farklı değil ne yazık ki: Hazırlayanın yayımlanmış şiirlerden yaptığı bir seçme. Üstelik “titizlikle” hazırlandığı vurgulansa da, yaşayan şairlerimizin önde gelenlerinden Refik Durbaş’a kim bilir hangi nedenle yer verme gereği duymayan bir “seçme”! Yıl boyunca çeşitli dergilerde şiir üstüne yazılmış yüzlerce yazı... Ama içlerinde eleştiri yazısı ara ki bulasın. Hep övgü yazıları... Bunca övgü düzülen şiirin bunca güçsüzleşmesini nasıl açıklamalı? Öte yandan bakıyorsunuz bir yazar, arkadaşının yeni çıkmış bir şiir kitabını “yılın kitabı” ilan ederken örnek verdiği alıntıdaki “Yalnızca bunun için sev beni” dizesinin Cemal Süreya’nın ünlü “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesiyle olan ak Ş ÇELLO İNSAN SESİNE YAKIN 1991’de, Amerika’nın New Haven kentinde dünyaya gelen Jay, klasik müzik dünyasında büyük heyecana neden oldu. Greenberg iki yaşından beri müziğe olan ilgisiyle ailesini şaşırtıyordu. İlgi alanı özellikle çelloydu, durmadan çello resimleri çiziyordu. Üç yaşına geldiğinde ise bu enstrümanı çalmaya ve besteler yapmaya başladı. Jay Greenberg müziğe Jay olan aşkını bugün şöyle anlatıyor: “Müzikle neden bu kadar ilgili olduğum hakkında bir Greenberg fikrim yok, nörolojik olarak incelersek kendi kendine piyano genetik bir duruma; işitsel yönü aşırı çalmayı öğrenir. Yedi hassas olan bir kulak kemikçiğine yaşına geldiğinde ilk müzik bağlanabilir. Çelloya olan ilgim ise insan sesine yakınlığından kaynaklanıyor. teorisi derslerini almaya Hâlâ çok yönlü ve dokunaklı sesini başlar. Üç yıl sonra, on müzikal sebeplerden dolayı solo yaşına basan Jay, Julliard geçişlerde kullanıyorum.” Müzik Okulu’na kabul edilir Jay Greenberg kendi kendine piyano ve her biri otorite olan çalmayı da öğrenir. Yedi yaşına geldiğinde ise ilk müzik teorisi derslerini eğitmenlerinin şaşkınlık almaya başlar. Üç yıl sonra, on yaşına basan dolu övgüleriyle Bu alçakgönüllü sanatçı için Jay, Julliard Müzik Okulu’na kabul edilir ve beste yapmak aslında nefes almak kadar karşılaşır. her biri otorite olan eğitmenlerinin şaşkınlık doğal bir süreç; Jay’in kafasından durmadan dolu övgüleriyle karşılaşır. melodiler geçiyor, bunlar bazen başkalarının parçaları Julliard’da geçen yıllarında öğretmenlerini, öğrenci bazen de kendi besteleri oluyor. Daha sonra kafasında arkadaşlarını ve klasik müzik dünyasını kendine duyduklarını bilgisayara geçiriyor ve dinledikten sonra düzeltmeleri hayran bırakan Jay, beste yapmayı aralıksız sürdürür. yapıyor. Söylediklerinden müziğine olan yaklaşımının insancıllığı ortaya Kısa zamanda beş senfoni, bir düzine piyano sonatı, çıkıyor; “Benim için beste yapmak bir çocuk doğurmak gibi. Gebelik yaylı dörtlüsü ve oda orkestrası için parçalar, piyano, sürecinden sonra ona düzgün konuşmayı, görgü kurallarını öğretirsiniz. Aynı bir keman ve viyola için konçertolar besteler. bebek gibi büyüdüğü zaman nasıl biri olmasını istediğinizi ve nasıl davranmasını beklediğinizi önceden LK ALBÜM YAYIMLANIYOR kesin olarak bilirsiniz. Daha sonra yuvadan uçar, Carnegie Hall’de dünyayla karşı karşıya gelir ve siz de Yıl 2003... Jay 12 yaşındadır ve beşinci senfonisini içinizde bir boşluk hissedersiniz. Doldurmak için de yeni yazar: “Kafamdaki materyalin söz gelimi bir piyano bir parça yazarsınız.” sonatı için değil bir senfoni için olduğundan başından Çağdaş bestecilerin eserlerinden ve müzikle ilgili beri emindim. Bunun sebebi kullanacağım yazılarından çok şey öğrendiğini söyleyen Jay, özellikle Igor enstrümanlardan, melodilerin tonal renklerinden ve Stravinsky, Leonard Bernstein, Aaron Copland ve Bela parça için gereken uzunluktan kaynaklanıyordu. Tüm Bartok’tan etkilenmiş. Jay’in ayakları yere basan bir genç bunlar büyük ölçekli, birden çok bölümlü, orkestral olduğu ortada, şöhretle ilgilenmiyor, asıl önemsediği bir yapı gerektiriyordu.” bestelerinin kalitesi: “Bana gösterilen ilgiden rahatsızım Jay ilk ödülünü 11 Eylül saldırıları için bestelediği çünkü şu an ürettiğim çalışmaların mükemmele yakın uvertürü ile aynı yıl kazanır, 2004, 2005 ve 2006 olacağından emin değilim. Keşke insanlar beni ilgiye yıllarında da ASCAP Genç Besteci ödülüne layık boğmak için bestecilikte daha iyi olmamı bekleseler.” görülür. Bu başarıları Amerikan basınının da dikkatini Müzikten arta kalan zamanlarında bir gencin sıradan çeker ve hikâyesi ilk olarak CBS kanalının ünlü 60 yaşamını sürmeye çalışan Jay’in hobileri geniş bir yelpazeye Minutes (60 Dakika) programında izleyicilere dağılmış: “Kompozisyonun yanı sıra tekvando, kitaplar, aktarılır. Olağandışı bir yetenekle karşı karşıya Lego gibi inşaat oyuncakları ve fotoğraf ile olduklarını farkeden sadece müzik öğretmenleri ve ilgileniyorum, özellikle de Photoshop’la.” Jay’in Jose Serebrier yönetimindeki gazeteciler değildir. Jay önde gelen menejerlik şirketi Londra Senfoni Orkestrası’nın 5. Senfoni’sini seslendirdiği albümü büyük ilgi IMG Artists ve Sony BMG plak şirketine imza atan en gördü ve başarılı bir satış grafiği izledi. Bestelerine ara vermeden devam eden genç sanatçı olur. Sony BMG’nin başkanı Gilbert Jay Greenberg şu aralar ilk kez ünlü keman virtüözü Joshua Bell Hetherwick de yapılan anlaşmadan memnundur: tarafından Carnegie Hall’da seslendirilmek üzere St. Luke “Yaşına göre başardıkları gözümüzden kaçmadı, Orkestrası’ndan aldığı keman konçertosu siparişi üzerinde bunun ötesinde müziğine olan tutkusu ve kendinden çalışıyor. Son iki yüzyılın en büyük müzik dehası olarak emin ruhu çok etkileyici. Genç ve geniş bir dinleyici değerlendirilen Jay Greenberg dünya müzik kitlesinin bu keşfi yapmakta gecikmeyeceğinden tarihine geçme yolunda emin eminim.” Jay’in ilk albümü, Sony ile yaptığı adımlarla ilerliyor... anlaşmanın ardından geçen yılın 15 Ağustos’unda yayınlanır. iir yıllıkları artık edebiyat dünyamızın onsuz yapamadığı çalışmalardan birine dönüştü. Her yıl mutlaka bir ya da birkaç şiir yıllığı yayımlanıyor. Şiirle ilgilenen dar çevrelerde ilgi de görüyor. Bir tür değerlendirme, yıldan geriye kalanlar gibi duygularla, belge değeri verilerek bakılıyor yıllıklara. Şiir yıllıklarını hazırlayanlar genellikle temel sorun olarak yıl içinde yayımlanan şiirlerden yapılacak seçimleri görüyorlar. Oysa şiirin temel sorunu bugün çok farklı: Şiir, her gün biraz daha okunmaz olan bir edebiyat türüne dönüştü. Okunmazlık o düzeyde ki, artık ne yayıncılar şiir kitabı basmak istiyor, ne kitapçı kitabevine şiir kitabı sokmak. Tarihi boyunca şiir okuyan, şiir konuşan bir toplumun şiirden bu denli uzaklaşmasının nedenlerini sorgulamak ise kimsenin aklına gelmiyor. Şiirin temel sorunu, şiirden çok şiir eleştirisinin güçsüzlüğü, işlevsizliği. Geçen yıl içinde, bu konuda Ataol Behramoğlu’ndan bir çıkış geldi: Varlık dergisinin ekim 2006 tarihli sayısında hem şairleri, hem yayıncıları sorumlu tutan açıklamalar yaptı. Ama üzerinde çok tartışılması gereken bu sözler, neredeyse hiç tepki görmedi. Şiirle ilgili herkes, orada söz edilenlerin kendisi olmadığını düşünmüş olmalı. O zaman kimler bunca kötü, anlaşılmaz şiiri yazanlar, basanlar? Kimler insanlarımızı şiirden uzaklaştıran, soğutan, şiir beğenisini bozanlar? ??? Çağdaş Türk şiirinin büyük başarısının ardındaki isimlerin başında Nurullah Ataç gelir. Ataç, neredeyse şiir yazan herkesle kavga ederek, şiir eleştirmenliğini kabul ettirebilmiş, okurların şiir beğenisini yükseltebilmiştir. Kolay mıdır, “Şiirden anlamak İ Beste yapmak çocuk doğurmak gibi Türk kadını Avrupa’da ileride ESSEN (Cumhuriyet) Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) işbirliğiyle TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen’in koordinatörlüğünde, Gülay Kızılocak, Cem Şentürk ve Dr. Martina Sauer tarafından hazırlanan “Avrupa’da Türk Kadını: Almanya Örneğinden Hareketle Avrupa’daki Türk Kadınlarının Yaşam Koşullarına Dair Bir Analiz” başlıklı araştırmanın sonuçları kamuoyuna duyuruldu. Araştırma göçe dair bir genel giriş, Almanya’da 1000 kadın ve 500 erkekle yapılan anketin verileri ve farklı alanlardan 30 kadar kadınla yapılmış mülakatların sonuçlarını içeriyor. Araştırmanın amacını “Avrupa ülkelerinde, Türklerin yoğun yaşadıkları Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerde medyanın kamuoyuna yansıttığı aile içi şiddet, zorla evlilikler ve töre cinayetleri gibi olgularla, kamuoyunda Türk kadınları üzerine üretilen yanlış veya tek yönlü bilgilerin gerçeklikle sınanması” olarak açıklayan TAM Direktör Yardımcısı Gülay Kızılocak, “Avrupa sınırlarını aşarak Türkiye’deki kadınları da kapsar hale gelen önyargılı yaklaşımın araştırmaları neticesinde ciddi biçimde çürütüldüğünü” söyledi. İstanbul’da Faruk Şen, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, TAM Direktör Yardımcısı Gülay Kızılocak tarafından kamuoyuna duyurulan araştırmanın başlıca sonuçları şunlar: Göçün ilk yıllarında, göçmenlerin yüzde 80’ine yakın bölümü erkeklerden oluşurken aile birleşimleri ve yeni doğumlar ile kadınerkek nüfus oranı dengelenme sürecine girmiş bulunuyor. Bugün Avrupa’da yaşayan 4.1 milyon Türkiye kökenli Türk göçmenin yüzde 47’si kadınlardan meydana geliyor. ERT TEDBİRLER ALINMALI’ Araştırmanın aile içi şiddet tartışmasını ele alan bölümünü çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Buna göre ankete katılan kadınların yüzde 76.4’ü aile içi şiddete karşı sert tedbirler alınması önerisini tamamıyla desteklerken kısmen destekleyenlerin oranı yüzde 12. Bu oranlar erkekler arasında yüzde 77.9’luk tamamen katılma ve yüzde 14’lük kısmen katılma olarak görülüyor. Aile içi şiddetin dışlanması yönündeki öneriye en çok destek veren grup, düşünülenin aksine 60 yaş ve üzerindeki kadınlardan oluşuyor. ‘S miş. Dua, yakarı anlamına geliyor. “Namazında niyazında” biri denildiğinde, bir deyim olarak, kendini duaya, ibadete vermiş, dinine (burada İslam) bağlı kişi anlaşılıyor. Peki, “namazında niyazında” kişinin, cinayetle, insan öldürmekle ilgisi olabilir mi? “Namazında niyazında” kişi cinayet işler mi? İnanç değerleri olması gereken “namaz” ve “niyaz” kavramlarıyla bir insanın yaşamına son vermek arasında nasıl bir bağıntı kurulabilir? ??? Din adına tarih boyunca sayısız cinayet işlendi. Hıristiyanlığın bu konudaki sabıkası büyük ölçüde geçmiş yüzyıllara ait. Buna karşılık, geride bıraktığımız 20. yüzyıl ve yaşamakta olduğumuz yıllar, İslam adına işlenen, işlenmekte olan cinayetlerle dolup taşıyor. Bizim uzak ve yakın tarihimizde de din adına sayısız cinayet işlenmiş, işlenmekte. Fakat yazımın konusu, zaten herkesçe bilinen, çoğuna toplumca tanık olduğumuz bu olgular değil. “Namaz niyaz” sözcüklerine dönmek istiyorum. A rapça sanıyordum ama “niyaz” sözcüğü de “namaz” gibi dilimize Farsçadan geç CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU ‘Namazında Niyazında’ Katil yetle birlikte, yeni bir durum karşısında olduğumuzu düşünüyorum. Bu “namaz niyaz” edebiyatı, bu dile getiriliş biçimiyle, bana yeni bir olgu gibi görünüyor. Neredeyse “postmodern” bir yenilik diyeceğim geliyor… Namazını kılıyor, niyazda bulunuyor, cinayetini işliyor, sonra belki internet kafede “chat”leşiyor, cep telefonuyla mesajlaşıyor. Ele geçirildiğinde de yakınları, ezberlenmiş bir sözü tekrarlarcasına, suçun üstünü örtmek ya da önemini azaltmak istercesine, bütün bir toplumla ve bu arada “namaz” ve “niyaz”la dalga geçercesine, onun “kendi halinde”, “namazında niyazında” bir genç olduğunu söylüyor… Kesinlikle yeni bir olgu, yeni bir söylem biçimi karşısında olduğumuzu düşünüyorum… ??? Teknolojinin olanaklarından yararlanan, futbol oynayan, yoksul aile çocukları da olsalar “modernleşme”ye ??? Deyimi bu biçimiyle ilk kez, Danıştay cinayetini işleyen kişinin babası dile getirdi. Oğlunu temize çıkarmak için ve övünerek, onun “namazında niyazında” bir genç olduğunu söylüyordu. Bu babanın nasıl biri olduğu kısa sürede anlaşıldı. Nitekim katil oğul da, babasının övgüsünü hak etmek istercesine, “namaz kılmak” için duruşma salonundan kaçmaya yeltenmişti… Hrant Dink cinayetini azmettiren Yasin adlı kişiyle ilgili olarak, ”namazında niyazında” sözü bir kez daha karşımıza çıktı. Bir yakınından, onun da “namazında niyazında” bir genç olduğunu öğrenmiş olduk. Cinayet “zanlı”sının kendisi de, cinayeti işlemeden önce namazını kıldığını söylüyordu. Daha önceki toplu ya da tek cinayetlerin her biriyle aralarında kan akrabalığı bulunsa da, bu son iki cina çok da uzak durmayan bu “genç”ler, günümüz Türkiye’sinin sokaklarını, varoşlarını, kenar mahallelerini dolduruyor. Bence asıl ve başlıca sorun, bu gençlerin eğitimlisinin de eğitimsizinin de, hiçbir hümanist ve bilimsel referansa sahip olmayışıdır Çünkü ülkemizde böyle bir eğitim yok. Çünkü ülkemizde eğitim artık Kuran kurslarıyla başlıyor ve bilim düşmanlarının elinde devam ediyor. Çünkü “namaz” ve “niyaz” kavramlarının ezberlenmiş bir söz gibi ayağa düşürüldüğü bu ülkede evrim kuramını yadsıyan biri ulusal eğitimin başında, asıl referansının (bilim değil) din olduğunu söylemiş (ve bu sözüne bağlılığını her zaman kanıtlamış) bir diğeri hükümetin başında ve cumhurbaşkanlığını da ele geçirmek üzeredir. “Namazında niyazında” genç katiller üreten bir ortamın, yoksulluktan, toplumsal adaletsizlikten bile daha vahim altyapısı (insanlık kültürünün hümanistbilimsel değerlerinden, birikimlerinden bu kopuş) gözden kaçırılırsa, çok da uzak olmayan bir gelecekte, şu yaşadığımız günlerdeki aymazlığımızı utançla, pişmanlıkla anımsayacağız demektir. Tabii henüz yaşamaktaysak. Afrodisyas Müzesi soyuldu Özgen ACAR ANKARA (Cumhuriyet) Aydın’ın Karacasu ilçesinde Afrodisyas Müzesi’nden 144 adet altın, bir de gümüş sikke çalındı. Sekiz yıl önce Karacasu’da bir kanalizasyon çalışması sırasında, Osmanlı padişahları Abdülhamit, Abdülaziz ve İngiltere Kraliçesi Viktorya döneminden olmak üzere 144 altın sikkeden oluşan bir define bulunmuştu. Define, müzeye getirilerek envantere işlenmişti. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün’ün Türkiye genelinde başlattığı müzelerdeki eserlerin sayım ve denetim çalışması bağlamında Afrodisyas Müzesi’nde de benzeri bir çalışma yürütülmekteydi. Çalışmalar sırasında Karacasu Osmanlı definesinin altınları ile Helenistik dönemden bir gümüş sikkenin bulunmadığı saptanarak durum genel müdürlüğe bir tutanakla iletildi. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un görevlendirdiği müfettiş, müzede yaptığı inceleme sonrasında definenin zimmetli olduğu arkeolog Y. T.’ye işten el çektirdi. ataolb?cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear