23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Sınırın açılması Erivan’ı güçlendirir Cahid VELİEV Ocak 2007’de Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin etkileri bir insanın hatta bir gazetecinin ölümünün yarattığı etkinin ötesine geçerek, devletlerarası sorunlar ve ilişkileri etkiler boyuta ulaştı. Türkiye’nin Kerkük ve sınır ötesi operasyon gibi çok önemli gündem maddelerini ikinci plana atan cinayet, 301. madde, azınlıkların durumu ile ilgili tartışmalar ve uluslararası alanda sözde Ermeni soykırımına Türkiye açısından olumsuz etkileri olabilecek sorunları gündeme taşıdı. Dink’in öldürülmesi ile birlikte TürkiyeErmenistan sınır kapısı ve ilişkilerin gelişmesi tartışmaları da yeni bir boyut kazandı. TürkiyeErmenistan arasında kin ve nefreti ortadan kaldırmak isteyen bir gazeteci olarak tanıtılan Hrant Dink’in düşüncelerinin temelinde ve hedefinde taraflar arasında diplomatik ilişkilerin gelişmesi oldu. 9 Nisan 2005’de BBC Türkçe servisine konuşan Hrant Dink, TürkiyeErmenistan ilişkilerinin gelişmesi konusunda, AB’nin gösterdiği çabaların yetersiz olduğu eleştirisinde bulunarak yapılması gerekenleri şöyle sıralamıştır: "Geçmişte Avrupalılardan dolayı ErmeniTürk ilişkileri tüketildi. Avrupa bunun bedelini ödeyebilmek için, TürkiyeErmenistan ilişkilerinin gelişmesi yolunda maddi destek vermeli ve somut girişimlerde bulunmalıdır". Bu açıklama kısaca, Ermenistan’la sınırlarını açması için AB’nin Türkiye’ye daha fazla baskı yapması gerekiyor, şeklinde yorumlanabilir. C strateji ATİNA’DAN MURAT İLEM 9 ŞUBAT 2007 CUMA Lamba Öyle ya, bu yanan lamba KKTC’yi aydınlatacak, uygulanan izolasyonların kaldırılmasına ışık tutacak. “Allah bunlara akıl fikir versin” demekten başka elimizden bir şey gelmiyor. ??? Hem KKTC hem de Türk dışişleri yetkililerini sürekli uyarıyorum (!), “Yunanistan ve Rum kesiminin uluslararası alandaki temaslarını çok dikkatli izleyin” diye. Ancak bu uyarılara kulak asan kimse yok. Baksanıza Rum kesiminin 2003’den başlayarak Mısır ve Lübnan’la “münhasır ekonomik bölgeler” konusunda anlaşmalar yaptığı yeni ortaya çıktı. Kaldı ki adamlar tüm bu görüşmelerine 2001 yılında, yani bundan tam beş yıl önce başlamışlar. Yine Rumlar önümüzdeki hafta kendilerine ait olduklarını iddia ettikleri 13 bölgede petrol ve doğal gaz arayacak şirketlerle ilgili bakanlar kurulu kararını açıklayarak, ihale açacaklar. Basına yeni sızmış olan bu konudaki görüşmeler de büyük gizlilik içinde sürdürülmüş. O zaman şunu sormak lazım: Mısır ve Lübnan’daki Türk dışişleri yetkilileri ne yapıyorlar? Görevli oldukları ülkelerin yetkililerinin temaslarını neden takip etmiyorlar, içeriğini neden araştırmıyorlar? İlginç olan anlaşma yapılan her iki ülke de Müslüman, üstelik Araplar çenelerini de pek tutamazlar. O zaman diplomatlarımız neden bu ülkelerdeki şahsi dostlukları ya da diplomatik alandaki bağlantıları nezdinde harekete geçip temaslar hakkında bilgi almıyorlar. Bu bilgileri zamanında alsalardı şimdi Türkiye sıkışmazdı. Bir kere daha, ama bu defa “Malta’ya dikkat!” diyerek uyarıyorum. Geçtiğimiz günlerde yapışık ikizler Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis ile Rum yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgos Lilikas aynı uçakla “Malta’ya gittiler”. Buradaki temaslarının sonuçlarını önümüzdeki günlerde ya da aylarda göreceğiz. Başta “münhasır ekonomik bölgeler” olmak üzere, Türkiye’yi zor durumda bırakabilecek bir dizi başka anlaşmanın bombası patlayabilir. Benden uyarması, gerisi diplomatlarımızın işi... murilem@otenet.gr 19 Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi Türkiye ile Ermenistan sınırının açılması konusunu yeniden gündeme getirdi. Türkiye, soykırım iddiaları, sınır anlaşmalarının tanınmaması, toprak talebi ve Azerbaycan’ın bir bölümünün işgali nedeniyle sınırı kapatmıştı. ği gündeme geldi. Bu bahanelerin zemini ise, sınır kapılarının açılmasının Türkiye’nin ekonomik yararına olacağı ve bu bağlamda siyasi sorunların da iki devlet arasında çözüleceği şeklinde hazırlandı. Bu görüşe göre TürkiyeErmenistan sınırları açılırsa: 1. Türk malları Ermenistan’a girecek, 2. Türk yatırımcıları için yeni fırsatlar açılacak, 3. Türkiye’nin Güney Kafkasya ile ticareti gelişecek. Ekonomi üzerinden siyaset yapmak isteyenler ise sınırlar açılırsa Ermenistan’ın ekonomik olarak Türkiye’ye bağlanacağını ve Türkiye’ye karşı çeşitli taleplerini geri çekeceğini iddia etti. Bu konuda biraz daha ileri gidenler Türkiye’nin, Azerbaycan topraklarından çekilmesi için Ermenistan’a baskı yapabileceğini savundular. Bu grubun amacının, açık açık ifade etmeseler de TürkiyeErmenistan ilişkileri için Rusya–Ermenistan ilişkilerini model almak olduğu açıkça görülüyor. TürkiyeErmenistan sınır kapılarının açılmasını isteyenler arasında direk Ermenistan’ın çıkarlarını düşünen insanlar da bulunuyor. ErmenistanTürkiye sınır kapılarının açılması ve diplomatik ilişkilerinin gelişmesi için AB ve ABD’den de baskılar yapıldı. Bu konuda AB ve BTAK’ın ekonomikliğinden çok güvenlik ve jeopolitik boyutları önemli. Projenin gelişmesi AzerbaycanGürcistanTürkiye arasında ekonomik ilişkileri daha da geliştireceği gibi TürkiyeErmenistan sınır kapısının açılmasının ekonomik faydalarını ikinci plana atacaktır. BTAK’ı engellemek isteyen Ermenistan çeşitli yönlerden baskı yapmaya çalışıyor. Demiryolu projesinin gerçekleşmesine kendi olanakları ile engel olamayan Ermenistan, yurtdışındaki lobileri aracılığıyla proje için mali sorunlar yaratmaya çalıştı. Bu çalışmaların sonucunda ABD ve AB, projeye mali destek vermeme kararı aldı. Aslında AB ve ABD’nin bu kararı alması Ermenistan’ın isteğinden değil tamamen ABD ve AB’nin Güney Kafkasya politikalarından kaynaklanıyor. Fakat bu kararlar da projenin gerçekleşmesi önünde engel olamadı. Mali konuda en çok sıkıntı yaşayan Gürcistan, Türkiye ve Azerbaycan’dan kredi sözü aldı. Ankara ve Bakü’nün bu kararlılığı karşısında Erivan, proje için imzaların atıldığı bir dönemde yeni bir siyasi atak başlattı. Ermenistan bu dönemde Türkiye ile sınır kapılarını açmanın yollarını arayarak bu yoldan BTAK demiryolu projesine alternatif olan KarsGümrü demiryolunu aktifleştirmeyi planladı. Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Gegam Geribcanyan’ın "KarsGümrüAhalkelek De KAPILAR NEDEN KAPANDI? 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra Ermenistan’ı tanıyan ilk devletlerden biri olan Türkiye, kısa sürede Ermenistan sınırını kapattı. Türkiye’nin sınır kapılarını kapatma nedeni Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi oldu. Türkiye defalarca Ermenistan’ı uyarmasına rağmen Ermenistan orduları Azerbaycan topraklarını işgal altında tutmayı sürdürdü. BM Güvenlik Konseyi’nin dört kararını temel alarak işgali engellemek amacıyla Ermenistan’la ilişkilerini aşamalı olarak kesen Türkiye, Ermeni ordusunun 3 Nisan 1993’de Azerbaycan’ın Kelbecer bölgesini işgal etmesi ile de sınır kapılarını tamamen kapattı, diplomatik ilişkileri askıya aldı ve Türkiye üzerinden Ermenistan’a her türlü uçak seferlerinin yapılmasını yasakladı. Sınır kapılarının kapatılması ve diplomatik ilişkilerin durdurulmasına Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi neden olduysa da daha sonra TürkiyeErmenistan arasında yaşanan daha farklı sorunlar gündeme gelerek, sınırların yeniden açılmasını önledi. Bu sorunlar şöyle sıralanabilir: 1. Ermenistan ve Ermeni lobisinin dünyada sözde soykırım propagandası yapması. 2. Ermenistan’ın Türkiye’den toprak iddiaları (Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. maddesinde Türkiye’nin doğusundan Batı Ermenistan olarak bahsediliyor. www.armeniaforeignministry.com /htms/doi.html). Bu bağlamda Ermenistan, Kars ve Gümrü Anlaşmalarını da tanımıyor ve Türkiye ile sınır anlaşması imzalamak istemiyor. 3. Ermenistan bayrağında Ağrı dağının yer alması ve bu dağın Ararat olarak tanımlanması (http://www.president.am/eng/? folder=lib&sub=constitution&chapter=1) Fakat sınırların kapandığı günden itibaren hem Türkiye hem de Batı’da çeşitli bahanelerle kapıların açılma gere ABD’den yapılan baskıların nedeni Ermenistan’ı, AB ve NATO’ya entegre ederek Ermenistan’ın, İran ve Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaktır. ABD ve AB bu konuda Ermenistan içinde bazı çevreleri de destekliyorlar. ERİVAN’IN GÜNDEMİ 13–14 Ocak 2007 tarihleri arasında yani Hrant Dink’in öldürülmesinden bir hafta kadar önce sınır kapısı ve ilişkiler konusu Erivan’da gerçekleştirilen "TürkiyeErmenistan Sınır Kapılarının Açılmasının Sosyal ve Ekonomik Sonuçları" başlıklı konferansta ele alındı. Bu konunun Ermenistan’da gündeme gelme nedeni ise AzerbaycanGürcistanTürkiye arasında yeni bir projenin yapımı ile ilgili çalışmaların hızlanmasıdır. BaküTiflisCeyhan ve BaküTiflisErzurum gibi bölgesel enerji projelerin dışında kalan Ermenistan, İran doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak bir projenin içinde yer almak istiyor. İranErmenistan doğalgaz hattı Ermenistan açısından bir umut oldu. Fakat Rusya’nın baskıları ile bu boru hattının hacmi küçültüldü ve boru hattından verilecek gaz sadece Ermenistan’a yetecek şekilde sınırlandırıldı. Rusya’nın bu tutumu ve Ermenistan’a verdiği doğalgazın fiyatını yükseltmesi ve Ermenistan’ın stratejik kurumlarını ele geçirmesi Ermenistan iktidarı üzerinde Batı ile ilişkileri savunan kesimin baskılarını artırdı. 2005 Aralık ve 2006 Aralık aylarında yaşanan RusyaGürcistan krizinden en çok etkilenen ülkelerden biri de Ermenistan oldu. 13 Ocak 2007’de üç devlet arasında BaküTiflisAhalkelekKars (BTAK) Demiryolu Projesi ile ilgili imzaların atılması Ermenistan’ın projeye katılma arzularını suya düşürdü. Ermenistan, bölgesel projelerden tamamen izole olmamak ve Azerbaycan karşısında daha da zayıflamamak amacıyla planlanan demiryolu projesinde (söz konusu olan proje sadece BTAK değil genel olarak Güney Kafkasya demiryolu ve taşımacılık projesidir) rol almak istiyor. BTAK Demiryolu projesinin ekonomik olmadığını ve var olan demiryolu projesinin kullanılmasının daha verimli olacağını öne süren Ermenistan, alternatif olarak kendi topraklarından geçen KarsGümrü Demiryolu’nu önerdi. Fakat Azerbaycan ve Türkiye için, BTC ve BTE gibi projelerin tamamlayıcısı olan miryolu SSCB’nin dağılmasından bu yana kullanılmıyor. TürkiyeErmenistan sınırları açılırsa bu demiryolu bir gün sonra çalışmaya başlayacaktır" sözleri bu yorumu destekliyor. Bu nedenle Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan’ın, "İlişkiler konusunda Türkiye ile görüşebiliriz" açıklamasının, demiryolu projesine yeşil ışık yakıldığı bir döneme rastlaması tesadüf değildir. ÖNKOŞULSUZ DİPLOMASİ Türkiye ile sınır kapılarının açılmasını ve diplomatik ilişkilerin geliştirilmesini isteyen Ermenistan, bunların önkoşulsuz başlatılması isteğini dile getiriyor. Yani Türkiye sınır kapılarını açmak ve diplomatik ilişkileri başlatmak için diplomatik ilişkilerin kesilmesi ve sınır kapılarının kapatılması nedenlerini şart olarak koşmadan görüşme masasına oturulacak. Ermenistan’ın diplomatik ilişkiler konusunda açıklamaları devletlerarası ilişkilerin en önemli prensiplerinden olan "iyi niyet" anlayışına aykırıdır. Türkiye ile ilişkilerini geliştirme konusunda iyi niyetli olduğunu ispatlamak için Ermenistan’ın, sınırların kapatılmasını doğuran nedenlerden vazgeçmesi gerekiyor. Ermenistan bunlardan vazgeçmeden ilişkilerin başlatılmasını istiyor. Bu nedenle diplomatik ilişkilerin başlatılması için baskıların Türkiye’ye değil, diplomatik ilişkilerin kesilme nedeni olan Ermenistan’a yapılması gerekiyor. Zira Türkiye bu konuda ilk adımını atmış bulunuyor. 5 Nisan 1993’de Ermenistan’la direk uçak seferlerini durduran Türkiye, 1995’te hava koridorunu açarken, 16 Ekim 2003’te doğurdan uçak seferlerini başlattı. Günümüzde ise Türkiye’den beklenen ilk adım değil üçüncü karşılıksız adımdır. Dolayısıyla Türkiye’nin, öne sürdüğü koşullar gerçekleşmeden TürkiyeErmenistan sınırlarının açılması Türkiye’nin, Batı’nın ve Ermenistan’ın dayatmacı politikalarını kabullenmesi anlamına gelir. TürkErmeni İş Konseyi Başkanı Kaan Soyak’ın, "’Soykırım’ meselesi Türkiye’de yeni yeni tartışılmaya başlandı" açıklaması, aslında Ermenistan ve Ermeni lobisine dayatmacı politikalarının başarısı konusunda bir mesaj niteliği taşıyor. Soyak’ın açıklaması şöyle yorumlanabilir "Ermenis tan’ın ve dünya Ermenilerinin bu konuda izlediği yol doğrudur. Böyle devam ederlerse soykırım meselesi Türkiye’de ciddi ciddi tartışılmaya başlanacaktır." Ermenistan’ın ise sözde soykırım iddialarını ve toprak iddialarını yeniden gözden geçirme gibi bir niyeti yoktur. Türkiye’nin Ermenistan’la sınır kapılarını kapatma koşullarını göz ardı ederek ilişkilerin başlatılması aşağıdaki siyasi ve jeopolitik sonuçları doğurabilir. Böyle bir durum, m Türkiye’nin, dış politika hedeflerinde ciddiyetsizliğini gösterir ve bu konuda verilecek ödün sadece Türkiye–Ermenistan ilişkilerini değil Türkiye’nin diğer dış politika sorunlarını da etkiler. Türkiye’nin yumuşak davrandığını gören dış güçler, Ermeni lobisi ve Ermenistan daha fazla ödün elde etmek için daha fazla baskı yapacaktır. m Azerbaycan’ın Ermenistan politikasını derinden etkiler. TürkiyeAzerbaycan ilişkilerini derinden sarsar. Türkiye, Kafkasya siyasetinde Azerbaycan’ı değil Ermenistan’ı tercih etmiş olur. Bu, TürkiyeAzerbaycan arasındaki stratejik ortaklıktan kaynaklanmaktadır. Bunun sonucu olarak TürkiyeGürcistanAzerbaycan üçgeninde çatlamalar ortaya çıkar. Bu durum, Türkiye’nin Kafkasya politikasını olumsuz etkiler. Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerini kurarken Azerbaycan’ı dikkate alması Ankara’nın bu konuda Bakü’ye bağımlı olduğu anlamına gelmiyor. Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan’ı bölgesel projelerin dışında tutma çabaları Erivan’ı izole etme stratejisinden kaynaklanıyor. Hedef ise, Ermenistan’ı Azerbaycan’a karşı işgalci tutumlarından ve Türkiye‘ye karşı iddialarından vazgeçirmektir. Rusya, İran ve Ermeni lobisinin Ermenistan’a verdiği destekler sonucunda Türkiye ve Azerbaycan bu konuda başarıya ulaşmış değiller. Dolayısıyla Türkiye’nin, sınır kapısı ve demiryolu konusunda ödün vermesi, Ermenistan Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı izlediği saldırgan tutumdan vazgeçmeden, izolasyon politikasından vazgeçilmesi anlamına gelir. Demiryolu projesinin gerçekleşmesi ile Ermenistan daha çok izole olacaktır. Sınır kapılarının açılması ise, işgale son vermeden ve talepleri geri çekmeden Ermenistan’ın izolasyonu delmesi anlamına gelir ki, bu da bölgesel sorunu Ankara ve Bakü’nün çıkarları çerçevesinde çözüme kavuşturma şansının ortadan kalkması demektir. Hırant Dink’in öldürülmesi sonrası TürkiyeErmenistan sınır sorunu "insani duygular" üzerinden daha çok siyasallaştırılmaya çalışılıyor. Dink’in öldürüldüğü ve cenaze törenin yapıldığı günlerde İstanbul’da yüzlerce insanın "Hepimiz Ermeniyiz" sloganı atması "Ermenistan’la sınırlar açılsın" gösterilerinin provası olabilir. Bunu da ülke yönetimi üzerinde bir baskı olarak kullanabilirler. Ermenistan’ın taleplerinden ve işgalci girişiminden vazgeçmeden Türkiye’nin sınır kapılarını açması ve diplomatik ilişkileri başlatması devletlerarası ilişkilerin karşılıklılık ilkesine ters düşüyor. Uluslararası ilişkilerde karşılıklılık ilkesi, iki ülkenin birbirine aynı imtiyaz ve hakları karşılıklı olarak tanımasıdır. Hrant Dink’in öldürülmesi bir düşünüre ve insana yapılan saldırı açısından kabul edilemez bir olaydır. Fakat devletlerarası ilişkilerde duygusal olarak karar vermek bir o kadar da telafisi olmayan hatalarla sonuçlanabilir. çak Türkiye üzerinden geçip KKTC hava sahasına giriyor ve ardından Ercan’a iniyor. Tabii ki Türk uçağı, MNG havayollarına ait. Ancak havaalanında bir sevinç, bir sevinç, hatta karşılama töreninde bakan bile var. Eksik olan şeylere gelince, mesela kırmızı halılar döşenmemiş, bir de bando takımı gelmemiş. Sebebi basit: Bir kere gelen uçak yolcu uçağı değil, kargo uçağı. Ama olsun dışardan kim gelirse gelsin karşılanması, tören yapılması lazım. KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer de bunun için bakanını göndermiş. Sonunda uçağın kargo kapıları açılıp, “mallar” aşağıya indiriliyor. Karşılayıcılar Şanghay’dan gelen “lambaları” neredeyse öpüp kucaklayacaklar. Aslını ararsanız onlar “ekonomik floresan lambalar” için sevinmiyorlar. Akılları sıra bu lambaları getiren uçak yurtdışından direkt uçuşla KKTC’ye geldiği için uluslararası alanda uygulanan “izolasyonlar” bu şekilde delinmiş oluyor. Öyle düşünüyorlar. Sevinçleri de bunun için. Karşılama taifesi “lamba” konusuna alışık insanlar. Haftada birkaç kez AKP’nin “lambalarından” birkaç kişi KKTC’ye gelip boy gösteriyor. Hatta aynı tip lambalarla donatılmış cumhurbaşkanları bile var. Onların derdi Ercan havaalanına bir şeyler insin de ne inerse, kim inerse insin. Yani utanmasalar Rusya’dan kalkıp Balkanlar üzerinden geçerek KKTC’ye inen göçmen ördek sürülerini bile karşılayacaklar. İlginç olan, kuşlar bile yollarını bilirken, KKTC yöneticileri hâlâ ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmeyecek kadar aymazlık içindeler. Biri de çıkıp demiyor ki “Kardeşim, bu gelen uçak zaten Türk uçağı. Üstelik Şanghay’dan kalksa da Türk hava sahası üzerinden KKTC’ye geliyor, onun için sizin izolasyonlar delinmiş olmuyor. Bu kadar sevinmeyin ve gülünç duruma düşmeyin”. Atalarımız “Balık baştan kokar!” diye boşuna söylememişler. Cumhurbaşkanları ne ki, başbakanları, bakanları ne olsun. Hepsi birbirinden şaşkın. Tüm bunlar yetmiyor, bir de lambaları karşılayan bakan “show” yapıyor. Gazetecileri etrafına toplayıp gelen lambalardan birini yakıyor. U Bağımlılığımızın herkes farkında Özlem ŞENER Türkiye en fazla doğalgazı Rusya’dan alıyor. Mavi Akım’la birlikte bu ülkeden alınan gazın toplam gaz ithalatındaki payı yüzde 62. Doğalgaz ithalatı yaptığımız diğer ülkelerden İran’ın payı yüzde 20, Cezayir’in payı yüzde 14, Nijerya’nın payı da yüzde 4. Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlı olmasına karşın doğalgazın enerji üretimindeki payı yüzde 47.3’e ulaştı. Bu oran AB ülkelerinde yüzde 20, komşu Yunanistan’da ise yüzde 19 seviyesinde. Türkiye’nin Rusya’yla herhangi bir sorun yaşaması durumunda, buna kimsenin iki ülke arasında diplomatik ilişkilerde yaşanan sorun diye bakamayacağını dile getiren Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, “Böyle bir durumda vatandaşların hayatı kötü etkilenir. Bu durum elbette tehlikeli. Bir ülkenin enerji kaynağı açısından bu kadar dışa bağlı, bağımlı olması doğru değil” dedi. Yakın zamanda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’un “Türkiye’nin enerji bağımlılığı konusunda kaygılarımız var. Bir ülkenin bu kadar yüksek bir oranda tek bir kaynağa bağlı olması iyi değil’’ şeklindeki açıklamalarının üzerine enerji bağımlılığı konusunda sorularımızı cevaplandıran Aygün, bizim dışımızdaki ülkelerin bile durumun farkında olduğunu, en kısa zamanda bu sorunu çözmek zorunda olduğumuzu kaydetti. Türkiye’nin bu bağımlılığı azaltmak için elindeki kömür ve hidroenerji kaynaklarını hem daha çok hem de daha verimli kullanması gerektiğini ifade eden Aygün, yenilenebilir enerjinin ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı. ANIMSAMAK İÇİN Ermenistan’ın bölgesel projelerin dışında kalma nedeni işgalci ve istikrarsızlık unsuru bir devlet olmasından kaynaklanıyor. Ermenistan Türkiye’ye karşı taleplerini geri çekmediği gibi, Azerbaycan topraklarından işgalci güçlerini de geri çekmiyor. Bunların ötesinde Türkiye’nin diğer bölgesel müttefiki Gürcistan’ın Ahalkelek bölgesinde yaşayan Ermenilerin ayrılıkçı hareketlerini destekliyor. Sınırların açılması Ermenistan’ın Türkiye’ye ekonomik bağlamda bağlanması anlamına gelmeyecektir. Bunun önünde en büyük engel Rusya ve Ermeni lobisi varken, diğer yandan Ermenistan’ın hedefinde Türkiye üzerinden Avrupa ile ticaretini geliştirmek vardır. Ermenistan’ın çabaları bölgesel projelerden izole olmamak ve AzerbaycanTürkiye ilişkilerini yaralamaktır. Türkiye’nin, öne sürdüğü koşullar gerçekleşmeden sınır kapılarını açma konusunu tartışırken geçmişten ders alması gerekiyor. Örneğin, Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle NATO’dan ayrılan Yunanistan’ın yeniden NATO’ya girmesi için Türkiye’nin onay vermesi. Irak’ın Kürt liderlerine kırmızı pasaportların verilmesi, 1994 yılında Türkiye’nin zor durumda olan Ermenistan’a elektrik enerjisi ve buğday yardımında bulunması ve elde ettiği sonuçlar… NÜKLEER ŞART Ülkemizde yıllardır süregelen nükleer enerji konusunda ise gecikmeden, bir hatta birkaç nükleer santral kurmamız gerektiğini anlatan Aygün, “Türkiye’nin nükleer santrala ihtiyacı olduğu kesin. Tabii Türkiye nükleer santral kurarken doğru seçim yapmalı. Hangi yakıtı kullanacağını, atıkları ne yapacağını, santral ömrünü doldurduktan sonra bu santralı ne yapacağını öncelikle karara bağlamalı. Ayrıca Türkiye’de nükleere karşı olanlar Türkiye’nin çıkarları açısından ihtiyaç olduğu konusunda ikna edilmeli’’ diye konuştu. Doğalgaz depolama alanının olmayışına da değinen Aygün, gaz aldığımız ülkelerin bize verdikleri miktarını kış ve yaz aylarındaki esneme payının sadece yüzde 10 olduğuna, doğalgaz kullanım oranının yazkış farkının yüzde 40 olduğuna değindi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear