25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

HAZİRAN CUMA SÖZ ÇİZGİNİN haberler TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ C Belek’te Katliam 3 HİKMET ÇETİNKAYA AKP’nin Amacı Ne? G örmesini bilen gözler için her şey çok açık. Kamuoyunun tepkisini hafiletmek. Başbakan’ın sözlerini de, bu çerçeve içinde yorumlamak doğru olur. Başbakan tüzelkişilerin dini olmaz buyuruyor. Devlet tüzel bir kişi değil mi? Peki o zaman Türkiye’de 1876 Teşkilatı Esasiye Kanunu, 1921 ve 1924 anayasalarında bulunan devletin dini İslamdır hükmüne ne demeli? Aslında Başbakan’ın niyeti açık: AKP iktidarının önderliğini yaptığı, Türkiye’yi İslam cumhuriyetine dönüştürmeyi amaçlayan sivil darbeye, kamuoyunun gösterdiği tepkiyi yatıştırmak için örgütüne bir süre bazı işlerden uzak durmasını değil de, duruyor gibi görünmesini söylüyor. Çünkü iki ileri bir geri yürütülen sivil darbenin içinde yer alanlar, son zamanlarda devletin erkini bu yolda kullanırken öylesine pervasız davranmışlardır ki tehlikenin hâlâ farkında olmayanlar dahi uyanmaya ve tepkilerini ortaya koymaya başlamışlardır. Başbakan’ın açıklamaları da, son zamanlarda bazı gazetelere yapılan hafiye servisleri de bu amaca yöneliktir. ??? Son günlerde komik olaylar oluyor. Bunlar komik, çünkü her türlü inandırıcılıktan yoksunlar ve en kaba kurguyu bile aşıyorlar. Darbe yapacak olanlar, telefonlarla neler yapacaklarını bildiriyorlar basına, cephaneler bulunuyor, bir sürü karanlık güçten ve girişimden söz ediliyor. Amaç Türkiye’de darbeleri önlemek, karanlık güçleri temizlemek olsaydı, bütün bunlar gizlice soruşturulur, her şey yadsınamayacak bir açıklıkla ortaya çıktıktan sonra, olay yargıya intikal ettirilir, kamuoyu da böylece olan bitenden haberdar olurdu. Bunların hiçbiri yapılmamakta, hazırlık soruşturmasının gizliliği çiğnenmekte, müthiş bir dezenformasyon kampanyasıyla hava bulandırılmaktadır. Alparslan Arslan’ın, sorgusu tamamlanmadan, bağlantıları bütün açıklığıyla ortaya çıkmadan, gözaltı için ek süre istenmeden, nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine konulmasındaki amaç nedir? Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasının baş faili, Danıştay cinayetinin baş zanlısı, bütün bunları hangi amaca yönelik olarak yaptığını açıklamıştır, ama bağlantılarını belirtmemiştir. Yürürlükte olan yasalar çerçevesinde, Alparslan Arslan’ın cezaevinden tekrar getirilerek, bu bağlantılarının saptanması olanağı kalmadığına göre, iktidar acaba, gerçeğe ulaşmaya mı çalışıyor, yoksa gerçeğin gizli kalmasına mı? ??? Ama bütün bu girişimlerin amacı, kamuoyu nezdinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarını zedeleyerek onu yıpratmaktır. Muzaffer Tekin ile başlatılan bağlantılama girişimi, bu sanığın mahkeme tarafından serbest bırakılmasıyla akim kalınca, başka girişimler hemen devreye sokulmuştur. Başbakan da, Muzzafer Tekin kozundan hâlâ vazgeçmiş değildir, bu amaca yönelik olarak, savcıları etki altında bırakmak istemekte, Tekin’in tutuklanmamasının olayla ilgisi olmadığı anlamına gelemeyeceğini söyleyerek savcılara “Bunun hakkında dava açmayı unutmayın ha!’’ çağrısını yapmaktadır. Yürütmenin yargıya müdahalesinin ilk örneği değildir bu. İlk bakışta tozduman ortasında, bazıları amacın ne olduğunu iyi kavrayamamaktadır. Oysa amaç açıkça ortada. İktidar, gizli veya paralel örgütlerin bir darbe hazırlığı içinde olduğu izlenimini uyandırarak dikkati askeri nitelikli veya bağlantılı bir darbenin üzerine çekmeye çalışmakta, bu arada ulusalcılığı karalarken esası gözden kaçırmak istemektedir. Eski bir yankesici numarasını andırıyor taktik. Eskiden örgüt halinde çalışan yankesicilerden biri cambazlık numaraları yaparken öbürü, ‘‘Aa cambaza bak, cambaza!’’ diye dikkatleri oraya çekerken üçüncüsü de cepleri boşaltırdı. Şimdi de aynı taktik uygulanıyor; gizli örgütlerin, asker bağlantılı kuruluşların darbe girişimi olasılığı üzerinde yoğunlaştırılırken dikkatler, açık bir örgütün alenen yürüttüğü sivil darbe gözden kaçırılmaya çalışılıyor. M HUKUK’A SAYGILIYIZ... (AKP) Nâzım’a yakışır anma HAKAN AKSAY / CAN HACIOĞLU / EMEL KILIÇ MOSKOVA/ESKİŞEHİR/İSTANBUL Ünlü şair Nâzım Hikmet Ran, ölümünün 43. yıldönümünde Moskova’daki mezarı ve Eskişehir’deki sembolik mezarı başında törenlerle anıldı. Törenlerde dünya ve Türk edebiyat tarihinde saygın bir yere sahip olan Nâzım’ın değil, onun yurttaşlık hakkını elinden alan ve bu yanlışlığı hâlâ düzeltmeyen resmi kurumların ‘‘itibar iadesine ihtiyaç duyduğu’’ vurgulandı.Nâzım’ın Türk ve Rus dostları ile okurları, ozanın Novodeviçye Kabristanı’ndaki gömütü başında bir araya geldi. Mezara kırmızı karanfillerin bırakılmasından sonra konuşmalar yapıldı. Törene ünlü aktör Şener Şen de katıldı. Törende yapılan konuşmalarda Nâzım Hikmet’in itibarının iadesi ve yurttaşlık hakkının geri verilmesi konusunda talepler dile getirildi. Daha sonra RusTürk Araştırmaları Merkezi tarafından 3 Haziran Anma Etkinlikleri çerçevesinde bir gece düzenlendi. Nâzım Hikmet’in de defalarca şiir okuyup konuşma yapmış olduğu tarihi Edebiyatçılar Evi’ndeki gecede ‘‘Gönül Yarası’’ filminin Moskova galası yapıldı. Eskişehir’deki etkinlikler, Doğançayır beldesinde Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen 72 belde sakini ve Nâzım Hikmet anısına yaptırılan anıtmezarda gerçekleştirildi. Törene Doğançayır Belediye Başkanı Kemal Ulukoca, gazeteci yazar Orhan Karaveli, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Enver Ercan, şairler Sabri Dokuzopuzlar, Mahmut Temizyürek, İlhan Çınar, Salih Bolat, Nevzat Çelik, Cuma Boynukara, Fergun Özelli, Zehra Çam, Erol Büyükmeriç, Olcay Özmen, Rahmi Emeç ve çok sayıda Nâzım hayranı katıldı. Nâzım Hikmet’in arkadaşı ve onunla en son röportajı yapan Karaveli, Nâzım Hikmet’in mezarının Türkiye’ye getirilmesi çağrısını yineledi, ardından Nâzım’ın Moskova’daki mezarından getirdiği toprağı belde sakinlerinden emekli öğretmen Orhan Ulukoca’ya teslim etti. Ulukoca da toprağı anıtmezara serpti. Konuşmaların ardından törene katılan şairler Nâzım’ın şiirlerinden örnekler sundular. Etkinlikler daha sonra ‘‘Nâzım Hikmet ve Memleketimden İnsan Manzaraları’’ konulu panel, yerel sanatçıların konserleri ve semah gösterileri ile son buldu. İstanbul Kadıköy’deki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde Nâzım Hikmet anısına şiir, müzik dinletileri, panel ve film gösterimleri düzenlendi. Gazetemiz çizerlerinden Tan Oral, şair Kemal Özer, yazar Yılmaz Onay ve tiyatro oyuncusu Metin Coşkun’un konuşmacı olarak katıldığı ‘‘Sanatta Sınıf Farkı’’ adlı panelde, Hikmet’in sanatının mücadele eden işçi sınıfına bakış açısını yansıttığı dile getirildi. armara ve Ege’de ‘‘kiraz mevsimi’’ başladı... Bursa’da, M. Kemalpaşa’da, Sındırgı’da, Biga’da, biraz daha aşağılara inildiğinde Salihli’de, Ödemiş yöresinde dünyanın en kaliteli kirazı yetişir... Üretici geçen yıl kilosunu 3.5 YTL’ye verdiği kirazı, bu yıl 2.5 YTL’ye veriyor ihracatçıya... Haziran ayı hem yaş sebze ve meyvenin toplandığı hem de turizmin başladığı aydır... Turizmde, beklentinin çok altında, hafif bir kımıldama var. Türkiye Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, ilginç bir saptama yaptı: ‘‘Her yıl İstanbul’a 600 bin Alman turist gelirken Barcelona’ya 5 milyon Alman gidiyor.’’ Ege ve Akdeniz notlarıma bakıyorum... Yazılacak çok şey var... Antalya Belek’te üç tane konaklamalı golf alanı için fıstıkçamı ağaçları kesilerek doğa katliamı yapılıyor... Düzenlemeyi yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı... Kimse konaklamalı golf alanı için karşı değil. Ancak, o güzelim çam ormanları kesiliyor golf alanları için. Doğa katliamını önlemek için TEMA Vakfı yargıya başvurdu. Çevreciler ayağa kalktı. Yatırımcılara sorarsanız ‘‘Her şey yasal’’ diyor. Elbet yasal. Turizm ve Kültür Bakanlığı izin vermiş. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı onaylamış. ??? Konuya daha önce değinmiştim, Belek’te, çamfıstığı ormanlarında ağaçların kesildiğini anlatmıştım. Bugüne dek ne değişti? Yörede ‘‘1000 Golf Projesi’’ tanıtım reklamları var. İyi, güzel. Turist gelecek, döviz artacak. Türkiye turizm cenneti olacak. O zaman doğa katliamı yapılmadan ‘‘golf alanı’’ açılamaz mı, konaklama merkezi yapılamaz mı? Tüm dünyada bunun örnekleri var... Kimse golf sporuna karşı çıkmıyor, doğal yaşam alanlarının, ormanların yok edilmesine karşı çıkıyor... Anımsıyorum daha önceki açıklamaları... Denilen şuydu: ‘‘Golf alanları atıl ve çöplük olarak değerlendirilen yerlerde yapılacak.’’ Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın verilerine göre Tuz Gölü bilinçsiz sulama yöntemleri nedeniyle kırk yılda yaklaşık yüzde 50 oranında küçülmüş... Konya Kapalı havzasında yer alan Tuz Gölü’ndeki sulak alan 260 bin hektardan 130 bin hektara düşmüş... Son kırk yılda Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 300 bin hektar sulak alan kaybedildiğinin kimse farkında değil... Türkiye’nin Van, Tuz Gölü, Eğridir Gölü, Sapanca, Bafa gibi göllerinde atıklar yüzünden doğal dengesi bozuluyor, kuş cinslerinin sayısı da giderek azalıyor... Durum Gediz deltasında da aynı... Ege ve Akdeniz’de de doğanın dengesi Karadeniz, Marmara gibi bölgelerle birlikte bozuluyor... Üreticinin dengesi ise çoktan bozulmuş... ??? Dışsatımcı kirazı geçen yıl 3.5 YTL’ye, bu yıl 2.5 YTL’ye alıyor... Manisa’nın Kırkağaç ve Gölmarmara yöresinde kavun ve karpuz üreticileri de çok güç durumda... Önceki yıllarda Avrupa ülkelerine ihraç ediliyordu, şimdilerde ise kapanın elinde kalıyor... Akhisar’ın ‘‘Zeytinliova’’ yöresinde 22 bin hektarlık alanda zeytincilik yapılıyor... Yörede zeytin ağaçlarının çoğu birkaç kişinin eline geçti... Ege’de ve Akdeniz’de üreticiler tarlalarını satarak geçiniyorlar, bazıları da kentlere yerleşti... Oysa Türkiye bir tarım merkezi... AKP iktidarı tarım kesimini ‘‘yok’’ sayarken Antalya Belek’te de ‘‘orman katliamı’’ sürüyor... Acı, ama gerçek bu!.. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 ilan renkli
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear