23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net Suriye’deki Irak’lı ‘misafirler’ 23 milyon arasında… C S TRATEJİ 15 barınma merkezleri dışında mülteci kampı bulunmuyor. Hal böyle olunca "Iraklı misafirler" Suriye’ye geldiklerinde vize alma, ikametgah bildirimi gibi uygulamalar da olmadığından, şehirlere gidip, kolayca Suriye halkının arasına karışabiliyor. Barınacak kamplar olmadığından doğrudan şehirlere akın eden Iraklılar başta başkent Şam olmak üzere Kastiye, Dareye, Hama, Humus ve Yarmuk bölgelerine yerleşmiş durumdalar. Ne var ki Suriye, ideolojisi gereği koşulsuz olarak kabul ettiği Iraklıları taşımakta artık güçlük çekiyor. Ekonomik açıdan, demografik açıdan, toplumsal huzur ve siyasi istikrar açılarından potansiyel tehditlere de gebe olan Iraklı mülteciler, Suriye için "ağırlaması zor misafir" durumuna gelmiş gözüküyor. Şimdiye dek şiddete yönelmedikleri için henüz elle tutulur bir sorun yaratmamış olsalar da Iraklıların, Suriye’ye gelirken ülkelerindeki iç çatışmaları, siyasi anlaşmazlıkları da beraberlerinde getirmeleri olasılığı Suriye’de tedirginlik yaratıyor. Bu potansiyel sorunlar dışında Suriye’de Iraklı mültecilerden kaynaklanan hali hazırda oluşmuş birçok sorun bulunuyor. Nitekim Iraklı mültecilerin yaşadıkları ekonomik zorluklar nedeniyle uyuşturucu, kadın ticareti, organize suç çeteleri oluşturma gibi yasadışı alanlara kaymaları ülkedeki tedirginliği giderek artırıyor. Bunun yanı sıra mültecilere kendi vatandaşlarına sunduğu hakları aynen sunan Suriye'nin eğitim ve sağlık sistemi de giderek büyük bir çıkmaza giriyor. Aslında büyük bir kısmı doktor, mühendis, akademisyen, öğretmen gibi nitelikli mesleklere sahip olan Iraklı mültecilerin para kazanabilmek için çok düşük ücretlere, kayıt dışı olarak çalışması ve bir anda bozulan arztalep dengesi nedeniyle Suriye birden zirveye çıkan enflasyon ile boğuşuyor. Ülkede neredeyse her ekonomi kaleminde kriz yaşanıyor. Iraklıların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde ev fiyatlarında rekor artış yaşanırken, Suriye güvenlik güçleri nüfusu birden bire yüzde 7 oranında artan ülkede asayişi sağlayamamaktan şikayet ediyor. Tüm bunların üstüne ABD’nin ambargosu, Suriye yönetimine yönelik Batı’da oluşan ön yargılar ve şüpheler nedeniyle uluslararası yardım kuruluşlarının Suriye’deki Iraklı mültecilere yardıma gelmekten çekinmesi Suriye’yi büsbütün zor duruma düşürüyor. Suriye, Suriye Kızılay'ı, BMMYK ve Kızılhaç’la birlikte elindeki çok sınırlı kaynak ile Iraklı mültecilere yardım etmekten çok deyim yerindeyse onlarla baş etmeye çalışıyor. Ülkedeki mülteci sayısı artmaya devam eder, artan sayıyla birlikte korkulanlar yavaş yavaş başa gelmeye başlar ve her şeye rağmen herhangi bir yardım gelmez ise Suriye ekonomik, sosyolojik ve siyasal olarak ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Zaten dış politikasında aradığı dengeyi bir türlü bulamayan Suriye’nin, dışarıdan bakıldığında görülmeyen ama mercek tutulduğunda hem ev sahibi hem de "misafirler" açısından içler acısı bir durumda olduğu kolayca görülebiliyor. Bölgesel anlamda "büyük oynamaya" hazırlanan Suriye’nin atıldığı bu yeni oyunda ne denli başarılı olabileceği zaten koskoca bir soru işaretiyken içeride yükselen bu sorunla daha nereye kadar ilerleyebileceği sorusu acilen cevaplanmayı bekliyor… on dönemde "sürpriz" bir şekilde yeniden başlayan dolaylı barış görüşmeleri ve yine "sürpriz" bir şekilde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na (UAEK) denetleme için topraklarını açması ile gündeme gelen Suriye’nin, "küresel sistemle barışma çabaları" olarak nitelendirilen söz konusu açılımları ile giderek daha farklı bir profile doğru kaydığı görülüyor. Koltuğunu korumak, iktidarın, mevcut rejimin bekasını sağlamak için bir takım stratejiler izlediği açıkça görülen Beşşar Esad’ın attığı bu adımlar, Ortadoğu’nun yeni bir "konumlama"ya doğru ilerlediğini gözler önüne sererken, dengelerin hangi yöne doğru kayacağı, dinamiklerin nasıl şekilleneceği ise halen bir muamma. Gerçi Suriye’nin kendisi de attığı adımların, verdiği ve vereceği tavizlerin soncunda istediğini alıp alamayacağından yani en görünen hedeflerinden olan Golan Tepeleri’ni geri alıp, "Soğuk Savaş’ın şaşalı Suriyesi"ne geri dönme hayalini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinden emin değil. Zira Suriye’nin bu uğurda İran, Hamas, Hizbullah gibi "derin müttefikleri" ile arasına mesafe koyması isteniyor. Bu noktada Suriye’de kafalarda bir dolu soru işareti dolaşıyor. Şam, Tel Aviv ve Washington’a ne kadar ve nereye kadar güvenebileceğini kestiremiyor. Bu bağlamda Beşşar Esad’ın "ava giderken avlanma" korkusu taşıdığını da satır aralarından okumak mümkün. Aslına bakılırsa Esad’ın korkuları pek de yersiz sayılmaz doğrusu, çünkü karşısında "barış muhatabı" olarak iki ezeli düşmanı ABD ve İsrail bulunuyor. Ancak Suriye’nin endişeleri her şey yolunda gidip, Golan’da neredeyse yarım asır sonra yeniden Suriye bayrağı dalgalansa da başka açılardan devam edeceğe benziyor. Nitekim her ne olursa olsun tarafların hiç biri gerçek anlamda birbirine güvenmiyor ve "barış, diyalog" gibi söylemlerin ardında her daim bir "bit yeniği" arıyor. Aslında çok da haksız sayılmazlar çünkü tarafların istisnasız hepsi hatta belki arabulucu konumunda olan Türkiye bile "barış için barış" düsturu ile hareket etmiyor. Araç aynı ama amaçlar farklı olabiliyor. Haliyle taraflar, özellikle de "en zayıf halka" durumunda olan Suriye son derece tedirgin bir şekilde, ürkek adımlarla yola devam ediyor. S ‘Irak felaketi’ Şam’ı zorluyor Ortadoğu’ya kurulan hedef tahtasından çıkmaya çalışan Suriye, bu uğurda çekingen de olsa bazı adımlar atıyor. İsrail ile yapılan görüşmelerin temel sorunu güven… Dışarıda sorunları bitmeyen Suriye’nin içerideki en büyük sorunu ise sayısı 23 milyonu bulan Irak’lı göçmenler… göre 1948 yılında İsrail’in kurulması ile yaşanan ve Filistinlilerin "el nakba" yani "felaket" olarak adlandırdıkları Filistinli mülteciler sorunundan sonra en büyük ikinci mülteci sorunu olan Iraklı mültecilerin sayısı giderek katlanıyor. Iraklı mülteciler, işgalin başından bu yana başta Suriye ve Ürdün olmak üzere tüm Ortadoğu’ya dağılmış durumda. BMMYK verilerine göre bugün dünyada en fazla mülteciyi barındıran Pakistan’ın hemen ardından gelen Suriye’de en iyimser tahmine göre 2 milyon civarında Iraklı mülteci yaşıyor. Ancak kimi verilere göre Suriye’de 3 milyon kadar Iraklı mülteci var ve her gün binlerce Iraklı daha Suriye sınırlarına dayanıyor. Coğrafi yakınlığı ve uyguladığı "geleneksel mülteci" politikası gereği ülkelerini terk etmek zorunda kalan Iraklıların ilk tercihi Suriye oluyor. Nitekim Suriye kurulduğu günden bu yana temel ideolojilerinden biri olan "Arap Milliyetçiliği" gereğince Arap ülkelerinden gelenlere kapısını ardına kadar açıyor. Ve yine aynı ideolojisinden ötürü gelenleri mülteci değil "misafir" olarak adlandırıyor. Bu nedenle ülkede, sınır bölgelerindeki geçici Savaşta mağdur Iraklılar... ŞAM’IN BAŞI DERTTE Son dönemde dış politikada böylesine gergin ve tedirgin bir haleti ruhiye içerisinde olan Suriye, bölgesel dengeleri etkileme kapasitesi olan "sürpriz" açılımlar yaparken bir yandan da içeride son derece "derin bir sorun" ile mücadele etmeye çalışıyor. Sorun oldukça derin, çünkü sorunun kökleri Irak’a kadar uzanıyor. ABD’nin 2003 yılında ülkelerini işgal etmesi ile başlayan kaostan kaçan milyonlarca Iraklı en yakın komşu Suriye’ye akın etmiş durumda. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear