Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü Ü lkenin idaresindeki yetersizlik iyice kendini göstermeye başladı… Uluslararası Para Fonu’nun hesaplamalarına göre satın alma gücü paritesi bakımından 15, Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla yönünden ise 17. büyük ekonomi olduğumuz söyleniyor. Hesaplama yönteminde Avrupa Birliği sistemine geçilmesi sebebiyle böyle bir durum değişikliği ortaya çıkıyor… Ekonomisinin yarısı kayıt dışı olan bir ülkenin böyle bir sıralamadaki yeri size inandırıcı geliyor mu? Dünyanın en büyük 20 ekonomisinde yer alan Türkiye’nin ithalat ve dış ticaret açığında kırdığı rekorlar neden açıklanmıyor? Neden saklanıyor? Ankara Ticaret Odası’nın açıklamasına göre İhracat rekorlarıyla övünülen son beş yıllık dönemde Türkiye'nin toplam ihracatı yüzde 197,2 oranında artarken, ithalattaki artış yüzde 230'u, dış ticaret açığındaki artış da yüzde 306'yı buldu. Hadi gelin de inanın ekonominin büyüklüğüne… Profesör Osman Altuğ, Türkiye ekonomisinde enflasyonun ve milli gelirin yalancı şahit olduğunu söylüyor. Yerden göğe kadar haklı… Mart başında 5 bin dolar olan milli gelir önce 7 bin dolara sonra da 9 bin dolara çıktı… Ayrıca büyüme oranını geçen bir enflasyon oranı varken biz nasıl büyüyoruz? Bunu bir izah edecek var mı? Milli gelir büyümüş! Milli gelirin büyüdüğü bir ülkede, insanlar böylesine yoğun bir şekilde sosyal devlet özlemi çeker mi? Aslında milli gelir değil yalanlar büyüyor… Türkiye’de insanlar kapatma davası ile ilgili tartışmalara yoğunlaşmış iken, hiçbir şey yokmuş gibi ülkenin gündeminin başköşesine bu sorun oturtulmuş ve insanlar bu konudan hareketle kendilerinin ve ülkelerinin geleceği ile ilgili hesaplamalar Erdoğan içine girmiş iken, hükümetin bu zam kararlarını alması yangından mal kaçırmaktan başka bir anlam taşımıyor… Akaryakıta, elektriğe ve doğalgaza yapılan zamların en belirgin özelliği, bu zamların ‘tetikçi’ olmasıdır. Bu zamlar, hayatın zorlaşacağına ve insanların yoksullaşacağına dair ilk işaretlerdir. Elektriğe, akaryakıta, doğalgaza yapılan zamlarla birlikte, hepimizin hayatı içinde var olan gıda, yakacak, eğitim, sağlık, ilaç, giyecek ve ulaşım alanındaki mal ve hizmetler zam kuyruğuna girecektir. Bunu bu ülkeyi idare edenler biliyorlar ama… ‘bir lokmayla, bir hırkayla’ yetinen insanlarımızın sahip olduğu memleket sevgisini nasıl olsa ‘bir gıda torbası, bir yiyecek paketi’ ile sömüreceklerinden emin olduklarından, zamların sebep olacağı derin yaraları ve acıları düşünmek istemiyorlar. 1 Haziran’dan itibaren doğalgaza yapılan zammı, Temmuz başında elektriğe yapılacak zam takip edecek… Doğalgaza sanayide yapılan yüzde 8,4’lük zamdan sonra elektriğe yapılan Allanıp pullanan bir iktidar... zamla birlikte sanayici de ürettiği mal ve hizmete zam yapacak… Bunun adı enflasyon değil mi? Bunun adı ‘yağlı kazık’ değil mi? Bu kazığın ucu kime dokunacak? Kayıt dışı ekonominin haramzadelerine mi? Hayır… Siyasi iktidarın yanında ‘bilgi ve hikmet’ maskesi takıp, ‘servet ve iktidar’ içinde yüzen kişi ve kuruluşlara mı? Hayır. İnsanların inançlarını sömüren, onlardan aylık alan din tüccarlarına mı? Hayır… Bu kazığın ucu işçiye, memura, küçük esnafa, emekliye, dulayetime, çiftçiye, köylüye dokunacak… Dokunmakla da kalmayacak, çok canları yakacak… Sosyal dramlar ardı ardına artarak devam edecek… Ama seçim zamanı yaklaştığında, o zaman ne olacak? Yine, kömür torbaları, gıda torbaları dağıtılacak… Parası kimden çıkacak? Yine dar gelirliden… C S TRATEJİ İşçiden, memurdan, çiftçiden, köylüden… O da yetmezse ardından ‘Din Sömürüsü’ gelecek… Dışişleri Bakanı seçim zamanı kullanılacak malzemeyi ağzından kaçırdı: "Türkiye’de bırakın gayrimüslimleri Müslümanların bile dini özgürlüklerle ilgili sorunları var" Bir Dışişleri Bakanı bunu söylüyor… Söylemiyor, şikâyet ediyor… Lagendijk’in, Olli Rehn’in, Barosso’nun ağzına yeni malzeme… Başbakan da tasvip eder bir üslupla, Bakanı destekledi. Propaganda malzemesi yine aynı… Çıkacaklar meydanlara, "Allah, Kuran" diyerek başlayacaklar... "Muhammed" de derler mi onu bilemeyiz… Çünkü Amerika’daki ‘vatandaş’ bu konuda pek de ‘iyimser’ değil… İktidarın amacı insanları yaşatmak mı yoksa bağrını yılan gibi yerden kaldırmayıp süründürmek mi? Zamları otomatiğe bağlayacaklarmış… Otomatiğe bağladıkları açlık, yokluk ve yoksulluktan başka bir şey değil… Bunu bal gibi de görüyorlar… ‘Ekonomimiz iyiye gidiyor" diyenler bal gibi de bunu görüyor ve biliyor… Kendilerine yakın duran kişi ve kuruluşların refahını otomatiğe bağladılar ama Türk halkının refahını ne yazık ki otomatiğe bağlayamadılar… Yüzlerindeki asıklık, gerginlik, konuşmalarındaki tonlamalar, plastik gülüşler hepsi bunun işareti… Uygulanan ekonomik politikalara, çeşitli bölgelerde, işçilerin, memurların, çiftçi ve köylülerin muhatap olduğu aşağılayıcı tavra bakılırsa siyasi iktidarın insanlarımızı insanca yaşama ile tanıştırmaya pek hevesli olmadığı görülüyor… Buna rağmen insanların partilerine büyük bir teveccüh göstereceğinden son derece eminler… Kafalarda yüzde 50’ler, 60’lar geziyor… Doğru mu acaba bu? Ezilmekten, horlanmaktan, tekmelenmekten, susturulmaktan, uyutulmaktan hakikaten memnun mu insanlar? ‘Alan razı, satan razı’ diyenler bilsinler ki aslında alınan bir şey yok, Türk halkına dışındaki çevreler tarafından ‘allanıp, pullanıp zorla kakalanan’ bir siyasi iktidar var… Bakalım, Türk halkı bunca acıya ve sıkıntıya rağmen "Başka alternatif yok" aldatmacalarına kanıp sandıktan bu ‘defolu iktidarı’ mı çıkaracak? Yoksa, memleketin ve milletin refahı, huzuru, birliği ve bağımsızlığı konusunda samimi olan, bu konuda gerçekten azimli ve kararlı olan bir siyaset anlayışı ile mi yoluna devam edecek? Bunu hep birlikte göreceğiz… **** ASLINDA KATİL; TOPLUM... Son günlerde şuursuzca işlenen ‘Anne cinayetleri’ şüphesiz hepimizi üzüyor, düşündürüyor… Bu işte bir gariplik olduğu