Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Filistin’de katliam yapacak seyirci olacaksın, Amerika on binlerce kilometre uzaktan gelip ‘demokrasi ve özgürlük’ palavrasıyla Afganistan’a, Irak’a bombalar yağdıracak ses çıkarmayacaksın… Sonra da kalkıp ‘İnsan haklarından’ ve ‘adaletten’ bahsedeceksin… Kendi pisliklerini saklamak, örtmek için dikkatleri başka yere çekmek kolaylarına geliyor… Demokrasi ve insan hakları konusunda kınadıkları ülkeler de hep aynı… Kongo, Sudan, Filistin, Küba, Beyaz Rusya… Hem Irak’ta hem Afganistan’da insan hakları, burada bulunan Amerikan, İngiliz ve İtalyan askerlerinin attığı bombalarla, sıktığı kurşunlarla ölen binlerce masum insanla mı sağlanıyor? Görüyoruz işte Ortadoğu’da… İnsanlara Barroso kullandırdıkları ‘insan hakkı’ değil.. Milyonlarca masum insan Ortadoğu’da Amerika’nın ve Avrupa’nın da desteğiyle, zorla, baskıyla ve istemeyerek ‘ölüme hakkını’ kullanıyor… Ama nedense ‘beylerin’ sesi çıkmıyor… Şimdi de kafalarına göre Türkiye’yi ‘terbiye etmeye’ kalkışıyorlar… Esas niyet Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuk, adalet, insan hakları değil… Bunlar görünürdeki gerekçeler… Esas niyet yüzde 70’ini elinde bulundurdukları iktisadi yaşamın yanı sıra, siyasetçisinin de dizginlerini ellerinde tutacakları bir Türkiye… Ayrıca, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda da zaten istekli değiller… Bu onlar için o kadar önemli de değil… Çünkü Türk halkının da yaklaşık yüzde 70’i artık AB’yi istemiyor... Bu isteğin temelinde AB’nin iki yüzlülüğü de var… Onun için Avrupa, önce bir kendi karnesine baksın… Baksın da görsün… Görsün ve utansın… Türkiye’de yargı bağımsızdır. Hukuk işlemektedir. Yargı, içinde bulunduğumuz sürece vereceği kararla noktayı koyacaktır… Avrupa, kendi işine baksın… Bizim adaletimizin, savcımızın, yargıcımızın Avrupa’nın himayesine ihtiyacı yok, siyasetçimizin de, demokrasimizin de… C S TRATEJİ 5 şahsını sanki ‘hiçe sayan’ bir tutum içinde olmaları, Cumhurbaşkanlığı Makamının bundan duyulan rahatsızlığı ifade etmekte sanki yetersiz ve isteksiz kalması milli onurumuzu incitiyor… Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, resmi ziyaretler sırasında, ziyaret ettikleri ülkelerin değerlerine nasıl saygı göstermekte kusur etmiyorsa, Türkiye’ye gelenler de aynı hassasiyet içinde olmak zorundadır… Aksi takdirde ‘Arap’ devlet adamları, bu hassasiyeti göstermediği sürece ister kral olsun, ister şeyh olsun, isterse emir olsun milletimizin gönlünde ‘zerre kadar’ değere muhatap olmayacaklardır. Misafir misafirliğini, ev sahibi de ev sahipliğini bilecek… Rehn MİSAFİR MİSAFİRLİĞİNİ BİLECEK... Cumhurbaşkanı’nın ‘tarafsız’ olması Türkiye’nin ‘selameti’ açısından gerekli idi… Böyle bir cumhurbaşkanı hem devlet, hem de millet ve hükümet için bir ihtiyaçtı… Ama bugünkü hükümet, Cumhurbaşkanı konusunda anlamsız bir inatlaşmaya girdi ve bu fırsatı kaçırdı… Türkiye’yi gerginleşmede doruk noktasına getiren gelişmelerin başında bu konudaki inatlaşmanın payı büyüktür. Cumhurbaşkanlığı makamının el değiştirmesinden sonra, yabancı devlet adamlarının özellikle ‘Arap’ konukların ziyareti sırasında geleneksel protokol kurallarının dışına çıkılması gözlerden ve dikkatlerden kaçmıyor… Bu protokol dışı anlayış ve yaklaşım, aslında hepimizi rahatsız etmeye başladı… Özellikle yabancı konukların Atatürk’ün manevi