Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 Prof. Dr. Necdet ADABAĞ Küreselleşen dünyada insanı insana karşı getirenler: C S TRATEJİ etmeye başlamıştır. Hümanizmacı insan laik insandır ve gericiye karşıdır. İnsanın gericiye karşı olması, araya kimseyi sokmadan Tanrısıyla birebir buluşmasını sağlayacak koşulları yaratmış olması açısından özgür insan karakterinin doğmasını sağlamıştır. Ama Hümanizma her şeyin ötesinde insanın insan olması gerektiğinin altını çizmiştir. Pico della Mirandola gibi düşün adamlarının ya da Petrarca, Boccaccio gibi yazarların ya da Coluccio Salutati, Poggio Bracciolini gibi araştırmacı ve incelemecilerin insanlık sahnesine çıkarmak istedikleri insan tipinin girişimci; üretken, yetkin olmasa da yetkine yakın, yazgıya boyun eğmeyen, kaderci olmaktan uzak, dinsiz olmayan ama dini kendi çıkarlarına kullanmayan bir insan tipi olduğudur. Siyasanın dinden soyutlanması gerektiğini şiddetle savunan ve devleti her türlü etkiden uzak, dimdik ayakta tutmak için savaşım vermiş Machiavelli günümüzde varolan çağdaş, demokratik, laik düzeni bozmak için devletinin temellerine dinamit koyan liderleri ya da kendi ulusunun çıkarları için devletleri yıkan, insanlarını birbirine düşüren devlet başkanlarını görseydi ne derdi acaba? İnsanlık tarihine kazandırmak istedikleri değer yargılarının zaman içinde kendiliğinden yok olup gittiğini mi düşünürdü yoksa bugünün çarpıklaşan dünya düzeni içinde giderek bencilleşen ve çıkarcı olan insanın, laik insana karşı insanı ve dini kullanarak bir dinci insan tiplemesiyle o insancı değer yargılarını gölgelemek, dahası, yıpratmak istediğini mi söylerdi? vrupa’da komün uygarlığı, insanın, ilk kez el becerisi ve zeka kıvraklığını ortaya koyarak üretken olmasını sağlayan bir zihniyetin ürünüdür. İlk kez gerçek anlamda iş bilen, sanattan, zanaattan, tecimden anlayan bir insan topluluğu oluşturmaya yönelik bir girişimin adıdır. Modern anlamda bir toplum olarak düşünülemez ama ilk kentsoylu bir oluşum söz konusu olduğu için yeni bir çağa işaret etmiş olması bağlamında "yeni insan" imgesini yaratmış olduğu da gözden kaçmaz. Bugünkü insanın böyle bir sanıya kapılmış ve bu yönde bilgilenmiş olması rastlantısal değil, tam tersine, karanlık bir dönemden çıkan insanoğlunun ışığa uzanmak isteyen çok boyutlu hırsını saptamış olmasındandır. Öte yandan gene modern insanın, bu eylemi, derebeyliğe karşı duran bir toplumsal eylem olarak görmüş olması, oradan kalkan kıvılcımların çok daha sonra aynı türde bir başka eylemi çok daha etkin biçimde ateşlediğine tanık olmasını sağlayacaktır. Tıpkı Hümanizma’nın Aydınlanma’ya ışık tutması gibi, Hümanizma’nın altyapısını da komün uygarlığının oluşturduğundan kimsenin kuşkusu olmaz diye düşünüyorum. Tarihsel süreç içinde komün uygarlığı yerini beyliklere bırakmıştır. Bu beylikler yayılmacı siyasaları ve ayrımcı yaklaşımları nedeniyle bir araya gelmek yerine kimi yerlerde, en azından İtalya’da, monarşilere, cumhuriyetlere dönüşmüş ve aynı topraklar içinde savaşan kardeş kanına ve gözyaşına mal olan siyasal rekabete girişmişlerdir. İnsan insana karşı olmuştur. Ancak monarşiler arasındaki ekinsel ve sanatsal rekabet, öte yandan, dünyanın en yetkin ressamlarının, sanatçılarının ve ekin adamlarının yetişmesine, insanlığa mal olmasına ortam hazırlamıştır. O sanatçılar, o ekin adamları insanlığı omuzlamışlar sanatın, ekinin esinlediği ruhsal yetkinlikle insanların zarafet ve incelik kazanmasına yardımcı olurken insanlığın uygarlık düzeyinin yükselmesine olanak sağlamışlardır. İlginçtir, insanı insana karşı getiren savaşlar bu kez insanı tüm A Emperyalizmin zorbaları… Hümanizma, insanı insana karşı getiren düşünceyi reddeder, insanı insanla yan yana, omuz omuza getirmenin çabasını verir. Avrupa bu mücadeleyi Ortaçağ’da verdi. Tarih, Bruno’nun yakılmasına, Campanella’nın hücreye atılmasına, Galilei’nin kendini yadsımaya zorlanmasına tanıklık etti… yetenekleriyle öne çıkarmışlardır. Ortaçağın yok saydığı o insan gene savaşa karşı, insanı insana karşı getirmemek için Rönesans ruhuyla yeniden gün ışığına çıkmıştır. İNSANIN LAİK DÜŞÜNMESİ Hümanizma, insanın, Ortaçağ’ın karanlığından çıkıp aydınlığa yol almasında rehber olmuş ve gene Ortaçağ’ın karanlık ve dinci anlayışından farklı bir yaşam tarzına kucak açarak insanın laik düşünmesine yardımcı olmuştur. İnsan insana karşı olmuş ama insanca yaşamak uğruna vermiş olduğu savaşımı da kazanmıştır. İnsana özgü yaşama biçimi bağlamında hurafelerden, tarikatlardan, uydurma ve basma kalıp söylemlerden, bağnaz düşünceden uzaklaşarak aklın gösterdiği yoldan gitmek gibi bir gereklilikten söz İNSANCA DÜŞÜNCE Tarih bize göstermiştir ki Avrupa’da yaşanan karşıdevrim (controriforma) Giordano Bruno’yu yakmış olsa da; Campanella’yı hücreye, Galilei’yi kendini yadsımaya zorlamış olsa da, gene de bu insanların ölümsüzleşmelerini engelleyememiş ve insanlığı ayakta tutan; insanın, insancı yanına seslenen önemli bir tutamak olarak kaldıklarına, dahası, bu bilge insanların, ellerini aydınlanmacılara uzatarak yeni bir güçle bu kez birlikte karanlıklara savaş açtıklarına işaret etmişlerdir. Haçlı Seferleri, Emperyalizmin yıkıcı yüzü Irak’ta kendini gösteriyor.