Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Çok ciddi bir şekilde borçlu Türkiye… Alacaklılara, borcumuzun karşılığında birer birer elimizdeki değerleri ikram ediyoruz… Ama Türkiye'de 'tık' yok... Vatanı ve milleti düşünen, bağımsızlığımıza, toprak bütünlüğümüze namusu gibi sahip çıkan bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var... Vaziyet tehlikeli. Ama ülkeyi idare edenlerin bu tehlikenin farkında olmaması daha da tehlikeli... Yılan, bu ülkenin koynuna girmiş durumda... Zehrini akıtacağı anı bekliyor... Amerikalıların Irak’taki uygulamaları... C S TRATEJİ 5 ülkeydin sen... Ne çabuk unuttun yaşadıklarını? Sana zulmedenleri, sana yapılan kalleşlikleri nasıl unuttun? Şerefli bir şekilde haykırdığın, gurur verici bir bağımsızlık destanını tarih sayfalarına inançla, namusla ve kararlılıkla işlediğin zamanları nasıl ve ne çabuk unuttun? Ne oldu sana böyle?.. MİLLETİN AZİM VE KARARI İşte ‘ahval ve şerait’ böyle… Ama her şeye rağmen umutsuzluk içinde değiliz, olmayacağız da… Çünkü Milli Mücadele’nin ilk zamanlarında Amasya Bildirisi’nde söylendiği gibi "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözlerinin tek çaremiz olduğunu biliyoruz… Her ne kadar ülke kuşatma altında olsa da, Türk Milleti, ulusal duruştan yoksun bir siyasi iktidarın, ülke sorunlarına duyarsız holding medyasının, Türkiye’yi, ABD’nin ve AB’nin ‘mandası’ yapmak isteyen bir kısım sermaye çevrelerinin baskısı altında kalsa da Türkiye’nin bağımsızlığına ve bütünlüğüne kastedenlere karşı şerefle mücadele etmekten, korkmayacak, kaçmayacaktır… Şimdi Türkiye için yeni bir diriliş, yeni bir milli mücadele zamanıdır. Hepimizin, millet olarak akıllarımızı ve yüreklerimizi birleştirme zamanıdır… Ülke elden gidiyor demeye dilimiz varmıyor, ama… NASIL UNUTURSUN?.. Evet... Sevgili Türkiye'm...Baktın mı haline? Tanıdın mı kendini?.. Sen değil miydin en büyük evladınla tüm dünyaya "İstiklâli tam, bizim bugün deruhte ettiğimiz vazifelerin ruhı aslîsidir. Bu vazife bütün millet ve tarihe karşı deruhte edilmiştir.... Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya tebaiyet yüzünden bu evsaftan mahrum kalmağa tahammül edemeyiz. ... İstiklâlı tam denildiği zaman, bittabi, siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî her hususta istiklâli tam ve serbestii tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet millet ve memleketin, mânâyı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir." diyen...?(Nutuk, s.415416) Milli Mücadele’den daha 90 yıl bile geçmeden bu sözleri ne çabuk unuttun Türkiye’m?… En büyük evladın olan Atatürk ile bu konuda tam mutabakat içine girip, el ele veren Türk Milletiyle, Türk ordusuyla Mayıs 1919'da milli mücadeleyi başlatan sen değil miydin?... Yedisinden yetmişine Türk milletinin kahramanlığını dosta, düşmana duyuran sen değil miydin? Her türlü mahrumiyete, her türlü yokluğa ve yoksulluğa rağmen, emperyalizme karşısında en soylu direnişi gerçekleştiren, bu şerefli mücadeleyi en çağdaş, en demokratik rejim olan Cumhuriyet ile taçlandıran sen değil miydin? Bütün mazlum ülkelerin, imrendiği, özendiği bir H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net Türkiye’nin bölücülük sorunu ikinci planda… talyanların çok sevdiği bir aforizma vardır "tutte le strade portano a Roma" yani "tüm yollar Roma’ya çıkar" derler, gururla. Her ne kadar burada kastedilen Roma, İtalya’nın başkenti Roma değil Roma İmparatorluğu olsa da çok sever ve kullanırlar bu ifadeyi. Hatta söz konusu aforizma, sonundaki şehir değiştirilerek tüm dünyada kullanılagelen evrensel bir nitelik kazanmıştır zamanla. Bu yazıda ise aforizmayı uluslararası ilişkilere uyarlayarak kullanacağız. Konumuz, mekanımız her zaman olduğu üzere yine kadim Ortadoğu. Bu defa Türkiye’nin merceğinden bir Ortadoğu manzarası görmeye çalışacağız. Aynı zamanda da Ortadoğu merceğinden bir Türkiye manzarasını da görmüş olacağız bu vesile ile. Nitekim bugünlerde Ortadoğu gündemini belki de hiç olmadığı kadar çok meşgul ediyor Türkiye. Ortadoğu da belki hiç olmadığı kadar yoğun Ahmedinecad bir şekilde Türkiye’nin İ ABD’nin derdi İran Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ciddi bir diplomatik trafik yaşandı. Kasım ayı başında Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretinde de Türkiye’nin en önemli beklentisi bölücülük sorununa yönelik mevzi kazanmaktı. Temaslara bu ajanda ile giden Türkiye, koltuğunun altında İran dosyasıyla döndü… gündemine oturmuş durumda. Baksanıza son dönemin en debdebeli diplomasi trafiğine sahne olan Türkiye’ye teşrif eden isimlerin neredeyse tamamı Ortadoğu’dan. Kimler yok ki misafir listesinde? Irak’a komşu olan (hatta olmayan) ülkelerin üst düzey yetkilileri, Irak’taki "de facto" komşumuz ABD’nin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz elSuud, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Özerk Yönetimi Başkanı, Filistin Kurtuluş Örgütü ve El Fetih lideri Mahmut Abbas namı diğer "Ebu Mazen". Bu arada unutmadan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Irak’a komşu olan ülkeleri; Başbakan Tayip Erdoğan’ın da Irak’ın "mülki amiri" ABD’yi ziyaretlerini de anımsatmadan geçmeyelim… Aksi takdirde çizmeye çalıştığımız resim eksik kalır öyle değil mi? Velhasıl Türkiye’nin tam da yüzünü malum terör nedeni ile fikrini, zikrini Ortadoğu’ya döndüğü bir dönemde söz konusu isimlerin ardı sıra Türkiye’ye teşrif etmeleri ve tabii ki Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın eşgüdümlü ABD ve Ortadoğu ziyaretleri Türkiye’de gündemin ilk sırasına oturdu. Bir süredir teröre ve terör merkezli olarak Irak’ın kuzeyine kaymış olan gündem böylece alan genişletilerek "Türkiye ve Ortadoğu" başlığına doğru kaydı(rıldı). Hatta yukarıda bahsi geçen bu diplomasi trafiği referans gösterilerek Türkiye’nin Ortadoğu’da bölgesel bir güç, sözü geçen bir aktör haline geldiği müjdesi verildi kimi gazete manşetlerinden. Hatta bu müjde ile yetinmeyip –amiyane tabir ile hızını alamayıpTürkiye’nin Ortadoğu’nun yeni diplomasi üssü ve bölgesel barışın başkenti olduğu da yazıldı; hem de en büyük puntolarla, en afili fontlarla. Gelelim durumun kritiğine. Başka bir deyişle dumanı üstündeyken yani tazeyken bu Bush