25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 Tanju ERDEM Emekli Amiral Rum tarafının hedefleri karşısında… C S TRATEJİ köylerine saldırdılar. ABD’nin arabuluculuğu ile silahlı saldırı durduruldu ve 15.000 kişilik Yunan askeri ve EOKA Lideri Grivas Yunanistan’a geri çekildi. ? 1967 sonrası Makarios ENOSİS yerine bağımsız bir Kıbrıs Rum Devleti kurma politikasına yöneldi. Bu Yunanistan’la arasında çatışma yarattı. Yunanistan’da iktidar olan askeri cunta Temmuz 1974 de Yunan subaylarının yönetimindeki Rum Milli Muhafız Gücü ile darbe yaparak Makarios’u yönetimden uzaklaştırıp bir EOKA azılı teröristi N. SAMPSON’u Cumhurbaşkanlığına getirdi. Bu bir ENOSİS girişimi idi. Darbeciler karşıt Rumları ve Türk soydaşlarımızı katletmeye başlamışlardı. ? Bülent Ecevit’in Başbakan, Necmettin Erbakan’ın yardımcısı olduğu Türk yönetimi bu durumu gördü ve doğru tanımladı. Yapılan yoğun diplomatik girişimlere Yunanistan (doğal olarak) ve İngiltere duyarlılık göstermeyince Türkiye 20 Temmuz 1974’de Başbakan Ecevit’in başında bulunduğu yönetimin ustalıklı diplomasisiyle soğuk savaşın taraflarını hareketsiz kılarak, garantör sıfatıyla Kıbrıs Barış Harekatına başladı ve ilk aşamada amfibi ve hava indirme güçleriyle askeri müdahalede bulundu. Bu harekata Türk Mukavemet Teşkilatı ve Türk Alayı da etkin destek sağladılar. Harekat iki aşamada, 14 Ağustos 1974 İkinci Barış Harekatıyla başarı ile sonuçlandı ve adanın Kuzey kesimi yüzde 33 kadarı Türk kontrolüne girdi. ? Rumlar bundan böyle kalıcı bir barış için yapılan müzakerelerde uzlaşmaya hiç yanaşmadılar Rauf Denktaş liderliğindeki Türk tarafı, iyi niyetle, Ana fikir olarak iki toplumlu, iki bölgeli, iki otonom yönetimin eşit koşullarda federe ya da Konfedere bir Kıbrıs Cumhuriyeti bünyesinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde kurulmasını istediler. Rumlar buna hep karşı çıktılar. Onların kafalarında Batılı emperyal güçlerin de desteğiyle (Türkiye’ye baskılarıyla) Türklerin azınlık olarak yaşayacakları ve zamanla varlıklarını yok edecekleri bir Kıbrıs Rum Cumhuriyeti vardı. 1974 müdahalesi akıllarını başlarına getirmemiştir. 1983 yılı 15 Kasımında Sn. Rauf Denktaş’ın kurucu liderliğinde KKTC kuruldu. Bu Cumhuriyet demokratik yönetimi, kurumlarıyla başarılı oldu. Yerleşik bir yapı niteliği kazandı. ? 2002 Kasımından sonra çok şeyler değişti. Türkiye yönetimi ABD ve AB emperyalizminin taleplerine genelde teslimiyet gösterirken bu durumdan Kıbrıs da etkilendi. Türkiye’nin AB’ye girmesi için Kıbrıs sorununun mutlaka çözümlenmesi gerektiğini öngören zihniyet; Annan Planı denen ve KKTC’nin ilga edilerek parça devlet adıyla tanımlanan ve halen adanın kuzeyinde yüzde 30 unun üzerindeki topraklarını yüzde 11’lere indiren, bünyesine ilk aşamada 100.000 sonrasında da bir 100.000 Rum’u daha katacak olan, 60.000’in üzerinde ada Türk’ünü Rum’a verilen topraklardan göç ettirilerek mülteci hale getiren, Rumların eski taşınmazlarını geri almalarına olanak veren ve orta erimde Rumları bu operasyonlarla Türk parça devletinde (Kuzey Kıbrıs’ta) da iktidar haline getirecek bu planı kabul ettiği gibi, ABD ve AB’nin ve Türkiye’de bir kısım egemen çevrelerin sağladıkları olanaklarla ve yoğun propagandalarla eğitilen ve örgütlenen bir gurubun yönlendirmeleriyle Kıbrıslı soydaşlarımıza da Referandumda plana evet dedirttiler. Bu arada Kıbrıs Türk’ünün fedakar, cefakar, vatansever evladı Rauf Denktaş da yönetimden uzaklaştırıldı. Neyse ki sabırdan yoksun Rumlar –çünkü onlar Kıbrıs’ın tamamına hemen, şimdi sahip çıkmak emelinde idiler planı reddedince oyun bozulmuş oldu. Ve görüldü ki AB’nin Türk soydaşlarımıza yaptırımların kaldırılacağı vaatleri de bir aldatmacadır. Bu süreçte gene Türkiye’nin yeterli ve etkili tepki ve direnç göstermemesi sonucu uluslararası hukuka karşı en doğal hakkımız olan Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin AB’ye girmesini önleyemedik. Tüm bu durumlar Türk Kamuoyuna büyük medyaca sorunun ruhuna inilerek yansıtılmak istenmedi. Hatta Kıbrıslı soydaşlarımızın Kıbrıs’ta K ıbrıs’ın geleceğine ilişkin son zamanlarda gerek Rum, gerekse Türk tarafında BM Genel Sekreterliği ortamında bazı hareketlenmeler gözleniyor. AB, ABD ve İngiltere de konuyla ilgileniyorlar. Türkiye’nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı da KKTC’yi ziyaret ettiler. Tüm bu etkinliklerde Rum tarafı tüm Kıbrıs’ı kapsayan, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti bünyesinde Türk azınlığın iyi ve uygun koşullarla yaşayabileceğini ifade ederken; KKTC Cumhurbaşkanı da Rumların bugünkü tutum ve taleplerine güven duymamakla beraber, çözüm için hala birleşmiş bir Kıbrıs idealinden bahsediyor. Kanımızca Rumlara, umarız farkında olmadan, gelecek umudu veriliyor. Türkiye Cumhurbaşkanı ise KKTC’ye Türkiye’nin desteğinin sürdürüleceğini ifade ediyor ve o da birleşmiş bir Kıbrıs için çabalara devam edilmesini istiyor. Hala AB adaylık sürecinin geliştirilmesi umudu esas alınarak, temel sorun KKTC’ye dönük izolasyonların kaldırılmasıymış gibi, bu hususu, öncelikle gündemde tutuyoruz. Bunun karşılığının Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini dolaylı tanımaya, onlara limanlarımızı, havaalanlarımızı açmaya yol açacağı göz ardı ediliyor. Rum ise bu olanakları dahi ödün vermeden alma peşinde inatçı, Kıbrıs’ta 33 yıldır barışı ve soydaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlayan Türk askeri varlığının geri çekilmesini istiyor ve tüm bunlar için AB’yi eylem için ikna peşinde. Oysa kendisi Nüfusu ve Bütçesi ile kıyaslanmaz boyutta silahlanma peşinde. Gerçekler bu denli su yüzeyinde ve soydaşlarımızın ve Türkiye’nin ulusal çıkarları açıkça ortada iken; Rumların Kıbrıs’ın tümüne egemen olma aceleci hesaplarıyla reddettikleri Annan Plana benzer bir modeli hala gündeme getirme hevesindeki KKTC ve Türkiye yönetimlerinin bu davranışlarının Türkiye’nin ve Kıbrıs’lı soydaşlarımızın geleceğini karartan, ulusal ve toplumsal çıkarlarına kesinlikle karşıt tezler olduğunu değerlendirememeleri anlaşılır gibi değildir. Kıbrıs’ta çözüm bağımsız KKTC Kıbrıs’ta sorunun kaynağının Rumların adayı Helenleştirme hedefleri olduğu her yaklaşımlarıyla ortaya çıkıyor. Bunun için o kadar hırslılar ki, bu hedefi zamana yayan Annan Planı’nı dahi kabul etmediler. Kıbrıs’ta çözüm KKTC’nin güçlendirilmesi olmalı… AKRİTAS planını yürürlüğe koyacaktı. Sonuç yüzlerce soydaşımızın katledilmesiydi. Türkiye’nin Rum silahlı saldırılarını önlemek için yaptığı diplomatik girişimler boşa çıkınca havadan müdahaleye mecbur kaldı. Rauf Denktaş’ın önderliğinde 1957 yılında kurulmuş olan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) direnerek Rum saldırılarını bir KRONOLOJİK ÖZET Konuyu yakın tarihin kronolojik bir özeti ile ele alalım. ? Kıbrıs Cumhuriyeti; Makarios’un 1950’de Kıbrıs Başpiskoposluğuna seçilmesi ve kurduğu tedhiş örgütü (1954) EOKA’nın, Kıbrıs’ın bir Helen adası olduğu ve kurtarılarak Yunanistan’a bağlanması iddialarıyla İngilizlere ve Türklere yönelik terör hareketlerine başlaması karşısında Türkiye’nin taksim teziyle devreye girmesiyle, BM ve NATO’nun da çabalarıyla, Türk ve Rum toplumunun yönetimde 30/70 oranında eşit haklara sahip olduklarının (Anayasal) kabulüyle 1960 da kuruldu. Türkiye, Yunanistan, İngiltere bu cumhuriyetin garantörleri idi. Zamanın Türk Dışişleri Bakanı Zorlu, Yunanlı Meslektaşı Averof’a esas temiz taksimdir. Bir ortayol olarak eşit ortaklığı kabul ediyoruz. Makarios bu durumu istismar ederse gündeme taksim gelir diye ikaz ediyordu. Zaman içinde Türklerin tezlerini unutacağını düşünen Averof ise, Makarios’a itiraz etmemesini, bu statünün ENOSİS’in yolunu kapamadığını söylüyor. Taksim olsa daha mı iyi olurdu diyordu. ? Nitekim Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar bu Cumhuriyeti ENOSİS’e geçiş için ilk adım olarak kullandılar. Makarios 30 Kasım 1963’te Kıbrıs anayasasını –yasal olarak olanaksızlığına karşın tek taraflı değiştirerek, Türkleri yönetimden dışlayacak, 30 Aralık 1963 de EOKA tedhiş örgütü vasıtasıyla Türk toplumunu katlederek ve de adadan kaçırtarak Kıbrıs’ı bir Yunan adası haline getirmek üzere Kıbrıs sorununun eski ve yeni liderleri... ölçüde püskürtüyordu. Rum saldırıları devam etti. Rumların hedefi yaygın bir katliamla (soykırımla) Adada Türk varlığına son vermekti. Türkiye 1964’de de bir kez daha havadan müdahale etti ve bu müdahalenin etkili sürdürülmesi ABD (Başkanı) tarafından engellendi. ? Bundan sonra Rumlar Kıbrıs’ta can güvenlikleri için işlerini ve toprağını terk ederek gettolarda (çadır yerleşim yerlerinde) toplanan Türk toplumuna ağır iktisadi abluka yöntemleri uyguladılar. Türkiye’ye askeri üs verilmesi ve Türklerin yaşadığı sınırlı bölgelerde özerk Türk yönetimi kurulması koşullarına bağlı ENOSİS öngören ABD (Dean Acheson) planını reddettiler ve 1967’de bir kez daha Türk
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear