Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C S durumu çerçevesinde… ğal olarak Rusya ve Çin’e ilave olarak Japonya ve Almanya’yı da ABD’nin potansiyel rakipleri arasına sokuyor. Sonuç olarak ABD’nin ekonomik hegemonyasının korunması ve sürdürülmesi, dünyanın şu andaki alternatifsiz enerji kaynağı olan petrolün dolar üzerinden satışına bağlıdır. ABD’nin teknolojik ve bilimsel gücü yanında, rakipsiz tarımsal üretimi de tek başına bu mücadeleye yetmemektedir. Çünkü petrolün ABD ekonomisi üzerindeki etkisi çok yönlüdür ve yaşamsaldır. Mevcut durumda elbette ki, ne Avrupa, ne de Japonya ABD’ye kafa tutacak durumdadır. Rusya’nın 2000 yılından itibaren Putin’in daha ulusalcı politikaları nedeniyle yeniden yükselişe geçmesi, ABD’den daha bağımsız bir güç olma niyetindeki Avrupa’yı yeniden ABD’nin kollarına atmıştır. ABD’nin desteği ile iktidara gelen Sarkozy, ABD politikalarına limitsiz destek vermektedir. AB’nin savunma bütçesi ABD’ninkinin yüzde 60’ı (240 milyar dolar) olduğu halde, askeri gücü bununla uyumlu değildir. Mevcut uluslararası durumun tuhaflığı, AB ve Japonya’nın, ekonomik olarak güçlenmiş olmalarına karşın askeri olarak ABD’ye oranla güçsüz konumlarını sürdürmelerinden kaynaklanmaktadır. ABD’nin Irak’a, yani Ortadoğu’nun kalbine yerleşerek dünya petrolünün yüzde 65’ini kontrol eder bir konuma gelmesi, ABD Global Doktrinini büyük oranda garanti altına almaktadır. Bölgedeki ABD açısından tek sorun, nükleer kapasite kazanmaya çalışan İran ve onun petrolüdür. Hazar bölgesindeki güç mücadelesi ise devam etmektedir. Kendi üretimi ile birlikte dünya üretiminin yüzde 70’ni kontrol eder konumdaki ABD, neden hala Hazar ve Orta Asya enerji kaynakları için de mücadele etmektedir? Çünkü gittikçe üretim miktarı artan ve dağıtım şebekesi yaygınlaşan doğal gaz petrole alternatif bir hale gelmektedir, bunun merkezi Hazar ve Rusya’dır. Avrupa’da doğal gazla çalışan araba üretimi yaygınlaşmaktadır. Japonya, Çin ve Avrupa’nın Ortadoğu’ya bağımlı olmaktan kurtulması halinde, FK sistem de ABD kontrolünden çıkabilir. Buna Rusya’nın global askeri dengeyi yeniden sağlama çabalarının başarılı olmasının da eklenmesi halinde, ABD’nin Global Doktrini çöküş aşamasına girecektir. Bu çöküşle birlikte doğacak güç boşluklarının nasıl doldurulacağını düşünmek bile insana korku salmaktadır. Ortadoğu’nun öncelikle İsrail’i de içine alan güç çatışmalarına düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Daha sonra İngiltere, Almanya, Fransa; İtalya, Rusya, Çin ve Japonya bu mücadeleye dahil olacaklardır. Veya 1916 SykesPicot, 1919 Paris, 1945 Yalta ve Potsdam Konferansları gibi bölge ve nüfuz alanları yeniden paylaşılacaktır. TRATEJİ 13 Türkiye’nin seçenekleri laka bazı değişiklikler, esneklikler ve gevşemeler yapabilirdi. Irak’taki 160.000 kişilik çözülmüş, yılmış ve moralsiz paralı Amerikan ordusu jeostratejik üstünlüğünü kaybetmiş olup, Vietnam’dakinden kötü bir duruma düşmüştür. Ancak yukarıda da açıklandığı üzere, FK Sistemin,Vietnam’a kıyasla Irak’taki çok yönlü yüksek çıkarları ABD’nin Irak’tan çıkmasına izin vermemektedir. ABD’nin aylık kayıplarının mevcudunun yüzde 1’ini geçerek, yüzde 10’lara çıkması halinde zorunlu olarak kısmi bir çekilme olabilir. Çekilme alanının daha güvenli Kürt bölgesi olacağına hiç şüphe yoktur. Veya FK Sistem, kalıcı ve kesin çözüm için "taktik nükleer silahların" kullanılmasına zorlayabilir. ABD’nin Irak’taki bozgunu, İsrail’in de yenilgisi demektir. O nedenle ABD’nin veya İsrail’in bölgede nükleer silah kullanma olasılığının, çekilme olasılığından daha yüksek olacağı söylenebilir. Türkiye olarak ABD’nin Irak’ta başarılı olmasını dilemek ve desteklemek zorundayız. Çünkü er veya geç buradaki istikrarsızlık Türkiye’ye de sirayet edecektir. Irak Kürtleri jeopolitik anlamda "küçük ağırlıklar" olmasına rağmen, Irak’ta kontrolün sağlanamaması nedeniyle, zamansal olarak "jeopolitik oyuncu" konumuna yükselmiştir. Kürtler, ABD’nin İran stratejisi ve Irak’taki güvenliği için son derece hayatidir. Türkiye ise, ABD’nin büyük stratejisini oluşturan İran, Avrasya, Hazar ve Karadeniz bölgeleri için vazgeçilmez bir ülke ve aktördür. Koalisyonun giderek dağıldığı bir ortamda, Türkiye’nin Irak’ta, ABD’ye olan desteği giderek daha da önemli hale gelmektedir. İki cami arasında bey namaz kalan ABD, PKK konusunda köşeye sıkışmış durumdadır. Bu analizden sonra, PKK’nın Türkiye’deki eylemlerinin devam etmesi için kim destek veriyor ve eylemleri kim planlıyor? Bu sorunun doğru cevabı hem ABD’yi hem de Türkiye’yi rahatlatacaktır. ABDTürkiye gerginliği kimlerin işine yaramaktadır? Sorunun cevabı basittir. ABD’nin bölgeye yerleşmesini istemeyenler ile Türkiye’nin bölgesel bir güç haline gelmesini engellemek isteyenler. Teorik açıdan Almanya, Rusya, İran ve Yunanistan bu tanımlamalara oldukça uygun düşmektedir. Türkiye savunma refleksi içinde hem içerde hem de sınır ötesinde elbette kendini koruyacak tedbirleri alacak ve maşa rolündeki PKK’yı etkisiz hale getirecektir. Ancak esas gücünü, stratejisinin gerçek tatbik noktasını teşkil etmesi gereken ve PKK’yı özgürlük savaşcısı olarak kabul eden ülkelere yöneltmelidir. SONUÇ: Türkiye Ortadoğu’da ABD ile daha sıkı ve karşılıklı çıkarları ciddi bir şekilde dikkate alan gerçekçi bir işbirliğine gitmelidir. Bu kapsamda Irak sınırında belirli derinlikte bir sınır düzeltmesi konusundaki siyasi talebini ısrarla savunmalı, konuyu gerekirse BM hakemliğinde mutlaka çözmelidir.ABD’nin bu talebe yaklaşımı Türkiye konusundaki samimiyetinin de test edilmesini sağlayacaktır. Irak’taki harekata doğrudan destek vermeyen Türkiye, ABD ve Batılı müttefikleri tarafından gözden çıkarılmıştır. ABD, Türkiye’yi Global Doktrini önünde bir engel ve tehlike olarak görmektedir. Bu tehlike ve engelleri şöyle sıralayabiliriz; Erdoğan’ın Bush ile görüşmesinden... ABD’nin Türkiye’ye bakış açısının olumlu veya olumsuz olması durumunda Türkiye’nin kendi seçeneklerini belirlemesi gerekiyor. ABD ile ortaklığın sürmesinin de farklı arayışların da koşulları bulunuyor. IRAK AÇMAZI VE TÜRKİYE 2003 işgali ile başlayan ABD’nin Iraktaki varlığının meydana getirdiği global çaptaki radikal jeopolitik değişiklikler, bölgenin ve Türkiye’nin jeopolitiğini de aynı derecede etkilemiştir. ABD, Global Doktrinini uluslararası hukuka aykırı da olsa, rakipsiz ve yüksek askeri gücü ile kolaylıkla uygulamaktadır. Bu durumda Irak’taki ABD varlığı, kendi varlığının devamı için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Irak’taki direnişi kontrol edemeyen ABD, karışık etnik ve dini yapı içindeki Kürtlere bel bağlamış durumdadır. Hassas dengeyi çok iyi istismar eden ABD’nin, Irak’taki duruma tamamen hakim olmadan Kürtlere karşı bir hareketin içinde olamayacağı değerlendirilmektedir. ABD, Talabaniyi Cumhurbaşkanı seçtirerek, hem Irak Kürtlerini ödüllendirmiş hem de politik desteğini göstermiştir. Gelinen aşamada Kürtler, otonom da olsa, tarihinde ilk defa bir Kürt devleti kurulmasını sağlayan ABD’ye minnet ve şükran duygusu içindedirler. Eğer ABD, hala devam eden bir direnişle karşılaşmasaydı, Türkiye ile Kürtler arasındaki politik tercihlerde mut ? Irak’taki çıkmazın sebebi olarak hala Türkiye’nin kuzeyden harekata izin vermemesi gösterilmektedir. ? Petrole alternatif olan doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılma projeleri ABD’yi endişelendirmektedir. ? Montrö Sözleşmesi ile Boğazların mutlaka kontrolünü sağlayan Türkiye, ABD’nin Karadeniz planları önünde engel teşkil etmektedir. ? NATO üyesi, AB adayı, dünyanın tek laik ve modern Müslüman ülkesi olan Türkiye, ABD için tehlikeli bir modeldir. ? Türkiye, ABD’nin 100 yıllık Ermenistan ve Kürdistan projelerini engellemektedir ? Türkiye, güçlü etnik ve kültürel bağları ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri için vazgeçilmez bir modeldir. ? ABD, Türkiye’nin sahip olduğu gerçek ve potansiyel kaynakları ile tek başına bölgesel bir güç merkezi haline gelmesinden endişe duymaktadır. ABD’nin Türkiye’ye karşı bölgede doğrudan ve dolaylı olarak kullanabileceği kuvvet ve enstrümanlar olarak, PKK, Otonom Kürt İdaresi, PJAK, Ermeni diasporası, Patrikhane, Yunanistan ve İsrail sıralanabilir. SONUÇ: Türkiye, ABD ile ilişkilerini askıya alarak, ABD’nin Türkiye’deki askeri varlığı da dahil olmak üzere her türlü ilişkiye son vermelidir. Bu kapsamda, NATO ve AB ilişkileri de gözden geçirilmeli, Rusya ile güvenlik konularını da içeren dengeli bir stratejik işbirliği olanağı araştırılmalıdır. Dipnotlar: 1 Ambargo çok daha önce kaldırılabilirdi. Ancak Amerikadaki Yunan lobisinin etkili çalışmaları 1980 Rogers Anlaşması sonrasına kadar ambargonun kaldırılmasını engelledi. Yunanistan, karşılığında ulusal çıkarlarına değer bir şay almadıkça ele geçirdiği siyasi ve ekonomik kozlarını kesinlikle feda etmez. Bu defa da böyle oldu Türkiye’ye uygulanan ABD ambargosu , Yunanistan’ın tekrar NATO’nun askeri kanadına alınması karşılığında kaldırıldı. 2 Harpal Brar Ella Rule, Ortadoğu ve Emperyalizm, Papürüs Yayınları 2004 s. 71 3 R.Peters CIA’ın yan kuruluşu olan RAND Corporation’da çalışmakta olan bir askeri uzmandır. 4 Muhammed Hassan David Pestieau, İşgal Altındaki Ülke :Irak, 2004 Papirüs Yayınları s.11 5 A.g.e s.15 6 A.g.e s.24 7 A.g.e s. 27 8 Harpal Brar Ella Rule, Ortadoğu ve Emperyalizm, Papürüs Yayınları 2004 s. 7273