Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
zihniyetle şimdiki zihniyetin buluştuğu noktadır. O dönemde faaliyet gösteren İngiliz Muhipler Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, İslam Teali Cemiyeti gibi politik hareketlerle bu gün aynı görevi sürdüren politik hareketler arasında hiçbir fark yoktur. Tarihi misyonlarını aynı dille ve iştiyakla sürdüren bu çevreler; ülkemizin daha demokrat olması için devleti küçültmenin, bazı kurumları özelleştirmenin, her etnik ve dini ayrışmayı milli eğitimin, güvenliğin ve adaletin parçası yapmanın öneminden bahsederler. Eğer böyle yapılırsa devlet sistemi ve halklar daha özgür olacak. Bu durum açıkça gösteriyor ki egemen güçvassal ittifakının zihninde barış ve özgürlüğün anlamı: Türkiye Cumhuriyeti Devletini bağımsız devlet olmaktan çıkarmak ve egemen güçlerin kullanacağı etkili ve verimli bir araç yapmaktır. Anılan çevrelerin dilindeki demokrasi ve özgürlüğün kelime anlamı da, tanımı da budur. C S TRATEJİ Bölücü örgütün lideri Öcalan... 15 Osmanlı Devletine ait bütün taşınır ve taşınmaz mallar karşılığı ödenmeksizin o devlete kalacaktır. (Madde 110) Daha önce faize bağlanan borçlar Osmanlı Devleti tarafından ödenecektir. Bu maddelere ek olarak bölünen ve ayrılan parçaları kendileriyle özdeşleştirmeleri ve Osmanlı Devleti şu ülkenin yararına haklarından ve sıfatlarından vazgeçer tümcesini kullanmaları işgal mantığının politik dilini göstermek için yeterlidir. Egemen güçvassal ittifakını anlatan şu kararlar, Batıcı, dinietnik ayrışma üzerinden politika yapan bazı kişilerin niçin kural tanımadıklarını ve saldırgan olduklarını anlatır: "Türkiye, ister bir başka uyrukluğa geçme ister bir antlaşma hükmüyle müttefik devletlerin ya da yeni devletlerin yasaları gereğince ve bu devletlerin yetkili makamlarının kararları uyarınca kendi uyrukluğundan her hangi bir yeni uyrukluğa geçmiş ya da geçecek olanların bu uyrukluğunu tanımayı ve bu yeni uyrukluğu almalarıyla bu uyrukları asıl devletlerine karşı her bakımdan her türlü bağlılıktan kurtulmuş saymayı yükümlenir." (Madde 128) "Türkiye’de oturanlardan hiçbiri, 1 Ağustos 1914 tarihinden sonra işbu antlaşmanın yürürlüğe girişine kadar, askerlik ya da siyasi davranışları, ya da müttefik devletlere ya da bunların uyruklarına yaptıkları her hangi bir yardımdan ötürü, hiçbir bahane ile rahatsız edilemeyecek ve incitilmeyecektir. Türkiye’de oturan bir kişiye ilişkin olarak bu nedenle, verilen herhangi bir yargı kararı tümüyle yok sayılacak ve başlamış herhangi bir kovuşturma durdurulacaktır. (Madde 137) Geldiğimiz noktada ülkenin ortak kimliğine, tarihine, değerlerine ve kurumlarına saldıran kişilerin Batılı aktörler tarafından korunması tarihi misyonun değişmediğini gösterir. Batıcı ve İslamcı çevre milli mücadele hareketini ve öncülerini maskaralıkla itham etmiş ve çözümü mandacılıkta görmüşlerdir. Geldiğimiz nokta bundan farklı değildir. Batıcı ve İslamcı kesimin alan genişleterek devleti denetleme noktasına gelmeleri, cumhuriyete karşı muhalefetin bütün kanatlarını harekete geçirmiştir. Bunların amacı İslam etiketli ABD mandası bir devlettir. Şu andaki bütün çabalar bunu gerçekleştirmeye yöneliktir. Dolayısıyla bunların din, iman, ibadet ve özgürlük gibi kavramları dile getirmeleri siyasi amaçla ilgilidir. Gerçek anlamda dinle ve özgürlükle ilgilendikleri ve böylesi duyarlılıkları paylaştıkları söylenemez. Böyle bir duruş bir yönüyle entelektüel sıkışmışlığın diğer yönüyle kendi var oluşunu dış mahfillerle arayışın alametidir. "Diğer politik hareketlere karşı koyabilmek için abartılı kültürel kimlik edinirken Batılılaşmak" kendi toplumunu ve kültürünü eğlenceye almaktır. Son zamanlarda ilginç bir yöntemle gündeme yansıyan anayasa tartışması, AB ilerleme raporlarında dinietnik cemaatler için önerilen hususların yasalaşmasına dönük bir girişimdir. Yani federatif devlet sistemine geçiş için ön hazırlıktır. EGEMEN HUKUK İNŞA EDER Sevr’in manda koşulları, devleti tasfiye etme, etnik ve dini ayrılıkları belirginleştirme yaklaşımı günümüzde demokrasi adına yapılmak isteniyor. Mantığın değişmediği, her dönemde değerler üzerinden gerekçelerin uygulamaya konulmak istenmesinden de anlaşılıyor. kendi kendilerini yönetmeye yetenekli olacakları zamana kadar, yönetimlerine bağlı bulundukları egemen gücün öğütleri ve yardımı kılavuz olmak koşuluyla, bağımsız uluslar olarak varlıkları geçici nitelikte tanınabilecek bir gelişme düzeyine erişmişlerdir. Hangi devletin güdümüne girecekleri, bu toplumların tercihine bırakılmalıdır. Bunların tercihleri göz önünde tutulmalıdır. (Madde 21) Yönetme yeteneğinden yoksun ve egemen güçlerin yol göstermesine muhtaç toplulukların yetenekli görüldüğü konu; kendine yol gösterecek gücü seçme hakkıdır. Uluslararası hukuk kurallarına kesinlikle uymak adına yapılan Sevr Antlaşması, bir işgalin, hukuk adına nasıl yazılı belgeye döküldüğünü gösteren politik entrikadır. Bu antlaşmada alınan kararların hiçbir fikri, hukuki ve ahlaki geçerliliği yoktur. Sevr antlaşması; bir siyasi entrikanın belgesidir. Diğer bir deyişle egemen güçlerin; kendi politik ve stratejik amaçları için uydurdukları gerekçelerin sıralandığı bir belgedir. Aslında egemenişgalci güçlerin politik mantığı böyle işler. İşgal mantığının omurgasını şu kalıplar oluşturur: ? Osmanlı İmparatorluğu, antlaşma maddelerinde öngörülen hükümleri yerine getirmeyi şimdiden kabul eder. ? Müttefik devletlerin temsilcileri, diploması ayrıcalıklarından ve dokunulmazlıklarından yararlanacaktır. ? Osmanlı Hükümetinin alınan kararları yerine getirip getirmediği raporla yetkililere bildirilecek ve her durumdan haberdar edilecektir. ? Şimdiki ve eski sınırların saptanmasına ilişkin tutanakların doğruluğu onaylanmış örnekleri, Osmanlı makamlarının elinde bulunan haritalar, geodezik veriler, yayınlamamış olsa bile yer ölçmesi haritaları, söz konusu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından sonra otuz gün içinde İstanbul’da, başlıca müttefik devletlerinin göstereceği ilgili komisyonların temsilcisine teslim edilecektir. Yukarıdaki dört kalıp ve bunlara benzeyen ifadeler, işgalci hakim gücün dilini ve mağlup olan devletin güç karşısındaki halini ve mantığını özetler. İşgalci mantığın politik kalıbı şöyle dile getirilir: Türkiye, iş bu antlaşma ile bunu tamamlayan antlaşmaların ve sözleşmelerin hükümlerine, özellikle soy, din ve dil azınlıklarının haklarına dürüst biçimde saygı göstermekte kusur ederse, müttefik devletler, alınan kararları değiştirme hakkına sahiptirler. Türkiye, bu bakımdan alınacak bütün kararları kabul etmeyi şimdiden yükümlenir. (Madde 36) İşgal mantığının ötekine ilişkin diline ilişkin en çarpıcı örnekte şudur: Eskiden Osmanlı İmparatorluğuna bağlı bulunan kimi topluluklar, ETNİK VE DİNİ FARKLILIKLAR Batılı egemen güçler dün de bugün de politikalarını dini ve etnik farklılıklar üzerinden yürütmüşlerdir. Bu politika Sevr antlaşmasında kendini şöyle açığa vurur: İş bu antlaşmanın yürürlüğe konuluşundan bir yıl sonra 62. maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak milletler cemiyeti konseyine başvururlarsa ve konsey de bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye de salık verirse; Türkiye bu tavsiyeye uymayı ve bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden kabul eder. (Madde 64) Bu maddenin federatif sistem ve yetkileri mahalli idarelere devretme şeklinde CFR tarafından siyasi iktidarlara telkin edilen görüş ve daha birçok karar yukarıdaki maddenin postmodern politik dildeki karşılığıdır. Batılı egemen güçlerin ülkemize yönelik borçlandırma, ayartma, bağlama ve işgal etme amacı hiç değişmedi. Sevr Antlaşmasında izlenen sürecin sonucunu ifade eden kararlar şöyle dile getirilir: Türkiye aktarılan toprak üzerindeki haklarından ve sıfatlarından, karar tarihinden başlamak üzere geçerli olarak vazgeçtiğini şimdiden bildirir. (Madde 90) Osmanlı devletinden kopmuş sömürgelerin malları, bağlı bulunduğu devletin mallarının hükmüne tabidir. (Madde 108) Yine ana bünyeden kopmuş devletlerde Dipnotlar: 1 Nadim Macit, (2007), Küresel Güç Politikaları, Türkiye ve İslam, Ank: Fark Yay. 2 Paul C. Helmreich, (1996), Sevr Entrikaları, (Çev: Şerif Erol), İst: Gençlik Yay. , 6.