26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

kararlarla ABD’nin dış politika uygulamalarını meşruiyet zeminine çekti.(4) Terörle mücadelede gerçeklerle karşı karşıya kalındığında ülkelerin, özellikle ittifak üyesi ABD’nin alınan ortak eylem kararları dışına çıktığını ve hatta BM girişimini dahi beklemeden tek başına hareket etme eğiliminde olduğunu görülüyor. Bunun nedenleri incelediğinde, terör örgütlerinde karar alma sürecinin kısa olduğu, aldığı kararı hemen uygulama imkanına sahip olduğu Afganistan’da görevli anlaşılıyor. Bununla mücadele ABD askeri... edecek olan uluslararası kuruluşlarda ise karar alma mekanizmasının bu kadar çabuk çalışmadığı biliniyor. Bu nedenle ABD’nin tek kutuplu dünya düzeninin kutbu durumunda olmak ve ittifak içinde de lider durumunda bulunmak avantajını kullanarak hareket ettiğini söylemek mümkündür. Daha sonra yapılan ittifak toplantılarında yapılan işleme destek alınmak görülüyor. Bu nedenle de Türkiye tarafından istendiği ve meşruiyet zeminine oturtulmaya çalışıldığı onaylanmıyor. NATO yetkilileri tarafından, BM ve AB anlaşılıyor. İstanbul Zirvesi’nde alınan kararlar bu terör listelerinde yer almasının yeterli olduğu, bu uygulamaya güzel bir örnek oluşturuyor. nedenle NATO terör örgütleri listesinde yer almasının o kadar önemli olmadığı savunuluyor. Ancak bu ÜRKİYE AÇISINDAN DURUM yaklaşım, NATO’nun terörle mücadeledeki ciddiyeti ve tutumuyla bağdaşmıyor. PKK terör örgütünün Türkiye terörizmden en fazla zarar gören ülke Avrupa’da büroları bulunuyor, Avrupa’dan televizyon konumundadır ve bu nedenle terörle mücadelede en yayını yapıyor. Bu Avrupa ülkeleri NATO üyesidir. duyarlı ülkedir. NATO toplantılarında ortak kararlar PKK, NATO üyesi olan Türkiye’ye zarar vermeye alınmasına en fazla destek olan ve alınan kararları da devam ediyor. Bırakın NATO’nun bu örgütle aktif NATO ve insani çıkarlar doğrultusunda uygulayan bir mücadelesini, üyeler Türkiye’ye zarar veren unsurlara ülke konumundadır. Türkiye gerek zarar gören ülke dahi engel olmayıp, faaliyetlerinin devamına olanak konumundan doğan hassasiyeti, gerek NATO ittifakına sunuyor. Türkiye’nin yapmakta olduğu mücadeleye, verdiği önem ve gerekse insani duygularla NATO’nun Irak ekseninde ABD olmak üzere diğer ülkeler de çeşitli terörle mücadele konsept ve doktrin geliştirme bahanelerle engel oluyor. Bu gerçekler görmezlikten faaliyetlerine destek sağlıyor. Bu konuda NATO ve geliniyor. Türkiye'nin bu beklentisinden, bir tehdit diğer ülkelere operatif ve stratejik seviyelerde eğitim unsuru olan PKK ile mücadelesini NATO'ya yüklemek veriyor. Afganistan’daki NATO gücüne olan katkılarını istediği gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Türkiye'nin ve eğitim amaçlı açtığı "Terörle Mücadelede güvenliğini bir başka ülkeye veya kuruluşa aktarma Mükemmeliyet Merkezi"ni bu uygulamalarına iyi birer düşüncesi ve niyeti yoktur. Kendi güvenliğini örnek olarak gösterebiliriz. sağlayacak güçtedir. Ancak güçlü bağlarla bağlı olduğu Terörle mücadelenin uzun vadeli bir konu olduğu, ve güvenilir bir müttefiki durumunda bulunduğu özellikle toplumun teröre karşı direnişinin başarının NATO'dan, hakkı olduğu desteği beklemesi de temel koşullarından biri olduğu çok iyi biliniyor. Askeri yadırganmamalıdır. NATO makamları ve ülkeleri düzeyde uluslararası iş birliğinin terörle mücadelede tarafından inkar edilse de, bu yaklaşım bir çifte gerekli; ancak yeterli olmadığı düşünülüyor. Teröre standarttır. karşı ordunun esas rolünün terörün yayılmasını engellemek, caydırmak ve terörün nedenlerini ortadan kaldıracak sivil girişimler için zemin yaratmak olduğu ŞBİRLİĞİ KAÇINILMAZ değerlendiriliyor. Uluslararası düzeyde ülkeler, Ülkeler coğrafyasına, teknolojisine, ekonomisine ve terörizmin ortak tanımı üzerinde uzlaşmaya varmalıdır. askeri gücüne güvenerek kendilerini terör tehdidi Herhangi bir nedenle bir ülkede terörist olarak dışında görmemelidir. Devletler ve uluslararası adlandırılan bir kişi veya örgüt, diğer ülkede özgürlük kuruluşlar terörün mutlaka ortak bir tarifini yapmalı, savaşçısı gibi farklı şekilde kabul ediliyorsa, o zaman nitelikleri üzerinde mutabık kalmalı, ortak bir anlayışa bu mücadelenin başarılı olma şansı yoktur. Terörü kendi sahip olmalıdır. Terörün dış politikanın bir aracı olarak amaçlarına ulaşmak için bir yöntem olarak kullanan kişi görülmesinden vazgeçilmelidir. Bu kapsamda terörün veya örgütler terörist olarak adlandırılmalıdır. Bugün desteklenmesine, terörizm karşısında sessiz kalınmasına terör tehdidinin büyüklüğü konusunda genelde devletler ve milli çıkarın bir parçası olarak algılanmasına son arasında ortak bir anlayış vardır. Ancak asıl verilmelidir. Senin teröristin, benim teröristim ayrımı anlaşmazlık, hangi şiddet ve tehdit kullanımının terör yapılmamalıdır. Terörü destekleyen ve besleyenler, kapsamında algılanması gerektiği yönündedir.(5) bunun bir gün kendilerini de vuracağını akıllarından Diğer uluslararası kuruluşlarda olduğu gibi çıkarmamalıdır. NATO’da da terörün ortak bir tanımını yapmak Terörle mücadelede hiçbir ülkenin tek başına mümkün olmadığı gibi NATO’nun terör örgütleri listesi başarılı olamayacağı gerçeğinden hareketle mutlaka üzerinde de tam bir uzlaşı sağlandığını söylemek küresel düzeyde işbirliği yapılmalıdır. Bireyler, mümkün değildir. Türkiye 20 yılı aşkın bir süredir PKK toplumlar ve ülkeler arasındaki sosyal, kültürel ve terörüyle mücadele ediyor. NATO’nun terör ekonomik uçurumların yarattığı asimetrik düzenin konusundaki hassasiyeti de biliniyor. Ancak şiddet ve teröre zemin hazırladığı unutulmamalıdır. Türkiye’nin ısrarla 2003 yılında hazırlanan, içinde Terörle mücadelenin sadece silahla yapılamayacağı PKK’nın da bulunduğu NATO’nun terörist listesinin dikkate alınarak, terörün kaynağını ortadan kaldırmak güncelleştirilmesini istemesine karşın, bu liste amacıyla sosyal, kültürel ve ekonomik önlemlerin güncelleştirilmiyor. Yeni hazırlanan fakat henüz alınması için düzenlemeler de yapılmalıdır. onaylanmayan listede de PKK’nın bulunmadığı C S TRATEJİ 19 Mücadelenin sadece devlet organlarıyla yapılamayacağı, sivil toplum örgütleri ve medyanın kamuoyunu mücadeleye destek olması için yönlendirilmesinin de önemli bir konu olduğu bilinmelidir. Devletler ve uluslararası kuruluşlar terörle mücadelede gerekli olan siyasi kararlılığını güçlü bir şekilde ortaya koymalıdır. Mücadelede insani ve hukuki boyutlar da dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan, terörle mücadele adı altında masum kitlelere zarar vermenin daha büyük şiddet ve nefret duygusu oluşturacağı da unutulmamalıdır. Ortadoğu'da İsrail'in uygulamalarının buna bir örnek oluşturduğu açıkça görülüyor. Kuvvetli ile zayıfın mücadelesi, asimetrik güçlerin mücadelesi demektir. Güçsüz olanın elindeki tek seçeneğin terör yaratma olduğu dikkate alınmalıdır. İngiltere'de havaalanlarında ortaya çıkan terör girişimi bu çerçevede değerlendirilmelidir. Ancak bu açıklama, terör yaratmanın haklı görüldüğü anlamını da içermiyor. İsrail'in radikal İslami örgütlerle mücadele adına Ortadoğu'da sivilleri ve masumları hedef alan davranışları, ABD ve onun stratejik ortağı olan İngiltere tarafından desteklendi. AB’nin sessiz kalması da destek verdiği anlamına geldi. Irak'ta ve Gazze'de yapılan katliamları da bu kapsam içinde görmek gerekir. Terör örgütleri ile mücadele için yürütülen operasyonlarda oluşan vahşet ve halkın gördüğü zarar, bölge ülkeleri ve hatta dünya kamuoyunun büyük bir bölümünde nefret uyandırıyor. Bu durum Hizbullah örneğinde olduğu gibi terör örgütlerinin destek ve güç kazanmasına ortam yaratıyor. Terörle mücadele kapsamında yürütülen eylemlerin politik bir hedefe ulaşmak için yapıldığı izlenimi de gittikçe artıyor. Bu nedenle terörle mücadelenin kapsamını da dengeli, adil, yeni bir terör ortamı yaratmayacak şekilde düzenlemenin ve konuyu "medeniyetler çatışması" platformuna dönüştürmemenin de önemli olduğu dikkate alınmalıdır. 57 yıldır varlığını başarıyla devam ettiren, küresel gelişmelere ve bunun gerektirdiği ihtiyaca göre kendini yenileyen NATO, yeni tehdit algılamasında birinci sıraya terörizmi koymuş durumda. Terörle mücadelede yeni konseptler oluşturdu ve stratejiler geliştirdi. Afganistan’a müdahalede, kuruluşundan beri ilk defa İttifak Anlaşmasının 5. maddesini uyguladı. Terörizm karşısındaki duyarlılığını her fırsatta dile getirdi. Ancak uygulamada, üye ülkelerin tümünün, özellikle PKK terör örgütü ile mücadelesinde Türkiye'nin beklentilerine yanıt verecek anlayışta olamadı. NATO'nun kendisini yeniden sorgulaması ve belirtilen yanlışlıklardan kurtulması halinde, bu konunun da üstesinden gelebilecek yetenektedir. Dipnotlar: (1) Ali Karaosmanoğlu’nun "NATO Stratejisindeki Değişim ve Gelişimler" konulu, 11 Mayıs 2004 tarihli, ASAM 24. Jeopolitik Tartışma Toplantısı’nda yaptığı konuşmasından. (s. 19). (2) Armağan Kuloğlu ve Fatma Elif Salkaya, "Büyük Orta Doğu Projesi ve Türkiye", Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı 48, Nisan 2004, s.23. (3) Nato Genel Sekreteri Lord Robertson’dan Milliyet’e açıklamalar "Terör hiçbir zaman başarıya ulaşamayacak" (4) Fatih Karaosmanoğlu, "İttifak vizyonunu yeniledi" radikal.com.tr/haber.php? haberno 121483.07 Temmuz 2004 (5) Gnkur.Bşk.Org.Hilmi Özkök’ün "Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Açış Konuşması" 28 Haziran 2005 ve " Küresel Terörizm ve Uluslar arsı İşbirliği Sempozyumu Açış Konuşması"ndan 23 Mart 2006. NATO içinde ABD, zaman zaman acil tehdit durumunu gerekçe göstererek alınan kararlara dahi uymuyor. Avrupalı üyeler ise teröre yönelik yumuşak yöntemlerin kullanılmasını istiyor. Türkiye’nin uzun süredir mücadele ettiği PKK ise, ittifakın terör listesine alınmıyor. T İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear