28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S varolma mücadelesi... bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehlikeye atmaktaydı. Şanghay Beşlisi, bir çözüm mekanizması olarak Çin’in işini oldukça kolaylaştırmıştı. Bu mekanizma aracılığıyla bölgede üye ülkeler arasındaki sorunlar diyalog yolu ile çözümlenecek, böylece Rusya’nın müdahale bahanesi de ortadan kalkacaktı. İkinci bir yansıması ise, Rusya’nın bu mekanizma yardımıyla Çin tarafından gözlem altında tutulmasıydı. Fakat aynı niyet Rusya tarafında da mevcuttu. Ruslar da, Çin’i engellemek için politik ve ekonomik güçlerinin olmadığının farkındaydı ve Şanghay Beşlisi bu fırsatı kısa bir süre olsa da verecekti. Çünkü Rusya bu ülkelerin Çin’e kaymasını istemiyordu. O nedenle, Rusya için mekanizmanın içinde olmak, dışında olmaktan daha iyiydi. TRATEJİ 13 projelerinin yarışı Taliban’dan yana kullandı. Çin, Taliban ile ilişkilerini Pakistan aracılığıyla yürütüyordu. Çin’in doğal müttefiki Pakistan’ın Taliban’ın hamisi olduğu düşünüldüğünde, Çin’in bölgede ne denli büyük bir oyun kurucusu olduğu oldukça iyi anlaşılır. Taliban, Çin’in başka alanlarda da işine yarıyordu. Örneğin Doğu Türkistan İslami Hareketi mensubu Uygurların, Afganistan’daki kamplarda eğitilmesinin kontrol altında tutulması sağlanıyordu. Karşılığında ise, bir takım sivil yatırımlar; askeri ekipman yardımları öngörülüyordu; kısaca Çin, Taliban’la olan ilişkilerini terörle mücadele kapsamında işbirliği olarak adlandırıyordu. 2001 yılı, ilginç bir sürecin başlangıcıydı. Önce Kuzey ittifakı lideri Ahmet Şah Mesut, bir suikast sonucu öldürüldü. Ardından 11 Eylül olayları gerçekleşti. Sonuçta Afganistan’da ve bölgede denge tamamen bozuldu. Hiç şüphe yok ki, bu yeni süreç Çin’in Avrasya projesini sekteye uğrattı. Rusya gibi bölgesel bir gücü bir şekilde aradan çıkarıp tam da bölgeye hâkim olacakken, ABD bir anda tüm askerî gücüyle bu bölgeye yüklendi. 2003 yılında Irak’ın işgal edilmesi Çin’in bütün küresel projelerini alt üst etti. Çin’in 1990’ların sonlarında Saddam yönetimiyle imzaladığı milyarlarca dolarlık enerji anlaşmaları da kendiliğinden geçersiz oldu. ABD ise, yeni enerji ayrıcalıklarının Çin’e verilmesi konusunda istekli değildi. Diğer Arap rejimlerini de ABD ile olan yakın ilişkileri nedeniyle Çin ile enerji işbirliği yapmaya pek sıcak bakamıyorlardı. Çin, süreci derhal tekrar baştan ele alarak yeni bir açılım ortaya koydu. Bu açılımın temel kilit ülkesi İran’dı. 2002’de Çin iç politikasında yaşanan iktidar değişikliği ile birlikte Pekin7in esas Avrasya projesi de şekillenmeye başladı. Çin, öncelikle ŞİÖ’ne ağırlık verdi. Örgütü daha da güçlendirdi. Bölgesel askeri tatbikatlara başladı. ŞİÖ üyelerinin ortak askeri manevralarını geliştirmeye çalışıldı. Birçok bölge ülkesiyle işbirliği zinciri kuruldu. İran, Çin’in en azından kısa vadeli enerji ihtiyacını karşılayacak iyi bir müttefik olmuştu; ama Çin, İran’ın enerji satıcısından çok Avrasya’nın kapısında sağlam bir fedai olarak beklemesini daha uygun buluyordu. Eğer İran, gerektiği kadar silahlandırılıp bölgede caydırıcı bir güç haline getirilirse, ABD buraya saplanıp kalacaktı. Bu nedenle, İran’ı ABD’ye karşı dünya kamuoyunda savunmaya başladı. Gerçekten de İran, Çin’in yardımıyla Basra Körfezi’nde caydırıcı bir güç haline geldi. Fakat esas önemli gelişme Temmuz 2005 tarihinde Astana’da toplanan ŞİÖ Devlet Başkanları zirvesinde alınan, İran’ın üye edilmesi ve ABD’den Orta Asya bölgesinden askerlerinin çekilmesini isteyen kararlardı. Bu kararlar, Çin’in de Avrasya projesini ilan eder nitelikteydi. Rusya ise, tüm bu kararları "kerhen onaylamıştı". Çin ve ŞİÖ, ABD ile safları ÇİN, TALİBAN VE KUZEY İTTİFAKI 2001 yılında Çin, Avrasya politikasının ikinci aşamasına geçerek, Şanghay Beşlisini, Özbekistan’ı da alarak Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) dönüştürdü. Ardından, ŞİÖ’nün selefi Şanghay Beşlisi gibi dar ve sınırlı bir faaliyet alanı yerine, daha geniş, hatta küresel bir düzey öngördü. Çin’in Avrasya projesi 11 Eylül saldırılarıyla birlikte bir süreliğine askıya alındı. Çünkü Avrasya coğrafyasında beklenmeyen misafirler vardı. ABD ve El Kaide, Çin’in oluşturmaya çalıştığı süreçte yeni aktörler olarak ortaya çıktı. ABD’nin Afganistan operasyonu ve Taliban’ın iktidardan uzaklaştırılması Çin’in aslında pek işine gelmemişti. Çin, gayri resmi olarak Taliban’la ilişkilerini sürdürmekteydi. Ahmet Şah Mesut liderliğindeki Kuzey İttifakı’nın Çin ile ilişkileri soğuktu. Daha çok Ahmet Şah Mesut Avrupa Birliği ve ABD ile temas halindeydi. Rusya ise, geçmişten gelen kötü deneyimler nedeniyle bu bölgede etkin değildi. Bu nedenle Çin de 11 Eylül öncesi kartını Çin, bölgedeki politikalarını ŞİÖ aracılığıyla uygulamak istiyor. İran’ı destekleyerek ABD’nin bu bölgede oyalanmasını sağlamaya çalışıyor. Orta Asya’da Rusya ile yarışta. Ortadoğu’da ise ABD’ye karşı Arap merkezli politika izliyor. ŞİÖ’nün, ABD karşıtı platforma dönüşen son zirvesinden...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear