Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 ayrıştırırken, Rusya, aksine ABD ile olan ilişkilerin gerilmesine karşı çıktı. Çin, Ortadoğu’da ABD’nin İsrail merkezli politikasına karşı Arap merkezli bir politika uygulayarak, Arap dünyasında yer edinmek istiyor. Zira Avrasya coğrafyasının anahtarı Ortadoğu bölgesinde bulunuyor. Ortadoğu’da etkin olamayan hiçbir dünya gücü Avrasya coğrafyasında da etkili ve sürekli olamayacaktır. RUSYA’NIN BÜYÜK AVRASYA PROJESİ Rusya’da yüzlerce yıllık bir geçmişi olan Avrasya’ya yönelik politikalar, ya da kısaca Avrasyacılık, son on beş yıla damgasını vurdu. Bu yaklaşım, önce Primakov tarafından pratik olarak politikaya uyarlandı ardından da Alexander Dugin tarafından teorik hâle getirildi. Avrasyacılığın özünde aslında biraz da Rusya’da bulunan Kırım Savaşı sendromunun yeniden nüksetmesi şeklinde ortaya çıkan bir fikir akımı bulunuyor. Özetle, Avrasyacılar, Rusya’nın Avrasya coğrafyası üzerine odaklanmasını istiyor, bölge ülkeleriyle "primus inter pares" yani eşitler arasında birinci olma mantığı ile işbirliğini öngörüyor. Geçmişte, Kırım Savaşı’nda yenilen Çarlık Rusya’sı yönünü Asya’ya dönerek, Pasifik bölgesine kadar tüm Asya’da Rus etkisini kurmak için çalışmaya başlamıştı. Küresel politikalarda Rusya, ne zaman zayıflasa, yönünü Asya’ya dönerek bir nevi içe kapanma politikası uyguluyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasında sonra Rusya, özellikle Orta Asya, Hazar ve Kafkas bölgesindeki eski Sovyet etki sahasını korumak istiyor. Aynı Rusya, Orta ve Doğu Avrupa’daki eski Sovyet uyduları üzerinde pek fazla hak iddia etmiyor. Putin’le tekrar toparlanan Rusya, öncelikle ülkedeki özellikle enerji sektöründeki küresel sermayenin ulusallaştırılmasıyla işe koyuldu. Putin, Avrasya coğrafyasında neredeyse bütün enerji dağıtımını tekeline alarak, farklı bir tarzda dünya politikasını belirleyebilen başat bir güç olma sürecine girmiş durumda. Rusya, Avrasya coğrafyasını kontrol etmek için Çin’le işbirliği içerisinde olması gerektiğinin farkında. Putin, özellikle enerji açısından zengin olan eski Sovyet cumhuriyetleri üzerinde etki alanı oluşturmak için daha önce oluşturulmuş olan Bağımsız Devletler Topluluğu ve Yakın alan doktrini gibi bir takım politikalara pek fazla itibar etmiyor. Bu nedenle Şanghay İşbirliği Örgütü, topyekun bir Avrasya coğrafyası için Çin’in de içinde bulunduğu eşi bulunmaz bir yapıdır. Rusya, bir taşla iki kuş vurarak, hem eski Sovyet cumhuriyetleriyle ilişkileri geliştirmiş, hem de Çin’i gözleme fırsatı yakalamıştır. Rusya, kritik kararların birçoğunda geri planda durarak, işin şov kısmını Çin’e yaptırıyor. Bu, tıpkı Stalin’in 1950’lerde Çin’i kışkırtarak Kore savaşına itmesi ve buradan kendi liderliğindeki komünist bloka pay çıkarmasına benzemektedir. C S TRATEJİ tepkisine rağmen neredeyse saldırıyı Suriye’ye genişletmeyi bile gündeme getirmesi ve buna karşı ABD’nin sessiz kalması akıllara Rusya’nın bu deniz üslerine karşı bir meydan okuma mı sorusunu getiriyor. Rusya’nın Avrasya projesinin diğer bir ayağı ise Pasifik bölgesidir. Rusya, Pasifik’te büyük bir deniz gücü olmak istiyor. Rusya, bu politikasını gerçekleştirebilmek için bölgenin iki önemli gücü olan Japonya ve Çin’i devreden çıkarması gerekiyor. Bunu da, enerji kartını kullanarak sağlayabilecektir. Rusya, Pasifik bölgesine ulaşacak petrol boru hattının nihai varış noktasının Çin veya Japonya olması konusunda belirsiz olması ve pazarlığı kızıştırması, iki gücün birbirleriyle rekabet haline girmelerine neden oldu. Putin'in amacı dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi olan ve ABD'nin yakın müttefiki olan Japonya'yı enerji açısından Rusya'ya bağımlı hale getirmektir. Böylece, Japonya aracılığıyla hem Çin'i kontrol edip dengeleyecek, hem de Pasifik bölgesinin yeni bir Rus etki sahasına dönüşmesini sağlayacaktır. Japonya, Pasifik ve Avrasya bölgesine açılan bir kapıdır. Rusya, yeniden büyük bir deniz gücü olmak istiyor. Bunun için en uygun bölge Pasifik'tir. Pasifik'te Rus etki sahası kurulduğunda, Rus donanmasının manevra kabiliyeti de oldukça artacaktır. Bu nedenle gelecekte, ABD'nin savunma perimetresinde bulunan Japonya ve Pasifik okyanusunun Rus etki sahasına girme olasılığı, ABD’nin ve Çin’in Pasifik’te sıkışmasına neden olabilir. Rusya, Avrasya projesini sadece kağıt üzerinde veya bir takım anlaşmalarla güvence altına sokmakla kalmadı, bir takım güvenlik mekanizmalarıyla koruma kalkanı altına aldı. Bu mekanizmanın başında Rusya’nın kurduğu Kolektif Güvenlik Örgütü (KGÖ) geliyor. Bu bağlamda Rusya, ŞİÖ ile ters düşüyor. Çin’in ve diğer üyelerin ŞİÖ’ye kolektif güvenlik mekanizması gözüyle bakması, Rusya’nın KGÖ’süyle çelişiyor. Rusya ise, ŞİÖ’nün ekonomik, politik ve kültürel bir işbirliği mekanizması olmasını savunurken kendi inisiyatifinde olan KGÖ’nün ise ŞİÖ’nün askeri kanadını oluşturmasını istiyor. RUSYA SICAK DENİZLERE İNİYOR Rusya’nın Avrasya projesinin yeni gün yüzüne çıkan birinci önceliği Ortadoğu bölgesinde etkin bir şekilde var olmaktır. Son zamanlarda Çin’in bölgeye yerleşme çabalarına karşı Rusya’da oldukça önemli bir hamle yaptı. Bu hamle, 2 Haziran günü Kommersant gazetesi tarafından duyuruldu. Bu habere göre, Rusya, Suriye’nin önemli liman kentlerinde deniz üssü kurma yönünde anlaşmaya vardı. Rusya, Ukrayna’nın Sivastopol limanında bulunan Karadeniz filosunu bu üslere taşımak istiyor. Zira Ukrayna ile yapılan kiralama anlaşması 2017 tarihinde doluyor. Bunun yanında, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin de gündemde olması Rusya’nın yeni üs arayışını hızlandırdı. Eğer Rusya, bu üssü kurmayı başarırsa, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu tarafa Bağımsız Devletler Topluluğu dışında Rusya’nın ülke dışında kurduğu ilk askeri üs olacak ve aynı zamanda Rus gemileri Doğu Akdeniz’de devriye gezebilecek. Dolaysıyla bu hamlenin arkasında yatan esas strateji, Rusya’nın Doğu Akdeniz’de etkin bir güç olarak bulunmak istemesidir. Suriye ile yapılan anlaşmada ayrıca Rusya, Suriye’nin güvenliğinin sağlanması için orta menzilli Pechora2A hava savunma füzeleri verecek ve T72 tanklarını da modernize edecektir. Rus üslerini ve Suriye hava sahasını korumak için ise, S300 hava savunma füze sistemini Suriye’ye kurmayı düşünüyor. Haziranın ilk haftasında yaşanan bu gelişmenin ardından aniden İsrail’in Suriye ile sınır olan Lübnan’ı işgal etmesi ve dünya kamuoyunun Rusya, geçmişte olduğu gibi zayıf anlarında yeniden Asya’ya yönelmiş durumda. Enerji iletim hatlarına hakim olarak politikasını uygulamaya çalışıyor. Kendisini ŞİÖ’de, Çin ile birlikte hareket etmek zorunda hissediyor. Ahmedinecad Bush