Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
GDO’ya Hayır Platformu: GDO’lu ürünlere serbestlik getirilemez Via Campesina adlı uluslararası köylü kuruluşu, gıda egemenliği kavramına karşı mücadele ediyor. A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) GDO’ya Hayır Platformu Ankara Bileşenleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın GDO’lu ürünlere serbestlik getiren düzenlemesine tepki gösterdiler. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Lokali’nde konuya ilişkin yapılan basın toplantısına ZMO Başkanı Dr. Gökhan Günaydın, Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, ZMO II. Başkanı Dr. Turhan Tuncer ve Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Taşdöğen ile Ekoloji Kolektifi’nden Emre Baturay Altınok katıldı. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Gökhan Günaydın, Türkiye’nin son olarak 110 bin tonu Arjantin’den olmak üzere toplam 250 bin ton mısır ithal ettiğini anımsattı. Avrupa GDO’ya Hayır Platformunun Ankara Bileşenleri ZMO’da bir araya gelerek bir basın toplantısı düzenledi. Birliği’nde GDO’lu ürünlerde etiketleme zorunluluğu bulunduğuna işaret eden Günaydın, "Türkiye’de hiçbir şekilde bu düzenlemelere uyarlı bir müktesebat transferi yapılmamıştır. Cartagena Biyogüvenlik Sözleşmesi’nin gereği olan yasa çıkartılmamıştır. Böylece hem üretici hakları, hem tüketici hakları hiçe sayılarak Türkiye’ye adeta bir muz cumhuriyeti muamelesi yapılmaktadır" dedi. GDO’lu ürünlerin Türkiye’de 800 çeşitten fazla işlenmiş gıda olarak tüketici sofralarına ulaştığını, ayrıca yem rasyonlarına girdiğini bildiren Günaydın, şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye’ye bunu yapmaya kimin hakkı var? Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, çiftçimizi, toprağımızı, suyumuzu, tüketicimizi, GDO’lu ürünlerin yıkıcı etkisinden korumak yerine, yetkisi olmadığı halde çıkarttığı bir talimat ile bu işi tümüyle serbest bırakmaktadır. Bunlar kabul edilebilecek şeyler değildir. Buradan uyarıyoruz; GDO’lu ürünlere karşı 100 bin imza boş yere toplanmadı. Halkın bu konuda büyük bir duyarlılığı vardır. Kampanyamızı her gün daha da etkinleştirerek sürdüreceğiz. GDO’lu ürünleri işleyerek halk sağlığı ile oynayan firmaları da buradan uyarıyoruz. Firmaları teker teker açıklayacağız ve ülkemizi koruyacağız. Biran evvel bu muz cumhuriyeti mantığından vazgeçilerek, tüketiciyi, üreticiyi, tarım toprağımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi koruyacak düzenlemeler yapılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni hükümetinin en ivedi görevi budur." Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, yıllardır GDO’lu ürünlere karşı mücadele verdiklerini belirterek, "Türkiye’deki mısırlı ve soyalı ürünlerle ilgili olarak hem Ankara’da Tarım İl Müdürlüğü’nde, hem İsviçre’de yaptırdığımız tahliller sonucunda, bunların yüksek oranda GDO içerdiğini saptadık. Türk halkı kobay olarak kullanılıyor. Para vererek, hem sağlığımızdan, hem tarımımızdan, hem çevremizden, hem de biyolojik çeşitliliğimizden oluyoruz" diye konuştu.GDO’lu ürünlerin yasaklanması gerekirken, hükümetin tam tersine bunlara serbestlik getirdiğini anlatan Çakar, "Önümüzdeki dönemde kim hükümet olursa, ivedilikle bunların ithalatı, üretimi ve tüketimini yasaklaması gerekiyor" dedi. Daha sonra GDO’lu mısır ve soya kullanılan gıda maddeleri, karton bir kutuya konularak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na Çiftçiler tarım devlerine karşı Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi merikalı çiftçi Tom soya ve pamuk yetiştirmek için GDO’lu tohumu büyük tohum firmasından almıştı. Firma; ot öldürücüsüne (herbisit) dayanıklı hale getirdiği bu tohum çeşidi sayesinde tarım ilaçları dalının ürettiği herbisiti de Tom’a satacaktı. Başka bir firmanın herbisiti işe yaramıyordu. Firma bir taşla iki kuş vurmakta idi: Tohum ve ot öldürücüsü.Tom GDO’lu tohumların çevre ve insan sağlığına zararlarını duymuştu. İçi rahat değildi, ancak şu anda buna kendini zorunlu hissediyordu. Sene sonunda eline geçen paranın çoğunun firmanın kasasını aktığını fark etti. Nerede ise sadece firmaya çalışıyordu. Dahası devletin uyguladığı tarım politikası yüzünden ürününü maliyetin altına bir fiyatla başka dev bir firmaya satmak zorunda kalmıştı. Zaten bütün bir eyalette başka bir alıcı yoktu. Devletin tarım politikası bu ürünleri için bir prim almasını öngörüyordu. Bu sayede eline maliyetin ancak üzerinde bir para geçmiş idi. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çiftçiler bu destekleri bile alamıyorlardı. Sattığı ürünlerden yapılan ürünleri ise Amerika’nın meşhur hipermarketinden, sattığına göre çok yüksek fiyatlarla almak zorunda idi. Üstelik çocukları bu ürünlerin hammaddesinin kendi ürünlerinden yapıldığını bile anlamamaya başlamıştı. Örneğin onlar için patates bir anlam ifade etmiyordu. Ancak cipsi hepsi biliyordu. Tom dört bir yandan teslim alındığını anlamış idi. Bir şeyler yapmalı idi. Amerikalı çiftçinin düştüğü durum Türkiye çiftçisine yabancı değildir. Onların tersine IMF ve Dünya Bankası tarafından hükümetlerimize dayatılmış tarım politikaları ürün ve girdi fiyatları desteklemelerini de ya tamamen kaldırmış veya çok azaltmıştır. Üretimi hiçbir şeklide etkilemeyen doğrudan gelir desteği ise derde deva olmaz. Böylelikle Amerikalı çiftçinin ürettiği, büyük Amerikan tekellerinin üzerinden büyük karlar sağladığı pamuk ve mısırı Türkiye ithal eder. Adı bile İngilizce olan tarım politikamız ise tam da bunu sağlamak için IMF ve Dünya Bankası tarafından geliştirilmiş ve Türkiye’ye önerilmiştir. Aslında kaybeden Amerikan ve Türkiye çiftçisidir. Kazanan büyük tekellerdir. Dünya endüstriyel tohum pazarı 2006 yılında 22.9 milyar dolar idi. Tarımsal ilaçlar ve tohumları birbirinden ayırmak giderek çok zorlaşmaktadır. Dünyanın en büyük 10 tohum üreticisi firmasının ve gene en büyük 10 tarım ilacı firmasının dördü aynı firmalardır. 2006 yılında ilk on tohum firması tüm satışların yüzde 64’ünü yapıyordu. İlk üç firmanın payı ise yüzde 44’dür. On yıl önce on firmanın payı yüzde 37 idi. Bu büyük firmalar Dünya’da ve Türkiye’de üreticiyi kıskıvrak yakalamaya çalışmaktadırlar. Üreticiler kendilerini tarlalarda ücretli işçi gibi görmeye başlamışlardır. Bu cendereden çıkış vardır. Dünyanın her yerinde çiftçiler durumlarını anlamaya ve çıkış yollarını tartışmaya başlamışlardır. Via Campesina adındaki uluslar arası köylü kuruluşu bu doğrultuda "gıda egemenliği" kavramını ortaya attı. Ülkemizde de üretici sendikaları bu politikayı izliyor. Köylüler yalnız değildir. A 30