26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Aksaray, yonca üretiminde markalaştı AKSARAY (A.A) Aksaray yem bitkilerinden yonca üretiminde marka haline gelirken, kuraklıkla birlikte yoncaya talebin de arttığı bildirildi. Aksaray Tarım İl Müdürü Recep Öztorun, Türkiye'de bu yıl kuraklıkla birlikte saman sıkıntısının yaşanması nedeniyle yem bitkilerine yoğun talep olduğunu söyledi. Hayvansal üretimde saman yerine yem bitkilerinden yonca, fiğ, korunga ve silajlık mısır kullanılmasının daha faydalı olduğuna işaret eden Öztorun, ''Samanın fiyatı yoncayla eşdeğer olduğu halde, hayvan bakım ve beslenmesinde bir değeri yoktur. Oysa yonca ve silajlık mısır gibi yem bitkileri hayvanın gerekli besin maddelerini almasına katkı sağlayıp, et ve süt üretimini artırırlar'' dedi. Aksaray'da yem bitkisi ekim alanlarının son yıllarda önemli artış gösterdiğini bildiren Öztorun, ''2006 yılında toplam 68 bin 500 dekar alanda, projeli olarak yem bitkisi ekimi yapıldı. Bunlar arasında özellikle yoncada geçen yıllara göre ciddi artış var. 2003 yılında projeli yonca ekim alanı 7 bin 600 dekarken, 2005 yılında 11 bin, 2006 yılında da 23 bin dekara yükseldi'' diye konuştu.Yonca üretiminde Aksaray'ın marka haline geldiğini vurgulayan Öztorun, şöyle devam etti: ''Aksaray, yem bitkilerinden yonca üretiminde marka haline gelirken, kuraklıkla birlikte yoncaya talep de çok arttı. İlimiz, yonca üretiminde Türkiye ve İç Anadolu Bölgesi'nde büyük mesafe kat etti. Aksaray'dan ülkemizin birçok iline yonca sevkıyatı yapılıyor. Yonca ekiliş alanlarının artmasıyla Yonca Üreticileri Birliği de kurulup, çiftçi örgütlenmesi sağlandı. Yoncanın pazarlanmasında da herhangi bir sorun yaşanmıyor. Ayrıca Aksaray'da yem bitkisi ekilişlerine 6 milyon 840 bin YTL destekleme ödemesi yapıldı. Bu yonca üretiminin artmasında, yonca ekimine verilen teşvikin de rolü büyük.'' Çiftçinin hayvancılıkla birlikte yem bitkisi üretmesinin, beraberinde hayvancılığı da geliştireceğini ifade eden Öztorun, ''Destekleme ödemeleriyle birlikte yem bitkisi ekim alanlarının artması hayvancılığı geliştirecek, hayvansal üretimde ciddi artış meydana getirecektir. Bu artış, süt sanayi tesislerini Aksaray'a çekerek, süt sanayisinin gelişmesini sağlayacaktır'' dedi. Yonca ekiminin buğdaydan daha ekonomik olduğunu vurgulayan Öztorun, ''Sulanan alanlarda ürün deseni değişikliği kapsamında, yem bitkileri arasında yonca üretimine yönelik çiftçi bilinci artmaktadır. Yonca, buğdayla aynı sulandığı halde verim açısından daha avantajlıdır. Yılda 4 kez biçilmektedir ve ekonomik açıdan daha kazançlıdır'' diye konuştu. Yanlış politikalar Denizli tarımını da çökertti İbrahim GÜR Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı limizde tarım arazisi yaklaşık 377 bin hektar olup, bu da tüm arazi varlığının yaklaşık yüzde 32’sini oluşturmaktadır. İlimiz, bulunduğu konum itibariyle tropikal ürünler dışında hemen hemen tüm ürünlerin yetiştirildiği, önemli bir tarımsal potansiyele sahiptir. Yine sulanabilen ve sulamaya açılacak alanları ile artı değerleri bulunan ilimiz, su ürünleri yetiştiriciliğinin mevcut potansiyeli yanında, sahip olduğu jeotermal sahalarının varlığı ile de çok farklı avantajlara sahiptir. Bugün Denizli’deki tarım ve kırsal kesimin tüm sorunlarını, bugüne kadar uygulana gelen politikalardan soyutlayarak değerlendirmek olası değildir. Örneğin Antalya’daki sebze ve meyve üreticilerinin feryadı ile ilimiz tarımsal üretiminde geniş yer tutan pamuk, elma, buğday, tütün, üzüm, mısır üreticilerinin feryadı hep aynı olup, hep aynı temel nedenlere dayanmakta, hep kaçınılmaz sonuçlar olarak da ortaya çıkmaktadır. Uluslararası sermayenin 70’li yıllarda azalan karlılık oranlarına bağlı olarak içine düştüğü krizi aşmak adına, emrindeki IMF, DTÖ, DB ve aynı anlayışla hareket eden AB, bizim gibi ülkelere 80’li yıllardan itibaren dayattığı, ithal ikameci kalkınma politikalarından vazgeçirterek, katma değeri düşük ürünlerle ihracata yönelik ekonomi politikaları, iç piyasaların uluslararası ticarete açılması ve bunun için her türlü korumacı önlemlerin kaldırılması, sosyal devlet uygulamalarının kısıtlanması v.b. dayatmalara bağlı olarak, tam işbirlikçi anlayış içindeki uygulamalar, bugün gelinen noktayı belirlemiştir. İlimiz tarımında, yaygın üretici örgütsüzlüğü veya var olanların güçsüzlüğü, devlet desteklerinin olmaması, devletin planlama ve yönlendirme anlayışlarından uzak oluşu, tarımda yaratılan katma değerin değişik yol ve yöntemlerle tarım dışına transfer edilmesi, sermaye yetersizliği, devletin mevcut fiyat ve destek politikaları, yeterince bilim ve teknolojinin devreye sokulmaması, küçük ve çok parçalı tarımsal yapı, büyük pazarlama sorunları, tarımsal sanayinin geliştirilmemiş olması ve benzeri sorunlar gibi birçok temel altyapı sorunları bulunmaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak özellikle küçük üreticiler hızla yoksullaşmakta ve üretim süreçlerinden kopmaktadır, kredi faizleri altında ezilmektedir. İşsizlik, toplumsal umutsuzluk ve karamsarlık sarmalına düşmüşlerdir. Üretici bugün için hangi ürünü, niçin ne kadar ekeceğini, bunu kime, nasıl ve kaça satacağını bilmemektedir. İlimiz tarımında pamuk, üzüm, elma, nar, ceviz, buğday, mısır, tütün, şeker pancarı yetiştiriciliği önemli yer tutmaktadır. Ancak uygulanan temel politikaların sonucu olarak pamuk, tütün ve şeker pancarı üretimi yarı yarıya azalmıştır. Bunda özellikle son yıllardaki başta mazot İ olmak üzere tüm girdi fiyatlarında yapılan yüksek artışlar ve yine ürün fiyatlarının bundan 34 yıl önceki fiyatlar düzeyinde kalmasının büyük etkisi olmuştur. İlimizde değişik tür ve farklı yetiştirme koşullarına sahip meyve dikimi (özellikle bodur elma, nar, ceviz ve kiraz) hızla artmaktadır. Ambalajlama, depolama ve pazarlama sorunları bulunan bu alanda, üreticilerin örgütsüz olması da zamanında ve uygun fiyatta ürünlerini pazarlayamamalarına neden olmaktadırlar. Bu alanda üreticiler tamamen aracı ve tefecilerin eline düşmüştür. İlimizde geniş yer tutan sofralık ve şaraplık üzüm yetiştiriciliğinde de, devletin temel politikalarına bağlı olarak yıllara göre değişen sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle alkollü içeceklere konan yüksek ÖTV zamları, üzüm yetiştiricilerini ve işletmelerini ilimizde büyük sıkıntıya sokmuştur. İhracatta zamanla yaşanan sorunlar sofralık üzüm yetiştiricilerini de zora sokmakta, elinde kalan ürünlerini değişik şekilde değerlendirmekte ya da çok daha ucuza satmak zorunda kalmaktadırlar. İlimizin son 15 yıldır hızlı sanayileşme ve hızlı göç almasına bağlı olarak, yaklaşık 20 bin dekar verimli tarım alanı amaç dışı kullanıma açılmıştır. Ve bu baskı sürekli artmaktadır. Ancak çıkarılan Toprak Koruma Kanunu’nun bu açıdan etkili uygulanması önem arz etmektedir. İlimizin sulanan ve sulanabilir olan tarım alanı miktarı 217.713 hektardır. Mevcut tarım topraklarının halihazırda %40’ı sulanmaktadır. İlimizde yeni sulamaya açılan ve yaklaşık 600 bin dekar alan Baklan Ovası’nda istenilen sulama sistemlerine geçilememiş ve ürün desenine kavuşturulamamıştır. İmzalanan protokol gereğince tüm ilin toprak etüt haritalarının ve arazi kullanım planlarının 3 yıl içerisinde tamamlanması hedeflenmektedir. Tamamlandığında ilimiz topraklarının yetenek sınıfları ve kullanım şekillerine bağlı olarak çok daha fazla katma değere sahip üretim yapılabilecektir. Su ürünleri yetiştiriciliğinde çok sayıda irili ufaklı işletme olduğu için, işleme ve pazarlamada ortak hareketin sağlanması ÖTV zamları, gerekmektedir. Jeotermal alanlarca Denizli’deki üzüm yetiştiricilerini büyük zengin olan ilimizin bu sıkıntıya soktu. özelliğinin tam olarak harekete geçirilmesi ve özellikle sera yetiştiriciliğin yaygınlaştırılması da ayrı bir önem arz etmektedir. Denizli’de hayvancılık işletmeleri çok küçük ve ilkel olup, süt üreticileri ürettikleri sütün fiyatlarını belirlemede etkisizdiler. Üstelik süt fiyatları yıllara göre çok farklılık göstermekte ve yem fiyatları her yıl artmaktadır. Sonuç olarak, bugün gelinen noktada, geleceğimizi karartmamak adına, başta üreticilerimiz olmak üzere tüm insanlarımız, uluslararası sermayenin ve onların yerli işbirlikçilerinin çıkar ve beklentilerine göre dayatılan, hatta bazı siyasi iktidarlarca ihanete varan tam bir işbirlikçi anlayışla bugüne kadar uygulana gelen, dışarıya kaynak aktaran, ülkemizi yatırım, üretim ve istihdam süreçlerinden kopartan, ülkemizi sömürgeleştiren ve halkımızı yoksullaştıran politikalara karşı zamanında ve yerinde doğru tepki vermek zorundadır. 21
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear