27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Su Araştırma Merkezi: İki büyük kentteki susuzluğun nedeni plansızlık ve kurumsal gerileme A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği’nin oluşturduğu Su Araştırmaları Merkezi’nden (SUAR) Ahmet Müfit Bayram ve Serhat Salihoğlu, Ankara ve İstanbul’da yaşanmakta olan susuzluğun nedenleri arasında "plansızlık ve kurumsal gerileme, yerelleştirme ve metropol kentlerin nüfuslarında anormal artış"ın önde geldiğini belirttiler. SUAR adına araştırmalar yapan Ahmet Müfit Bayram ve Serhat Salihoğlu, iki büyük kentteki susuzluk ile ilgili sorularımıza şu yanıtları verdiler: Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda barajlarda yeterli su kalmadığını ve kısa bir süre sonra su kesintisine gidebileceklerini ifade ediyorlar. Bunun nedeni olarak da kimi zaman küresel ısınmaya kimi zaman da dönemsel yağış azlığına bağlı kuraklığı gösteriyorlar. Size göre gerçek durum nedir? Her iki belediyenin su kesintisi yapma noktasına gelmiş olmaları düşündürücüdür. DSİ Genel Müdürlüğü ve İSKİASKİ verilerine bakıldığında bu yıl her iki kentte bir su sıkıntısınınstresinin olduğunu söyleyebiliriz. Barajların doluluk oranlarındaki düşmenin gerekçesi, yetkililer tarafından küresel ısınmaya bağlı yağış azlığına bağlanmaktadır. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verileri kısmi bir yağış azalmasına işaret etmekle birlikte tek başına bu etken doluluk oranlarındaki düşüşü izah etmemektedir. Doluluk oranlarındaki azalma başka hangi nedenlere bağlanabilir o zaman? Burada belli başlı üç etkenden bahsedebiliriz. Plansızlık ve kurumsal gerileme, yerelleştirme, metropol kentlerin nüfuslarında anormal artış. Plansızlık ve kurumsal gerilemeden ne anlıyoruz? Plansızlık, aslında kurumsal gerilemenin daha doğrusu geriletmenin bir sonucudur. Su altyapısı ve hizmetleri konusunda AKP iktidarı dönemine kadar ulusal planlama ve yatırımlarda DSİ ve İller Bankası temel kurumlardı. 10.12.2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile DSİ‘nin mali sistemi Katma Bütçeli Kurum Statüsünden Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri statüsüne taşınmıştır. Daha sonra 5428 sayılı ikinci bir yasa ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 163’üncü maddesinde yer alan "Genel ve Katma Bütçelerle" ibaresi "Merkezi Yönetim Bütçesiyle" şeklinde değiştirilerek yukarıda belirtilen politikalara Anayasal bir çerçeve de kazandırılmıştır. Aslında bu düzenleme ile yapılmak istenen DSİ gibi yatırımcı kuruluşların tüzel kişilikleri zayıflatılarak yatırım olanaklarının sınırlandırılmasıdır. AKP döneminde DSİ’nin on yılların nitelikli kadro ve personel birikimi kelimenin tam anlamıyla dağıtılmıştır. Diğer yandan İller Bankası ile ilgili hazırlanan kanun taslağı, bu kurumun tasfiyesi sonucunu doğuracak niteliktedir. AKP iktidarı döneminde söz konusu olan bu iki temel planlama, yatırım ve icra kurumunun etkisizleştirilmesi ve tasfiyesidir. Sonuç plansızlık ve yatırımsızlıktır. Bunun susuzluk ile doğrudan nasıl bir ilgisi var? Bu kentlerimiz sürekli bir göç baskısı altındadır; Ankara Büyükşehir Belediye’sinin 2006 yılı faaliyet raporunda Ankara nüfusunun Melih Gökçek’in 13 yıllık iktidar döneminde yüzde 110 arttığı belirtilmektedir. Ancak bu dönemde bu nüfus artışının ihtiyacını karşılayacak ölçüde bir yatırım yapılmamıştır. Aynı olgu İstanbul için de geçerlidir. İstanbul’un 1993 yılındaki nüfusu yaklaşık 7 milyon iken 2007 yılında nüfus 11,5 milyona yükselmiştir. Günlük kişi başı su tüketimi ihtiyacından yola çıkılarak yapılacak hesaplar bu kentlerin yeni su kaynaklarına yönelik olarak ek yatırım ihtiyaçlarını ortaya koyar; ancak her iki kentte de bu ölçüde gerçekleşmiş yeni yatırımlar söz konusu değildir. Ankara ve İstanbul’daki barajlar AKP’nin plansız uygulamaları sonucu susuzluk yaşıyor... Demek ki, artan nüfusa göre yatırım planı yapmaz ve yatırımları gerçekleştirmezseniz; bir aşamadan sonra ve iklim koşullarında ortaya çıkacak dönemsel olumsuzluklar dahi sizi su krizi ile karşı karşıya bırakır. Ulusal planlama ve yatırım kurumlarının zayıflatılması ve etkisizleştirilmesinin üzerine belediyelerin zaafları ve yanlış yönetimleri eklenmiş; bu sonuç ortaya çıkmıştır. O zaman burada yerelleşme etkeni ortaya çıkıyor? Çok doğru. Bildiğiniz gibi hükümetin temel hedeflerinden birisi, yerel yönetimlerin kaynak ve yetkilerini artırmaktı. Yerel yönetimleri güçlendirmek, demokrasiyi güçlendirmek olarak sunuldu. Oysa hedef merkezi hizmet ve yatırım kurumlarını parçalayarak yerel yönetimlere terk etmek ve bu kanalla bu kurumlar eliyle görülen hizmetleri piyasaya açmaktı. Aslında güçlendirilen yerel yönetimler değil piyasa oldu. Bu çerçevede 2004 yılında Büyükşehir Belediye Kanunu çıkarıldı ve Kanunla su havzalarının korunması ve barajların yapımı Büyükşehir belediyelerine görev olarak verildi. Yerelleştirme ve ulusal bütünlükten koparma, planlama ve yatırıma büyük bir darbe vurmuş oldu. On yılların ulusal planlama ve yatırım kurumlarının teknik personel birikimi ve finansman gücünün yerine Büyükşehir belediyelerinin geçirilmeye çalışılması bugünkü durumun çok önemli bir nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Belediye yönetimleri su satışından elde ettikleri gelirleri, su temini ve dağıtımına yönelik yatırımlar yerine yol, ithal elektrik direği vb. gibi su temin ve dağıtımı ile ilgili alanlarda kullanmış, su teminine yönelik dişe dokunur herhangi bir yatırım yapılmamıştır. Vatandaş büyük bir su sıkıntısı ile karşı karşıya, salgın hastalıklar gibi çok büyük sorunların tetikleyicisi olabilecek bu sorun nasıl ortadan kaldırılabilir? Aslında sorunu cevabı çok zor değil. Bu sorunu KİT’lerin satışını haklı gösterebilmek için bu kurumları çözümsüzlüğe zorlayan Özal politikalarına benzetebiliriz. Bize göre bu sorunun ne küresel ısınma ile nede kaynak sıkıntısı ile açıklanması mümkün değildir. Yukarıda belirtiğimiz gibi, bırakın yeni kaynak aramayı, su satışından elde edilen kaynaklar dahi ilgisiz başka alanlarda kullanılmış kaynaklar çar çur edilmiştir. Mesele halkı susuzlukla korkutarak, temel bir kamu hizmeti olan su temini ve dağıtımının uluslararası su tekellerine (aynı enerji özelleştirmeleri için öngörüldüğü gibi) pazarlanmasının gerekçesinin hazırlanması, halkın aldatılmasıdır. 2008 yılında ülkemizde toplanacak Dünya Su Forumu bu pazarlamanın gerçekleştirileceği alan olacaktır. Enerji Bakanı Hikmet Güler’in 2005 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen "Uluslararası Dünyada Kalkınma İçin Su Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşma bu niyeti açık seçik ortaya koymaktadır. GÜLER bu konuşmasında; "Bu problemlerin çözümünü sağlayacak olan suyun iyi yönetilmesinde "yatırım finansmanı" en önemli nokta haline gelmiştir. Su parayı, para da suyu getirir. Yatırım finansmanı konusunda da 2 husus çok önemli: Birincisi; uluslar arası finans kuruluşlarının yeni modeller geliştirmesi gerekiyor. Bu konuda gerek IMF gerekse Dünya Bankası hala klasik usullerde destek vermeye devam ediyor." diyerek malumu ilan etmiş, yaklaşık 20 milyon kişiyi etkileyecek susuzluk nuktasına nasıl geldiğimizi büyük bir açıklıkla ortaya koymuştur. İçinde uluslararası su tekellerinin, kamu finansmanı konusunda çalışan Dexia gibi bankaların temsilcilerinin de yer aldığı bu gurubun beklentisi, susuzluktan kavrulan, salgın hastalıkların pençesine düşen vatandaşın, suların satılmasına göz yumacağı beklentisidir. Çözüm su kaynaklarının yapımı ve işletilmesinde yeniden DSİ ve İller Bankası’nı etkin kılmak, bu projeleri ulusal kaynaklarla finanse etmekten geçmektedir. Bu ulusal bağımsızlığımızında olmazsa olmaz şartlarından biridir. Çözüm nerededir? Türkiye’de yapılmak istenen küresel su politikalarının yerleştirilmesidir. Bir yanda küresel şirketler, bir yanda küresel örgütler, sürekli aynı baskıyı yapıyorlar. Su politikasını küreselci piyasa esaslarına göre belirleyin. Bunu yapacak yeni kurumlar yaratın. Bu tehlikeyi görmek gerekir. Küreselci ve piyasacı su politikasını ve önerilerini reddetmek gerekir. Bunun yerine, tek seçenek vardır: Suyun yönetiminde ulusalcı ve kamusalcı politikaları yükseltmek, bunu yürürlüğe koyacak mevcut kurumlarımızı güçlendirmek. 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear