29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Karadeniz kiviyi sevdi Cemil CİĞERİM S AMSUN Karadeniz, ismini fındıktan sonra şimdi de bölgede önemli bir geçim kaynağı haline gelen kiviyle duyurmaya başladı. Çin kaynaklı olan ve 1900'lü yılların başında Yeni Zelanda'ya, 1989 yılında da Türkiye'ye giren kivi Karadeniz'de sektör haline geldi. Kivi Karadeniz'in iklim yapısıyla uyum sağladı. Bir ağaç 50 kilo meyve verice Karadeniz illerindeki kivi üretimi de kısa zamanda büyük artış gözlendi. Doğu Karadeniz Bölgesinde teknik anlamda kaliteli ve dünya standartlarına uygun kivi meyvesi elde etmek için gerekli olan bitkinin istediği yetişme şartları ve adaptasyonu ülkemizde kivi tarımı yapan diğer bölgelere nazaran kıyaslanılmayacak kadar olumlu. İşte bu doğal avantajı en iyi şekilde kullanarak bölgede üretilen kivinin bir dünya markası olması için yapılacak olan çalışmaların başında bölgede kivi üretimi yapan ve yapacak olan üreticilerin teknik anlamda kaliteli ve standartlara uygun bir kivi meyvesi nasıl elde edebileceği bilgisi ile bilinçlendirilmesi gerekiyor.Aksi takdirde bölgemiz için doğal avantaj olarak görülen kivinin değeri yetişme tekniğindeki çeşitli aşamalardaki olumsuzluklarla hüsrana uğrayabilir. Bölgede kivi üretimim yaygınlaştırılması ile, çay tarımını mono kültür ziraat olmaktan kurtarıp, üreticinin çaya bağımlılığının azaltılacağı, buna bağlı olarak bölgemizde ürün çeşitliliğini ve kapasitesini artırarak, bölge halkının gelir düzeyine müspet etki yapacağı düşünüldü. Bu düşünceden hareketle, ÇAYKUR eski Genel Müdürü Nejat Ural’ın girişimleri ile 1988 yılında kivi ile ilgili enstitüdeki ilk adaptasyon çalışmaları başladı. Anılan yıllarda Yalova bahçe kültürleri araştırma enstitüsünde görevli, konusunda uzman olan Ziraat Yüksek Mühendisi Hulusi Samancı görevlendirilerek ilk kivi fidanları ile ÇAYKUR Araştırma Enstitüsü’nde yapılan çalışmalar büyük heyecan yaratmıştı. Enstitüde 1988 yılında başlatılan bu çalışmalardan ilk ürün 1991 yılında alındı ve 25 adet kivi bitkisinden 85 adet meyve elde edildi. Alınan meyveler ithal meyvelerle kıyas edildiğinde görünüş, ağırlık, tat ve diğer özellikler açısından önemli bir fark olmadığı görüldü. Bu olumlu neticeler sonrasında Karadeniz Bölgesi’nde kivi ikinci bir ürün olma niteliği kazandı. Geçen bu süre içerisinde Nejat Ural‘ın büyük desteği ve katkısı ile bölge halkını desteklemek amacıyla, örnek kivi bahçeleri tesis edildi. Yine ÇAYKUR bölgede halkının güvenle fidan alabileceği, sağlıklı fidan üretimi yapan en büyük kuruluş olma unvanına sahip oldu. Bununla beraber kivi ile ilgili her türlü teknik bilgi arzu eden halka teknik elamanlarca verilmeye devam edildi. Son yıllarda adı en fazla duyulan ve üretimi hızla artan meyve türlerinden birisi haline gelen kivi hakkında ÇAYKUR Genel Müdürü Ekrem Yüce, şu bilgiyi verdi: "Kültürü yapılan meyvelerin dışı kahverengi, içi yeşil ve kabuğu ince tüylerle kaplıdır. Meyvenin vitamin ve diğer mineral maddelerce zenginliği ve kalori değerinin düşük oluşu, aranan meyve türü olma kimliğini kazanmıştır. Kivinin ana vatanı Çin’dir. Çinin doğu ve Güney Yangtze ırmağı bölgesinde çok fazla sayıda çeşit ve formu doğal olarak yetişmektedir. Çin de doğadan her yıl yaklaşık 3540 bin ton kivi meyvesi toplanarak tüketilmektedir. Kivinin yabani formlarının kültür formlarına (ıslah edilmesi) dönüştürülmesi ve dünyaya yayılmasında Yeni Zelanda’nın payı büyüktür. Dünyadaki kivi üretimine bakıldığında başta Yeni Zelanda gelmektedir. Bu ülkeyi Çin, Japonya, Güney Afrika, A.B.D, İspanya Fransa, İtalya İsviçre,Yunanistan gibi ülkeler izlemektedir. Ülkemizde kivi üretimi 1986 yılında yapılan adaptasyon denemeleri sonucunda Karadeniz, Marmara ve Ege bölgesinde rahatlıkla yetiştiriciliğinin yapılabileceği ortaya konmuştur. Bu bölgeler arasında Doğu Karadeniz Bölgesi bitkinin ekolojik istekleri bakımından diğer bölgelerden daha uygun olması, kivi yetiştiriciliğinin daha ekonomik yapılabileceği görülmüştür. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ticari manada yetiştiriciliğinin yeni yeni yapılıyor olması birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunların başında tekniğine uygun bir şekilde bahçelerin kurulmamasıdır. Bu suretle yeni kurulan kivi bahçelerinin mutlak suretle tekniğine uygun yapılması gerekmektedir. Kivi bahçeleri tesis edilirken uzun vadeli düşünmek gerekir. Tesis aşamasında yapılan hataların sonraki yıllarda telafi edilmesi oldukça güçleşmektedir. Bunun için kivi üreticilerinin uzman ve bilirkişilerle diyalog halinde çalışmaları gerekmektedir. Netice olarak Karadeniz bölgesinde ürün çeşitlendirilmesi ile beraber bölgedeki üreticilerin daha fazla gelir elde etmeleri sağlanmış olacaktır. Böylelikle hem bölge ekonomisine, hem de yurt ekonomisine ek bir gelir kaynağı oluşturulmuş olacaktır." ''AB'ye tam üye olmaya çalışan Türkiye, uyum konusunda en fazla tarım sektöründe sıkıntı yaşayacak. Bu süreçte, olası zorlukların ortadan kaldırılması için Türkiye öncelikle, daha fazla zaman kaybetmeden devlet tarım politikası oluşturmalı. Bu önemli konuyu, çiftçinin inisiyatifine bırakarak çözüme kavuşturmamız mümkün değil. Bunun için özellikle küçük arazilerde üretim yapan çiftçilerimizin kooperatifler aracılığıyla örgütlenmelerini sağlamalıyız. Türkiye'nin tarımsal ürünlerde dışa bağımlılığının AB'ye giriş sürecinde daha da artması gibi bir tehlike var. Türkiye bir zamanlar ihraç ettiği buğday, pamuk gibi stratejik öneme sahip tarımsal ürünleri ithal eder hale geldi ve ithalat miktarları giderek artış gösteriyor. Bu gelişmeler Türk çiftçisinin lehine gelişmeler değil.'' Emek yoğun bir sektör olan tarımın, yoğun işsizlik yaşayan Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Seçkin, tarımı gözden çıkarmaya değil tarım sektörüne ilişkin tutarlı politikalara ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi. Tarımda planlı üretim şart 30 GAZİANTEP (A.A) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Gaziantep Şube Başkanı Kenan Seçkin, çiftçilerin mağdur olmaması için tarımsal üretimin planlı ve bilinçli yapılması gerektiğini söyledi. Seçkin, yaptığı açıklamada, tarımsal üretimde ürün tercihinin çiftçinin inisiyatifine bırakılmasının yanlışlığına dikkati çekerek, Türk çiftçisinin yıllardır plansız ve bilinçsiz tarımsal üretim yapılması dolayısıyla ciddi mağduriyetler yaşadığını belirtti. Türkiye'de ileri tarım teknikleri uygulamaları sonucunda pek çok üründe rekolte artışı yaşandığını, ancak rekoltede sağlanan artışın üreticinin refahına yansımadığını savunan Seçkin, ''hangi ürün olursa olsun, tarımsal üretimin ihtiyacın üzerinde olması durumunda fiyat düşüyor, üretici emeğinin karşılığına alamıyor'' dedi. Seçkin, tarımsal üretimin ülke gereksinimleri ve pazar koşulları dikkate alınarak hazırlanacak planlar çerçevesinde yapılması halinde hem devletin hem çiftçinin kazançlı çıkacağını vurguladı. Seçkin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear