Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
la kaynaşmış, hür, müstakil ve müreffeh bir ülkenin oluşacağına dair inançlarına dayanıyordu. Bu fikirlerin en ateşli savunucularından olan Halide Edip, Mustafa Kemal’e gönderdiği 10 Ağustos 1919 tarihli mektubunda Amerikan mandasının gerçekleşmesi sayesinde azınlıkların Avrupa destekli faaliyetlerine son verilebileceğini vurguluyor, “Biz İstanbul’da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerika mandasını ‘ehveni şer’ olarak görüyoruz” diyordu. Halide Edip’in mektupta söylediğine göre, “Amerika’nın önemli şahsiyetleri” arasında Osmanlı lehine gelişmeler kaydedilmiş, İstanbul’a Ermeni dostu olarak gelen birçok “mühim Amerikalı”, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak dönmüştü. Amerika’nın isteği ise şuydu: “Türkiye’yi olduğu gibi, hiçbir parçaya ayırmadan, eski sınırları içinde bütün halinde muhafaza etmek şartıyle umumi ve bir tek manda yapmak.” Mustafa Kemal ile arkadaşlarının çıkardığı Minber adlı gazete ise, yayımlanan çeşitli makalelerde cemiyetin savunduğu fikirleri eleştirel bir gözle değerlendiriyordu. İstanbul ve Ortadoğu’ya gelen Amerikan heyetleri de Halide Edip, Ahmed Emin, Rauf Ahmed üçlüsü ile temasa geçiyordu. 3 Haziran günü İstanbul’a gelen Türkiye Mandaları Hakkında Milletlerarası Komisyonun Amerika Şubesi adlı komisyon, manda taraftarlarınca coşkuyla karşılanmıştı. Başkan Wilson tarafından Paris’ten gönderilen ve özellikle de Halide Edip’in yakın ilişkiler içinde olduğu KingCrane Komisyonu, çalışmalarını tamamlamasının ardından Wilson’a sunduğu Yakındoğu raporunda Türkiye ile ilgili bazı bilgilere de yer veriyordu. Raporda Kilikya hariç bir Ermeni mandası kurulmasından, bir manda yönetimi altında Osmanlı’dan ayrı bir İstanbul devleti kurulmasından, bu manda rejimi altında İzmir’e özerklik verilmesinden, bütün Anadolu’yu Ermenistan, İstanbul devleti ve Türk devletini içine alacak tek bir manda kurularak bunun Amerika Birleşik Devletleri idaresinden olmasından söz ediliyordu. Bu heyetlerle ilişkilere ve sürdürülen yoğun çalışmalara rağmen Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin ömrü uzun olmadı. Bir süre sonra Amerika’nın Ermenileri destekler bir tavır içerisinde olduğu kanaatine varan cemiyet üyeleri faaliyetlerini durdurdu. Ancak İzmir’in işgali ile İngiltere’ye duyulan güvenin sarsılması, Amerikan destekli kurtuluş umutlarını yeniden BASINDA WILSON PRENSİPLERİ CEMİYETİ Wilson Prensipleri Cemiyeti, dönemin basınında çeşitli haberler, eleştiriler ve bunlara verilen cevaplarla yer alıyordu. Bu yazılardan biri, aydın kesimini olduğu gibi öğrencilerin de Amerikan mandası fikrine ısınmaları için sürdürülen çalışmaların bir meyvesi olan “Üniversitelerin Türk Gençliğine Seslenişi”, dönemin gazetelerinden Söz’de yayımlandı. Üniversiteli gençler, savaş yorgunu askere şöyle sesleniyorlardı: “Ey harpten yorgun ve yaralı dönen kardaş! Umudsuzluğu kalbinden kopar at. Azminde karar ve niyetinde metin ol! Yüzyılımızda zafer orduların yenmesinden değil, mefkurelerin (ideallerin) üstünlüğünden doğar. Ordu, gelip geçici bir kuvvet, fakat mefkure, beşeriyeti bir noktaya tahrike muktedir bir kudrettir. Bugünün mefkuresi karşısında kendini asla makhur (yenilmiş, bozguna uğratılmış) görmeyeceksin. Wilson tarafından ifade olunan ulvi esaslar, senin sevgili Türkiye’ne en büyük modern başarıların kazandıramayacağı canlılık ve yenilenmeyi verecektir. Biz kendimiz için vâ’dolunmuş mutluluk ve selameti bütün milletlere bahşeden Wilson prensiplerini memnunlukla kabul ediyor ve müşterek ömür süren ve coğrafyaları dahilinde bu yeni kuruluş devresinde bağımsızlığa kavuşacak milletleri tebriklerle, saygılarla selamlıyoruz!” Diğer taraftan aynı gazetenin bir başka nüshasında yer alan haber, Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin propaganda faaliyetleriyle ilgili bir rahatsızlığı dile getiriyordu: “Matbaamıza haber verildiğine göre, bazı adamlar kapı kapı dolaşarak ecnebi mandası hakkında oy toplamaktadırlar. Bunlar bazılarını emeklilere şu kadar maaş verecek, menfaatleriniz şöyle sağlanacak gibi vaadlerle kandırmakta, bazılarına milli meseleler hakkında bol bol teminat vermekte, bazılarına karşı da korkutma ve baskı gibi vasıtalara müracaat etmektedirler. Esef olunacak tarafı, bu hareketlere bazı zabıta ve belediye memurlarının da katılmasıdır. Adlarını sayabileceğimiz bazı itibarlı kimselere bu son günlerde zabıta memurlarının da katılmasıyla bu konuda başvurmalar olmuştur. Bütün millet fertlerinin geleceğe ait isteklerini hiçbir baskıya uğramadan belirtmeleri gereken bir zamanda bu gibi yollara müracaat olunması esef vericidir. Mesele hakkında Dahiliye Nazırı Beyefendi ile Şehremini Paşa’nın, Polis Umum Müdürü Nureddin Bey’in nazarı dikkatlerini celbederiz.” Ahmed Emin (Yalman) Bey ise Vakit gazetesindeki yazısında Cemiyet’e yönelik çeşitli eleştirileri yanıtlarken, “Bizim kabul ettiğimiz esasları kendi fikirlerince fena, hatta memleket için zararlı sayanlar bulunabilir. Bu gibi kimselerin yapması gereken şey, uygulama yeteneği olmak şartıyla ortaya daha güzel bir program koymak ve kamuoyunu bunun lehine çevirmeğe çalışmaktır,” diyordu. Ahmed Emin Bey’e göre İtilaf Devletleri’nden medet ummak yersizdi, zira kendileri de savaştan çıkmışlardı ve bizzat yardıma muhtaçlardı. Cemiyetin aleyhinde propaganda yapanlara Ahmed Emin şu soruyu yöneltiyordu: “Bir iki nesilden beri daha uygun şartlar çerçevesinde başa çıkamadığımız işleri, şimdi son derecede müşkül koşullar içinde ve eskisine kıyas edilemeyecek kadar az sayıdaki araçlarla bir iki yılda yapabileceğimizi hangi esaslara dayanarak iddia edebiliriz?” Vakit gazetesi sahibi Ahmed Emin (Yalman) Bey. 45