Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 OCAK 2000. SAYI721 tşte bu sımsıkı kurallar, Bayezit ve Roxane' in yasal bir yolla yani nikâhla evlenmelerine engel olmakta ve trajedinin başından sonuna kadar nikâhh evlilik sorunsalı karşımızaçıkmaktadır. Saltanatgeleneği buna izin vennemektedir. Roxane'm ise kırmak istediği bu saltanat geleneğidir. Aşkının ve Bayezit'in tahta geçmesinin ödülü olarak nikâh üzerinde direnmektedir. Eğer Bayezit bu nikâhı ondan esirgeyecek olur ve karşısına "menhus bir geleneğin" kalıplanyla çıkacak olursa o zaman şehzadeyi mahvetmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Aslında Roxane, bu isteğinin padişahlann geleneklerine uygun olmadığının bilincindedir. Onlar, nikâhla aşkı bir tutmamayı yaşam biçimi haline getirmişlerdir. O kadar güzel arasından seçükleri gözde de cariyeden başka bir şey değildir. Roxane, Sultan Murat'a"ihanet"e yeltenme gerekçesini debunabağlamaktadır. Çünkü Murat, Roxane'a kendi gücünü, yetkilerini vermiş, kardeşini yani Bayezit'i yaşatıp yaşatmamak hakkını ona bırakmış, kısacası devleti teslım etmiş fakat günün birinde kendisini nikâhına alacağına ilişkin hiçbir söz vermemiştir: Murat devleti bile bana teslim etti Fakat bütün bu iyiliklerini bir nikâhla Taçlandırmaya söz vermeyen de o Murat'tır. Racine, böyle bir göreneğin çıkışını Ankarasavaşından sonra Timur'un, Bayezif innikâhlı karısını aşağılamasına bağlamakta ve ondan sonraki padişahlann Osmanlı'nın onurunu kurtarmak için sözde bu yola başvurduklannı ileri sürmektedir. Bununkaynağı şüphesizRacine'in okuduğuDu Verdier'nin Türklerin Kısa Tarihi başlıklı eseridir. Roxane böyle bir ahşkanlığı doğal bulmakta ancak ne var ki aşkın böyle bir vehme yer vermediğini savunmaktadır. Cihana korku salan, Osmanlı' nın gücünü doruğa ulaştıran Süleyman bütün bu kurallan aşarak Hürrem Sultanı nikâhına almıştı. Oysa Hürrem, germiz, kutsal bildiği sarayın ve özellikle haremin izleyicilere açılmasına karşı çıkacaktır. Ama bu işin olanaksızhğını düşünerek teselli bulmaktadır. Bu lstanbul efendisi, trajedinin kurgusuyla tarihsel boyutunu zihninde canlandırmakta ve olayı kafasında yerli yerine oturtmaktadır. Böylece olayın 1638'de değil, 1635 Revan Seferi sırasında geçtiğini düşünecektir. Ama oyunun bir kitaba bağh olmasını bir türlü kavrayamaz ve saray kadınlanmn oldukça soylu konuşmalanna da aklı yatmaz. Oyunda harem ağasınm, hadımların bulunmayışını da yadırgadığına şüphe yoktur. Sultan Murat'ın sefere çıkarken devleti bir gözdeye teshm etmesini de kavrayamaz. Bukibar ve dürüst insanıngözünde "Racine"in trajedisi gerçekten örfumüze yabancıdır. Ahmet, onun düşündüğüne göre, kendisinin içinde yaşadığı güvensizliğin, korku ve kinin, hasetin yarattığı bir insandır. Bayezit'in tavırlannı, yazgısına boyun eğmesinitakdireder. Roxane'iejderhagibibir kadın olarak niteler. "Tann insanı onun şerrindenkorusun" demekten başka elinden bir şey gelmez. O, şeytanın ta kendisıdir. Onun evlenme konusundaki bu denli direnmelerine aklı ermez. "Evlenseler, herkes gibi yaşasalarne bu kadar çocuklar ölür, ne de bu cinayetler işlenir. Onlar da rahat eder, biz de ederiz" der. Ama bunun gerçekleşemeyeceğinin bilincindedir. Gerçeklerimizin bilincindedir. Çünkü çelebimiz, nizamı âlemin değışmeyeceğine inanır. " Fasit bir daire " içinde bocalayıp durduğumuzun bilincindedir. Tek kurtuluş yolu vardır o da Tann 'ya sıgınmak... İşin ilginç yani bu kibar Osmanlı efendisinin oyunun sonuna doğru Racine' e hak vermeye başlamasıdır. Öyle ki O, Racine'inbizi tanıdığı kanısına varacaktır. Ama oyunun kötü bitmesi, onu üzüntüye boğacaktır. Tannnınkullannabu kadar acıklı şeylergösterip herkesi ağlamaklı yapmak doğru mu? diye kendi kendine soracaktır. Ve ona kalırsa bu OLAYIN TARİHSEL BOYUTU 1623'te çocuk yaşta tahta çıkan IV. Murat'ın ilk yılları karışıklıklar içinde geçmiştir. Çocuk denecek kadar küçük olan padişah, devlet adamlarıyla başa çıkacak durumda değildir. Devlet işleri, Valıde Kösem Sultan'ın elindeydi. Topal Recep Paşa'nın kışkırttığı âsiler, padişahı ayak divanına çıkmaya zorladı. Hafız Ahmet Paşa'yı onun gözü önünde parçaladılar. Topal Recep Paşa sadarete, Ahizade Hüseyin Efendi ise Şeyhülıslamlığa getirildi. Padişah, bu arada ilk çıkışını yaparak Bağdat kuşatmasından başarısız dönen Hüsrev Paşa'yı Tokat'ta idam ettirdi. Zorbalar yeniden ayaklandı. Padişah yeniden ayak divanına çıkmak zorunda kaldı. Ona: "bize Hasan Halifeyı, Musa Çelebı'yi, Defterdar Mustafa Paşayı ver paralayalım" dediler. Dahası ona güvenlerinın kalmadığını söylediler: "Şehzadeler bizim efendimiz oğullarıdır. Gayrı sana itimadımız kalmadı. Nahak yere Hüsrev Paşayı öldürdün. Şehzadelere dahi kıyarsın. Elbette Şehzadeleri çıkarıp göster" diye ayak dirediler. Zorbalann direnmesiyle dört şehzade (Bayezit, Süleyman, Kasım ve Ibrahim) ağlayarak dışanya çıktılar. Recep Paşa ile Ahizade Hüseyin Efendi bu şahzadelere kefil olunca olaylar yatışır gibi oldu. Bunların şehzadelere kefil olması padişahın şüphelerinı büsbütün arttırdı. Bir sure sonra Recep Paşa'yı idam ettirdi. 1633 Aralığında da Ahizade Hüseyin Efendi sürgüne gönderildi. Gazabını yenemeyen padişah, gemiyi Bakırköy açıklannda durdurarak Şeyhülislamı katlettirdi. Osmanlı tarihınde idam edilen ilk şeyhülislam budur. Revan kalesinin alınması üzerine Istanbul'da şenlikler yapılıyordu. Bu şenlikler Bayezit ve Süleyman'ın boğdurulmalanyla kana bulandı. Bu idamlar halk arasında bir nefret uyandırdı. Sultan Murat Bağdat seferine çıkarken de Kasım'ı boğdurttu. O tarihte şehzade olarak yalnız Ibrahim kalmıştı. Padişahın erkek çocuğu da yaşamamıştı. Acaba, Racine, Bayezit'in ölümü konusundaki bilgileri nasıl ve kimlerden almıştı? Racine, eserın 1672 yılında basılan önsözünde şöyle demektedir: "Bu trajedinin konusu henüz hiçbir tarihte bulunmamakla birlikte pek gerçektir. Aşağı yukarı otuz yıl önce sarayda geçen bir serüvendir. Bay Compte de C'ezy o tarihte büyükelçi olarak Istanbul'da bulunuyordu. Bayezit'in ölümüne ilişkin bütün aynntıları öğrenmişti. Fransız kralının sarayında, dönüşünde anlattığı bu olayı anımsayan birçok kimse vardır." Racine, trajediyi yazarken bazı noktaları değiştinmek zorunda kaldığını, fakat bunlann pek önemli olmadığını vurgulamaktadır. Racine, Türklerin tarihine ve Osmanlı Imparatorluğu'nun durumuna ilişkin Ingilizce'den Fransızca'ya çevrilmış bir eserde yer alan bilgilere aykırı bir görüş ileri sürmediğini de belirtmektedir. Onun sözünü ettiği bu eser, uzun süre Türkiye'de kalmış olan Paul Ricaut'nun Osmanlı Imparatorluğu'nun Şimdiki Durumu (The present state of the Ottoman Empire) başlıklı kitabıdır. Ayrıca Fransızca yazılmış birçok Osmanlı tarihini de incelemiştir. Racine, 1676 tarihli ikinci önsözünde trajedinin tarihsel boyutu konusunda birtakım bilgiler vermektedir. Burada verdiği bilgiler kısmen doğru olmakla birlikte, Bayezit'in Bağdat'ın geri alınmasından sonra öldürüldüğü görüşünü savunmaktadır. Ote yandan Racine, büyükelçi Compte Cezy'nin, Bayezit'in aşk ve sultan hanımın da kıskançlığına ilişkin birtakım öyküleri kendisine anlattığını yazmaktadır. ^ Bayezit'in ağabeyi Dördüncü Murat.. mektedir. Belki de o ağabeyi Murat'a karşı "ihanef'e yeltenmek istememektedir. Sarayın zihniyetine, temel felsefesine bağh kalmakta, böylece yazgısına razı olmaktadır. öte yandan Racine, tutkunun insanı nerelere kadar götüreceğinin de bilincindedir. Gözden düşen, ikbal peşinde koşan insanlar, bir darbeyle önlerine yeni ufuklann açılacağını sanmaktadırlar. Ahmet bunun ilginç örneklerindcn biridir. O bir taşla birkaç kuş vurabileceğini hesaplamaktadır. Aslında Racine, Osmanh sarayında geçen bir olaydan kaynaklanan bu trajedide, tutkulanyla, aşklanyla umut ve umutsuzluklanyla insanı, yani bizleri anlatmaktadır. Kendisini ve eserini ölümsüz kılan da budur. Bu bağlamda Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Racine'in "Bajazet" trajedisi üzerinde 1948 yılında yaptığı değerlendirme büyük bir anlam çek anlamda güzel değildi. Şeytanlığı güzelliğinı gölgelıyordu. Roxane, Hürrem ömeğini vererek Bayezit' in de böyle bir yola gidebileceğini ona söylemektedir. Oysa Bayezit, haddini bilmektedir. Süleyman'la kendisinin karşılaştınlmasına olanak bile yoktur. Çünkü Süleyman, Mısır'ı egemenliği altına almış, Osmanhlannkınldığı Rodos, savunanların mezan olmuştu. TutsakTuna'nınkıyıları, Acem ülkesi, yakıcı iklimlerinde yola getirilen Afrikalılar hep ona boyun eğmişlerdi. Oysa kendisi talihsiz, umutsuz, yasaklı bir şehzadedir. Gönülleri kırmak değil kazanmak istemektedir. Oyun bu kararsızlık içinde sürüp gitmektedir. Saltanatla evlilik arasında bocalayan, neredeyse Hamlet kadar duraklayan Bayezit, kendi gücünün sınırlarını bilmekte, içine hapsedilmiş olduğu çemberi kırmak isteme taşımaktadır. Tanpınar, bunu yaparken bugünün deyimiyle sanal bir yöntem izlemiştir. Şöyle ki Tanpınar, Bajazet'yi 1639 yılında lstanbul'da doğduğunu varsaydığı, önemli devlet görevlerinde bulunmuş, tamamen doğu kültürüyle yetişmiş, tıyatroyu, trajediyi bilmeyen, ancak oyunu izleyecek kadar Fransızca bildiğini kabul ettiği dürüst, kibar (honnete homme) bir Osmanlı efendisinin gözüyle değerlendirmektedir. Tanpınar, bu Osmanlı aydınının trajediyi 1673 yılında Beyoğlu'nda Fransız sefarethanesinde izlediğinden yola çıkmaktadır. Gerçekten Beyoğlu'ndaki Fransız sefarethanesinde o yıllarda Moliere ve Racine'in oyunlan sergileniyor, bunlan daha çok yabancı diplomatlarla Beyoğlu'nun yerli gayrimüslimhalkıizliyordu. Ancak, Bajazet trajedisi burada oynanmamıştır. Daha perdenin ilk açılışında çelebi " barbarisme " in ta kendisıdir. Bütün bunlara karşın bizim kibar ve dürüst insanımız gerçeği teslim edecektır. " Fakat buna rağmen Racine Çelebi aşktan anlıyor ve kadın kalbını biliyor. Hakka ki güzel tiyatro tertip etmiş. Usta adam ve bizi de tanıyor. Derin hakıkatlanmızda tanıyor. Doğrusu çok şey öğrendim. Şüphesiz dışımızdan baktığı için böyle tanıyor." (1) tşte XVII. yüzyıldaki bir Osmanlı aydını Racine'in Bajazet adh trajedisini böyle değerlendirecek ve sonunda Racine Çelebi'ye hak verecektir. Acaba, XX. yüzyılın sonunda bu oyunu izleyecek olan bir aydınımız trajediyi nasıl algılayacak ve nasıl değerlendirecektir?4 (1 )A.H.Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, lstanbul, 1977,493498