26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 OCAK 2000. SAYI 721 siklopedi ve tarih kitaplarındaki eski Mısır sayfalannda gezinmekten büyük bir zevk ahyordu. En büyük arzusu da Mısır tarihi üzerine okumak, gelecekteki profesyonel yaşamınıbuparaleldenoktalamaktı. Liseyi bitirdi, Mısırbilimci olmak için kollan sıvadı ama Türkiye'deki hiçbir üniversitede Mısır tarihi üzerine bir anabilim dalı, kürsü yoktu. Ona, "Ne işin varsenin Mısır'la, firavunlarla?" dediler. "Bak, önünde koskocabir Hitit tarihi, bir Frigya medeniyeti; olmadı Yunan'danRomahlar'akadaruzayıpgiden, rengârenk mozaik oluşturan bir Anadolu tarihi var... Ne ışin var kızım senin Mısır'larda, Ramses'lerle.piramitlerle?" Bütünnasihatlar Hülya'nın bir kulağından girip öteki kulağından çıkıyor, ne yapıp yapıp yurtdışında bir yüksekokulda bu düşünü gerçekleştirmek istiyordu. Ama olmadı. Elindeki olanaklar yetersizdi. Soluğu, kazandığı tstanbul Üniversitesi Edebıyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'ndealdı. Burada eski Mısır öğretilmiyordu fakat, sanat tarihi öğretildiği için az da olsa ucundan kıyısından eski Mısır'a ilgi duyan ve öğrencilerine sık sık Mısırtarihini anlatan, sırası geldığinde kendi kütüphanesinden getirdiği Mısır kitaplannı önlerine dizen Profesör Baha Tanman'la, mitoloj iyi bir masal gibi yorumlayıp, klasık arkeolojiyi bir oyunmuş gibi anlatarak öğrencilerin ufkunda geniş bir yelpaze açan Doç. Dr. Ihsan Tunay gibi hocalar çıkarmıştı karşısına. Dersleri arasında, kütüphanede bulduğu Mısır'la ilgili ilgınç kıtaplan alıp okuyor ve artık yavaş yavaş yıllardan beri düşleyip durduğu piramitlerin, yeraltına kazılmış mezarlann içindeki gizemin yanıtlannı tek tek beynindeki gün ışığma çıkartmaya başlıyordu.. Okulu başarıyla bitirdi Hülya Tekdal. Yıllar sonra, sıramastertezine gelmişti. Düşündü taşındı, sonunda karannı verdi.. Tez konusu olarak, tstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne bağlı Eski Şark Eserleri Müzesi'nın Mısır bölümünde yer alan, eski Mısır mezarlarında ölülerin yanlanna koydukları "Uşabti" veya "Auşabti" adı verilenküçük figürinleri araştırmayıyeğledi... Uşabtilerin izinde, Paris'te... Eski Mısır dilindc hizmetkâr anlamına gelen Uşabti heykelcıkleri ahşap, porselen, pişmiş toprak gibi malzemelerden yapılıyor, mumyalanıp mezara yerleştirilen ölünün yanındaki kutu veya sandıklara takvimdeki günlerin sayısına göre tam 365 adet yerleştiriliyordu. tnanışa göre uşabtiler her yeni bir gün, tek tek dirilip, ölen kişinin öteki âlemdekı yaşamında hizmetinde bulunuyorlar, tarlasını toprağını ekip biçiyorlardı. Eski Şark Eserleri Müzesi 'ndeki vitrinlerin arkasında sergilenen birkaç uşabtinin dışında, yıllardan beri müze depolarında saklanan, etüt edilmemiş bir dizi uşabti de bulunuyordu. Kültür Bakanlığı'ndan gereken izinler çıkartıldıktan sonra, müzenin depo sorumlusu Yaşam Anılır'ın da yardımlarıyla yıllardan beri gün ışığı görmemiş uşabtiler bulundukları kutulardan tek tek çıkartıhp, müze fotoğrafçısı Turan Birgili tarafından fotoğraflan çekilmeye başlandı. Bu arada Hülya Tekdal uşabtilerle ılgili her nc varsa kütüphanelerdeki eski Mısır'la ilgili kitapların sayfalan arasından bulup çıkartıyor, notlar alıyor.bukonudabilgisiolankişilen araştınp buluyor, müze dışındaki özel koleksiyonlardaki uşabtilerin izlerini sürüyor ve iki cilde sığacak "uşabtilerin serüvenini" yavaş yavaş kaleme dökmeye başlıyordu. .. Bulup öğrendiği her şeyi en küçük detay larına kadar yazmaya başlamış, ama ister istemez bir yerlerde takılıp kalmıştı. Birinci takıntısı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri koleksiyonunda yer alan etüt edilmemiş uşabtilerin orij inlerine dair tek bir bilgi bile bulunmaması, ikincisi de kimi uşabtilerin üzerlerindeki hiyeroglif yazılann deşifre edilmemiş olmasıydı. Türkiye'de, eski Mısır hiyerogliflerini okuyabilecek tek bir uzman yoktu. Bir ara, böyle bir konuyu seçtiği için pişmanlık duygulanna bıle kapıldı, ama yılmadı, yorulmadı, başlamış olduğu bu işi sonuna dek götürmesi gerekiyordu. İstanbul 'daki Fransız Anadolu Araştırmalan Enstitüsü 'nde tanıdığı Hititoloj i üzerine doktora hazırlayan Eric Jean'ın gayretleriyle Pans 'te, College De France 'dan, dünyaca ünlü Mısırbilimci Profesör Jean Yoyotte'ayazdı, yaptığı çalışmayı ve yardıma ihtiyacı olduğunu anlattı. Kısa bir süre sonra, sabırsızlıkla beklediği mektup gelmişti. Jean Yoyotte, uşabtilere ait fotoğrafiann gönderilmesini veya Hülya Tekdal'ın bizzat fotoğraflarla birlikte Paris' e gelmesini talep ediyor, üzerlerindeki hiyeroglif yazılan da tercüme edebileceklerinin müjdesini veriyordu. Tekdal, bu haberden sonra havalara uçtu. Önce, fotoğraflan gönderdi, arkasından da dayanamadı, uçağa atladığı gibi Paris'e gidip Jean Yoyotte'u buldu. Profesör Yoyotte, Türkiye 'de eski Mısır üzerine böyle bir çalışmanın yapılmasından o kadar mutlu olmuştu ki, Hülya Tekdal'ı en iyi şekilde karşıladıklan gibi, Louvres müzesinin depolanndaki uşabtilere ait bölümlerin kapılarını sonuna kadar açtılar ve onu en iyi şekilde bilgilendirdiler. Iş, eninde sonunda, bizim İstanbul Arkeoloji Müzelen uşabtileri üzerindeki yazılann deşifre edilmesine gelmişti. Fransız, Mısırbilimci hiyeroglif uzmanlanndan, aynı zamanda yıllardan beri uşabtiler üzerine çalışmalaryapan Mme. Lıliane Aubert, fotoğraflara bakıp buyüteç altına aldığı yazılan okumaya başladığında, ganp bir şey lenn gözüne çarpmaya başladığını sezınlemiştı! Fotoğraflan eline aldı, ardı ardına sıralayıp tek tek dikkatle baktı, bir daha evirip çevırdi, emin olmak için gene büyütecin altına soktu ve emin olduğunu anladıktan sonra da, telefona yapışıp Jean Yoyotte'uaradı. "Profesör" diyordu. "Büyük bir sürprizle karşı karşıyayız! İstanbul Arkeoloj ı Müzeleri depolanndaki uşabtiler, bizim yıllardan beri arayıp da izinı bulamadığımız Deir El Bahari uşabtileri serisinin devamı..." t.ö. 1290 yılıııa ait, bugün British Museum 'da sergilenen bir uşabti kutusu ve uşabtiler... Tezbittiğinde... Fransız Mısırbilimciler yıllardan beri arayıp da bulamadıklan, bir şeyleri bulmuşlardı. Büyük bir zevkle çalışıp, Hülya Tekdal'a yardımcı olduklan gıbı; İstanbul uşabtilenne ait elde ettikleri tüm bilgüeri kendi arşivlerine de geçtiler. Tekdal, seçmış olduğu tez konusuyla hiçbir şeyden haberi olmamacasına öyle büyük bir bilimsel hizmette bulunmuştu kı, Türkiye'de konuya yakın olan ve ilgi duyan birkaç kişı hariç hemen hiç kimsenin bu gelişmelerden ve olaydan haberi olmadı, bılgilenenler de zaten konuya öyle yakından uzaktan pek ilgi duymadılar... Istanbul'a döndüğünde he Boston, Museum OfFineArts koleksiyonunda yer alan usabtilerden birgrup... men kollannı sıvayıp, tezini toparlamaya başladı. Ortaya muhteşem bir araştırmanın meyveleri dökülmüştü. 1998 Mayıs ayında Profesör Jean Yoyotte Istanbul'a geldi. Fransız Kültür Merkczi'nde eski Mısırmedeniyeti üzerine konferans verdi, ama asıl amacı, altına alarak savunmaya girdi. Tekdal, Mısır tarihi üzerinde bilimsel düzeyde konuşabileceknadirbirTürkaydını olarak savunmasını en iyi şekilde yaptı... Savunmadan da öte, Istanbul'la Parıs arasında, uşabtilerin ncden olduğu bilimsel birbağlantı kurmuştu. Tabii istanbul Üniversitesı'nde Profesör Baha ki, tezini en iyi şekilde, büyük bir başanyla Tanman ve arkadaşlanyla görüşmek, Hülya Tekdal gibi başanlı bir araştırmacıyla yeniden konuşabilmekti. Görüştüğü yetkililere, üniversitede bir eski Mısır Tarihi Kürsüsü açılmasını öneriyor, bu konuda gereken yardımlan ve desteği verebileceklerini söylüyordu. 1 Mayıs 1999 tarihinde, Hülya Tekdal, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 'nün Sanat Tarihi Bölümü' nde hazırlamış olduğu 300«ayfalık tezini kolunun sundu. Hatta, Mısırbilimci Mr&Mrs. Aubert'in Paris'te yayımlandıklan Deir El Bahari Uşabtileri adlı kitapta, Hülya TekdaFın gerçekleştirmiş olduğu başanlı çalışmasına ait bilgilere de yer verildi. Çok mutlu, çok umutluydu. Ama, hepsinden de önemlısı, isteği Mısırbilimci Profesör Jean Yoyotte'un istanbul Üniversitesi'nde açılabilecek eski Mısır tarihi kürsüsü önerisinin bir an önce gerçekleşebilmesiydi.^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear