Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Havalar değişince heyifler nasü?.. w v a v a koşullarındaki değişmelerin M M üzerimizdeki etkisinı gündelik dem~W neyimlerimızden biliriz. Açık bir C C gökyüzü, ılık bir hava, güneşli bir gün bizde sevinç duygusu yaratır. Dışarıya çıkmak, dolaşmak, bir yerlere gitmek, sevdiğimiz bir insanı görmek isteriz. Tersine, gökyüzünün bulutlarla kaplı olması, havanın soğukluğu içimizi sıkar, bu sıkıntıyı giderecek bir şeyler araştırırız. Hava koşulları bazılarımızı çok etkiler, bazılanmız pek fark etmez. Acaba, hava koşullarının üzerimizde böylesine etkisi var mı? Evet. Ben de bu konuyu çok merak ediyorum. Hava lodosa döndü mü, üzerime bir ağırlık çökuyor. Hiçbir şey yapmayı canım istemiyor, bir talsızlık, bir keyifsizlik, başunda bir ağırlık, batta bazen başagrısı. Hele bir gün içinde hava bir lodos, bir poyraz yapınca sanki dengelerim bozuluyor, bir saliantı duyjju.su surup gidiyor, nedir bu?.. lnsan çevre koşullarına uyum sağlamak zorunda olan bir canlı. Hava da çevre koşullannın başında geliyor. Havanın basıncı, nem oranı, ısısı, hava hareketleri olan rüzgârlar, içinde yaşadığımız ortamı oluşturuyor. Sıcak kanlı bir canlı olan insan, hava koşullarına uyabilmek için bazı fizyolojik mekanizmalara sahip. Bunu bize doğru anlatan bir Nasrettin L Hoca fıkrasını anımsayahm: Dostu, Hoca ya "Hoca, der, yazın sıcaktan bunalırsın, kışın soguktan yakınırsın, neden hiç boşnut olmazsın?". Hoca'nın yanıtı şudur: "Bahann ılık günlerine bir şey dedigim var mı?" Ne çare ki, dört mevsimi de, geceyi gündüzü de, lodosu poyrazı da yaşıyoruz. Bedenimizin fizyolojik mekanizmaları havadaki değişmelere uyum sağlamak için çalışıyor. Terleme, solunum sistemimiz, dolaşım sistemimiz, otonom sinir sistemimiz yoluyla bu fizyolojik uyumu sağlamaya çalışıyor. Çoğunlukla bu çalışmaları duymayız bile. Ancak, hava koşullannın değişmeleri belirli bir sınırın dışına çıkarsa ya da sık ve hızlı değişmeler biçiminde olursa, bu uyumun sağlanması bizi rahatsız eder. Duyduğumuz rahatsızlık budur. Hava basıncındaki hızlı değişmeler, nem oranının hızlı artışı azalışı, ısının yükselip düşmesi özellikle duyarlılığı fazla insanlarda başağrısı, baş dönmesi, sallanıyor duygusu yaratabilir. Kimilerinde sindirim sistemi etkilenir, mide bulantısı olur. Peki, bu duruma karşı ne yapacagız? ^ Aslında, bu duruma bir tür 'stres diyebiliriz. Bedenimizin hava koşullarındaki değişmelere karşı gösterdiği bir tepki. Hava koşullannı değiştiremediğimize göre, kendimizi bu değişikliklere karşı hazırlamalıyız. öncelikle kendimize söylememiz gereken, insanın her türlu hava koşulunda yaşayacağıdır. lnsan buna hazırlıklıdır. Onun için de, bu geçici değişiklikleri fazla büyütmemek, kendine sorun yapmamak doğrudur. Elbette, bu durum bütünUyle insanın elinde değildir. Ama insanın kendini bu değişmelere ruhsal olarak hazırlaması, durumun geçici olduğunu bilmesi oldukça önemlidir. Başağrısı için uygun bir ağn kesici alınabilir. Eğer rahatsızlıklar sürekli oluyorsa, fazla duyuluyorsa, bir hekime başvurmak uygundur. Bu durum bir anlamda uyum güçİUğUdUr. Alınacak bazı önlemler vardır. Ben soğuktan çok rahatsız oluyorum. Üst ttste giytndiglm halde, bir tttritt ttsumekten kurtulamıyonım. Neden böyle? Soğuğun da iki türü var, biliriz. Birisi kuru soğuktur ki, yüksek bölgelerin ikliminde görülür. Kuru soğuk deriyi çok etkiler, ama, içe işlemez. Sıkıca giyindiğimiz zaman üşümeyiz. Böyle havalarda uygun biçimde giyinmek sorunu çözumler. Ama, Bedenimizin fizyolojik mekanizmaları sık ve hızlı hava değişimlerine ayak uydururken, bizi rahatsız edici durumlara sokabilir. zamanunız yok ki... Çok zamanımız yok, gene de zamanımızı iyi kullandığımızı söyleyemeyiz. Düşünelim bakalım, hafta sonlarında ne yapıyoruz? Sinema, tiyatro, ya da evde televizyon karşısındayız. Bu da gene kapalı yer demektir, gene sigara dumanları demektir, gene oturmak demektir. Hareket etmek, temiz hava çok mu onemli? Çok önemli. Bilmedığimiz kadar çok önemli. Çoğumuzun işi bir masada oturarak yapıhyor. Oturmadığımız zamanlar da eklemlerimizi, kaslarımızı hareket ettirmek ıçın değil, bir yere gitmek için yürüyoruz. Oysa eklemlerimizi, kaslarımızı hareket ettirmek, temiz havayı derin derin çekmek, bütün bir haftanın hareketsizliğini, kirli havasını bir ölçüde gidermek için zorunlu. Uygar Ulke insanlarının hafta sonlarını dağlara çıkarak, yelken kullanarak, spor amacıyla yürüyerek geçirmeleri bize çılgırüık geliyor. Şimdi ayağını uzatıp dinlenmek varken bunları düşünmek bile yorucu geliyor. Ama asıl hareketsizliğin, temiz hava alamamanın bizi yorduğunu bilemiyoruz. Çevremizde biz dahil insanların yorgunluktan ne kadar sık yakındığını düşünelim. Temiz havayı nerede bulacagız? Evet, bu ciddi bir sorun. Ne yazık ki, kentlerimiz her gün daha çok kirleniyor. Herkesin kendi çevresindeki olanaklardan yararlanması gerekli. Parklar, yürüyüş alanları biraz uzakta da olsa, bunu göze almak, oralara gitmek, yürümek, temiz hava almak gerekli. Geçen pazar günU televizyonda gösterilen Norveç'teki bir yaz konserinde halkın sere serpe, şortlarla, mayolarla güneşten yararlanarak konser dinleyişi, konumuz açısından da ne öğreticiydi. Ne yapalım ki, uygarlık sadece elektrik düğmesini çevirmekle olmuyor. Uygarlık, düşüncelerle, duygularla, teknik gelişmelerle, bilimsel görüşlerle, özgürlük kavramıyla içiçe bir yaşama biçimi. Uygarlık kendine, bedeni ne saygı duymayla içiçe. Biz de hiç değilse, hafta sonlarında kendimize biraz nefes aldıralım. D nemli soğuk hava, deriyi çok" ttşütmediği halde insanın içine işler. Deniz kıyısının soğuğu bu türdendir. Buna karşı sadece giyinmek yetmez. Ayakların kalın altlı ayakkabıyla ve yün çorapla korunması, başın ıslanmaktan korunması gereklidir. Bir de nemlisoğuk havada çok kalmamak doğrudur. Kuru soğuk havada sıkıca giyinerek uzun dolaşmalar zararlı değil, hatta yararlıdır. Nemin az, ısının düşük olduğu böyle günlerde temiz havadan yararlanmayı sağlar. Oysa, nemin çok, ısının düşük olduğu nemli soğuk günlerde dışarda çok kalmak üşütmeye yol açar, arkadan da üşütmeye bağlı hastalıklar gelir. Degişik havalara karşı bedeni alıştırmak olası mıdır? Evet. Değişik havalara karşı bedeni alıştırmak olasıdır ve çok doğru bir davranıştır. Düşünürsek, hava değişmelerine karşı içimizde beslediğimiz bir korku vardır. Öncelikle, yapmamız gereken, içimizdeki bu korkuyu atmaktır. Havadan korkmayaüm. Hava değişimlerinin bizi içimıze, evimize kapamasına izin vermeyelim. Bu korkuyu yenmenin doğru bir yöntemi, spor yapmaktır. Soğuk havalarda da spor yapılır hem de sıcak havalara göre daha rahat yapılır. En kolay sporun da yürümek olduğunu bilelim. Soğuk havalarda, gerekli önlemleri alarak, havaya göre giyinerek yapacağımız spor derideki kan damarlarının hava koşullarına uyumunu daha iyi sağlayacağından bir süre sonra, insan aynı koşullarda daha az üşüdüğünü görecektir. Spor, bize solunum sistemimizin, dolaşım sistemimizin, boşaltım sistemimizin değişik hava koşullanna göre çalışma uyumunda yardımcı olacaktır. özellikle çoğumuzun içinde bulunduğu çalışma koşullannın kapalı yerlerde, belki sıgara içilen yerlerde, kırlenen havada uzun saatler boyunca kalmaya bizi zorladığını anımsayahm. Böyle durumlarda, bedeni rahatlatmak, eklemlerin, kasların hareketini sağlamak, temiz hava gereksinimini karşılamak olağanUstü önemlidir. İyi de, bu söylediklerinizi yapmak için zun 12 yıllar boyunca görülen, iyileşme yöntemi bulunmayan "kötül yöntemi bulunamayan "kötül kansızlığın" (pernisiyöz anemi) sağaltımını 1926 yılında Minot ve Murphy buldular. Bu yöntem hastatara karaciğer yedirmekti. Karaciğer yedirdikleri hastalarda kansızlığın düzelmesi çağın önemli buluşlarından birisi oldu. iyileşmeyi sağlayan B,2 vitamini olduğu anlaşıldı ve 1948' yılında da elde edildi. B,2 vitamininin kan hücrelerinin yapımı için olduğu kadar, sinirler için de zorunlu olduğunun anlaşılmasıyla o zamana kadar tam anlamıyla açıklanamayan sinir hastalıklarının iyileşmesi de sağlanabildi. B,, vitamininin işlevi, DNA'nın genlerin sentezini sağlamaktır. Yokluğunda dilin kırmızı, ağrılı, pürtüklerinin silinmiş olduğu görulmektedir. Kan sisteminde büyük hücreli bir kansızlık türü görülür. Kötül kansızlık adı verilen bu anemi (pernisiyöz anemi), önemli bir kan hastalığıydı. Bu vitaminin yokluğunda omirilik (medulla spinalis) yan kordonlarının dejenerasyonu olur ki, bacaklarda, ayaklarda guç azalması, hareket esnekliğinin yitimi gibi belirtiler görü\ür.Bulunduğu besinler: Hayvansal besinlerde bulunur, bitkilerde bulunmaz. En çok bulunduğu besin kaynakları karaciğer, böbrek, yürek, et, balık, süt, beyaz peynir gibi besinlerdir. Oünlük gereken miktar: 3 mikrogramın yeterli olduğu anlaşılmıştır. Bu vitaminin işlevleri ve gerekliliği dikkate alınmalıdır.D B Kansızlığın ve sinirierin vitaminl U 25