25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

17 HAZİRAN 2012 / SAYI 1369 5 Bu sergi hayatın kendisi ESRA AÇIKGÖZ H Ali Arif Ersen er serginin bir hikâyesi vardır, kuşkusuz. Ancak size birazdan anlatacağım bu serginin hikâyesi biraz farklı; biraz ağır, biraz acı, fazlasıyla sevgi dolu... Ali Arif Ersen için oluşturulan bir sevgi, vefa çemberi bu. Üstelik halkaları, tanınmış fotoğrafçılar: Burcu Aksoy, Can Altay, Ani Çelik Arevyan, Arif Aşçı, Banu Cennetoğlu, Orhan Cem Çetin, Zekai Demir, Hasan Deniz, Ahmet Elhan, Cemal Emden, Murat Germen, Ara Güler, Sıtkı Kösemen, Nevzat Sayın, Ahmet Sel, Serkan Taycan, Nazif Topçuoğlu ve Özcan Yurdalan. Tam on sekiz fotoğraf sanatçısı bir araya gelerek, sekiz yıldır yatağa mahkum olan fotoğrafçı Ali Arif Ersen’in seçtiği bir mekânın pozunu çektiler. Bu fotoğrafların yer aldığı sergi, yaz sonuna kadar Nişantaşı'ndaki Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde sizleri bekleyecek. Ama önce gelin baştan başlayalım ve Ersen’le tanışalım... Ali Arif Ersen, sekiz yıl önce yatağa bağlanmadan hayatını resme ve fotoğrafa adamıştı. Resim ve fotoğraf tekniklerinin karışımından Ani Çelik Arevyan (üstte) ve Nazif oluşan biçem anlayışı çok da Topçuoğlu’nun Koço fotoğrafları... ilgi görüyordu; pek çok eseri gözlüğe iliştirilen lazer yurtiçinde ve yurtdışında bireysel ve toplu kalemini alfabede sergilerde yer aldı. Bir de kitap yayımladı: “Tres gezdirerek kelimeler Americas”. Tomris Uyar’ın “Güzel Yazı Defteri” yapıyor, anlık isteklerini adlı uzun öyküsünü resimleyen de oydu. aktarıyor, zor sorular soruyor, anılarını paylaşıyor. Derken, bir gün kalktığında dünyada ancak Yaşamını serginin küratörü de olan arkadaşı 4000 insanda görülen “LockedIn Serhan Ada anlatıyor: Syndrome”ydu. Yani, “Gözler. Onlarla dünyaya “beyincikte meydana gelen dair ne yapılabilir? Alışkanlıkla enfarktüs sonucu beyinle her şey ya da çok şey demek beden sistemlerinin bağlantısı mümkün. Gülünebilir, kesilmişti”. Şimdi dünyayla ağlanabilir, söylenebilir tek iletişimi gözleri Ersen’in. onlarla. Pekalâ kelimeler de Annesine, dostlarına, yapılabilir. Onlarca insana çevresindekilere sol gözünü meram anlatılabilir. Tonlarla kırparak “evet, peki” diyor. kelimeyle. Biri ‘kalem tutar’ Sağ gözünün üzerinde bir yazar ha yazarken, diğeri el sıkmaya, karşılamaya, bir kapak hareketiyle güzel şeyleri karşılamaya durur. Hakkında bilinenleri unutturur, iki tek göz bir koca beden olur”. Evet, Ersen tek beden olmuş iki gözle yaşıyor. Bugünle, dünyada olup bitenle, ilişkisini de hiç kesmeden; kısa kahkahalarını eksiltmeden yüzünden... Onu güldüren arkadaşları geçen aylarda bir soruyla çıktılar Ersan’ın karşısına: “Objektifini yarın eline alabilsen ne çekerdin?” Önce “Haydarpaşa Garı’nın oradaki balon” diye cevapladı. Oysa hayatını yatağına sığdırmak zorunda kaldığından beri İstanbul ne çok değişmişti, değişiyordu. Balonun yüksekliği artık garı görmeye yetmiyordu mesela. İkinci tercihi Koço oldu. Hani şu Moda iskelesinde çeyrek asırdır lezzet dünyasının kapısını aralayan restoran. Niye mi? Yemeğe çok düşkün çünkü Ersen, ama sözünü ettiğimiz karın doyurmak değil, ziyafetten bahsediyoruz biz; sohbetin eksik olmadığı bir dost masasından. İşte Ara Güler, Sıtkı Kösemen, Özcan Yurdalan ve daha nice fotoğrafçı da Ali’yle yiyip içmeye, muhabbete gider gibi Koço’ya varıp bu daveti fotoğrafa döktüler. Hepsi kendi tarzında, kendi bakışıyla “Ali’nin Koço’su”nu onun ayağına getirdiler. Küratör Ada, “Ali’nin önerdiği pozu, davet ettiği Koço’yu çekmek üzere konuşulan, yazışılan tüm fotoğrafçılar pek az istisnayla bu işe gönüllü olarak katılmaya hemen, evet, dediler” diyerek anlatıyor çalışma sürecini, “Bu sergi, on sekiz fotoğrafçının bir fotoğrafçı arkadaşlarının davetine birer pozla katıldıkları gönüllü ve kolektif bir paylaşım sürecinin sonucu. Türkiye’de fotoğrafın önemli on sekiz adının işlerinin toplandığı sergi aynı temaya farklı yaklaşımları sunarken bir yandan bir sanatsal ifade biçimi olarak ulaştığı üslup ve teknik çeşitliliğini aynı mekânda yan yana görerek hatırlamamıza katkıda bulunuyor”. Sergi, yaz boyunca açık kalacak, elden edilen gelir tümüyle Ali Arif Ersen’e aktarılacak. Galeri: Maçka Cad. 35 Teşvikiye Tel: 0212 230 19 76 ZÜLAL KALKANDELEN Hayvan Hakları Yasası3 ayvan haklarıyla ilgilenenler, bir süredir medyaya yansıyan tartışmaları biliyordur, ama bilmeyenler için özetleyeyim. Şu anda geçerli olan ve birçok alanda yetersiz kalan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmak isteniyor. Bu girişim ilk duyulduğunda, hayvanları kapsamlı olarak koruyacak bir yasa çıkarılması şansı doğabileceği için sevinmiştik. Öğrendiğimize göre, TBMM Çevre Komisyonu’nda bekletilen iki yasa teklifi var. Ayrıca Orman ve Su İşleri Bakanlığı da bir değişiklik tasarısı hazırlayarak Başbakanlık’a göndermiş. Meclis komisyonlarında bekletilen bu öneri, hayvanları bırakın korumayı, birçok hayvan ırkını toptan yok edecek düzenlemeleri savunuyor. Bir süre önce Türkiye’deki birçok sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek bu konuda ortak bir bildiri yayımladı. Ben bugün köşemi, benim de dahil olduğum Etik Vegan Yaşam Grubu’nun da imzası bulunan o bildiriye açarak, dikkatleri bir faciaya çekmek istiyorum. *** “Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlık’a sunulan tasarı, diğer kanun tekliflerinde olduğu gibi beraberinde birçok hak ihlalini getirecektir. Amacı ‘HAYVAN KORUMA’ olan bir yasada hayvanların sorun olarak görülmesi, her canlının şahsına özgün fiziki ve karakter özellikleri, yetiştirilişi ve geçmişi, yaşadıkları incelenmeden, ‘tehlikeli’ sıfatıyla yaftalanması asla kabul edilemez; basit, insani mazeretlerle hayvanların öldürülmesi ve nasıl bertaraf edilecekleri de adı koruma olan bir kanunun ESASINI OLUŞTURAMAZ. İnsani bir seçenek olarak sunulan ve ‘uyutma’ diye bilinen, solunumu durdurucu iğne ile öldürme yöntemi, bir hak değil, aksine yaşam hakkının sonlandırılmasıdır. Tasarı yasalaştığı takdirde evlerde yaşayan hayvanların sayısına ciddi kısıtlamalar getirilecek ve muhtemelen bu sayı, tek bir hayvan ile H sınırlandırılacaktır. Bir hayvan ‘sahibi’nin, evinde tek ya da birkaç hayvan bulundurma dayatmasına kesinlikle yasalarla karar verilemez. Kısırlaştırma, yeni bir iş, istihdam, kolay para kazanma kolu olarak görülemez, bu konuda ihaleler açılamaz. Hayvanların, deneylerde kullanılması başlı başına etik bir sorundur. İşkence ve kötü muamele, idari para cezaları ile geçiştirilemez. Mevzuatça ‘tehlikeli ırk’ olarak tanımlanan hayvanların, bakım evlerine teslim edilmesi zorunluluğu, Türkiye’de belli hayvan ırklarına karşı yapılmak istenen haksız bir yaftalamadır. Hayvanlar, sadece kedi, köpek gibi evcil hayvanlardan oluşmamaktadır. Ancak mevcut kanun ve bu kanunun değiştirilmesi için sarf edilen çabalar, daha çok evcil hayvanları kapsamaktadır. AB müktesebatı dahilinde hayvan refahı ile ilgili Türkiye’de yürürlüğe giren tüm mevzuat, hayvanların haklarını değil insanların refahını korumaktadır; insanmerkezci ve bencil bir düşünce yapısıyla hazırlanmıştır ve hayvanların ‘ekonomiye katkı payı’ hesabı ile yaşatılmasına veya öldürülmesine karar verme yetkisini ısrarla otoritelere vermek istemektedir. Bu nedenlerle, hayvanlar aleyhinde olan ve hem TBMM komisyonlarında bekletilen tekliflerin hem de bakanlıkça Başbakanlık’a sunulan tasarının ivedilikle geri çekilerek, hayvanlara ve yaşama karşı telafi edilemeyecek felaketlerin önlenmesini talep ediyoruz. Hayvan koruma ve hak savunusu iddiası ile hazırlanan yasalar, adına yaraşır bir içeriği barındırmalı, ilkeleri ve amacı ile çelişmemelidir. Bu bağlamda, hayvanların YAŞAM HAKLARINI savunurken misyonunda samimi, amaçlarını faaliyetleri ile ispatlamış STK ve oluşumların görüşü alınarak, katılımcı ve çoğulcu bir perspektifle kaleme alınmalıdır.” www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com Josephine’in Gördüğü: 20. Yüzyılda Anadolu’nun Kırsal Yörelerine Fotoğrafik Bakışlar Küratör: Kimberly Hart 11 Haziran 21 Ekim 2012 Ziyaret saatleri: SalıCumartesi 10:0017:30 Pazar 12:0017:30 Pazartesi günleri kapalı olacaktır. Josephine Powell: Anadolu’da bir Amerikalı göçebe Kaybettiklerimizi, Josephine Powell’ın fotoğraflarının açtığı pencereden, onun gözlerinden görmek, hatırlamak... Türkiye’nin tarihi, sanat tarihi, arkeolojisi ve diğer tüm ilgili disiplinlerin araştırılmasını destekleyen Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (AnaMed), “Josephine’in Gördüğü” sergisine ev sahipliği yapıyor. Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (AnaMed) İstiklal Caddesi, No: 181 Merkez Han Beyoğlu C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear