Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 10 HAZİRAN 2012 / SAYI 1368 Çizgi dünyasında cinsel özgürlük DENİZ ÜLKÜTEKİN BD’nin en önemli çizgi roman yayıncılarından DC Comics bu ay başında bir ilke imza attı. Çizgi roman tarihinin en eski karakterlerinden Green Lantren bu kez eşcinsel olarak sevenlerinin karşısına çıktı. Elbette bu olay resmiyeti açısından fazlasıyla önemliydi ama öte yandan çizgi roman ve film tarihi boyunca pek çok kahraman için “eşcinsel” iddiaları ortaya atılmıştı. Bunun en canlı örneğiyse BBC’nin çocuklar için yayınladığı Teletubbies karakterleriydi. ABD’deki muhafazakârlar tarafından çocukları eşcinselliğe yönelttikleri gerekçesiyle özellikle pembe karakter Tinky Winky ağır suçlamaların hedefi olmuştu. Aynı kesimler benzer suçlamaları çocukların sevgilisi South Park dizisi için de yapmışlardı. Ancak South Park’ın farkı eşcinsel olduğunu söylemese de evinde bir seks kölesi bulundurmak gibi aleni eşcinsel faaliyetlerde bulunan öğretmen Mr. Garrison karakteriydi. Garrison sırf bir LGBT üyesi değildi aynı zamanda aynı bölümde lezbiyen, gay ve travesti olmayı da başarmıştı. Hoş South Park zaman içinde eşcinsel karşıtı tutumu yüzünden de eleştirildi ama günümüzde eşcinsel eğilim gösteren karakterler çizgi yapımlarda çok daha rahat bir yaşam sürüyorlar. Family Guy’ın kaslı erkekli rüyalar gören Oscar Wilde türevi bebeği Stewie ya da Simpson’ların bir bölümde patronu Mr. Burns’le öpüşen asistanı Smithers için eşcinsel göndermeler yapmak pek sorun değil. Geçmişe göz gezdirdiğimizdeyse çok daha ilginç durumlarla karşılaşıyoruz. Özellikle henüz otuzlu yıllarda çocukların ilgi alanına girmeye başlayan Walt Disney karakterlerinin tavırları bir zaman sonra dikkat çekmeye başlamıştı. İsterseniz Bugs Bunny’yi inceleyerek başlayalım; sık sık parfüm kullanıyor, kadın giysilerinden oluşan bir gardrobu var, rekor sürede makyaj yapabiliyor ve bir erkeğe göre fazla kıvrak zekâlı. Ya Duffy Duck, devamlı hakettiğinden az ilgi gördüğünü düşünen bir primadonna olabilir mi? Rivayet odur ki Walt Disney’in sinsi yaratıcıları Duff’i siyahi ve escinsel insan prototipi olarak Fotoğraf: VEDAT ARIK A Green Lantern (üstte). Wylon Smithers ve Mr. Burns (sağ üstte). Teletubbies büyük tepki çekmişti. tasarlamışlar. Otuzlu yılları düşünürsek bunun hangi siyasi akımla paralel gittiğini söylemeye gerek yok sanırım. Evet Naziler belki Almanya’daydı ama fikirleri ülke sınırlarının çok dışına taşmıştı. Bir başka çizgi film ikonu olan HannaBarbara yapımlarının en bilindik ismi Ayı Yogi’ye ne demeli. Yogi zamanının çoğunu Yellowstone Parkı’nda Bobo’yla birlikte geçirir. İkili arasında anlaşılması zor bir ilişki vardır. Bobo acaba Yogi’nin oğlu mudur yoksa sadece boyu mu kısadır ve arkadaş mıdırlar? Herhangi biri Ayı Yogi’yi dişi ayı Cindy’e ilgi gösterirken görmüş müdür? Cindy’e yapması beklenen şekerlemeyle kandırma girişimlerini genelde Bobo’ya uygular. Seksenler aslında tam anlamıyla çizgi karakter patlamasının yaşandığı yıllardır. HeMan’den Şirinler’e kadar pek çok yeni karakter hayatımıza seksenlerde girdi. Hele HeMan! Erkek çocuklar için tam bir idoldü. Ancak herhangi bir erkeğin HeMan’in giydiği türden bir kostüm giyebileceğini düşünmek de oldukça sıradışı olurdu. Bir de normal hayatında kılıcını kuşanmadan önce pembe taytla ortalıkta koşturan Prens Adam var tabii... Elbette bunların hepsi birer iddia. HeMan’in bir çocuk filminde Tila’yla ya da herhangi bir başka karakterle ateşli aşk yaşaması beklenemez, ama bunun yerine devamlı kaslı ve slip donlu adamlarla güreş tutması da fazlasıyla garip değil mi? Şirinler içinse zaman içinde fazlaca efsane üretilmiştir. Komünizm propogandası yapıldığından tutun da nasıl ürediklerine kadar pek çok şüphe bu şirin mavi karakterlerin etrafında dolaşır durur. Ancak standart insan karakterlerini bir köye doldurmuşsunuz hissi yaratan Şirinler Köyü’ndeki Kibirli Şirin’in açıkça bir eşcinsel olduğunu söylemek kırıcı olmaz herhalde. Her neyse seksenlerde öne çıkan bir başka karakter de Batman’di. BatMobil’i ve yardımcısı Robin’le birlikte Gotham City’nin kötülüklerine bir dur demek için çırpınan gizemli kahramanımızın günlük hayatında Yogi ve Bobo arasındakine benzer bir ilişkisinin olduğunu söylemek mümkün. Elbette daha gizemli bir havada! Hep erkeklerden bahsettik peki hiç lezbiyen karakter yok muydu çizgi dünyasında? Snoopy’nin favori karakterlerinden Naneli Patty’i örnek gösterebiliriz. Tam bir erkek fatma olan Naneli Patty bir keresinde kendisini erkek sanan bir çocuğa tepkisini onu döverek göstermişti. HeMan’in kardeşi SheRa da eşcinsellik iddialarından nasibini almıştı, ama SheRa’yı fazla suçlamanın manası yok. Çünkü bulunduğu gezegende ortalıkta pek erkek karakter de yoktu. Aslında tek erkek karakter olan Bow da fazlasıyla efemine bir hal içindeydi. Hatta bir keresinde kötü ejderhayla savaşırken “ben bir erkeğim” diye kabarmıştı ama ejderha kendisine gülerek yanıt vermişti. Green Lantren’dan sonra önümüzdeki günlerde başka çizgi kahramanlar da cinsel tercihlerini açıklarsa şaşırmayın. Kavgamı sahnede veriyorum nutulmaz şarkılarıyla geldi. Türkü, konvervatur piyano milyonların gönlüne taht mezunu, işletme okuyor, başka kuran Edip Akbayram, yedi işlerle uğraşıyor ama fırsat yıl aradan sonra “Mayıs” albümü bulduğunda konserlerime geliyor ile döndü. Aslında hep buradaydı, ve kadın vokal olarak bana ses sahnelerdeydi ama müzik veriyor. Ozan, Viyana’da ekonomi dünyasında fırtınanın durulması okudu. O da müzikten kopamadı için bekledi. Şimdi yeni albümüne yine aynı üniversitede bas gitar “Mayıs” ismini verdi çünkü “Sevgi, eğitimi aldı. Ağustos ve eylül barış ve kardeşlik dünyanın en ayındaki konserlerde üç Akbayram güzel çiçekleridir, ve dünyanın en sahnede olacağız. 40 yılda 38 albüm, her yıla bir güzel çiçekleri mayısta açar” diyor albüm demek bu. Akbayram. Biz ise yazın geldiğini Bu topraklara türkü müjdeleyen sıcak bir söyledik, onlar dinledi haziran günü buluştuk. biz yine yazdık, yine Bu albümü onun için söyledik. Yaş ilerliyor, özel kılan bir şey daha 62 yaşında sahnede iki var; çünkü oğlu Ozan, saat şarkı söylemek kızı Türkü ona eşlik kolay da değil ama ediyor. Yaz benim arkamda oğlum konserlerinde de üç ve kızım, önümde yüz ALİ DENİZ Akbayram sahnede binlerce seyircimden olacak. oluşan bir korom var. USLU Yedi yıl aradan Sırtım yere gelir mi? sonra Mayıs’la geldiniz Gelmez elbette! ama niye bu kadar beklediniz? “Mayıs” albümü odağına gençleri koyuyor. Neydi derdiniz? Konserlerim sürüyordu ama sektörde ciddi bir kan kaybı ve Ben sosyalist bir adamım, bunu dibe vuruş vardı. Korsan, İnternet, biliyor herkes. Konserlerimde her mp3 derken bu işten ekmek yiyen renk, her kuşak insan olur, tek herkes payına düşeni aldı. Ben de yürektir sahnem. Bu albümdeki tek bu düşüş hızını alır diye fark lirik şarkılara verdiğim önem. düşündüm. Yedi yıl içinde bir Ahmed Arif, Mahzuni Şerif, A.Kadir “Söyleyemediklerim” albümümü gibi büyük üstatların yanı sıra de yaptım. Bu çalışmamda daha Hasan Hüseyin Demirel, Cem önce söyleyemediğim türküleri bir Yıldız, Gülbahar Uluer, Gökhan araya getirdim. Tabii önceki müzik Örs, Erkan Yavuzer, Mertol Şalt, şirketlerim haberim olmadan kolaj Mustafa Uysal ve Rafet Ünsal’a ait albümlerimi yayımladı. İşte böyle eserler repertuarımda. Müzik bir geçti yedi yıl. En son Seyhan tepe değildir. Oldum demek müziğin sahibi Bülent Seyhan beni olmaz. Artı sonsuzdur müzik. aradı ve bu yola çıktık. Akustik bir Müzisyenler çalışmak zorunda, albüm olsun istedik, her şeyiyle sanatı kısa bir sokak gibi canlı çalındı kayıt edildi. Aranjörüm görmemek gerekli. Bu bir maraton, Ahmet Koç çok iyi işler becerdi. sürekli koşacaksın. Sendika direnişlerinde türküler Bu albümde ilk defa oğlum ve söylediniz, alanlardaydınız. Peki, ya kızım bana eşlik etti. Oğlunuz Ozan, kızınız Türkü, şimdi müzisyenler nerede? ne güzel isimler... Dönüşümün fotoğrafı işte bu! Ozan 33, Türkü 26 yaşında. Sanatçı toplumun kulağıdır, Ben bu ülkenin ozanlarına çığlığıdır, olmalıdır. Müzisyenden bağlıyım, türkülerine de âşık. Ozan maşa olmaz, olamaz. Hem bunca ve Türkü ismi de bu sevdamdan acı ve baskı varken yalnızca aşka U Edip Akbayram, yedi yıl aradan sonra “Mayıs” albümünü yayımladı. Dile kolay; 40 yılda 38 albüm! Akbayram yıllardır kavgasını sahnede veriyor. Sendika direnişlerinden, miting meydanlarına her yerde özgürlük için söylüyor. Şimdi sahnesi onun için daha da anlamlı çünkü oğlu Ozan, kızı Türkü de ona ses veriyor. Önünde de yüz binlerden oluşan korosu var! saplanmak da doğru değil. Zaten öyle olursa ya siz müziği ya da müzik sizi bırakır. Ben ise hep durmam gereken her yerde durdum ve türkülerimi söyledim. Müzik eşittir muhalefet bu çok net! Bu saçlar kolay ağarmadı, çok bedel ödedik. Tabii bizden çok daha ağır bedel ödeyen devrimci arkadaşlarımız oldu. Ne işkenceler, ne sürgünler gördük biz. Ben kavgamı ülkemde yapıyorum. Yanıyorum bu ülkede ama gitmem, en zor koşullarda bile bu ülkeyi soysuzlara bırakmak geçmedi aklımdan. Gündem çok hızlı değişiyor, Başbakan istediği gibi değiştiriyor rüzgârın yönünü. “Güzel günler görecek miyiz?” Siyasi otorite çok iyi çalışıyor! Başbakan ne dese o oluyor. Örgütsüz bir toplumuz, sol kopuk, paramparça. Herkes bir anlamı, bir kavramı tekeline alıyor. Yok böyle bir şey. Sol da kimsenin tekelinde değil. Geçmişte bizi atomlarımıza ayırdılar, hâlâ ondan ders almadık. Aklımızı başımıza almadıkça yol alamayız. İnsanlar eleştirmiyor, sessiz de kalmıyor, yandaşlaşıyor. Bu yöntemlerin hepsi Hitler faşizminden genel doktrinlerden birkaç örnek. Biz karamsarlığa düşersek kaybederiz her şeyi. Evet, güzel günler göreceğiz, güneşli günler... Umutsuzluğu yanımıza yanaştırmayacağız asla! Alaçatı Festivali dolu dizgin U luslararası Alaçatı Festivali dün başladı. “Alaçatı’da Hayat Var” sloganıyla düzenlenen festivalin ilk günü Filarmoni Orkestrası eşliğinde Alaçatı Meydanı’nda başladı. Festivalin ilk konukları Türkiye’yi Eurovision’da temsil eden Can Bonomo ve keyifli müzikleriyle her kesimden dinleyiciye seslenen Luxus oldu. Elbette bu bir başlangıç. Kültür Bakanlığı, Alaçatı Belediyesi, Alaçatı Turizm Derneği ve Deli İşi Organizasyonu’nun katkılarıyla gerçekleşen “Uluslararası Alaçatı Festivali 2012”; 23 Haziran 2012 tarihine kadar birbirinden renkli ve farklı etkinliklerle devam edecek. Festivaldeki konserlere ait biletler; www.biletix.com, Mert Optik Alaçatı, AgorAVM, Alsancak, Bornova, Karşıyaka ve Konak şubelerinden alınabilir. Festivalde Buika (sağda), Cem Adrian, MFÖ, Pamela, Bulutsuzluk Özlemi ve Grup Gündoğarken sahne alacak. Ayrıca Millfest Moda Günleri ve Windsurf Şampiyonası da yapılacak. “Uluslararası Alaçatı Festivali 2012”; Alaçatı’nın deniz, spor ve doğal güzelliklerinin yanı sıra kültür sanat alanında da ismini çok daha büyük alanlarda duyurması amacıyla düzenleniyor. C M Y B C MY B