01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 2 NİSAN 2006 / SAYI 1045 TÜP BEBEK CENNETİ Özgür Erbaş Yasaklar kalksın! M etropolitan Florence Nightingale Hastanesi ve Brüksel Edith Cavell Medical Enstitüsü Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Doç. Dr. Yücel Karaman, AB ülkeleri ile Türkiye arasındaki farkları şöyle anlatıyor: Sizce evlat edinme gibi bir yol varken Türkiye’de neden daha çok tüp bebek yöntemi peşinde koşuluyor? Burada bakış açısı ve “Çevrem ne der” baskısı çok etkili bence. Avrupa’da doğurganlık çok düşük olduğu için, onlar Afrikalı, Pakistanlı, Afgan çocuklar alabiliyorlar, herkes çocuğun onlardan olmadığını biliyor, ama bu onları rahatsız etmiyor. Oysa Türkiye’de sosyal hizmet kurumlarında pek çok çocuk var, ama kimse buna yanaşmıyor. Bir de Avrupa’da evlatlık almak çok zor ve sanırım, bir şey ne kadar zorsa, ona ulaşmak için insanlar daha fazla uğraşıyor. Avrupa’da tüp bebek tedavisinin ne kadarı devlet tarafından karşılanıyor? Sosyal devletin bir gereği olarak kısırlık bir hastalık olarak kabul ediliyor ve tedavi bu kapsamda karşılanıyor. Belçika’da sınırsız deneme yapılabiliyor, Almanya ve Hollanda’da üç denemeye kadar devlet karşılıyor. Üremeye Yardımcı Yöntemler Yönetmeliği’ne göre donör kullanımı Türkiye’de yasak. Donör kullanmak, bakış açısıyla çok ilintili. Erkeğin spermi ya da kadının yumurtası olmadığı durumda çiftler, en azından yarısı kendilerinden olan bir çocuk isteyebiliyorlar ve bunun evlatlıktan daha yakın olacağını hissediyorlar. Türkiye’de bu yasağın mantığını tam olarak anlayamıyorum. Ayrıca insanlar bunun yapıldığı yerlere zaten gidiyorlar ve kısıtlı olanaklarla bunu yapanlar açısından sosyal eşitsizlik doğuyor. Kimler donör oluyor? Belçika’da donörlerin hepsi üniversite öğrencisi ve genetik, fiziksel ve psikolojik tetkiklerin ardından 50 kadar kritere uygunluk gerekiyor. Yumurta için değil, harcadıkları zaman karşılığında 5 bin Euro alıyorlar. Göz, saç, cilt rengi, nereli olduğu, boyu, kilosu gibi bilgiler alınıyor ve başvuran insanlar tercih yaptıklarında ona uygun yumurta seçiliyor. İnsanlar genel olarak kendilerine benzer özellikleri seçiyorlar. Bambaşka bir şey istemeleri yüzde bir ya da iki. Bir de donör olarak nötr özellik denilen ortalama tipler seçiliyor. Embriyo dondurma uygulaması ne aşamada? Türkiye’de yumurta dondurmak yasak, ama embriyo dondurma var. Yumurta dondurmanın asıl önemini ise Brüksel’deki hastalarımdan biliyorum. Orası Avrupa’nın başkenti ve en hırslı, başarılı, iyi eğitimli kadınlar seçiliyor. Mesleğin zirvesine geldiklerine arkalarına dönüp bakıyorlar; yaşları 40’ı geçmiş oluyor ve büyük bir eksiklikle yüz yüze geliyorlar. Çocuk sahibi olmak istediklerinde ya eş yok ya da onların yumurtası. Bence bu çok hazin. Ben de zamanında yumurtaları alınıp dondurulsa, onlar da gönül rahatlığıyla kariyerlerine baksalar diye düşünüyorum. Başarılarının bedelini bu kadar ağır ödememeliler bence. Türkiye’de tüp bebek için nikâh şart. Yurtdışında kural ne? Tahmin edeceğiniz gibi böyle bir kural ya da yasak zaten yok, hatta eşcinsel erkekler taşıyıcı annelik yapıyor, lezbiyen çiftler sperm bankasıyla çocuk sahibi oluyor. Bekâr anneler de çocuk sahibi olabiliyor. Doktorun da tercih hakkı var ve eğer istemezse bu uygulamayı yapmayabiliyor. Türkiye tüp bebek cenneti haline geliyor. Avrupa’ya göre ucuz olması, yurtdışından talebi arttırıyor. Oysa yasal çerçeve hâlâ dar; evlilik dışı çocuğa tüp bebekte de izin yok. Devletin üç denemenin giderlerini üstlenmesi pazarı daha da büyütüyor. 75 tüp bebek merkezi, 250 milyon dolarlık pazar... İşte akla ilk gelen sorular ve yanıtları... ünyanın ilk tüp bebeği Loise Brown, 1978’de İngiltere’de dünyaya geldi. Türkiye’nin ilk tüp bebeği Ece Çoker’e ulaşmak için on yıl daha gerekti. Aradan geçen 28 yılda, dünyada yaklaşık 2 milyon tüp bebek doğdu. Doğurganlık hızı, henüz istenilen seviyeye indirilemeyen Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı tüp bebek merkezi sayısı 75. Bu yolla dünyaya gelen bebek sayısı ise 8 bini geçti. Bu bir pazar ve giderek büyüyor, çünkü Ortadoğu ve Balkanlar’da tüp bebek yoluyla annebaba olmak isteyenler Avrupa’dan ucuz olması ve başarılı sonuç alınması nedeniyle Türkiye’yi yeğliyor. Pazarda dönen miktarın 250 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor, bu rakam, ABD’de yaklaşık üç milyar dolar. Bir standardizasyon olmamasına rağmen Türkiye’de yeni bir uygulama da var, devlet tüp bebek denemelerinden üçünün giderini karşılıyor. Ancak, Üremeye Yardımcı Yöntemler Yönetmeliği’ne göre, yumurta dondurmak ve donör kullanmak yasak ve sadece evli çiftler bu yöntemden yararlanabiliyor. Oysa Avrupa’da eşcinseller de dahil herkes bu yöntemle çocuk sahibi olabiliyor. Peki, bu denli gelişen, üstelik ancak üst gelir grubunun yararlanabildiği pazar, doğurganlıkla ilgili yolunda gitmeyen bir gelişmenin de habercisi mi? Uzmanların bu soruya yanıtı “evet”. İnsanlığın özellikle son 50 yılda geçirdiği değişimi, mutasyon olarak tanımlıyorlar. Tüm dünyada, çevre kirliliği, sağlıksız gıdalar, stres, sigara gibi nedenlerle özellikle erkeklerde kısırlık yaklaşık iki kat arttı. Bu da tüp bebek tekniğinin hem bulunmasını hem de gelişimini tetikledi. Aileler ise genellikle sorunun nedeninden çok çözümüyle ilgililer. Bu yola baş koymuş, yanlış tedavilerden zarar görmüş ya da zaman kaybetmiş kişiler, www. cocukistiyorum.com sitesinde buluşup gelişmelerden birbirlerini haberdar ediyor, dayanışıyorlar. Konunun uzmanlarıyla, tüp bebek yöntemindeki gelişmeleri ve kısırlığı konuştuk. BM Nüfus Fonu Üreme Sağlığı Koordinatörü Dr. Gökhan Yıldırımkaya ise üreme sağlığı politikasına dair bilgiler verdi. Bu yöntemle çocuk sahibi olan ailelere ise yaşadıkları zorlukları, neden evlatlık düşünmediklerini sorduk. D 14 yıl süren savaşım E vlenir evlenmez bebek sahibi olmaya karar verdik. Bir yıl olmayınca doktora gittik, eşim varikosel sorunu için ameliyat edildi, ama yine bebeğimiz olmadı. Tekrar tetkikler yapıldı, bu kez bende sperm alerjisi olduğu söylendi. Kortizon tedavisinin ardından 54 kilodan 85 kiloya çıktım, bütün vücudum tüylendi; hayatımın en kötü dönemiydi. Başka bir doktorun kısırlık kliniğine gittim, bana çok fazla kortizon aldığımı söyledi. Yine testler yapıldı ve 1994’te ancak tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olabileceğim söylendi. O yıllarda tüp bebek tedavisi bu kadar bilinmiyordu ve bu fikir bize çok uzak geldi. Biz de yurtdışından ilaçlar getirterek denedik, yine olmadı. 1998’e gelmiştik. Çok yıpranmış ve yorulmuştum. Ruhsal ve maddi açıdan toparlanmak için bebek yolculuğuma ara verdim. 2001’de âdetimde gecikme oldu. Doktora gittim, kist olduğunu söyleyerek ilaç tedavisine başladı. İlaçlar işe yaramayınca gebelik testi yaptırdım, 3441 çıktı. Bu sayıyı asla unutmam! Hamile olduğumu söylediler, Ankara’daki doktorum, “Sen literatürü deldin” dedi. Ertesi sabah ağrılar ve mide bulantıları içinde kanamam oldu. Düşük yapmıştım… Büyük bir üzüntü yaşadım ve yine ara verdim. 2002’de müthiş bir karın ağrısıyla GATA’ya gittim. Kistlerimin patladığını söyleyip beni gece yarısı ameliyata aldılar. Aklıma hemen yumurtalıklarım geldi. Doktor hayati tehlikem olduğunu söylüyordu, ben yumurtalığımı almayın, diye yalvarıyordum. Sorunun çözüldüğünü, kendiliğinden gebe kalabileceğimi söylediler, bir yıl bekledik ve yine hüsran... Bu arada, bir arkadaşım, tüp bebeğin ilk denemesinde ikiz bebek sahibi olmuştu, benim de inancım arttı. Çocuk sahibi olmaya baş koymuştum. Yoldan dönülmüyormuş! Gittiğimiz başka bir doktor donör önerdi, “Evlatlık almaktan daha iyi. Yurtdışında yapılıyor” dedi. Eşim karşı çıktı. Kadıköy'de rıhtım boyunca gözlüklerin arkasında saatlerce ağladım. Ümitlerim tamamıyla yıkılmıştı, eşimle bir hafta konuşamadık. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bende şeker hastalığına yatkınlık çıktı ve kilo vermemi söylediler. Ekim’de hedeflenen 65 kilodaydım ve yeniden denemeye hazırdım. Bilmem kaçıncı deneme için tedaviye başladık... O pazartesiyi hiç unutmam. Hastaneye gidip kan verdik ve kendimizi İstiklal Caddesi'ne attık. Eşimin telefonu çaldı ve bana dönüp “hamilesin” dedi. Cadde boyu ağladık. Ultrason yapıldı, üçüzdü! Bebeklerin bir tanesi devam etmedi. Kalp atışlarını duyana kadar ailemize bile söyleyemedik. Bütün mesele bendeki şeker hastalığına yatkınlıkmış ve biz bunu çok geç öğrendik. Tam 14 yıl sonra Arda Bora ve Azra’ya kavuştuk. Ben buna savaş diyorum. Evlatlığı ikimiz de istemedik. Çünkü evlatlıkla ilgili kaygılar, tüm bu zorlukların önüne geçiyor. Çocuk sahibi olmak o kadar önemli ki; evin, araban belli bir yaşam standardın oluyor, ama hiçbiri bir çocuk gülüşünün yerini tutmuyor. Evin konforlu da olsa, sessiz kalıyor. Bir fidanım, amacım olsun dedim. Şimdi evde çığlıklar, hayat var. İşimi, kariyeri bıraktım, sadece çocuklarımla ilgileniyorum. SİBEL PERDECİ Zeki bir yumurta istiyoruz! A lman Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Prof. Dr. Mustafa Bahçeci’nin Türkiye ve dünyadaki tüp bebek piyasasına dair verdiği bilgiler şöyle: 30 yaşından sonra hayatımızda değişiklikler olmaya başlar, çıkış inişe geçer, yumurta rezervi azalır. Önceleri düzgün âdet gören kadınlar için hiçbir sorun olmadığı düşünülürdü, oysa rezerv azalması ve yumurtanın kalitesinin düşmesi büyük bir sorun. 40’lı yaşlarda bir kadının kendi kendine gebe kalma şansı yüzde 4. Biz de bu noktada doğanın kuralını zorluyoruz, ama bugün 40’ın orta yaş kabul edildiğini de unutmamak gerek. Halk arasında tüp bebek denilen yöntemle, yüzde dört olan şansı yüzde 20’ye çıkarıyoruz. Ancak 25 yaşındaki bir kadının tüp bebekle çocuk sahibi olma oranı yüzde 70. Tüp bebek uygulaması ABD’de standart bir klinikte yedi, iyi bir klinikte 15 bin dolar civarında. AB ortalaması ise 67 bin Euro. Türkiye’de hizmet aynı, malzemeler de Batı’dan geliyor. Orada malzeme daha ucuz, bizde ise doktorundan işçisine, işgücü daha ucuza geliyor. İnsanların yoksul olduğu bir ülkede yaşıyoruz, şartları da piyasa belirliyor. Türkiye tüp bebek pazarı, yaklaşık 150 milyon dolar. Bunun 85 milyon doları ilaç firmalarının, geri kalanı da merkezlerin payı. İnfertilite pazarını da 100 milyon dolar olarak koyarsak, 250300 milyon dolar arası bir piyasadan söz ediyoruz. KKTC’de ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde donör serbest. Bu uygulamayı isteyen hastalar da buralara, Selanik, Girit veya Batı’ya gidiyor. Adı bağış olsa da ihtiyacı olanlar para karşılığında bunu yapıyorlar. Hatta ABD’de bu bir sektör. Örneğin Harvard Tıp Fakültesi’nde okuyan bir kızın yumurtası 15 bin dolar. İnsanlar bizim çocuğumuz da zeki olur mu diyerek, bunu yoğun olarak talep ediyorlar. Öğrenci de o yılın ihtiyaçlarını karşılıyor. CUMHURİYET 08 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear