Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 Haberin önüne geçmemeliyiz... SEDA AKGÜL, TV8 Ana Haber Bülteni sunucusu 8 yıldır spikerlik yapıyorum. Spikerlik sadece ekrana çıkıp, saçını yatırıp ruj sürmek değil. Bazı konulara hâkim olmak, en az bir yabacı dili çok iyi bilmek, son dakika haberi olduğunda konuk bulabilmek önemli. Kadın olmak haber dilini değiştirmiyor, ama tavır ve sunum olarak bir yumuşatma getiriyor olabilir. Sonuçta, ana haberlerde kültür ve sanat haberleri dışında hep üzücü haberler var. Bence haber sunumunda beden çok önemli. Ekranda yapılan her hareket büyüyor. Jestlere, mimiklere, gülümseyişlere, aksesuvar, makyaj ve saça çok dikkat etmek, haberin önüne geçmemek gerekiyor. Kıyafetlerimin renginin, dekoltemin, haberin ciddiyetine uygun olmasına önem veriyorum. Haberde söz konusu olan güvenilirlik ve tarafsızlık. Spiker ne hissettiğini belli etmemeli. Hepimizin kendini tutamadığı anlar oluyor, ancak haber sunarken ağlayanlara şaşırıyorum. Sonuçta televizyon dünyasındasınız ve güzellik önemli. Ben gözümü rahatsız eden bir şeye uzun süre bakmak istemiyorum, hepimiz böyleyiz. Güzellikten kastım, ağzı, gözü, burnu düzgün olmak. Yine de orada oluş nedeni sadece güzellik olmamalı tabii. Henüz ayrımcılığa uğramadım, ama baktığımda belli bir yaşın üzerinde kadın spiker görmüyorum. Bence spikerin yüzü ne kadar eskirse o kadar güvenilir olur, kıymeti artar. AB diplomalı bir spikerim, İngilizceme, AB birikimime güveniyorum. Spiker olmadığım zaman programcı olabileceğime inanıyorum. Kilo ve ses çok önemli. Mesela ben hiç sigara kullanmıyorum, sadece özel günlerde alkol alıyorum. Normal insanlar grip olduğunda evinde yatabiliyor, biz masa altında pudra, acılarla çalışmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 76 ülkede yapılan araştırmaya göre kadınlar, haberlerin sadece yüzde 21’ine konu oluyor. Haberin mutfağındaki kadınların durumu da eşitlikten uzak. Kadın haberciler, aile, moda, sağlık gibi konularda daha aktif. Kadınların yüzde 29’u yazılı basında çalışırken, yüzde 42’si televizyon muhabiri. Son 10 yılda ekranda haber sunumu konusunda kadınların üstünlüğü var. Sunucuların yüzde 57’si kadın. Yani ekranın yüzü kadın. Biz de Türkiye’de, programcılık, sunuculuk ve spikerlik yapan kadın gazetecilerle, mesleğin hali ahvalini konuştuk... Röportaj: Özgür Erbaş / Esra Açıkgöz Fotoğraflar: Vedat Arık YÜZ ESKİR Mİ? AHU ÖZYURT, CNN Türk’te Gece Görüşü programını yapıyor. Muhabirlik mi programcılık mı? Muhabirlik kadın gözüyle bakınca, 30 ya da 35 yaşa kadar keyifle yapılabilen bir iş, ancak Türkiye şartlarında sıcak habercilik belirli bir yaştan sonra insanı tatmin etmemeye başlıyor. Yaptığınız haberi daha büyük görebilmek istiyorsunuz. Tüm dünyada böyle mi? Dünyada televizyon muhabirliği geç yaşlara kadar ve iyi şartlarda yapılabiliyor. Maaşı, seyahatleri iyi, geleceği olan ve insanlara fırsat yaratan bir alan. Muhabir kalabilir ve kitap yazabilirsiniz. Türkiye’de sistem buna müsaade etmiyor. Muhabirin yüzü eskir mi? Türkiye’de insanlar gerçekten genç ve güzel yüz istiyor maalesef. ABD’de programın beyni arkadaki eski muhabirlerdir. Yüz yüzdür, ama asıl iş arkadaki ekibindir ve bu bir ekip çalışmasıdır. Türkiye’de daha bu sistemi oturtamadık. Kadın gazeteci derneği Türkiye’de neden kurulmadı sizce? Zeynep Göğüş, Ferai Tınç, Banu Güven ile ben bir panelde buluşmuş ve bunu konuşmuştuk. Aslında bu bir fikir olarak hep kafamızda durur, ama niye beceremiyoruz, yoksa ihtiyaç mı hissetmiyoruz bilemiyorum. Bunu denemek lazım, çünkü farklı taleplerimiz olması çok normal. Haberin dilinin ve olaya yaklaşımın değişmesi açısından da önemli bir çaba olur sanırım... Tabii, ama orada kadın gazetecinin duruşu ve rengi çok önemli. Haber toplantılarında birkaç kadın kaşımızı havaya kaldırınca, hayat kadınına tecavüz olayının alay konusu edilemeyeceğini anlıyor erkekler. Bizde, Çiğdem Anad, haber koordinatörü olarak bazı konuları kadın muhabirlere ya da belirli bir duyarlılığı olan muhabirlere yaptırıyor ki bence bu da çok önemli. Kadın habercileri izliyorsunuz... Habere hayat vermek NAZLI ÖZTARHAN, bir yıldır Star TV’de gece haberlerini sunuyor, “Sadece spikerlik yapmıyorum, habercilik de yapıyorum” diyor. Star TV’den önce NTV’de 6 yıl haber merkezinde muhabirlik yapmış. Şimdi bunun faydalarını görüyor. “Her şeyden önce” diyor, “sokaktan gelmiş biri olarak, önüme gelen haberin hangi aşamalardan geçerek son halini aldığını biliyorum. Bülten içinde konuklarımızla tartışmalar, konuşmalar da muhabirin titizliğinde oluyor”. Bunun diğer bir faydası, haberi hazırlayan ekiple birlikte çalışmak ve söz söyleme hakkı olması. Peki habere bir kadın dilinin kattığı ne, nelere dikkat ediyor? “Türkiye’de kadın hayatın her alanında haksızlığa uğruyor, biz de kanal olarak elimizden geldiğince bunu haberlerimizde dengelemeye çalışıyoruz. Ancak haberin cinsiyeti olmaz. Önemli olan en iyi ve anlaşılır şekilde haberi izleyene iletebilmek, ancak kişisel tercih olarak net kelimelerden, cümlelerden yanayım. Mesela yavru yerine çocuk, minik yerine küçük demeyi tercih ediyorum”. Öztarhan’a göre Türkiye’de kadın olmanın zorluğunu tabii ki gazeteci de yaşıyor, ama zaman içinde televizyonda kadınlar ağırlığını daha da fazla hissettirmeye başladı. “Habere hayat veren şeylerden biri de, mimikler ve beden” diyor: “Robot gibi, mekanik, vurgusuz okunan haberler çok sıkıcı geliyor bana, ancak ince bir çizgi var arada, sınırı iyi bilmeli. Beden dili rahatsız edici boyuta gelirse, seyirci haberden çok bunlara takılır. Herkesi kandırabilirsiniz, ama kamerayı asla. Üstelik seyirci abartıyı fark eder. Zaten haber gerçeğin kendisiyse, rol yapmaya ne gerek var?” BİZİ OYUNDA İSTEMİYORLAR... BANU YELKOVAN, CNN Türk’te “Futbol Ekstra” programında iki erkekle birlikte futbol yorumu yapıyor. Aynı zamanda “442” adlı futbol dergisinin yazıişleri müdürü. Erkeklerin hâkim olduğu bu alana girerken ne çekinmiş ne de korkmuş. “Çünkü” diyor, “futbol erkek egemen bir alan olsa da ben basın tribününe, kapalı tribünden geçtim. Basın tribünü çok kibar geldi. Herkes kibarca, oturarak, sessizce maç izliyordu”. O daha çok Avrupa futbolunu yakından takip ediyor, karşılaştırmalar yapıyor, yapıcı konuşmaya çalışıyor. Ayrımcılığa, haksızlığa uğradığını düşünmüyor, “Çünkü” diyor, “kadınlar bu alanda çok yeni, çok da az. Geniş bir kitle olsak ve yer bulamasak, bizi çıkarmıyorlar diyebilirim, ama o kadar azız ki... Yine de şu anda pazar, satıcısıyla alıcısıyla onların, biz o pazara uymuyoruz. Sonuçta futbol bir erkek oyunu ve aslında bizi oynatmak istemiyorlar. Bu bütün dünyada geçerli, hatta Türkiye’de kadın futbol yorumcu sayısı diğer ülkelerden daha fazla. Yine de sanırım bizimkiler bize biraz kibarlık yapıyorlar”. Yelkovan’a göre, futbol spikerliğine değilse de yorumculuğuna sırf güzel diye birini çıkarmak çok riskli ve buna herkesten önce taraftarlar tepki gösterir. Çok dekolte giyen, makyaj yapan biri olmadığı için, programa çıkarken kadınlığını bastırması ya da öne çıkarması gereken bir durumla karşılaşmıyor. Peki o programa nasıl bir soluk getiriyor? “Farklı bir bakış açısı sunuyorum” diyor “Erkekler, üçüncü, dördüncü dakikada şu oldu, bu oldu diye anlatıyorlar. Onlar için 10 yıl önceki maçın takımını saymak çok önemli, ben daha çok futbolcuların, maçların hikâyeleriyle ilgileniyorum. Bunun sonuçta bir oyun olduğunu hatırlatmaya çalışıyorum” diye yanıtlıyor. Manken furyası bitti, ama... GÜLGÜN FEYMAN, Habertürk’te 13 Ajansı programını yapıyor. Meslek hayatında 30 yılı geride bıraktım. Batılı televizyonlara baktığımızda, ekran yüzlerinin mutlaka mutfakta çalışmayı bilen insanlar olduğunu görüyoruz. CNN International’da 60’lı yaşlarda bir erkek sunucu ve yine aynı yaşlarda kadın sunucular görmek çok normal. Muhabirler de en az 40’lı yaşlardalar. Bizde, manken furyası belki bitti, ama hâlâ manken gibi spiker aranıyor. Zihniyet değişmedi bence. Kadın gazeteciler örgütlenemiyor, çünkü herkes kendisi için “Ben en iyisiyim” ya da “Ben oldum” diyor. Bu beraberlikler, belli bir tecrübe edinmiş, belirli bir düzeye gelmiş insanların öncülüğüyle yapılabilir, o da olmuyor. CUMHURİYET 16 CMYK