25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 2 NİSAN 2006 / SAYI 1045 Vize verirken cildinize bile dikkat ederler... Her üç ülkeden ikisi Türkiye’den vize, her beş Türk’ten de üçü kapağı yurtdışına atmak istiyor. Sonuç konsolosluklar önünde mini izdihamlar. Bugüne kadar binlerce vize almış ve hiç ret yememiş bir vize virtüözü Burak Özcan. Büyük firmaların, turizm şirketlerinin vize sorununu acilen çözen Özcan, deneyimlerini paylaşıyor: Hangi memleket neye dikkat ediyor, kimlerin vize şansı sıfır ve kaç para harcamak gerekiyor? Barış Mutlu C ep telefonu günün 20 saati çalıyor. Röportaj esnasında tarihi kapalı anlarından birini yaşadı. Gece yarısı arayıp Avrupa’daki sevgilisinden bahsedenler, akrabalarımı özledim diyerek vize isteyenler, iş imkânı soranlar, aradıktan sonra toparlayamayıp kapatanlar... Vize peşinde koşan bir milleti örnekleriyle anlattı Burak Özcan. Üç beş günlük vize alan, bunu daha sonra uzatmak isterse, iş bulunduğu ülkeden mi halloluyor? Hangi ülkenin vizesi varsa, o ülkeye ait şehrin valiliğinden ya da belediyesinden uzatma ihtimali var. Bu sunulan sebeplere göre değişir. Hastalanabilir, vs... Başvurusunu yapar; uzatılır veya uzatılmaz. Bir insan vizeye başvurmadan önce kendisine hangi soruları sormalı? Vize isteyen ülkeleri, sizin burada terk etmeyi düşünmeyeceğiniz iyi bir hayatın sahibi olduğunuza ikna etmeniz gerekiyor. İşin özeti budur. Bunun için de istenen evrakların dışında bir arsa ya da ev tapusu, kredi kartlarının hesap özetleri, çalıştığınız işyerinden getireceğiniz resmi evraklar önemli. Ha, bunlar resmi olarak istenmez, ama bazen bir araba ruhsatı bile etki eder. Bankaya 1 milyon dolar yatırırım.. Vizeyi alınca sahibine iade ederim.. Olmaz. Banka hesaplarında istenen uzun zaman önceden hareketli hesaplardır. Yeni yatmış 1 milyon dolara göre geçmişi olan 56 bin dolar daha gerçekçidir. Bakın, onların işi bu tür girişimleri anlamak. Her konsolosluk görevlisi uzun incelemeler sonrasında seçilir, önemli konular üzerine eğitim görürler ki, bunların en başında psikoloji ve dış görünümünden insanları okumak gelir. Siz siz olun asla onlara yalan söylemeye kalkmayın. Ha, bir de korkmayın onlardan. Birçok müşterimin aşırı fobisi vardır. Aslında gidiş amaçları çok doğaldır; ya gezmeye ya da iş bağlantıları kurmaya gideceklerdir ama anlatılanlardan dolayı kendilerini inanılmaz bir baskı altında hissederler. Bunun sonucunda dertlerini bile anlatamazlar, karşılarındaki görevliyi şüphelendirirler ve bu da onlar için ret demek olur. Başvuruyu ne zaman yapmalı? Mesela ben bir yıl sonra gerekecek olan vizenin başvurusunu şimdiden yapabilir miyim? Ülkesine göre değişir ama; 1 yıl çok çok uzun bir süre, isteseniz de vermezler. Yapmanız gereken bayram ve tatil günlerine yakalanmamaktır. İşte ondan sakınmak için diyorum ben de... O sırada yoğunluk çok fazla. Yunanistan Konsoloslugu İstiklal Caddesi’nde ve son bayram tatilinde insanlar gece yarısından itibaren battaniyelerle sıraya girdi. Hoş bir görüntü değil tabii ki. Tüm ülkelerin ortalamasını alarak diyebilirim ki, randevuyla çalışmayan ülkeler için gidiş tarihinden 810 gün önce eksiksiz evrakla başvurmak şart. Randevulu çalışan ülkelerde ise 23 hatta bazı ülkeler için 45 hafta önceden başvurmakta fayda var. Bazen istemedikleri evrakları da sonradan talep edebiliyorlar. Hazırlıklı olmak lazım. Konsolosluğa ne ile gidilir, ne ile gidilmez? Daha önce de söyledik, standart evrak listelerini hazırlamak gerekir. Yanınızda bulundurmamanız gerekenlerse, büyük çanta gibi gereksiz eşyalar. Her kapı güvenlik görevlileri tarafından aranır, ayrıca metal dedektörlerinden geçmeniz gerekir. Kimi zaman kadınların küçük ziynet eşyaları (bilezik, kolye vs.) bile problem oluyor. Mümkün olduğunca sade gidin. Mülakata çağrılanlar neye dikkat etmeli? Her şeyinize dikkat ederler: Bakışınıza, duruşunuza, konuşmanıza, giyiminize, hatta cildinize... Mülakatta genellikle ne için gidiyorsun, ne kadar kalacaksın gibi düz sorular sorulur. Bazen sizleri denemek için farklı tonlarda bile konuşabilirler. Alttan almak lazım. Sinirlendirebilecek sorular da gelebilir. Unutmamalı ki vizeyi verip vermemek onun elinde. En sık sordukları soruysa “Avrupa’da akrabanız var mı?” Unutmayın ki Avrupa’da akrabası olmayan Türk yok gibidir. Bazen yok, bazen de var cevabı işinizi zorlaştırabilir... Bence her zaman doğruyu söyleyin. Vizeyi veriyorlar ama garanti de vermiyorlar. Sınırdan çevirebilirler, karışmayız diyorlar. Adil mi bu? Ama öyle olaylar oluyor ki... Geçenlerde bir Türk futbol takımının deplasman maçını izlemeye giden kafilede birkaç kişinin indikleri havaalanındaki tavırları yabancı görevlinin dikkatini çekiyor. Görevli birkaç soru soruyor kendilerine; tuttukları takımın başkanı ve kaptanı kim, kalecinin adı ne? Bilmiyorlar, kekeliyorlar. Hadi, hepsini Türkiye’ye geri gönderiyorlar. Bunu yapmaya yetkileri vardır. Buna bir şey yapamazsınız.. YAPTIĞIM EN STRESLİ İŞ... Götürdüğün hiçbir dosya ret yememiş. Şimdi bu röportaji okuyan elçilik, “vay sen misin bunu diyen, dur ilk reddeden ben olayım” diye yakmasın seni? Hahahha, yok canım olmaz öyle şey. Zaten gelen dosyayı direkt konsolosluğa asla götürmeyiz. En azından bir gün önce elimde olmak zorundadır dosya incelenir eksikleri hataları sahibine bildirilir. Gereken kıvama gelince içeri gönderilir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu, kimin gerçek, kimin ise kaçmak amaçlı gittiğini ilk önceden anlamak ve bilmek zorundayım, ben. Bir de artık telefondan anlaşılıyor adamın niyeti. Sen biraz da avukat gibi, tutacak olan davayı alıyorsun. Milyarda bir şansı olana yanaşmıyorsun. Muhakkak ki. Ülkenin ekonomik durumu ortada, yurtdışı herkesin hayali. Fakat kuralları var. Bunları çiğneyip bir şey yapamazsınız. Olmayacak duaya amin denilmez. Şartları parayla lehimize çeviremez miyiz? Benim petrol kuyum var, al şu 100 bin doları bana vize bul... Para teklif eden çok oluyor tabii, ama mümkün değil. Bizim konsolosluklara girip çıkma yetkimiz ve karşılıklı bir güven esası var. Bunu zedeleyemeyiz. Benim de konsoloslukta dosyam var. Vize aldığım adam dönmüş mü, dönmemiş mi? Zaten bu piyasada fazla tutunamaz o tür işlere giren. Şu kadar parayla şu vize, bu kadar parayla bu vize diyen çok tüccar var. Bu kişiler size vize alacaklarını iddia ederler fakat sizden binlerce Avro çalarlar, siz ise ortada kalırsınız. Konjonktüre göre değişir mi vizenin çıkma ihtimali? Mesela İtalya ile aramız iyi değilse o sırada tavır alınır mı bize karşı onların konsolosluklarından? İsim vermeyelim, ama bazı konsolosluklarda oluyor. Kıbrıs Rum kesimine vize her zaman zor alınır, mesela. Pasaportları Atina’ya yollarız, orada değerlendirilir. Geçen orada telekomünikasyonla ilgili saha çalışması yapmak isteyen bir şahsın başvurusu vardı, güvenlik nedeniyle vermediler. Stres dolu bir iş. Cinnet getirdiğin olmuyor mu? Daha önce birçok görev aldım. Onlar da çok stresliydi, ama bu gördüğüm en stresli iş. Çünkü insanların bütün umutları sizin üzerinize kurulmuş durumda; yapacağınız bir hata çok şeye mal olabilir. Bütün iş sizde bitiyor. Telefonum hiç susmaz, görüyorsun işte. Ancak kapatarak telefonu sohbet edebiliyoruz. “Evlendim, eşim orada ben burada kaldım” diye yüzlerce insan arıyor. “Sevgilim başkasına kaçtı, gidip orada onu vuracağım” diyenler de var, ama ne yapalım. Ret alan pasaport iflah olmuyor mu? Ret gerekçesine bağlı. ABD vizesi ret yemiş birinin Macaristan vizesi mesele değil. Fakat reddedildiği bir konsolosluğa ikinci başvurusu bir önceki ret gerekçesinin giderilmiş olmasına bağlı. Nihayetinde boş pasaport her zaman risklidir. Alınan her vize bir sonrakini kolaylaştıracak kâğıt parçasıdır çünkü. Boş pasaport sahiplerinin şahsen başvuru yapması şart. En sürreal vize girişimin hangi ülke içindi? Myanmar, Vanuatu, Gabon, Mozambik... Bu ülkeler Türk vatandaşlarından vize istiyor. Yerlerini biliyor musun? Buralara gitmek isteyenler bizden vize talep ediyorlar. Peki, son soru... En pahalı ve en ucuz vize hangileri? En pahalı vize, Slovakya. Turistik müracaatlarda 500 dolar teminat alıyorlar. Geri dönerseniz iade ediyor. En ucuz vize ise Çek Cumhuriyeti ve İsrail, ikisi de ücretsiz. PAZARIN PENCERESİNDEN Dr. Gençay amma yanılıyor! gibi çeşitli yapıtlarıyla tanınan bu yazarın, yolunu hastalığı nedeniyle seçtiği görülmektedir. H. Matisse de ressamlığa hastalığı nedeniyle başlamıştır: Matisse, Paris’te hukuk okumuş, resim konusunda bilgisi, stanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Gençay Gürsoy, deneyimi olmayan bir avukat adayı iken 21 yaşında aniden son zamanlarda Sağlık Bakanlığı’nı ve Hükümetin hastalanmış, apandisit tanısıyla ameliyat edilmişti. sağlık politikalarını eleştirme dozunu arttırdı: Mesela, Ameliyatından sonra uzun süre yataktan kalkmaması Hükümetin, hekim açığını, “100150 dolara yabancı hekim gerektiğinde annesi ona içinde fırçalar, boyalar ve nasıl getirir hallederiz!” formulünü eleştirmiş, “İthal hekimle sağlık sorunlarını çözmeye kalkmak fanteziyle uğraşmaktır” resim yapılacağını açıklayan bir broşür bulunan bir amatör boya takımı getirmişti. Matisse’in sanat hayatı işte böyle demiş ve bu yetmezmiş gibi, “Doğuya zorla yollanmaya başlamış ve hastalanması, sonuçta Fransa’ya dünya çapında kalkılan hekimlerin gitmedikleri zaman aynı durumda olan bir ressam kazandırmıştı. hâkim ve öğretmenler gibi neden istifa edip serbest Büyük yazar Henry James de belkemiğindeki bir yara çalışamadıklarını, bu şıkta neden diplomalarına ambargo nedeniyle Amerikan İç Savaşı’na katılamadığından “hayat konduğunu” sormuştur. sahnesinde bir seyirci olarak kalmanın ezikliğini” Prof. Gürsoy, bu ülkenin sağlık sorunlarının akılcı hissetmiş, sonuçta “Sefirler”, “Öteki Ev”, “Washington yaklaşımlarla çözümünü kendine amaç edinmiş ve uzun Meydanı” gibi dünya çapında edebiyat ürünlerine imza yıllardır bu konuda çaba göstermeyi, tıbbımızın sorunlarını atmıştı. cesaretle dile getirmeyi sürdürmüş bir hekimimizdi. Açıkça görülüyor ki bizim “musibet” Ama artık eleştirilerinde bu kadar ileri olarak bellediğimiz, “bir an önce geçmiş gitmekle yetinmemiş, kendisinin ve olmasını” dilediğimiz hastalıklar daima benzerlerinin eleştirilerinden rahatsız kötü sonuçlara yol açmamaktadırlar. Bu olan hükümetin Türk Tabipler Birliği ve nedenle, prostatında oluşmuş bir ur tabip odalarını ele geçirmeye nedeniyle kemoterapi gören amcanızı ya çalıştıklarını da açıklamıştır. da kuşpalazı geçirmiş yeğeninizi ziyaret Gürsoy’un yanılgılarını açıklamanın ederken suratınızı öyle asmamanızın sırası gelmiştir: gerektiğini anlamanız, birinin de Prof. Gençay Gürsoy’a da bu ülkenin aksayan Ünlü yazarlardan H. G. Wells, sağlık sistemini düzeltmeye kalkarak 1888’de biyoloji eğitimini bütünlemiş ve bu dalda hocalığa başlamıştı. Ancak kimbilir kaç tane dünya çapında 1890’larda geçirdiği bir hastalık, fen ressamımızın, bestecimizin ve de hocalığını bırakıp geçimini sağlayacak yazarımızın ortaya çıkmasına engel başka bir işe yönelmesini gerektirmişti: olduğunu ve bu tutumunun da asla “Görünmeyen Adam”, “Dr. Moro’nun yurtseverlikle bağdaşmadığını anlatması Prof. Gençay Gürsoy... Adası”, “Dünya Tarihi’nin Ana Hatları” gerekmektedir. Selçuk Erez İ CUMHURİYET 10 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear