Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 MÜZİK 22 ŞUBAT 2004 / SAYI93! JOHN CAGE Sessiz müzik ve gürültü müziği Yapıtları ve görüşleri nedeniyle Ikinci Dünya Savaşı sonrasının müziğine yön veren müzik adamı John Cage, "Sessizlik diye bir şey yoktur. Mutlaka gürültü yapaduran bir şey bulunur" diyor... M. Halim Spatar yapmamıolanaksızkılacağınıdüşünüyor du.' Bir duvarın önüne gelip kalacak, onı aşamayacaksın'demişti. Onun üzerine,'( zaman ben de başımı duvara vururum,' demıştim". Alışılmadıkşeyler konusunda şu nuönerıyor: "Birşey, iki dakika sonra canınızı sıkmaya başlıyorsa, dört dakika deneyin. Hâlâ sıkıyorsa sekiz. Olmadı mı.onaltı. Ardındar otuz iki. Sonunda insan onun hiç sıkıcı olmadığını keşfeder." SESSİZLİĞİN YARATTIĞ1 HIJZURSUZLIJK... John Cage'in 1952'deyazdığı, üzerinde en çok konuşulaıı, en ünlü, bazılarına göre en kötü ünlü olan ve "Sessiz Parça" olarak adlandırılanbestesi"4' 33"("Dört Dakika Otuz Üç Saniye") ilk icrasında bir skandal yarattı. Bu yapıt, icracının 4 dakika 33 saniye süreyle hiçbir şey yapmadığı bir parça. İlk icrasında dinleyicilerden bir bölümü hiçbir şey işitmeyeceklerininfarkındadeğildi. İlk olarak 29 Ağustos 1952'de Woodstock'ta(New York)genç piyanist David Tudortarafmdanicra edildi. Tudorelyazısı partisyonu piyanodaki yerine yerleştirdi (boşölçülerdenoluşanbirnotametniydi); her bölümün süresini ölçmek için bir kro4 nometreyi izliyordu. Nota metai, her biri değişik uzunlukta üç sessiz bölümden oluşuyordu; amabunlarıntoplamı dört dakika otuz üç saniyeydi. Tudor icranın başlangıcını, piyanonun kapağını indirerek gösterdı. tlkbölümeağaçlarınarasındaesenrüzgânn sesi kanştı. Hiç hareket olmayan otuz saniyenin sonunda kapağı kaldırarak ilk bölümün bittiği işaretini verdi. Ondan sonra ikinci bölüm geldi, bu sırada çatıya yağnıur damlaları düşmekteydi. Nota metni bırkaçsayfaydı,onedenle zaman zaman o da say faları çeviriyor, ama hiçbir şey çalmıyordu. Son bölüm için gene piyanokapağı kalktı ve ındi; bu sırada dinleyicilermırıldanıyordu. Cage bundan sonrasını şöyle anlatıyor: doğru bir biçimde yürütülmediğine inandırdı. Okulubıraktım" "Sessizlik" konusunu Silence başhklı denemesindeşöyleanlatıyorCage: "Tam kırk yıl önce Harvard 'da yankıdan arıtılmış (unechoic) bir odaya girmiş, bu sessiz odada hiç beklemediğim iki ses duymuştuın: biri tiz, öbürü ise pesti. Bu sesleri görevli akustik mühendisıne tarif ettığınıdc bana tiz sesin süıir sistemimin çalışmasından, pes sesin de dolaşım halindeki kanımdan kaynaklandığını anlatmıştı. Bu iki sesi dinleyeceğimi beklemememin nedeni, bu seslerin benim isteğimdışındatitreşmeleriydi. lşte bu deney bana yaşamımın yönünü, amaçlanmayanın aranıp bulunmasını verdi. Bunu benden başka yapan kimse yoktu. Sizler için ben yapacaktım. () sırada neyaptığımı bilmiyordum; sonraki bütün buyıllar boyunca da pek fazla birşey bilmıyorum. Ben müzik besteliyorum. Evet, ama nasıl? Seçmeler yapmayı bir yana bıraktım. Onun yerine sorular sormayı geçirdim. Yanıtlar bütün kitapların en eskisi olan I Ching'in bilgeliğinden değil işleyiş tarzından geliyor: üç madeni parayı altı kez havayaatarsanız 1 ile 64 arasında sayıelde edersiniz."3 Cage'in, armoni konusunda da söyledikleri var. "Benim hiç armoni duygum yoktu'' diyor. "Schoenberg bunun benim beste "I lalk fısıldaşmaya başladı; bazıları kalkıp dışarı çıkmak üzere arkaya yürüdü. (iülmediler yalnızca hiçbir şey olmayacağını kavrayınca rahatsız olmuşlardı ve üstünden otuz yıl geçtiği halde bunu unutmadılar: hâlâöfkeliler." Cage, "Özyaşam Konuşması"nm sonlarında müziği konusunda şunları söylüyor: "Müziğin neye yaradığı, ya da onlar için ne olabilecegi konusundaki düşüncesini pek çok insanın değiştirdiği bir dönemde yaşıyoruz. İnsan gibi konuşmayan, söylemeyen, kendini sözlükteki tanımından, ya da okullarda kendi konusunda okutulan kurallardan öğrenmeyen, kendini salt titreşimlerıyle dile getiren bir şey. Tüm dikkatini değişmez ideal icraya değil de, titreşim etkinliğine veren, ama her keresinde, illede iki kez aynısı olmuyoT, bakahmbu kez nasıl oluyor diye merakla bekleyen insanlar..." Ingilizce "kafes" anlamına gelen soyadı için "Ben" diyordu 12 Ağustos 1992'de New York'taölen Cage, "kuşlann içine kapatıldıklan kafesten değil, kuşlardan yanayırn"...* 1 AnaBntannical993Yılhğı 2/3 J. Cage, "An Autobıographical Statement", Southwest Review'da, 1991 'de yayımlanan denemesınden. (New Albıon Records) T ürkiye'de neredeyse hiç tanınmayan bir müzisyen John Cage. Kimine göre bir dâhi, kimine göre deneyden başka bir şey yapmayan bir müzisyen. Müzikologlara göre ise yapıtları, görüş ve düşünceleriyle 2O.yüzyıl ortalannın müziğinin üzerinde devrimci biretkisi var. John Cage, ülkemizde neredeyse hiç bilinmeyen, yapıtları belki de hiç izlenmemiş bir besteci, yazar ve düşünür. Ansiklopedi ve müzik kitaplannda onun, yerleşik müzik dilinin ötesine geçerek şimdiye kadar müzik olarak düşünülnıeyen şeylerin müzik olabileceğini gösterenyapıtlar veren bir besteci olduğusöyleniyor. Ikinci Dünya Savaşı sonrası müziğini en derinden etkilediği düşünülüyor. Cage 5 Eylül 1912'de Los Angeles'ta doğdu; Küçükyaşta müzik dersleri almaya başladı. Yirmiliyaşlarınageldiğindeyenilikçi ve deneysel müzikçi Henry Cowell ve Arnold Schoenberg gibi bestecilerle çalıştı. Bu sırada vurmalı çalgılara ilgi duydu, müzik telleri üzerine ve arasına kâğıt, fındık, tel vb. gibi cisimleryerleştirerek oluşturduğu "hazırlanmış piyano"yu geliştirdi. 1943 'te New York 'ta Modern Sanatlar Müzesi'nde vurmalı çalgılartopluluğunun seslendirdiği yapıtlanyla adını duyurdu. Bu sırada dansçı ve koreoğraf Merce Cunningham 'la başladığı ortak çalışma, yaşamı boyuncasürdü. Doğukültürüne ve felsefesine büyük ilgi duyan Cage, Konfuçyüsçü beş klasikten biri olan YiJing'den(DönüşümlerKlasiği) etkilendi ve yapıtlannda rastlantısal öğeler kullanmaya başladı. Butüryapıtlan arasında, birbirine çarpan madeni para seslerindentüretilmiş bir piyanoparçası olan Music of Changes (1951; Değişimlerin Müziği)ve çalınması sırasında anlatıcının 12 radyo istasyonunu dolaştığı Imaginary Landscape No.4 (1951; Düşsel KırManzarası) dikkati çekiyor. Imaginary Landscape No.5 gibi yapıtlannda, elektroniğin yanı sıra magnetik ses bantlarını keserek parçalara ayırdıktan sonra rasgele birleştirerek kul landı. LejarenHillerilebirliktegerçekleştirdiği HPSCHD'de (196769) klasen, ses bandı, film vediagösterimi ile ıslıklarayer verdi. MantarbilimalanındadaçalışanCage'in yazdığı kitaplar arasında Silence (1961; Sessizlik)ve A Year from Monday (1967; SeneyePazartesi)yeralıyor.' En önemli ve ilgi çeken buluşlarından biri olan "hazırlanmış piyano"nun, müziğinde teyp bantlanndan, plak kayıtlarından, radyodan yararlanmasının yanı sıra, Batı müziğinin ve bireysel müzik anlatımmın sınırlan dışınaaçılmayı öngördü; ama en ilgi çekici buluşu "sessizliği" bir müzik ve ses öğesi olarak kullanmak oldu. ADI "Z" İLE BAŞLAYAN YAZAR... John Cage, kendisindeki bu araştırma merakını babasınabağlıyordu: "Babambir mucitti. Elektrik mühendisliği, tıp, denizaltı yolculuğu, sis içinde göriime ve uzayda yakıt kullanmadan yolculuk etmeye, çeşitli sorunlaraçözümbulmayayetenekliydi. 1 Biri kalkar da sana' şunun yapılması olanaksızdır derse, bu sana yapılacak şey in ne olacağım gösterir,'2 derdi." "Annem de, babam da koleje gitmemiş Besteei, yazar ve düşünür John Cage... lerdi. Beni gönderdiler, ama iki yıl sonra bıraktım.lyibiryazarolacağımıdüşünüyordum; annemle babama okula devam etmektense Avrupa'ya gidıp deneyim edinmemgerektiğinisöyledim. FColejdekitaplıktaki sınıf arkadaşlarımın hepsınin aynı kitabın kopyalannı okudugunu görmekten şaşkınadönmüştüm. Onlargıbi yapmayıp kitaplıkraflarınakoşup ilk olarak adıZharfinden başlayan bir yazarın kitabını alıp okumuştum. Bu olay, beni bu kurumun Cage'den Türkiye üzerine bir görüş Teksesli makamsal müzik evreninden, çoksesli müzik dünyasına zorlu yolculuğumuzun oldukça tavsadığı bir evreyi yaşıyoruz. Padişah saraylanndan başlayarak ülkemize ulaşmaya başlayan çoksesli Batı müzigi hep çok küçük bir zümrenin merak, heves ve ilgi alanında kaldı. Cumhuriyet döneminde evrensel Batı uygarlığının en önemli yapıtaşlanndan biri olarak kabul edildi ve toplumumuzdaki yenileşmenin ölçütü olarak alındı. Konservatuvarlar, orkestralar kuruldu, konser salonlan açıldı. önemli öğretmenler, araştırmacılar geldi, iyi müzisyenleryetiştirildi. Bach, Mozart, Beethoven, ardından Schubert, Brahms, Schumann, Chopin sevildi, Verdi, Puccini, Bizet ile ıçli dışlı olundu, bir yerlere varıldı. Oysa hep daha yenıye doğru ilerleyen, çeşitli akımlar içeren Batı müziğinin on dokuzuncu yüzyıl sonları ve yirmincı yüzyıl başlanndaki büyük değişimleri hep arka planda kaldı. Deyim yerindeyse genelde bizim müzik evrenimiz Batı'nın ancak on dokuzuncu yüzyılma kadar ulaşabildi. Radyolanmızın, orkestralanmızın repertuvannda ve meraklılanmızın plakkasetCD dolabında Modern bestecilerin yapıtları çok az yer aldı. Bazı bestecilere ise hiç ulaşılamadı. A ' VILONCE ü JJJ il JJ ı • ü h u d J / AtıliM Salih Zeki Bey'in kabrini ziyaret Dün Darülfünun müderrislerinden merhum Salih Zeki Bey'in Fatih'dekikabri(mezarı),vefatının yıldönümü münasebetiyle birçok ahbab ve yâ ranı (dostları) veDarülfünun'unmuhteliffakültelerine mensup talebeleri tarafından ziyaret edilmiştir. Saatdörtbuçukta Darülfünun'dan hareket edilerek beşte Fatih haziresine gelinmiş, orada Darüşşafaka talebesinin de iştirakiyle kabristana girilmiştir. Kabrinin mermer sütununda yazılı bulunan ŞeyhBaki'nin; "Ilim ve fen namına bir zatı şerif Eyledi ömrü azizin kutah (kısa) Ola mahşerde hesabı asan (kolay) Naili merhamet etsin Allah Ağlayıp söyledi y âran tarih Gitti Salih Zeki eyvah eyvah!" Mezarının kitabesi cehren (yüksek sesle) okunduktan sonra saldidi (yaşlı) muallimlerimizden Nadir Bey (matematikçi Mehmed Nadir) tarafından kısa bir nııtukiradedilmiştir. NadirBey;"Bu benim evladımdır. Onun bizim sitayişimize ihtiyacı yoktur. Onun namı ebedidir" demiştir. Bundan sonra Darülfünun müderrislerinden Said Bey, Salih Zeki Bey'in faziletlerinden bahsedenbirhasbıhaldebulunmuştur. 13031304 tarihinde Ahmet Rıza Bey vasıtasıyla tanıdığını ve Ahmet Rıza'yı Avrupa'ya kaçırmak için Salih Zeki'nin evinde toplandıklannı söylemiş, vatanperverliğin derecei kusvasına (son derecesine) kadar yükseldiğini ayrıca zikretmiş ve hüsnü ahlakına misal olarak şunları söylemiştir; "Salih Zeki'yi Avrupa'ya göndermiştik, orada birkaç sene tahsil etti. Paris gibi sefih (zevk ve eğlence düşkünü) bir muhit içinde yalruz evinden kalkar mektebegidervemektebindenevineavdet ederdi. Paris'i öğrenememiş ve tesirinden de azade kalmıştı. O yalnız ilim ve fen öğrenmişti." Ziyaret merasimine iştirak eden Nafıa vekili Sırn Bey de söze başlayarak, mühendis mektebinde ilk defa kendisinden ders aldığını, yalnız riyaziyat ile değil, felsefe, heyet (astronomi) gibi ders ve proğram harici ilimlerden de mübaheseler yaptıklarını söylemiş ve" Intisap ettiği ilim ve irfan memleketimizdeki ulemanın fevkinde (ötesinde) idi. Kabına sığamayacak bir zekâsı vardı. Kendi ilmi ile nıütenasip bir saha bulamadığı için yalvarmış ya karmış ve nihayet mühendis mektebine muallim olmuştu... Bütün gençliğe Salih Zeki'yi muazzam bir misal olarak arz ederim " demiştir. Hazirun (orada bulunanlar), Sırrı Bey'e teşekkür etmişler ve fen medresesi hafızı kütübü (kütüphanecisi) tarafından aşrı şerif kıraat olunmuş, merhumun ruhuna fatihalar ithaf edilerek ziyaretehitam (son) verilmiştir. Hazirun meyanında Nafıa vekili Sırrı Bey'den başka, Fen Fakültesi müdürü Hamdi Bey, müderrislerden Şükrü Bey, Darüşşafaka'dan Şakir Bey, şimendiferlerkomiseriMuhtarBeyveherfakülteden bazı efendilerle (erkek öğrencilerle), Tabiat ve Hayat medresesinden Behiye Hanım vardı. 3Temmuzl924 Devletfilmi tesisi için Ankara'ya müracaat edilecektir Avusturya'da mühim bir film fabrika sanayii müessesesinin hükümetimize çok şayanı dikkat ve ehemmiyet bazı tekliflerdebulunmak üzere olduğu haber alınmıştır. Sinema filmlerinin fikri ve iktisadi hayat ile şiddetlealakadarolduğunugösteren bu tekliflerin başlıca noktaları şunlardır; Teklif sahibinin teşebbüs ve idaresi altında olmak üzere Türkiye'de bir "devlet film idaresi" tesis olunacaktır. Bu devlet film idaresi, film sanayii sahasında bilhassa şu salahiyetleri (yetkileri) haiz olacaktır; 1 Türkiye'degösterilecekher türlü filmler üzerindeki devlet murakabesi (denetimi) bu idare vasıtasıyla ifa olunacaktır. 2 Devlet film müessesesi bizzat kendi vasıtaları ve teşebbiisleriyle Türkiye'de film imal edecektir. 3 Türkiye'de dram, komik, tarihi her türlü film gösteren sinemalarda muayyen nıetro tulunda (uzunluğunda) olmak üzere behemehal fikri veahlaki ve iktisadi hayatla ilgili olan filmler kültür filmigöstermeyemecburolacaktır. Hükümetin bu hususa yönelik olmak üzere bir kanun yapması teklif edilecektir. 4 Hükümet, devlet film idaresine ya bütçeden tahsisat verecek, veyahut gümrük ve vergi tahsilatı göstererek bu idareyi himaye edecek ve buna mukabil idarenin senelik kazancından muayyen bir nisbetdahilindehissealacaktır. 5 Devlet film idaresi, fikri ve iktisadi terbiyeyi yükseltmek için mernleket dahilindeki sinemalarla bizzat tesis edeceği sinemalarda gerek memaliki ecnebiyenin (yabancı ülkelerin) ve gerek memleketimizin sıhhi, zırai, sınai, ticari hayatına ait fikri ve iktisadi filmler gösterecektir. Bu suretle bilhassa Türkiye'nin ziraat, sanayi ve ticaret faaliyetlerine ait eski ve yeni ahval, halkın daima gözü önüne konulacak ve ne suretle terakki imkânlannın mevcut olduğu anlaşılacaktır. 6 Teklif sahibi olan müessese Türkiye'de meşhurbinalara.eskieserlere.memleketinmanzaralarına, mahalli ve milli kıyafete, mühim şahıslara ait filmler almak ve bu fîlmleri hariçte satmak inhisarını (tekelini), tesis edecek film idaresi namına talep etmektedir. 7 Film idaresi ticari ve sınai reklamcılığa da özel ehemmiyet atfedecektir. Bu suretle Türktacirleri ve iktisadi müesseseleri kendilerini memaliki ecnebide tanıtmışolacaldarı gibi Türkiye ile alakadar memaliki ecnebiye tacirleri ve sanayi müesseseleri de memleketimizde kendilerini ilan etmek imkânına malik olacaklardır. Başlıca bu esasları ihtiva eden bu yeni ve mühim teklıfler, Avusturyalı müessesenin Istanbul'a bilhassa gönderdiği zevat tarafından tetkik edilmekte olup yakında Ankara'da Maarifve Ticaret vekâletlerine resmen müracaat edileceği haber alınmıştır. Sinemacılığın milli iktisadi hayata ve beynelmilele tatbiki demek olan bu teşebbüsün merkezi hii kümetnezdindeehemmiyetletetkikolunacağıtabiidir. 2 Tcmmuz 1924 Fizik ve kimya rümuzatı hakkında bir emir Liselerdebadema (bundan sonra) fizik veriyaziye (matematik) rümuzatının (sembollerinin) Latince olarak kullanılması, lazım gelenlere tebliğ edilmiştir. 7Temmuzl924