Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
! ŞUBAT 2004 / SAYI 935 TİYATRO 3 rodüksiyon Tiyatrosu'nun bu yıl tiyatroseverlere sunduğu "Fernando Krapp Batıa Mektup Yazmıf adlı Miguel de Unamuno'nun ?tninden Tankred Dorst'un oyunlastırdtğı yapıt lanyada yüzyıl sonunda geçen bır olayı anlatıyor. üçlü ve zengin Fernando Krapp'ın, yörcnin önde len aüelerinden binnin kızı olan güzel, bağımsız ve çlüjulia'yla evlenmek istediğıni beltrten mektubun 'unmasıyla başlayan oyun, kadın ve erkeğın rlıkteliklcrinin giderck trajik bir boyuta irünmesini anlatıyor Biryanda salt ıktıdarı ngeleyen uzlaşmaz kışiliğiyle Fernando Krapp, ö'te nda kocasından yalnızca sevildiğini duytnak isteyen tyarlt, güçlü, kültürlü Julia'nın karşı karşıya gelmesi, lında kadın ve erkeğe biçilmiş ruhsal ve toplumsal mliklerin çatışmasım anlatıyor Bu kocasına âştk 'dının "sevildiğini" duymak uğruna genç bir Kont'la ktnlaşmayı göze almasıyla oyunun doruk noktasına aşılıyor: Koca, Kont ve iki ruh hekımı btrlcşerek bu tyali yakınlaşmanın bedelinı kadına akıl hastalığıyla letınce izleyia umulmadık bır viraja giriyor. erçekten de, oyunun basından beri Fernando rapp'ın o kendinden emin söylemlerine gülen k'yici, Julia'nın delirme sahnesinde Fernando'yla suç iaklığı yapmışçasına sessizleşerek görü'nüsün dındaki acı gerçeğin bilincine vanyor. Oyunun nunda ise ne izleyıcıde, ne de o koca Fernando rapp'ta bu tuhaf "iktidaroyunu"nu izleme ve rdürme gücü kalıyor. ayatımızın her alanında, ama daha çok rlikteliklerde yaşanan "iktidar" oyununun bu 'tmasız tablosu on dokuzuncu yüzyıl sonuyla ikı nlerın başında aslında pek bir şeyin değişmediğini ıımsatıyor. Bu açıdan bakıldığında oyun üzerine yylenecek çokfazla şey olduğu açtk. Kadınla erkeğin iktidar oyunu jöstergebilimci Nedret Öztokat, Julia'yı oynayan Tilbe Saran ve >sikiyatr Tevfika İkiz bir araya geldiler ve Una Muno'nun metninden ahneye uyarlanan oyundaki acımasız kadınerkek tablosunu tartıştılar. Nİedret lı )ztokat K adın ve erkeğe biçilmiş ruhsal ve toplumsal kimliklerin çatışmasını ele alan "Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış" adlı oyun üzerine bir tartışma Nedret Öztokat: Genel bir değerlendirmeyle başlayalım: Tilbe Saran oyunu nasdgörüyor? Tilbe Saran: Prodüksiyon Tiyatrosu hiç oynanmamış oyunları sahneleme ilkesiyle yola çıktı. Dolayısıyla çok fazla seçeneğimiz yok, hele sahnemizin olanaksızlıklarını düşünürseniz. Bu metni uzun süredirbiliyorduk, olağanüstü ilginçlikte kişilikler... ve kadınlara özgü özel bir söz vardı. Tankred Dorst, Unamuno'nun metnini bir sis perdesi ardından sunuyordu. Çoğul okumalara açılan bir metindi. Nedret Öztokat: Tevfika tkiz'in psikanalist gözüyle Fernando'yu izlediğini biliyorum. Tevfika tkiz: Evet, ben başından sonunakadar, Fernando Krapp'lailgilendim: Başkasının konuşmasına izin vermeyen ilginç bir söylemi var. Ne yapılırsa yapılsın o söylemi izlemek zorunda kalıyor insan. T. Saran: Zaten oyun Fernando Krapp üzerine kurulu. N. Öztokat: O zaman psikolojik olarak Fernando Krapp kim? T. îkiz: Fransızca'da iki terim vardır: "Dominance" yaniyönetmek.birinsan üzerinde hâkimiyet kurmak, bir de "emprise" vardır: Birbaşkasının üzerinde sadistik bir kon trol kurmak demektir. Yani hem karşımızdaki kişiyi kontrol altına almak, hem de onun bu durumu beğenir hale getirmektir. iki şey çok farklıdır. Birini "domine" edebilirsiniz, yönetirsiniz, ister ya da istemez, istemezse sizden uzaklaşabilir. Ama başkasının üzerinde "emprise" kurma durumunda, sizin ötekine nesne olarak ihtiyacınız vardır ama o nesneyi kendi içinizde yok edersiniz. T. Saran: Işte tam Fernando Krapp... T.lkiz:Evet "emprise" Fransız psikanalizinin bize sunduğu bir kavramdır. Oyunu izlerken hep bunu düşündüm. Şimdi "narsisistik" insanın ötekinin yaşamasına ihtiyacı vardır." Emp rise" de öteki üzerinde sadistik bir ilişki, kontrol vardır. Kişi başkasını egemenliği altına alır, ona yaşama hakkı vermez. Burada karısı Krapp'asüreklihizmetediyorve bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Krapp da bunu ondan hep talep ediyor. T. Saran: Şimdi taşlar yerine oturdu. Narsisistik bir vaka eibi eelivordu heo. imge öldüğü anda o da öldü. T. îkiz: Ama kadın ölünce adam ağlamayla geçiştirdi. Orada nesne kayboldu, adam kaybolmadı. T. Saran: Ama nesne kaybolunca, adam da bileklerini kesti. Sembolik bir ölümdü; narsisist birisi ancak aynası elinden aJındığında ölür. N. Öztokat: Psikolojik açıdan başka neler var Fernando'da? T. Îkiz: Söylemini paranoyakça buldum. Paranoid söylem şöyledir: "Ben buna inanıyorum, sen de böyle olduğuna inanmalısın". Işte Krapp karısını devamlı bu noktaya getirdi. Yazlık eve gittikleri bölüm benim için en etkileyici sahneydi. Oradaki söylem: "sen burada eğleniyorsundur, benden başka hiçbir düşüncenin varlığı olmaz" idi. Zaten o aldatma imâlarında Krapp şüphelenmemek istiyor, eğer "sen beni aldatamazsın" söylemini tutturursa şüphelenmez. Tereddüt ettiği an her şey y ıkılabilir. Temel söylemi şöyle: "Ben bunu yaptım, herkes de öyle yaptı. Herkes benim gibi düşünüyor. Benden ayrı kimse bir şey düşünemez". Karısını da kendi düşüncesine getiriyor. "Sen böyle yapamazsın." diyor. Karısını ve Kont'u mahvetme operasyonlarında ağıryıkıcılıkvar. Karşısındakini sorgulamayacak hale getiriyor. Çok etkileyici. Karısını yıkarak kendi içerisinde yok ediyor. T. Saran: Evet, benim konuştuğum psikologlar da narsisistik vakanın yanı sıra, antisosyalkişilikyapısını da vurguladılar, çok yıkıcı bir adam. N. Öztokat: Oyundaki trajik boyut psikolojik verilerle çok sağlam kurgulan mış. Ama örneğin, göstergebilim gibi modern inceleme yöntemleri ışığında, metnin başka ilginç yönleri dikkat çekiyor: Erkeği "iktidar" olarak ele aldığımızdakaçınılmazbir"yaptırma/yönlendirme" stratejisi kendinrduyuruyor. Sıradan izleyici psikolojik vakanın ağırlığını hissetmeyebilir ama erkeğin kadın üzerindeki bu "manipülasyon"u çok açık ve çok rahat gözlemleniyor. Metnin ana ekseni bu güç gösterisi. Göstergebilimsel açıdan ilgi çeken ikinci öğe ise, iktidara bağlı Fernando Krapp'ın ana programının (sahiplenme /yönetme) karşısında kadının da bir programının olması. Kadın bir arayışta; onu hareket ettiren sevilme isteği ve bu isteğin erkek tarafından olumlanması. Böylece erkek kadını dönüştürüyor. T. Saran: Evet, ben bu süreçle çok ilgilendim.Bumetin ister yüz yıl önce, ister on gün önce yazılmış olsun, pek bir şey degismemis. Düsünün. kadın delirmivor. "delirdim" diyor. Evlenmeleri deöyleydi. Mektup geldiveevlendiler. T. îkiz: Hiç hayır dedirtmiyor Fernando Krapp. Kendine özgü bir mantıkkuruyor ye herkesi bu mantığa getiriyor. N. Öztokat: Bugün de ilişkilerin çoğu böyleyaşânıyor sanki. Kadın erkeğe hayır diyemiyor gibi... Buoyundajulia'nın kendisi olma şansı var mıydı? T. Îkiz: Krapp'ın söyleminde herkes imkânsızdır. Karısı imkânsız, Kont, psikiyatrlar, herkes.... N. Öztokat: Delirme rolü kurtuluş için miydi? T. îkiz: Fark etmez, o mantığı kimse durduramaz.tmkânsıza götürür. T. Saran: Ben narsisistik kişilikten yola çıkarak, benzerler birbirini çeker diyorum. Kadın oradaki zafiyeti kokluyor. O kocamanşişirilmişben'in içindekiboşluğu seziyor. N. Öztokat: Aslında kadının tüm varoluşubir tek şeyi duymak için, sevildiğini. T. Saran : Kadın ilişkinin olmadığını seziyor. Belki bilinçle, belki de bilinçsizce. T. Îkiz: tlişki yok aslında T. Saran: Kadın ilişki yolduğunu hissettiği için, durmadan "beni sevdiğini söyle" diyor. Öyküde iki satırda bu soru yineleniyor. Ama cevap yok. T. Îkiz: Cevap olamaz zaten. Yalnızca Krapp'ın kendisi var. N. Öztokat: O yinelemeler çok anlam lı ve trajik. Ilişkileri kadınlar böyle yaşamıyormu? T. Îkiz: Doğru, erkekler başarının peşindedir, kadın sevilmek ister. Erkek başarısızlıktan korkar, psikanalizde "kastrasyon" korkusu diyoruz buna. Erkek toplum tarafından başarısız bulunmak istemez. Oysa kadın sevgisinin kaybından korkar. Bu durum erkek için o kadar korkutucu değildir. Kadın için en korkıuj tııcu şey, sevgisini kaybetmektir. Ovunda da kadın hep normal sorular sordu, "be.ni seviyor musun" diye. Ama Krapp onı| sevmiyor ki, sadece kendinden dolayı ka4 dınıgördü. Aşktan sözedılemez orada. \ T. Saran: Biliyormusunuz, "Fernando Krapp gibi kocam olsun, öyle bir erkeklç olmak isterim" diyen kadınlar da var. T. Îkiz: Bunu diyen kadınlar o gücü istiyor. Ama ogücünkendisine yönelmesini istiyor herhalde. ^ T. Saran: Bence niye istiyor, biliyor muif sunuz, "seni seviyorum", dedi ya kadın ölürken... Onu duymak. için. T. Îkiz: Kadın söylemi açısından ba# karsak, kadın duymaktan hoşlandığınj istiyor. Izleyicinin tepkisini böyle değerr lendirebiliriz. Güzel bir reaksiyon. SevJ gisini söylesin. Ama adamın aşkı nasıl biip aşk? T. Saran: Julia'nın sevgiyle ölüm arasında kurduğu tuhaf bir bağ var, bütün sevdikleıvne yönelik "Beni seviyorsan benim için ölebilmelisın" dıye bir düşüncesi var. Julia, ister Kont ister Fernando olsun, erkeğin sevgisini hep sınamak istiyor. "Nereye kadar seviyor, ölümü göze alabilir mi?" gibi sorgulamalar içinde. Oysa yalnızca Fernando o da ancak oyunun sonunda, kadın öldükten sonra sevdiğini söyleyebiliyor. N. Öztokat: Öte yandanjulia oyunun başında çok güçlü, mantıklı, ne istediğini biliyordu. T. Saran: Fernando bu nedenle onu seçti. Güç açısından birbirlerine benziyorlardı. Kadın kadınca şeylerle güçlüydü: Yörenin en güzel kadını, ulaşılmak istenen bir idoldüjulia. T. Îkiz: Işte Fernando ne istediğini çok iyi biliyor. O herhangi bir kadın değil, bölgenin en iyisini akyor. Ama o kadar. T. Saran: Adam kavga sahnesinde önemli bir şey der: "Ben başından beri aymşeyisöylüyorum" diyor. tştcbuanlatım, kadını öyle çaresiz bırakıyor ki. Ben ilk günden beri ne idiysem oyum, işte o kadar. Kadın bunun üzerine ne söyleyebiür? N. Öztokat: Kadına başka yol bırakmadı. Aslında oyunun başında iktidardan hoşlanması açıkça verildi: Evlendiğinde memnundu. KendiniFcrnando'ya bıraktı. Sonra sorgulamaya başladı. T. Saran: Bir balon vardı karşısında önce içine girdi, hoşlandı, sonra yavaş yavaş havasızkaldı. N. Öztokat: Ne ilginç, ortada bir tiyatro yapıtı var ve yapılan her gözlem bize vasadıöımız dün vavı açıklıvor gibi. • *&