Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 ŞUBAT 2004 / SAYI 935 MÜZİK 5 BAŞKENT GUNLERİ SEMA Güzel dostlarım Müşerref Hekimoğlu aç gündür kara gömüldü her yer. Karşı tepeler, yollar, bahçeler, ağaçlar bembeyaz. Ancak, tertemiz değil. "Beyazın da beyazı var" sözü gülümseyerek anımsanıyor. Gerçekten beyazın ötesinde, kanşık çizgiler, kirlenmeler de var kimi zanıan. Kirli, kanlı olaylarla beyaz da rengini yitiriyor. Çankaya'daki evimin trafiği de hayli yavaşladı son günlerde. Dostlarla telefonla konuşuyor, arada bir karşılaşıyoruz. Güzel dostlarım var. Onlarla mudu olur, olayların mudu bir yanını yakalarım her zaman. Orneğin Nermin Abadan Unat. Kar, tipi demedi, Ankara'ya gelince doğru bana geldi, güzel öykülerle soğuk başkent gecesi ısındı, parladı birden. Nermin Abadan Unat'ı gözüm, elim, ayağım gibi hissederim kimi zaman. Nereye gitse beni de götiirür, güzel resimler çizer, bilmediğim bir olayın derinlerine inerim, tepeden tırnağa yaşamış gibi algılanır, duygulanırım. Kökeninde öğretim üyeliği var, gördüklerini, duyduklarını anlatırken yakın bir dostu eğitmek görevini de taşır her zaman. K Yıldızların altındâ... Sema, 20. yüzyıl başında yâşamış kadınlanmızdan tangolar söyleyecek. Seyyan Hanım, Deniz Kızı Eftelya, Suzan Lütfullah, Mürşide Hanım, Afife Hanım yıllar sonra Babylon'da... Konser 26 Şubat'ta, 21.30'da... Duygu Yazıcı ünyayı Oktavlar Araı sında Dolaşan Ses" olaraktanınanSema, 1995 yılından bu yana Berlinîstanbul, tstanbulDünya Berlin arasında bir yerde yaşıyor. Kurduğu Taksimgrubuyla"Istanburudinliyorum", "SihirZauber", "Hommage in Istanbul" CD'lerini çıkardı. Tuncel Kurtiz'le birlikte "ŞeyhBedrettin Destanı"nı yorumladı.TürkiyeveAvrupaturnelerini yaptılarvebirCDhazırladılar. 1920'lerden başlayarak kadın sanatçıların söylediği tangolar, operetler, fokstrotlar da Sema'nın repertuarındayer alıyor. Mart ayında şarkıcı Yasemin Göksu, Aynur Doğan ile birlikte Anadolu dillerinde aşk şarkıları söyleyecekler. Geçmiş zaman kadınlarından tangolar, fokstrotlar ve operetler söylenıeye hazırlanan Sema sorulanmızı yanıtladı. Efsane kadınlar kimler? Onları ilk fark edişini hatırlıyor musun ? On yıl önceydi, 1994'te lstanbul'da ilk kez Seyyan hanımı dinledim. 1940'lardan itibaren tanıdıgımız Türk tangosunun başka biryüzüyle karşılaşmıştım. Tango deyince, akla hemen "Papatya gibisin" gelir de, 1929'da "mazikalbimdeyaradır" tangosunuilk seslendıren Seyyan hanımı bilenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. O, bugüne kadar gelen ve çok sevilen " Yıldızların altında"tangosunu 1930'larda seslendirmiş. Bunlar müzik tarihinde "D Bu gelişte de yeni olaylar anlattı bana. Ülkemizle Kanada arasında bir köprü kuruyor, anayurdunu özleyenlere yeni kapılar açıyor. Sanırım çok yakında Kanada'daki Türkleri de örgütleyecek, ülkemize güzel pencereler açacak Okyanus'un ötesinde. Nermin Abadan Unat ile belli olayları çok güzel yaşadım, güzel paylaştım yıllar boyunca. Birlikte olmadığımız zaman da paylaşırız her şeyi. Aslında büyük lüks ama gerçek. Tüm olayları güzel anlatır, benim için özel notlar çıkarır, baştan sona yansıtır olayı. Neredeyse bir görev üstlenir. adlarından söz edilmeyen, unutulan, unutturulan kadınlar. Kimlerden söz ediyorum? Seyyan hanım, Mürşide hanım, Afife hanım, Deniz Kızı Eftalya, Lale hanım, Nergis Hanım... Yani.belki de henüz adlarını keşfetmediğimiz hanımlar... Onları keşfetmek sürecini anlatır mısın? Kendi kadınlığımı fark ettiğimden beri hayatını müzik, şarkı, t ürkü üzerin den kuran kadınlarla ilgileniyorum. tlgi çalışma, araştırma demek tabii ve Seyyan hanımla başlayan çalışmanın arkası geldi. Hüzünlü, cesur Cumhuriyet kadınlanbunlar... Ahlakamugayyirbulunan.sahnelerdenindirilen.arkakapılardan kaçırılan kadınlar... Onların seslerini yeniden sahneye taşımak beni heyecanlandmyor, keyiflendiriyor, gururlandırıyor. Bu seslerin cazibesi, baştan çıkarıcılığı ve romantizmini Sema sesiyle bugüne aktarma çabasınıbiriki ay içinde bir CD olarak kayda geçireceğim. Seyyan Hanım kimmiş? Türkçe tangolarda "sembol" olmuş bir isim Seyyan Hanım (Seyyan Oskay). Liriksopranosesi, Seyyan Hanım'ıöteki solistlerden ayırmış ve popüleryapıvermişti. Eşinin subayolmasınedeniyle yaşadığı Anadolu'nun bir ucundan, doğudakibiryöreden 1930'luyıllarınolanakları ilekalkıp Istanbul'ageliyor, Yeşilköy'deki plak stüdyosunda parçaların kaydını yapıyor, tekrar Anadolu'nun Sema "dünyayı oktavlar arasında dolaşan ses" olarak tanınıyor. doğusuna eşinin görev yerine dönüyordu.Bugelişgidişler, sanırım 1942'yekadarsürdü. Demek ki Seyyan Hanım ın bu eserleri on yıl içinde oluşmuş ve şimdi yıllar ötesine aktarılıyor. Suzan Lütfullah'ı Gülriz Sururi'nun annesi olarak tanıyoruz az çok... 1930'larda tüm Avrupa'yıetkisialtına alan operet ve tango rüzgân lstanbul'da esiyordu. Suzan Lütfullah sahnelerde Şen Dul'un, Çardaş Fürstin'in, Bayader'in, Tarla Kuşu'nun, Asalet Maab'ın, Ayşe'ninprimadonnasıydı. Alman plak şirketi Polydor'un büyük sesleri arasına girdi. Lütfullah 23 yaştnda hastalandı, ne yazık ki ihmal sonucu öldu. Ailesinin ya da eşinin engellemesiyle müzikten kopan ya da müzik yapabilmek için küçük çapta da olsa kavga veren kadınlar var mı ? Olmaz olur mu? Örneğin Mürşide Hanım, kavga etmemiş, engellenmemiş de ama evlcnince takma isimle plakyapmak durumunda kalmış. Mürşide Hanım kim? Istanbul Radyosu'nun ilk döneminde bulunmuş. Ismail Hakkı Nebiloğlu'ndan özel ınusiki dersleri alnıış. Harbiye Bandosu'nda korno çalan ve Süreyya Sineması'ndaki senfoni orkestrası konserlerine si vil olarak katılan bir subay olan Selahattin Bey'lcevlenmiş. Düğününde hocası Ismail Hakkı Beykendisine bir ut ve "Cennette mi nerdeyiz, MürşitSclah kolkola, Birmesut düğündeyiz" sözleriyle başlayanbirbestesini armağan etmiş. Evlendikten sonra Sahibinııı Sesi için doldurduğu plaklarda "Meziyyel Hanım" admıkuüanmış. Eşinin görevi nedeniyle kent kent dolaşan Mürşide Hanım, Kars' tabir han odasında hocasının armağanı udun rutubetten açıldığını görünce notalarıyla birlikte ocağa atıp yakmış. Deniz Kızı Eftelya ve Hatice Afife Tanyeli Sanırım tüm dostlarımda bu çaba var. Dostluk başka türlü gelişmiyor. Bir sofrada oturmak, bir bardak çay içmek ya da bir içki kadehini tokuşturmak güzel bir olay ama içimizden bir katkı olduğu zaman! Yoksa rasgele bir olay! Güzel dostlarımdan biri de Jale Eralp. Giderek boyutlanıyor, olaylar ve anılarla yeni boyutlar kazanıyor. Jale Eralp, Dışişleri Bakanlığı'nın seçkin kadınlarından. Yaşadığı olayları güzel yansıtır, sorular ve yanıtlarıyla ortak bir roman, öykü yazarız neredeyse. Uzun yıllar öncesine gidiyor dostluğumuz. Jale Eralp, diplomatik çevrelerde saygm bir kişi. Önce güzel ve şık bir kadın, kişiliğinin güzel özelliği var. Okumayı, öğrenmeyi çok seviyor. Belli konuları güzel irdeliyor, güzel bahçeler üretiyor dost çevresinde. Dostluk ilişkilerini en güzel tepelere ulaştıran bir ilişkimiz var Jale Eralp ile. Kimi zaman kardeş gibi yaklaşırız sorulara, kimi zaman sert tartışmalar yaparız ama olayın özünü yitirmeden, karşıt düşüncelere saygı içinde. Şık çizgilerini, dostluğunu, zarifliğini güzel taşıyan bir kişi Jale Eralp. Neredeyse yüzyılın yarısını aşıyor dostluğumuz. Belli konuları tartışırken ayrı yollara saparız kimi zaman. Ama kalın <çizgi hiç değişmez. Dostluk da bu galiba. îersliklere, çelişkilere karşın özünü ^itirmiyorsun. Kalın çizgiyi koruyarak ^erliyorsun. ^J Mutluyum, bu duyguyu güzel üreten IJerslikler, çelişkiler de var dosduğumuzda. "ftncak güzel bir ayrıntı bu. Ayrılsak da %eraberiz, şarkısını söyler gibi! > Bu gerçekleri derinden yaşadım, dostlarımla güzel bütünleştim, tersliklere, «narımlara karşın özünü yitirmeyen fcirlikteliğin mutluluğunu da yaşadım $zun yıllar. Şimdi düşünüyorum, böyle JJirlikteliğe kaç kişi ulaşıyor çevremizde! * Ulaşabilenlere selam! • Deniz Kızı Eftelya, Jandarma yüzbaşısı Yorgaki Efendi'nin kızıydı. Babası musikisever bir insandı; evine gelen konuklar için saz çalar, genç Eftalya da babasının sazı eşliğinde şarkı söylerdi. "Deniz Kızı" lakabının ilginç bir hikâyesi vardır. Eftalya Hanım genç kızlığında sıcak yaz gecelerinde bazen babasıyla, bazen de tek başına, Büyükdere'den sandalla denize açılırdı. "Mehtabiye" denilen musikili Boğaz gecelerinin bu yüzyüdaki bir uzantısı sayabileceğimiz bu sandal sefalarında Eftalya gece boyunca şarkılar söylerdi. Halk karanlıkta yüzünü göremediği, sadece sesini uzaktan duyabildiği bu esrarengiz gençkıza "Deniz Kızı" adını takmıştı. AlekoBacanos'un "Gel ey denizin nazlı kızı " sözleriyle başlayan çok ünlü acemaşiran şarkısı Eftalya için bestelenmişti. Avrupa'da verdiği konserler dizisini daha sonra Ortadoğu ülkelerinde de sürdürmüştü. Sahnelerin ilk assolisti sayılabilir. Bir sal gezintisinde üşütüp hasta düştüğü, ondan sonra da toparlanamadığı söylenen Eftelya 1939'daöldü. Hatice Afife Tanyeli, Basmacızadelerin kızıydı. ErenköyKızLisesinde okul müsamerelerinde sarkı söylerken dıkkatleri çekti ve Cumhuriyet hükümeti tarafından Fransa'ya müzik eğitimı için gönderildi. Ecole Normal de Musik'te Paris'in ilk ve tek Türk kız öğrencisi oldu. Günün sevilen Batı musikisi parçalannı Türkçe sözlerlesöyleyerekilk"aranjman" okuyan sanatçılardandı. Odeon firması kendısine Paris stüdyolarında kayıt yapma olanağı sağladı, ancak yakın bir akrabası olan miralay Afi Tanyeli ile evleninceokuyuculuğu bıraktı. Çamlıca Kız lisesi ve EskişehirLisesi'nde müzik öğretmenliği yaptı. (Bilgi, Cemal Ünlü trafından derlendi.) Beyoğlu'nda konser var... eyoğlu'nda her pazartesi artık bir konser var... Çünkü 1980'lere damgasını vuran Ses Konserleri geri dönüyor. Bukez amaçlanan dünya müziğini îstanbullu müzikseverlere taşımak. Yann akşam yapılacak ilk konserin piyanisti bir Azeri; Lara Shekinsky. Diğerkonserlere ise Ermeni duduk ustası Djivan Gasparyan, Haitili, kendi dilinden yani creol dilinde §arkı söyleyen Marlene Dorcena, Fla B Beyoğlu'nda, tarlhl Ses Tiyatrosu'nda yapılan Ses Konserleri geri dönüyor. Yarın "Piyanonun Türküsü" İle başlayacak konserlerde amaç dünya müzlğlnl Istanbul'a taşımak. menko ustası Laura Tabenera, Brezilya Dans Grubu Gafieira Dans Brazil, Brezilya enstürmanı choro müzisyeni Paulo Moura, Brezilya asıllı New York'ta yaşayan piyanist Cliff Korman, Tibet göçebe şarkıları söyleyen Tenzin Choegyal katılacak. Nihal Çelik'in UNESCO için yaptığı " Dünya Mirası" film müziğini seslendirecek sanatçılar arasında Azerbaycanlı Lara Shekinsky'nin yanısıra Engin Gürkey, Ahmet Burak Elçi ve Onur Nar da var. Yarın, 20.30'da, "Ses 1885 Ortaoyuncular Tiyatrosu "nda ilki verilecek konserler her yıl, ocakmayıs ayları arasında yinelenecek. Biz şimdi ilk konserin sanatçılarını, çalışmalarına dair anlattıklarıyla kendi ağızlarından tanıyalım: Lara Shekinsky (piyanist): Piyano edebiyatına farklı bir nefes getirdiğimizeinanıyoruz. Buyapıt bir konser programının da ötesinde, izleyenleri Anadolu Medeniyetleri ile buluşturan farklı bir yaklaşımdır. Piyano kariyerimi şimdi böyle bir amaca yönlendirdiğim için çok onur duyuyorum. Engin Gürkey (Vurmalı çalgılar): Dinletinin ilk seslendirilişinde dahi, izleyicinin ilgisi beni çok heyecanlandırdı. Bu.tamamıileTürkiye'yianlatanbirprojedir. Ahmet Burak Elçi (Ney): Piyano ile birlikteliği çok ilginç. Tınısı da çok güzel. Butüryapıdarçoğalmalıdır. Onur Nar (Viyolonsel): Müzik beni çok etkiledi. Severek çalıyorum. Sonraki projelere de katılacağım. Nihal Çelik (Besteci): Komposizyonlarımın, başta Lara olmak üzere, böylesine virtüoz sanatçılar tarafından seslendirilişi benim için çok onur vericidir. Bencedebutürçalışmalar daha çok yapılmalıdır.#