Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Albert Camus: Kendini
yaratan ‘söz’ün güncesi!
onunla ilk gençlik yıllarımdan beri (Bir Alman Dosta Mek- GÜNLÜKLER’E YANSIYAN YARATICI DÜŞÜNCE
tuplar, Yabancı ile başlayan) süren yolculuğumu… Son- Avrupa’da yaşayan bir Akdenizli olarak Camus, dö-
ra, René Char… Onun yakın dostu Lütfi Özkök’le Stock- neminde, varoluşçuluğun birçok temel düşüncesinin
holm’deki evinde yaptığımız René Char’lı söyleşilerimiz… yaygınlaştırılmasında etkin olmuştur. Onun deneme /
Onun göçüp giderken bıraktığı masasının son halinin öykü ve romanlarına yansıyan edebi söylemi çağının
fotoğrafını Özkök’ün stüdyosunun kapısının alınlığın- ruhunu kavrayan bir düşünce iklimi sunar bize.
da görmem, buna dair konuşmalarımız… Sonra Gam- “Yaşam, din, politik bağlanış, geleneksel değerler, bir
la Stan’da bir kafede oturup “René Char’ın Öldüğü Ak- yer / mekân olarak Akdeniz, ideoloji, insandan insana yol-
şam” denememi yazmaya başlamam… Ve daha ne çok culuk, bağlanma düşü / düşüncesi, kimlik, başkaldırı, suç
şeye pencereler açtığını söylemeliyim bu “yazışmalar”ın. ve ceza, saçma” gibi temel kavramlar onun düşünce ikli-
mine izdüşüren metinler, anlatılar yazmasına yol açmıştır.
azmak bazen bir “ses”i ötelemek gibi. Siz ora-
BİR ŞAİR, BİR YAZAR…
Öyle ki Mayıs 1935’ten Aralık 1959’a kadar uzanan
da sözcüklerle baş başa kaldığınızda yeni bir
Bence bu iki tanımın da ötesinde iki yeryüzü insanı,
süreçte tuttuğu notlardan oluşan Günlükler’ine yansı-
Y ses arayışına düşüyorsunuz. O nedenle her gün
düşünürü René Char ile Albert Camus. Aralarındaki ya-
yan düşüncelerinde de bu düşün yolculuğunun izlerini,
yazmayı bir yaşama / düşünme ritüeli olarak alıyorum.
zışmalara yansıyan düşüncelerinin içeriği, insana / ha-
etkileri gözlemleriz.
Asla bir “görev”, “alışkanlık” gibi değil, yaşamsal varo-
yata bakışlarındaki duyarlılık, yazma / yaratma eylemi-
Çıkış noktası yaşamın özü, insan gerçekliğinin tözü-
luşumun bir parçası olarak görüyorum.
ne karşı tutumları…
dür. Bu da onu, sürekli sorgulamaya götürür. Kendi dü-
Albert Camus’nün Defterler’ini (*) daha önce oku-
Öylesine saydam, açıklık içeren nitelikte ki; iki insan
şün adasını kurarken, beslendiği kaynakların ve dünya-
muştum. Onun bendeki izleri, yansıları apayrı yerde-
arasında kalmaması gereken bir çoğulluğu içeriyor.
nın ne’liğine / ne durumda olduğuna da bakar sürekli.
dir. Yazadurduğum “Kitabın Yörüngesinde” anlatısında,
Evet, bazı yazışmalar böyledir. Yazılanı tek olsa da
“İnsan yaşanması zor bir hayat sürüyor. Hareketleri-
onunla 15-16 yaşlarımda Bir Alman Dosta Mektuplar’la
paylaşanı çoktur. Bunu da ben, insanın seçtiği o say-
ni her zaman olaylar hakkındaki bakış açısına uydura-
başlayan yolculuğumdan da söz ediyorum.
damlık içeren hayatına bağlıyorum. Yalansız, dolansız,
mıyor. (İşte kaderimin rengi, tam seçtiğimi zannederken
Bu erken okuma / bilinçlenme dönemimdeki rastlaş-
tüm varlığıyla adanmış hayat: Yazıya, insana, sevme-
gözümün önünden kaçıveriyor.) yalnızlığını yeniden fet-
malarımın bir önemli karşılaşması da Sartre’dır elbette.
ye… Ve daha çok şeye…
hetmek için uğraşıp didiniyor, mücadele veriyor.
Bugün, kütüphanemde ikisi de yan yana durur, hemen
Eğer böyle bir hayatınız yoksa yazamaz, paylaşamaz,
Fakat bir gün dünya o ilkel ve saf gülümsemesini takı-
yanı başlarında Beauvoir vardır.
insandan insana gidemezsiniz. Yazışmaların birçok satı-
nıyor. Ve işte o an içimizdeki bütün mücadeleler ve ya-
Camus’nün Defterler’inin Günlükler: 1935-1959 (**) ola-
rını çizmem, notlar almam, her biri üzerine düşünmem o
şam bir anda silinip gitmiş gibi oluyor.” (s. 47)
rak yeni basımının önüme aldığımda ister istemez yeni bir
paylaşımların ne denli değerli olduğunu da hatırlattı bana.
Zamanlar bunun hiçbir zaman böyle olamayacağı-
“Camus Okuma Defteri” de açtım. René Char’la mektup-
Camus, bir yerde şunları yazmıştı René Char’a: “Sık
nı görecektir Camus. “Saçma” ve “umutsuzluk” üzeri-
laşmalarına dair okuma notlarımın bir bölümünü burada
sık son konuşmamızı, sizi, içimdeki size yardım etme ar-
ne düşünürken de, hayatın anlamını sorgulayan metin-
sizinle paylaşmak isterim sevgili okurum. Sonrasında ise
zusunu düşündüm.
leri ortaya çıkarır.
Camus’nün günlüklerine yansıyan edebi / düşünsel kim-
Ama dünyayı sırtlayacak güç sizde fazlasıyla var. Yal-
Yazılan Yabancı ve Sisifos Söyleni’nin, o günden beri
liği üzerine düşüncelerimi de yazacağım.
nızca dayanak noktasını arıyorsunuz, arıyoruz. En azın-
her zamanın, her katmandaki okurun başucu yapıtı ol-
dan, bu arayışınızda yalnız olmadığınızı biliyorsunuz. Bel-
ması da bundandır sanırım.
TAŞIYICI SÖZ…
ki bilmediğiniz şey, sevenlerinizin size ne kadar gereksi-
İşte Camus’nün Günlükler’ine döndüğümüzde, kurdu-
Camus-Char yazışmalarında (***) ilkin karşımıza çıkan
nim duyduğu, siz olmasanız bir değerlerinin kalmayacağı.
ğu edebi, düşünsel dünyanın izlerini adım adım burada
bu. Duygu ve düşüncelerle harmanlanan derinlikli bir ba-
Öncelikle kendimden söz ediyorum, ben yaşamın an-
buluruz. Çıkış noktasıdır onun bu notları, yaşama, düşün-
kış / anlam taşıdığını söylemek isterim hemen. Kendi sö-
lamını, kanı canı yitirmesini görmeye boyun eğeme-
me, yazma uğraşının birebir yansımalarını içermektedir.
zü olan anlatıcılar öyledir. Her türlü yazışma, yazı, anlatı-
dim asla. Doğrusunu söylemek gerekirse, yalnız bu-
-
Neyi nasıl yaşadığı, ne hissettiği, düşündüğü, tasarladı
larında kendi adalarını kurarlar.
nun üzüntü bildim. Yaşama acısından söz ederler. Oysa
ğının izdüşümüdür de diyebiliriz gün gün tutan notlarına.
Sözünü ettiğim öylesi bir adayı kurabilmek için yolu-
doğru değil bu, yaşamama acısı demek gerek.
1942 Ağustos’unda günlüğüne düştüğü şu not bile onun
nuzun takımadalardan geçmesi gerek. Ve yola çıktığınız
Peki ama bu karanlık dünyada nasıl yaşayacağız?
yazınsal veriminin, çalışma yönteminin izlerini taşır bize:
bir kıyınız, yeriniz, aidiyetinizin coğrafyası ise kaçınılmaz.
Siz olmasanız, saygı duyup sevdiğim iki üç kişi olmasa,
“Veba. İçinden çıkmak imkânsız. Bu kez de yazımda
Sonrası size kalmış.
şeyler kesinlikle derinliğini yitirirdi.” (s. 78, 79)
çok fazla ‘tesadüf’ var. Anafikre sıkı sıkı yapışmak ge-
Başlayış ve kopuş, bağlanış ve varoluş çizginizi belir-
Sanırım bu satırları okuduğunuzda ilkten dönüp kendi-
rek. Yabancı insanın absürd karşısındaki çıplaklığını be-
leyen de işte bu yola çıkışlarınızdır. Çünkü öykünüz ora-
nize, sevebildiğiniz o birkaç kişiye, hatta yazdıklarınıza,
timliyor. Veba, aynı absürd karşısında bireysel bakış
lardan ağıp gelir. Yeriniz, yurdunuzu belirlerken imgele-
yazabileceklerinize de bakmanız gerekir sevgili okurum.
açılarının derin eşdeğerliliğini.
minizi var eden her şey belleğinizin vaz ge-
Bu, başka eserlerde iyice belirginleşecek
çilmez sesi, rengi, sözü, dokusudur aslın-
bir gelişim. Fakat buna ek olarak Veba ab-
da. Sizi yeni ile karşılaştıran, onlarla alışve-
sürdün hiçbir şey öğretmediğini de göste-
rişe yönelten de bunlardır.
riyor. Bu, nihai gelişim.” (s. 165)
Camus ile Char’ın kıyıları, iklimleri farklı da
Bir yazarın kendi söz evrenini yarattığı
olsa, onları var eden renkler birbirine açılan
güncelerini okurken hayata ve yazıya dair
kapılar gibidir. Bazen bir duyguda, çoğun-
tanıklığına da ulaşırız.
n
lukla da düşüncelerde buluşmaları belki de
onlar için akkor zamanların bir ürünü. Ya-
(*) Defterler: 1 / 2 / 3: Mart 1935-Aralık
ni, dostluk böylesi anlarda kendini gösterir.
1959, Albert Camus, Çeviren: Ümit Moran
Yazarak gitmek yazarak paylaşmaktır; o
Altan, İthaki Yayınları, 193 s., 289 s., 276
anı / zamanı, sizde yakınlığın taşıdığı de- s., 2002-2003.
ğeri bilmektir. Bu soy yazışmalar o açıdan
(**) Günlükler, Albert Camus, Çeviren:
değerlidir, hem yazan / yazılan açısından, Berna Günen, Can Yayınları, 557 s., 2024.
hem de sonraki zamanlara taşınanların ba- (***) Yazışmalar: 1946-1959, Albert
kışlarında anlam bulur. Camus, René Char, Çeviren: Orçun
Camus üzerine yazdıklarımı hatırladım, Türkay, YKY., 2020 s., 2015.
30 Ocak 2025
14