Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ne kadar kırılgan bir hazine oldu-
SON YAPITI ‘MAVİ FENER’
ğunu düşünür. Bundan sonra baş-
Son adresi olan Paris’in Palais-
Royal meydanına bakan dairesin- ka, yeni koşullarda yaşamayı başa-
racak, son yıllarını da tüm yaşamı-
de, penceresine bitişik mavi lam-
nı yaşadığı gibi okuyarak, yazarak,
basının ışığında, her zaman yap-
yaşam sevgisini eşsiz biçemiyle sa-
tığı gibi mavi kâğıtlara yazacak-
tırlara dökerek geçirecektir.
tır son kitabını. Bütün gece çalıştı-
ğı ve mavi lambası karanlıkta bile
‘SEVİYORUM BEN!’
çok uzaktan görülebildiği için Ma-
“Seviyorum ben! Sevdiğim her
vi Fener adını takmıştır ona.
şeyi ne kadar seviyorum!” Bu
Yazarın burada anlattığı bütün
çocuksu ve tutkulu ifade haya-
olaylar (bazı göndermeler dışında)
ta yaklaşımının bir özetidir çünkü
1946’dan sonra gerçekleşmiştir: Son
Colette’in yapıtları varoluş sevin-
yapıtı olduğu için bir vasiyet boyu-
cinin sürekli bir kutlanmasıdır.
tu da vardır. Ve Colette bu boyutu
Ölümünden iki yıl önce yazdığı
vurgulamak ister gibi yaşlılık üzeri-
bir notta şöyle der: Şunları çok
ne düşüncelerini dile getirdiği say-
isterdim “1) Yeniden başlamak
falarla giriş yapar kitabına:
2) Yeniden başlamak 3) Yeniden
“Değerli duyularımız yaşlan-
başlamak. Bir düşündüm de bu 79
manın etkisiyle köreliyor diye aşı-
Colette ve Audrey Hepburn ‘Gigi’ okumasında
yıl her zaman kolay olmadı, ama
rı telaşa kapılmayalım. Biz dedim
ne kadar kısa!”
gerçi ama aslında kendime söylüyorum” diyerek doğrudan
Açık denizlere doğru, çöle değil. Çölün olmadığını keşfetmek: 1954’te öldüğünde, hayatı skandallarla dolu bu kadın yazar
konuya girer Colette.
beni kuşatan her şeyin üstesinden gelmem için yeterli bu.”
için Katolik Kilisesi dini bir cenaze töreni düzenlemeyi red-
Son yıllarında, romatizmanın koltuğa ve yatağa mahkûm
Mavi Fener’de dağınık gibi gözüken anılar silsilesinin ar- detmiş olsa da Colette hükümetin aldığı özel karar uyarınca
ettiği bedeninin bitmeyen ağrılarına rağmen, saatler boyun- dında gerçek bir varoluşsal mesaj yatar. Yaşlanmayla birlikte
Paris’te devlet töreni ile gömülmüştür.
ca penceresinin önünde çalışırken aşağıdaki bahçede çocuk- işitme, iştah ve enerji kaybı olarak ortaya çıkan genel bir du-
Şiirsel metinleri bizi her ayrıntıda evrenin zenginliğini gör-
ların eskisi gibi çığlık çığlığa oynamadığını, belki de daha
yusal güçsüzlüğe dikkat çeken Colette, bu değişimi önemse- meye, bütün duyularımızı ve yetilerimizi yücelterek doğanın
uslu olduklarını, kapı zilinin ya da telefonun sesinin kısıldı- memeyi kendine öğretmiştir. Yenik düşmemenin iki yolu var-
tadını çıkarmaya davet eden Sidonie-Gabrielle Colette, ne pa-
ğını fark ederek artık yaşlılığın geri dönülmez yoluna sap- dır: Çalışmak, zihin dağıtmak ve kabullenmek. hasına olursa olsun, özgürlüğüne kimsenin zincir vurmasına
mış olduğunu, her şeyden uzaklaşmaya başladığını kavrar: Ressam dostu Luc-Albert Moreau’nun bir tanıdığını neşey- izin vermemiş, ilk gençliğinden itibaren “Canım ne isterse onu
“Hiçbir şey yitip gitmez, uzaklaşan benim, merak etmeyin. le selamlarken bir anda düşüp ölmesini hatırlayarak yaşamın yapmak istiyorum” demiş ve gerçekten de öyle yapmıştır.
n
AHMET ÖZER’DEN
‘Damara Dokunmak’
Damara Dokunmak (Payda Yayıncılık), üretken ve usta eğitimci, edebiyatçı, şair Ahmet Özer’in 50. kitabı:
“Sığınak”, “Tutanak”, “Uğultu” başlıklı bölümlerden oluşan, “Umut İnsanda” ile başlayıp, “Köy Enstitüsünden
Olimpiyat Şampiyonluğuna” yazısı ile biten kitapta, Özer’in deneme ve inceleme yazıları yer alıyor.
Ben de bir çıkarımda bulunmak istiyo- ler yapan bir yazın emekçi-
ÖZCAN TEMEL
rum: Kuşkusuz, Ahmet Özer’in yazıla- si Oktay Akbal karşıma çıkı-
yor ilerleyen sayfalarda. Onun
rında da Türkçenin tadı var. Türkiye’nin
ğitimci, edebiyatçı, şair Ah-
kocaman bir yüreği var. O yürekte dil en bilinen kitabı Önce Ekmekler
met Özer, 50. kitabı Dama-
var, kültür var, sanat var, edebiyat var; Bozuldu üzerinde duruyor Özer ve şu çıkarımda bulunuyor:
E ra Dokunmak’ın (Payda Ya-
“Onun yazılarında, edebiyatın bütün ağaçları çiçeğe dur-
sevgi var, güzellik var, incelik var.
yıncılık), ilk bölümü “Sığınak”ta yer
du”. Trabzon Lisesi ve Fatih Eğitim Enstitüsü’nden hocası
alan ve “Umut” başlığını taşıyan ilk
‘TUTANAK’
Aliye Aşurbaylı bir başka yazının konusu.
yazısını, Nâzım Hikmet’in umut aşı-
“Tutanak”ta öykücü Umran Nazif
İlerleyen sayfalarda Özer, öğretmen Mustafa Gazalcı’yı
layan dizelerinden alıntılarla örüyor.
Yiğiter anlatılıyor. Ahmet Özer, öy-
şöyle tanıtıyor: “Türkçe öğretmeni olarak anadilinin kırla-
“Umut sözcüğü insan yaşamını bi-
kücünün dili kullanma yeteneği, öz-
rında dolaşırken öğrencilerine dil bilincinden yazma coşku-
çimleyen, ona anlam katan bir duy-
gün anlatımı ve betimlemeleriyle
suna, insan olma erdeminden yurtseverlik onuruna ne denli
gu-düşünce ufkunu belirler. Düşün-
okuyucuyu “bir fotoğraf gerçeğine,
güzellik varsa aşılama gayretindeydi”.
ce gelişince, onun labirentlerinde ya-
bir resmin renk dünyasına, bir sesin
Bir sonraki yazıda, Nâzım Hikmet’in söylemi ile “konuşma-
pılan gezinti de beraberinden yeni
çağrışımına” taşıdığını söylüyor.
yı şehvetle seven” bir yazın adamını paylaşıyor: Hayati Baki!
alanlar yaratır” diyerek bu kavramın
Bir diğer sayfada, “Gazeteci sev-
Bölümün son yazısı “Attila Aşut’un Şiirine Genel Bakış”.
önemine vurgu yapıyor.
gi ile yazabilmeli, insan sıcaklığı-
Şöyle tanıtılıyor Aşut: “Bir eliyle siyasetin, toplumsal sava-
Ardından, “Ulusal Kurtuluş Sava-
nı haberine, röportajına yansıta-
şımın, basın dünyasında omurgalı oluşun bayrağını taşırken
şı’mızın komutanı Mustafa Kemal’in
bilmeli” diyen gazeteci Müşerref
öbür eliyle de Türkçenin engin ufkunu, sanatın doğal olarak
kazandığı zaferin temelinde, son derece
Hekimoğlu’na yer veriyor.
da şiirin yüreğe kazınan lirizmini sımsıkı tutar.”
kararlı bir yürekle içinde taşıdığı umut
Sonrasında, köy enstitülü eğitimci,
ışığı vardır” çıkarımında bulunuyor.
10 YAZIDA ‘UĞULTU’
dilci Osman Bolulu’yu “Saygın bir eği-
“Sığınak”ta üç yazısı daha yer alı-
Kitabın son bölümü, “Uğultu” başlığı altında yer alan 10
timci, değerli bir yazar, Türkçe uzmanı
yor: “Masumiyet”, “Pişmanlık”, “İyi-
yazıdan oluşuyor. Birbirinden değerli kalemler...
bir şair” olarak tanımlayıp değişik açılardan anlatıyor.
lik / Kötülük”. Yazılar Orhan Veli’nin, Hasan Hüseyin’in şiir-
İşte, Âşık Veysel! Farklı açılardan değerlendiriliyor Âşık
lerinden dizelerle, Victor Hugo’nun Sefiller romanından alın-
‘SİS DAĞININ BAŞINDA BORANA BAK BORANA’
Veysel. Sanatçı Erdal Erzincan’ın “Âşık Veysel bütün
tılanan paragraflarla biçimleniyor, derinleşiyor.
Bir başka yazı ki daha başlığı heyecanlandırıyor beni. Na-
âşıkların özetidir” söylemi; uzun, ince bir yolda, gündüz
sıl heyecanlandırmasın ki? Yüzümü çevirsem, karşımda Sis
gece giden Veysel’i en çarpıcı biçimde anlatıyor!
YAZILARINDA TÜRKÇENİN TADI VAR!
Dağı! Yazının başlığı Mehmet Başaran’ın bir kitabından
Bölümdeki son yazı, Edip Cansever’in “Gelmiş Bulun- Ahmet Özer, Türk yazında yer alan önemli bir şair, bir ya-
alıntı: Sis Dağının Başında Borana Bak Borana. zar. Yazılarından bilinç, bilgi, kültür, sevgi akar. Bu kolay
dum” şiiri üzerinden kurgulanmış. Attilâ İlhan, Salah Birsel,
Kimler yok ki kitabın bu bölümünde? Oktay Akbal, Or- olmamıştır. Uzun yılların birikimi, donanımı, emeği, sabrı,
Fakir Baykurt, Orhan Veli de bu yazıda…
han Karaveli, Aliye Aşurbaylı, Metin Demirtaş, Hayati Ba-
Salâh Birsel’in “Türkiye Şarkısı” şiirinden alıntıladığı sevgisi yaratmıştır, Özer’i.
ki, Attila Aşut. Her biri dalında, alanında büyük birer değer. Bu nasıl olmuştur? Bunun sırrı nedir? Çok okumak, çok
dizelerden yola çıkan Özer, bu değerli şair ve yazarın
yapıtlarında “Türkçenin Türkiye’nin şarkısını bulursunuz” Daha çok köşe yazılarıyla tanınan öykü, roman, deneme, araştırmak, çok düşünmek, özgün yazmak ve sonuçta dama-
çıkarımında bulunuyor. anı, gezi türlerinde ürünler veren, Batı edebiyatından çeviri- ra dokunmak! Öyle de olmuştur.
n
12 30 Ocak 2025
NECATİ SAVAŞ