25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

orantılaması gerektiğini bilmeli ama gerçeğin tamamına türlü eylemden alıkoyar ve kötülüğün suç ortağı haline getirir. Sadece teorileri ve önyargıları ortaya çıkarmakla kal- Zaten aslında Voltaire salt iyimserlik fikrini değil tüm sis- hiçbir zaman ulaşamayacağını da aklından çıkarmamalıdır. maz, sağduyulu bir yaklaşımla deneyciliği savunur, her tematik düşünceleri hedef alır. Zira her teorik görüş deneyim- Micromégas’in konuştuğu filozoflardan biri şöyle sızlanır: türlü soyut teoriyle alay eder. İtidalli ve hayale değil eyle- “Anladığımız iki ya da üç konuda aynı fikirde olsak da anla- le sabit olmazsa, bir önyargıya hatta sabit fikre dönüşebilir. me teşvik eden bir bilgeliktir ön plana çıkardığı. Candide felsefi olduğu kadar polemik bir metindir. İde- yamadığımız iki üç bin konu hakkında devamlı tartışıyoruz.” Masalın sonunda bütün karakterler İstanbul’da buluşurlar olojilere yöneltilmiş bu okların yanı sıra, içi boş söylem- ve yaşadıklarından çıkarmayı başaramadıkları gerçek hayat ‘CANDIDE YA DA İYİMSERLİK’ ler, hiçbir yapıcı eyleme yol açmayan bütün felsefi geve- dersini bir Türk dervişten öğrenirler: “Bahçemizi ekip biçe- 1759’da yayımlanan Candide ya da İyimserlik zelikler de hicvedilir. lim.” Pangloss’un aksine, derviş az ve öz konuşur: Candide (Çeviren: Server Tanilli / Çizen: Turhan Selçuk / Cumhu- Adı “saf, iyi niyetli, beyaz” anlamlarına gelen genç ve arkadaşlarının bu konuda kafa yormalarını ister. Yazarın riyet Kitapları) ise Voltaire’in masallarının en ünlüsüdür. Candide’in hocası Pangloss (ki “salt dil” anlamına ge- da okurlara aynı tavrı telkin ettiğini anlarız. Dünyada her şeyin harika olduğunu ileri süren iyimser- lir) bu gülünç ve boş konuşmaların ustası sayılır zira Roland Barthes’ın “mutlu yazarların sonuncusu” diye ta- lik fikrini çürütmek için yazılmıştır. Candide’e öğretmekle mükellef olduğu ve yazarın “me- nımladığı Voltaire’in kendisi de bir mektubunda “dünyada- Wilhelm Leibniz’in savunduğu bu felsefeye göre, kusur- tafiziko-teologo-kosmolo-nigoloji” adını verdiği uydurma ki bütün saçmalıklarla eğlenmek” için yazdığını söyler. Zira suz olan bir Tanrı’nın kusursuz olmayan bir dünya yaratmış bilim insanları oyalamayı amaçlayan bir sahtekârlıktan onun için mizah bir asillik simgesi, insanın bütün felaketler olması düşünülemeyeceğine göre, dünyamızın da mükem- ibarettir. Yazar tamamen kötümser görünmekten kaçınsa karşısındaki direnme gücünün bir ifadesidir. mel ya da olabilecek en iyi dünya olduğunu kabul etmeliyiz. da iyimserlik kavramını temelden çürütmek ve bir aymaz- Bu nedenle felsefi masallarını aradan geçen neredeyse Ancak yaşanan felaketler tam aksini kanıtladığı için lık olarak göstermek amacındadır. Voltaire’e göre bu kavram akıllardan söküp atılmalıdır. 300 yıla rağmen hâlâ hem insanlık koşulunun tüm sorun- Başlarına gelmedik bela kalmayan karakterler aracılı- “Teselli edici bir isim altında zalim bir felsefe” olarak ta- ları üzerinde düşünmek hem de yazarın meşhur esprili ve ğıyla Voltaire aptallık, hoşgörüsüzlük ve fanatizm gibi nımladığı iyimserlik insanı yanılsamalarla uyuşturarak her nefret ettiği her şeyi hedef alır: ironik biçemi sayesinde eğlenmek için okuyabiliriz. n LOUIS-FERDINAND CÉLINE (27 MAYIS 1894 / 1 TEMMUZ 1961) ‘Gecenin Sonuna Yolculuk’ Louis-Ferdinand Céline (27 Mayıs 1894 / 1 Temmuz 1961) 1932 yılında yayımlanan, 20. yüzyıl Fransız edebiyatına damga vuran romanı Gecenin Sonuna Yolculuk’ta (Çeviren: Yiğit Bener / Yapı Kredi Yayınları), ana karakter Ferdinand Bardamu’nün mutsuz serüvenlerini, bir kez okunduğunda bir daha akıldan çıkmayacak şekilde, o zamana dek denenmemiş ya da cesaret edilememiş, halkın konuşma diliyle edebi dilin inanılmaz bir uyumla iç içe geçtiği, özgün, etkileyici bir biçemle anlatır. Savaşa, kapitalist sisteme ve sömürgeciliğe karşı yönelttiği eleştirilere karşın devrimci bir yapıt olarak okunamaz. Nitekim yapıtı son derece önemseyen Leon Trotski bu açıdan çok iyi çözümlemiştir: “Bir karamsarlık romanı olan Gecenin Sonuna Yolculuk, isyandan çok hayattan duyulan korku ve onun neden olduğu bıkkınlığın ifadesidir. Aktif isyan umutla bağlantılıdır. Céline’in kitabında umut yoktur.” dinand Bardamu’nün (asıl adı Ferdinand Destouches olan) Savaşın sebepleri bahanelerden ibarettir ve aslında deli- FERDA FİDAN yazarla aynı adı taşıması onun edebi ikizi olduğunu ve dola- likten ya da aptallıktan başka bir şey değildir. Romandan iki yısıyla romanın otobiyografik yönleri de olduğunu gösterir. yıl önce Sigmund Freud’un Kültürdeki Huzursuzluk’unda ‘GECE’, ‘ÇETİN YOLCULUK’ VE Soyadının etimolojik anlamı “yüküyle birlikte hareket eden” açıkladığı gibi, insan yok etmekten, vurup kırmaktan zevk ‘METAFİZİK YALNIZLIK’ olan Bardamu, sayfalar boyunca oradan oraya savrulur ve mut- alan bir yaratıktır, ruhuna doğuştan yer etmiş ölüm içgüdü- Louis-Ferdinand Céline’in (27 Mayıs 1894 / 1 Temmuz suzluğunun çaresini hep mekân değiştirmekte arar. sünün en zalimce ortaya çıktığı alan da savaşın kendisidir. 1961) İsviçreli Muhafızların söylediği bir şarkıdan alıntı yap- İnanılmaz bir yolculuktur Bardamu’nün hayatı: şehirden Bu trajediden sağ çıkmayı başarırsa, Bardamu insanların tığı 4 kısa dize, 20. yüzyıl Fransız edebiyatına damga vuran şehire, ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya sürüklenir. Savaştan bu korkunç çılgınlığını ne olursa olsun aklından çıkarmama- 500 sayfalık romanı Gecenin Sonuna Yolculuk’un (Çeviren: nefret ettiği halde anlık bir gafletle ve ne yaptığını idrak et- ya kararlıdır: “(…) asıl yenilgi unutmaktır, özellikle de si- Yiğit Bener / Yapı Kredi Yayınları) tüm özünü içerir ve ede- meden gönüllü asker olarak Birinci Dünya Savaşı’na katılır zi neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derece biyatla ilgilenmeyenlerin dahi bildiği ünlü başlığın anlamını ve anlattığı dramatik sahneler çoğunlukla geceleyin geçer, hırt olduklarını asla anlayamadan gebermektir.” açıklar: “Hayatımız bir yolculuktur/ Kışın ve gecenin içinde/ zira karanlığın içinde vahşetten başka bir şey yoktur: La Boétie’nin Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev adlı yapıtında Bir geçiş yolu ararız/ Kapkaranlık gökyüzünde”. “Kolunuzu omzunuzdan biraz öteye uzatırsanız bir da- öne sürdüğü sivil itaatsizlik fikrine gönderme yapar Céline: Böylece insan hayatını simgeleyen “gece”, “çetin yolculuk” ha asla göremeyeceğinizi sandığınız o koyu karanlık hakkın- Bu vahşete son vermek aslında kolaydır, herkes olmasa bi- ve “metafizik yalnızlık” kavramları bir daha yakamızı bırakma- da bildiğim ve kesinlikle inandığım tek bir şey vardı ki o da le, çoğunluk savaşa gitmek istemediğini cesurca söyleyebil- mak üzere bir anda karşımıza çıkar ve çeşitli açılardan işlenir. muazzam ve sayısız cinayet arzusu barındırdığıydı.” se, yüzbinlerce insanı cezalandırmak imkânsız olur ve yeryü- Zifiri karanlık, insanlığın önünde dikilmiş, aşılması zünde savaş diye bir vahşet olmazdı. Ancak bu noktada tüm GECE VE ŞİDDET! imkânsız bir duvar gibidir, iyilik ve güzellik gibi olumlu fi- çıkış yollarını kapatan insanların şiddet tutkusu olduğunu vur- Romanda gece ve şiddet birbirinden ayrılmaz, zira gece kirlerin ortaya çıkmasını engelleyerek, nihilist ve varoluşsal gular Céline. Ve sonunda yaralanarak terhis edildikten sonra insanlara saldırmak için var olan ve tek amacı her şeyi yok kaygıların öne çıktığı şiirsel bir boyut oluşturur. “Çılgın uluslararası mezbaha” diye nitelendirdiği savaştan etmek olan alt edilmez bir canavardır: “Orada (…) her yerde CÉLINE’İN DEHŞETLİ VE ÜRKÜTÜCÜ GECESİ! kaçmak için bir gemiye binerek Afrika’ya doğru yola çıkar: olduğu gibi geceden başka bir şey yoktu, sadece bir taş atı- Romantizmden çok uzak, daha çok fantastik öğeler barındı- “Afrika’ya! Ne kadar uzak, o kadar iyi ! (..) Nerede olur- mı uzaklıktaki yolu yiyip yutan kocaman bir gece.” ran, yalnızca dehşetli ve ürkütücü yanlarıyla betimlenebilecek sanız olun, resmi makamların dikkatini çeker çekmez yapıla- Yazarın kendisi gibi koyu bir pasifist olan Bardamu, bir gecedir Céline’in gecesi ve baştan itibaren en saçma dene- cak en iyi şey ortadan toz olmaktır, hem de hızla!” saçma sapan nedenlerle insanların birbirini katletmesi- yimlerin ifadesi halinde tekrar tekrar önümüze çıkmakla kal- Bardamu, burada bir ticaret karakolunda çalışmaya başlar. ne ve en korkunç ölüm şekillerine bizzat tanık olur ve hiçbir maz, devamlı yenilenen, şaşırtıcı betimlemelerle içine çeker. O dönemde Fransa, İngiltere’den sonra dünyanın ikinci bü- anlam veremez. Savaş cephesine ulaştıkları gün çok uzaktan İronik bir giriş yazmıştır kitabına Céline: “İnsanlar, hayvan- yük sömürge imparatorluğuydu. Bardamu, çalıştığı koloni- iki Alman üzerlerine ateş açarlar: “Bizim Albay bu iki heri- lar, şehirler ve eşyalar, her şey hayal ürünü. Bu, bir roman, deki Fransız valiyi, yöre halkının nefret ettiği “yerel zorba” fin neden bize ateş ettiklerini belki biliyordu, Almanlar da kurgusal bir öyküden başka bir şey değil. Littré (o dönemin olarak tanımlayarak, Fransız sömürge sistemini sert dille be- biliyordu belki, ama ben, gerçekten bilmiyordum. Hatırlaya- yedi ciltlik ünlü sözlüğü) söylüyor bunu ve o asla yanılmaz.” bildiğim kadarıyla, hiçbir yamuk yapmamıştım ben Alman- timler: Kolonyalistlerin hepsi uyuşuk, niteliksiz, içten pazar- Bu girişteki mesaj ve ana karakter ve anlatıcı rolündeki Fer- lara. (…) Kısacası savaş, anlayamadığımız her şeydi.” lıklı, üçkâğıtçı tiplerdir. Sömürgelerin korkunç sıcaklar, >> 8 30 Mayıs 2024 FRANÇOIS GRAGNON
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear